Seni Aradım -Tamamlandı-

By rasgar

414K 27.5K 3.1K

Ailesinin ölmesiyle büyük bir krallığın yükü omuzlarına kalan bir kız... Tek yapmak istediği kız kardeşini ve... More

1.Mektup
2.Sır
3. Teklif
4.Hasta
5.İzgi
6.Koruma
7.Ordu
8.Anlaşma
9.Geçmiş
10
11
12
13
14. Kazanan
15.
16
17.
18.
19
20
21
22
23.Asla
24.Evli
25. Esir
26.İptal
27.
28.Huzur
29. Özlem
30.Uyku
31. Uykusuz
32. Yeniden Doğuş
33.Çözüm
34.
35
36.Yemin
37.Aşula
38.Kitap
39.Söz
40. Özür Dilerim
41. Acele
43. Dokunma Bana
44. Güven
45.Bahane
47. Tebrik
48. Söz
49. Korkak
50. Kazanmak
51. Kış Bahçesi
52. Güç
53. Tebrikler
54. İtiraf
55
56.Doğum
57. İntikam
Final

42. Kayıp

5.8K 412 50
By rasgar


Şaşkın şaşkın baktı karşısındaki adama. Ondan kurtulup ülkesine dönmek için acele eden o değil miydi sanki? Şimdi böyle bir soruyu nasıl sorabiliyordu ki? Zaman kazanmak için saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. Doğru cevabı vermek istiyordu. Pars gibi asla demek istemiyordu. Çünkü hayatta asla dediğin şeyler zamanı geldiğinde alay eder gibi karşına çıkıyordu. Bakışlarını Pars'ın gözlerine çevirdiğinde onun cevap beklediğini gördü.

"Acelesi olan ben değilim." dedi sonra bunu söyleyip söylememesi gerektiğinden emin olmayarak. "Özgürlüğüne düşkün bir adamsın. Buradan kaçarak gitmendense her şeyin güzelce bitip huzurla gitmeni tercih ederim. Sonuçta sen de ben de insanların hayatı söz konusu olduğu için evlendik."

"Sen bana evlenme teklifi etmiştin." dedi Pars alayla. Muzip bir şekilde "Bana ilk görüşte aşık olduğunu sanıyordum."

"Ne münasebet!" dedi Ayana hızla. Onun bu şekilde alay etmesi sinirlerini bozuyordu. "İstediğim adamı seçebilecekken seni seçmemin tek nedeni askeri başarındı. Bir de İzgi'nin anlattığı masallar."

"Masal?"

"Yani senin hakkında anlattıkları... Neymiş kadınlara karşı çok kibarmış!" Bunu söyledikten sonra yüzünü buruşturdu. Geldiğinden beri üç beş nezaketin dışında hep kabalık görmüştü bu adamdan. "Çok iyi dans ediyormuşsun. Bu da benim bilmediğim danslarmış. Üstelik yeğenine karşı çok ilgiliymişsin. Çocukları sevdiğini söyledi güya ama duyduğuma göre abinin gayrimeşru oğlu ve annesi kayıpmış. Ve sen çok sevdiğin yeğenini aramıyorsun bile."

Pars'ın yüzündeki alaylı ifade birden değişti. Güçlükle yutkunarak "Onu bilerek bulmuyorum." diye söylendikten sonra yataktan kalktı. Ayana onu sinirlendirdiğini çok sonra fark etmişti. Pars odada gelip giderken birden durdu.

"Aşula oldu ki bebeği doğuramadı ya da bir sorun çıktı. Yeğenim ortada olsa Ayda ne yapıp edip onu öldürmenin yolunu bulmaz mı sanıyorsun? Ya da Aşula onun bir gün kendi çocuğunu öldürüp tahta çıkacağını düşünürse, düşünmez ama Ayda onu bu konuda ikna ederse... Onu kendi ellerimle öldürmüş olmaz mıyım?"

Ayana güçlükle yutkundu. Haklıydı. Yine de o çocuğun ne şartlarda ne durumda olduğunu bilmiyordu. Anne ve babasının günahını çekmesi yazık değil miydi? Kaldı ki babasının acısını bile yaşayamadığına emindi. "Yanılıyorsun, o her türlü tehlikede. Üstelik bir konuda daha yanılıyorsun. Tahtı ele geçirmek isteyen varsa en büyük tehdit sensin."

"Ya ben tahtımdan vazgeçersem?"

Ayana bir süre ne demeye çalıştığını anlamaya çalıştı. Bu adam abisinin elinden ülkeyi kurtarmak için onunla anlaşma yapmamış mıydı? Aylarca bu sarayda kalmayı kendi ülkesini yönetmek için istemişken şimdi neden tahttan vazgeçsindi ki? "Anlamadım." diye mırıldandı. "Sen buraya ülkenin kralı olmak için gelmedin mi? Neden vazgeçmeyi düşünüyorsun?"

Pars kaşlarını kaldırdı. "Bu ülke yönetmek için daha güzel." dediğinde Ayana'nın ağzı açık kalmıştı. Bir süre sonra toparlanarak "Sana yetki vermediğimin farkındasın, değil mi?" diye sordu.

Pars omuz silkti. "Fazlasıyla yorgun görünüyorsun. Artam da bu yaştan sonra dinlenmeye çekilecek gibi görünüyor. Aral... o adamla evlenecek olsaydın daha önce evlenirdin. Yani bu şartlar altında bana ihtiyacın var gibi görünüyor. Sana yardım edebilirim."

Ayana'nın yüzüne hüzün yerleşti. Evet, ona yardım edecek yükünü hafifletecek biri olsun diye Pars'a evlenme teklifi etmişti. Pars bir zamanlar ona en iyi seçenek gibi görünmüştü. Ta ki Aşula'yı hamile bir şekilde görüp Pars'ın "Asla karım olmayacaksın." sözünü hatırlayana kadar. Aşula kilosuna rağmen ne kadar güzel görünüyordu. Karnında mucizevi bir şekilde bir canlı taşıyordu. Eğer bir evlilik istiyorsa o da bir çocuk istiyordu. Ve bu çocuğun aşkla doğmasını istiyordu. Evliliği soğuk bir iş anlaşması görmekle hata yapmıştı. Başını iki yana salladı.

"Bana yardım edemezsin." derken sesi kesindi.

"Neden? O adamla mı evleneceksin?"

"Saçmalıyorsun!" dedi Ayana sinirle. Aral ile evlenebilseydi... Evlenirdi. Ama Belen'in onların ilişkisini asla bilmemesi gerekiyordu. Madem bir fedakarlık yapmıştı. Duyulmasına gerek yoktu. Ve bunun getireceği yıkıma. "Sen bana istediğimi verebileceğini sanacak kadar aptalsın. Ama benim istediğim gözüm kapalı güvenebileceğim, çocuklarımın babası olacak ve en önemlisi bana aşık olmasa bile daima sevecek bir adam. Üzgünüm, sen bunların hiçbirine sahip değilsin. Zaten sahip olsan da bana bunları vermeye hevesli değilsin." Ayana konuşması bittiğinde nefes nefese kalmıştı. İstedikleri olmayacaksa bir adamla sırf diplomatik ya da yönetim kaygısı yüzünden evli kalmayacaktı. Kimsenin karşısında bu kadar güçsüz değildi. Asla olmamıştı ve olmayacaktı.

Pars heyecandan nefes nefese kalmış kadına bakarken içinde garip bir sızı hissetti. Ayana'nın hep çok güçlü olduğunu düşünüyordu. Çevresindeki insanları hiç umursamadığını... Oysa şimdi görüyordu ki her kadın gibi küçük bir kız çocuğu barındırıyordu içinde. Ve her kadın gibi aşk ve çocuk istiyordu. Kendince haklıydı da. Onun hüzün dolu gözlerine karışan öfkeyi gördüğünde güçlükle yutkundu. Ona asla karısı olmayacağını söylemişti. İşte buna dayanarak Ayana haklı bir şekilde bu evlilikten kurtulmak istiyordu. İzgi ona bunu söylediğine pişman olacağını söylediğinde aldırmamıştı. Oysa şimdi ilk başta yolları bu kadar kesin bir şekilde kapatmakla hata yaptığını daha iyi anlıyordu.

Gözlerini kapattı bir süre. Lanet olsun ki gözlerini kapattığında biraz önce Ayana'nın bağlarını çözüşü belirdi aklında. Saçları kışın soğuğunda bahar gibi kokuyordu. Teni ise baharın en güzel çiçeği gibi... gözlerini açtığında yumruğunu sıktı iyice. Ayana'nın ona bakmadığını fark ettiğinde içinde huzursuzluk hissetti. Artık cevap vermek için de geç kalmış olmalıydı. Uzun süredir orada öylece dikiliyordu. Hem ne diyecekti ki emin olmadığı bir söz veremezdi, değil mi? Sinirle elini saçlarının arasından geçirdikten sonra bir cevabı olmadığı için odadan çıkıp kapıyı hızla kapattı.

Kapıya dayanıp gözlerini kapattı. Odalarının arasında birkaç adım mesafe olmasına rağmen uyuyamayacak kadar alışmıştı bu kadına. Bu gece de uykusuz geçecekti.

***

Pars uzun süre sessizce odanın ortasında durmuştu. Bir süre onu izlese de daha sonra bundan utanarak bakışlarını kaçırmış ve yatağın örtüsüyle oynamaya başlamıştı. Uzun bir süre onun cevap vermesini beklemişti. Cevap vermeyeceğini anladığında ise ne yapacağını bilemiyordu. Sonunda Pars odadan çıktığında kapıya baktı. "En azından bu sefer kesin bir dille reddetmedin." diye mırıldandı. Sonuç olarak bu da bir şeydi, değil mi?

Sıkıntılı bir şekilde yatağından kalktı. Bu gece düşünceli bir şekilde geçecekti anlaşılan. Bir de... elinin acısıyla. Pars'ın onda oluşturduğu huzursuzluk yetmezmiş gibi her an onu hatırlatan bir bilek acısı vardı şimdi. Bir süre odada dolandıktan sonra kitaplığına ilerledi. Huzursuz olduğu zamanda okuduğu kitabı aradı ama yoktu. Pars almış olmalıydı. "Dertsin, büyük dert." diye homurdandı. Bu adam onda baş ağrısı yapıyordu.

Tek eliyle saçlarını düzeltip pencereye ilerledi. Artık sesler azalmıştı. Kar topu oynayan kişiler de. Halkının neşesini arttırmak için daha çok eğlence düzenlemeliydi. Bunu Pars olmadan nasıl yapacaksa. O adamın yanında duramazdı artık. Gerçekleri yüzüne söylemişti ve bu da onun hoşuna gitmemişti. Eline bakarak "Yanımda olacakmış, yardıma ihtiyacım olabilirmiş." diye söylendi sinirle. "Verdiği küçük bir sözü bile tutamayan adamdan evlilik sözünü bekleyecek kadar aptalım."

İnsanlardan çok şey bekliyordu. Oysa mutluluğun sırrı kimseden bir şey beklememekteydi. Ofladı. "Yok ama aptalım. Bir dünya adam varken onunla evlenecek kadar aptalım. Bir de zeki olduğumu sanırdım." diye söylenirken birden kapı açıldı.

Pars'ı gördüğünde Ayana şaşkın bir şekilde yerinde kalakaldı. Daha sonra toparlanarak kollarını göğsünde birleştirdi. "Ne oldu?" diye sordu.

"Bir şeye ihtiyacın olursa... odamdayım."

"Bir şeye ihtiyacım olursa burası benim sarayım. Seslenmem yeterli."

Pars başını salladı. "İyi geceler."

"İyi geceler."

Pars odadan çıktığında Ayana sinirle elini saçlarının arasından geçirdi. O gidene kadar daha çok zaman vardı. Ve biliyordu ki bu şekilde her şey çok zor olacaktı.

***

Odasına döndüğünde ofladı. Neden onun moralinin bozulması onun canını bu kadar sıkıyordu ki? Yatağına yattığında bu gece uyuyamayacağından öyle emindi ki. Gözlerini kapattığında Ayana'nın yüzü canlandı birden hayalinde. Gözlerini hızla açtı. Buradan gidince nasıl uyuyacaktı? Neden bu kadın onda uyku ilacı olmuştu ki birden? Gözlerini sımsıkı kapattı hayalinde bir şey canlanmasın diye. "Bu kadar zaman o mu vardı sanki yanımda?" diye homurdanarak uyumaya çalıştı. Bir şekilde uyumalıydı.

Tüm hayatını onun yanında uyumak isteyerek geçiremezdi değil mi? Sonuçta Ayana annesi değildi ki her gece onunla uyuyup masallar okusun. Bir şeyler okursa uykusunun gelebileceğini düşünerek yataktan kalktı ve Ayana'nın odasından aldığı kitabı alarak yatakta uzandı. Neden bilmiyordu ama o kadar kitap içinde bu kitapta onu çeken bir şey vardı. Belki de en eski kitap olduğundandı. Okunmaktan yıprandığı ne kadar da belliydi. Demek ki Ayana için bu kitap özeldi. Kitaptan çok onu hayatından bir şeyler bulma umuduyla almıştı bu kitabı. Her ne kadar ilgisiz gibi görünmeye çalışsa da bu kadınla ilgili olan her şeyi merak ediyordu.

Aklına onun boğazına hançeri dayadığı gün geldi. Kim Ayana'nın bir insanı öldürebilecek kadar tehlikeli olabileceğini söyleyebilirdi ki? Ya ok yarışması? Kazanacağını bildiği bir yarışmaya sırf insanların onuru kırılmasın diye katılmamıştı. Gözleriyle görmese onun bu kadar başarılı olduğuna inanmazdı.

Ayana onun için önüne koyulan paket gibiydi. Şeklinden, boyundan ya da renginden hiçbir şey anlayamıyordu. Paketi açtığında ise bilmediği şeylerle karşılaşıyordu. Bunların onun için iyi ya da kötü olduğunu bile bilmiyordu. Paketi tamamen açmadan bir anlam ifade edip etmeyeceğini de bilemezdi. Ne yazık ki onu tanımak için bu kadar zamanı yoktu. Hoş olsa da Ayana tavırlarından onu istemediğini iyice belli ediyordu.

Gün ışımaya başladığında yatağından kalktı. Ayana ile güneşin doğuşunu izlemeleri aklına geldi. En güzel onun odasından göründüğünü söylemişti. Belki de haklıydı. Onun penceresinden çok daha güzel görünüyordu. Güneş herkese aynı anda doğmasına rağmen bazılarına başka açılardan daha da güzel doğuyordu.

Üstünü giyinip dışarı çıkmaya karar verdi. Her ne kadar yerde kar olsa da dışarı çıkmak istiyordu canı. Tüm gece uyuyamadığı için kendini pek de iyi hissetmiyordu. Açık hava alıp ayılması gerekiyordu. Hem ata binmeyi de özlemişti. Kapıyı açtığı anda muhafızlarla göz göze geldi.

Bir şey söylemeden gidecekken muhafızlardan biri "Kraliçemize iletmemi istediğiniz bir şey var mı?" diye sordu.

Pars ona cevap vermek istemiyorsa vermeyeceğini biliyordu. Sonuçta her şeye rağmen kraldı. Yine de onun da görevini yaptığını düşünerek "Yok." dedi.

***

Artam odasına gelen adama dikkatle baktı. Sabahın ilk saatlerinde burada olduğuna göre önemli olmalıydı. Genç adama dikkatle bakarak "Bir şey mi oldu?" diye sordu.

Aral iç geçirdi. Neler olduğunu o bile kendine açıklayamıyordu ki. Buralardan kaçıp gitme arzusu sarmıştı yine bedenini. "İyileşip iyileşmediğini görmek için gelmiştim."

Artam öksürerek "Sanırım ben bu hastalıktan öleceğim." dediğinde Aral'ın gözleri iyice açıldı. Onun bu şekilde konuşması içinde garip bir his uyandırmıştı.

"Kraliçeye söylersek senin için en iyi hekimleri bulacaktır."

Artam başını iki yana salladı."Zaten en iyi hekimler sarayda."

Aral bundan emin olmayarak kaşlarını kaldırdığında Artam istemeyerek de olsa kabullendi. Ayana'nın halk için yaptırdığı ücretsiz tedavi yerleri vardı. Buralarda şehrin en iyi hekimleri çalışıyordu ve diğer doktorlara eğitim veriyordu. "Tamam, daha fazla dayanamayacağım zaten bu illet hastalığa. Söyle de iyileşmem için iyi bir hekim göndersinler."

Aral başını salladıktan sonra "Başka istediğin bir şey var mı?" diye sordu ilgiyle.

Artam başını iki yana sallayarak. "Teşekkür ederim evlat, sen iyi bir adamsın." dedi. Aral başını salladıktan sonra sessizce odadan çıktı. Odadan çıktığında Artam'ın bir an önce iyileşmesini diledi. Yoksa yorgunluktan ölecekti.

***

Ayana uyandığında yataktan güçlükle kalktı. Tek eliyle iki hafta her işini halletmek fazlasıyla zor olacaktı. "Alba..." diye seslendi. Bir süre sonra onun burada olacağını biliyordu. O zaman istediği kıyafeti rahatça giyebilecekti. Dolaba ilerleyip bugün giyeceği kıyafeti seçmeye çalıştı. Her gün başka bir elbise giyse yetecek kadar elbisesi vardı. Giydiği elbiselerden sadece sevdikleri dolabına geri geliyordu. Diğerleri ise büyük kıyafet odasına dönüyordu. Dolaptaki kıyafetler ise sürekli değişiyordu. Eline aldığı elbiseyi bir süre inceledi. Bunu ne zaman yaptırdığını ya da en son ne zaman giydiğini bile bilmiyordu. Fakat emin olduğu bir şey varsa o da bu elbisenin yeni olduğuydu.

Alba odaya girdiğinde Ayana ona minnetle bakarak "Günaydın." dedi. Son zamanlarda ona ne kadar ihtiyacı olduğunu yeni fark ediyordu. Alba elbisesini giymesine yardım ederken "Dünkü kar topu hakkında ne düşünüyorsun?" diye sordu.

Alba heyecanla gülümsedi. Sanki dün geceki anıları tek tek gözünün önünden geçiyordu. Böyle bir etkinliğin yılın sadece ilk karında olması ne kötüydü. Özgürce her gün her an oynayabilmek isterdi. "Kar topu oynamayı çok özlemişim efendim. Güzel bir geceydi."

Ayana gülümsedi. En azından birileri geceyi mutlu bitirmişti. Alba onun koluna bakarak "Dün gece mi oldu?" diye sorduğunda Ayana başını salladı. Bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyordu. Gereksiz yere o adam aklına geliyordu.

Kıyafetini giydikten sonra Alba onun saçlarını yaptı. Ayana tamamen hazır olduğunda "Artık kahvaltıya gidebiliriz." dedi kendinden emin bir şekilde. Dışarı çıkıp muhafızlara "Günaydın." dediğinde muhafızlar koro şeklinde "Günaydın." dedi.

Ayana giderken birden gözleri Pars'ın odasına takıldı. "Kralımız çıktı efendim." diye açıklama yapan muhafıza başını sallamakla yetindi.

Yemek odasına geldiğinde herkes masanın başına çevrilmişti. Gözleri kendi koltuğunun yanındaki koltuğa takıldı ama Pars ortalıkta yoktu. Bu adam kahvaltıya birlikte gelmeleri gerektiğini bilmiyor muydu? Alba'nın kulağına eğilip "Kralı bulun, hemen." dedi.

Alba başını sallayarak ortadan kaybolduğunda Ayana yerine ilerledi ve herkesin yemeğe başlaması için işarette bulundu. Belen ona eğilerek "Pars nerede?" diye sordu. Ayana gözlerini devirdi. Koca adamdı. Onun bekçiliğini yapamazdı ya. "Bilmiyorum."

"Nasıl bilmiyorsun?" diye sorarken şaşkınlığı yüzünden açıkça okunuyordu.

"Sabaha kadar başında beklemiyorum ya."

"İnsanlar merak edecek."

Ayana bakışlarını kardeşine odaklayıp iyice kıstı. Bu kız onu delirtecekti. "Kral ve kraliçeyi sorgulamak kimseye düşmez." dedi kendinden emin bir şekilde.

Birkaç dakika sonra Alba hızlı bir şekilde yanına geldiğinde bir sorun olduğunu anlamıştı. Alba kulağına eğilip "Efendim kralımız kayıp." dedi.

11.04.2019

Continue Reading

You'll Also Like

348K 13.2K 23
-"Beni seviyorsun ama itiraf edemiyorsun. Baksana kıskançlıktan çıldırıyorsun." Sağıma soluma bakıp birileri geliyor mu diye baktım. Zaten mısır ekin...
296K 18.7K 33
13.yy iskoçyasından 21.yy amerikasına uzanan bir aşk masalı. Biraz tarihi biraz fantastik ama farklı olduğu kesin... Alex&lisa Uyarı: Bazı bölümler...
786K 36.1K 35
Kocasına ilk görüşte aşık olan bir kadın. Her zaman boşanmayı düşleyen çapkın bir adam. Ama karısı herkesin gözünde mükemmel bir eş. Anlayışlı, sabır...
AŞIK CİNİM By Gece....

Historical Fiction

72.1K 3K 33
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...