Aşkın Ritmi #Wattys2017

由 freddieasigi

248K 6.8K 2.6K

* Nokta koyarsın ve her şey baştan başlar. * Küçük bir kızla koca bir adamın hikâyesi! * Aşkın Ritm... 更多

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8'1"
Bölüm 8'2"
Bölüm 9'1"
Bölüm 9'2"
Bölüm 9'3"
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 12'2"
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37- FİNAL
Özel Bölüm 1
YATAĞIMDAKİ KIZIL
Özel Bölüm 2

Bölüm 33

1.8K 92 73
由 freddieasigi

Görkem'den

Koltuklara oturmuş hanım efendinin eve teşrif etmesini bekliyorduk, Deniz onu iki kere aramıştı. Sinem,

"Biz gelirken alalım, demiştik, değil mi abi," diye bana kızarken, Yaren,

"Öküz işte n'olcak," diyince diğerleri gülmeye başladı. Ben de sevgili kardeşime kötü bakışlar atmaya başladım.

"Ayakları var, kendi gelir diye düşündüm." dedim açıklama mahiyetinde. "Hem İlhan nerde kaldı?" diye ekledim. Sözde İlhan Cansu'yu da alıp gelecekti.

"İlhan'ı da aradım, Cansu'yu bekliyormuş." Deniz, bir şeyler daha ekleyecekken birden sustu. Ona sorar gibi bakmaya başlayınca,

"Cansu'nun erkek arkadaşı gelmiş," dedi oflayarak. Öksürük nöbetine girerken Sinem ile Yaren sırtıma vurmaya başladılar.

"Helal abime!"

"N'oldu abi, ters bir şey mi oldu?"

İkizler kıkırdamaya başlarken ben onlardan kurtulup,

"Nasıl yani?" diye sordum renk vermemeye çalışarak.

"Eski erkek arkadaşı yani," dedi Deniz, gözlerinde şeytani pırıltılar dolaşıyordu. Gözlerimi kaçırdım, mutfaktan garip sesler geliyordu. Biri birinin boğazını sıkıyormuş gibi...

Bir süre sonra Orhan boğulurmuş gibi salona fırladı.

"Yaşar, senin bu kardeşin beni bir gün öldürecek," dedi nefes nefese. Yaşar, Deniz'in saçlarına küçük bir öpücük daha kondurduktan sonra Orhan'a bıkkınca bakmaya başladı.

"Ondan önce ben öldürmezsem tabi," diye mırıldandı, Cemre sinirli bir şekilde içeri girince, "Yine ne yaptı," diye sordu bıkkınca.

Cemre, yorulmuş bir şekilde kendini koltuğa attı.

"Her tarafı mahvediyor, benim temizlik hastalığım var, bana bulaşmasın," dedi, Orhan'a sinirle baktı. Orhan, Cemre'nin bir şey yapmayacağını anlayınca yavaşça ondan daha uzaktaki bir koltuğa ilişti.

"Bilmeden oldu," dedi Cemre'ye masum olduğunu sandığı bir bakışla bakarken. Cemre, iri gözlerini devirdi,

"Kesin öyle olmuştur," dedi kinayeyle. "Yemekler soğuyacak, nerde kaldı bu Cansu," diye ekledi. Ben de onu soruyordum işte, nerde kaldı bu Cansu? Kapı çalmaya başlayınca Cemre 'çok şükür' dercesine ellerini havaya kaldırıp kapıyı açmaya gitti. Merakımı saklamaya çalıştım, bu eski sevgili olayı nedensizce canımı sıkmıştı.

"Kızım nerde kaldınız ya?"

"Son anda halletmem gereken önemli bir işim çıktı."

İlhan sıkılmış bir şekilde salona girdi, Cansu ile Cemre hâlâ laklak ederken benim kafam 'önemli' kelimesine takılmıştı. Çok geçmeden Cansu ile Cemre de içeri girince kısa bir selamlaşma faslı oldu. İkizler hemen Cansu'ya sarılırken Sinem çekingen bir şekilde İlhan'a,

"Hoşgeldin," derken herkes bir yere oturdu. İlhan, kısa bir baş selamıyla karşılık verirken Cansu'ya kızgın bir şekilde baktığımı fark ettim. Hemen yüz ifademi stabil bir şekle sokmaya çalışırken Cansu kinayeyle,

"Sana da merhaba," dedi yanıma otururken. Onu cevapsız bırakmayı tercih ederken, Cemre,

"E hadi, masaya geçelim," diyince herkes tekrar ayaklandı. Birlikte masaya geçtik. Ben ikizlerin arasına oturmuştum, Cansu'nun tam karşıma oturması hiç iyi olmamıştı. Bana 'bir sorun mu var' dercesine bakıyordu, ona düz bir ifadeyle bakarken Cemre yemekleri servis etmeye başladı. Yaşar önündeki çorbanın tadına bakarken,

"Oooo yine döktürmüş kardeşim benim," dedi alayla ve Orhan'la birlikte gülmeye başladılar. Deniz, Yaşar'a bakıp gülümserken,

"Yine bir şey kaçırdık sanırım," dedi. İkizler de gülmeye başlarken,

"Cemre yumurta bile kıramazdı," dedi Sinem. Cemre ters bir şekilde bir Yaşar'a bir de Orhan'a bakarken,

"İki yamyamla aynı evde kalmanın yararı da olabiliyor," dedi homurdanarak. Orhan, pis bir şekilde gülerek,

"Eh o iki yamyamdan biri değilim, sonuçta aynı evde kalmıyoruz." diyince Cemre en pis bakışlarından birini attı.

"Bizden çok bizim evdesin Orhan!" Orhan şok olmuşçasına ağzını açtı,

"Gelmem için bana yalvaran sensin," diyince hepimiz bunun yalan olduğunu anladık.

"Benim ne yamyamlığımı gördün Cemre," dedi Yaşar sırıtarak. Cemre tekrar gözlerini devirdi,

"Yemeğinizi yiyin," diyince sofrada bir sessizlik oldu. Herkes yemeğini yerken Cansu ile sessiz savaşımız devam ediyordu. Nedense ona kızdığımı hissediyordum, o ise habersiz bir şekilde tuhaf tuhaf bakıyordu.

Yemekler bitince tekrar koltuklara geçtik. Sohbetten uzak bir şekilde düşünüyordum. Kızmam çok saçmaydı, 'önemli erkek arkadaşından' bana ne?

"Sonuçlar ne zaman açıklanacak, biliyor musun İlhan?" diye sordu Sinem, ben düşüncelerimi dağıtmış bir şekilde. İlhan, bu gece ilk defa konuştu.

"Bilmem," diyince Sinem'in yüzü düştü. Ne olmuştu, hiç anlamamıştım. Zaten baya canım sıkılmıştı,

"Ben çıkıyorum, bir ara gelip sizi alırım," dedim Sinem ile Yaren'e hitaben. Herkes bana tuhaf bir şekilde bakarken Cansu rahatsız bir şekilde yerinde kıpırdandı.

"Ama daha gece bitmedi, yemekleri mi beğenmedin?" diye sordu Cemre, Orhan yüzünü ekşitti. Yaşar,

"Istersen git, zaten pek keyifsizdin. Ben kızları bırakırım," diyince ayaklandım.

"Sorun yok Cemre, günümde değilim," dedim. Herkese iyi geceler diledikten sonra Yaşar'a teşekkür ettim. Ceketimi de aldıktan sonra kapıya vardım, Cemre beni uğurladı. Asansörü beklemeden merdivenlerden inmeye başladım. Kendi kendime düşünüp, 'sana ne oğlum' diye haykırmak istiyordum. Ama sinirlenmekten kendimi alamıyordum. Zemin kata indiğimde yumruklarımı sıkmış, valenin arabamı getirmesini istemiştim. Tam dışarı çıkacakken birinin kolumdan tutmasıyla arkama döndüm, karşımda kısa saçları, beyaz teniyle Cansu duruyordu. Siyaha yakın gözleri merakla açılmış, küçük yüzünde bir şaşkınlık ifadesi duruyordu.

"Bir sorun mu var?" diye sorunca tersçe,

"Hayır, bir sorunum yok," dedim.

"Farkında olmadan bir şey mi yaptım?" dedi merakla, kolumu kurtarıp dışarı çıktım ve anahtarı valeden alıp arabaya bindim. Cansu'nun koşarak gelip arabaya binmesiyle kaşlarımı çattım.

"Ne yapıyorsun?" diye sordum, çatık kaşlarıma hayretle baktı.

"Arabaya biniyorum?" dedi ukala bir şekilde.

"Cansu, zaten sinirlerim bozuk, iner misin?" dedim derin bir nefes alıp sinirimin geçmesini beklerken.

"Salak değilim herhalde, bana nasıl ters baktığını gördüm. Asıl sorun şu; bana niye kızdın, anlamıyorum." dedi güzel, küçük gözleri kısılırken.

Oflayarak arabayı çalıştırdım, inmeyeceği belliydi.

"Her şey seninle ilgili olmak zorunda yani?" dedim sert bir şekilde. Ağzı açık bir şekilde bana döndü, yola bakıyordum ama öyle bir tepki vereceğini anlamıştım nedense.

"Onu da nerden çıkardın?" dedi, ardından ekledi, "Pes yani!"

Hızla arabayı sürmeye devam ettim, merak ettiğim şeyi sormama konusunda emindim. Belki de aklı şimdi bile o önemli erkek arkadaşındaydı, Deniz eski demişti ama... Bu daha kötü bir şeyi aklıma getirdi, belki de unutamıyordu? Hırsla arabayı sürmeye devam ederken Cansu cevabını alamadığı için rahatsızca yerinde kıpırdanıyordu.

"Haklısın, belki de benlik bir şey değildir," sıkıntıyla aldığı nefesi dışarı verdi, "belki de kız arkadaşınla ilgili bir şeydir." Bunu diyince gülmemeye çalışarak kendimi sıktım,

"Benim kız arkadaşım yok," dedim açıklama mahiyetinde. Ama var diyerek onu kıskandırmak da istiyordum.

İyice saçmalamaya başlıyordum, Cansu unutamadığı biri varken beni niye kıskansın ki? Ya da ben niye onu kıskandırayım?

Oflayarak kendi kendime saymaya başladım, ne istediğimi bilmiyordum, ne yapacağımı da... Cansu hızdan biraz korkmuştu sanırım, çekinerek kolumu tuttu. Ona doğru bir bakış atınca yüzündeki hafif sevinci ve yoğun korkuyu gördüm.

"Yavaşla lütfen," dediğini yaptım, "sinirinin sebebini kız arkadaşın sandım," dedi. Dümdüz bir sesle,

"Sen beni öptüğün gün kız arkadaşım da beni terketti," dedim. Evime geldiğimizde yavaşça arabayı durdurdum, Cansu eliyle yüzünü kapattı,

"Ya hatırlatmasana," dedi utançla. Sırıtarak,

"Bana hatırlamadığını söylemiştin tanıştığımız gün," dedim. Yalanı açığa çıkınca elini yüzünden çekti ve masum bir yüz ifadesiyle bana bakmaya başladı.

"Yeni bir sayfa diye düşündüm. Bu arada gerçekten üzgünüm, istemeden de olsa ilişkin benim yüzümden bitmiş." Gerçekten üzgün olduğunu görünce sinirle arabanın anahtarını çıkardım.

"Sorun değil, zaten istemediğim bir ilişkiydi," dedim dürüstçe. Arabadan birlikte indik,

"Seni evine bırakmam, kendin geldin," diyince inanamazca yüzüme bakmaya başladı.

"Gerçek bir kütüksün," dedi. Eski sevgilisi çok nazik olmalıydı, herhalde ona bana baktığı gibi bakmıyordu. Düşüncelerimden silkinmeye çalıştım, aşırı saçmalıyordum şu an. Bu düşündüklerimi biri öğrense Cansu'yu kıskandığımı falan sanardı.

Ben küçük villama ilerlemeye başlarken Cansu yine koşarak bana yetişti.

"Sen niye peşimden geldin ki," dedim merakımı gizlemeye çalışarak.

"Bilmem, bana kızdığını düşününce randevum vardı, unutmuşum diyerek çıktım evden. Sanırım bir Deniz anladı senin peşinden geldiğimi."

"Gelmeseydin," dedim tek seferde. Beni cevapsız bırakarak peşimden gelmeye devam etti.

"Bak ama nedenini bile bilmiyorum, bana kötü kötü bakıyorsun gibi geldi bana," dedi pes etmesine ramak kalmış gibiydi. Bahçe kapısını açıp içeri girdim, Cansu içeri girip girmeme konusunda kararsız kalmıştı.

"Yanlış anlamışsın," dedim, sesimin sert çıkmasına karşı koyamamıştım. Yüzü düştü,

"Ben gideyim o zaman, sana iyi geceler," diyip arkasını döndü. Arkasından mal gibi bakarken o yola çıktı. İspanyol bir pantolon giymişti, bu bacak boyunu daha bir ortaya çıkarmıştı, üstüne giydiği bluz ve ince hırka ince zevkli biri olduğunu gösteriyordu. Narindi, çabucak kırılmıştı, ben bile neye kızdığımı anlamamışken ona açıklamamı istiyordu.

Pişman olacağımı bildiğim için yanına gittim ve kolundan tutup hızla kendime çevirdim. Yüzümüz arasında çok az bir mesafe vardı, sanırım biraz fazla kendime çekmiştim ama hiç pişman değildim. Nefesim yüzüne çarpınca şaşkınca yüzüme bakmaya başladı. Çekingen bir şekilde onu kendimden biraz uzaklaştırdım.

"Cansu, sana kızmadım," dedim. Az önceki yakınlığımızdan oldukça etkilenmiştim. Kısık bir sesle,

"Tamam o zaman," dedi tedirgin bir şekilde.

Elimi enseme götürüp,

"Istersen gel bir kahvemi iç, sonra seni evine bırakırım," dedim. Şaşkınca olur anlamında başını salladı. O yakınlık yüzünden ikimiz de afallamıştık. Eve girdik ve onu salona yönlendirdim, kahveyi nasıl içtiğini sorup kahve hazırlamaya mutfağa gittim. Salona döndüğümde o piyanonun başında duruyordu.

"Çalmayı biliyor musun," diye sordu merakla.

"Evet. Bu arada ismi Constanze," dedim piyanomu işaret ederek.

"Merhaba Constanze ," diyip dişlerini göstererek güldü. "Özel bir sebebi var mı?"

"Mozart'ın eşinin adı," dedim kısaca.

Birlikte bir koltuğa oturup kahvemizi içmeye başladık.

"Kahve konusunda iyi olduğun söylenemez," dedi muzurca.

"Öyle mi? Bir dahakine sen yaparsın o zaman," dedim karşılık olarak. Bir dahaki? Hadi ama kendine gel!

"Olur," dedi gülümseyerek.

"Biraz evine bakabilir miyim," diye sorunca şaşkınca başımı olumlu anlamda salladım.

"Olur ama nasıl, anlamadım."

"Odanı merak ediyorum," dedi dürüstçe. Daha da şaşırdım,

"Tamam, gel gidelim o zaman." dedim. Onu yönlendirerek odama götürdüm, odama gören ilk kızdı, yani Yaren ve Sinem'den sonra. Ona bu hakkı niye vermiştim bilmiyordum ama odamı görmek istemesi feci hoşuma gitmişti.

Tek düze odama göz alıcı bir gülümsemeyle bakmaya başladı, bir iki Cem Karaca, Barış Akarsu posteri vardı, köşede annemle babamın, Yaren'le Sinem'in olduğu çok eski fotoğraflar vardı, bir köşede eski bir iki elektro gitarım falan vardı.

"Constanze niye salonda," diye sordu büyük bir merakla, kaşlarımı kaldırıp,

"Çünkü Sinem'le Yaren öyle istedi," dedim. Aslında onun salonda olmasına alışmıştım artık.

"Çalmanı çok isterdim," diyince gülümsedim. Bu gece fazla mı dürüsttü ne?

"Başka bir zaman neden olmasın?" dedim, yüzüme şaşkınca baktı.

"Başka bir zaman." diye fısıldadı. İlerleyip fotoğraflara tek tek baktı, Allah kahretsin. Bir zamanlar metalciydim ve anı olsun diye fotoğrafımı çerçeveletmiştim, onu görünce gülmeye başladı.

"Ne yaparsın, gençlik işte," dedim ben de gülerken. Yanımdan geçip tablolara bakacakken onu inanılmaz bir isteğe karşı koyamayarak tuttum ve duvara yasladım. Yüzümüz birbirine o kadar yakındı ki nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Göz göze ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama bir süre sonra ezici uzaklığı sona erdirip dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Şu an o çok önemli erkek arkadaş bile umrumda değildi.

Heyyyooo selam! Bölümü ozlemxd_ için yazdım aslında çünkü gerçekten gayret ediyor. Yorum yapanlar, vote verenlerin hepsine çok teşekkür ederim. Aslında yarışmayla ilgili bir umudum kalmadı, sınır falan da koymuyorum. Size kalmış, ister yorum yapın ister yapmayın. İster vote verin ister vermeyin, açıkçası biraz kırıldım. Siz istediğiniz gibi yapın, ben de istediğim gibi yapacağım. Bölümler uzun süre gelmeyebilir, zaten yazma hevesim de kaçtı. Görüşmek üzere.

Yanımda olanlar ayrı ama hepsine bir sürü kalp, bir sürü çiçek!

继续阅读

You'll Also Like

1.7M 122K 29
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
2.1M 204K 41
"Benim topraklarımda ölmek için özel bir nedene gerek yok." Mihra Elnurova, Türkiye'nin güneyinde yer alan, ufak bir Türkmen ülkesi olan Karahan'da...
226K 14.9K 40
... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #7 - bl #5- eşcinsel
145K 7K 22
İnsanların çoğunluğunu gıcık eden şey ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına burunlarını soklarıydı. Avbanu'da bu durumdan gıcık alan insanlardan biri...