28.BÖLÜM

7.6K 861 157
                                    

 "VAZGEÇTİM, BERİA

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

 "VAZGEÇTİM, BERİA...! Ben annemden... Vazgeçtim...!"

Üç hece, dokuz harf, tek nefes...! Uğruna ölürüm dediğinden geçmek için, geçebilmek için yeter mi...? Bazıları hak etmez vazgeçtimleri... Dilimiz giydirmeye çalışırken kalbimiz sessizce reddeder... En acı sessizlik süzülüverir yanaklarımızdan... İçimizin kıyametleri kopar da dışarıdan gıkımız çıkmaz! Hoş... Bir çocuk annemden vazgeçtim diyorsa, o vakit kıyamete de gerek kalmaz...!

Ağladım... Pamir bana sarıldı ben ağladım. O sustu, ağladım... Ağlayamadı ama gözleri doldu. Onun gözleri doldu diye ben... Hüngür hüngür ağladım! Vazgeçtim' i yakıştıramadığım adam, bana annesinden vazgeçtiğini söyleyeli kaç dakika oldu umursamadan doya doya ağladım! Dilim reddedemezken, göz yaşlarım doya doya isyan etmişlerdi.

Biz... Savaşmak için doğmuş, sözde barış bekçileriydik! En büyük savaşımız, kendimizle olanı. Belki de kaybettiğimiz tek savaşımız! Fiziksel olarak güçlü olan bedenimizin tek zayıf noktası duygu yüklü naif ruhuydu! Bedenimizi ölümsüz kılan ruhumuzun lanetiydi belki de bu... Fiziksel kırıklarımız hemen iyileşiyordu da, ruhumuz incindiğinde acısıyla baş etmek mümkün olmuyordu...

Pamir beni sakinleştirdikten sonra tek kelime daha edemeden, 'Muhafızları kontrol etmem gerekiyor.' bahanesinin ardına saklanarak kaçmıştı. Onun için akan göz yaşlarımdan kaçmıştı. Bense durmaları için yalvarmama rağmen ısrarla akan yaşları elimin tersiyle silerken, bir kez daha yaşam ateşini kontrole gitmiştim. Birkaç dakika sonra dört ana element çember yapmak için, çember taşlarında buluşacaktık. Zihnim bulutlu bir gökyüzüyken konsantre olup çalışmaya odaklanmam kulağa işkenceden farksız geliyordu.

Muhafızlara durumu rapor ettikten sonra kendimi daha iyi hissettiğim yalanına inandırıp, Kor' la birlikte çember taşlarına gittim. Afşin ve Arat' ın beni orada beklediklerini gördüğümde derin bir nefes alıp durumumu onlara yanısıtmamak, onların da dikkatlerini dağıtmamak için kendimi biraz daha toparladım. Arat, kızaran gözlerimi karanlıkta bile fark etmişti fakat gözlerimdeki 'Soru kaldıramayacağım...' ifadesini anladığından olsa gerek, hiçbir şey sormamıştı. Yerimi aldıktan sonra, Pamir' in de hızla bize doğru geliyor olduğunu fark ettim. Aşkar' ı önce Afşin' in yanına sürüp onunla bir şeyler konuştuktan sonra kendi yerine geçmek için harekete geçti. Tam karşıma geçip, yönünü bana döndüğünde gözlerinin gözlerime değmemesi için bakışlarımı kaçırmıştım. Yeniden ağlamaya başlamak istemiyordum. İçimden konsantre olmak zorunda olduğumu tekrar edip duruyordum. Fakat şaha kalkan duygularım, dikkatimi baltalıyordu.

Afşin atını çemberin ortasına sürüp, hepimize eşit mesafede durduktan sonra yüksek sesle konuşmaya başladı:

-Ater çembere girdiği an hepiniz komutumu bekleyeceksiniz! Verdiğim işaretle birlikte de güçlü bir patlamayla alev alacaksınız! İkinci işaretimle bana uygun adımlar atarak, çemberi daraltacaksınız. Unutmayın, güçlü olmamız değil dengeli olmamız önemli. Düzeyinizi diğer üç elemente göre ayarlamak zorundasınız! Zirve çizgisine geldiğimizde, (Arat' ın bana bahsetmiş olduğu, Ater' e öldürücü darbeyi yaptığımız çizgi) üçüncü komutu vereceğim. İşte burası belki de en çok dikkatli olmamız gereken yer. Burada tüm gücümüzle öldürücü darbeyi vuracağız. Aynı anda ve yüksek dozda! Ater' in bize hissettirdiği acı tamamen yok olana dek gücü kesmek yok! Acı bizi terk ettikten sonra kalan son adımlarımızı da atıp, savaşı kazanacağız! Son sözlerinden sonra ağır hareketlerle etrafında dönüp tek tek her birimizin gözlerine baktı. Bakışları bir nokta mıydı yoksa satır başı mı anlamak imkansızdı... Şimdi hemen buraya bir tarih atacaktık. Ya günlüğümüzün son sayfasını birlikte yazıp, defteri sonsuza dek kapatacaktık ya da yeni bir deftere başlamışcasına daha sağlam harflerle yeni günler yazacaktık...

AYKIRI:2 UYANIŞWhere stories live. Discover now