Fırtına Çiçeği

By Elizabethstark1

16.2K 1.6K 1.2K

Kalplerin Kraliçesi, Demir Leydi, Bir Cadı ve sonunda bir İmparatoriçe. Bir zamanlar bende saftım ve masumdum... More

Görüş
Ayaklar Altına Almak
Masum ve Güzel
Af Dilemek
Masumiyetin Ölümü
Düğün
Çürük Kalp
Bir An
Av, Avcı ve Cadı
Ejder Lordu ve Cadı
Ateş gibi
Gizli İşler
Benden Korkun !
Durdurulmaz Güç
Hayallerden Gerçeğe
Zehirli
Kabus değil, Gerçek !
İçimdeki Canavar
Kraliçelikten İmparatoriçeliğe
Bir Yabancı
Kaos
Zavallısın
İzin Vermeyeceğim!
Bedeller
Ulu İmparatoriçe
Anlamak
Geçmişle Hesaplaşma
Sonsuz Kış (Final)

Vicdan ve Yemin

405 45 32
By Elizabethstark1

Uzun bir aradan sonra merhaba! Okuldan dolayı ara ara oluyor. :) Üzgünüm.
Bölüm şarkısıyla iyi okumalar!
Ve mutlaka yorum gelsin.

----

Aşçının cesedine bir tepki olmamıştı. Duyduğuma göre kızları da, saraydan atılmıştı. Adrian, anlaşılan benden sıkılmış olmalı ki kanlı mesajıma cevap vermemişti. Kendisi bilirdi. Kyran ile düzgüce ilgileniyordum ve çocuklara onun bu durumundan bahsetmemiştim. Bilselerdi, üzülürlerdi ve Adrian'a olan öfkeleri artardı. Çocuklarımı bu meseleden uzak tutacaktım.

Balkon keyfi yapıyordum. Hava güzeldi ve hiçbir bulut yoktu. Umut dolu bir gökyüzüydü ama içimde bir sıkıntı vardı. Elimdeki içeceği içesim bile gelmiyordu. Sürgün sürem boyunca ilk defa içim bu kadar huzursuzdu. Cam kristal bardağı tam ağzıma götürecekken, bardak elimden kaydı ve düştü. O sırada başka bir görüntü geldi.

Ormanlık bir alandaydım. Karşımda bir genç vardı ve sırtı bana dönüktü. Darien'in kıyafetleriydi fakat uzaktan Darien'e benzemiyordu. Genç, kendisine saldıranlarla dövüşüyordu. 6 kişiye birden cesurca savaşıyordu ama bu altılı onunla dalga geçiyor gibiydiler. Bu oyundan sıkılmış olmalılardı ki, birden gence daha sert saldırdılar ve üç kişi onu tuttu. Diğer üçlü ise, zor zapt edilen gence hançer batırıp, batırıp çıkarmışlardı. Daha sonra gencin bedenini bırakmış ve kaybolmuşlardı. Çocuk ölecekti. Bunu hissetmiştim.

Daha sonra başka bir genç gelmişti. Aslında kıyafetleri tanıdıktı. Evet, Felix'in kıyafetleri! Fakat o kıyafetin içindeki vücut Felix değildi. Ne biçim bir görüştü? Yoksa zihnim bir oyun mu oynuyordu? Tek hissettiğim öfkeydi. Acıyla karışmış bir öfke vardı.

Kendimde geldiğimde titremiştim. Yerdeki kırık parçalar vardı ve kan gibi yayılan kırmızı sıvının üstüne gelişi güzel dağılmışlardı. İçimdeki daralma artmıştı. İçim içimi yiyordu. Ayağa kalktım ve dışarı çıktım. Bahçede Valor ve Kyran vardı. Hararetli bir konuşma içindelerdi. Kyran'ın öfkesini hissediyordum. Hatta yoğun bir acı vardı. Bu acıyı en son Felix'i öldüğünü öğrendiğimizde hissetmiştim. Yanlarına geldim.

" Neler oluyor?" dedim sertçe ve ikisi bana baktı.

Kararsız bakışlarla bana bakıyorlardı. Bana söyleyip, söylememe arasında kararsızlardı. İçgüdülerim bunun kötü bir haber olacağını söylüyordu.

Valor " Leydim, saraya gitmeniz gerekiyor."

" Neden? Kyran gelecek mi?" dedim.

Kyran " Ben arkanızdan geleceğim ama senin acil gitmen gerekiyor. Tarafımızdakiler özellikle senin hemen gelmeni istemiş."

" Neden saraya gidiyorum? Haftaya gitmem lazımdı?"

Valor " Lütfen serinkanlı olun. Prenslerimizden biri suikastte uğradı ve öldü." Dedi ve kalbimin durduğunu hissettim.

" Ne?" diye bağırdım.

" Prens Darien mi yoksa Prens Felix mi, bilmiyoruz. Tek bildiğimiz bu suikasti İmparator'un düzenlediği. Çünkü suikastçiler de, İmparator'un Ejder simgesi olan bezlerle yüzlerini bağlamışlar."

" Yalan söylüyorsun! Benim oğullarımı öldürecek kadar benden nefret etmiyor! Onun sorunu, benimle evlatlarımla değil! Hem kendi büyüttüğü oğlumu öldüremez ki." dedim acı içinde.

Kyran " Ne yapmış olursa, olsun. Adrian bunun bedelini fazlasıyla ödeyecek." dedi soğuk bir sesle.

" Ben buna inanmıyorum. Adrian, benim kadar canavarlaşamaz, o masumiyetini korudu." Diye fısıldadım.

" Bende buna inanmak istiyorum."

Valor " Araba hazır, gidelim."

" Kızlarıma bir şey dediniz mi?" dedim.

Kyran " Bir şey bilmiyorlar. Siz gidin." Dedi ve Valor ile gittik.

At arabasında hızla gitmek için dua ediyordum. Gördüğüm görüş, gerçekleşmişti. Belkide oğlumuun ölüm anını görmüştüm. Ah, bu gerçek olmamalıydı. Adrian, benim biricik oğluma kıymamalıydı. Neden yapmıştı ? Neden? Darien veya Felix'in canını neden almıştı? İçim yanıyordu ama ağlayamıyordum. Belkide buna hala inanmadığım içindi. Adrian'ın çocuklarıma dokunmazdı bu kadar gaddarlaşamazdı.

Arabadan indim ve Valor ile bizi bekleyen askerleri takip ettik. Büyük bahçeye gelmiştik. Sağ ve sola ayrılan saray çalışanları diz çökmüş ve başları eğikti. En uçta ise yatan birisi vardı. Her şey gerçekti. Bir kâbus değildi. Yavaş adımlarla ilerledim. Attığım her adım, kalbimi donduruyordu. Donmuş olan kalbimi, daha da katılaştırıyordu. Sonunda gelmiştim. Eğildim ve yüzünü açtım.

Karşımda Felix'in yüzü vardı. Uyuyor gibiydi. İpek kumaşı biraz daha açınca, üstünde Darien'in kıyafetlerini gördüm. Gözlerim yaşarmıştı ve derin bir nefes aldım. Ellerim, yanağına gitti. Soğuktu. Buzdu. Acaba kalbimin soğukluğu, benim bebeğime mi yansımıştı?

" Felix! Bir tanem, bak annen geldi. Kalk, hadi! Uyan, lütfen. Lütfen, uyan ve bana yanaklarındaki sıcaklığı hissetir." diye fısıldadım ve yaşlarım yanaklarımdan süzüldü.

Gözlerim bedeninde dolaştı. Görüşümdeki gibi, hançer yaraları ile doluydu. Kan leke leke yayılmıştı. Tekrardan gözlerim yüzümdeydi. Hayır, hayır bu gerçek değildi. Bunca insan Felix'in ölümü için toplanmış olamazdı. Felix kalkacaktı. El ele tutuşarak çıkacaktık.

Fakat olmadı. Ne kadar beklersem, bekleyeyim Felix o mavi gözlerini açmadı. Hafifçe onu dürttüm. Yine bir şey yoktu. Kafamı göğsüne yasladım. Kalbi atmıyordu. Hayır, olamazdı.

" Felix, ne olur uyan! Yalvarırım, kalk ayağa. Kalk ki, sana bu yapılanların hesabını soralım." dedim ve cevap gelmeyeceğince hıçkırarak ağlamaya başladım.

Hıçkırıklarım boğazımda düğümleniyor ve cam gibi batıyorlardı. Acı acı bağırmak, ağlamak derin üzüntümün bir kısmını yansıtıyordu.

" Felix! Felix, uyan!" diye bağırıyordum ve bir mucize gerçekleşmiyordu.

Çevremle iletişimim kesilmiş gibiydi. Hiçbir şey hissetmiyordum. Ölen Felix değildi, bendim. Bağırışlarım, hıçkırıklarım ile yeri göğü inletiyordum. Ardından bir eli omzumda hissettim. Hangi cüretle beni Felix'ten ayırmaya kalkışabilirlerdi? Bebeğimin güzel kokusunu son kez içime çekerken, nasıl bir el buna müdahale edebilirdi ? Kafamı kaldırdım ve elin sahibine baktım. Valor, gözleri dolu bir şekilde bana bakıyordu. Yanakları ıslaktı.

Valor " Leydim, odanıza çekilmelisiniz. Acınız havayı etkilemiş olmalı. Hava karardı ve şiddetli bir rüzgâr var. İmparator hastalanmamanızı istiyor. Bakın, şurada kendisi." dedi ve gökyüzüne baktım.

Hava kararmıştı. O pırıl pırıl umut dolu mavilik gitmiş, yerine hastalıklı gri gelmişti. Ardından o adama baktım. Orada dikilmiş ve yüzündeki en soğuk ifadeyle bana bakıyordu. Gözleri onunda yaşlıydı. Onun ağlamaya hakkın yoktu! Kendisi öldürmüştü. Kendi evladını öldürmüştü! Valor'un desteği ile ayağa kalktım ve Adrian'a doğru koştum. Ardından yüzüne tokat attım. Sonrada ağlayarak göğsünü yumruklamaya çalıştım. Tüm öfkemi, hıncımı yansıtmaya çalışıyordum.

" Seni aşağılık köpek! Nasıl oğlumu öldürürsün? Hangi hakla oğlumu benden alırsın? Ben, İmparatoriçe'den nasıl alırsın?" diyerek yumrukluyordum.

Sonunda Valor aldı beni. Adrian duygusuzca bana bakıyordu. Felix, Adrian'a benzemiyordu ki! Onun kalbi, Adrian'dan daha masumdu. Daha saftı.

" Biliyor musun, senin Felix'e ağlamaya hakkın yok çünkü onu sen öldürdün. Tebrik ederim, bir evlat katili oldun! Zalimlikte beni geçtin." dedim ve Adrian'ın bir şey demesini beklemeden oradan ayrıldık.

Saraydan ayrılmadan önceki odamdaydım. Odada Kyran beni bekliyordu. Peşimden gelmişti. Birbirimize sarıldık ve ağladık. Aynı acıyı ikinci defa yaşıyorduk. Nasıl bir lanetti bu? Nasıl? Aynı adam, bu acıyı bana nasıl ikinci defa yaşatabiliyordu? İkinci acı, ilkine göre nasıl daha büyüktü?

Kyran " Darien'in yanına gittim ve olayın aslını öğrendim. Adrian, aslında Darien'i öldürmek istiyormuş."

" Neden?" diye fısıldadım.

" Çünkü hala bizi savunanlar, Darien'i çevresine toplanmış. Bir odak noktası olmuş. Halk Darien'i kurtarıcı olarak görmeye başlamış. En son, Adrian ile dışarı çıktığında Adrian'dan ziyade Darien ilgi görmüş."

" Neden benim oğullarıma zarar vermek istiyor ?" dedim ağlayarak.

" Bunu Felix öğrenmiş. Adrian ile Efendi Yangan'ın bu suikast konuşmalarını dinlemiş. Planda ava çıkılacak ve orada öldürelecekmiş. Felix bu oyunu Darien'e anlatmamış. Felix şaka yapmak istediği için kıyafetleri değiştirelim demiş. Bunu gizlice yapmışlar. Ardından Felix ve Darien maske takarak ayrılmışlar. Darien'in kıyafetleri ile görülünce, suikastçılar Felix'e saldırmış."

" Orada oğlum kendini savunamadı! Altıya birdi. Gördüm o anı, Kyran. Gördüm!"

" Felix, Darien'i yanlış bir yere yönlendirmiş ve kendisini orada beklemesini söylemiş. Gelmeyince aramış ve onu uzakta dövüşürken duymuş. Geldiğinde kanlar içindeki bedenini bulmuş. Son sözü ise annem verdiğim sözü tuttum, kardeşlerimi korudum olmuş." dedi ve derin bir nefes aldı.

" Kardeşlerini çok seviyordu. Onlarla büyümemiş olmasına rağmen sevgisi büyüktü."

" Darien bağırınca, Adrian ve adamları gelmiş. Herkesin yüzü şok olmuş. Ardından Darien abim öldürüldü dedi.Efendi Yangan'ın yanlış kişi öldürüldü, efendim demesi ve Adrian'ın ben evlat katili oldum demesiyle her şey gün yüzüne çıkmış. Saraya döndüklerinde Adrian Darien'e seni öldürmek istedim diye de itiraf etmiş."

" Herkes gerçek hikâyeyi biliyor mu?"

" Evet. Adrian'ın bir akraba katili olduğu biliniyor. Dışarıda büyük bir öfke var. Açıkçası senin öfkende havaya yansıdı."

" O an, o bedeni gördüğümde kendimi kontrol edemedim. Uyanmadı, Kyran. Bebeğim uyanmadı. Oysa bir an için uyanacağını ümit ettim. Uyanacak ve bana sarılacaktı."

" Dilerim ki, Adrian bu yaptığının bedelini ağır bir şekilde öder. Benim tahttımı alsın, beni zehirleterek öldürmeye çalışsın bunlar benim umurumda değil. Fakat sana ve çocuklarımıza zarar vermeye çalışırsa, onu yerin dibine sokarım. Geçmişte yapmadığım ölüm planını bu sefer yapar ve sefilce ölmesini sağlarım."

" Bu sefer haketti. Ölmeyi hak etti. Benim kaybedecek bir şeyim yok, Kyran. Bana daha neyin acısını yaşatabilir ki?" dedim ve Kyran parmağını dudaklarıma koydu.

" Bunları burada konuşmayacağız. Şunu bil ki, oğlumuzun kanının intikamı alınacak." Dedi ve birbirimize baktık.

Cenaze sabahtan olmuştu. Siyahlar içindeydik. Konuşmalar yapılıyordu fakat hiçbiri inandırıcı değildi. Adrian'dan mümkün olduğunca uzak duruyordum. Onu görmeye tahammülüm yoktu. Çökmüş gibi bir halide yoktu. Soğuktu. Soğuktan bir maske ile oradaydı. Bana baktığı anda, gözlerindeki acıyı görebiliyordum. Yine de affetmeyecektim. Onu asla affetmeyecektim.

Yas süresince saraydaydım. Kyran ise sürgün yerine gönderilmişti. Bugün yas sona eriyordu ve benimde evime dönme zamanımdı. Şimdi mezarın başındaydım. Yanımda Darien vardı. Bakışları suikastten sonra değişmişti. Daha sert ve acımasız bakıyordu. Defalarca abisinin intikamını alacağına dair yeminler ediyordu. Abisi, onun yerine ölmüştü ve o abisinin kanının boşa akmayacağı söylüyordu. Onu uyarmalıydım.

" Bugün saraydan ayrılıyorum. Lütfen bir çılgınlık yapma." dedim ve Darien güldü.

Darien " Anne, korkma. Aklım hala başımda ve herhangi bir çılgınlık yapmayacağım."

" Abinin intikamnı almak istediğini biliyorum ve bunun için her şeyi yapabilirsin."

" Ben abimin intikamını, o tahtta çıkarak alacağım. Bunun için nefes alıyor olmam gerek.Çılgınlıklar yaparak kendimi öldürmek niyetinde değilim."

" Bu sözleri duymak güzel, oğlum. Merak etme, ben ve baban senin arkandayız. Hak ettiğin yerde olacaksın."

" Ben sizin oğlunuzum."

" Evet, bir tanem. Sen, benim ve babanın oğlusun."

" Keşke abim ölmeseydi. O zaman onun için savaşırdık." dedi ve ağlamamak için derin bir nefes aldı.

" Hayat, onu bizden bu sefer sağlam bir şekilde kopardı. O bizim kalbimizde olacak ve bizimle oradan savaşmaya devam edecek."

" Onun yanında ayrılmasaydım, belki şu an yaşıyor olurdu. İkimiz yaralanırdık ama o tuzaktan sağlam kurtulurduk."

" Bunu bilemezsin."

" Anne, sen bizi gördün öyle değil mi?"

" Gelecek görüşü olarak değildi sadece o anı gördüm."

" Şimdi güçlü olmalıyım. Acımı demir bir kılıç yapacağım ve düşmanlarımın kalbine saplayacağım. Tıpkı senin gibi olacağım,anne." Dedi ve acı bir şekilde güldüm.

" Dikkat etmelisin. Fazla sertleşme, duygularını kaybetmene neden olabilir. Zalimleşebilirsin."

" Nasıl yani?"

" İnsanların kalbi fazla sertleşirse, duygularına ulaşması zor olur. Bu sefer çevresindeki herkese saldırmaya başlar. Bu, onu yalnızlaştırır ve acı içinde çürüterek ölümüne sebep olur."

" Anne, sen duygularını gösteren bir kadınsın."

" O kadar fazla duygularımı gösteremiyorum, oğlum. Baban ve siz varken, az çok içimdeki duygular ortaya çıkıyor. Sizin dışınızda, ben buz gibi bir kadınım. Önceden böyle değildim."

" Önceden nasıldın?"

" Çiçekleri koklamayı seven, kelebeklerle dans eden bir kızdım. Saf hayallerim vardı."

" Gerçekten mi?"

" Darien, ben her zaman buz gibi bir kadın değildim. Yaşam beni bu hale getirdi. Pişman mıyım? Hayır! Yine olsa, yine yapardım."

" Peki, nasıl hayallerin vardı?" dedi ve güldüm.

" Şu hayatımda en çok nefret etttiğim adamla evlenecek ve çocuklarımız olacaktı. Ben kraliçe olacaktım. Ne kadar saf hayaller, değil mi? Şu an hayat beni bambaşka bir noktaya getirdi."

" Üçünüzün hikâyesini biliyorum. Valor amca, anlattı. Gerçekten Adrian'ı sevdin mi?"

" Evet, sevdim. Ben onu çok sevdim. Ona olan aşkım masumdu. Ona olan aşkımdan dolayı, onu kurtarmak için yalanlar söyledim."

" Söylemeseydin, neler olurdu sence?"

" Teyzelerin hayatını kötü bir duruma sokardım. Deden ölürdü, Adrian da ölürdü. Ben ise, babanın metresi olurdum. Babanın babası, benim bir hainin kızı olarak kraliçe olmamı istemezdi."

" Yaptıklarından pişman mısın?"

" Hayır. Yine olsa, yine yapardım. Hayat, bana pişman olmamayı öğretti. Beni acımasızlaştırdı, sertleştirdi."

" O eski halini özlüyor musun?"

" O öldü ve ben onu özlemeyi beceremiyorum. O kız saf ve temizdi. Ben ise, değilim. Ben kirlendim. Beyaz elbisem, kan çiçekleri ile süslendi."

" Masal gibi bir hayatın var."

" Her masalın bir bitişi var ve ben masalımın sonunu bilmiyorum. Neyse, artık içeri girelim. Hava soğuk ve hastalanmamalıyız."

" Abim öldüğünden beri havalar soğudu."

" Baharın gelmesi gecikti. Kış daha da uzadı." dedi ve beraber içeri girdik.

Çocuklarımla vakit geçiriyordum. Adrian'ı görmek veya duymak beni tiksindiriyordu. Evladımı öldüren bir katille yan yana gelmemeliydim. Fakat beni çağırmıştı. Beni bir zamanlar yatak odam olan odanın balkonuna çağırmıştı. Yanına geldiğimde revansımı yaptım ve bana gösterdiği yere oturdum. Yüzüne bakmıyordum. Gözlerim gri bulutlardaydı. Kar fırtınasının olacağına haber veriyordu. Adrian ise, beni inceliyordu. Duygularında acı çoğunluktu. Acının derinliğinde boğuluyor gibiydi.

Adrian "Konuş benimle. Kız, bağır, çağır hatta küfret! Ama ne olursun, beni susarak cezalandırma."

" Aramızda ne yazık ki, konuşacaklar kelimeleri tükettin. Bırak seninle konuşmayı, seninle aynı yerde bulunmak bile istemiyorum." dedim soğuk bir sesle.

" Bunların olmasını asla istemezdim."

" İstemez miydin? Sen benim oğullarımın ölmesini istedin! Darien'imin ölümünü istedin ama Felix'imin canını aldın."

" Evet, Darien'in ölmesini istedim ama Felix'i asla. O, benim oğlumdu."

" Oğlun mu? Oğlun olsaydı, onu ölüme göndermezdin. Neden Darien'in ölümünü istedin?"

" Çünkü sizin tarafınız onun çevresinde toplanıyordu. Darien istediği kadar uzak dursun ama ona tapıyorlardı. Halkın göz bebeğiydi. Veliahtın Felix yerine Darien olmasını istiyorlardı. Bende bu odaktan kurtulmak istedim. Evet, Deitra. Onun ölümünü istedim."

" Darien'in öyle bir niyeti yok. Oğullarımın tek suçu, benim ve Kyran'ın olması."

" Deitra, lütfen bana nefret bakma. Kinle konuşma."

" Bunu hak ediyorsun. Oğlumu ikinci kez benden aldın ve bu sefer asla dönmeyecek! Nasıl senden nefret etmemi beklersin?"

"Beni affet."

" Seni asla affetmeyeceğim. Kocamı öldürmek istedin, oğlumu öldürmek istedin ama diğerini öldürdün. Benden af dileme. Beter bir şekilde ölmeni istiyorum."

" Benimde vicdanım sızlıyor. Geceleri uyuyamıyorum. Uyuduğum an kanlar içinde Helino karşımda oluyor ve neden baba diyor. Cevap veremiyorum."

" Sana inanmıyorum, yalancı! Sürgünde hep sessizdim. Kyran'ın istediği gibi sessiz bir hayat yaşayacaktık ama sen durmadın. Kan içmeye doymadın!"

" Senden daha beter oldum, değil mi?"

" Evet!"

" Benim yanımda olsaydın, bunlar olmayacaktı!"

" Kendini böyle bir yalanla mı kandırıyorsun? Vicdanını hiçbir şey rahatlatmaz senin."

" Senin peki? Senin de vicdanın konuşmuyor mu?"

" Hayır! Ben vicdanımı bastırdım, tıkadım. Senin bu kadar konuşmak yeter." Dedim ve ayağa kalktım.

" Deitra, gitme. Beni yalnız bırakma. Ben çok yalnızım."

" Sen kendi yolunu kendin seçtin, Adrian. Ayrıca şunu bil ki, eğer diğer çocuklarıma dokunmaya kalkarsan kalbini söker ve köpeklere yediririm. Tek başıma yaparım bunu. Bilmiş ol. Efendi Yangan'ı ise bin parçaya ayıracağımı ilet. Gazabımdan kurtulamayacaksınız. Kork benden! Ölümün yakındır, İmparator Adrian!" dedim ve odadan çıktım.

Yarın buradan ayrılıyordum. Şimdilik evimi terk ediyordum. Yakında buraya gelecektim ve hakkım olanı alacaktım. Felix'in canını alanların, canını alacaktım. Hakkım olan tacı geri alacaktım. Geri döünüşüm kudretli ve muhteşem olacaktı! Yarından itibaren hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Kışı ben bitirecek ve baharı getirecektim.

--

Adrian'ın bu davranışı hakkında yorumunuz ne ? Deitra neler yapar? Yorumunuzu merakla  bekliyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

1K 63 18
Karanlıktan her zaman korkmuşumdur. Sanki bir anda odamda korkunç bir şey belirecek gibi gelir. Hele burada... Bu duyguyu abartacak kadar çok yaşıyor...
271K 23.8K 44
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
6.8M 8.1K 19
Karanlığın Hassas Noktası ~Tek Kalp Beş Kardeşlik Serisi -1 (FINAL) Mortena Yayınları farkıyla yakında raflarda olacağız! Tanıtım Hayat hep kurallar...
779K 37.4K 47
"Ben de papatyaydım. Kokumu merak eden bir adam için kırmıştım boynumu. Soldum. Çok yağmur yağdı. Hiç açmadım. Boğuldum. " (Bu eserde şiddetli...