KIZIL EJDERİN UYANIŞI

By BlackkRain

1M 96.9K 17.2K

KIZIL EJDERİN KANI hikayesinin 2. kitabıdır. "Baba?" "Ben babamız değilim" diyerek Rein'e doğru bir adım attı... More

TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
SON
TEŞEKKÜRLER!
ÇOK ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM
~~DİANA~~

61. BÖLÜM

8.6K 917 207
By BlackkRain


"Bu.." dedi Dha bir anda sakinleşerek. ".. onun bir ejderha olduğu anlamına geliyor!"

Rein onun ne dediğini ilk başta anlayamadı.

"Dha sen.." dediğinde yüksek sesle konuştuğunun farkına vararak güçlükle içinden devam etmişti. "..ne dediğinin farkında mısın?!"

"Evet!" dedi Dha şüpheye yer bırakmayacak kadar kendinden emin bir ses tonuyla. "Bu ejder alevi, sahte falan da değil gerçek alev. Ejder alevi ejderhalara ait ve sadece ejderhalar bunu kullanabilir."

Rein şaşkınlıkla Lukan'a baktı. Uzun siyah saçlarından başlayarak baştan sona kadar süzdü. Teninin anormal beyazlığı, görünüşünün kusursuzluğu ve sahip olduğu vahşi güç bu yüzden miydi? Gerçekten insan bedenine sahip olmadığı için mi kusursuz görünüyordu?

Tıpkı babası gibi..

"Ama.. ama o ejderhaların katili?" dedi Rein Dha'ya.

Lukan'ın babası gibi olduğuna inanmak istemiyordu. Neden insan bedenine sahipti? Ejderhalardan nefret ettiğini söylemişti. Ejderhaları yok etmesinin sebebi bu muydu? Ama kendisi de bir ejderha ise.. yaptığının ya da yapmaya çalıştığı şeyin amacı neydi?

"Onun hakkında fazla ayrıntılı düşünmene gerek yok Rein" dedi Dha. "O sadece delinin teki olan bir ejderha. Yaptıklarının mantıklı bir sebebi yok, olamaz."

"Ne oldu?" diye konuşan Lukan'la Rein gözlerini alevlerden çekti ve çatık kaşlarıyla Lukan'a baktı. Gözlerini kısmış Rein'i izliyordu. "Yüz ifaden değişti."

"Rein bilmen gereken bir şey daha var" dedi Dha, Rein konuşmadan önce. "Biz de ejder alevini kullanabiliyoruz-"

"Ne?" diyerek onu susturdu Rein. "Dha.. bilmem gereken daha ne kadar şey var?! Hem ben ejder alevini ilk defa Lukan'da gördüm biz nasıl-"

"Uyurken.. daha doğrusu benimle birlikteyken oldu. Sen görmedin ama ben alevi hissettim. Phandor'lular Saleran'a geldiği zamandı. O zaman uyuyup yanıma gelmiştin hatırlıyor musun?"

"Hatırlıyorum" dedi Rein hızlıca. Dha'ya ihtiyacı vardı ama Dha onun yanında kalmasına izin vermemiş ve Rein'in uyanmasını sağlamıştı.

"İşte benim de alevi kullanabildiğimizden o zaman haberim oldu. İlk defa orada gördüm ejder alevini. O gün senin alevi kullandığını düşünmüştüm ama yanılmışım ve bunu sonradan fark ettim. Alevin ortaya çıkmasını ikimiz beraber sağladık. Şimdi tekrar sağlamalıyız. Ejder aleviyle hiçbir şey savaşamaz, başka bir ejder alevi dışında."

Rein kısacık bir an onun dediklerini anlamadığını düşündü. Dha ona hayatında gördüğü en uğursuz şey olan ejder alevini kullanabildiklerini mi söylemişti? Üstelik bunu daha önce de yapmışlardı. Neden yaşadığı şeylerden Rein'in hiç haberi olmuyordu?!

Alevler onlara yaklaştığında Rein Lukan'ın bir cevap beklediğini hatırladı.

"Onu oyala Rein" dedi Dha hızlıca. "Konuşarak onu oyala. Alevi kullanabilmek için bir şeyler yapmaya çalışacağım."

Rein kafasının içinde oluşan keskin acıyla hızlı bir nefes aldı. Yine olmuştu. Dha konuşurken kuleden inerken yaşadığı acıyı tekrar yaşamıştı.

"T-Tamam.." diye mırıldandı Rein.

Oturup da neler olduğunu düşünebilecek zamanı yoktu ama acıya odaklandığından neye tamam dediğini geç fark etmişti.

"Bekle! Ben onunla ne konuşacağım!? Konuşmak istemiyorum!"

"Yap şunu" dedi Dha aksi bir sesle. "Hem eminim ki ona sormak istediğin şeyler var, her zaman birilerine sormak istediğin bir şeyler olur biraz idare et.."

"Ejder alevi.." dedi Rein Lukan'a. Böyle söyleyince sanki birden alevler Rein'e odaklanmış ve o boğucu baskısını arttırmıştı. "..ejderhalara ait bir şey değil mi? Sende ne işi var?"

"Bunu sana söyleyebileceğimi hiç düşünmezdim ama biraz nazik ol Rein. Seninle konuşmak istesin seni ateşte kızartmak değil. Böyle yapınca gözümü senden ayırasım gelmiyor, odaklanamıyorum."

"Offf!"

Rein içinden Dha'ya surat asarken onun haklı olduğunu biliyordu. Lukan'a sorabileceği birçok şey olsa da alacağı cevapları bildiğinden sorması anlamsız olacaktı. Yine de suratını onunla konuşmak için ifadesiz tutmaya çalıştı ve az önceki kelimelerini yumuşatmayı denedi.

"Yani sen.. bunu nasıl kontrol ediyorsun? Zor olmuyor mu?"

Lukan'ın çatılı kaşları daha da çatılınca Rein de ona aynı şekilde karşılık vermemek için kendisini zorladı. Yuran ve Raviel hemen arkasında kıpırdanıyordu. Rein ne yaptığını onlarınanlamadığını biliyordu ama yine de Rein'in bir şey yaptığını bilerek beklemeleri Rein'i güçlendirmişti.

"Zor tabi ki baksana şuna.." dedi Lukan sonunda konuşmaya karar vererek. Alevlerin bir kısmı ellerini öne uzatmasıyla Lukan'a doğru süzüldü. "Bu her şeyi yok edebilecek güç. Onu amacına uygun olarak yok etmek için kullansam da benden pek hoşlanmıyor. Zayıf düştüğüm ilk anda beni de yok edecektir."

"Ejderhaları yaktığın için senden hoşlanmıyordur belki" dedi Rein gözlerini kısarak. Ejder alevinde kaç ejderhanın yaşamı son bulmuştu? Bunu düşünmek acı vericiydi.

"Olabilir.." dedi Lukan. "Ejderhaları kendi güçleriyle yok etmek buna değer."

"Neden yaptın bunu?" dedi Rein bağırmamaya çalışarak. Lukan'ın yüzündeki hoşnut ifade Rein'i kızdırıyordu. "Neden ejderhaları öldürdün? Ne yaptı ki onlar sana?"

Lukan'ın yüzündeki hoşnut ifade silindi ve bakışları mümkün olabilirmiş gibi daha da karardı. Alevlerin boyu Rein'in dizlerinden beline kadar yükseldiğinde perileri Rein'in önüne geçmek istedi. Rein ellerini geriye uzatarak onları yakaladı ve fısıldadı.

"Bekleyin.."

Raviel'in eli Rein'in avucunda soğudu ve Rein onun gücünün bedenini sardığını hissetti. Hemen arkasından Yuran'ın gücü de üstüne aktı.

İkisi de onu korumak için her şeyi yapacaktı. Ama Lukan'ın gücü de övündüğü kadar vardı. Rein büyüsünün harekete geçmek için hazırda beklediğini hissedebiliyordu. Rein'in onu çağırmasını bekliyordu.

"Dha ne yapıyorsan biraz çabuk olsan iyi olur" dedi Rein. Dha ona cevap vermediğinde Lukan'a baktı.

"Pekala, yanlış bir şey sordum sanırım" dedi Rein biraz daha zaman kazanmaya çalışarak. "Beni neden istediğini sormalıydım.. neden senin için çalışmamı istiyorsun? Bana gerek olmadan da yeterince güçlüsün."

"Gücüne ihtiyaç duyduğumdan değil" dedi Lukan ona cevap vererek. Rein onun konuşacağını anlayarak biraz rahatladı. "Sadece güçlü olan şeyleri severim ve sen de güçlüsün."

Rein ona söyleyebileceği tonla şeyi ağzının içinde tutmaya çalışarak garip bir ses çıkardı. Daha önce hiç kimse onun içinde bu kadar şiddet duygusu uyandırmamıştı.

"Ne oldu? Sana söylediklerimi mi düşünmeye başladın? Benimle birlikte mi kalacaksın?"

Çok beklersin, diye düşündü Rein içinden.

"Düşünüyorum.." dedi sonra sesli konuşarak. "Benden ne yapmamı istiyorsun?"

"Önce hava perisini bana vermeni istiyorum" dedi Lukan heyecanlanarak. "Sonra benden kaçırdığın değerli eşyalarımı geri getirmeni isterim. Onları toplamak uzun zaman aldı, her biri ayrı değerli.. sonra sen bana niye bu kadar güçlü olduğunu anlatırsın ve-"

"Sana neden bu kadar güçlü olduğumu şimdi söyleyebilirim" dedi Rein onun daha fazla konuşmasını istemeyerek. Perilerinin adını söylediklerini duydu.

"Rein sakın!" diye haykırdı Dha. "Sakın bunu öğrenmesine izin verme!"

"Ama Dha! Nasıl konuşuyor baksana-"

"Az kaldı Rein, bir şeyler başarmak üzereyim gibi. Biraz daha beklemeye çalış."

Lukan Rein'in daha fazla konuşmasını ister gibi beklentiyle elini salladı.

"Ona büyücü falan olduğunu söyle" dedi Dha.

"Büyücüyüm" dedi Rein.

"Büyücü olmadığını ikimiz de çok iyi biliyoruz" dedi Lukan sinirlenerek. "Beni kızdırmak istemiyorsan beni kandırmaya çalışma."

"Yalan söylemek istemem" dedi Rein. "Karşımdaki kişi sen olsan bile."

"Tuhaf.." diye mırıldandı Lukan onun gözlerinin içine bakarak. Rein onun gözlerine bakmak istemediği için bakışlarını önündeki alevlere çevirdi. Onlara alışmış gibiydi. Baskılarını hala hissedebiliyordu ama ilk zamanki gibi dayanılmayacak halde değildi. "Sana inanmak istiyorum ama yalan söylediğini biliyorum."

"Ne olmamı istiyorsun ki yalan söylediğimi düşünüyorsun? Büyüyü kullanıyorum ve gördüğün gibi de insanım. Büyücü olmayıp da ne olabilirim?"

Rein konuşurken gözünü bile kırpmamıştı. Söyledikleri tamamen yalan değildi, kısmen doğruydu da.

"İnsan şeklinde olman beni düşündüren şey zaten" dedi Lukan. "Aksi halde bu kadar güçlü olmanı başka şeylere bağlayabilirdim. Bir büyücünün bu kadar gücü kullanabilmesi imkansız."

"Değil demek ki" dedi Rein.

"Bu kadar yeter" dedi Lukan. "Sohbete başka bir yerde devam edelim. Benimle kendi isteğinle gelip bana itaat edecek misin?"

"Dha?"

Dha ona cevap vermedi ve Rein bedeninin tuhaf bir hisle karıncalandığını hissetti. Tekrar Dha'ya seslendi.

"Dha?!"

Onun biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu düşünerek Lukan'la ne konuşabileceğini düşündü. Ama aklına hiçbir şey gelmiyordu.

"Hala kararsızım.." diye mırıldandı Rein ağzından çıkan kelimelere lanet okuyarak. "Şöyle yapalım. Sen bana ejderhalara olan nefretinin sebebini söyle ben de sana cevabımı söyleyeyim."

"Bunu neden sana söylemeliymişim peki? Neden ejderhalar bu kadar ilgini çekti?"

'Çünkü babam bir ejderha! Çünkü bende ejderha kanı var!' diye haykırmak istedi Rein ama bağırmamak için kendisini tuttu. Dha bedeninde bir şeyleri değiştiriyordu ve Rein o bu kadar uğraşmışken bunu mahvetmek istemiyordu.

"Ejderhaları severim, senin aksine" dedi içinden geçenler yerine.

"Onlar sevilecek yaratıklar değil!" diye bağırdı Lukan ona doğru bir adım atarak. " Onlar pisliğin vücut bulmuş hali!"

"Bu senin düşüncen" dedi Rein. "Benim değil."

"Öyle mi?" dedi Lukan kükreyerek. "Onlar hiçbir şeyi umursamaz! Tek bildikleri şey kendilerinin ne kadar üstün olduğu!"

"Bu şu an senin yaptığın şey değil mi?" dedi Rein canının istediği şeyi söyleyerek.

"Ben.." dedi Lukan kibirli bir sesle. "Herkesten üstünüm!"

"Ejderhalar gibi mi?" diye sorduğunda Rein Lukan'ın dişlerini sıktığını gördü. Onu kızdırmaktan da öte çıldırtmıştı. Ama alevler oldukları yerde kaldığından Rein onun üstüne gitmeye karar verdi. Belki böylece onunla ejderhalar arasındaki ilişkiyi öğrenebilirdi. Neden kendi türünü yok etmeye çalıştığını öğrenmek istiyordu.

"Onlar yapınca senin hoşuna gitmiyor sen yapınca da benim hoşuma gitmiyor" dedi Rein. "Ejder alevini kullanıyorsan bu senin bir ejderha olduğun anlamına gelmez mi? Sen bir ejderhasın ve-"

"Kapa çeneni!" diye bağırdığında Lukan alevler üzerlerine doğru atıldı.

Rein'in gücü perilerinin güçlerinin üstüne serildi ve Rein geçen sefer aleve nasıl karşı koyduğunu düşündü. Gücü alevlerin altında bir sürü kıvılcım çıkardı ve kırmızı rengini koyulaştırarak aleve karşı koydu.

"Dha ne yapıyorsan çabuk yap!" diye bağırdı Rein Dha'ya ulaşmak için. Dha ona yine cevap vermedi.

Rein onun yetişemeyeceğini düşünerek elindeki tek şansı kullanmaya karar verdi.

Lukan'a saldıracaktı.

Alevlerin gücünü içine çektiğini hissedebiliyordu. Gücü ne kadar artarsa artsın Rein alevlere fazla direnemeyeceğini başından beri biliyordu. Karşısında onu sürekli yok edecek bir şey varken gücünün artması bir işe yaramayacaktı.

"Bir süreliğine buradan gitmenizi istiyorum" diyerek arkasında bekleyen perilere döndü Rein. İkisi de yüzünde ciddi bir ifadeyle birbirine bakıyordu. Rein onların birbirleriyle konuştuğunu anlamakta zorlanmadı. "Alevler size zarar verebilir-"

Yuran ve Raviel birden ellerini birleştirdiğinde çıkan şap sesi Rein'i susturmuştu. Yuran'ın sol eliyle birleşen Raviel'in sağ eline baktı. Parmakları iç içe geçmişti.

"Seni korumak bizim işimiz."

"Seni korumak bizim işimiz."

İkisi de aynı anda konuştuğunda Rein gücünün alevlerin altında iyice ezildiğini hissetti. Sahip olduğu kısa zaman sona ermek üzereydi.

"Gidin buradan-"

Perilerin ellerinin birleştiği yerden açığa çıkan parlak ışık Rein'in gözlerini kamaştırdı ve Rein etrafının başka bir güçle sarıldığını hissetti. Kapalı gözlerini araladı ve sapsarı bir gücün alevlerle kendi gücü arasına girerek alevleri uzaklaştırmaya çalıştığını gördü.

Ayaklarının altındaki toprak yumuşadı ve Rein'in ayakları toprağa gömüldü. Havada tatlı bir sıcaklık oluştu ve Rein kendisini yaz günündeymiş gibi hissetti. Sanki tatile gelmiş gibi içine bir rahatlık çöktü.

Lukan'ın kara alevleri de bundan etkilenmiş gibi görünüyordu. Alevler geri çekilirken Rein tepelerindeki bulutların dağıldığını ve güneş ışıklarının perilerinin sarı ışığıyla birleştiğini hissetti.

"Bu ne..?" diye sordu bakışlarını indirip perilerin birleşmiş ellerine bakarak. Onların ellerinin arasında ışık daha yoğundu. Sanki küçük bir güneş tutuyorlardı. Rein ona gözlerini acıttığından fazla bakamadı.

"Biz seni bulmak için çalışıyorduk" dedi Yuran. "Bu süreçte güçlerimizi birleştirmeyi de öğrendik. Hava perisiyle çalışmak baya zor oldu ve hala da kusursuz değil ama-"

"Sus da odaklan" dedi Raviel ona kızarak. "Benim için kusursuz çalışıyor seninse kusursuz yapmak için daha çok uğraşman gerek-"

"Kes şunu! İkimizin birlikte denge sağlaması gerekiyor bunu biliyorsun-"

"Hey!" dedi Rein onların tartışmasını bölerek. Enerjilerini hissedebiliyordu ve onlar tartışırken enerji sabit kalamıyordu. "Daha sonra bu konuyu ayrıntılarıyla beraber konuşuruz. Şimdi yapmamız gereken başka şeyler var."

Düzensiz enerji sabit kaldı ve göz kamaştırarak etrafa daha da çok yayıldı. Rein hayranlıkla onlara gülümsedi ve sonra Lukan'a döndü.

Lukan etrafını sarmış alevleriyle birlikte ona bakıyordu. Gözlerinde öfkeyle birlikte etkilenmiş bir bakış da vardı. O da bu güce hayran kalmıştı.

"Çok iyi" dedi Lukan. "Ama beni durdurabilecek kadar iyi değil."

Alevler inanılmaz bir şekilde büyüdü ve onların güneşle bağlantısını keserek her tarafına yapıştı. Rein oluşan karanlığın Raviel'in ve Yuran'ın gücünü içine çekmeye, yok etmeye çalıştığını görebiliyordu.

Perilerinin dışarıya çıkardığı güç miktarı bulundukları yerin sallanmasına sebep olacak kadar çok arttı. Rein ayaklarının altındaki yumuşak toprağın titreşimlerini ve havadaki sıcaklığın artışını izlerken ne yapması gerektiğini düşündü.

Yuran'ın kaşları çatılmıştı. Raviel'in boştaki eli yumruk şeklindeydi. İkisi de bu yaptıkları şey her neyse onu yapmakta zorlanıyordu.

"Dha?" diye seslendi Rein. "Artık cevap ver bana!"

"Ben hazırım" dedi Dha. "Gücümü nasıl sızdırabileceğimi buldum. Yani deneyebileceğimiz bir yol buldum."

"Ne yapmalıyım?" diye sordu Rein heyecanla.

"Eğer ben yapamazsam bedeni koru" dedi Dha. "Sonucunun ne olacağını bilmiyoruz.. kontrolden çıkabiliriz ama beden yok olursa asla geri dönüşümüz olmaz. Anladın değil mi?"

"Anladım" dedi Rein.

Bedeni de sanki neler olacağını biliyormuş gibi beklentiyle kasıldı. Zaten karıncalanıp duruyordu. Rein Dha'nın yapacağı şeyle canının yanıp yanmayacağını kısa bir süre düşündü sonra bunu hemen kafasından attı.

Dha ve o birdi, ikisi aynı kişiydi.

Birbirlerinin gücünü tanıyorlardı ve birbirlerinin acısına katlanabilirlerdi.

Rein alevlerin perilerin ışığını delip geçtiğini ve üstüne atıldığını hissettiğinde refleksle kolunu kaldırmış ve yüzünü korumak istemişti. Düşünmekten gücüne odaklanamamıştı ve bu yüzden büyüsü onu korumakta geç kalmıştı.

Rein kolunun yanmasını beklerken alevler onun bedeninden sızan kızıl sise yapıştı. Rein kolunu indirdi ve şaşırarak sise baktı.

Kızıl sis bedeninin içinden çıkıyordu. Rein'in gücü gibi değildi. Rein onun kendi gücü gibi bedeniyle olan bağlantısını hissedemiyordu ama havayı ağırlaştıran varlığının farkındaydı.

Sis Rein'e ait değildi, Dha'ya aitti.

Sis kısa sürede büyüdü, çoğaldı ve bulundukları yerde patlayarak her şeyi mahvetti. Rein perilerin bozulan bariyerine ve Lukan'ın temkinli davranarak geri çekilen alevlerine bakarken sisin başının üstünde bir şekil oluşturmaya başladığını gördü.

Sis devasa bir şekil oluşturmaya başlarken kimse kıpırdamaya cesaret edemedi. Rein gözünün ucuyla Lukan'ı kontrol etmeden önce bile onun da sise odaklandığını biliyordu.

Çünkü etrafa yaydığı vahşi güç hepsininkinden farklıydı. Ne kadar güçlü olursa olsun Rein'in gücünün temelinde onunki kadar vahşi, hükmeden bir şey olmayacaktı.

Sis biçim aldı ve bir ejderha kafası oluşturdu. Ejderhanın boynu oluşurken Rein'in sızlayan bedeni acıyla kasıldı ve Rein sakinleşmek için kollarını bedeninin etrafına doladı. Sis biraz daha sızıp ejderha kafasına boyun oluşturmaya devam etti ama bu acı vermeye başlamıştı.

Rein öne doğru eğilirken üstlerinde oluşan ejderhadan bakışlarını çekmek zorunda kaldı. Bakışları ellerinde oluşan çatlaklara ve o çatlaklardan sızıp sise karışan kana kaydı. Bu çatlakların tüm bedeninde oluşmaya başlayacağını hissedebiliyordu.

Güç için.. gücün altında.. parçalanıyordu.

Bedeni gerçek anlamda paramparça olacaktı.

"Dha!" diye bağırdı Rein başını kaldırıp gözleri kapalıymış gibi görünen ejderha kafasına bakarak. "Dur!"

Dha'nın ona cevap vermediği o kısacık an Rein'in içinde bir korku oluştu. Kontrolden çıktıklarını hissetti. Gücüyle Dha'ya ulaşamıyordu ve yapabileceği başka bir şey yoktu.

Yok olacaktı.

Kendisiyle birlikte buradaki herkes hatta daha da fazlası hiçliğe karışacaktı.

Sonra Dha'nın sesi kafasının içinde gümbürdedi ve Rein'in gözleri doldu.

"Yok olmana asla izin vermem!" diyen Dha'nın sesi yorgundu. "Korkuttuğum için üzgünüm ama artık kontrolüm altında."

Rein onun sözleriyle birlikte bedeninden daha fazla sis çıkmadığını fark etti. Bedeni sisle bağlantılıydı ama sis oluşturmuyordu. Rein küçük çatlakların sisin altında iyileştiğini gördü ve doğruldu.

Bedeni ağır bir şeyin altındaymış ve her an parçalanabilirmiş gibi hissediyordu ama şimdi yanında Dha da vardı.

Ne kadar acırsa acısın her şey yolundaydı.

"Teşekkürler Dha.." dedi Rein ve sisten ejderha gözlerini açtı. Boş göz oyuklarında iki küçük ışık parladı ve Rein Dha'nın altın rengi gözlerinin yansımasını gördü.

Sis ejderhanın ağzı açıldı ve içinde Rein'in büyüsünde olduğu gibi kırmızı kıvılcımlar parladı.

"Rein şimdi senin gücünün bana karışmasına izin ver" dedi Dha sakince. "O zaman buluştuğumuzda olduğu gibi.. benimle bir olmaya çalış."

Rein o zaman Dha'ya dokunmasını ve onda hissettiği sıcaklığı hatırladı. O gün ona ne kadar ihtiyacı olduğunu, yanında olmayı nasıl da istediğini düşündü.

Aynı şeyleri her zaman hissediyordu ama o gün bir şeyler farklıydı. Rein o gün Dha'ya muhtaçtı. Dha'nın onun hislerine nasıl karşılık verdiğini ve birbirlerine dokunduklarında nasıl tamamlanmış hissettiğini anımsadı.

Sisten ejderhanın başı kolunu uzatsa dokunabileceği kadar ona yakınlaştı ve Rein ondan Dha'nın arzusunu hissetti.

O gün, Rein'in ona duyduğu muhtaçlık hissi gibi Dha da şimdi onu çağırıyordu.

Yanında olmasını, onunla birleşmesini ve bir olmalarını istiyordu.

Rein hayatında başka hiçbir şeyi bu kadar şiddetle istemediğini düşündü. Onunla bir olma düşüncesi her şeyi unutturmuştu.

Diğer yarısını tamamlamak ve bir bütün olmak istiyordu.

Gücü Rein'in arzusuna karşılık vererek sisin etrafını sardı ve sis anında Rein'in gücünü özümsedi. Rein Dha'nın mutlu homurdanmalarını kafasının içinde dinlerken rahatlıkla gülümsedi ve ellerini uzatarak ona doğru eğilen ejderha başına dokundu.

Sis gibi görünse de ellerinin altındaki şeyin sert olması Rein'i şaşırttı ve sisten Dha'ya dokunduğu zaman aralarında oluşmayan sıcaklık, Dha'nın gerçekte orada olmadığını ona hatırlatarak gülümsemesinin silinmesine neden oldu.

Dha onun içindeydi. Bu sadece Dha'nın gücünün uzantısıydı.

Rein ellerini sisten çekti.

"Üzgünüm.." diye mırıldandı Dha. "Ben de senin yanında olmayı çok isterdim."

Rein ona diyecek bir söz bulamadı. Onunla birlikte yapabileceklerinin sadece buraya kadar olduğunu anlaması içindeki coşkuyu öldürmüştü.

Dha'yla asla birleşemeyecekti. Asla yan yana duramayacaktı.

Rein onu sonsuza kadar içinde hapis tutacaktı ve Dha'nın özgür kalması mümkün olmayacaktı.

"Hayır!" dedi Rein bağırıp etraftaki sessizliği bozarak.

O ana kadar kimsenin onlara karışmadığını daha yeni fark etmişti. Lukan hala karşısındaydı ama biraz geri çekilmişti. Perileri de hala arkasındaydı ama onlar da Rein'den uzaklaşıp kuleye yakınlaşmıştı.

"Birlikte olacağız!" dedi Rein, sisten Dha'ya bakarak. "Seni özgür bırakmanın bir yolunu bulacağım!"

"Rein.. bu.. imkansız" dedi Dha. Ama kafasının içindeki seste bir umut vardı. Rein onun da kendisiyle aynı şekilde hissettiğini biliyordu.

Rein buradan kurtulduktan sonra her şeyini buna verecekti.

"Göreceğiz.." dedi Rein konuşmaya içinden devam ederek. "İmkansız olup olmadığını göreceğiz."

Dha'nın yanıtı ikisinin gücüyle harmanlanmış sisin küçülmesi ve Rein'e doğru süzülerek yok olması olmuştu. Rein sisin tamamen bedeninin içine girmesiyle ayakta sallandı ve hissettiği güce şaşırdı.

Bir şey.. bir şey onun çağırmasını bekliyordu.

Rein Lukan'a baktı.

Alevlerinin arasında beklerken olanları izlemişti. Rein ona baktığında gözleri kesişti. Rein onun gözlerinde saf nefreti gördüğünde şaşırmadı.

"Ejderha.." dedi Lukan nefretle. "Sen ejderhasın!"

"Değilim" dedi Rein.

Sonra da onu çağırdı.. kendi ejder alevini.

Kızıl alevler bir anda önünde belirdi ve Rein onların coşkusunu hissetti. Alevler Rein'in önünde büyüdü, çoğaldı ve etrafa boğucu bir baskı yaymaya başladı. Rein alevlerin kendisine ait olduğunu bilse de baskıyı hissedebiliyordu.

Kızıl parlak alevleri Lukan'ın kara alevlerini fark etti ve garip bir uğultu sesi çıkararak ileri atıldı. Rein kızıl alev dalgalarına karşılık vermek için Lukan'ın alevlerinin de çoğaldığını gördü.

İki ejder alevi ortalarında çarpıştı ve Rein bu kez kara alevlerin onunkileri yok edemediğini hissetti. Aksine onun ejder alevi kara alevlere baskın geliyordu. Rein Lukan'ın gerileyerek alevden uzaklaştığını ve kendi perilerine yaklaştığını gördü.

Gözlerinde korku vardı, ejder aleviyle karşılaşan herkeste olduğu gibi.

Rein alevin onda oluşturduğu tüm negatif duygularla birlikte Lukan dışında her şeyin silindiğini hissetti. Şimdiye kadar bastırdığı öfkesi, nefretiyle birlikte içini doldurdu. Annesine karşı hissettiği özlem ve hüzün içini yaktı. Babasının pişmanlığı ve Theo amcasının onun için harcadığı yıllar aklına doluştu.

Elosar'da insanların ölmesine sebep olan karışıklıklar, Saleran'da yaymaya çalışılan huzursuzluk, Phandor'un yaşamak zorunda kaldığı acılar ve zulüm.. hepsinin kaynağı Lukan'dı.

Çok fazla insan onun yüzünden acı çekmişti.

Rein dolup taştığı yok etme hissiyle Lukan'a doğru yürüdü. Kara alevler yolunu kesmek istediğinde kızıl alevler ona engel oldu ve Rein için yolu açtı.

Rein Lukan'ın tam karşısında durup onun boş gözlerine baktı. Orada Rein'i durdurabilecek hiçbir şey, hiçbir duygu yoktu.

Rein hislerinin boğazını parçalarcasına içinden fırlayan çığlıkla dışarı taşmasına izin verdi ve Lukan'ın üstüne atladı. İkisi beraber yere düştüğünde Rein Lukan'ın üstünde kalmıştı.

Altındaki göğsün inip kalkmasını istemiyordu. Lukan çırpınırken Rein'in açtığı elinde gücü şekillendi ve kırmızı bir çubuk oluşturdu. Rein onu Lukan'ın omzuna sapladı ve öfkeli haykırışına karışan Lukan'ın acı çığlığını zevkle dinledi.

Bir çubuk daha oluştu ve Rein onu da diğer omzuna saplayarak Lukan'ı toprağa sabitledi. Boynuna sıçrayan kanı umursamadı. Kafasında bir şey uğulduyordu ve biraz da canı yanıyordu ama görebildiği tek şey Lukan'dı.

Duyabildiği tek şey onun acı çığlıklarıydı.

Arkasında kalan kara alevlerin Lukan'a ulaşmaya çalıştığını kendi alevlerinden hissedebiliyordu. Alevleri kara alevlerin Rein'e ulaşmasına asla izin vermeyecekti.

Rein avucunu açtı ve gücünün ellerinde kısa bir mızrak gibi şekillenmesini izledi. Bu şey Lukan'ın kalbini delip geçtiğinde hepsi sona erecekti.

Rein bakışlarını kıvılcımlar çıkartarak sertleşen gücünden ayırdı ve son bir kez Lukan'a baktı. Dudakları anlamadığı bir şekilde anlamadığı bir hızda kıpırdanıyordu ve gözleri gökyüzüne odaklanmıştı. Rein onun omuzlarından akan kanın dizlerine değmesiyle oluşan iğrenç hisle titredi ve elindeki gücü kararsızlaşarak dalgalandı.

"Yapma Rein!" diye haykırdığını duydu Dha'nın. O zaman kafasının içinde hissettiği uğultunun Dha'nın sesi olduğunu anladı. "Bırak ben yapayım. Bu sen değilsin.. bunu yaparsan geri dönüşü olmayacak. Sonra çok pişman olacaksın ve-"

"Pişman olmayacağım" dedi Rein yüksek sesle. "Bunu yapmak zorundayım."

"Değilsin!" diye bağırdı Dha. "Gücümle birlikte duygularım da sana karıştı! Bunu düşünen sen değilsin Rein! Lütfen! Beni dinle.. senin dayanamayacağın bir şey yapmana izin veremem Rein, lütfen.."

Dha'nın yalvaran sesi Rein'in durup biraz düşünmesine sebep oldu ama onu durdurmak için yeterli olmadı.

Gözleri altında kıpırdamadan yatan Lukan'a kaydığında onu öldürmesi gerektiğini biliyordu. Elini havaya kaldırdı ve kafasının içi Dha'nın çığlıklarıyla dolarken gözünü Lukan'ın kalbini görebiliyormuş gibi göğsünün ortasına dikti.

Kara alevlerin yok olduğunu hissetmesine rağmen duraksamadı ve elini hızla aşağı indirdi.

Lukan'ın hayatına kendi elleriyle son verecekti.


Yeni Bölüm >> 11.11.2017

Bölüm geç kaldığı için üzgünüm :(


Continue Reading

You'll Also Like

2.6K 190 4
Atilla Ülkücü bir Türk askeridir. Vatanı için canını verecek kadar gözü karadır ve ateşi ruhunu sarmıştır. Vatanın sevgisi öyle bir ateştir ki Atilla...
20.1K 3.3K 34
O Mozo'ydu. Tecrit edilmiş olan! O bir kara elfti: Ölümcüllerin en ölümcülü. Kara elfler kıtanın geneline yayılmıştı. Ölüm ve vahşet denilince akla t...
3.6M 300K 82
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...
336 86 15
Aykuşağının buzuna sahip olan ve bundan bir haber bir genç ve hayatının en önemli anının bir sırda gizlenmiş olduğunu öğrenen kız. Hilal, Ben Hilal...