Fırtına Çiçeği

By Elizabethstark1

16.2K 1.6K 1.2K

Kalplerin Kraliçesi, Demir Leydi, Bir Cadı ve sonunda bir İmparatoriçe. Bir zamanlar bende saftım ve masumdum... More

Görüş
Ayaklar Altına Almak
Masum ve Güzel
Af Dilemek
Masumiyetin Ölümü
Düğün
Çürük Kalp
Bir An
Av, Avcı ve Cadı
Ejder Lordu ve Cadı
Ateş gibi
Gizli İşler
Benden Korkun !
Durdurulmaz Güç
Hayallerden Gerçeğe
Zehirli
Kabus değil, Gerçek !
İçimdeki Canavar
Kraliçelikten İmparatoriçeliğe
Bir Yabancı
Zavallısın
İzin Vermeyeceğim!
Vicdan ve Yemin
Bedeller
Ulu İmparatoriçe
Anlamak
Geçmişle Hesaplaşma
Sonsuz Kış (Final)

Kaos

373 46 61
By Elizabethstark1

Değişik bir bölüm oldu. Bölüm şarkısı ile iyi okumalar ! Yorumları merakla bekliyorum.

---

Tanith'e bakıyordum ve sabırsızdım. Hiç onu dinleyecek havam yoktu ama o ısrarlıydı.

Tanith " Helion'un annesini ve geçmişini çözdüm."

" Dinliyorum." Dedim bıkkın bir sesle.

" Helion, bir prens !" dedi ve ona çıldırmış gibi baktım.

" Kyran beni hayatta aldatmaz. Çıldırdın mı?" dedim dalga geçer gibi.

" Neyin var? Senin gibi zeki bir kadın nasıl hemen anlamaz."

" Tanith, ben yedinci doğumumu yapamadı çünkü bebeğim düştü."

" Aptallaşma, Deitra. Helion aslında oğlun Felix! Yaptığım büyüde Helion'un annesi kim dediğimde senin yüzün çıktı."

" Hayır, hayır! Her şeyi bugün mü öğrenmek zorundaydım? Felix'im yaşıyor." dedim ve koltuğumun arkasına yaslandım.

Gözlerimi kapattım. Gün bitmek bilmiyordu ve her şey açığa çıkıyor gibiydi. İlk önce Ejder Lordu'nun Adrian olduğunu öğrendim, şimdi de Helion'un Felix olduğunu öğrenmiştim. İçim acıyordu. Oysa ben bugün Adrian'ı suçlamıştım. Bebeğimi öldürdüğü için, ona öfkemle saldırmıştım fakat şimdi Felix'i benim yanıma gönderdiğini öğrenmiştim. Hayır, hayır o adama karşı yumuşamamalıydım. O adam, çocuklarımın geleceğini bozmak istiyordu. Hem Adrian eskisi gibi değildi. Hoş, bende ben değildim.

Gözlerimi açtım ve Tanith'e baktım. Ne kadar rahattı. Kendisi ile gurur duyan bir ifade vardı. Keşke onun gibi dertsiz olsaydım. Uzaktan her şeye sahip gibi gözüken ama hiçbir şeye sahip olmayan esirdim. Esaretim, güç denilen şeyle maskelenmişti. Hayır, böyle düşünmemeliydim. Ben Deitra'yım ve benim bir emrimle dağlar devrilirdi. Her şeyim vardı ve basit birisi olmadım. Çocukluğumdan beri böyle hayal etmiştim ve hayalime ulaşmıştım.

Tanith " İyi misin? Rengin beyazladı."

" Fazlasıyla iyiyim." dedim ve gülümsedim.

" Ne yapacaksın ?"

" Sırtındaki doğum lekesine bakacağım."

" Hayır, herkese ilan edecek misin ?"

" Onu bilemiyorum. O bir prens ama yanlış taraflara çekilirse, öldürülür ve bunu ikinci kez kaldıramayabilirim. Bu yüzden bir yanım onu herkesten saklamak istiyor ama diğer yanım ise açığa çıkarmak."

" Aklım almıyor. Ejder nasıl o çocuğu sağ bıraktı? Hem annesinden nefret et, ona ders vermek iste ama bebeğini yaşat, büyüt. Acaba sana karşı zaafı mı var? Her şeyi bir kurmaca mı?"

" Onun gibi birisinin bana karşı bir zaafı olsaydı, beni acılar içinde boğmazdı! O da benden nefret ediyor ve hep edecek !" diye bağırdım ve Tanith ürktü.

" Sakin ol. Anlaşılan bugün sinirlerin fazlasıyla gerilmiş. Acaba Ejder'in kim olduğunu öğrendin mi ?" dedi ve kafamı salladım.

" Ah, bu konu için konuşmaya hazır değilim. Olaylar üst üstte geliyor ve ben boğuluyorum. Şimdi Helion'un odasına gidelim. Ben onunla konuşurken, sen kapıda beklersin." dedim ve Tanith ile odadan çıktık.

Hislerime göre hareket etmiştim. Dediğim gibi Helion odasındaydı. Beni görünce, şaşırmıştı ama şaşkınlığını hemen üzerinden atıp saygıyla eğilmişti. Odası tipik bir asker odasıydı. Bir askere göre oldukça düzenliydi. Duvarlara yayını ve kılıcını asmıştı. Beraber bir koltuğa oturduk.

Bana bakıyordu ve neden gelmiş olabileceğimi merak ediyordu. Ben ise yüzüne bakıyordum. Felix'imin yüzünün nasıl değiştiğini görebiliyordum? Acaba Adrian beni kötülemiş miydi? Benim hakkımda ne düşünüyordu? Annesi ben olduğum için, benden utanacak mıydı? Bu sorular ve daha fazlası beni korkutuyordu. Ona hemen açıklamayacaktım.

" Helion, öncelikle buraya annen için geldim." dedim ve ona gülümsedim.

Helion " Gerçekten mi? Onu bu kadar çabuk mu buldunuz? Ah, siz çok yaşayın. Kalbinizden ne geçiyorsa, olsun. Benim gibi bir yetimi güldürdünüz ya, siz çok yaşayın." dedi.

" Hemen görüşemeyeceksiniz. Yine de bilmem gereken bir şey var."

" Olsun. Yaşıyor ya, o bana yeter. Ne bilmeniz gerekiyor ?"

"Sağ omzun tarafında bir doğum lekesi var mı? Annen, bebeğinin sırtında bir doğum lekesi olduğunu söylemiş ve bende emin olmak istiyorum."

" Evet, majesteleri."

" Gösterebilir misin ?"

" Evet." dedi ve gömleğini çıkardı.

Arkasını döndüğünde lekeyi gördüm. Kırmızı, minik bir yıldızdı. 17 yıl önce gördüğüm leke, şimdi karşımdaydı. Hıçkırmamak için kendimi zor tutmuştum. Normal gözükmeliydim.

" Tamam, gördüm." dedim ve Helion gömleğini giydi.

Bakışları umut doluydu. İçimden sarılmak geliyordu ama sarılırsam anında tüm oklar ona çevrilirdi. İkinci kez Felix'i kaybetmek istemiyordum. Bu kez acısını kaldıramazdım.

Helion " Annemi gördünüz mü, majesteleri ?"

" Evet, gördüm. Senin gibi sarışın bir kadın." dedim nazikçe.

" Kardeşlerim var mı ?"

" Evet, varmış."

" Çok iyi. Kardeşim olmasını istedim."

" Neden ?"

" Çünkü onu korumak istiyorum. Umarım beni sever."

" Sen sevilmeyecek bir çocuk değilsin, Fe... Pardon, Helion. Aklım başka bir şeye gitti."

" Annemle ne zaman tanışacağım ?"

" Yakında. Bu arada bana babandan bahseder misin ?"

"Babamdan mı? Elbette! Beni çok severdi, majesteleri. Bana kolay kolay kızamazdı. Bana sürekli annem gibi baktığımı söylerdi. Fakat onu kızdıracak bir şey yaptım."

" Ne?"

" Bana asla anneni bulma demişti. Neden diye sorduğumda, benim sevgim sana yeter diyordu. Sonunda bir gün kavga ettik ve bende evden kaçtım. Beni bulmaması için elimden geleni yaptım. Sonra eşinizi kurtardım."

" Baban, anneni sevmiyor muydu?"

" Orasını bende anlamış değilim. Bence seviyor ama kendisine yakıştıramıyor. Annem babama ne yapmış olursa olsun, umurumda değil. O benim annem."

" Annen emin ol, seninle gurur duyacaktır. Helion, gerçek ismin değil mi?"

" Elbette!"

" Peki, Helion. Ben gidiyorum. Yakında annen ile bulaşacaksın." dedim ve ayağa kalktım.

Helion'un odasından çıktım. Tanith tüm konuşmaları dinlemişti galiba. Bu yüzden soru sormuyordu. Sessizce yatak odama gittik. Yatak odama geldiğimde kapıyı kapattım. Ardından koltuğa oturdum ve yaşlarımı serbest bıraktım. Felix'im yaşıyordu. Adrian yaşıyordu. Her şey üst üste gelmişti. Bunları Kyran'a nasıl açıklayacaktım peki? Felix'e sevinirdi elbette ama Adrian için bilemiyordum. Sonuçta karşımızda bambaşka bir adam vardı. Kararlıydım yine de. Adrian'ı yok edecektim. Yaptığım büyü ya bana dönecekti ya da ona dönecekti. Adrian, aynı Adrian değildi ki ! Evet, aynı Adrian olduğuna inansaydım zarar vermezdim.

Kapı açıldı ve Kyran geldi. Yanıma oturdu ve bana baktı. Ağladığımı görünce şaşırmıştı. Elini, elimin üzerine koydu ve ona gülümsedim. Bu hayatta gülümsememi hak eden tek adamdı.

Kyran " Neyin var, neden ağlıyorsun ?"

" Bugün yüzünden ağlıyorum." dedim.

" Ne oldu ?"

" Ne olmadı ki! Her şey üst üstte geldi ve ben boğuluyorum, Kyran. Boğuyorlar. Zor nefes alıyorum."

" Sakin ol. Elbette bir çözümü vardır. Şimdi bana anlat ve beraber çare bulalım."

" Kızmak yok." Dedim ve güldü.

" Peki, kızmak yok." Dedi ve her şeyi en başından en sonuna kadar anlattım.

Ejder'in Adrian olduğunu, oğlumuzu büyüttüğünü, Helion'un Felix olduğuna kadar her şeyi anlatmıştım. Kyran şok olmuştu. Üstelik Adrian'ı gördüm dememe rağmen hemen inanmamıştı. Helion için sevinmişti. Gözleri sevinçle parlamıştı.

Kyran " Hemen ona gerçekte anne ve babası olduğumuzu söyleyelim ve kardeşleri ile tanışsın."

" Kyran, bende bunu istiyorum ama korkularım var. Babası olarak Adrian'ı biliyor ve kimliği açığa çıkarsa, kaosun ortasına düşecek." dedim.

" Adrian bir pislik! Hayatı boyunca bir şey olmayı beceremedi. Keşke bana söyleseydin."

" O zaman beni göndermezdin ve her şey karışırdı."

" Adrian! Lanet olasıca. Hemen Efendi Yangan ve ekibini tutuklatmak için emir yazacağım."

" Bir kanıtın yok." dedim ve Kyran öksürdü.

Normal bir öksürüğe benzemiyordu. Fakat Kyran bu öksürük basitmişçesine gülümsedi. Elindeki mendili hemen cebine sokmuştu.

" İyi misin? Az önce kötü öksürdün." Dedim endişeli bir şekilde.

Kyran " Ah, basit bir soğuk algınlığı canım. Endişelenmene hiç gerek yok."

" Sana hemen bir bitki çayı yaptırmalıyım." dedim ve tam ayağa kalkacakken, Kyran beni tuttu.

" Bir şeyim yok, Deitra. Siz kadınlar minicik bir şeyi abartıyorsunuz."

" Abartmaya hakkımız var."

" Kurt gibi açım. Hadi, çocuklarla yemek yiyelim. Felix de bizimle olsun." dedi ve birbirimize sarıldık.

Çocuklarımızla beraber güzel bir akşam yemeği yemiştik. Helion da, bizim soframıza oturduğu için şaşkındı. Çocuklarda şaşırmıştı. Kyran ve ben ise, mutluyduk. Karşımızda güzel bir aile tablosu vardı. Helion, gerçek kardeşleri arasındaydı. O bunun farkında değildi. Darien ise, Helion ile konuşuyordu ve ikisi gülüyordu. Sanki genç Adrian ve genç Kyran karşımdaydı. Aralarındaki fark belliydi. Adrian ve Kyran, anlaşamıyorlardı fakat Helion ile Darien anlaşıyordu.

Yemek ve sohbetten sonra herkes odasına çekilmişti. Kyran'a bitki çayı hazırlatmış ve içirmiştim. İlk başta nazlanmıştı ama içmişti. Sonrada beraber uyumuştuk. İçimdeki huzurun bozulmayacağına inancım tamdı.

Sabah bizi uyandıran Valor olmuştu. Büyük bir endişesi vardı. Sabah sabah, nasıl bir haberle bizi rahatsız etmeye karar verebilirdi ki? Kyran uyku sersemiyle Valor'a baktı.

Valor " Acil olmasaydı, gelmezdim ama başımız büyük bir belada."

Kyran " Umarım ciddi bir beladır. Eğer umursamazsam, senin başın belada olacak."

" Tek cümle ile açıklıyorum. Herkes Deitra'nın bir cadı olduğunu biliyor."

" Ne? Nasıl olur ?" dedim şaşkınlıkla.

" Ejder Lordu, bu gece her yere cadılığınızı ilan bir bildiri asmış. Asillere de, bildiri göndermiş. Halkta büyük bir kıpırtı var. Efendi Yangan ve grubu acil toplantı istiyor."

" Bunu nasıl kanıtlar ki ?"

" Sizin hizmetinize bir kadın sokmuş. O kadın zaman içerisinde büyü odanızı keşfetmiş ve sizin yazdığınız bir büyülü kâğıdı almış. Kısacası herkes cadı olduğunuz biliyor ve unvanınızdan uzaklaştırılmanız isteniyor."

" Herkes mi?" dedim acı içinde.

" Herkes değil. Halk bu konuda bölünmüş durumda. Kimileri sizin bu ülkeye yaptıklarını söylüyor, kimileri de ülkenin başında bir cadı olursa lanetleneceğini söylüyor."

Kyran " Her şey üst üstte gelmek zorunda mıydı ?" dedi ve öfkeyle küfretti.

" Gerçeği hemen söyleyelim." dedim sessizce.

" Bunun kararını şimdi veremeyiz. Hemen kalkmalıyım ve toplantılara cevap vermeliyim." dedi ve yataktan kalktı.

Valor odadan çıktıktan sonra Kyran hızla giyinmişti. Aynı hızla odadan çıkmıştı. Bende giyinmiştim. Dışarıdan umursamaz gözüksem de, içim boğuluyordu. Sanki siyah, yapışkan bir şey beni boğuyordu ve nefes almamı engelliyordu. Kahvaltımı da az biraz yapmıştım. Odamdan çıkasım yoktu. Kapım açıldı ve içeri Tanith geldi.

Tanith " Deitra, Ana İmparatoriçe seni çağırıyor."

" Bugünkü olaylar yüzünden değil mi?" dedim.

" Evet. Deitra, sakın kendini yıpratma. Dimdik ve güçlü dur. Kendinle gurur duyduğunu göster onlara. Şu an seni yıkmak için ellerinden geleni yapacaklardır."

" Tanith, dediklerini yapacağım. Adrian'ın planı açık. Kyran'ı, benim yüzümden itibar kaybettirmek."

" Adrian mı? Ejder Lordu'nun planı bu, biliyorsun değil mi?"

" Adrian ve Ejder Lordu, aynı kişiler desem, bana inanır mısın ?" dedim ve Tanith şaşırdı.

" Olamaz."

" Oldu bile. Adrian yaşıyor ve hamlesini yaptı. Benim güçlerimin olduğunu biliyordu ve bunu saklayacağına dair önceden söz vermişti. Şimdi sözünü bozdu."

" Bundan sonra ne olacak ?"

" Savaşacağım. Adrian ile savaşacağım. İkimizden birisi yok olana dek bu devam edecek. Biz birbirimizi yiyen iki gücüz. İkimizin yaşadığı bir yer, yok olur. Bu yüzden birimiz ölmeli."

" Bu arada, ajanlarımız Ana İmparatoriçe ve Efendi Yangan ile ekibinin Ejder Lordu ile görüştüğünü rapor etti."

" Oğlunun yaşadığını biliyor demek ki! Efendi Yangan zaten en başından beri Adrian ile beraberdi. Tuhaf, neden bizi destekledi ki? Aslında desteklemek zorundaydı yoksa General onu yok etme fırsatı bulurdu. Neyse, hadi gidelim. Ben Ana İmparatoriçe ile konuşurken, sende halkın tepkisini araştır." dedim ve odadan çıktık.

Ana İmparatoriçe yaşlanmış olmasına rağmen yine de güzeldi. Koyu saçlarını açmıştı. Bordo rengi elbisesi, gösterişliydi. Kendinden emin duruyordu. Bana ise sinsi sinsi gülümsüyordu. Sonumun yakın olduğunu düşünüyor gibiydi. Odasında nedimeleri dışında kimse yoktu. Oturmam için bir yer gösterdi ve oturdum.

Ana İmparatoriçe " Nasılsın, tatlım ?" dedi yapmacık bir sesle.

" İyiyim." dedim ve yapmacık bir şekilde gülümsedim. Kısasa kısastı.

" Hakkında çıkan o kötü haberlere rağmen mi?"

" Kötü haberler mi? Gerekli açıklamayı yapacağıma emin olabilirsiniz."

" Umarım gerçek değildir. Senin gibi tatlı bir kızın, cadı olamaz."

" Gerçek olursa, ne olur? Benden daha fazla mı korkacaksınız?"

" Senin kötü bir sona sahip olmanı istemem, Deitra. Ailemize 6 çocuk verdin. Üstelik dördü prens !"

" Sizden daha çok bu hanedanlığa kök saldım. Hiç kimse, bu kökleri kesemez."

" Buna bende inanmak istiyorum ama çıkan bu haberler o kökleri kesecek gibi değil mi?"

" Beni yok etmek için düşmanlarım bunu kullanacaklardır."

" Sonun geliyor, Deitra. Tacını düşürmek üzeresin."

" Asıl sonu gelenler, sonumun geldiğine inananlardır. Belki de ben gerçek bir cadıyımdır ve size ölüm büyüleri yapmışımdır. Belki de Kyran bana aşk büyüsü ile bağlıdır. Gitmem lazım." Dedim ve ayağa kalktım.

Saygıyla eğildikten sonra o odadan çıkmıştım. Ana İmparatoriçeyi sinir etmiştim. Son cümlem onun gerçek yüzünü çıkarmıştı. Çalışma odama geçmiş ve kafamı dağıtmak için fakir insanlara dağıttırdığım yardım paketlerini gözden geçiriyordum. Onlar için bu zamana kadar gelen hiçbir kraliçenin yapmadığı yardımları yapmıştım. Bu yüzden bana halkın annesi demişlerdi. Doğru, ben bu toprakların koruyucusu, halkın annesiydim. Bir grup züppenin, şımarık davranışları engelledim diye mi bu tahttan indirilecektim. Bu olmamalıydı. Bunu bana yapamazlardı.

Kapımın açıldığını bile fark etmemiştim. Tanith gelmiş ve karşıma oturmuştu. Canı sıkkın gibi duruyordu.

Tanith " Ne yapıyorsun?"

" Yardım paketlerini gözden geçiriyordum. Haberler sende." dedim.

" Sarayın dışında çeşitli bölgelerde protestolar var. Bu insanlar senin yardım ettiğin kesimden değiller. Orta halli insanlar ve yaşlılar. Senin derhal saraydan uzaklaştırılmanı talep ediyorlar. Hanedanda bir cadının bulunması lanettir diye direniyorlar."

" Elbette direnecekler. Bir cadıyı kim en tepede görmek ister ki?"

" Sarayın içinde de çok sert fırtınalar kopmuş. Efendi Yangan ve ekibi, senin unvanını bırakmanı talep etti ve Kyran çileden çıktı. Çok sert tartışmalar olmuş. Kyran taraftarları seni savunuyorlar. Tarihimizde ikinci kraliçenin de cadı olduğunu ve krallığın en parlak dönemini geçirdiler diye savunma yapıldı ama Efendi Yangan bu konuda direniyor."

" Kyran'ı zor durumda bakıyorlar. Benim yüzümden zor durumda. Buna bir son vermeliyim."

" General Zyaun, seni ölene dek savunacağını belirtmiş. Cadı olmana rağmen bu krallığa büyük hizmetlerin olduğunu ama cadı olmamasına rağmen Ana İmparatoriçenin bir işe yaramadığını söylemiş."

" Sadık insanlara sahip olmak, ne hoş! Şimdi Tanith bir şey yazacağım ve bunu çoğalt ve halkın okuyacağı yerlere astır. Asillere de ulaştır. Adrian böyle bir açıklama yapacağımı tahmin etmezdi."

" Peki." dedi ve kâğıt kalemi hazırlayıp, yazmaya başladım.

Ben İmparatoriçeniz Deitra.

Bu gece hakkımda bazı şeyler yazılmıştır. Bu konu hakkında en doğru açıklamayı ben yapabilirim.

Öncelikle sizden özür diliyorum. Bunca sene içinde gerçeği söylemediğim için. Evet, ben bir cadıyım. Bunu sevgili eşim ile evlendikten sonra öğrendim. Ondan önce kendimi bir görüş rahibesi sanıyordum ama değilmişim, ondan daha fazlasıymışım. Sırf hayallerime ulaşmak, sizlere daha iyi hizmet etmek için sustum. Cadı tarafımı fazla kullanmamaya çalıştım.

Bazıları beni bir lanet görebilir, bazıları ise beni bir kurtarıcı görebilir. Sonuç olarak ben kendimle barışık bir insanım. Cadı olmak bende bir kusur değil! Düşmanlarım bunu bir kusur olarak görüyor ve bana saldırıyor. İstedikleri kadar saldırsınlar! Bu benim umurumda değil. Beni seven insanlar, beni koruyacaktır. Bundan eminim.

Bundan sonra olacakları asla bilemiyorum. Sevgili eşim benden unvanımı alsa asla üzülmem. Onun iktidarı için kendimi seve seve feda edebilirim. Unvanımı almazsa da, ben yine aynı ben olup size hizmet ederim.

Bu bir itiraf değildir. Bu bir açıklamadır. Umarım beni uygun bir şekilde yargılarsınız.

Sevgilerle

Toprakların Koruyucusu, Halkın Annesi, Halkın Koruyucusu, Halkın Leydisi, Demir Leydi, İlk İmparatoriçe Deitra...

İşte yazmıştım. Güzel bir yazı olmuştu. İnsanlara unvanlarımı sıralayarak bitirmiştim. Tanith'e vermiştim.

" Çabucak bunu dağıt." dedim ve Tanith hızla odadan çıktı.

Kendimi bu şekilde savunabilirdim. Çalışma odamdan çıktım ve yatak odama geçtim. Elime aldığım kitabı okumaya başladım. Bir süre sonra kapı hızla açıldı ve içeri Kyran girdi. Öfkeliydi. Bakışları sinirden kuduruyordu.

Kyran " Ne yaptığını sanıyorsun ?" diye bağırdı.

" Ne yapmışım, söyle de bileyim." dedim sakin bir sesle.

" O mektup ne ?"

" Her şeyi açıkladım ve huzurluyum."

" Onun iktidarı için kendimi seve seve feda ederim." Dedi sesimi taklit ederek.

" Gerçek bu. Ben kendimi ateşe atmaya hazırım."

" Neyleyim sensiz iktidarı, Deitra? Sen olmazsan, bu her şey benim için anlamsız."

" Çocuklarımızı düşün."

" Onlarda sensiz bir şey yapamazlar. Özellikle Helion, sen varken buralarda barınabilir."

" Anlamıyorsun."

" Neyi anlamıyorum? Deitra, kendini bile bile yakmana asla izin veremem." diye bağırdı.

" Yanmam gerekiyorsa, yanacağım. Kimseden izin almaya ihtiyacım yok!"

" Buna asla izin vermeyeceğim. Seni ben koruyacağım. En başından beri verdiğim sözü tutacağım." dedi ve birden öksürük krizine girdi.

" Kyran!" diye bağırdım ve yanına gittim.

Boğazını tuttu ve dizlerinin üstüne çöktü. Onu koltuğa oturtup, bir bardak su doldurdum. Sonra içirmiştim. Sonunda kriz bitmişti.

" İyi misin ?" dedim ve kafasını salladı.

Kyran " Bir şey yok. Endişelenme."

" Beni korkutuyorsun !"

" Korkma, benim güzel yüzlü sevgilim. Ben iyiyim."

" Bu öksürük krizi basit değildi."

" Basit bir şeydi." dedi ve birbirimize sarıldık.

Sarılınca, her şey bitecekti sanki. Fakat dediğim gibi olmamıştı. Her şey bitmemişti daha da kötü bir hale gelmişti. Cadı olduğumu söyleyince, saray kaosun içine düşmüştü. Protestolar, direnişler fazlaydı. Kyran ısrarla unvanlarımı almayacağın söyleyince Efendi Yangan ve ekibi meclise gelmeyi bırakmıştı. Çocuklarım bile korkuyordu. Helion şaşırtıcı bir şekilde bana sadıktı. Hala ona annesini söylememiştim.

Bu 2 haftalık karmaşa sonunda Adrian için meyvesini vermişti. Sabahtan beri askerler yoktu. Etrafta ölüm sessizliği hâkimdi. Ah, ben bunu biliyordum. Bizi tahttan indireceklerdi. Tüm çocuklarımı almıştım. Darien, Katina, Irena, Zaltor ve Krosta benimleydi. Helion ise ortalıkta yoktu. Kyran bu olayı bastırmak için benimle değildi. Bu salonu koruyan, kadın askerlerim kapıdaydı. Çocuklarıma korktuğumu belli etmemeye çalışıyordum. Ben rahat gözükürsem, onlarda rahat olurdu.

Dışarıya baktığımda her yer yanıyor gibiydi. Dumanlar yükseliyordu. Adrian adım adım saraya geliyordu. Etrafta beyaz kumaş üzerine işlenen altın rengi ejderha bayrakları asılmıştı. Acaba halka yaşadığını nasıl ilan edecekti? Neden bunu duramıyorduk ki? Neden terk edilmiştik?

Bağırış, çağırışlar vardı. Sonumuz gelmiş gibiydi. Çocuklar, Ejder Lordu'nu öğrenmişlerdi. Herkesin dilinde olan bu adamı onlarında bilmeye hakkı vardı.

Tanith " Böyle bir son olmamalıydı."

" Hiçbir şey bitmedi. Son nefesimi vermeden, bu savaşı kaybetmeyeceğim." dedim.

Irena " Annem haklı. Her şeyimizi kaybetmiş değiliz !" dedi öfkeli bir şekilde.

Darien " Anne, bende babamla olmalıydım."

" Hayır, Darien. Sen, babanla benim umudumuzsun. Biz olmadığımız zaman kardeşlerini korumakla yükümlü olacaksın." dedim.

Irena " Ben kendimi koruyabilirim."

" Benim vahşi kızım, elbette kendini koruyabilirsin ama birlik içinde olmalısın abinle."

Katina " Bugünleri unutmayacağız ve dönüşümüz muhteşem olacak. Ejder Lordu, bu yaptıklarına pişman olacak." dedi ve kapının önünde bir şey oldu.

" Tanith hemen kapının önünde ne oluyor öğren, gel." Dedim ve Tanith gitti.

İçeri zırhıyla beraber Helion gelmişti. Oğlum bir dost olarak değil, düşman olarak gelmişti ne yazık ki. Zırhındaki ejderha sembolünden anlamıştım. İçim acımıştı.

Darien " Seni hain köpek! Ne yüzle buraya gelirsin !" dedi ama Helion üzgün bir şekilde baktı.

" Darien, dur! Açıklamasını dinleyelim." dedim sakin bir sesle.

Helion " Sizi İmparator Adrian'ın yanına götürmeye geldim, leydim." dedi ve başını eğdi. Sanki utanıyordu.

" Demek tahttı aldı. İstediğine ulaştı. Baban olduğunu biliyordum, oğlum. Sakın benden utanma. Eşim nerede ?"

" Eşiniz imparatorumuzla beraber."

" Ona ne olacak ?"

" Sürgüne gönderilecek bildiğim kadarıyla."

" Bana ne olacak?"

" Sizin hakkınızda bir karar verilmedi. Galiba bir süre burada ağırlanacaksınız."

" Ondan merhamet dilemeyeceğim. İsterse bu cadıyı yaktırabilir. Neyse. Hadi, Helion. Anneni çok sevdiğin imparatoruna götür." dedim ve ayağa kalktım.

" Annem mi ?" dedi şaşkınlıkla. Diğerleri de şaşırmıştı ama umursamıyordum.

" Karşında annen var, Helion ya da benim verdiğim isimle Felix. İmparatorun yanında her şeyi açıklayacağım. Tanith, çocuklarıma iyi bak ve kimseye teslim etme." dedim ve Tanith kafasını salladı.

Yanımda şaşkın oğlumla beraber yeni imparatoru görmeye gittik. Adrian'dan korkmuyordum. Bana zarar veremezdi. Şunu biliyordum ki, daha hiçbir şey bitmemişti. Ben son demedikçe, bu savaş son bulmayacaktı. Ben savaşmaya devam edecektim. İkimizden birisi bu kaosta boğulacaktı. Sonuçta karşımda Ejder Lordu Adrian vardı. Âşık olduğum Adrian yoktu!

---

Sizce bundan sonra ne olur ? Adrian&Deitra arasında neler yaşanır ? Yorumları bekliyorum !

Continue Reading

You'll Also Like

7.4M 307K 57
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
243K 4.2K 30
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı.Bir an kalbim duracak gibi oldu. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi ve odamın kapısını açt...
2.1M 103K 44
On dokuz yaşında, hayatı yalanlarla süslü, güzel, zeki ve cesur bir genç kız. Ettiği intikam yemininin esiri, etrafına korku salan, güçlü ve sevgisiz...
199K 13K 61
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...