KIZIL EJDERİN UYANIŞI

By BlackkRain

1M 96.8K 17.2K

KIZIL EJDERİN KANI hikayesinin 2. kitabıdır. "Baba?" "Ben babamız değilim" diyerek Rein'e doğru bir adım attı... More

TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
SON
TEŞEKKÜRLER!
ÇOK ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM
~~DİANA~~

34. BÖLÜM

11.6K 1K 99
By BlackkRain


"Rein?"

Rein omzuna dokunan ve kendisine seslenen kişiyle arkasına döndü.

"Lord Arsen!" dedi gülümseyerek onu karşısında görünce. Arsen de ona gülümsedi ve Rein'e hızlıca sarıldı.

"Lord falan kullanma demiştim" dedi Arsen onun kulağına.

Rein arkasına dönmeden önce konuştuğu kişi Arsen'e selam verdikten sonra onları yalnız bırakınca Arsen'i korumakla görevli olan kraliyet muhafızları ikisinin etrafını sararak bir daire oluşturdular. Hepsi uzun boylu, yapılı ve siyah giysili olan adamların arasında kalmak Rein'e göre boğucuydu.

"Birden görünce öyle ağzımdan kaçtı" dedi Rein Arsen'e odaklanarak. "Erken gelmişsin, Mel amca yarın akşam geleceğini söylemişti."

"Ben de bu kadar erken gelmeyi beklemiyordum. Bir sorun çıkmadı ve biz de hızlı geldik" dedi Arsen. Arsen Elosar'dan erken ayrılıp dönmüştü Saleran'a. Ama başkente gelmeyip ülkenin diğer ucunda olan kendi şehrine gitmişti. Mel amcası onun Phandor'la yapılan toplantılara katılmasını istediği için yola çıksa da anca gelebilmişti. Zaten onun burada olması Phandor kralı gelmediği için o kadar da önemli olmamıştı. "Sen ne yapıyorsun burada?"

"Öğle yemeği için zorla getirdiler. Aslında ben odamda kalacaktım yani Theo amcam-"

Rein ne diyeceğini fark ettiğinde kendine kızarak aniden susmuştu.

"Theo amcan?"

"Yani.. Theo amcama sözüm vardı onunla yiyecektik de onun da işi varmış ondan ben de odamda kalacaktım" dediğinde daha fazla saçmalamamak için sustu Rein.

"Anladım" dedi Arsen gülerek. "Seni gördüğüm iyi oldu, beraber yemek yiyelim."

Rein siyahların arasından köşede konuşmasını bitirmesini bekleyen lordlara baktı. Onu bekliyorlardı.

"Sorun olmazsa hep beraber yiyelim" dedi Rein. "Yoksa onlara ayıp olur."

Arsen kahkaha atınca Rein gülünecek bir şey söyleyip söylemediğini düşündü. Söylememişti.

"Kusura bakma" dedi Arsen gülerek. "Şu anda yasal varis ben olduğumdan kimse dediğimi tekrarlatmıyor da senin böyle olduğunu unutmuşum. Senin konuşman hoşuma gitti ondan güldüm."

"Yanlış bir şey yaptıysam üzgünüm" dedi Rein. Herkesle rahat konuşmaya alıştığından böyle oluyordu.

"Hayır hayır, hoşuma gitti dedim ya" dedi Arsen. "Hadi gidelim, yemek yedikten sonra konuşuruz."

Arsen de onlara katılınca diğer lordlar sevinmişlerdi. Bulundukları oda yemek için hazırlandığında masaya oturdular. Rein Arsen'in işaretiyle onun sağ tarafına oturmuştu. O oturur oturmaz Arsen'i korumakla görevli kraliyet askerlerinden ikisi Rein'in arkasına geçmiş ve yemek boyunca orada beklemişti. Diğer ikisi de Arsen'in sandalyesinin hemen arkasında durmuştu. Rein'i buraya getiren diğer beş kişi gelene kadar birçok konudan bahsetseler de masada sessiz kalmışlardı. Rein bunun sebebinin Arsen ve korkunç kraliyet askerleri olduğunu düşünmüştü. Yemek bittikten sonra Rein Arsen ile birlikte odadan çıktı.

"Andra da sırf seni görmek için geldi saraya" dedi Arsen koridorda yürürken. Onları görenler oldukları yerde durup saygıyla eğiliyor ve geçmelerini bekliyordu. "O olaydan beri ilk kez saraya geliyor. Yanımda olmasını istesem de gelmesi için ikna edememiştim onu.."

"Belki kalır burada?" dedi Rein tereddütle.

"Sanmıyorum" dedi Arsen. "Ama burada tutabildiğim kadar tutacağım."

Ayrılacakları yere geldiğinde Rein durdu.

"Ben buradan odama gideyim, senin de işlerin vardır."

"Hayır biraz vaktim var" dedi Arsen. "Benimle gelmeni istiyorum, sana bir şey göstereceğim."

"Ne?" diye sordu Rein merak ederek.

"Geçen sefer verdiğim sözü yerine getireceğim. Gel, bu taraftan."

Rein onun neyden bahsettiğini anlamasa da yapacak başka işi olmadığından peşinden gitti. Theo amcası tek dolaşmasını istemiyordu bu yüzden Arsen'le olduğundan ona kızmazdı. İki kat yukarı çıkıp sağa döndüklerinde iki askerin beklediği geniş bir alana çıktılar. Rein bu tarafa daha önce gelmemişti. Sarayın orta kısmını oldukça iyi bilse de doğu ve batı bloklarını pek bilmiyordu.

"Burası ne?" diye sordu Rein.

"Saleran'ın geçmişi" dedi Arsen duvara sıralanmış tabloları göstererek. "Diana'yı merak ettiğini söylemiştin, ben de sana bir ara gösteririm demiştim."

Rein onun söz diyerek ne dediğini şimdi anlamıştı.

"O kadar da önemli değildi" dedi Rein gülümseyerek. Böyle bir yer olduğunu Mel amcasından duymuştu ama karısını ve kızını görünce üzülür diye gelme teklifini geçiştirmişti. "Unutmuşum bile."

"Ben unutmadım ama, gel bakalım" diyerek kolunu onun omzuna attı ve ilerletti Arsen. Baştan başlayarak Saleran'ın krallarını ve kraliçelerini kısaca tanıttı ona. Çok kişi olduğundan bazılarının sadece ismini söyleyip geçmişti. Sonunda Mel amcasının babasını gördüklerinde güldü Rein. Babası Mel amcasına çok benziyordu.

"Çok benziyor" dedi Rein.

"Tıpatıp aynısı" dedi Arsen de gülümseyerek. "Ama karakter olarak birbirlerine çok zıtlarmış. Onun kral olduğu dönem Saleran'ın karanlık dönemlerinden biri sayılır. Neyse ki Kral Melioth tahta geçtiğinde her şey düzeldi."

"Bilmiyordum.." dedi Rein şaşırarak. "Bir kere Mel amcaya sormuştum babasını ama onu boşver deyip annesini anlatmıştı. Bu yüzdendi demek.."

"Babasının aksine kraliçe mükemmel biriymiş" dedi Arsen hemen yandaki tabloyu göstererek. Çizen kişi çok güzel çizmişti. Babasının tablosunun aksine annesinin tablosunun özenle ve sevgiyle çizildiğini Rein bile anlamıştı. Mel amcasının annesi de en az Mel amcasının karısı kadar güzeldi. Şimdiye kadarki kraliçe tablolarının arasından en güzeliydi.

"Çok güzel."

"Öyle.." dedi Arsen. "Sırada Kral Melioth ve Kraliçe Selena var. Kraliçenin heykelini görmüşsündür bahçede."

"Evet.." dedi Rein Mel amcasının tablosunu geçerek. Onun tablosunu incelemesine gerek yoktu zaten kendisi canlı kanlı yanındaydı. "Çok güzel.."

Rein Selena'nın heykelinin mükemmel olduğunu düşünmüştü ama tablosu daha bir mükemmeldi. Buraya kadar olan tabloların aksine canlıymış gibiydi. Ve güzelliği kağıt parçasında bile parlayarak kendini belli ediyordu. Arsen ona seslenene kadar tabloya bakakaldığını fark etmemişti Rein.

"Son iki kraliçenin ve son prensesin güzelliği tüm dünyada dilden dile dolaştı, duymuşsundur belki?"

"Evet duydum" dedi Rein. "Haklılar ama, keşke kendisiyle tanışma şansım olsaydı.."

"Prenses Diana için de aynı şeyi söyleyeceğinden eminim" dedi Arsen. "O üçünün arasında en popüleriydi."

Arsen kenara çekilip son tablo için Rein'e yer açtığında Rein istemeyerek de olsa yana kayıp gözlerini kaldırdı ve ünlü Prenses Diana'ya baktı.

Tabloya baktığında ağzının istemsizce açıldığını ve tüm vücudunun titrediğini fark etmemişti. Kendisinin gözleri tablodaki genç kızın gözlerinde takılı kalmıştı. Çizen kişinin epey çaba sarf ettiği belli olan gözler.. Rein'inkine çok benziyordu. Ama Rein'i şaşırtan ve ürperten onun güzelliği ya da gözlerinin benzerliği değildi.

Onu ilk gördüğü an tüm vücudunda dolanan tanıdıklık hissi ve özlemdi. Tablodaki prensesin yüzü sanki tablonun içinden çıkacakmış da Rein'e sarılacakmış gibi sevgiyle doluydu. 

"Ne oldu Rein? İyi misin?" diye sordu Arsen onun düşüncelerini bölerek.

"İyiyim.." dedi Rein ağzını zorlukla açarak.

"Ağlıyorsun..?"

Rein elini yüzüne götürdüğünde eli ıslanmıştı. Hızlıca yüzünü sildi.

"Yok bir şey, ben sadece.. onun için üzüldüm" dedi Rein. Tablodaki kadının bulanık bir şekilde hatırladığı annesine benzediğini söylememişti. 

"Ah.. evet. Diana bir sır" dedi Arsen de üzgün bir sesle. "Tek umudumuz bir yerlerde mutlu olması."

"S-Sen onu tanıyor muydun?"

"Çok yakından değil ama çocukluğumda birkaç kere karşılaşmıştım. Ailemin beni onunla evlendirme gibi bir düşüncesi vardı ama Kral, kızı Diana'yı kesinlikle onun istediği biriyle evlendireceğini söylemişti."

"Sen üzülmedin mi böyle olunca?" diye sordu Rein merak ederek.

"Üzüldüm dersem yalan söylemiş olurum" dedi Arsen. "Çünkü ben de Kral Melioth gibi aşka inanan biriyim ve her kadının sevdiği, sevildiği kişiyle evlenmeyi hak ettiğini düşünürüm."

"O yüzden mi henüz evlenmedin?" diye sordu Rein. Karşısındaki resimden uzaklaşmak için Arsen'e odaklanmaya çalışıyordu. Gözlerini resimden ayırmak çok zordu ve baktıkça da kötü hissediyordu. Onu, hatırlayamadığı annesiyle karşılaştırmamalıydı.

"Yani.." dedi Arsen gülerek. "Biriyle bunları konuşmak biraz garipmiş, daha önce kimseyle bu kadar açık konuşmamıştım."

"Öyle.." dedi Rein dalgınca. Gözleri tekrar resimdeki prensesle birleştiğinde huzursuzca kıpırdandı. Sanki bir şeyler yanlıştı.

Böyle olmamalıydı..

Rein'in kafası hissettiği duygularla iyice karışmıştı. Bir şeyler gözünün önünde birleşmeye çalışıyordu ama olmuyordu. Aksine daha da çok dağılıyor gibiydi. Rein kulaklarının arkasından tüm başına yayılan keskin acıyla derin bir nefes aldı. Her seferinde böyle olmasından bıkmıştı.

Neden sadece hatırlayamıyordu ki? Annesini, geçmişini düşündüğü her sefer acı çekmek zorunda mı kalacaktı?

"İyi misin sen?"

Arsen'in sesini kolunu tuttuğunda duymuştu Rein. Kendini toplamaya çalışarak ona baktı. Arkasında duran askerler de gözlerini Rein'e odaklamıştı.

"İyiyim.." dedi Rein yutkunarak. Acıdan bedeni kasılmıştı.

"Rengin soldu" dedi Arsen onu kolundan çekerek. Yüzü endişeyle gerilmişti. "Gel sana oturacak bir yer bulalım."

Rein istemeyerek de olsa Diana'nın resmine bir kez daha baktı ve Arsen'in yönlendirmesiyle sağa döndü. Hemen yanında olan Yuran'ın rahatlatıcı toprak kokusu bile acısını bastıramamıştı hatta başının acısına bir de göğsünün sıkışması eklenmişti. Sanki birileri Rein'in kalbini atmasın diye sımsıkı kavramıştı. Elleri kalbini sıkıştıran görünmez elleri engellemek için göğsüne doğru gittiğinde gözleri karardı.

Rein kasılan bedeniyle adım atmaya çalıştığında karanlığa gömülmeden hemen önce Arsen'in bağırarak adını söylediğini duymuştu.

 "Rein!!?"  


****


"Ne oldu?" diye sordu Theo kapıda bekleyen Arsen'e. Hemen arkasındaki Cynan odaya girmek istediğinde Arsen'in muhafızları önüne geçerek onu engellemişti.

"Bırakın geçsin" dedi Arsen bıkkınca. Cynan içeri girdikten sonra Theo'ya dönerek konuştu. "Resimlere bakıyorduk sonra yüzünün rengi falan soldu, dinlensin diye oturtmak istedim ama orada bayıldı. Kralı endişelendirmek istemediğim için sizi çağırdım."

"İyi yapmışsınız." diye sordu Theo nefesini düzene sokmaya çalışarak. Rein bayıldı deyince apar topar gelmişlerdi. "Resimlere bakıyorduk mu dediniz? Ne resmi?" 

Rein'in bayılmalarının duygusal değişimlere bağlı olduğunu az çok anlamıştı ve bu resim konusunda içinde kötü bir his vardı.

"Saleran'ın kraliyet ailesini gösteriyordum" dedi Arsen. "En son Diana'nın resmine baktık, ondan sonra bayıldı işte."

Diana'nın resmi dediği an Theo'nun düzenleyemediği nefesi tekrar kesilmişti. Rein öğrenmesin diye her şeyi yaparken Prenses Diana'nın tek resmini unutmuştu.

"O resim Melioth'un odasında değil miydi?" diye sordu Theo güçlükle yutkunduktan sonra. Arsen neden böyle bir şey sorduğunu anlamaz gibi bakınca devam etti. "Yani ben öyle sanıyordum?"

"Odasındaydı ama Rein'le tanıştıktan sonra oradan çıkardı ve isteyen herkesin görmesine izin verdi. Boş ver şimdi bunları, Rein'in nesi var ona bak."

Theo ona başını sallayarak korumaları geçti ve odaya girdi. Arsen Rein'i Jaysen'ın yanına getirmişti. Kral Melioth Jaysen için özel oda ayarladığından oda Cynan, Jaysen ve beyaz yatakta uyuyan Rein dışında boştu. Yuran ve Raviel'i saymamıştı. Onlar Rein'in yatağının iki yanında kıpırdamadan bekliyordu.

"Her şey normal" dedi Jaysen o sormadan. "Öncekilerde olduğu gibi bizim uyandıramayacağımız derin bir uykuda. Bedenini tehdit eden bir şey yok. Kendiliğinden kalkacaktır."

"Teşekkürler Jaysen" dedi Theo minnettar bir şekilde.

"Ne olduğunu bilmeden sadece bu kadar yardımcı olabilirim" dedi Jaysen. "Hala söylemeyi düşünmüyor musun?"

"Biraz daha zaman ver" dedi Theo. "Sana sonra anlatacağım."

"Öyle olsun.." dedi Jaysen surat asarak. "Konuşacaklarınız vardır herhalde, ben çıkayım da Lord Arsen'e her zamanki açıklamamı yapayım."

"Ona güvenebilirsin" dedi Cynan, Jaysen odadan çıktıktan sonra. "Ne olduğunu anlamasa bile Rein için elinden geleni yapıyor."

"Anlatacağım bir ara" dedi Theo. "Düşünecek şeylerim azaldığında tamam mı? Ama şimdi bunları geçelim, daha büyük sorunlarımız olabilir."

"Ne oldu?" diye sordu Cynan.

"Rein Diana'nın resmini gördükten sonra bayılmış" dedi Theo endişeyle. Sesi alçaktı. Uyuyor olsa da Rein'in bunları duymasını istemiyordu.

"Sence.. anladı mı?" dedi Cynan da aynı endişeyle. Cynan onun annesinin kim olduğunu öğrenmesinden çok, onu sakladığı için kendisine vereceği tepkiden korkuyordu.

"Bilmiyorum" dedi Theo. "Uyandığında-"

"Onu görünce ağladı."

"Ne?" diye sordu Theo sözünü kesen Yuran'a.

"Resmini görünce ağladı" dedi Yuran tekrar. Theo şaşkınlıkla ona baktıktan sonra eliyle saçlarını karıştırdı.

Korktuğu başına gelmişti. Rein uyanınca ona durumu nasıl açıklayacaktı? Ya Rein Melioth'a söylemeye karar verirse.. o zaman ne yapacaktı? Melioth'un ona inanmaması mümkün bile değildi ki! Theo'nun gözünde çıkacak kargaşa canlandı.

Bu durumda ortalık çok fena karışacaktı.

"Baba.. baba!"

"N-Ne?" diye sordu Theo irkilerek.

"Şu yüz ifadeni düzelt" dedi Cynan. "Hatırladığından emin değiliz."

"Düşük bir ihtimal.." dedi Theo yüzünü buruşturarak. "Olacakları düşünebiliyor musun?"

"Düşünmemeyi tercih ediyorum" dedi Cynan. "Rein durumu anlayacaktır."

"Ona şüphem yok ama.. ama bize olan öfkesi onu yanlış yönlendirebilir."

"Öyle olmaması için uğraşacağım" dedi Cynan kararlı bir sesle. Theo oğlunun gözlerindeki endişeyi görebiliyordu. Endişesine rağmen durumla baş etme yeteneği ona gurur veriyordu. Mükemmel bir evlada sahipti.

Kapı yavaşça açıldığında element perileri görünmez olmuştu. Theo da oğlunun yanına ilerleyip içeri giren Jaysen ve Arsen'e baktı.

"Krala söylemeli miyiz?" diye sordu Arsen.

"Hayır, hayır.." dedi Theo sakin konuşmaya çalışarak. Rein uyanır uyanmaz Melioth'u görmemeliydi. Önce Theo ile konuşmalıydı. "Onu boşuna endişelendirmemize gerek yok. Rein kısa sürede kalkacaktır."

Arsen endişeli ve kararsız gözlerle bir süre yataktaki Rein'e baktıktan sonra başını salladı.

"Öğrendiği zaman kızacaktır" dedi Arsen.

"Öğrendiği zaman gerekli açıklamayı ben yaparım" dedi Theo. "İsterseniz siz gidin. Uyandığında size haber gönderirim."

Arsen gittikten sonra sessizce beklediler. Theo'nun aklında neler olacağına dair onlarca sahne canlanıyordu ve onların nerdeyse çoğunun sonu onlar için kötü bitiyordu. Odanın içinde bir oraya bir buraya yürürken ne kadar zamanın geçtiğini bilmiyordu. Cynan'ın kendisine seslenmesiyle durdu ve Rein'e baktı.

Uyanıyordu.

Theo yatağın yanına yaklaşarak nazikçe ona seslendi.

"Rein oğlum?"

"Theo amca.."

"Buradayız, oğlum. Nasıl hissediyorsun?" diye sordu Theo normal davranmaya çalışarak.

"Başım ağrıyor" dedi Rein mırıltıyla. Jaysen içerdeki dolaplara yöneldiğinde Theo onun ağrı kesici bir şeyler hazırlayacağını anlamıştı. Doğrulmaya çalışan Rein'e Cynan'la beraber yardım etti. Rein oturunca biraz daha sersemliğini üzerinden atmıştı.

"Yine neden oldu!?" dedi cansız bir sinirle.

"Bilmiyorum.." dedi Theo tereddütle. Rein Diana'dan bahsetmediğinden umutlanmıştı. Oğluyla göz göze geldiğinde onun da aynı şekilde düşündüğünü anladı.

Hatırlamış olsaydı ilk söyleyeceği cümle 'Annem Diana'ymış, bana neden söylemediniz' tarzında bir şey olurdu.

Jaysen hazırladığı şeyi içmesi için Rein'e uzattığında Theo konuştu.

"Odandan çıkmayacağını sanıyordum?"

"Üzgünüm Theo amca" dedi Rein gözlerini ayakta duran Theo'ya dikerek. Onun hala doğduğu zamanki masum bakışlara sahip olması Theo'yu her zaman yumuşatıyordu. Ona kızması mümkün değildi. "Beni yemeğe çağırdılar, hayır dedim ama çok ısrar ettiler. Orada da Arsen'le karşılaştım. Böyle olacağını hiç düşünmemiştim, kendimi iyi hissediyordum."

"Seni odaya kapatmayı ben de istemiyorum" dedi Theo. Rein'in hiçbir şey hatırlamadığından şimdi emindi. Bu onun omuzlarından dünyanın yükünü kaldırmıştı. "Sıkıldığının farkındayım ama böyle şeyler yaşanmasını da istemiyorum. Yanında bizden biri yokken-"

"Baba.." diyerek onun sözünü kesti Cynan. "Bunu sonra konuşuruz. Henüz kendinde değil, fazla yorma."

"Haklısın" dedi Theo Rein'e bakarak. Ne yapacağını şaşırmıştı. Cynan'ın ondan daha kontrollü olması iyi bir şeydi. "Cynan seninle kalsın ben gideyim. Sen biraz dinlen."

Theo onun saçlarını hafifçe okşadıktan sonra ayağa kalktı.

"Theo amca.." diyen Rein onu durdurmuştu.

"Efendim?" dedi Theo gülümsemeye çalışarak. Cynan'ın da kendisi gibi gerildiğini fark etmişti.

"Annem.. yani.. benim annem.."

"Evet?" dedi Cynan onun yavaş konuşmasını bölerek. Theo oğluna kaşlarını çatarak baktı.

"Prenses Diana.. anneme benziyor mu?" diye sordu Rein fısıltıyla. Theo onun asıl sormak istediği şeyi anlamıştı. Gözleri kararsız bir umutla onun gözlerine bakıyordu. Theo ona 'annene benzemiyor ta kendisi' demek ve ondaki boşluğu doldurmak istese de Dhakear'a verdiği sözü bozamazdı.

"Benziyor" dedi başını sallayarak.

"Öyle mi.." dedi Rein zayıf bir sesle. Gözleri odada gezindi. Theo onun gözlerinin dolduğunu görmüştü. Hatırlamasa da annesinin o olduğunu hissetmiş olabilirdi. Ve Theo'nun ona o annen değil demesi.. onu hayal kırıklığına uğratmıştı.

"Öyle mi.." dedi Rein bir kez daha. "İsimleri de aynıymış.."

"Neyse biz çıkalım da sen biraz dinlen" dedi Theo dayanamayarak. Rein'i böyle gördükçe gerçeği saklamak daha da zorlaşıyordu. Cynan'ın da böyle hissetmesinden korktuğu için şimdi onu da uzaklaştırmak istemişti. "Jaysen seninle kalır."

"Tamam" dedi Rein gözlerini kapatarak. Theo Cynan ile birlikte sessizce odada çıktı.

"Bu konuda artık daha dikkatli olmalıyız" dedi Theo. "Annesini hatırlamamalı. En azından buradayken değil."

"Diana'yı merak edecektir" dedi Cynan. "Onun hakkında soru sormasını engelleyemeyiz."

"Burada fazla bir işimiz kalmadı" dedi Theo. "Ortalığı toplayalım ve bir an önce eve geri dönelim."

"Phandor'u araştırmayacak mıydın?" dedi Cynan neredeyse duyulmayacak bir sesle.

"Araştırıyorum.." dedi Theo da sessizce.

O iş için çoktan güvendiği iki kişiyi görevlendirmişti. Onları izleyip ona rapor veriyorlardı. Ama şu anda elinde hiçbir şey yoktu. "Bu daha önemli.. Bunları odamda konuşuruz, şimdi işimizin başına dönelim. Ben önden gideyim sen Rein için bizimkilerden birilerini bul, onları kovana kadar başında beklesinler."

Theo oğlunu gönderdikten sonra hızlı adımlarla apar topar çıktığı geniş salona döndü. O ve Cynan çıkınca ara verdiklerinden salon yarı yarıya boştu. Theo hala yerinde oturan Kral Leonard'ın yanına geçti.

"Bir sorun mu var Theo?" diye sordu Kral Leonard.

"Yok, her şey yolunda."

Leonard bunu yeterli bulmuş ve ona başka soru sormamıştı. Kral Melioth gelene kadar Leonard Theo'ya yapacakları ticaret antlaşmalarında kafasına takılan yerleri söylemiş ve maddeleri değiştirmesini istemişti. Olanların sonucunda Phandor'la olan birçok antlaşmayı ya iptal etmişler ya da kısıtlamışlardı. Saleran da aynısını yapmıştı. Karşılıklı yapılan ticaret antlaşmalarını ise üstünlük onlarda olacak şekilde düzenlemeye almışlardı. Phandor bu durumdan memnun olmasa da karşı çıkamıyordu.

Kral Melioth ve Lord Arsen geldiğinde herkes toparlanmaya başlamıştı.

"Hallettin mi işini?" diye sordu Melioth Theo'nun yanında durarak.

"Evet" dedi Theo. Arsen'in huzursuzca kıpırdandığı gözünden kaçmamıştı. Melioth'dan bir şey sakladığı için rahatsız olmalıydı.

"İyi. Cynan nerede?"

"Benim odamdan bir şey almaya gitti" dedi Theo'nun yanındaki Kral Leonard.

Melioth'un oğluna farklı bir ilgi gösterdiğini biliyordu. Bu Rein'in ona olan yakınlığından kaynaklanan bir şey değildi, oğlunun kendi özellikleri ile elde ettiği bir şeydi. Toplantılar sırasında Cynan'ın fikrini sık sık sorması ya da Cynan bir şey dediğinde hemen onaylaması bunu açıkça belli ediyordu. Cynan istese Saleran'da Melioth'un en güvendiği kişi olabilirdi. 

Neyse ki oğlunun burada bir gelecek düşündüğü yoktu. Theo tek yakını olan oğlunu yanından ayırmak istemiyordu.

"Ah Theo.." diyerek dalgınlığından çıkardı onu Melioth. "Akşam Pathenia gelecekmiş. Bana mühürletilmesi gereken şeyler varmış da senin de burada olduğunu duyunca kendisi de gelmek istemiş. Haberin olsun."

"Pathenia?" dedi Theo şaşkınlıkla. "Baş büyücünüz olan mı?"

"Evet" dedi Melioth. Theo yüzünü ifadesiz tutmaya çalışarak başını salladı.

Bir bu eksikti, diye düşündü. İşler şimdi sarpa saracaktı.


Continue Reading

You'll Also Like

272K 31.8K 72
"Sonuna karşı çık ya da öl." Kaderinde ölüm yazılı olan kötü bir karakterin içerisinde doğmadan önce tercihlerin hayatı bu kadar etkilediğinin farkı...
7.4K 331 33
İnternette dolaşırken "İmam Hatiplileri Deist Yapan 27 Soru" diye yazılar gördüm. Bir profesörün makalesinin içindeki anket sorularının çeşitli sitel...
3.6M 299K 82
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...
575 64 11
Unutulmuş bir tanrı. Göğün en tepesinden geliyor... İsmini verdiği ve özünden uzaklaşmış milleti için. Tek bir düşüncesi var. İntikam. Gök Tengri tüm...