Fırtına Çiçeği

By Elizabethstark1

16.2K 1.6K 1.2K

Kalplerin Kraliçesi, Demir Leydi, Bir Cadı ve sonunda bir İmparatoriçe. Bir zamanlar bende saftım ve masumdum... More

Görüş
Ayaklar Altına Almak
Masum ve Güzel
Af Dilemek
Masumiyetin Ölümü
Düğün
Çürük Kalp
Bir An
Av, Avcı ve Cadı
Ejder Lordu ve Cadı
Ateş gibi
Gizli İşler
Benden Korkun !
Durdurulmaz Güç
Hayallerden Gerçeğe
Zehirli
Kabus değil, Gerçek !
İçimdeki Canavar
Kraliçelikten İmparatoriçeliğe
Bir Yabancı
Kaos
Zavallısın
Vicdan ve Yemin
Bedeller
Ulu İmparatoriçe
Anlamak
Geçmişle Hesaplaşma
Sonsuz Kış (Final)

İzin Vermeyeceğim!

378 49 54
By Elizabethstark1

Y.b. Zamanı! Bir daha ne zaman gelir, bilmiyorum. Bölüm Şarkısı : Fleurie - Sirens. Yorumları bekliyorum.

---

Araba yolculuğum sonunda bitmişti. Kaldığımız yere gelmiştik. Merkeze bağlı bir köyden az bir mesafe ile uzaktık. Arabadan ilk ben inmiştim. Kaldığımız yer küçük bir köşktü. Gayet bakımlı ve temizdi. Saraydan sonra böyle küçük bir köşke gelmek tuhafıma gitmemişti. Bir yerden ok atış sesleri geliyordu. Yavaşça oraya gittim. Kyran, ok tahtasına hedef alıyordu ve ok atıyordu. Tam ortaya atışları olamamıştı. Yanında Valor ve iki muhafız vardı.

Ona bakarken, içimde kelebekler uçuşmuştu. Ait olduğum yerdeydim. Beni zorla kendisine bağlamıştı ama bu hayatımın düğümü olmuştu. Kyran'dan önce açmamış bir fırtına çiçeğiydim. Ondan sonra açmış ve zehrimi yaymıştım. Bir tek ona zehrim dokunmamıştı.

Kyran arkasını dönünce beni gördü ve buz mavisi gözleri açıldı. Burada beni beklemiyordu. Ona gülümsemedim ve koşarak ona sarıldım. Kyran da beni hevesle döndürmüştü. Bu sımsıkı kucaklaşmadan sonra tatlı bir öpücük gelmişti. Birbirimizi yüzyıllardır görmüyor gibiydik. Sessizce sarılıyor ve birbirimizin kokusunu içimize çekiyorduk. Bu an, her şeye bedeldi.

Ardından bahçenin oturma köşesinde oturmuştuk. Kyran kızlarımızı görünce, daha da mutlu olmuştu. Kızlarda mutluydu. Oğullarımızın sarayda kalmasına sinirlenmişti ama yapacak bir şey yoktu. En azından şimdilik yoktu. Belki zaman içinde oğullarımız yanımıza gelirdi.

Kyran " Yüzyıllardır ayrıymışız gibi hissediyordum."dedi ve ellerimi sıkı sıkı tuttu.

" 1 günlük ayrılık, bana da yüzyıllık bir ayrılık gibi geldi. Bak, yanındayım." Dedim gülümseyerek.

" Prenseslerimle beraber yanımdasın."

"Sensiz taht, taç umurumda olmaz. Sen nereye, ben oraya aşkım."

" Bu sevgini hak eden bir adamım. Sana benden başkası yakışmazdı."

" Dediğinde haklısın. Ben, senin eşin olacağım bir başkasının asla!"

Katina " Baba, o adam bizim gerçekten amcamız mı? Bizden nefret etmesi üzücü." dedi sakin bir sesle.

Irena ise hırçın bir şekilde bize bakmıştı. Gri gözlerinde bir öfke patlaması vardı.

Irena " O adam ile kan bağına sahip olmayı ret ediyorum. Sahip olduğumuz her şeye göz dikti. Utanmasa annemi bile kendi kölesi gibi yanında tutacaktı. Şerefsiz herif! Onu öldürmek istiyorum! Bizi parçaladığı için."

" Irena! O adam dediğin Adrian, babanın ikizi ve senin amcan. İstediğin kadar ret et ama akrabasınız. Onun hakkında düzgün konuş." dedim ve sertçe baktım.

Irena babasından destek almak istercesine babasına bakıyordu. Kyran onu haklı bulsa, Adrian hakkında daha da kötü şeyler söyleyecekti.Kyran ise buz gözlerini Irena'ya çevirdi ve kaşları çatıldı.

Kyran " Irena, Adrian ile aramızdaki sorun seni fazlasıyla ilgilendirmiyor. Bu sorun annen, ben ve Adrian arasında. Eğer ben ölürsem, benim yerimi alırsınız" dedi ve Irena dudaklarını büzdü.

Katina " Aslına bakılırsa, ben Adrian'a kızmaktan çok üzülüyorum. O, çok yalnız bir adam ve destek alacağı kimsesi yok. Bu yalnızlık onu yiyip, bitirirse Irena'nın onu öldürmesine gerek kalmaz."

" Neden böyle düşünüyorsun? Destek alacağı çok kişi var." dedim.

" Anne, o kişiler onun yalakaları. Adrian'ı kalbiyle destekleyecek birisi yok. Mesela babamda sen vardın. Babamın sırdaşı, eşi, sevgilisi, yoldaşı, danışmanı gibi çeşitli kimliklere büründün ve bu babamı başarılı kıldı."

" Adrian'ın hayatı, bizi ilgilendirmez. Ona karşı ne nefret duyun, ne de üzüntü! Hiçbir duygu beslemeyin yoksa o duygu içinde boğulursunuz."

Irena " Anne, bu dediğin çok zor. " dedi ve somurttu.

Daha sonra başka konulara geçilmişti. Kyran'a, Adrian'ın o zavallı teklifini anlattığımda gülmüştü. Basit bir gülüş ile cevabını vermişti. Benden beklenen şeyi yaptığımı da belirtmişti. Aslında onun gülüşü, Adrian'ı aşağılamasıydı. Her türlü kendisini Adrian'dan üstün görecekti. Haklıydı. Kyran Adrian'dan üstündü. Adrian'ın cesaret edemeyeceğişeyleri yapmıştı. Kardeşinin yerini almış, babasını tahttan indirmişti.

Zaman göz açıp, kapayınca kadar çabuk gidiyor. Belki de sakin bir hayat, zamanı yavaşlatmanın aksine hızlandırmıştı. Ara ara oğullarım için gitmiştim. Kyran'a söz verdiğim gibi uslu duruyordum. Damarıma basılmadığı sürece, böyle olacaktım. Benden beklenilmeyen bir şeydi.

Bu sessizlikte, gözlemler yapmıştım. Adrian'a bir şey yapmayacaktım ama yine de çıkarımlarım olacaktı. 6 aydır tahtındaydı. İlk aylarda halk mutluydu. Cadı imparatoriçe ve yalancı imparator gitmiş ve bir zamanların altın prensin tahttaydı. Başarılı sayılırdı fakat sonra bu mutlu aylar kaybolmaya başlamıştı. Bizim verdiğimiz yardımlar kaldırılmaya başlamış ve üst üste uyduruk vergiler gelmişti. Üstelik saray hazinesindeki halka verilen pay azaltılmıştı. Üstelik yeterince sevilmeyen Efendi Yangan sarayda üst düzey yetkiler almıştı. Duyduklarım doğruysa, Adrian onun sözünden fazla çıkamıyordu. Bu beni üzmüştü. Adrian'ın bir başkasının kontrolünde olması üzücüydü. Tek direndiği konu, evlenmemekti. Efendi Yangan ona çeşitli akrabalarını göstermişti hatta bir ara benim gibi sarı saçlı, mavi gözlü kız göstermiş ve Adrian oracıkta o kızın saçlarını kesmişti. Sebebi ise, beni taklit ediyor olmasıydı. Acı verici bir durumdu.

Adrian arada gizli gizli bana mektup gönderiyordu. Geri dönmem ve ona yardımcı olmam hakkındaydı. O teklifi üstü kapalı yapıyordu ve ben her seferinde ret cevabı veriyordum. Kyran bu mektupları bilmiyordu. Bilirse, çok kötü olurdu.

Nakış işlerken, Valor gelmişti. Kyran'ın şahsi koruması olarak buradaydı. Kyran kendisini Valor korumasını istiyordu, onun dışındaki askerlere güvenmiyordu.

Valor " Kyran seni çağırıyor, Deitra. Öfkeli gözüküyordu. Yatak odanızda seni bekliyor." dedi ve bezi bıraktım.

" Her halde aradığı bir şeyi bulamadım ve sinirlendi. Gidip, aradığı şeyi bulayım." dedim ve yatak odasına gittim.

Valor'u kapıda bırakmıştım. İçeri girdiğimde, Kyran öfkeli bir şekilde koltukta oturuyordu. Elinde kâğıtlar vardı. Hayır! Yanında açık duran minik sandıktan o kâğıtların ne olduğunu anlamıştım. O kağıtlar, Adrian'ın mektuplarıydı. Adrian'ın gizli gizli gönderdiği aşk mektupları!

Kyran, buz mavisi gözleri ile beni süzdü. Elindeki kâğıtları bana attı. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Tek bildiğim Kyran'ın aşırı sinirlenmiş ve kıskanmış olmasıydı. Kıskançlık buram buram yayılıyor ve öfkesini besliyordu.

Kyran " Bu mektupları bir gün öğrenmeyeceğimi mi sandın? Aşığın ne güzel mektuplar yazmış. Hoş, Adrian küçüklüğünden beri yazar olma hevesi vardı." dedi alaycı bir şekilde.

"Kyran, inan ki ben bir şey yapmadım. Her zaman ret cevabı verdim." dedim sakin bir sesle.

" Hepsini tek tek okudum. İnatla verdiğin ret cevabına inanmamış ki, hep bu mektupları yazma ihtiyacı hissetmiş. Acaba ona bu cesareti kim veriyor?"

" Kyran, ben bu mektuplar için onu teşvik etmedim."

" O zaman bu mektupları gönderme cesaretini nereden buluyor?" diye bağırdı.

" Adrian'ı biliyorsun. Hayır cevabını anlamayan birisi." Dedim ve güldü.

" Neden bu mektupları sakladın ? Neden cevaplar yazarak o herifle mektuplaştın ? Neden?"

" Anlayasıya kadar yazmak istedim."

"Belki de seninde bu mektuplaşmak hoşuna gitti."

" Kyran, açık konuşursam ben o adamdan nefret ediyorum. Beni neyle suçladığına dikkat et!" dedim ve Kyran hızla yanıma geldi.

Gözleri alevler saçıyordu. Kıskançlığı, onu esir almıştı. Küçükken olduğu gibi Adrian'ı hep benden kıskanmıştı. Kendimi paylaşılamayan bir oyuncak bebek gibi hissediyordum. Kyran ellerini omuzlarıma koydu ve dikkatle bana bakıyordu.

" Kıskançlığın senin mantıklı düşünmeni engelliyor, aşkım." dedim uysal bir ses tonuyla.

Kyran " Aklında hala Adrian var, değil mi? Benimle evlendiğinden pişmansın ve o lanet piçe geri dönmek istiyorsun. Aranızdaki engel benim ne yazık ki!"

" Saçmalıyorsun!" dedim sinirle ve güldü.

" Saçmalık değil! Gerçekleri söylüyorum."

" Kıskançlık, gözlerini kör etmiş!"

" Adrian neden peşinde o zaman? Neden seni unutmadı?"

" Bunu ona sor."

" Şunu bil ki, seni asla bırakmayacağım. O herif, asla seni elimden alamayacak."

" Ben seninle olmaktan mutluyum. Seni seviyorum, Kyran." dedim ve alaycı bir şekilde güldü.

" Belki beni o teklifimden dolayı sevdiğine inandın."

" O teklifle alakası yok."

" Seni bugünlere getiren benim, ben! Seni ben en zirveye taşıdım, seni ben kraliçe yaptım. Hayallerine kavuşturan adam benim! Bu yüzden senin aşkını en fazla ben hak ediyorum." Dedi ve onu ittirdim.

" Benim aşkım senin oldu! Benim hayallerim seninle gerçek oldu! Bedenim senin oldu, ruhum senin oldu! Daha benden ne isteyebilirsin ki ?" dedim öfkeyle.

" O zaman neden aramızda o adamın gölgesi var? Neden en başından beni sevmedin ki? Neden en başından beri biz olmadık? Lanet olsun, Deitra!"

" Kıskançlığın yüzünden mantıklı düşünemiyorsun. Ben her zaman senin yanında oldum. Seni sevdim, destekledim ve geleceğimize şekil verdim. İkimiz için ellerime kan bulaştırdım. Bunu Adrian için yapmazdım."

" Sen kendinden başka bir şeyi düşünmeyen bir kadınsın. Sen sadece kendini sevebilirsin. Beni ve Adrian'ı ise, çıkarların için gözünü kırpmadan harcarsın." dedi ve yüzüne tokat atacakken elimi yakaladı.

" Bırak kolumu! Sen benden daha iyisin değil mi? İkizine tuzak kurup, onun sahip olduğu her şeyi elinden alan ben değilim!" diye bağırdım ve bıraktım.

Ardından öfkeyle kapıya doğru yürüdüm. Sonra birden bir öksürük sesi duydum. Arkama döndüğümde Kyran dizlerinin üstüne çökmüş ve öksürüyordu. Sık sık öksürüyor ve boğuluyor gibiydi. Bir elini gitme der gibi uzatmıştı. Hemen yanına gittim. Kyran bana baktığında dudaklarında kan görmüştüm. Kyran kollarımın arasına yığılmıştı. Dudaklarından bir parça kan süzülmüştü. Kanı görünce çığlık atmıştım. İçeri hemen Valor girmişti.

" Valor, yardım et!" dedim çaresizce.

Valor yanıma gelmiş ve Kyran'ı yatağa taşımıştık. Bir mendil alıp, dudağındaki kanı silmiştim.

Valor " Ne oldu?"

" Kavga etmiştik. Öfkeyle odadan ayrılırken, öksürük krizine girdi ve kollarımda bayıldı. Kanı görünce çığlık attım." dedim ve dudaklarımı ısırdım.

" Hemen saray doktorunu çağıralım."

" Hayır! Adrian, Kyran'ın bayıldığını bilmemeli. Başka bir doktor bul ve hemen bul!"

" Dışarıdaki askerler doktoru hemen Adrian'a söylemezler mi?"

" Rüşvet verirsin, olur biter. Bunları hep ben mi söyleyeceğim ?" dedim sinirli bir şekilde.

" O zaman hemen dışarı çıkıyorum. Doktoru basit bir kumaş tüccarı gibi getireceğim." dedi ve dışarı çıktı.

Kyran'ın elini aldım ve yanağıma koydum. Eli buz gibi olmuştu. Sürgün boyunca bu tarz öksürükleri vardı ama bunu önemsememişti. Ben sordukça, beni oyalamıştı. Oysa bu öksürük krizlerinin ne kadar ciddi olduğunu şimdi anlayabiliyordum. Kalbimin acıdığını hissediyordum. Onu kaybetmek, benim için erkendi. Kyran olmadan ben, ben olamazdım ki! O benim kaderimi değiştiren, yeniden yazan adamdı.

Acaba söylediğim sözlere kızmış mıydı? Benim yüzümden mi bu öksürük krizine girmiş ve ağzından kan gelmişti? Oysa onun tüm söyledikleri ne kadar canımı acıtsa da, umursamıyordum. Canımı acıtsa da, kalbimi delik deşik etse de umursamıyordum. Şu an tek önemli olan, onun sağlığıdı.

Bir süre sonra Valor yanında yaşlı bir adam ile gelmişti. Yaşlı adam bana saygıyla eğilmişti. Ona gülümsemişti. İmparatoriçe olmadığım halde, insanların bu saygılarını görmek hoşuma gidiyordu. İçten içe bizi istediklerini biliyordum. Adrian onlara felaketler getiriyordu. Ben ve Kyran ise, onlara zenginlik ve refah getirmiştik.

Doktor aletlerini çıkarmış ve Kyran'ı muayene etmişti. Bir damla kanını almıştı ve kağıda sürtmüştü. Ardından kaşları çatılmış ve kafasını sallamıştı. Sonra ben ve Valor'un beklediği yere gelmişti.

Valor " Efendimin neyi var?"

Doktor " Nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum."

" Söyleyebilirsiniz, her şeyi duyabiliriz." Dedim soğuk bir sesle.

" Leydim, ekselanslarının ciğerlerinde yara oluşmuş ve bu yaralar diğer organlarına yayılmaya başlamış."

" Ne? Nasıl olabilir?" diye bağırdım.

"Strox otu çok zehirli bir ottur ve bir insana düzenli verildiğinde organlarında yaralar oluşur ve acı içinde ölmesini sağlar. Bu ot, tatsızdır ve hemen anlaşılmaz. Kana bakılarak anlaşılır. Efendimiz de, bu ota rastladım."

" Ah, hayır." Diye fısıldadım.

" Elimden geldiğince, bu yaraların kapanmasını sağlayacağım. Ancak eşinizin leydim dikkat etmesi gereken hususlar var. Kendisini yormamalı, üzüntüden uzak durmalı ve yediklerine dikkat etmelisiniz. Yemek yoluyla buluşan bu zehri anlamanız için gümüş çubuklarla kontrol edin."

" Burada kalın, lütfen. Onu iyileştirin ve sizi altına boğayım!"

" Leydim, istediğinizi yapacağım. Bunu yapma sebebim, bugüne kadar halkımıza yaptıklarınızdır ve ben bu işten karşılık almayacağım. Halkın annesi, halkın babasından ayrılmayacak."

Valor " Sizi evinize götüreyim." Dedi ve dışarı çıktılar.

Ben ise, Kyran'ın yanına gittim. Yüzü huzurluydu. Yavaşça gözlerini açtı ve bana baktı. Gözleri hüzünlüydü. Elini yanağıma koydu ve gözyaşlarım serbest kaldı.

Kyran " Ağlama!"

"Elimde değil. İlk kendimi bu kadar kontrol edemiyorum." Diye fısıldadım.

" Özür dilerim. Sana öyle davranmamam gerekirdi ama söz konusu Adrian olunca, değişiyorum."

" Asıl ben özür dilerim. Saklamasaydım, şu an daha farklı olurdu."

" Seni üzen ne?"

" Hastalığın."

" Sonunda öğrendin demek." dedi ve güldü. Hatta kahkaha atmıştı.

" Zehirlemişler seni ama sen buna gülüyorsun."

" Hasta olduğumu biliyordum ama umursamadım. Senin bile bilmeni istemedim. Tek isteğim, huzurla yaşamaktı."

" Seni Adrian zehirledi. Evet, bunu o yaptı!" dedim öfkeyle.

" Ben onun hayatını yaşadım. O da, beni öldürerek bu yaptığımın bedelini ödetiyor."

" Bunu izin vermeyeceğim!"

" Deitra, bana bir söz vermiştin. Uslu duracaktın."

" Bu konuda nasıl bir şey yapmama mı beklersin ?"

" Huzur istiyorum. Son günlerim olsa bile, huzur istiyorum. Yeterince savaş, yıkım, acı gördük aşkım."

" Kyran, beni durdurma."

" Beni iyileştirmeye odaklan ve Adrian'dan intikam alma! Dediğimi yapmazsan, ölürüm bak."

" Kahretsin!"

" Söz ver."

" Söz veriyorum. Eğer bundan daha büyük bir şey yaparsa, Adrian'ı kimse elimden alamaz."

" Zehirletmekten daha başka ne yapabilir ki? Seni, beni veya çocuklarımızı öldürmesi bundan daha büyük bir şey olur. Bunu da yapacak birisi değil."

" Buna inanmaya çalışcağım. Şunu bil ki, beni bırakmana asla izin vermeyeceğim." dedim ve gözlerimi yumdum.

Ertesi gün Valor zehri koyan aşçıyı bulmuştu. Kyran'ın son savaşından beri yemeklerini yapıyordu. Koyduğu otu odasında saklayan, şişman bir adamdı. Şimdi onu sorguya çekecektim. Bunu Valor ile yapacaktım. Köşkün deposundaydık. Valor, aşçıyı sandalyeye sımsıkı bağlamıştı. Aşçı terliyordu. Acınası bakışları bendeydi.

Aşçı " Leydim, lütfen beni bırakın." dedi ağlayarak.

" O zaman itiraf et." Dedim sertçe.

" Neyi?"

" Bu zehirli otları nereden aldın ?"

" Bilmiyorum."

" Ben biliyorum. Bunu efendin olan Adrian'dan aldın ve kocamın yemeklerine kattın."

" Ben yapmadım." Dedi ağlayarak.

" Bir cadıya yalan söylemek tehlikelidir, bunu biliyorsun değil mi ?" dedi ve adam iç geçirdi.

Valor " Adam neredeyse altına yapacak."

Aşçı " Bırakın beni. Üç kızım var."

" Üç kızın duyduğuma göre, sarayda nedime olmuş. Bir aşçının kızları ne zaman saraya nedime olarak girer ki? Acaba babalarının yapacağı bir hizmet karşılığında mı?" dedim alaycı bir şekilde.

" Ben yapmadım."

" Valor, şu adamın parmağını kes ! Durumun ciddiyetini anlasın. Eğer gerçeği söylemezsen, parmaklarını tek tek kaybedersin!" dedim ve Valor minik bir hançer çıkardı.

" Yapmayın, ne olur !"

" Konuş!"

" Bir şey diyemem." Dedi ve Valor aşçını işaret parmağını kesti.

Adam acı içinde bağırmıştı. İyi ki, bu çığlıkların duyulmayacağı bir yerdeydik. Valor parmağı aşçıya göstermişti. Adam ağlıyordu. Her üstüne gittiğimde adam inatla konuşmuyordu. Böylece parmakları gitmişti.

"Son defa soruyorum. Efendin Adrian mı? Bu zehri Adrian mı Kyran'ın yemeğine kattırdı ? Eğer bu sefer de konuşmazsan, tüm aileni lanetlerim ve bu laneti parmaklarınla yapacağım için her şeyi görmüş olursun." Dedim.

Valor " Cadıyı duydun. Sihirleri çok güçlü." Dedim ve aşçı daha çok terlemişti.

Aşçı " İtiraf ediyorum. İmparator, benden ikizini zehirlememi istedi ve bende yaptım. Karşılığında ise, kızlarımı yüksek mevkiden evlendireceğini belirtmişti."

" Kızlarını sattın." Dedim.

" Sizde kendinizi daha iyi bir gelecek için satmadınız mı, leydim?"

" Ben kendimi satmadım. Valor, şu adamı öldür ve Adrian'ın çok sevdiği bahçesine at. Parmakları da, Adrian'a gönder." Dedim ve aşçı şaşkınlıkla bana baktı.

" Neden beni serbest bırakmıyorsunuz ? Her şeyi söyledim !"

" Yaşayacağını garanti etmedim. Bana yapılan hiçbir kötülük, karşılıksız kalmaz. Sen benim çok güzel mesajım olacaksın."

Valor " Kyran'a söz vermemiş miydin?"

" Uslu duruyorum. Sadece Adrian'a mesaj gönderiyorum. Bir daha benimle uğraşmaması için.Neyse, sen işini hallet." dedim ve gülerek depodan çıktım.

Valor'a dediğim gibi uslu duruyordum. Normalde aynı otla, benimde Adrian'ı zehirlemem gerekirdi. Oysa ben aşçısıyla bir mesaj gönderiyordum. Adrian daha büyük bir şey yaparsa, kendimi kontrol edemezdim. Damarıma basmayacağı sürece uslu duracaktım. Canımı acıtmasına asla izin vermeyecektim. Asla !

---

Sizce Adrian daha fazla ileri gider mi ? Deitra ne yapar ? Yorumlar gelsin.

Continue Reading

You'll Also Like

3.6M 299K 82
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...
226K 3.8K 28
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı.Bir an kalbim duracak gibi oldu. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi ve odamın kapısını açt...
2.5K 339 37
Kuzeyin Kehâneti Birinci Kitap: Kayıp Oğul Kuzeyin Kehâneti, İskandinavya'da başlayan ancak içine dünyanın her yerinden karakterlerin misafir olduğu...
1.7K 216 10
... Byun Baekhyun × Kim Dahyun ... Kim Dahyun buzda kayıp düşmüştü ve Byun Baekhyun buna kahkahalarla gülmüştü. #1 - kimdahyun start: 120121