AYKIRI:2 UYANIŞ

By gul_clk

297K 29K 7K

AYKIRI SERİSİ'NİN 2. KİTABIDIR! *** Bu kez çok daha gizemli... Sırlar hiç bu kadar acıtmamıştı! Aşk mı!? N... More

!!Açıklama!!
Giriş
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
~FİNAL~
~SÜRPRİZ~
'SORU~CEVAP'
3. KİTAP TANITIM

25.BÖLÜM

6.5K 818 85
By gul_clk

 " Sen bu sözü hatırladığın müddetçe, gitmene izin vereceğim...!"

Pamir' i karanlık koridorda yalnız bırakıp içeri girdiğimde kulaklarımda hala bu sözler yankılanıyordu. Kalbimde buruk bir sızı yer etmişken bedenim içeri girmiş olsa bile aklım, kalbim, ruhum hala kapını arkasındaydı. Pamir' le... Bir süre sırtım kapıya dayalı şekilde boş gözlerle ayaklarımı seyrettim. Kapanan kapı sıradan bir kapı değildi. İçeriyi ve dışarıyı adeta ayrı iki dünyaymışcasına ikiye ayırıyordu. Hislerim çok güçlüydü fakat aramızda bu kapı varken bana sadece birkaç adım uzakta olan Pamir' i hissedemiyordum. Huzuruma ulaşmama engel olan bu kapı, bakalım bana bunun karşılığında neler sunacaktı...?

Kendimi biraz daha toparladıktan sonra kafamı kaldırıp etrafı incelemeye başladım. Öncelikle oldukça aydınlık olan bu oda koridordan kat be kat sıcaktı. Buna kesinlikle sevinmiştim. Odada hiç meşale bulunmamasına rağmen duvarlar, zemin hatta tavan adeta ışık saçtığı için burası oldukça parlak görünüyordu. Sessizlik hakimiyeti elinde bulundururken: Krem, pudra, kırık beyaz gibi soft renklere sahip duvar taşları huzurlu bir ortamdasın, güvendesin hissi veriyordu. Sessiz, sakin, temiz, huzurlu, hareketsiz ve aydınlıktı. Zemin buz mavisiydi ve sanki bir buzun üzerinde yürüyormuşsun hissi veriyordu. Sanki donmuş bir gölün üzerindeydim. Çoğu üçgene benzeyen motiflerle süslenmiş zeminde eski Elementa harfleri ile yazılmış birçok yazı vardı. Duvarlarda da aynı şekilde bir şeyler yazıyordu! Ve ben ne yazık ki bunların hiçbirisini okuyamıyordum. Evet! Bana okunduğunda anladığım bir dili okuyamıyor olmak zoruma gidiyordu! Neyse ki Pamir' e tek başıma içeri girmeden önce tam olarak neler yapmam gerektiğini sormuştum. O da burası hakkında bildiği her şeyi anlatmıştı.

Aslında Altemur sadece içeride beklememi, ara ara buraya gelip ateşi kontrol etmemi istemişti. Yani verdiği emir bu doğrultudaydı. Fakat ben buraya kadar gelmişken, böyle bir şansa sahip olmuşken onu sonuna kadar kullanacaktım. Bu yüzden Pamir' e sorduğum: O ateşin sorularımı nasıl cevaplayacağıydı! Başta sorumu cevaplayıp cevaplamamak arasında kararsız kaldıysa da sonunda anlatmıştı:

"Elini tepede gördüğün beyaz alevlerin arasına daldır ve gözlerini kapa. Ateş, zihnine sorularının cevaplarını yansıtacaktır. Tabii hangi sorularını yanıtlar, ne kadarını öğrenebilirsin bilemiyorum. Üstelik bunun bir garantisini de yok. Yani hayatında bilmediğin hangi kesiti göreceğini bilemeyiz.

Fakat atlamaman gereken en önemli şey: Elini uzun süre ateşte tutmaman gerektiği! Yaşam ateşi geçmişin ile geleceğini içinde barındırıyor. Sen bu boyuttan geçmişe ya da geleceğe açılan bir kapıdan içeri gireceksin. Ve oradan bir kesiti göreceksin. Tabii ateşin izin verdiği kadarını. Eğer, ateş seni yakmaya başladığında geri çekilmezsen, seni bu odaya hapsedecektir! Görmen gerekenden fazlasını görmek istemen, bu odadan çıkamamana sebep olacak. Çünkü ateşin dışarı sızmasına izin vermediği bilgiler bu odadan dışarıya taşınamazlar. Beria sakın ola ki, elin yanmaya başladıktan sonra da bir şeyler görmek için çabalama! Anladın öyle değil mi? Yalnızca, elin yanana kadar ki gördüklerinle idare etmelisin. Olur da... Elinin ateşe değer değmez yandığını hissedersen hemen geri çekil! Bu, ateşin sana gösterecek bir şeyi olmadığına işarettir. Zorlaman bir işe yaramayacağı gibi seni bu odaya mahkum eder!"

Pamir' in anlattıkları hala aklımdaydı. Ateş beni yakmaya başladığında ona dokunmaya son vermeliydim. Aksi taktirde bu odada mahsur kalırdım. Fakat kabullenenmediğim nokta: Ateşin bana annemin yerini söylemeden beni yakmaya başlamasıydı. Ya ona dair bir şey göremeden elim yanmaya başlarsa? O zaman geri çekilebilir miydim!? Anneme bu kadar yakınken, ondan vazgeçebilir miydim!? Derin bir nefes alıp verdikten sonra ağır adımlarla odanın ortasına doğru yürümeye başladım.

Buz görünümlü zeminde, attığım her adım ayaklarımın altında kızıl bir renk dalgası oluşturup küçük çemberler şeklinde genişliyordu. Bu sanki bir gölete damlayan, kızıl su tanecikleri gibi görünüyordu. Her adımda bir dalga zeminin merkezine doğru büyüyordu. İtiraf etmeliyim ki oldukça etkileyici bir görüntüydü... Birkaç adım sağa sola amaçsızca gezmiştim. Sırf bu görüntüyü biraz daha seyredebilmek için. Oda tüm varlığımı hissediyor ve beni kabul ediyordu. Adımlarıma ayak uydurup, burada yabancılık çekmememi sağlıyordu. Ve daha önce gelmediğim bu yer, bana evimdeymişim hissi veriyordu...

Salonun orta yerine geldikten sonra sonunda gözlerimi zeminden ayırmayı başarabilmiştim. Kafamı yavaşça yukarı kaldırıp, tavanda yandığını öğrendiğim 'yaşam ateşi' ni görmeye çalıştım. Salonun tavanı adeta bir kubbeyi andırıyordu. Kubbedeki ucu sivri beşgen motiflerinin tamamı, en zirveyi işaret edecek şekilde yerleştirilmişti. Renk renk taşlarla süslenmiş bu motifler göz kamaştırıcıydı. Zaten odanın aydınlığının temel sebebi bu eşsiz taşlardı! Ayrı ayrı bakıldığında senelerce incelesen bile çözemeyeceğin karmaşıklıkta ve karmaşadan doğan bir uyuma sahip bu desenler, genele indirgendiğinde dört ana elementi simlegiyordu! Yaşamın dört temel direğini!

Kızıl ağırlıklı taşlar mavilerin karşısına geçmiş, sarı ve gri aralarında kalmıştı. Etrafımda ağır adımlarla döndüğümdeyse, kızıl taşların benimle birlikte döndüğünü fark etmiştim. Yani kubbedeki diğer renkleri de peşinde sürükleyerek adımlarımı takip etmişlerdi. Kapı, zemin, kubbe, salon... Kısacası bu odada ne varsa hepsi beni tanımıştı sanki ve attığım her adıma, yaptığım her harekete tepki veriyordu... Bana ayak uyduruyor, dansıma eşlik eden bir partner misali, ritmimde kaybolmadan yanımda yürüyebiliyordu. Bu inanılmaz bir şeydi. Salon adeta canlı gibiydi! Buradaki her şey yaşıyordu sanki. İçimdeki ses usulca fısıldadı o an: "Hayatın şah damarına bekçilik edeceksin!" Ve ben, o an hayatın nabzını hissedebiliyordum! Üstelik o da beni hissediyordu, tanıyordu! Bense... Bense bu yaşayan odada bir kez daha en derinden yaşadığımı hissediyordum. Evrende eşim benzerim yoktu. Tektim! Eminim kim buraya girse böyle hissederdi. Burada her şey sana göre şekillenirken, nasıl olur da biricik olduğunu hissetmezdin ki!?

Hayranlıkla gülümsedim ve kollarımı iki yana açtım. Avuç içlerimi yukarı gelecek şekilde çevirdikten sonra etrafımda bir tur daha döndüm. Tabi zemin ve kubbedeki renkler de bana yeniden eşlik etmişlerdi. Gözlerim hayran bakışlarını sürdürürken hala yaşam ateşini görememiştim. Fakat içimden bir ses onun çok yakınımda olduğumu söylüyordu. "Gökte yanan ateş... Yaşam ateşi! Hayatın nabzı, evrenin kalbi... Göster bana kendini!"

Kendi kendine oldukça doğalmış gibi dilimden dökülüvermişti bu sözcükler... Ahenkli kelimelerim birbiri ardına çıktığında, oda da adeta yankı yapmamış, hoş bir tınıda tekrarlamıştı sözlerimi. Sözlerim bittiğindeyse kubbedeki tüm renkler hızla kubbenin en yüksek yerine, ortasına, yani merkezine doğru akmaya başladı. Duvardaki renklerde bu akışa eşlik ederek, kubbenin en tepesine kadar tırmanmıştı. Tırmanan renkler, arkasında buz mavisi saydam bir zemin bırakarak en tepede büyük bir ışık patlamasıyla bembeyaz bir ateş olup yanmaya başlamıştı. Tüm renkler, tüm hayatlar burada birleşivermişti. Gözlerim bu muhteşem ana şahit olurken, aklım gördüklerimin gerçekliğini sorgulamaya cesaret edemez hale gelmişti. Bu... Bu gerçekten büyülü bir şeydi! Salonun aydınlığı zirvedeki ateşte toplanmışken, daha önce böyle bir alev görmemiştim! Ne duman gibiydi, ne beyaz bir lamba gibi ışıtıyordu ne de bir sıcaklığı vardı. Sessizce ve hiçbir şey hissettirmeden yanıyordu. Yaşam ateşi karşısında hissedilebilecek tek duygu şüphesiz ki: Hayranlıktı!

Bir süre gözlerimi bile kırpmadan sadece alevlerin dansını izlemiştim. Hayatın sırrı bu alevlerin arasındaydı! Evrende olmuş ve olacak olan ne varsa burada yatıyordu. Benim ufacık hayatımın tüm kesitleri bu alevler arasında göz kamaştırıyordu! Annem... Annemin nerede olduğu da hemen karşımda ki ateşin sırları içinde bir yerlerdeydi... Yutkunduktan sonra hayranlığımı usulca bir kenara bırakıp asıl hedefime yoğunlaşmaya karar vermiştim: Yaşam ateşinin sırrına erişecektim! Sır perdesini aralayıp, hayatımın bilmediğim kesitlerinde dolaşacaktım.

Elimi yukarı kaldırıp ateşe dokunmadan önce gözlerimi kapayıp, zihnimde beni çok iyi tanıyan bu ateşe fısıldadım: "Ne olur... Ne olur bana bilmek istediklerimi göster! Beni geri çevirme... Yalvarırım beni geri çevirme... Beni, bilmediğim ve öğrendiğimde hayatımı değiştirecek bir kesite götür, yaşam ateşi... Beni bilmediğim o kesitteki sırlarla yüzleştir!"

Sözlerim bittikten sonra gözlerimi açtım ve sol elimi yavaşça yukarı kaldırdım. Alevler de ne yapması gerektiğini biliyor gibiydi. Elim tamamen yukarı kalktığında ateş kıvrılarak aşağı doğru uzamaya başladı. Sanki bir sarmaşık gibi önce elimin arkasından gelip bileğimin etrafına dolanmış, daha sonra da elimin ön kısmına gelip avuç içime tırmanmıştı.

O an yeni bir şey daha öğrenmiştim: Yemin ederken kestiğimiz avuç içimiz, sırlarımızı saklayan bir defterdi. Sırlarımız... Sonsuz ömrümüzde kaydedilmeye değer bulduğumuz ne varsa, burada yatıyordu! Şimdi yaşam ateşinin ışığıyla o defterden birkaç satır okuyabilecektim. Çünkü alevler elimi yakmamıştı. Ve bunun anlamı: Yaşam ateşinin bana hayatımdan kesitler göstermeyi kabul ettiğiydi...!

Evet... Bayram sonrası yeniden buradayım. <3 Umarım güzel bir bölümle dönmüş oldum...? :)) Biliyorum, birazcık kısa geldi bu bölüm size, o yüzden yenisi YARIN' A deyip sözü sonraki bölüme bırakıyorum ;)

Birazcık ip ucu vermek gerekirse, gelecek bölüm hakkında... Hmm... Kesinlikle bambaşka oldu diyebilirim!! :D Şimdiye kadar ki bölümlerden farklı olacak yani ;)

 Bilinmeyen geçmişimize ve geleceğimize  kısa yolculuklarımız var :D Üstelik biletleriniz de hazır, Aykırılar' ım... Yalnız, emniyet kemerlerinizi takmayı unutmayınız! :)) Hatta size ufacık bir sürprizim bile var !(Belki birkaç tane de ters köşe...) Sizce yaşam ateşi bize neler gösterecek??? :)) Varsa tahminler alalım... :)

Sözü çok uzatmayacağım yarın yeniden görüşmek üzere...

Aykırı kalın... <3<3

~Gülçin ÇELİK~

Continue Reading

You'll Also Like

4.8M 3.4K 15
Psikoloji son sınıf öğrencisi Katherine, babasının ölümünün ardından her uykuya daldığında kendini Rüyalar Alemi'nde bulmaya başladı ve şimdi aktifle...
2.7K 418 74
"Juliette'in bir insana göre çok fazla hayatı oldu. Hayatlarının birinde narin bir prenses diğerinde acımasız bir komutandı. Arada bir kendi ailesind...
1.2M 64.7K 35
"Hatırla Rüzgar! Bir hayalet olarak girdim hayatına. Yani aslında hiç olmadım. Beni görünür yapan sendin..." "Bir hayalete sarılamazsın, dokunamazsın...
94.1K 8.1K 49
İLK KİTAP : ELYSİUM'UN SIRRI Derin bir nefes alarak kendini balkona attı, prenses. Sabahlığını henüz üstüne giymişti. Saray daha uyanmamıştı, aslınd...