Indria

By TrCalosa

1.1M 88.4K 9.2K

Hayatım boyunca gerçeği aradım ama neyin gerçeğini? Merhamet dileyen acınası bir çok masum insan öldürdüm hem... More

Köle 1x1 (Güncellendi)
Öğretmen Wen 1x2 [Güncellendi]
Aşçı 1x3 [Güncellendi]
Ferahlatıcı Duygu 1x4
Esir! 1x5
Kan Gölü 1x6
Ustrel Ve Lamia 1x7
Len Arecis 1x8
İşkence Odası 1x9
Kan Kaybı 1x10 Sezon Finali
Indria 2x1
Garip Adam 2x2
Güç taşı 2x3
Yan Li 2x4
Işık ve Karanlık 2x5
Büyü 2x6
Kibir 2x7
Teknik 2x8
Kamei Nhan(1) 2x9
Kamei Nhan 2x10 (Sezon Finali)
Hogg Laren 3x1
Dış Saha Turnuvası 3x2
Acı ve Keder 3x3
Sovereigns 3x4
Işık Elementi 3x5
Nukor 3x6
Saydam Kılıç 3x7
Leya 3x8
Sen bir şeytansın! 3x9
Ogar 3x10 Sezon finali!
Ana Saha Sınavı 4x1
Sincap 4x2
Ruh 4x3
Sis Ormanı 4x4
Başkent 4x5
Saygısız ! 4x6
İki şey 4x7
Maymun 4x8
Kurallar 4x9
Tiah 4x10
Numaralandırılmış evler 5x1
Ölesiye Acı 5x2
Garip Yılan 5x3
Sen kaç yaşındasın ? 5x4
Kaynak elbisesi 5x5
KARTAL 5X6
Ru Joon ve Ru Loon 5x7
Mühür 5x8
Öldürün 5x9
Yasak İlaç 5x10
Ruh 5x11
Ruh(2) 5x12
YAŞAMAYA HAKKI YOKTUR! 5x13
Kaplanlar ve Ejderhalar 5x14
Kaplan'ın gözleri! 6x1
İmparator 6x2
Emilia 6x3
Ejderha Özü 6x4
Element 6x5
Öğrenciler 6x6
Öğrenciler(2) 6x7
Doğa 6x8
Li Ku 6x9
Buz Prensesi! 6x10
Enerji 6x11
Sinirlenmek 6x12
İnanılmaz Kılıç Kullanımı 6x13
Veraha karşı Indria 6x14
Parçaladı! 6x15
Beş Büyük Klan 6x16
7. Sezon TANITIM
7x1 Büyük Turnuva(1)
7x2 Büyük Turnuva(2)
7x3 Büyük Turnuva(3)
7x4 Büyük Turnuva(4)
7x5 Büyük Turnuva(5)
7x6 Gerçek (1)
Yeni Tanıtım!
7x7 Gerçek(2)
7x8 Gerçek(3)
7x9 Gerçek(4)
7x10 Çöp Seni!
7x11 En Güçlü Düşman!
7x12 Vücut!
7x13 Dövüş(1)
7x14 Dövüş(2)
7x15 Claude!
7x16 Shui Zi
7x17 İlgimi Çekmiyorsun.
7x18 Sahtekar!
7x19 Görev!
7x20 Nadyab
7x21 Haydutlar
7x22 Şeytan!
7x23 Ejderha İmparator!
7x24 Gidelim!
7x25 Yalancı
Hikaye
7x26 Anka Kuşu!
7x27 Kardeş
7x28 Geçmiş!
7x29 Çöp!
7x30 Kan!
7x31 Tarihteki En Genç Doktor!
7x32 Gri!
7x33 Nankör!
7x34 Yay ve Ok!
Kapak Editörü
7x35 Yaban Tavşanı!
7x36 Krak!
7x37 Baron!
7x38 Zero!
7x39 %0.0000001
7x40 Genç Bayan!
Soru Cevap
7x41 İşgal!
7x42 Öldürmedim! Sezon Finali!
8x0 Tanıtım
8x1 Güç Dengesi!
8x2 Güçlü müsün?
8x3 Generallerin Savaşı!
8x5 İyilik ve Kötülük
BAYRAK ASMAK
8x6 Gerçek İmparator!
BİLGİLENDİRME
8x7 Şifa Tanrıçası!
8x8 Savaş Tanrısı
8x9 Element Özü!
Kapak
Hatırlatma
8x10 'O'
8x11 Asura
8x12 Görev!
8x13 Kurt Köpeği!
Yenii Kapaak!
8x14 Çılgın General
8x15 Tabut!
8x16 Tanrıların Hükmü
Yeni Tanıtım
8x17 Kızıl Ölüm!
8x18 Alemler
hmm
Hm Durduruldu
Sizce?
Final Ön tanıtım
Final(1)
Duyuru

8x4 Klan Lideri?

6.7K 518 84
By TrCalosa

*Yutkunma*

"Ne vahşice!" Indria göz bebekleri titrerken gökyüzüne bakıyordu! Gökyüzünde şu an insanlar uçuşup yere düşüyordu! Bunların hepsi savaşta ölen insanlardı. Kızıl Ateş İmparatorluğu mancınıkla cesetleri fırlatıyordu!

Indria, Feng Li Kuan ve Shu Cerad'la beraber rapor almaya gelmişti. Ancak dün Beyaz Kaplan imparatorluğunun sınırı bugün Kızıl Ateş İmparatorluğu sınırına dönüşmüştü.

Kızıl Ateş İmparatorluğu bayrakları görkemli bir şekilde dalgalanıyordu. Bu bayrakların arkasında cesetlerden dağlar olmuştu! Her ceset dağının yanında büyük mancınıklar vardı ve bu mancınıkların hepsi tek seferde yüz insan fırlatabilecek büyüklükteydi.

Ceset fırlatma yöntemi psikolojik bir savaştı aslında. Böylece karşı tarafı dehşete düşürüp morallerini düşürüyordular!

Indria tedirgin bir sesle, "Bunu hemen imparatora bildirmemiz gerekiyor!" Feng Li Kuan ve Shu Cerad'a küçük bakışlar attı. İkiside başını hafifçe evet anlamında salladı ve hızlıca dönmeye başladılar.

Daha bir kaç dakika önce geldikleri yol şimdi ise cesetlerle kaplanmıştı, cesetlerin çürümüş kokusu insanın midesini bulandıracak derecedeydi!

"Usta savaş hakkında ki düşüncelerin nedir?" Indria zihninde sordu, ustasına. "Ne savaşı? Sen buna savaş mı diyorsun?" Indria'nın zihninde gülme sesi yankılandı. "Benim gördüğüm savaşların yanında buna savaş demek utandırıcı olur. Best seviye gezegenlerin olduğu galaksilerin savaşlarında en düşük kentilyonlarca insan ölüyor." alaycı bir ses Indria'nın zihninde yankılandı.

Indria ustasının bir sözünü hatırladı. "Usta sen evrende elli yedi dodesilyon canlı olduğunu söylemiştin. Çok çok büyük dediğin evrendeki canlı sayısını nereden bilebiliyorsun?"

Gerçeği Gören Gözler gülerek, "Gerçekten iyi bir noktaya değindin. Ancak Indria bizim evrenimiz Zaman ve Uzay imparatoriçesi tarafından sınır koyulduğu için en fazla elli yedi dodesilyon canlı olabilir."Indria'nın kafası karıştı, "Usta, Zaman ve Uzay imparatoriçesi kim?" diye sordu.

Gerçeği Gören Gözler'in sesi ciddileşti, "Açıkçası kimse bilmiyor Indria .On trilyon yıl önce kendini Zaman ve Uzay imparatoriçesi ilan eden birisi ortaya çıkmış. Bu kişinin yüzü dumanlarla kaplı ve vücudu gür bir elbiseyle kaplıymış. Ancak bu kişi konuşunca evrenin kendisi bu kişiye itaat ediyormuş! Evreni bükebilecek bir güce sahipmiş ve bu kişi konuşunca tüm evrende sesi yankılanıyormuş. Beni oluşturan kişinin ustasının söylediğine göre o kişi bunları söylemiş; Burada yaşayan, ölümsüz olma yolunda ilerlemeye çalışan küçük ölümlüler!!!! hepiniz beni dinleyin! Sizlere verdiğim dünyanın, evrenin ve hayatın değerini bilin! Çünkü sizler için en büyük değeri taşıyabilecek yegâne şeyler onlardır! İlerleme yolunda yürüyün ve hiç durmadan sizinle birlikte oluşturulmuş diğer canlılarla mücadele edin! Gelişmenin ve ölümsüz olmanın anahtarı budur! Gelişin ve benim size verdiğim potansiyelin hakkını verin, gelişin ve koyduğum sınırı geçmeye çalışın! Beni ancak böyle memnun edebilirsiniz!"Gerçeği Gören Gözler bile o kişinin söylediği şeyleri söyleyince dikkatli davranıyordu hata yapmamak için. "Usta sen demiştin ki senin bulunduğun aleme ulaşınca ölümsüz oluyor bir canlı. Peki bu kişinin dediği şeyle senin ki çelişmiyor mu?"

"Arada ince bir çizgi var, onun bahsettiği ruhsal ölümsüzlük, benim ise fiziksel ölümsüzlük. Öldürücü bir darbe almadığım sürece asla ölmem. Ancak ruhsal ölümsüz olsaydım öldürücü darbe bile benim için önemsiz olurdu. Daha önce ruhsal ölümsüzlüğe erişen birisinin olduğu duyulmadı. Bazı bilge insanlara göre böyle bir şey imkansız.Eğer imkanlı olsa şu ana kadar gerçekleşirdi." Gerçeği Gören Gözler kısa bir özet geçti.

*

Indria, Feng Li Kuan ve Shu Cerad imparatorluk odasının kapısına hızlıca geldiler ve çağırılmayı beklediler. Kısa bir süre sonra bekledikleri şey gerçekleşti ve hızlıca odaya girdiler. Odanın ortasında ayakta dikilen Ha Hwang kitap okuyordu. Onlara bakarken bir kaşını kaldırdı, "Ne oldu?" diye sordu.

Indria daha cevap veremeden kapı bir kez daha açıldı ve birisi ses hızında odaya girdi. Ha Hwang'ın önünde diz çökmüş vaziyette birisi ortaya çıktı. Bu kişinin tüm vücudu kanlar içerisindeydi giydiği zırh Qi Zhan Ling'in askerlerinin giydiği zırhlarla aynıydı!

Ha Hwang kitabı boyutsal yüzüğüne koydu, "Ne oldu birisi açıklasın!" hiddetli sesi odada yankılandı. Bir anda odaya giren asker başını kaldırıp tekrar indirdi, "Yüce imparatorum, sınır savaşını kaybettik! Generalimiz Qi Zhan Ling düşman generalini öldürmeyi başardı. Ancak düşman generalde ölmeden önce Qi Zhan Ling'in boynunu kırdı!" asker soluksuz bir şekilde konuşmuştu. Ha Hwang duydukları şeyler karşısında kaşlarını sıkıca çattı ve odadakilere nefes almayı zorlaştıran bir öldürme arzusu saldı!

Gözlerinin içi öldürme arzusuyla parlıyorken askere baktı, "Peki senin burada ne işin var?" öldürme arzusu ile dolu soğuk bir sesle söyledi. Asker sertçe yutkunduktan sonra, "Savaşı yenemeyeceğimiz kesinleştiğinde kaçmak zorunda kaldık." Ha Hwang ellerini kaldırdı ve avucunu sertçe Natural alemindeki askerin başına vurdu! Asker aldığı darbe ile ezilmiş bir nar tanesi gibi yere yapıştı.

"Bir askerin ilk yemini savaştan asla kaçmamaktır! Ve sen bu yemini bozdun tek cezan ölümdür." Ha Hwang'ın soğuk sesi odadakilerin kemiklerini titretecek soğukluktaydı. Sadece tek bir avuç darbesiyle Natural aleminin ortalarında olan bir askeri öldürmüştü.

İmparator alemindeki birinin önünde Natural alemi karıncadan farksızdı. Bunun için Ha Hwang enerji bile kullanmadan onu öldürebilmişti.

Askerinin cesedine bakan Ha Hwang yavaşça diz çöktü ve işaret parmağını kaldırarak havada bir kaç şey yazmaya başladı. Yazdığı şeyler harflere benzediği kadar aynı zamanda bir sembole de benziyordu. Ama ne olursa olsun havada yazdığı şeylerin hepsi derin bir güç barındırıyordu. Feng Li Kuan ve Shu Cerad o derin gücü hissetmemişti. Fakat Indria çok iyi hissediyordu. Ha Hwang yazdığı şeyi yazmayı bitirince sonuna bir nokta koydu ve üzerini çizdi. Bu olduğu an yazdığı şeyler askerin cesedini kaplamaya başladı ve askerin cesedi ayaklardan başlayarak üstlere doğru yavaş yavaş yok olmaya başladı! Indria, Feng Li Kuan ve Shu Cerad bu olayı şaşkınlıkla izliyordu. Asker en sonunda tamamen yok olunca Indria zihninden, "Usta bu nasıl bir teknikti?" diye sordu.

"Bu bir teknik değildi!Bu evrenin diliydi! Evren'in diline başka bir şekilde Ruh'un dili de deniliyor. Sadece çok yüksek anlama kapasitesine sahip insanlar Evren dilini kullanmaya hak kazanıyor. Evren'in diliyle çok güçlü savunmalar ve çok güçlü mühürler yapabilirsin ancak saldırı yapamazsın. Şimdi diyeceksin ki Evren dilini kullanmaya hak kazanan insanlar bunu nasıl anlıyor? Cevabı çok basit Evren'nin dilini kullanmaya hak kazanan insanların hepsinin zihninde evrenin sesi yankılanıyor. Ancak unutmaman gereken bir şey var herkesin evren dili tamamen farklıdır. Ve evren dilini güçlendirebilirsin ve bir mühür yaparsan başkasının evren dili seninkinden daha güçlüyse rahatlıkla o mührü kırabilir. Evren dili her meditasyon sırasında adım adım gelişmeye başlar. Eğer sen Evren dilini kullanmaya hak kazanır isen iki ruhun olduğu için her adımda iki kat daha fazla gelişeceksin." Gerçeği Gören Gözler tek nefeste tamamen anlatmıştı. Ancak Indria'nın yanında olan Feng Li Kuan ve Shu Cerad her şeyden habersizdi. İmparatora bunu sorabilecek cesareti kendilerinde bulamadıkları için sustular.

Askerin cesedi kaybolunca Ha Hwang'ın Evren dilide kayboldu Ancak Evren dilinin düzeltmediği bir şey vardı. Buda askerin kafasını vurunca zeminde bıraktığı izdi Ha Hwang elleriyle ize dokunduktan sonra iz hiç olmamış gibi düzeldi. Tekrar ayağa kalktı ve Indria, Feng Li Kuan, Shu Cerad'ı gözleriyle süzdükten sonra, "Ne oldu?" soğuk kelimeleri aynı bir hançer gibiydi. Duygusuz Shu Cerad bile içinde tedirginle bir adım öne atarak her şeyi anlatmaya başladı.

Shu Cerad konuşmanın sonuna gelmeye başlayınca Ha Hwang'ın yüzü ekşimeye başlamıştı. Shu Cerad konuşmasını bitirince Ha Hwang sinirden yumruklarını sıkmıştı ve öfkesini dindirmeye çalışırken Indria'ya baktı, "Git Leya'ya durumu anlat. Feng Li Kuan ve Shu Cerad gidebilirsiniz." Feng Li Kuan ve Shu Cerad kapıya doğru ilerlerken Indria hareket etmemişti.Ha Hwang'a doğru bakarken, "Majesteleri, Leya'yı nerede bulacağım acaba?" kısık bir sesle konuşmuştu utancından.

Ha Hwang gözlerini kısarak Indria'ya baktı, "Kendisi başkentte olduğunu bildirdi ancak başkentin neresinde olduğunu bildirmedi." ve elleriyle kapıyı işaret etti.

Indria diğerlerine yetişerek aynı anda kapıdan çıktı ve sarayın çıkışında üçünün yolları ayrıldı. "Bu koca şehirde nasıl onu bulabilirim ki?" Indria tedirgin bir şekilde düşünüyordu.

Başkent fakir ve zengin diye ayırımcı kesimlere sahip olmasada zenginlerin yaşadığı yer gözle farkedilecek büyüklükteydi. Başkentte çok fakir birisine oldukça nadir bir şekilde rastlanılıyordu ancak bu herkesin zengin olduğu anlamına gelmiyordu. Başkentin yüzde altmışını zenginler oluşturuyordu geri kalanı ise ortalama insanlar aitti. Yüzde altmışlık kesimde de sadece yüzde beş soylulara aitti. Bunun için Indria ilk önce yüzde altmışlık bölümde başlamaya karar verdi, yavaş adımlarla ilerlemeye başladı. Şehrin geri kalan kısmına göre sadece daha gösterişli binalar vardı, Indria binalara gayet normal şekilde bakıyordu. Beş yıl önce buraya geldiğinde bu binaları gördüğünde çok şaşırdığını hatırladı ve yüzünde küçük bir tebessüm oluştu. Son beş yılda her şey göz açıp kapayıncaya kadar hızlı gelişmişti.

Beş yıl öncesine kadar statü olarak en düşük sıradayken şimdi ise bir soyluyla aynı statüye sahipti. Ancak bu Indria'nın tanınan birisi olduğu anlamına gelmiyordu, Indria sosyal olarak çok az kişiyi tanıyordu. Bunlarda genellikle askeride olan kişilerdi ve soylu olarak birisini tanıdığını söyleyemezdi.

*

Indria bir çok kişiye Leya'yı tarif etti. Ancak hiç birinden olumlu cevap almadıktan sonra soyluların yaşadığı bölüme doğru ilerlemeye başladı. Soyluların yaşadığı bölümde gösterişi abartılmış binalar vardı. Buradaki her insan oldukça pahalı kumaşlardan yapılmış şık giysiler ve değeri on binlerce altın olan takılar takıyordu.

Diğer bölgelere göre soylu bölgede dışarıda olan insan sayısı oldukça azdı. Bunun sebebi kendini soylu olarak gören kişiler onlara hitap eden bir olay olmadığı sürece nadir bir şekilde dışarı çıkardı. Indria umursamaz bir tavırla soylu kesimde bulunan üç mağazadan birisine girdi. Bu mağaza mücevher satan bir mağazaydı ve genellikle soylu kızlar buraya gelirdi. Indria mağazada satış görevlisine doğru ilerlemeye başlamışken adımlarını bir anda durdurdu ve mağazada mücevherler deneyen iki kıza baktı.

Bu iki kızın boyları uzun değildi. Ancak çok kısada değildi. Sıradan bir kızla aynı güzellikteydiler. Ancak ikisinin gözlerindeki kibiri Indria onlardan on metre uzakta olmasına rağmen farketmişti! Ve Indria imparatorluğa geldiği ilk günü hatırlamaya başladı, geldiği ilk gün binalara şaşkın bir şekilde bakarken onla dalga geçen iki kızı hatırladı. Ve beş yıl sonra o iki kız tekrar karşısına gelmişti! Eskisine göre değişen pek yönleri yoktu, onları gören Indria'nın gözlerinde öfke ortaya çıktı. Adımlarını devam ettirdi ve satış görevlisinin yanına geldi o kızları işaret ederek, "Bunlar kim?" diye sordu.

Satış görevlisi bıkmış bir ses tonuyla, "Onlar ortalama bir soylu aile olan Hogg ailesinden." Indria gülümsedi, "Neden bu kadar bıkmış bir ses tonuyla söyledin." Satış görevlisi sesini kıstı, "Kendileri sadece bir ortalama bir aileden olsada çok kibirliler. Mağaza sanki onlarınmış gibi bize emirler yağdırıyorlar.Son zamanlarda yüzlerce mücevher denediler.Ancak hiç birini almadılar. Bundan çok sıkıldık." gözlerindeki bıkkınlık okunabiliyordu. Indria başını salladı ve görevliye Leya'yı tarif etti.Ancak olumlu cevap alamayınca o iki kıza doğru yürümeye başladı. İki kızın aşağılayıcı kahkahaları mağazayı dolduruyordu, "Haha bu nasıl mücevherler" bu mağaza aslında oldukça lüks ve pahalı mücevherler satıyordu. Ancak iki kızın beğendiği bir mücevher olmadığı için mağazayı aşağılayarak kendilerini tatmin ediyorlardı.

"Genç bayanlar sizin için mücevher bakabilir miyim?" Indria gülümseyerek iki kıza doğru yanaştı. İki kız kafasını çevirdi ve Indria'ya baktı. Indria'nın yüzündeki yara onu oldukça yakışıklı gösteriyordu. Kraliyet klanı kıyafetleri giymemesine rağmen üzerinde soylulara ait giysiler vardı. İki kız Indria'nın yakışıklığına ağzı açık bir şekilde baktılar.

Indria'yı tanımayan iki kızın gözlerindeki kibir anında yok oldu. Indria bunu farketti ve sinsice gülümsedi. Indria sağ elini çenesinde birleştirdi, "Ancak burası çok lüks olduğu için sizin hakedebileceğiniz değerde bir mücevher olduğunu sanmıyorum." Indria'nın iğneleyici sözlerini kızların anlaması sadece bir kaç saniye sürdü. İki kızın gözlerinde öfke ortaya çıktı.Mağazadaki görevliler Indria'ya şaşkın bir şekilde bakarken kendi kendilerine konuşmaya başladılar.

"O bir deli mi? O iki kızın babası Hogg ailesinde liderden sonraki en yetkili kişi."

"Bildiğini sanmıyorum az önce bana o iki kızı sordu."

"Çocuğa ders verilmesi gerekiyor, kendi statüsünü bilmeden Hogg ailesindeki kişilere kafa tutmaması lazımdı."

Son kelimeleri söyleyen mağaza müdürünün ta kendisiydi. Hogg ailesinden çok korktuğu için son bir kaç gündür kendi mağazasında Hogg ailesinin kızlarının emirlerine itaat ediyordu. Bundan bıkmıştı ama statü farkı yüzünden nerede durması gerektiğini iyi biliyordu.

Ancak mağazadaki görevliler ve müdür bile Indria'nın statüsünden habersizdi! Kraliyet Klanındaki her insan Yüksek seviye bir soylu aileyle eşit derece statüye sahipti. Ha Hwang'tan önceki imparator Dış klanı üyelerinin statüsünü bir binbaşıyla eşit yapmış olsada Ha Hwang statülerini oldukça yükseltmişti.

Ve, Kraliyet klanındaki her insanın harcaması doğrudan imparatorluk tarafından karşılanıyordu. "Seni kendini bilmez mahluk! Bizle aynı havayı soluduğuna şükretmen gereken yerde haddini aşarak seni aşacak cümleler kuruyorsun! Seni affedebilmemiz için, hemen diz çök ve kendini bin kez tokatla!" kızlardan birisi Indria'yı işaret ederek aşağılayıcı bir şekilde konuşmuştu.

Indria gülümsedi ve o kızlara iyice yanaştı.Ama kızlar ondan korkmuyordu. Soylu bölgede hiç tanımadıkları birisi onlara ne yapabilirdi ki? "Beş yıl önce olsa sözlerinizi dinleyerek bunu yapabilirdim belki. Sonuçta o zamanlar kölelikten yeni kurtulan birisiydim ve büyük bir şehir görmediğim için etrafıma şaşkınlıkla bakıyordum. Ancak ikiniz kibirli bir şekilde benle dalga geçtiniz ve o günden beri sizin yüzünüzü aklımdan çıkarmadım." Indria öfkeyle bu sözleri söylemişti.

"Hmph! Sadece eski bir köle. Nasıl olurda Hogg ailesindeki kişilere kafa tutacak cesarette olabiliyor!" Mağaza müdürü kibirli gözlerle Indria'ya bakarak konuştu.

Indria avucunu açtı ve avuçlarını enerjiyle kapladı ve iki elini kaldırarak avucunu ikisinin yüzüne vurdu! İkisi aldığı darbeyle mağazadan uçtu ve yere düştü, acı içerisinde yerde yüzlerini tutuyorlardı! Burunları kırılmıştı ve yüzleri bir domates gibi şişmişti.Şu an oldukça çirkin bir yüze sahiptiler! İki kız seslerine enerji vererek aynı anda bağırdılar, "Babaaa!" iki kızın sesi beş kilometre içerisinde yankılandı.

Soyluların evlerinin kapısı açıldı ve bir çok insan ne olduğuna bakmak için dışarı çıktı! Yerde yatan iki kıza bakan kişiler şaşırdı.

"Hogg ailesindeki iki kız değil mi o? Nasıl oluyorda yerde yatıyorlar?"

"Ortalama ailedende olsa onlar bir soylu kim haddini aştı ve onlara zarar verebildi?"

"Belki onlardan daha yüksek statüye sahip birisiyle kavga etmişlerdir?"

"Hangi hadsiz benim çocuklarıma el kaldırdı!"

İnsanlar bir biriyle tartışırken öfkeli bir ses yankılandı, havada iki kişi belirdi. Havada iki yaşlı adam duruyordu birisi kızların babası ve Hogg ailesinde liderden sonraki en yetkili kişi Hogg Ünard'tı. Diğeri ise Hogg klanının lideri Hogg Laren'di! Hogg Ünard baştan aşağı titriyordu. Sinirli bir şekilde kızlarının yanında belirdi, "Siz iyimisiniz?" diye sordu.

Kızları acı içerisinde, "O çocuk sebebsizce bize vurdu baba!" Hogg Ünard'ın gözleri öfkeden kanlandı ve Indria'ya bakarken, "Sen! Sen! Seni öldüreceğim!" Indria'ya doğru ilerlemeye başladı. Indria yerinden kıpırdamadığını görünce bazı soylular;

"O neden kıpırdamıyor?"

"Çok korktuğu için ayaklarını hareket ettiremiyor olabilir."

"Sonuçlarına katlanmalı, haddinin bildirilmesi gerekiyor."

Hogg Ünard, Indria'nın önüne geldi ve neden kıpırdamadığını oda anlamadı.Ancak yumruklarına enerji yükledi ve Indria'nın yüzüne savurdu. Indria kendisine gelen yumruğa gülümseyerek karşılık verdi.

Ancak onun yumruğu havadayken bir el onun yumruğunu tuttu ve onun tüm gücünü bastırdı. Hogg Ünard öfkelice yumruğunu tutan kişiye baktı, "Klan lideri?!"


YN : Hatırlatma, Indria 18 yaşında, 19 olmasına 1 ay kaldı.

DN:Bize ne !!!!!!! Bize ne!!!!!!!

Continue Reading

You'll Also Like

200K 13.1K 61
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...
25.3K 807 14
Avazı çıkan bir kadın, ona ait olmayan kalbi, kalbin atışına şahit olan insanlar ve asla bulunamayan o yeni gezegen. Bazı sökük ruhların ilmeği zaman...
2.7K 947 51
Kur'an-ı Kerimde pek çoğunuzca bilinen bilimsel mucizelerin yanısıra, nadiren bilinen mucizeler de saklıdır. Gelin onları sizinle paylaşayım. Kitabı...