Bölüme başlamadan önce yukardaki müziği açın :D
Yaşlı adam konuştuktan sonra bir anda ortadan kayboldu.Ardından Verah'ın yanında belirdi. Verah'ın ağzına tıp ilacını koydu ve onun yutmasına yardımcı oldu. Verah tıp ilacını yedikten kısa süre sonra gözlerini açtı ama gözlerinin derinliklerinde şaşkınlık vardı. Yenileceğini beklemediği çok açıktı. Gözlerini açtıktan kısa süre sonra gözlerini kapattı. Gözlerini kapattıktan on saniye sonra tekrar açtı ve ayağa kalktı. Indria'ya bakarak melekleri kıskandıracak bir sesle, "Tebrik ederim." dedi.
Indria Verah'ın sesini duyduktan sonra kısa süreliğine hayal dünyasına dalıp gitmişti ama hemen kendini toparladı ve, "Teşekkür ederim." dedi.
Indria'nın teşekküründen sonra Verah ormana doğru yürümeye başladı.Bu kız yenilmeye tahammülü olan kişilerden değildi. Bugün yenilse bile ilerde onu yenme umuduyla kendini çok daha sıkı eğitmeye başlardı. Hedefi yenildiği kişiyi yenmek olurdu ve bu amaçta her şeyi yapabilirdi. Verah böyle birisiydi.Yenildiği kişiyi yenmek için hayatının yarısını bile feda edebilirdi. Buna gurur deniyordu. Verah ormana girdikten sonra hızlı bir şekilde ilerlemeye başladı ve bir ağacın önünde durdu. Ağacın üzerinde yüzlerce çizgi vardı.Bu çizgiler Verah'ın kaç gün eğitim yaptığını gösteriyordu. Bazı çizgiler x şeklindeydi. X şeklindeki çizgiler gece ve gündüz anlamını taşıyordu. Yani çizgilerin X oluşturduğu günlerde Verah gece gündüz çalışmış oluyordu.
Verah çizgilere bakıyordu.Gözlerini kapattı ve bir kaç saniye sonra tekrar açtı. Çizgilere dokundu. Çizgilere bakarak, "Annem canım annem, sana söz verdiğim gibi bugünkü dövüşlerimde de ellerimi kullanmadım. Ancak bir dahaki sefer Indria denilen erkekle dövüştüğümde ellerimi kullanacağım. Bunun için senden özür diliyorum." dedi ve bunları söylerken göz yaşı döktü. Ellerini çekti ve göz yaşını sildi. Daha sonra avucunu ağaca vurdu. Avucunu ağaca vurduktan sonra ağac toza dönüştü!
Ağaç toza dönüştüğü sırada Indria'nın zihnindeki Gerçeği Gören Gözler gülümsedi ve kendi kendine, "Ha Ha öğrencimin çok güçlü ikinci bir düşmanı daha oldu." dedi.
*
İki saat sonra.
Çeyrek finaller iki saat sürede tamamlanmıştı ve geriye yarı finale sadece dört kişi kalmıştı. Çeyrek finaller'de yaşlı adam üç kişiyi karşı karşıya getirmemişti. Yaptığı şey kasıtlı olan bir şeydi. Yaşlı adam sadece üç kişiyi götürmek istiyor gibiydi. Bu üç kişiler Tiah,Li Ku ve De Lor'du. Bunları asla karşı karşıya getirmemişti ve rakiplerinide kendilerinden çok daha güçsüz kişileri seçmişti.
Yarı finallere geldikten sonra Yaşlı adam gülümseyerek, "De Lor'a karşı Indria! İkinizde buradan yüz metre uzaklaşın." dedi.
De Lor ve Indria hızlı bir şekilde yüz metre uzaklaştı. Indria De Lor'u süzmeye başladı. De Lor çok pahalı elbiseler giyiyordu. Eğer Indria köle olarak bin yıl çalışsaydı. Genede De Lor'un giydiği kıyafetin parasını toplayamazdı. De Lor toprak renginde koyu saçlara ve güneş gibi parlayan kahverengi gözlere sahipti. Üzerindeki kıyafet saçlarıyla aynı renkteydi ve tüm vücudunu kaplıyordu. Kıyafeti ayrıca bir pelerinede sahipti ve kıyafeti baştan aşağı pahalı mücevherle kaplıydı. Ama en önemli nokta Indria'ya nasıl baktığıydı Indria'ya çok sakin bir şekilde bakıyordu. Sanki önünde bir karınca vardı ve tek yapması gereken onu ezip geçmekti. Indria'yı bir karıncadan fazla olarak görmüyordu.
Indria kendisine nasıl baktığını farketmişti. Olabileceği en soğuk bakışıyla De Lor'a baktı. Indria daha on sekiz yaşındaydı.Siyah saçları bellerine kadar uzanıyordu ve buz mavisi gözleri bir kaplanın ki gibiydi. Bu gözlerle şu an De Lor'a soğuk bir şekilde bakıyordu. De Lor Indria'nın bakışlarına doğrudan bakınca üzerinde hafif bir titreme hissetti. Indria yeri geldiğinde çok iyi bir insan , saygılı ve masum olabiliyordu. Ancak yeri geldiğinde iblisi bile korkutabilecek soğuk bakışlara sahipti.
Ama Indria şu yaşına kadar masum olmayı becerememişti. Yaşlı adam daha fazla bekleme yapmadan, "Başlayın!" dedi.
Indria hemen kılıcını eline aldı. De Lor'da boyutsal yüzüğünü okşadı ve ellerinde bir kılıç belirdi. Bu kılıcın kabzası altındı ve mücevherle kaplıydı kılıcın boyu bir metreden biraz daha uzundu. Indria ve De Lor ortadan kayboldu ve farklı farklı yerlerde kılıç çarpışma sesleri duyulmaya başladı. Indria ve De Lor normal insanların göremeyeceği bir hıza ulaşmıştı. De Lor kaybolduğu yerden çok daha uzak bir yerde belirdi. Indria'da kaybolduğu yerde belirdi. Kılıç tutan eli titriyordu. Indria'ya bakarak De Lor kalın bir sesle, "O elindeki kılıç güç seviyesi olarak benim kılıcımın yarısı bile olamaz. Ancak nasıl olurda kılıcımı titretebiliyorsun?" diye sordu.
Indria soğuk bir sesle,"Bir kılıcı güçlü yapan şey güç seviyesi değildir onu kullanan kişidir." dedi. De Lor Indria'nın cevabına sinirlendi.Indria açık bir şekilde onu aşağılamıştı ve ona benden daha güçsüzsün demişti.
De Lor'un gözlerinden içinde oluşan öldürme isteği okunmaktaydı.Olduğu yerden fırladı, tüm vücudunu ve kılıcını enerjisiyle kapladı.
Kılıcını enerjiyle kapladığında kılıcı canlanmış gibiydi ve çok garip sesler çıkarıyordu. Indria ona doğru gelen kılıca bakarken kaşlarını çattı ve tedbirsiz olmaya cesaret edemedi. Tüm vücudunu enerjisiyle kapladı.De Lor Indria'nın yanına geldiği an hızlı bir şekilde kılıcını savurmaya başladı.
Indria kolay bir şekilde o saldırılardan kaçındı ve atik bir hareketle olduğu yerden dönmeye başladı.Dönerken aynı anda kılıcınıda sallıyordu. De Lor hemen geriye kaçındı.De Lor'un geriye kaçtığını gören Indria hemen durdu ve olduğu yerden kayboldu.Bir kaç saniye gibi kısa bir sürede De Lor'un önünde belirdi ve De Lor'un yüzüne bir tekme attı. De Lor en az on metre geriye savruldu. De Lor'un tepki verememe sebebi Indria'nın hızından dolayı onu görememiş olmasıydı.Normalde eşit hızda olmaları gerekiyordu. Indria'nın nasıl bir anda dahada hızlandığını anlayamamıştı.
Indria aslında şu ana kadar hızının yarısından biraz daha fazlasını kullanmıştı. Indria tekrar ortadan kayboldu ve De Lor'un yanında belirdi. De Lorun kafası şu an bir kayaya saplanmış şekildeydi. Ellerini kullanarak kafasını kayadan çıkardı.De Lor karşısında Indria'yı görünce olabileceği en hızlı şekilde oradan uzaklaştı. De Lor'un şu an kafası kanlar içerisindeydi. ona kıyasla Indria'nın üzerinde en ufak bir toz bile yoktu.
De Lor Indria'yla arasına yirmi metre mesafe koymuştu. Indria'dan olabildikçe uzaklaşmak istiyordu.
Kılıcını Indria'ya doğrulttu ve etrafında enerji kabarmaya başladı. Amacı basitti. Tek saldırıda Indria'yı yok etmek!! Hızlı bir şekilde Indria'ya doğru ilerlemeye başladı her adımında toprakta çatlaklar oluşuyordu.
De Lor ilerlerken bir mızrağa benziyordu. Indria kılıcıyla savunma pozisyonu aldı.Amacı teknikle kafa kafaya çarpışmaktı.
Indria gözlerini kapattı ve düşünmeye başladı. De Lor'un hızını ne zaman varacağını nasıl bir şekilde saldıracağını ve nasıl savunacağını. Binlerce hareket şu an Indria'nın beyninde şekilleniyordu ve bir anda gözlerini açtı. De Lor'un tekniğinin ona vurmasına sadece bir saniye kalmıştı . Indria bir anda zıpladı ve bunu gören De Lor, "Anlamsız!!" diye bağırdı.
De Lor bir anda durdu ve kılıcını ileriye savurdu ve bunu yaptığı an bir görüntü etrafında belirdi. Bu görüntü bir kurttu ve bir kurt ağzını açmış Indria'ya saldırıyor gibiydi. De Lor, "Beyaz Kurdun Avı!" diye bağırdı.
Indria kendisine doğru gelen görüntüyle şaşırdı.Çünkü daha önce hiç böyle bir teknikle karşılaşmamıştı. Saldırısı bir görüntü olmuştu ve ona doğru geliyordu. Nasıl savunacağını bilmiyordu.
Ağzını açmış ona doğru gelen kurda bakarken Indria tek yapacağı şey karşılık vermek diye düşündü ve kılıcını ona doğru gelen yansımaya vurdu. Yansımaya vurunca Indria şaşırdı. çünkü kılıcın içinden geçmesini bekliyordu ama tam tersi sert bir duvara vurmuş gibiydi. Yansıma Indria'nın içinden geçti. Ancak içinden geçerken Indria'nın vücudunda yüzlerce yara oluşmuştu.Bu yaralar ortaya çıktığında Indria acı içerisinde bağırdı. Yansıma Indria'nın vücudundan geçtikten sonra ortadan kayboldu ve Indria yere düştü. Şu an baştan aşağı kanlarla kaplıydı. Indria zihninde , "Usta bu teknik neyin nesiydi?" diye sordu.
"Bu SS seviye bir teknikti.SS seviye teknikler böyle oluyorlar. yansıma şeklindeler." diye cevap verdi Ustası.
Indria'nın düştüğü yerde çatlaklar oluşmuştu .İndria hemen ayağa kalktı. Şu an nefes nefeseydi. De Lor şu an Indria'ya şaşkın bir şekilde bakıyordu.Çünkü o saldırısından sonra Indria'nın kalkmasını beklemiyordu.
Indria soğuk bakışlarıyla De Lor'a bakarken kılıcını yere attı ve bir anda ortadan kayboldu.Bir kaç saniye içinde De Lor'un önünde belirip eliyle De Lor'un boğazını sıkmaya başladı. Indria'nın amacı onu öldürmek değil, nefes nefese bırakıp bayıltmaktı.
De Lor İndria'dan bir seviye daha yüksekti ve Indria onun boğazını sıkmaya çalışınca en ufak etki etmemesi gerekiyordu. Ancak Indria onun boğazını tutmaya başladığı an De Lor bir tavşan'nın kulaklarından kaldırılması gibi güçsüz kalmıştı. De Lor güçsüz bir sesle, "Beyaz Kurt Avı saldırım seni yenmeyi başaramadı.Peki gerçek bir kurda karşı ne yapacaksın merak ediyorum. Flow saldır!" De Lor o durumda olabilecek en sesli şekilde bağırmıştı.
Bir anda ormanın derinliklerinden bir kurt uluması geldi.Bunu duyan Indria hemen De Lor'un boğazını bıraktı. Sesin geldiği tarafa bakmaya başladı. Bir anda beyaz bir kurt ormanın içinden çıkıverdi.Şu an dişlerini sıkmış Indria'ya bakıyordu. Bu kurdun boyu iki metreydi ve kuyruğu yarım metreydi.
De Lor'un mensup olduğu klan yani De klanı yüz yıllardır kurtları evcilleştirirdi. De klanının tüm teknikleri kurtlara ait tekniklerdi. örneğin kurt pençesi gibi şeyler. De Lor'da De Klanın ikinci prensiydi ve ona ait olan kurt gökyüzü alemi birinci seviyesindeydi!
Indria şu an gökyüzü alemi birinci seviyedeki kurda bakıyordu. Kurt hırçın bir şekilde hırlayarak Indria'ya bakıyordu. De Lor kurda baktı ve sinirli bir şekilde, "Bakmayı kes ve hemen saldır!" diye bağırdı.
Kurt duyduğu emir üzerine bekleme yapmadan Indria'ya doğru atıldı.Gökyüzü alemi birinci seviyesindeki bir kurdun hızı Indria'dan üç kat daha hızlıydı. Yani Indria'nın kaçabilme yolu yoktu.
Bir anda zihninde bağırdı, "Kaplan bana yardım et!!" diye emir verdi. Dış klanın ormanında uyuyan bir kaplan gözlerini açtı ve etrafında bir yıldırım oluştu. Etrafında yıldırım oluştuğu an ortadan kayboldu ve Indria'nın yanında belirdi. Indria ve Kaplan arasında aslında bir kilometre fark vardı. Ancak kaplan sadece bir saniyede bu yolu gelmişti. Indria'nın yanında belirdiği an Indria'ya doğru gelen kurda baktı ve patisini kaldırıp kurdun başına vurdu. Kurt sanki başına bir çekiç yemiş gibi yere düştü ve kafası kanamaya başladı. Kaplan sadece tek bir vuruşla kurdun kafatasını parçalamıştı!
DN:Bende diyordum.Bizim kedicik nereye kayboldu diye.Bu seferki bölüm beni biraz uğraştırsada güzel bir bölümdü ama normal hikayenin gidişatına göre biraz sönük kaldı gibi.Genco artık ufaktan adrenalin pompalasan şu hikayeye diyorum.Sizcede biraz adrenalin gerekmiyormu? Yorumlarda düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim.Belki yazara biraz ilham olur.:). ;)
YN: Yakında gelecek bol adrenalinli bölümler :D