Tutuklu (Tamamlandı) ✔

By eymauA

8.2M 232K 38.2K

''Barlas Poyrazoğlu '' Siyahın nasıl daha siyah ve nasıl daha çekici olabileceğini varlığıyla kanıtlayan, güç... More

1. Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11. Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
Yeni Kapak
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
DUYURU!
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
DUYURU!
27.Bölüm
28. Bölüm
29.Bölüm
-ALINTI-
30.Bölüm
31. Bölüm
32.Bölüm
*Sürprizzz...*
33.Bölüm
34.Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
Final

37. Bölüm

128K 3.8K 434
By eymauA



Odaya sızan güneş ışığı yüzünden yerimde rahatsızca kıpırdanarak gözlerimi araladım. Gözlerimi ovuşturarak bir süre ayılmaya çalışıp tavanı izledim. Gözüm saate kaydığında saatin yedi olduğunu fark ettim. Henüz daha erkendi ve işe de gitmeyeceğim için şimdiden akşama kadar ne yapacağımı düşünmeye başladım.

Yataktan kalkıp odamda ki banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı taradım. Daha sonra üzerime rahat bir şeyler geçirip odaya geri döndüm.

Akşam Yavuz ile olan yakınlaşmamız aklıma gelince içimi bir huzursuzluk kapladı. Çok şükür engel olabilmiştim ama Yavuz biraz bozulmuştu. Umarım bu yüzden bana soğuk davranmazdı.

Aşağıya inmek için odadan çıktığımda Yavuz'un kardeşinin odasının önünden geçerken bir süre duraksadım. O kız için biraz üzülsem de içten içe onu kıskanıyordum. Barlas'ın bütün anlarını görmüştü. Üzgünken, mutluyken, gülerken, kızarken...

Belki bu kıskançlığım saçmaydı ama aşk bu ne yaparsın...

Merdivenlerden aşağı inip salona girdiğimde Yavuz'u tekli koltuklardan birinde oturup kahve içerken gördüm. Leyla da masaya kahvaltımızı hazırlıyordu.

Yüzüme sahte gülümsememi yerleştirip Yavuz'un karşısında ki koltuğa oturdum.

''Günaydın.''

Gazetesini indirip yüzüme baktı ve zoraki bir gülümsemeyle cevap verdi.

''Günaydın.''

Elinde ki gazeteyi okumaya geri dönünce biraz bozulsam da çaktırmadım. O olaydan sonra bana bozuk olması normaldi.

''Sofra hazır efendim.''

Leyla sofranın hazır olduğunu söyleyip salondan çıkınca Yavuz elinde ki gazeteyi bırakıp masaya yöneldi. Bende onun peşinden giderek dün oturduğum sandalyeye yerleştim.

Birbirimize 'Afiyet olsun' dedikten sonra kahvaltı boyunca neredeyse hiç konuşmamıştık. Aramızda ki soğukluğun farkında olsam da nasıl düzeltebileceğim hakkında bir fikrim yoktu.

Duvarda ki saate gözüm kaydığında Yavuz'un işe geç kaldığını fark ettim.

''İşe geç kalıyorsun.''

Tabağından başını kaldırarak bana döndü.

''Birkaç gün şirkete uğramayıp evde çalışacağım. Kahvaltıdan sonra da bir saatlik bir işim var onu halledip gelirim.''

''Niye şirkete gitmiyorsun?''

''Sen benim için işten daha önemlisin. Seni evde tek başına bırakırsam içim rahat etmez.''

Yavuz'u bana karşı bu kadar iyi davranırken görünce ona yalan söylediğim için kendimi kötü hissediyordum. Keşke bana karşı bu kadar ilgili olmasaydı. O zaman her şey daha kolay olurdu.

''Yalnız değilim ki Leyla var. Benim için endişelenmene gerek yok. Sen işlerini aksatma.''

''Ne söylersen söyle kararımı değiştiremeyeceksin. O yüzden karnını doyur.''

Pes ederek önüme dönüp tabağımdakilere odaklandım. Bir yandan da aklım kızlarda ve Barlas'taydı. Acaba duyduktan sonra kızları sağ bıraktı mı? Telefonumda yoktu ki arayıp öğreneyim.

Aklıma gelen fikirle Yavuz'a döndüm.

''Senden bir şey rica edebilir miyim?''

Elindeki bardaktan bir yudum alıp gözlerime baktı.

''Tabi. Seni dinliyorum.''

''Telefonum yanımda olmadığı için kızlarla konuşamadım. Merak ediyorum ne yaptılar. Acaba senden arayabilir miyim?''

Cebinden telefonunu çıkartarak bana doğru uzattı.

''Ah, konuş tabi. Onlarda seni merak etmiştir. Telefonunun olmadığı aklımdan çıkmış. Gelirken sana yeni bir telefon alayım.''

İtiraz ederek elimi sallayıp karşı çıktım.

''Gerek yok canım. Büyük ihtimal telefonum kızlardadır. İhtiyacım olduğunda senden arasam yeterli.''

''Sen nasıl istersen.''

Yavuz itiraz etmeyince elinden telefonu alıp Duru'nun numarasını tuşlayarak telefonu kulağıma götürdüm.

Kısa bir süre sonra telefon açıldı ve karşıdan Duru'nun sesi geldi.

''Alo?''

''Duru ben Cansu. Yavuz'un telefonundan arıyorum.''

Yavuz'dan aradığımı bilerek söylemiştim ki yanlışlıkla ağızlarından bir şey kaçırmasınlar.

''Ah Cansu. Nasılsın iyi misin? Bizde seni düşünüyorduk.''

''Gayet iyiyim canım. Bir şeyim yok. Asıl siz nasılsınız? Evde durumlar nasıl?''

Asıl merak ettiğim Barlas'ın bu durumdan haberi olup olmadığı ve ne tepki verdiğiydi. Ama Yavuz yanımda olduğu için rahatça soramıyordum. Umarım Duru ima ettiğim şeyi anlamıştır.

''Evde durumlar pek iç açıcı sayılmaz. Sende az çok tahmin ediyorsundur zaten. Zor tuttuk. Yoksa her şey berbat olacaktı.''

Yavuz'un dikkatle beni izlediğini görünce yüzümü olabildiğince ifadesiz tutmaya çalıştım.

''Demek Derin ile kavga ettiniz. Çok mu sinirli?''

''Sinirli de ne demek. Kasırga gibi. Sonumuz hayrolsun.''

İster istemez ufaktan korkmaya başlamıştım. Zaten Barlas azıcık bile sinirli olduğunda yeterince korkutucu oluyordu. Kim bilir şimdi nasıldır?

''Anladım canım. Umarım barışırsınız. Neyse o zaman sonra yine konuşuruz. Öptüm ikinizi de.''

''Tamam canım. Kendine çok dikkat et ve dikkatli ol. Görüşürüz.''

Telefonu kapatıp Yavuz'a uzattığımda dikkatle bana bakıyordu.

''Ne olmuş?''

''Kızlar biraz tartışmış ama önemli bir şey yok. Akşama barışırlar.''

Yavuz anlayışla başını sallayıp telefonu cebine koydu ve ayağa kalktı.

''Ben işimi halledip hemen geri dönerim. Sana afiyet olsun. Eğer bir sorun olursa Leyla'ya söylersin.''

Kafamı sallayarak cevap verdim.

''Peki söylerim. Kolay gelsin.''

Hafif bir gülümseme göndererek ağır adımlarla salondan çıktı. Birkaç dakika sonra dış kapının sesini duyunca gittiğini anladım. Yavuz gidince bende masadan kalkarak yukarı kata çıktım. Kaldığım odaya gireceğim sırada bir an duraksadım. Hazır Yavuz'da evde yokken kardeşinin odasına tekrardan göz atsam ne olur?

Hiçbir şey.

Yönümü değiştirip kardeşinin odasının önünde durdum. Etrafa kısa bir göz attıktan sonra kimseyi göremeyince kulpu yavaşça aşağı indirip sessiz olmaya özen göstererek içeri girdim.

İçeri girip kapıyı kapatır kapatmaz Barlas'ın fotoğraflarıyla göz göze gelince onu özlediğimi fark ettim. Acaba şu an ne yapıyor? Hala sinirli mi?

Bunları düşünmenin yeri ve zamanı olmadığı için silkelenip kendime geldim. Etrafı biraz incelemek amacıyla şöyle bir bakındığımda yatağın başucunda duran etejeri fark ederek ona doğru yaklaştım. Etejerin en üst çekmecesini açar açmaz tekrardan Barlas'ın fotoğraflarıyla karşılaştığımda gözlerimi devirdim. Allah aşkına daha nerelerden fotoğraf çıkacak acaba?

Fotoğrafları kenara itip altta ne var diye baktığımda kahverengi kapaklı küçük bir defter dikkatimi çekti. Defteri elime alıp ilk sayfasını açtığımda bunun bir günlük olduğunu anladım. Defterin ortasından rastgele bir sayfa açıp okumaya başlayınca kalbime bir bıçak saplandığını hissettim.

Benim sevgili günlüğüm,

Bu gün Barlas ile tanışalı tam iki ay oldu. Onun bu tür şeyleri hatırlayacak bir yapıda olmadığını bildiğimden hiçbir şey olmamış gibi telefon edip evine onu görmeye gittim.

Evin önüne geldiğimde zile basarak beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra kapı usulca açıldı ve karşımda elinde kırmızı güller ile duran Barlas'ı gördüm. Düşünebiliyor musun? Barlas gibi birisi elinde bir demet kırmızı gülle gözlerinin içine masumca bakıyor. Ne kadar harika olduğunu tahmin bile edemezsin!

Şaşkınlıktan bir süre yüzüne bakakalınca gülümseyerek çiçekleri bana uzattı ve 'Almayacak mısın?'diye sordu. O anda kendime gelip elinden çiçekleri alarak dudaklarına yapıştım.

Ben onun hatırlamayacağını düşünüp elim boş gelirken o bana bu kadar güzel bir jest yapmıştı. Kapıda hasret gidermemiz bitince içeri geçtim ve tek sürprizinin çiçekler olmadığını anladım. Bizim için çok güzel bir sofra hazırlatmıştı. Acaba bugün beni daha ne kadar şaşırtacaktı? Sandalyemi çekip beni masanın başköşesine oturttuktan sonra kendisi de karşıma geçti. Birlikte kadeh kaldırıp yemeklerimizi yemeye başladık.

Onunla karşılıklı yemek yiyip sohbet ederken o kadar mutluydum ki hayatımın aşkının o olduğuna bir kez daha emin oldum.

Yemeklerimiz bittikten sonra ısrarlarım sonucu birlikte romantik bir film seçtik. Ben filmi ayarlarken Barlas koltuğa oturmuş gülümseyerek beni izliyordu. Bende ona gülümseyerek karşılık verdim. Filmi ayarladıktan sonra yanına oturup göğsüne kafamı yerleştirerek filmi izlemeye başladım. Aslında filmi değil Barlas'ı izlemeye başladım desek daha doğru olur. Çünkü onun yakışıklı yüzünü izlemekten filme dikkatimi veremedim.

Benim onu izlediğimi fark edince gülümseyerek bana baktı. O an o kadar tatlı görünüyordu ki dayanamayıp dudaklarına bir öpücük kondurup çekildim. Yüzüne baktığımda muzipçe sırıtıyordu. Daha sonra o dudaklarıma yapıştı ve bu sefer bırakmadı. Öpüşmemiz gittikçe daha da derinleşiyordu. Açıkçası bu durumdan rahatsız olduğumda söylenemezdi.

Birden beni kucağına alıp ayağa kalkınca dudaklarımız kısa bir süre ayrıldı fakat çok uzun sürmedi. Ayağa kalktıktan sonra tekrar dudaklarıma yapışıp kucağında benimle birlikte yukarı çıkmaya başladı.

Biraz sonra olacakların farkında olmama rağmen en ufak bir endişem bile yoktu. Çünkü onun beni istediği kadar bende onu istiyordum. Benim için bu özel anı hayatımın aşkı dediğim adamla paylaşmaktan başka güzel bir şey olamazdı. O yüzden beni odasına çıkarırken hiçbir tepki vermedim.

Oda da neler olduğuna gelirsek... Şansına küs biricik dostum. Sana bile anlatmayacağım. Çünkü o anlar sadece ikimize özel ve ikimizin arasında kalmasını istiyorum. Ama şunu bil ki bu gün benim en mutlu günümdü.

Günlüğün her bir satırını gözyaşlarımla okurken, her akan damla da kalbimin daha çok parçalandığını hissettim. Ne olursa olsun onlar bir zamanlar mutluydu. Hatta... Hatta birlikte olmuşlardı.

O kızın sevinçle yazdığı satırları okurken ben her gözyaşımda öldüğümü hissettim. Benim âşık olduğum, ne kadar yanında olmak istesem de yanında olduğum zaman bile dokunamadığım adamla gururuma yediremeyeceğim şeyler yaşamıştı.

Kendimi tutamayıp hıçkırarak ağlamaya başlayınca okuduğuma pişman olduğum günlüğü yerine bırakıp hıçkırıklarım duyulmasın diye elimle ağzımı kapatarak hemen odadan çıktım.

Etrafta kimse olmadığı için şanslıydım. Hemen yan tarafta bulunan kendi odama geçerek yatağın içine girdim ve gözpınarlarım kuruyana kadar ağladım.

Ben ne için, kimin için bu saçma sapan oyunu oynuyordum ki?

Önüne gelen her kızla birlikte olan bir adam için mi?

Yavuz'a bir sürü ithamlarda bulunuyordu ama ya kendisi?

Onun ne farkı vardı?

Aradan ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum ama hıçkırıklarım kendini yavaş, yavaş iç çekişlere bırakmaya başlamıştı. Ağlamaktan şişmiş gözlerim yüzünden de uykum gelmişti. Daha fazla gözlerimi açık tutamadığım için kendimi uykunun kollarına bıraktım.

***********

Günlüğü okuduğum günün üstünden üç gün geçmişti. Üç gündür Yavuz bana soğuk davranıyor, sadece yemeklerde görüşüyorduk. Onun haricinde evde olduğu zamanlar çalışma odasına gidip sürekli çalışıyordu. Artık bir karar almıştım. Bu saçma intikam mevzusuna bir an önce nokta koyup kendi hayatıma bakacaktım. Belki annemin yanına geri dönüp orada bir iş bulup çalışırdım. Böylesi benim içinde daha iyi olurdu.

Verdiğim kararı uygulamak için de ilk önce Yavuz'un gönlünü almam lazımdı. Hemen oturduğum yataktan kalkıp aşağı indim. Etrafa bakındığımda onu göremeyince kesin yine odasında dosyalarla uğraşıyor diyerek ikinci kata çıkıp çalışma odasının önüne geldim.

Kapıya vurup içerden 'Gir' sesini duyunca kendime çeki düzen verip güzel bir gülümseme ile odaya girdim.

Odaya girdiğimde Yavuz kafasını kâğıtlara gömmüş çalışıyordu. Kafasını bir süre kaldırıp karşısında beni görünce hiçbir tepki vermedi.

''Rahatsız etmiyorumdur umarım.''

''Önemli değil. Bir şey mi oldu?''

Omuzlarımı silkerek masaya doğru yaklaşıp sandalyelerden birine oturdum.

''Yanına gelmek istedim sadece. Biraz burada durabilir miyim? Söz veriyorum seni rahatsız etmem.''

Umursamazca kafasını sallayarak onaylayıp işine geri döndü. Bende biraz hayal kırıklığına uğramış vaziyette onu izlemeye başladım. Sessizce odaya göz gezdirirken Yavuz'un arkasında ki kitaplık dikkatimi çekince ayağa kalkıp kitaplığa doğru yürüdüm. Bir süre kitaplığa göz atınca yerli ve yabancı birçok kitabın olduğunu fark ettim. Acaba bunların hepsini okumuş muydu?

Kitapları boş verip asıl amacıma odaklanarak arkadan Yavuz'a doğru yaklaştım. O dikkati vermiş bir şeyler karalarken elimi omzuna yerleştirip eğilerek yanağına bir öpücük kondurup geri çekildim.

Kısa bir süre şaşkınlıktan donup kaldı. Fırsattan istifade edip hızla eğilerek diğer yanağına da öpücük kondurup geri çekildim. Hâlâ tepki vermediği için sağlam olan elimi boynuna sararak ona doğru eğilip yanaklarımızı birbirine yapıştırdım.

''Biliyorum kaç gündür bana kırgınsın. Özür dilerim o gün öyle bir tepki verdiğim için. Ama gerçekten çok şaşırmıştım. Bu yüzden istemeyerek öyle bir tepki verdim. Lütfen artık bana soğuk davranma.''

Bir süre sessiz kalıp cevap vermese de daha sonra omzunda ki elimi tutup bana doğru döndü. Yüzünü daha net görebilmek için biraz uzaklaştığım sırada sandalyesini geriye doğru çekip elimden tutarak beni dizlerine oturttu.

Biraz şaşırsam da bozuntuya vermeyerek onu izledim.

''Bende özür dilerim. Sen rahatsız olma diye mesafeli davranıyordum. Üzüleceğini düşünemedim.''

Yavuz yelkenleri suya indirince gülümseyerek yüzüne baktım. Ben gülümseyince o da gülümseyip elini yüzüme yaklaştırdı. Önüme düşen birkaç tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdıktan sonra yanağıma uzun bir öpücük kondurup hafifçe sarıldı. Bende ona karşılık verince daha sıkı sarılıp kafasını omzuma yasladı. Birkaç dakika öylece birbirimize sarıldıktan sonra geri çekileceği sırada kulağıma eğilip fısıldadı.

''Seni seviyorum.''

Bu lafından sonra biraz gerilsem de sonunda arayı düzelttiğimiz için içimden gelmeyerek gözlerimi kapatıp cevap verdim.

''Bende seni seviyorum.''

Kelimeler ağzımdan çıkarken kapalı gözlerimin önünden geçen tek bir sima vardı. Her ne olursa olsun daima seveceğim tek adam...

Birbirimizden ayrılıp Yavuz'un yüzüne baktığımda keyfi yerine gelmiş olacak ki mutlu bir şekilde gülümsüyordu.

''Aç mısın?''

Bu haldeyken bunu sormasına biraz şaşırsam da akşam yemeği yemediğimiz için bu soruyu normal karşıladım.

Biraz düşünürmüş gibi yapıp muzip bir şekilde cevap verdim.

''Midemde inşaat işçileri çalışıyor desem?''

Yavuz erkeksi bir şekilde kafasını arkaya yatırıp kahkaha attı.

''Tahmin etmiştim. O zaman sizi hemen doyuralım küçük hanım.''

Yavuz'un kucağından inip ayağa kalktım.

''Leyla bir şeyler hazırlamıştır. Aşağı inip bir an önce yiyelim.''

Yavuz eliyle çenesini sıvazlayıp düşünürmüş gibi yaptı.

''Ben dışarıda yeriz diye düşünmüştüm.''

Bu teklife hayır diyemeyecektim. Çünkü kaç gündür evden dışarıya çıkmamıştım ve çok sıkılmıştım. Biraz değişiklik iyi olurdu.

''Harika! O zaman ben gidip hazırlanayım.''diyerek hızla kapıya yöneldiğimde Yavuz bana bakarak gülümsüyordu. Kapıdan çıkmadan önce ona doğru dönüp gülerek odadan çıktım.

Hızla kendi odama geçip kıyafetlerimi karıştırırken geçen gün bulduğum ve evin içinde ne işime yarayacak ki diye Duru'ya söylendiğim kırmızı elbiseyi gördüm. Hızlıca dizlerime kadar gelen elbiseyi üzerime geçirip altına da klasik ama vazgeçilmez olan siyah stilettoyu giydim. Hemen banyoya geçip alçılı kolumun izin verdiği kadar saçlarıma fön çektim ve hafif bir makyaj yaptım. İşim bitince odaya geçip boy aynasından kendime baktığımda gayet şık duruyordum. Alçılı kolum hariç...

Yaklaşık yarım saatte bütün işimi halledip odanda çıkarak salona indim. Yavuz çoktan hazırlanmış, koltukta oturarak beni bekliyordu. Ayakkabımın sesini duyunca kafasını kapıya doğru çevirip beni gördü ve gülümseyerek ayağa kalktı. O da siyah bir takım elbise giymeyi tercih etmişti. İkimiz de oldukça şık ve uyumlu duruyorduk.

Bana doğru yaklaşıp elimden tutarak üzerine bir öpücük kondurdu.

''Her zaman ki gibi gözlerimi sizin üzerinizden alamıyorum hanımefendi.''

Açıkçası biraz utanmıştım. O yüzden gözlerinin içine bakmadan cevap verdim.

''Bende gözlerimi sizden alamıyorum beyefendi.''

''Bunu duymak beni nasıl mutlu etti bilemezsiniz.''

Yavuz muzipçe gülünce bu oyunu daha fazla sürdüremeyeceğim için elimi ellerinden çekerek koluna hafifçe vurdum.

''Utandırmasana beni.''

''Utanınca çok güzel oluyorsun. Tıpkı ilk karşılaşmamızda olduğu gibi.''

Cevap vermeyip gözlerinin içine bakınca onunda bana baktığını fark ettim. Ortamda ki tuhaflıktan dolayı gözlerimi kaçırıp konuyu değiştirdim.

''Hadi gidelim artık. Yoksa açlıktan bayılacağım.''

''Peki, utangaç sevgilim benim. Gidelim bakalım.''

Ben önde Yavuz arkada evden çıkarken kapının önünde duran arabaya binerek gideceğimiz yere doğru hareket etmeye başladık. Sessizce yolu izlerken arada Yavuz'un kaçamak bakışlarını fark ediyordum ama göz göze gelmemek için kafamı camdan ayırmıyordum.

Araba çok lüks bir restoranın önünde durunca geldiğimizi anladım. Yavuz beni beklemeden inip arabanın önünden dolanarak kapımı açıp elini uzattı. Gülümseyerek elini tutup arabadan çıktım ve koluna girdim. Vale gelip arabayı çekerken bizde kol kola restorana doğru yürüdük.

İçeri girdiğimizde gözlerimi etraftan alamamıştım. Restoranın içi geçmişten kopup gelmiş gibi özenle döşenmişti. Masa ve sandalyelerin işlemeleri eski dönemleri çağrıştırıyordu. Yine ortama uyumlu olarak masaların üstünde antika gibi duran şamdanlar vardı. Duvarlar da ise ünlü ressamlara ait olduğu belli olan birkaç tablo vardı. Bu hoş ortama tamamlayıcı olarak loş sarı bir ışık ve restoranın köşesinde duran orkestradan gelen klasik müzik eşlik ediyordu.

Bir an kendimi buraya yakıştıramamıştım. Restoranda kadın erkek herkes çok şıktı. Ben ise onlar gibi yeterince güzel ve şık değildim. Üstelik alçılı kolumda oldukça dikkat çekiyordu.

Ben etrafı incelerken garsonlardan birisi çoktan yanımıza gelerek cam kenarındaki masamıza yönlendirdi. Yavuz sandalyemi çekip beni oturttuktan sonra kendiside karşıma geçerek oturdu.

Garson siparişlerimizi alırken Yavuz kendisine kırmızı şarap, içki içmediğimi bildiği için bana da meyve suyu söylemişti. Açıkçası bu hareketi hoşuma gitmişti.

''Nasıl, sevdin mi burayı?''

Etrafa tekrardan göz gezdirip Yavuz'a döndüm.

''Çok sevdim. Ama keşke bu kadar şık bir yere geleceğimizi söyleseydin. Bende ona göre giyinirdim.''

''Gerek olduğunu sanmıyorum. Yeterince şıksın zaten.''

Suratımı asarak cevap verdim.

''Buradaki kadınlara baksana hepsi düğüne gidermiş gibi özenerek gelmiş. Ben onların yanında bu alçılı kolumla buraya ait durmuyorum.''

Yavuz masanın üzerinde duran elime uzanarak elimi tutup, gözlerimin içine baktı ve üzerine hafif bir öpücük kondurdu.

''Sen her halinle buradaki bütün kadınlardan güzelsin. Kendini onlarla kıyaslama.''

Bir şey söylemeden öylece Yavuz'a baktım. Bazen gözüme oldukça kibar ve centilmen birisi olarak gözüküyordu. Bu yüzden de ona yaptıklarımın hiç birisini hak etmediğini düşünüyordum. Keşke bu oyuna hiç bulaşmasaydım.

Yemeklerimiz gelince Yavuz elimi bırakarak geri çekildi. Konu dağıldığı için cevap vermemede gerek kalmamıştı.

Sessizce yemeklerimizi yerken arada Yavuz'a bakış atıyordum. Aniden kafasını kaldırıp bana bakınca yakalanmanın verdiği utançla gözlerimi kaçırdım. Nedense anlam veremediğim bir şekilde kendimi huzursuz hissediyordum ve bu ister istemez hareketlerime de yansıyordu. Çatalımı bırakarak suyumdan bir yudum alıp Yavuz'a döndüm.

''Ben bir lavaboya gidip geleyim. Müsaadenle.''

''Peki canım.''

Sandalyemi geriye çekerek ayağa kalktım ve üzerinde WC yazan tabelanın gösterdiği yere doğru ilerledim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde kimsenin olmadığını görmek biraz rahatlatmıştı. Lavaboya doğru yaklaşıp elimi yüzümü yıkadım ve ellerimi lavabonun mermerine yaslayarak aynada kendime baktım. Göz altlarım çökmüş ve yüzüm solgun görünüyordu. Sürekli düşünmekten uyuyamadığım için olsa gerekti.

Lavabonun kapısı açılınca gelen kişiye bakmak için kafamı hafifçe çevirdiğimde şaşkınlıktan donakaldım.

Barlas içeri girip kapıyı kapatarak kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. Şaşkınlıktan bir süre donup kalsam da kendimi toparlamaya çalıştım fakat fayda etmedi.

Ona olan özlemim, kırgınlığım, onun görmüş olmanın verdiği mutluluk... Hepsi birbirine karışmıştı.

Boğazımı temizleyip sesimi bulduğumda korkuyla karışık sordum.

''Bar... Barlas! Ne işin var burada?''

Barlas cevap vermeyip sinirli bir şekilde ellerini yumruk yaparak bana doğru yaklaşmaya başladı. Bu hali beni korkuttuğu için küçük adımlarla geriye doğru kaçmaya çalıştım. O bana yaklaşmaya devam ederken sırtım duvara çarptığım için daha fazla kaçamayacağımı anlayıp bana doğru gelmesini bekledim.

Hızla bana doğru yaklaşıp arkamdaki duvara yumruğunu geçirerek bağırmaya başladı.

''Sen beni katil etmek mi istiyorsun lan! Nasıl olurda o şerefsizin evine gidersin! Beni delirtmeye mi çalışıyorsun kızım!''

Korkudan kapattığım gözlerimi hafifçe aralayarak yüzüne baktım. Daha önce onu bu kadar sinirli görmemiştim. Ağzımı açarsam üzerime atlayacakmış gibi duruyordu. Fakat bu şekilde susarsam daha kötü olacağını bildiğimden kekelememek için dua ederek gözlerine bakmaya çalıştım.

''Açık... Açıklayabilirim.''

Kekelememek için ne kadar çabalasam da fayda etmediği gibi sesim fısıltıdan öteye de gidememişti.

Barlas yumruk yaptığı elini tekrardan duvara geçirerek korkudan sıçramama sebep oldu.

''Neyi açıklayacaksın lan! Ne bok yemeye o eve gittin?''

Neden gittiğimi bilmesine rağmen daha niye soruyordu ki?

Sessiz kalmam onu daha çok sinirlendiriyordu bunu biliyordum ama şu an cesaret edipte ağzımı açamıyordum.

Aniden yüzüme doğru yaklaşıp dişlerini sıkarak sordu.

''Cevap ver sana dokundu mu?!''

Korkudan duvara iyice sinerken sorduğu soru ile hemen aklıma o gece beni öpmeye çalıştığı geldi. Eğer Barlas bunu öğrenirse hem beni hem de Yavuz'u şuracıkta öldürürdü.

Ben cevap vermeyince suratıma dikkatle baktı ve sinirden çenesi seğirmeye başladı.

''O şerefsizin ecdadını bellemezsem bana da Barlas demesinler!''diyerek arkasını döndüğü gibi gidiyordu ki kendime gelip öne atılarak kolunu tuttum.

''Dokunmadı! Yemin ederim hiçbir şey yapmadı!''

Sesim kendinden emin çıktığı için içimden şükrederken Barlas yavaşça arkasını dönüp doğru söyleyip söylemediğime emin olmak için gözlerimin içine uzunca baktı. Kendimden emin duruşum sayesinde doğru söylediğimi anlamış olacak ki hızla beni kendisine çekip sıkıca sarıldı. Ani duygu değişimi yüzünden şaşırıp bir süre hareketsiz kalsam da günlükte okuduklarımı, ona olan kırgınlığımı bir kenara bırakıp bende ona sarıldım. Ona sarılınca sanki bunu bekliyormuş gibi kafasını boynuma gömüp kokumu içine çekerek beni daha sıkı sarmaladı. Ona karşılık verirken bir yandan da içimden dua ediyordum. Çok şükür ona hiçbir zarar gelmemişti.

''Sana bir şey olacak diye çok korktum.''

Barlas'ın itirafı karşısında biraz afallasam da benim için ne kadar endişelendiğini zaten biliyordum.

''Bende sana bir şey olacak diye çok korktum. Bir daha benim için kendini tehlikeye atma.''

Kafasını biraz kaldırıp yüzünü saçlarımın arasına gömerek derin bir nefes aldı.

''Bunun için söz veremem küçüğüm.''

Lavabonun ortasında Barlas'ın kolları arasındayken ne söyleyeceğimi düşünüyordum ki kapının hızla açılmasıyla hızlıca Barlas'tan uzaklaşıp kapıya baktım.

Cüneyt telaşla ikimize baktıktan sonra Barlas'a döndü.

''Abi gitmemiz lazım. Gelen var.''

Barlas kafasını salladıktan sonra bana dönerek son bir kez sarılıp kulağıma fısıldadı.

''Sana üç gün mühlet veriyorum küçüğüm. Üç gün içinde o evden ayrılmazsan ben gelip seni alırım.''

Cevap vermemi beklemeden arkasını dönerek lavabodan çıktı. Arkasından bakarken uzun zamandır burada olduğum aklıma geldi. Yavuz'u daha fazla işkillendirmemek için hemen lavabodan çıkıp masaya döndüm.

''Bende tam sana bakmaya geliyordum. Her şey yolunda mı?''

''Kendimi iyi hissetmiyorum. Eve gidebilir miyiz?''

Yavuz hemen ayaklanıp yanıma yaklaşarak kolumdan tuttu.

''İyi misin sevgilim? Hastaneye gidelim mi? Biraz solgun görünüyorsun.''

Az önce ki aksiyon zaten zayıf olan bünyeme hiç iyi gelmemişti. Hala ayakta durabildiğime şaşırmam gerek.

''Yorgunum sadece. Biraz uyusam dinlenirim.''

''Gidelim o zaman.''

Yavuz hesabı ödedikten sonra koluma girerek beni lokantadan çıkardı. Vale arabayı getirdikten sonra Yavuz kapımı açarak beni bindirdikten sonra kendiside yolcu koltuğuna geçip eve doğru sürmeye başladı. Ara sıra nasıl olduğumu sorsa da iyiyim diyerek geçiştiriyordum.

Aklım Barlas da kalmıştı. Orada olduğumuzu nasıl öğrenip gelmişti? Acaba başından beri bizi mi izliyordu? Bütün bunları geçtim ben üç gün içinde nasıl eve döneceğim? Yavuz'u ikna etmek pek kolay olmayacak. Ama eğer üç gün içinde dönmezsem Barlas dediğini yapıp kendisi gelirdi. Buna hiç şüphem yok.

Evin önüne geldiğimizde Yavuz arabadan inip dolanarak kapımı açtı ve inmeme yardım etti. Eve girip odaya çıkana kadar benimle birlikte gelmişti. Kaldığım odanın önüne gelince arkamı dönerek yüzüne baktım.

''Endişelenmene gerek yok ben iyiyim. Gecemizi mahvettiğim için özür dilerim.''

Yavuz bana doğru yaklaşıp yüzümü avuçları arasına alarak anlıma öpücük kondurdu.

''Önemli değil sonra yine telafi ederiz. Sen yeter ki iyi ol. Başka hiçbir şeyin önemi yok.''

Yalandan gülümseyerek gözlerimi kaçırdım.

''Ben içeri geçeyim o zaman. İyi geceler.''

Yüzümü bırakıp bir elini cebine koyup diğer eliyle odamın kapısını açtı.

''Bu gece uyumayıp çalışacağım. Eğer her hangi bir şey olursa bana seslen. Hemen gelirim.''

''Teşekkür ederim.''diyerek içeri girip kapıyı kapattım.

Derin bir oh çektikten sonra üzerimi değiştirip makyajımı temizledim. Yatağıma geçip uyumaya çalışırken aklımdan geçen düşüncelere bir türlü engel olamıyordum.

Acaba üç gün içinde imzayı alabilecek miyim? Yoksa bütün uğraşlarımızın boşa gitmesine göz yumarak bu oyundan vazgeçmek zorunda mı kalacağım?


Selam millet ^^

Geçen bölümde Barlas olmadığı için birkaç kişi üzülmüştü. O yüzden bu bölümde kısa da olsa Barlas'a yer vermeye çalıştım. Biliyorum biraz yetersiz oldu ama emin olun ileri ki bölümlerde daha fazla göreceksiniz. ;)

Yeni bölümde görüşürüz ^^

Continue Reading

You'll Also Like

996K 54.3K 41
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
30.4K 837 6
Yıllar süren platonik aşkını kalbine gömen Murat, mutlu bir evlilik yapar. Karısı Ayşe ile güzel bir uyum yakalamıştır fakat gençlik aşkı Leyla, boşa...
4.1M 252K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
934K 55.6K 72
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...