Mytras'ın sonsuz görünen yeşil bahçelerinden geçtikten sonra toprağın altında olan küçük dar bir çukura girmişlerdi. Üçü beraber çukurda ilerlerken Rein'in kafası çok karışıktı.
Albasyd ve Yussereaq arasında bir ilişki olup olmadığını düşünüyordu. Yussereaq tarafından işaretlendiği için Albasyd'in onu çağırması mümkün değildi çünkü Sekoya ona bitkiyi verdiği andan itibaren Albasyd'in onunla konuşmayı istediğini söylemişti. Yani konuları Yussereaq olamazdı.
Rein dalgınlıkla kucağında taşıdığı bitkiye baktı. Konuşmak istemesinin sebebi kesinlikle bu bitkiydi. Ama nasıl konuşacaktı? Yussereaq'ın Ayana ile yaptığı gibi Sekoya aracılığıyla mı onunla konuşacaktı? Hiçbir şey bilmiyordu.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordu Rein yavaşça.
Toprak tünelin içi beklenmedik şekilde havadardı. Tünelin duvarlarından çıkan bembeyaz taşlar yeterli aydınlığı sağlıyordu. Onların ışığının nereden geldiği konusunda bir fikri yoktu ama büyü algılamıyordu. Taşın doğal özelliği bu olmalıydı.
Önünde yürüyen Sekoya onun sorusuna cevap vermeye başladığında gözlerini taşlardan çekti.
"Yaşanan olaydan sonra bazı değişiklikler yapma kararı aldık" dedi Sekoya. "Albasyd ile ilgili aldığımız güvenlik kararıyla seni onun yanına götürüyorum. Artık gözümde onun bir parçasını taşımıyorum Rein."
Rein hayal meyal elinde tuttuğu Albasyd'i hatırladı. O zaman bedeninde olan Dha olduğundan tam hatırlayamıyordu.
"Bunu neden bana söylediniz?" diye sordu Rein şaşkınlıkla. "Kimseye söylememelisiniz!"
"Bunu üçümüzden başka kimse bilmiyor Rein" dedi Sekoya gülümseyerek. Rein'in ona bu konuda bağırması hoşuna gitmiş gibiydi. "Sana güvendiğimiz için bilmeni istedik.. üstelik soran da sendin."
"Yine de söylemeseydiniz" dedi Rein daha yumuşak bir sesle. "Bana sadece gerekli olan şeyleri söyleyin. Albasyd neden benimle görüşmek istiyor?"
"Sana teşekkür etmek istediği için" dedi Neha cevap vererek. "Geçen sefer yaptıkların bizim için çok önemliydi. Sen o zaman bizi korudun, Albasyd'i korudun."
"Buna gerek yoktu" dedi Rein.
"Vardı" dedi Sekoya. "Yaptığın görmezden gelinemeyecek bir şeydi Rein. Sen neleri kurtardığının farkında değilsin. Mevcut düzeni korumamızı sağladın, bu senin düşündüğün kadar basit bir olay değil."
"Öyle diyorsanız.." dedi Rein yavaşça. "Peki bu olayın bitkimle ne alakası var?"
"Bunu sana Albasyd'in söylemesi daha doğru olur" dedi Sekoya durarak.
Rein de onunla birlikte durduğunda tünelin sonu görünmeyen ilerisine baktı. Neden durduklarını anlamamıştı. Sekoya elini kaldırıp yanındaki toprağa soktuğunda Rein irkildi. Topraktan kökler fırlayıp toprağı tutarak kenara itti ve bir insanın geçebileceği şekilde boşluk oluşturdu. Rein Sekoya'nın geri çekilen ve tertemiz görünen ellerine baktı.
"Bu taraftan.." dedi Sekoya açtığı boşluğu işaret ederek. "Seninle burada görüşmesi gerekiyor. Daha ilerisi senin gitmen için uygun değil."
Rein başını sallayarak boşluğa yöneldi. Onun ilk geçmesini istedikleri için ona yol göstermişlerdi. Bir bildikleri olmalıydı değil mi?
Yarı karanlık boşlukta hızlı adımlarla ilerledi. Bu toprak tünelde az önceki kadar çok beyaz taş yoktu bu yüzden biraz karanlıktı.
Rein konuşmadan ilerlemeye devam etti. Hemen arkasında Sekoya ve Neha vardı. Onların gerginliğini hissedebiliyordu. Rein tünelin ucundan önce su sesini duydu sonra o garip enerjiyi hissetti. Yanlarından geçtiği kökler bile değişmiş gibiydi.
Albasyd'in alanına girdiğini anlamak zor değildi.
Aşırı boğucu bir güç vardı.
"Bu bize zarar verecek" dedi Dha. Rein kendi gücünün dışarı sızmasına ve bir koruyucu gibi etrafına dolanmasına izin verdi. Şimdi nefes almak daha kolaydı.
"Rein sen..?"
Neha'nın şaşkın sesini duyduğunda başını hafifçe arkaya çevirdi.
"Affedersin, güç biraz boğucuydu" dedi Rein açıklama yaparak.
"Sen bu büyü nasıl-?"
"Ah.." dedi Rein onun şaşkınlığının nedenini fark ederek. "Büyüyü kullanabiliyorum, büyücüyüm.. daha farklı şeyler de var ama şimdi bunu konuşamayız."
"Vay be.." diye fısıldadı Neha. Sekoya ise tüm bu süre boyunca ağzını açmamıştı. "Sende farklı bir şeyler olduğu belliydi ama bu seviyelerde büyü yapacağını düşünmemiştim.. yani ne bileyim görüşmeyeli çok da uzun olmamıştı.. nasıl bu kadar güçlendin?"
"Sadece.. bastırılmış tarafımı uyandırdım diyelim" dedi Rein. "Sonra anlatırım."
"Ben bastırılmış taraf mıyım?" diye sordu Dha üzülmüş bir ses tonuyla.
"Hayır tabi ki, büyü bastırılmış tarafım" dedi Rein. "Sen benim diğer yarımsın."
"İyi o zaman.." diye homurdandı Dha.
Sesinden bunu söylemesinin hoşuna gittiği anlaşılıyordu. Rein artık onu göremediğinden sesine yansıyan duyguları anlama konusunda ustalaşmıştı. İç çekti. Böyle olmamasını dilerdi. Yanında olup yüz yüze konuşmayı her şeyden çok isterdi.
Su sesi arttığında ilerisi de daha aydınlık görünmeye başlamıştı. Rein ne kadar süre yürüdüklerini bilmiyordu ama yürüdükleri tünelin sürekli daha aşağıya gittiğinin farkındaydı. Toprağın çok çok altında olduklarını tahmin ediyordu.
Aydınlık görünen ortama çıktıklarında Rein hayranlıkla etrafına baktı. Işık yayan beyaz taşlar her tarafta ve oldukça büyük olduğundan ortam çok aydınlıktı. Rein birkaç adım öne yürüdü ve önündeki yemyeşil göle baktı.
Göl fazla büyük ve derin değildi. Suyun dibini görebiliyordu. Yeşil bitkiler her yeri kapladığından göle yeşil bir görüntü vermişti. Rein gölün içinde yüzen minik renkli balıklara dikkatle baktı. Hayatında daha önce hiç görmediği renk tonları bile vardı! Rein balıkların altında bir gölge görünce onun ne olduğunu anlayabilmek için göle doğru biraz daha eğildi. Gölge yüzeye doğru yaklaşırken tüm balıklar dağıldı ve Rein omzuna dokunan elle irkildi.
"Bu taraftan Rein.." diyerek gölün sağ tarafını işaret etti Sekoya. Rein göle son bir kez baktıktan sonra onun peşinden gitti. Az önce o gölde bir çift altın sarısı göz gördüğüne emindi.
Daha da emin olduğu şeyse o gözlerin bir ejderhaya ait olmasıydı.
"Bu göl-"
"Yer altı sularından oluştu" dedi Neha onun soracağı soruyu anlayarak. "Çok güzel ama sıradan bir göl değil, bazı özellikleri var. Gölde bir şey gördün mü?"
"Küçük küçük bir sürü balık gördüm" dedi Rein. "Hiç görmediğim renklerde balıklar vardı ama sonra bir gölge geldi ve balıklar gitti. O gölgenin ne olduğunu anlayamadan gölge kayboldu."
"Hımm.." dedi Neha düşünceli bir sesle. "Herkese değil ama bazı kişilere bu gölün geleceği gösterebildiği söylenir. Onun dışında suyu birçok hastalığı iyileştirir ve-"
"Neha" diye sertçe uyardı onu Sekoya.
"Ah şey.. affedersin Sekoya" dedi Neha utanmış bir şekilde. "Onunla konuştukça konuşasım geliyor."
"Benim hatamdı" diye araya girdi Rein. "Ben sorduğum için-"
"Tamam, önemli değil Rein" dedi Sekoya bu kez yumuşak bir sesle. "Sadece daha fazla konuşmasın diye uyardım. Bazı şeyleri bilmemek daha iyidir."
"Haklısın.." dedi Rein. Bakışları tekrar yanında yürüdükleri göle kaydığında gölgenin de onlarla birlikte ilerlediğini fark etti. Ama az önce o gölge kaybolmuştu? Rein durduğunda gölge de durdu.
"Ne oldu?" diye sordu Neha.
"Şu gölgeyi görüyor musun?" diye sordu Rein. Neha onun işaret ettiği göle bakarken Sekoya da durup onları izlemeye başlamıştı.
"Rein, bu gölde ne renkli balıklar var ne de herhangi bir gölge. Hiçbir şey yok, sadece su."
Rein onun dedikleriyle şaşırarak göle doğru yürüdü. O göle yaklaşırken gölge de onunla beraber suyun yüzeyine yaklaşıyordu. Rein altın rengi gözlerin etrafında kızıl ejder derisinin belirmesini şaşkınlıkla izledi. Suyun altında bir ejderha varmış gibiydi. Sadece yüzünün bir kısmı görünüyordu gerisi karanlıktı.
"Dha.. benim gördüğümü sen de görebiliyor musun?" diye sordu Dha'ya.
"Rein.." dedi Dha yavaşça. "Ben sadece senin sudaki yansımanı görüyorum. Çocuğun da dediği gibi suda hiçbir şey yok."
Rein suyun altındaki kızıl ejdere uzanmak için saksıyı tek eline aldı. Neha'nın bağırmasıyla durduğunda ejder görüntüsü kayboldu. Balıklar kayboldu. Geriye sadece yemyeşil zemini gösteren berrak su kaldı.
"Suya dokunma" dedi Neha, Rein'i geriye çekerek. "Hadi gidelim."
Rein gördüğü kızıl ejder yansımasının ne anlama geldiğini düşünerek onların peşine takıldı. Kızıl ejderi gören sadece kendisiydi. Bir anlam yüklemek istemiyordu ama ne olduğunu da merak ediyordu. Neden suda bir kızıl ejder görmüştü? Bu gelecek olamazdı.. o zaman neydi? Bunu eline bir fırsat geçerse Sekoya'ya sormak için aklının bir köşesine yazdı.
"Ne gördün sen?" diye sordu Dha.
"Boş ver" dedi Rein onun endişelenmesini istemeyerek. "Balıklar falan işte."
Dha bir şey demedi.
Gölü geride bıraktıklarında yemyeşil çimenlerle kaplanmış küçük bir oyuntuya girdiler. Her yer yani oyuntunun zemini, tavanı, yan tarafları tamamen çimenle kaplanmıştı. Rein çıplak ayaklarını gıdıklayan çimenlere gülümsedi.
"Burada ne yapacağız?" diye sordu çimenlere bakarak.
"Albasyd ile görüşeceksin" dediğinde Sekoya, Rein'in hissettiği boğucu güç arttı.
Sekoya ve Neha başlarını eğerek geri çekilip Rein'in arkasına geçtiğinde karşısındaki çimenler hareket etmeye başladı. Bitkilerin hareket etmesi garip bir görüntüydü.
Çimenler açıldığında topraktan incecik kökler fırladı. Kökler hızlı hareketlerle birbirine dolanmaya başladı ve bir şekil oluşturdu. Rein köklerin oluşturduğu şekli bir insan yüzüne benzetebilirdi. Belirgin şekli olmayan gözleri, dudakları ve burnu seçebiliyordu. Sekoya'nın yüz hatlarına çok benzediğini düşündü Rein.
İncecik yüzlerce kökün oluşturduğu yüz Rein'in boyu kadardı. İnanılmaz bir görüntüydü. Köklerden dudaklar hareket ettiğinde Rein çevresindeki büyüyü arttırmak zorunda kaldı çünkü Albasyd'in baskısı artmıştı.
"Hoş geldin.."
Rein sesin bir çocuğun sesi gibi ince çıkmasına şaşırmıştı. Böyle pürüzsüz bir ses beklemiyordu. Hatta onun doğrudan konuşmasını bile beklemiyordu.
"Hoş buldum.." dedi yavaşça. Arkasına döndüğünde Sekoya'nın ve Neha'nın başlarını öne eğdiklerini ve ellerini saygıyla önlerinde birleştirdiklerini gördü. Onların konuşmasına karışacak gibi durmuyorlardı.
"Bakabilir miyim?" diye konuştu Albasyd. Rein onun neye bakmak istediğini düşünürken önünden bir kök fırladı ve kucağındaki bitkiye uzanmak için Rein'in cevabını bekledi.
"Tabi.." dedi Rein hızlıca. Buraya bitkisi için gelmişti. "Ama ona dokunmaya çalışanlara kendini savunuyor."
"Sorun değil.." dedi Albasyd. Açık kahverengi parlak kök parçası önce Rein'in kucağındaki saksıya dokundu sonra saksıdan tırmanarak bitkiye ulaştı. Bitki yapraklarına nazikçe dokunan köke hiçbir şey yapmayınca Rein rahatladı.
Kök yaprakları geçerek kırmızı şeyin etrafına dolandı. Bir süre öylece beklediğinde Rein saksıyı tutan kollarını kıpırdatmamak için kendisini zor tutmuştu. Kolları tamamen uyuşmadan kök geri çekildiğinde Rein kıpırdandı.
"Bu inanılmaz.." diye konuştu Albasyd. "Böyle olmasını beklemiyordum.."
"Ne olmuş?" diye sordu Rein kendini tutamadan. Öyle heyecanlı konuşuyordu ki Rein merak etmişti. "Yani kötü bir şey yok değil mi?"
"Sana açıklamak için çok erken" dedi Albasyd. "Bitki benimle kalmalı."
"Neden?" diye sordu Rein.
"Dileğini gerçekleştirmek için" dedi Albasyd.
"Benim dileğimi mi?" diye sordu Rein. "Benim bir dileğim yok ki.."
Kökten yüz kıpırdandı ve Rein'in etrafında bir güç artışı oldu. Rein büyüsünü sabit tutmak için dişlerini sıkarken Dha tehditkar bir ses çıkardı.
"İzin verirsen.. göstermek istiyorum" dedi Albasyd.
Rein onun kafasının içine girmek istediğini anladığında Dha kükredi.
"Hayır!" diye bağırdığında Rein'in içi titredi.
"Sorun yok Dha" dedi Rein. Albasyd'in göstermek istediği şeyi merak ediyordu.
Albasyd'in zihnine girmesi için izin verdiğinde kafasının içinde görüntüler uçuştu.
Dha kanlar içindeki eliyle Sekoya'nın gözüne yuvarlak Albasyd'i yerleştiriyordu. O görüntü kaybolduktan sonra başka bir görüntü geldi. Sekoya geçit ağacın orada toprağa eğilmiş bir şeye bakıyordu. Küçük bir filizdi bu.
Son görüntüde ise Sekoya elindeki filizi Rein'e veriyordu.
"Senin kanının aktığı yerden doğdu bu can" dedi Albasyd kafasının içine. "Ne olduğunu merak ettim ve senin yanında büyümesine izin verdim. Onunla konuştuğun şeyleri duydum ve dileğini öğrendim.. sen onun dileğini biliyorsun öyle değil mi ejder?"
"Ne?" dedi Dha şaşkınlıkla. Rein de aynı şaşkınlığı paylaşıyordu. "Ne diyorsun sen?"
"Onun dileğini biliyorsun" dedi Albasyd.
Albasyd Rein'in zihnindeyken Dha'yı duyabiliyor muydu? Rein onun varlığından nasıl haberi olduğunu anlamamıştı ama o bir güç çekirdeği olduğundan çok da şaşırmamıştı. Şaşırdığı ve heyecanlandığı şey Dha'nın sesini duyabilmesiydi.
"Kapa çeneni!" diye bağırdığında Dha, Rein irkildi.
"Dha!" dedi Rein kızarak. Kafasının içinde başka bir kişinin daha olması odaklanmasını zorlaştırıyordu. "Düzgün konuş lütfen!"
"Çıkar şunu içerden!" dedi Dha kızgınlıkla. Onun neye sinirlendiğini anlamamıştı.
"Terbiyeli ol!" dedi Rein ona sertçe. Sonra Albasyd için konuştu. "Dha'nın davranışları için üzgünüm."
"Sorun değil" dedi Albasyd. "Senin için onu affedeceğim."
"Sen kim-"
"Teşekkür ederim" dedi Rein Dha'nın konuşmasını keserek. "Şimdi şu olayı açıklayabilir misiniz? Bitkim ve benim dileğim dediğiniz şey nedir? Bitkim neden sizinle kalmak zorunda?"
"Bitki senin kanın ve benim enerjimden doğdu" dedi Albasyd. "Sen onunla konuştukça senin kalbindeki dileğini gördüm ama benim tek yaptığım bitkiyi beslemekti. Bitki buna kendi karar verdi. Senin kanınla karışan enerjimin böyle bir şey ortaya çıkarmasını beklemiyordum.."
"Nasıl bir şey?" diye sordu Rein.
Albasyd ona açıklarken Rein önce şaşırdı sonra sevindi. Duygu yoğunluğu o kadar fazlaydı ki ayakta duramayarak yere çöktü.
"Çok riskli ama senin için deneyebilirim" dedi Albasyd. "Bunu yapmak istiyor musun?"
"Hayır!" diye bağırdı Dha.
"Evet!" diye bağırdı Rein.
"Olmaz Rein!"
"Olacak Dha" dedi Rein kararlı bir sesle.
"Geri gelene kadar bunu iyice düşün" dedi Albasyd. "Çok önemli bir karar. Hayır dersen bitkiyi yok edeceğim."
"Cevabım aynı olacak" dedi Rein sertçe. "Sakın ama sakın bitkiye zarar verme!"
"Ona iyi bakacağım" dedi Albasyd.
Rein topraktan fırlayan köklere saksıyı bırakmadan önce bitkiye sevgiyle dokundu ve öptü.
"Teşekkür ederim" dedi Rein bitkiyi bıraktığında. Albasyd zihninden çekildiğinde Rein büyüsünde açtığı açığı kapattı. Bedeni böyle durumlarda çok savunmasızdı. Albasyd'in baskısına maruz kalmamalıydı.
"Sana başka bir şey sorabilir miyim?" dedi Rein aklına gelen şeyle. Hala çok heyecanlıydı ama bu fırsatı da kaçırmak istemiyordu.
"Sor.." dedi Albasyd.
"Yussereaq'ı biliyor musun?" diye sordu Rein.
"Bedeninde izleri olan çekirdek mi?" diye sordu Albasyd. "Başka bir çekirdeğin varlığını seziyorum üzerinden."
"Evet o!" dedi Rein hızlıca. "Bu konuyla ilgili sorular sormam uygun olur mu? Öğrenmek istediğim şeyler var."
"Koruyucu olarak seçildiğin için sorabilirsin" dedi Albasyd. "Uygun gördüğüm sorulara cevap vereceğim."
"Benim yarı ejderha yarı insan olduğumu biliyorsun" dedi Rein ona olayı özetlemek için. "Doğumumu ve benim gibi başka birinin doğumunu Yussereaq sağladı. Ama diğer kişi benim kadar şanslı değildi ve çok kötü bir yaşam geçirdi. Birçok kişiyi öldürdü.. birçok insanın yaşamını kötüleştirdi. Seni Mytras'tan almaya gelenler de onun için çalışan kişilerdi.. o öldü. Onun Yussereaq tarafından kullanıldığını düşünüyorum. Böyle bir şeyi yapabilir mi? İstediği şekilde insanları kullanabilir mi?"
"Bizler insanların işine karışamayız" dedi Albasyd. "Bizim görevimiz düzen sağlamak, yaşam döngüsünü korumak gibi insanları aşan görevler. Senin doğumunu sağlayamaz.. sağlamamalı.."
"Ama yaptı" dedi Rein.
"Koruyucusu uzun zamandır aynı kişi mi?" diye sordu Albasyd aniden.
"Bilmiyorum" dedi Rein.
"Belki.. düşük bir ihtimal koruyucusuyla çok kaynaşmışsa onun duygularından etkilenmiş olabilir" dedi Albasyd. "Bizim duygularımız yok çünkü. İsteklerimiz de yok. Bizim sadece amacımız var."
"Öyleyse ne yapmalıyım?" diye sordu Rein. "Bütün bunları bilerek yapmadığını mı söylüyorsun? Sadece etkilendiği için mi onca insanın yaşamının mahvolmasına sebep oldu?"
"Bilerek yapamaz.. dediğim gibi koruyucusunun duygularından etkilenmiş olabilir" dedi Albasyd. "Ancak geri dönülemeyecek kadar amacından saptıysa.. yok olması daha iyi olacaktır."
"Yok olması mümkün mü?"
"Senin gücünle mümkün" dedi Albasyd. "Şu anda ona bağlısın ve bu seni istemediğin kadar güçlü yapıyor. Aynı zamanda onu da sana karşı zayıflatıyor. Sadece iradenin onunkine yenilmesine izin verme. Yoksa kontrolü altına girersin."
"Onu yok edersem.. bu dünyamızı etkilemeyecek mi?" diye sordu Rein.
"Sizin dünyanız Mytras gibi değil" dedi Albasyd. "Birden fazla çekirdeğiniz var. Zaten çekirdek yok olduktan kısa süre sonra yeniden oluşacaktır. Bu kez saf olacağına emin olabilirsin."
"Anladım.." dedi Rein başını sallayarak.
"Sana bu kadar bilgi vermemeliydim" dedi Albasyd. "Ancak anlattığın meseleyi ciddi buldum. Bu sorun çözülmezse düzen bozulacaktır ve çok daha kötü şeyler olacaktır. Neha'nın da seninle gelmesini istiyorum. Onun aracılığıyla sana ulaşabilirim."
"Buna çok sevinirim" dedi Rein minnetle. Şu anda kafası karışık olduğundan neyi sorması gerektiğini bilmiyordu. "Teşekkür ederim Albasyd. Her şey için."
"Sen o zaman bizi büyük bir sorundan kurtardın" dedi Albasyd. "Sekoya'nın gözündeki parçam önemli bir parçamdı ve Mytras'dan ayrılsaydı çok kötü şeyler olacaktı. O zaman için sana minnettarım ve bunun için seni ödüllendirmek istedim. Dileğin gerçekleşirse bana teşekkür et. Şimdi sadece iyi şeyler olmasını umalım."
"Haklısın" dedi Rein. "Umalım ki.. iyi şeyler olsun."
Yeni Bölüm >> 09.03.2018