Seni Aradım -Tamamlandı-

By rasgar

414K 27.5K 3.1K

Ailesinin ölmesiyle büyük bir krallığın yükü omuzlarına kalan bir kız... Tek yapmak istediği kız kardeşini ve... More

1.Mektup
2.Sır
3. Teklif
4.Hasta
5.İzgi
6.Koruma
7.Ordu
8.Anlaşma
9.Geçmiş
10
11
12
13
14. Kazanan
15.
16
17.
18.
19
20
21
22
23.Asla
24.Evli
25. Esir
26.İptal
27.
28.Huzur
29. Özlem
30.Uyku
31. Uykusuz
32. Yeniden Doğuş
33.Çözüm
34.
35
36.Yemin
37.Aşula
38.Kitap
39.Söz
40. Özür Dilerim
42. Kayıp
43. Dokunma Bana
44. Güven
45.Bahane
47. Tebrik
48. Söz
49. Korkak
50. Kazanmak
51. Kış Bahçesi
52. Güç
53. Tebrikler
54. İtiraf
55
56.Doğum
57. İntikam
Final

41. Acele

5.9K 417 37
By rasgar

Foto:Aral

Şaşkın şaşkın karşısındaki adamın gözlerine bakıyordu. Kahverengi gözlerinde samimiyeti gördüğünde istemsiz bir şekilde en güzel gülümsemelerinden biriyle gülümsedi. Sol elini Pars'ın koluna uzatıp yavaşça dokundu. "Önemli değil." dedi içten bir şekilde. Bir anlık bir duraklamanın ardından "Sanırım ben de istemeden de olsa seni kırmış olabilirim. Ben de özür dilerim."

Pars şaşkın bakışlarla baktı bir süre. Ayana gittikten sonra Aşula onunla konuşup gönlünü alması gerektiğini söylemişti. Ne de olsa ülkeleri için bu kadına ihtiyaçları vardı. Ayana'nın bu özrü bu kadar samimi bir şekilde kabul edip üstüne özür dileyeceğini düşünmemişti. Alay edeceğini, güleceğini ya da umursamayacağını düşünüyordu. Bu kadını hiç tanımıyordu.

Başını salladı usulca. "Artık uyuyabiliriz öyleyse."

Ayana başını iki yana salladı. "Sen uyuyabilirsin ama ben uyumayacağım." Bir süre sessiz kalıp dışarıdan gelen sesleri dinledi. "İnsanlar hala eğleniyorken neden gidip sen de eğlenmiyorsun?"

"Senin bana ihtiyacın olabilir."

Daha önce kimseye ihtiyacı olmamıştı. Yine olmayacağını biliyordu. Bu yüzden bu sözler ne kadar tatlı olursa olsun onun için bir önemi yoktu. Kollarını göğsünde kavuşturdu. "Lütfen git, ben de penceren izliyor olacağım. En azından kralın bu etkinlikte olması iyi olacaktır."

"İzgi ve Belen iyi idare ediyor, merak etme."

Ayana başını sallayarak pencereye ilerledi. İnsanların neşeyle oyun oynamasına gülümseyerek baktı. İlk kar işte bu yüzden özeldi. Saraydaki herkesin mutluluk çığlıkları uçuşuyordu havada. "Kar topu etkinliği saray için çok önemli." dedi hala pencereden dışarıyı izlerken.

Pars yavaş adımlarla yanına gelip durdu. O da Ayana gibi kollarını göğsünde kavuşturdu. "Herkes mutlu çünkü."

Ayana gülümsedi. Daha sonra ciddi bir şekilde Pars'a baktı. "Sizin insanları bir arada tutmak için güzel gelenekleriniz var mı?"

Pars omuz silkti. Onların da kendilerine göre gelenekleri vardı. Ama bunu sadece soru olsun diye sorduğunu biliyordu. O yüzden açıklama gereği duymadı. "Her sene senin kazanmana izin mi veriyorlar?" diye sordu ciddi bir tavırla.

Ayana muzip bakışlarını ona odakladı. "Tabi ki vermiyorlar. Ben bu oyunda çok iyiyim."

"Az kalsın kaybediyordun ama." derken kaşlarını kaldırdı.

Ayana yaralı kolunu göstererek "Bana bir bileğe mal olmasındansa belki de kaybetmeliydim."

"Onunla aranda özel bir şeydi değil mi her sene kazanmak?"

O derken Aral'dan bahsettiğini biliyordu. Fakat Aral'ın ismini bilmesine rağmen özenle söylememesi dikkatini çekmişti. Başını iki yana salladı. "Daha önce İzgi ya da Belen ile de kazanmışlığım var. Sadece son yıllarda Aral ile oynuyorduk."

"Bu sene onunla oynamandan seni alıkoyan neydi?" derken alaylı bakışlarla yanındaki kadına bakıyordu.

Az önce ondan özür dileyen adam bu muydu? Şimdi onunla alay ediyordu. Bakışlarını kaçırma gereği duydu birden. Neden ona açıklama yapmak istesindi ki? Bunun bir önemi yoktu nasılsa. "Evliyim." dedi alayla. "Her ne kadar anlaşamasak da herkes bizi evli sanıyor ve bizden beklenen de birlikte hareket etmemiz."

"Bunun farkında olduğunu bilmiyordum." diye söylendi dişlerinin arasından. Gözünün önüne Aral ile Ayana'nın dans edişi geldi. Öyle büyük bir samimiyetle dans etmişlerdi ki bilmeyen Aral'ın kral olduğunu sanırdı. Hem ne zaman Ayana'nın odasına gitse onları samimi bir şekilde görmüyor muydu?

"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Ayana dikkatle. Tüm dikkatini adamın bakışlarına odaklamıştı. Neden böyle söyleme gereği duymuştu ki?

"Aral ile olan yakınlığına en azından ben ülkeme döndükten sonra devam etmeni rica ediyorum."

Ayana gözlerini iyice açmış bir şekilde Pars'a baktı bir süre. Aral ile olan arkadaşlığını herkes bilirdi. Her baloda dans ettiklerini de. Hatta tüm etkinliklere birlikte katıldıklarını da. Kralın sağ kolu olması bunu gerektiriyordu. Yine de madem az bir süre kalmıştı Pars'ın dediği gibi olabilirdi. Başını salladı. "Pekala, dikkat ederim." İlgiyle kaşlarını kaldırıp "Rahatsız olduğunuz başka bir konu var mı kralım?" diye sordu alayla.

"Hiçbir gücü olmayan kral." diye gülümsedi alayla.

"Yaptıklarım için beni suçlayabilir misin?"

Pars başını iki yana salladı. "Aksine seni haklı buluyorum. Senin yerinde olsam ben de aynı şeyi yapardım."

İlk defa karşısındaki adamla saygı çerçevesinde konuşabiliyorlardı. Bu onu fazlasıyla şaşırtmıştı. "Söylemek istediğin başka bir şey var mı?"

Pars başını iki yana salladığında Ayana yatağına ilerleyip oturdu. Her ne kadar hekim elini sarmış ve ilaç sürmüş olsa da acıyordu. Pars bir süre sonra geri döndü. Eline bakan Ayana'yı fark ettiğinde "Acıyor mu?" diye sordu.

"Önemli değil." diye mırıldandıktan sonra üstünü değiştirmesi gerektiğini fark etti. Alba olmadığına göre bunu nasıl yapacaktı? Üzgün bir şekilde ellerine bakarken "Bir şey mi oldu?" diye sordu Pars.

"Kıyafetimi değiştirmem gerek."

Pars kaşlarını kaldırıp ona baktı. "Dışarı mı çıkmamı istiyorsun, arkamı dönmemi mi?"

Ayana bunu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Elbisenin bağcıklarının açılması gerekiyordu. Dudaklarını ısırdı. Biraz daha güçlü ısırmış olsaydı dudağı kanayabilirdi. "Alba, benim Alba'ya ihtiyacım var."

"Dışarıda olduğunu konuşmuştuk."

"Biliyorum, yine de ona ihtiyacım var."

"Ben yardımcı olurum." dediğinde Ayana gözleri iyice açılmış bir şekilde ona bakıyordu. "Na-sıl?" diye sorabildi güçlükle. Sesinin hiç bu kadar güçsüz çıktığını duymamıştı.

Pars yavaş adımlarla yanına gelirken Ayana hızla ayağa kalktı. Bu adam onun yanında üstünü değiştireceğini düşünmüyordu değil mi? Buna izin veremezdi. Pars yanına geldiğinde "Hayır." dedi zayıf sesiyle.

Pars arkasına geçip "Elbiseni tutarsan bağları çözdüğümde düşmez." diye fısıldadı alayla kulağına.

Ayana elbise düşer miydi bilmiyordu ama o düşecekti. Bundan emindi. Pars bağları çözerken sol eliyle elbisesini tuttu. Pars bağları çözdükten sonra dolaba ilerleyip açtı. "Hangisini giyeceksin?"

"Köşedeki mavi olan."

Pars Ayana'nın istediği kıyafeti alıp yatağa bıraktı. Daha sonra bir şey söylemeden odadan çıktı. Ayana ise hala ellerinin titrediğini hissederek binbir zahmetle elbisesini aşağı indirip Pars'ın koyduğu elbiseyi yukarı çekti. Yine de kollarını giyememişti. Önündeki bağın da bağlanması gerekiyordu. Ve bu iş için Pars'ı çağırmaya çok utanıyordu. Bir süre gereksiz bir şekilde giyinmek için çırpınıp durdu. Kapı hafifçe tıklandığında korkarak bakışlarını kapıya çevirdi. "Giyindin mi?" diye seslendi Pars.

Daha hızlı bir şekilde giyinmeye çalıştı ama olmuyordu. Sonunda pes ederek "Yardımın gerek." dedi.

Pars odaya girdiğinde utançtan yüzüne bakamıyordu. Elbisesini olabildiğince yukarıda tutarak Pars'ın yanına gelmesin bekledi. Pars giyinmesine yardım ederken eli Ayana'nın kolundaydı ve Ayana bundan fazlasıyla etkilenmişti. Bu adama bu kadar çekilmesi haksızlıktı. O bu kadar ilgisizken onun heyecandan titremesi hiç adil değildi. Kollarını giydiğinde Pars önündeki bağı bağladı.

"Sanırım giymen için daha kolay giysiler diktirmelisin."

"Merak etme, Alba yardım edecektir. Bu bir seferlikti."

Pars alaylı bakışlarla bir süre ona baktı. "Bu durumdan hiç de rahatsız görünmüyordun."

Ayana bakışlarını kaçırdı. Bu adam onun felaketiydi. Yoksa düşünmesini engelleyen bir şey nasıl güzel olabilirdi ki? Her ne kadar kelebek yutmuş gibi hissetse de. Pars'ın hala ona baktığını hissettiğinde bakışlarını ona çevirdi. "Zevk alıyorsun, değil mi?" diye söylendikten sonra sol eliyle hızla yatağının örtüsünü açtı ve yatağa yattı. Daha fazla bu adamla konuşmasa iyi olurdu. Hep bunu yapıyordu. Alay edecek bir şeyler bulup ona kendisini kötü hissettiriyordu. Örtüyü başına çekti ve uyumaya çalıştı.

***

İzgi elinde kocaman kar topuyla peşinden gelirken Belen çığlık attı neşeyle. Bir yandan da olabildiğince kaçıyordu. Bir yandan kaçarken bir yandan da gözü İzgi'deydi. Öyle ki birine çarptığını bile sonradan fark etti. Kime çarptığına bakmak için başını kaldırdığında Aral ile göz göze geldi. Aral saraya döndüğünden beri ondan kaçıyordu. Garip bir suçluluk hissediyordu kendinde. O kadar zaman kaçmışken şimdi onunla çarpışması... İşte bu onunla konuşması için bir işaretti belki de. Şaşkınlığını üstünden attığında "Aral, bugün oyuna katıldın mı? Hiç görmedim seni."

Aral başını iki yana salladı. "Oynayacak bir eşim yoktu."

İzgi yanlarına geldiğinde Belen huzursuzca yerinde kıpırdandı. "Bir sorun mu var?" diye sorarken İzgi'nin gözlerinden alevler çıkıyordu sanki. Belen bunu fark ettiğinde dudağını dişledi. "Hayır yok tabi ki. Aral'a çarptım sadece."

İzgi bakışlarını Aral'a çevirdiğinde Aral pek de umursar gibi görünmüyordu. "İzninizle." diyerek giderken İzgi bakışlarını Belen'e çevirdi. Belen İzgi'nin elinde hala duran kar topunu hızla elinden alıp İzgi'ye attığında İzgi gülmüyordu. Belen ise onun bu halinden nefret etti. Hem de tüm benliğiyle.

"Ne oldu?"

İzgi bir süre Belen'in gözlerine baktı. "O adamla konuşman hoşuma gitmedi." dedi sonra dürüst bir şekilde.

Belen hoşuna gitmiş bir şekilde gülümsedi. Uzanıp İzgi'yi öptü. "Kıskanman çok hoşuma gitti sevgilim. Ama ben seni seviyorum."

İzgi'nin yüzündeki ifade yavaş yavaş gülümsemeye dönüştü. "Seni seviyorum."

Belen sanki dünya onun olmuş gibi gülümsedi. Bu adam onun mutlu olmasını sağlıyordu. Aral'ı bu kadar çabuk bir şekilde bir kenara atabiliyorsa bu onun sayesindeydi. Ne tuhaftı Aral gittiğinde hiç acı çekmezken İzgi gittiğinde dünyası başına yıkılmıştı. Belki de o zamanlar 17 yaşında olmasının da etkisi vardı. Geçen bu kadar zaman bu adamı unutmasına yetmemişti. Aksine daha da çok sevmişti onu.

"Üşüdüm artık içeri girebilir miyiz?" diye sorduğunda İzgi başını salladı. Belen onu koluna girdiğinde İzgi ona baktı. "Kayıp düşmemi istemezsin değil mi?" diye sordu Belen tatlı tatlı.

İzgi başını sallarken içten içe gülüyordu. Bu kadının yanında kendisini hiç olmadığı kadar mutlu ve huzurlu hissediyordu. Birlikte saray doğru yürürlerken ikisinin de yüzünde tatlı bir gülümseme vardı.

***

Aral koridorda ilerlerken sıkıntılıydı. Aklı Ayana'da kalmıştı. Keşke yanında kalıp onunla ilgilenebilecek konumda olabilseydi. Bir süreliğine gitmesi onu hayatının sonuna kadar kaybetmesine neden olmuştu. Şimdi ise yan yana olduklarında bile ona uzaktı. Nefesini, kokusunu hissedip ona yakın olamıyordu ya en çok da bu canını yakıyordu.

Belen'in her şeyi berbat edip şimdi başka bir adamla birlikte olmasına da inanamıyordu. Ayana onun yüzünden aşkını görmezden gelmişti. Şimdi herkesin mutlu olup onun saf dışı bırakılması hiç hoşuna gitmiyordu. Saray ya da yönetim umrunda bile değildi. Ayana'yı istiyordu başka hiçbir şey değil.

Koridorda yürürken mutsuzluğu yüzünden okunuyordu. "Yine düşüncelere dalmışsın." sesiyle düşüncelerinden sıyrılıp sese döndü.

"Ve sen de her zamanki gibi insanların mutsuzluğundan zevk alıyorsun. Sanki insanların mutsuzluğu sana mutluluk olarak dönüyor."

Kadın şuh bir kahkaha attı. Bakışlarından nasıl eğlendiği belli oluyordu. "İstersen keyfini yerine getirmek için bu gece odana gelebilirim."

"Hiç keyfim yok, gerçekten." diye kestirip attı. Evet geçmiş zamanlarda bu kadınla kaçamakları olmuş olabilirdi ama şimdi Ayana'dan başka bir kadına gözünün ucuyla bile bakmak istemiyordu. Sanki onun tüm mutluluğu Ayana'nın dudaklarından çıkacak sözlere bağlıydı. Ona göre aşk iyi planlanmış bir cinayet gibiydi. Yarası görünmüyordu ama içten içe öldürüyordu. İşte bu yüzden kimse görmese de deli gibi acı çekiyordu.

***

Ayana örtüyü çektiğinde onda gülme isteği uyandı birden. Muzip bir şekilde "Ne yani yastık koymayacak mısın araya?" diye sordu eğlenerek. Ayana'nın bu alaylarına kızdığının farkındaydı ama bu hoşuna gidiyordu. O kızarken sanki mutlu oluyordu.

Ayana örtüyü çekip bakışlarını ona odakladı. "Odada bana yardım için bulunduğunu sanıyordum. Yani bu görev sana düşüyor."

Pars alayla "Emredersiniz kraliçem." dediğinde Ayana gözlerini devirdi. Adam resmen çocuk gibi damarına basmaktan hoşlanıyordu. Pars yavaş adımlarla dolaba ilerleyip yastık aldı ve ortalarına koydu.

Daha sonra Pars yatağa oturduğunda Ayana onun üstünü değiştirdiğini yeni fark ediyordu. Demek o kıyafetini değiştirmeye çalışırken Pars çoktan değiştirmişti. Pars ona dönüp yattığında göz göze geldiler. Elinde sorun olduğu için Ayana rahat bir şekilde dönemiyordu. "Bir şey mi söyleyeceksin?" diye sordu ona bakan adama.

"Hayır."

"Tamam, iyi geceler."

"İyi geceler." demişti ama hala gözlerini kapatmamıştı. Ayana ona bakıyordu o Ayana'ya. Sonunda Ayana iç geçirerek "Saat erken değil mi?" diye sordu.

Pars gözleriyle onu onayladı. Ayana güçlükle doğrulup ona baktı. "Uyku saatim gelmeden uyuyamam."

Pars da doğruldu. Gözlerine bakarak "Ne yapalım?" diye sordu.

Ayana omuz silkti. "Seninle ilgili bilmem gereken şeyleri anlatabilirsin."

Pars muzip alaycı bir gülümsemeyle baktı ona. "Bu sarayda çok kalmayacağımı biliyorsun. Neden benimle ilgili bir şey bilmen gereksin ki?"

Ayana saçını düzeltip kulağının arkasına sıkıştırdı. "Gidecek olman daha sonra hiç görüşmeyeceğimiz anlamına gelmez."

Pars ilgiyle kaşlarını kaldırdı. Ayana saraydan gitsin diye bakarken şimdi sonrasında görüşeceklerini mi söylüyordu yani? Bu değişikliğe bir anlam veremese de "Ne bilmek istiyorsun?" diye sordu.

Ne bilmek istediğini bile bilmiyordu. Sadece uykusu gelene kadar zaman geçsin istiyordu. Kararsız bir şekilde ona baktı bir süre. "Geri döndüğünde ne yapacaksın?"

"Ülkemde dirlik ve düzeni sağlayacağım."

"Bunu nasıl yapmayı planlıyorsun?" diye sordu ilgiyle. Bitmiş durumdaki bir ülkeyi toparlamak onun için zor olacaktı. Kendi ülkesi de anne ve babası öldüğünde onlarla ölmüştü sanki. Onların büyümesi de zaman almıştı. Bu nedenle ülke başı boş kalmıştı uzun süre. Tahta çıktığında ise her şey onun için zor olmuştu. Gecelerce uykusuz kalmıştı.

"İstersen Aral'ı sana yardımcı olarak gönderebilirim bir süre."

Pars kaşlarını kaldırdı. Sevdiği adamı onunla gönderecek miydi gerçekten? Ya o adam? Sevdiği kadının bir zamanlar kocası olan adama gerçekten yardım edecek miydi? "İzgi gelse iyi olurdu."

Ayana kahkaha attı. "İzgi yıllar sonra döndü ve aşık olduğu kadına kendini affettirdi. Ve bunun için çekmediği karın ağrısı kalmadı. Şimdi yeniden bir yere gidebileceğini hiç sanmıyorum."

"Belen ve İzgi arasında ne oldu?" diye sordu Pars ilgiyle. İzgi hiçbir zaman olayları ona ayrıntılı bir şekilde anlatmamıştı. Sadece Belen'i sevdiğini biliyordu.

Ayana iç geçirdi. "Çok sevince ayrılmak da onuna orantılı acılı oluyor. Ayrıntıları önemsiz."

"O adamdan ayrıldığında sen de acı çekmiş olmalısın."

Ayana gözlerini kaçırdı. Aral ile hiçbir zaman birlikte olma şansı olmamıştı ki ayrılsınlar. O kadar zaman sonra Aral saraydan ayrıldığında Pars ile evlenmişti. Biliyordu ki bu hikayede en çok acı Aral'a düşmüştü. Bunun kalbine ne kadar ağırlık yaptığını kimse tahmin edemezdi.

"Biz... ayrılmadık ki." Pars'ın bakışlarını fark ettiğinde "Yani biz hiçbir zaman gerçek bir şey yaşamadık." diye açıklama gereği duydu. "Ya sen?" diye sordu. "O kadından ayrıldığın halde abinin çocuğunu taşıdığı için onu koruyorsun. Acı çekmiyor musun?"

Pars'ın yüzü önce düştü. Sonrasında ise kahkaha attı. Acı çekmek mi? Evet başlarda acı çekmiş ve Ayda için çok üzülmüştü. Şimdi ise ondan kurtulduğu için her gün mutluluk duyuyordu. Sonuç olarak onu her geçen gün biraz daha kandırmaya devam edecekti. İyi ki ayrılmışlardı. Evet Ayda'yı koruyordu, çünkü bir bebek söz konusuydu. "Hayır, çekmiyorum." dedi kesin bir dille. Ayana'nın inanmayan bakışlarıyla karşılaştığında "Ondan kurtulduğum için mutluyum. Şu an onu koruma sebebim sadece sorumluluk duygusu."

Ayana başını salladı. Pars'ın daha önce söylediği gibi birbirlerine benziyorlardı. O da çevresindeki insanları ne olursa olsun korumayı seviyordu. "Onlar istediğin kadar süre boyunca sarayımda kalabilirler. Sarayda çocuk sesi duymayalı o kadar uzun zaman oldu ki saray halkı bunu mutlulukla karşılayacak eminim."

"Herkes senin çocuğunu beklerken Aşula ve Ayda'nınki geldi." dedi Pars alayla.

Ayana ilk defa o an karşısındaki adamın çocuğunu doğurmayı hayal etti. Nasıl da güzel olurdu minik elleriyle. Saray halkı tarafından nasıl da sevilirdi ya o ve Belen? Onu bir an bile bırakmamak için yarışırlardı adeta. Ah keşke bir bebeği olsaydı... Keşke olabilseydi. Güçlükle yutkundu cevap vermeden önce. "Bu gidişle sadece Belen'in çocukları olacak." dedi hüzünle.

"Madem benden sonra evlenmeyi düşünmüyorsun ayrılmak için neden bu kadar acele ediyorsun?"

11.04.2019

Continue Reading

You'll Also Like

NAZENİN SULTAN By pile16

Historical Fiction

25.5K 3.7K 31
Nazenin Sultan ve Yavuz'un hikayesi Kapak @onlytuba_ arkadaşımıza aittir..Kendisine çok teşekkür ederim 💗
290K 18.1K 47
Ben Bahar GÜNDOĞAN. Yirmi dört yıl önce bugün karanlık bir dünyya merhaba demiştim ve yine aynı gün bir yabancının kollarında tutundum hayata. Kah...
9.7K 833 9
Ben Feyza, Bilinmezliğin içerisinde kaybolmuş, Yolun sonunu görmek için çabalayan o kızdım. Fakat bilemezdim, onun benim çıkmazım olacağını... Feyz...
Algon By cicek8899

Historical Fiction

29.6K 1.4K 28
iki düşman ailenin arasında filizlenen bir sevda meselesi🌼