KIZIL EJDERİN UYANIŞI

By BlackkRain

1M 96.8K 17.2K

KIZIL EJDERİN KANI hikayesinin 2. kitabıdır. "Baba?" "Ben babamız değilim" diyerek Rein'e doğru bir adım attı... More

TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
SON
TEŞEKKÜRLER!
ÇOK ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM
~~DİANA~~

22. BÖLÜM

12.8K 1.2K 284
By BlackkRain


Rein göz kapaklarını zorlayarak açtı. Göz kapakları birbirine yapışmış gibiydi. Gözlerini açtığı anda nerede olduğunu anlamıştı. Doğrulmaya çalışınca bedenini oynatamadığını fark etti.

"Dha.." diyerek inledi güçlükle, dudaklarını aralayabildiğinde. Geçen seferki gibi değildi. Rein beyaz yatakta hareketsizce yatıyordu. Görebildiği tek şey beyaz tavan ve o tavana yansıyan, onları ayıran kalkanın mavimsi ışığıydı.

"İyi misin Rein?"

Dha'nın hem endişeli hem öfkeli sesini duyduğunda Rein rahatlamıştı.

"İyiyim.." dedi Rein. "Ama hareket edemiyorum."

"Tam olarak burada değilsin ondandır" dedi Dha. "Rein sen ne yapmaya çalışıyorsun!? Nasıl birine rahatça 'beni öldür' dersin!?"

"Dha.." dedi Rein yumuşak bir sesle. Hareket edemeden havaya konuşmak hiç hoş değildi. "Öyle dedim çünkü Remah'ın beni öldürmeyeceğini biliyorum."

"Bilemezsin Rein" dedi Dha. "Senin boğazını kesti!"

"Ufacık bir şeydi Dha, acımadı bile. Lütfen sakin ol."

"Çok öfkeliyim Rein.. eğer şu anda seninle konuşamamış olsaydım ne olurdu bilmiyorum."

"Keşke seninle hep konuşabilsem" dedi Rein. "Neden sadece istediğimde olmuyor ki?"

"Eminim bir gün o zamanlar da gelecek.." dedi Dha huzursuzca. "Konuyu değiştirmeye çalışma."

"Dha benim yaşadığım her şeyi yaşadığını söylemiştin, o zaman ona gerçekten bana zarar vermeyeceği konusunda güvendiğimi de anlamış olmalısın."

"Ama sana zarar verdi!" dedi Dha kükremeyi andıran bir sesle. Rein şu anda onun yüzüne bakabilmeyi isterdi ama bedeni hareket etmiyordu. Gözü de bulanık görmeye başlamıştı. Bunun Dha ile daha fazla vakit geçiremeyeceği anlamına geldiğini biliyordu. Burada uyuyunca gerçekte uyanacaktı.

"Sorun değil Dha.." dedi Rein. "Senin de bedenimizi kullanmanı istiyorum ama bu şekilde değil. Öfkeni hissettim Dha. Öfken tüm bedenimi titretti. Öyle bir öfkeyle.. istemediğin şeyler yapabilirsin. Bu yüzden sana engel oldum, özür dilerim. Bana kızmanı istemiyorum."

"Sana kızmadım Rein" dedi Dha. Şimdi sesi daha sakindi. Rein onun öfkesini bastırabilmesine sevinmişti. "Bana engel olmakla iyi yaptın. Çünkü benim istediğim ama senin kesinlikle istemediğin şeyleri yapabilirdim."

Rein tam Dha'ya böyle şeyler söylediği için kızacakken ağzını oynatamadığını fark etti. Gözleri de yavaşça kapanırken Dha'nın sesini duydu.

"Dikkatli ol Rein, unutma sen istemezsen kimse sana bir şey yapamaz."

Bu ses kulaklarında yankılanırken Rein derin bir uykuya dalmıştı.


****


Rein kıpırdandığında Remah elindeki mektubu kutuya yavaşça bıraktı ve ayağa kalktı. Rein bayıldıktan sonra Remah ne yapacağını bilememişti. Rein'in kendi türünden olmadığı şüphesi Remah'ın aklını kemirip durmuştu. Remah abisinin gönderdiği mektupları tekrar okuyarak Rein ile ilgili bir şey bulmaya çalışmıştı ama bulamamıştı. Mektupları tekrar okuyarak öğrendiği tek şey abisinin ve yengesinin Rein'i çok sevdiğiydi. Onu hayatlarından vazgeçecek kadar çok sevmişlerdi.

"Off.. Dhaa.."

Rein kendi kendine inlemeye başladığında Remah olduğu yerde kaldı. Rein'in kızarmış yüzü ona ateşi olduğunu düşündürmüştü. Ama gidip kontrol etmedi. Ona yardım etmeyecekti.

Ona yardım etmemeliydi.

Rein "Dha!!" diye bağırarak aniden doğrulduğunda Remah hala onun ateşi olup olmadığı konusunu düşünüyordu. Rein'in beklenmedik uyanışı onu irkiltmişti. Rein ona baktı.

"Su alabilir miyim?"

Remah onun davranışlarının rahatlığına şaşırmıştı.

"Buraya seni öldürmeye getirdim, biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum.." dedi Rein. "Çok susadım, su alabilir miyim?"

Remah onun kendisinden korkmamasına şaşırdı ve ona karşı pes ederek mutfağa doğru yürüdü. Öldürmeden önce biraz su vermekte bir zarar görememişti. Ölmeden önce kişilerin son dileğini kim olsa gerçekleştirirdi.

"Al."

"Teşekkür ederim" dedi Rein ve Remah'ın getirdiği suyu hızlıca içti. Remah yakınına gelince onun terlemiş olduğunu fark etti. Bu da ateşi olduğu hakkındaki düşüncesini destekliyordu. Remah Rein'in tuhaf bulduğu davranışlarını ateşinin yükselmesine bağladı. Aksi takdirde Rein ona böyle.. sanki arkadaşıymış gibi davranmazdı.

Kimse 'seni öldüreceğim' diyen birine öyle davranmazdı. Rein'in şimdiye elinden kaçmaya çalışması gerekiyordu. Rein'se kaçırılmamış da kendi isteğiyle gelmiş gibi yatağa yayılmıştı.

"Yemek yiyebilir miyiz?" diye sordu Rein. "Çok acıktım, başım dönmeye başladı."

"Senin derdin ne!?" diye bağırdı Remah dayanamayıp. Çevresindeki herkes Remah'ın çok soğukkanlı bir insan olduğunu söylerdi. Her şeye karşı tepkisiz olduğundan şikayet ederlerdi. Şimdiyse Remah bütün soğukkanlılığını kaybetmişti.

"Ben seni buraya öl-"

"Evet, evet biliyorum. Sen beni buraya öldürmek için getirdin. Sürekli söyleyip durmana gerek yok" diyerek yastığını düzeltti ve arkasına yaslandı Rein. "Ama bu benim acıktığım gerçeğini değiştirmiyor. Yemek yememiz gerekiyor."

Remah onun parlak yeşil gözleriyle kendisine bakmasından rahatsız oldu. Bir süre sessiz kalarak düşündü.

"Yemek yedikten sonra seni öldüreceğim" diyebildi sonunda. Rein sanki çok mutlu olacağı bir şey söylemiş gibi gülümseyince Remah omuzlarını düşürdü ve Rein'in kendisinde yarattığı garip -alışık olmadığı- duygularla savaşmaya çalışarak mutfağa doğru yürüdü.

Mutfaktan içeri girmek üzereyken durdu. Remah yemek pişirmesini bilmiyordu ki! Dışarıda olduğu zamanlar da sadece ekmek ve peynir yerdi.

"Ne yiyeceğiz?"

Rein sessiz adımlarla kendisine yaklaşıp sorduğunda Remah onun nasıl bu kadar sessiz olabildiğine şaşırmıştı. O kendisine yaklaşırken hiçbir şey duymamıştı.

"Ekmek ve peynir."

"Ben çorba yapmasını biliyorum" dedi Rein kendisini geçip mutfağa girerek. O hiç çekinmeden mutfağı karıştırıp malzeme aramaya başladığında Remah gözlerini devirdi.

Onun davranışlarını açıklayamıyordu. Diyecek bir söz bile bulamıyordu. Sanki ne yaparsa yapsın onu durduramayacakmış gibi hissediyordu. Bu yüzden onu kendi haline bıraktı ve pencerenin dibindeki sandalyeye oturdu. Hava kararmaya başlamıştı.

Çoktan Rein'i arıyor olmalılardı. Ama bulmaları çok zordu. Remah bütün izleri -büyülü, büyüsüz- silmişti. Evin etrafında onları diğer herkesten gizleyen bir bariyer vardı. Bariyer onları tamamen görünmez yapıyordu. Bu bariyeri yapmak yıllarını almıştı.

"Neden bu kadar az malzeme var?" diye sordu Rein. Remah bakışlarını dışarıdan ona çevirdi ama cevap vermedi. Buraya çok nadir gelirdi bu yüzden çok fazla yiyecek yoktu.

"Neden bu evi kullanmıyorsun? Çok güzel bir ev bence" dedi Rein. Mutfaktaki ateş yakmak için ayrılmış bölüme doğru yürüdü. Kenara dizilmiş odunları üst üste koydu ve ateş yakmaya çalıştı. Bir süre uğraştıktan sonra Remah'a döndü.

"Ateş gerekiyor" dedi sakince.

"Büyüyle yapabilirsin" dedi Remah.

"Lütfen ateş yapar mısın" dedi Rein. "Ben kendi isteğimle büyü yapamıyorum. Kendiliğinden oluyor."

Remah bir şey demedi ve ateşi yaktı. Odunlar kendiliğinden gelen ateşle tutuşurken Rein oturduğu yerden kalktı.

"Teşekkürler" diyerek mutfakta bulduğu eski bir tencereyi ateşin üstüne koydu Rein.

"Neden benden korkmuyorsun?" diye sordu Remah. Rein ateşte kaynayan tencerenin başında sabırsızlıkla bekliyordu. Dolaptan bulduğu yamulmuş tabakları ve kaşıkları mutfaktaki masanın üstüne koymuştu. Remah'ın çantasındaki ekmekleri ve peyniri de sormadan almış ve dilimleyerek masaya yerleştirmişti. Geriye sadece çorba kalmıştı. Remah bütün mutfağı kaplayan çorba kokusunun güzel olduğunu ve kendisinin de aç olduğunu fark ettirdiğini kabul etmek istemiyordu.

Bu sefer susan Rein oldu.

"Neden cevap vermiyorsun?" diye sordu Remah.

"Artık olmuştur" diyerek onun sorusunu cevapsız bıraktı Rein. Eski bir bez parçasıyla sıcak tencereyi ateşten çekti ve masaya götürdü. "Sonunda yiyebiliriz!"

Rein çorbayı tabaklara koydu ve hala olduğu yerde oturan Remah'a baktı.

"Gelsene.." dedi gülümseyerek. Sandalyeye oturdu ve tabağından bir kaşık çorba aldı. "Tadı o kadar kötü değil, merak etme."

Remah gerçekten aç olduğunu kabullenerek masaya gitmeye karar verdiğinde Rein çoktan bir tabak çorba içmişti. Hatta ekmeğin yarısını da yemişti. Remah masaya oturduğunda Rein hiçbir şey demedi ve önündeki ekmekleri alıp Remah'ın önüne koydu.

"Güzel.. olmuş."

Remah başı eğik çorbayı içiyordu ve neredeyse mırıldanmıştı ama Rein onu duydu.

"Biraz sulu ve sade oldu" dedi Rein. Çorbanın o kadar da güzel olmadığını biliyordu. Hiçbir baharat kullanamamıştı nasıl tadı olacaktı ki?

"En son biriyle ne zaman yemek yediğimi hatırlamıyorum" dedi Remah başını kaldırarak. "Çorba güzeldi."

Rein gülümsedi. Mutfağın penceresinden batan güneşi görebiliyordu. Sabahtan beri ortalıkta olmadığını fark etmiş olmaları gerekiyordu. Rein diğerlerini daha fazla endişelendirmeden geri dönmeliydi.

"Biliyorum.." dedi Rein, Remah yemeğini bitirdiğinde. "Beni öldürmeyeceğini biliyorum bu yüzden senden korkmuyorum."

"Nasıl?" dedi Remah şaşırarak. "Lütfen bana söyler misin seni korkutmayacak ne yaptığımı? Seni kaçırdım ve öldüreceğimi söyledim değil mi?"

"Evet söyledin" dedi Rein gözlerini devirerek. "Hatta bunu yıllar önce planladığını da söyledin. Ama ben sana inanmadım. Remah, sen bana zarar vermeyeceksin. Bunu sen de biliyorsun."

Rein susunca Remah'ın yüzünde çatışan bir ifade belirmişti. Rein onun kendi duygularını bastırdığını anlamıştı. Remah'ı ilk gördüğünde onun çok donuk birisi olduğunu düşünmüştü çünkü yüzü, gözleri boştu. Remah ona yaşadıklarını anlatınca Rein neden böyle olduğunu anlamıştı. Remah'ın kalbindeki boşluk yüzüne yansıyacak kadar büyüktü.

Rein Remah'a kendi duygularını kabullenmesi için zaman vererek sessizce bekledi. Remah sonunda hareket ederek belindeki hançeri çıkarıp Rein'in yüzüne doğrulttuğunda Rein kıpırdamadı.

"Gerçekten korkmuyorsun."

"Evet, bana zarar vermeyeceksin. Gerçekten öldürmek isteseydin beni buraya getirmezdin Remah. Sen sadece benimle yüzleşmek istedin... kendinle yüzleşmek istedin. Bu yüzden bana geçmişini anlattın."

"Hayır.." dedi Remah hançeri geri çekip kaşlarını çatarak. Rein'in söylediklerini anlamak istemiyormuş gibiydi. "Ben seni buraya öldürmek için getirdim. Annemin intikamını alacağım.. almak zorundayım!"

"Zorunda falan değilsin!" diye bağırdı Rein. "Bir anne asla çocuğuna birini öldür demez! Remah, annene saygısızlık etmek istemezdim ama ölmeden hemen önce yedi yaşındaki oğlunu değil de böyle bir şeyi düşünmesi.. beni kızdırıyor. Senin yıllarını çalması affedilemez, geri döndürülemez bir şey!"

Remah parçalanıp ağlamaya başladığında Rein onun için üzüldü. Hayatını boş bir amaç için yaşamıştı. Rein onu rahatlatacak bir şeyler söylemek için ağzını açtığında Remah konuşmasını engelledi.

"Daha fazla konuşma" dedi gözlerini silerek. Biraz bekledi ve eski soğukluğunu kazanarak konuştu. "Bunların hepsini ben de biliyordum ama yaşamaya devam etmek için tutunacağım bir şeye ihtiyacım vardı. Ben de tutundum."

"Böyle olduğu için gerçekten çok üzgünüm."

"Abimin korumak için canını feda ettiği birisini öldürmem abimin hayatını boşa çıkarır. Başından beri içimde bir yerde seni öldüremeyeceğimi biliyordum. Hepsini yüzüme vurmanı beklemiyordum ama sen haklısın."

"Remah ben-"

"Seni buraya getirirken böyle bir şeyle karşılaşmayı beklemiyordum" diyen Remah eliyle yemek yedikleri masayı işaret etti. "Her açıdan tuhafsın sen ya da abimin deyişiyle.. özelsin. Şimdi onların neden senin yanında durmayı seçtiğini, neden hayatlarını senin için feda ettiklerini anlıyorum."

"Ben böyle bir şeyi hiç istemezdim" dedi Rein üzgünce. "Yakın zamana kadar olanlardan haberim bile yoktu, hafızamı kaybetmiştim."

"Neden seni öldürmek istediler? İnsan olmadığın için mi? Kim saldırdı size?" diye sordu Remah.

"Benim için değil, babam için gelmişler" dedi Rein şaşırarak. İnsan olmadığın için derken biraz garip hissetmişti. " Annem de o zaman öldü.. kimin yaptığını bilmiyorum. Babam ve Theo amca da bilmiyor."

"Ya da sana söylemiyorlar" dedi Remah. Yüzü daha iyi görünüyordu ve Rein bunun için sevindi. "Nesin sen?"

Theo amcası Rein'e kimseye söylememesini söylemişti. Hatta Jaysen insan olmadığını anladığı halde ona bile söylememişti. Ama Rein, Remah'a söylemek istiyordu. Remah ailesini Rein yüzünden kaybetmişti. En azından sorduğu sorulara cevap verebilmeliydi Rein.

"Annem insan, babam.. ejderhaydı."

Remah gözleri büyüyerek baktığında Rein bugün onun en şaşırmış halinin bu olduğunu düşündü. Remah bir süre sessiz kaldıktan sonra konuştu.

"Sana inanmıyorum demeyeceğim. Gerçeği söylediğini düşünüyorum ama bu.. bu nasıl olabilir? Bir insan ve ejderha?"

"Büyü" dedi Rein.

"Büyüyü aşar bu dediğin" dedi Remah. "Senin var olman imkansız gibi bir şey."

Remah kendisine hiç görmediği bir şey gibi bakmaya başladığında Rein rahatsız olmuştu.

"Kimseye söylemezsen sevinirim" dedi gergince. "Theo amcam ve babam bu konuda çok.. sertler. Kimsenin bilmesini istemiyorlar."

"Neden bana söyledin?"

"Çünkü sana güvendim."

"Çok garipsin.." dedi Remah. "Beni tanımıyorsun ki, nasıl güvenebilirsin?"

Rein sadece gülümsedi. Remah'ın ona ihanet etmeyeceğini biliyordu. Nasıl bildiği hakkında kendisinin de bir fikri yoktu. Sadece biliyordu.

"Sırrın benimle güvende olacak" dedi Remah. "Belki seni bir daha görmem bile. Bütün bu olanlardan sonra Theo saraya dönmeme izin vermez."

"Sorun değil Remah, Theo amca ile konuşurum ben. Anlayacağından eminim. Sadece.. sen gerçekten böyle yaşamak istediğine emin misin? Artık kendi istediklerini yapmalısın."

Remah sandalyesinde geriye yaslandı ve tavana baktı.

"Kendimi başka bir iş yaparken düşünemiyorum, büyücülüğü bırakamam. Ama saray dışında da, krala bağlı olmadan devam edebilirim. Bunları düşünmene gerek yok, her şeyi ben yaptım bir bedel ödemeliyim. Şimdi sen saraya geri dönmelisin."

"Bedel ödeyecek bir şey yapmadın Remah. Theo amcayla ben konuşacağım dedim" diyerek kızdı Rein. Bu kadar yıl yaşadıklarının üstüne daha fazlasını koymak istemiyordu Rein. Onu koruyan Karlo ve Nora için Remah'a yardım edecekti.

Ve gerçekten Remah'a içi ısınmıştı.

"Anlamıyorsun Rein, Theo seni dinlemez. Ben senin için bir tehdidim-"

"Artık değilsin, öyle değil mi?" diye sordu Rein onun sözünü keserek. Remah ona baktı ve başını salladı.

"Seninle baş etmek çok zor" dedi hafifçe gülerek. Rein onun gülümsemesinin bir çocuğunki kadar masum olduğunu düşündü. Gülmek Remah'a yakışacaktı.

"O zaman saraya geri dönelim. Diğerleri beni çok merak etmiştir" dedi Rein ayağa kalkarak. Remah da hemen ayağa kalktı ve kararsızca Rein'e baktı.

"Beni tek başıma gönderemezsin" dedi Rein gülerek. "Yolda kesin başıma bir şey gelir ve hepsi senin suçun olur."

"Haklısın" dedi Remah ciddiyetle. Rein biraz da şaka olsun diye söylemişti ama Remah ciddiye almıştı. Rein tabi ki kendi başının çaresine bakabilirdi. "Saraya geri dönene kadar senden ben sorumluyum."

"Gidelim o zaman" dedi Rein.


****


"Bu grup da şu bölgeyi arayacak" dedi Cynan, eliyle önünde duran haritadaki sarayın arka kısmını işaret ederek. Özel olarak seçtikleri güvenilir askerlerden üç grup oluşturmuşlardı. İki grup çoktan yola çıkmıştı şimdi üçüncüsü yola çıkacaktı.

"Lysbet sizinle gelecek, karanlıkta size yardımcı olur" dedi Cynan. Lysbet yanlarında belirip askerlere baktığında askerler bir an ona hayranlıkla baktı. Lysbet şimdi genç bir bayan görünümündeydi ve çok dikkat çekici görünüyordu. "Lysbet ne derse onu yapacaksınız çünkü onun dedikleri benim dediklerim."

"Peki efendim" dedi askerler hep bir ağızdan.

"Yola çıkın o zaman."

Cynan onları gönderdikten sonra arkasına döndü ve odanın içinde dönüp duran toprak perisine baktı.

"Biraz daha hareketsiz durursan sevinirim" dedi Cynan ona. Onun hareketliliği Cynan'ın dikkatini dağıtıyordu. Toprak perisi durdu ve Cynan'a baktı.

"Ne zaman haber gelir?" diye sordu Yuran.

"Bilmiyorum" dedi Cynan. "Bağda bir sorun yok değil mi?"

"Hayır yani ilk dalgalanmadan sonra bir şey olmadı. Rein iyi olmalı."

Cynan rahatlamış bir şekilde arkasını dönüp önündeki haritaya bakarken Raviel konuştu.

"O bağı engelleyeni bir yakalarsam elimden kimse alamayacak."

"Rein'i bir bulalım da, intikam sonra gelir" dedi Yuran. İkisi beraber tüm sarayı ve sarayın çevresini aramışlar ama hiçbir şey bulamamışlardı. Buraya da daha yeni gelmişlerdi.

"O dalgalanma.. sence Dha mıydı?" diye sordu Raviel.

"Olabilir" dedi Yuran. "Bir an o bulanıklığı kaldıracak sanmıştım."

"Dha ortaya çıkmışsa.. en azından Rein güvendedir" dedi Raviel.

"Ben de öyle umuyorum-"

Yuran'ın cümlesini bölen şey bağdı. Bağın netleştiğini hissettiğinde durmuştu.

"Rein'in yerini biliyorum" dedi Yuran hızlıca Cynan'a. "Gidiyoruz."

"Sesli konuştun aptal" dedi Raviel. İkisi de bağın onları götürdüğü yere gitmeden hemen önce.

"Boş ver, anlamamıştır" dedi Yuran. Şu anda tek düşündüğü efendisiydi.

Rein'in yanında belirdiklerinde ikisi de hiç beklemedikleri bir manzarayla karşılaşmışlardı.

"Yuran! Raviel! Yardım edin!"


****


Rein Remah'ın evdeki eşyalarını toplamasını beklerken Karlo'nun mektuplarını tekrar okumuştu. Onları okurken kendisini çok değerli hissetmişti. Ve bir kez daha üzülmüştü.

"Ben hazırım" dedi Remah. Suratı yine ifadesiz bir hal almıştı ama Rein onun eskisi gibi olmadığını fark edebiliyordu. Onun içindeki koca boşluk bir anda dolmayacaktı ama Rein onun bir gün tamamen iyileşeceğini biliyordu. Remah bunu hak ediyordu.

"Ben de" dedi Rein elindeki kutuyu kapatıp Remah'a uzatarak. Remah kutuyu dikkatli bir şekilde alıp çantasına koyarken irkildi ve sendeledi. Aynı anda Rein de havadaki garip dalgalanmayı hissetmişti. Sanki hava aniden ağırlaşmıştı. Remah hemen kendini toplayıp Rein'e baktı.

"Birisi bariyeri kırdı, sen burada kal."

Rein Remah'ı dinlemeyerek Remah'ın peşinden koşturdu. Ne olduğunu anlamamıştı. Remah kapıyı açıp dışarı çıktığında Rein onun arkasından eve doğru yürüyen iki kişiyi gördü.

Biri Dena'ydı.

"Siz kimsiniz?" diye sorduğunu duydu Remah'ın.

Ondan sonra olanlar çok hızlıydı. Dena'nın yanındaki uzun boylu adam bir anda Remah'ın boynunu tutup onu evin dış duvarına yapıştırmıştı.

"Bu soruyu benim sormam gerek" dedi adam derinden gelen öfkeli bir sesle. "Sen kimsin!?"

"Bırak onu!" dedi Rein adama yaklaşarak. Adamı sesinden tanımıştı. Dena'nın korumasıydı. "Napıyorsun!?"

"Rein iyi misin?"

Rein Dena'nın kendisine sorduğu soruya cevap vermek yerine Remah'ı öldürmeye çalışan adamın koluna yapıştı. Remah'ın yüzü kızarmıştı. O sırada arkasında hissettiği şeyle hiç olmayacağı kadar sevinmişti. Yuran ve Raviel gelmişti.

"Yuran! Raviel! Yardım edin!"

"Rein!"

Yuran Rein'in arkasından gelip çekmeye çalıştığı ama oynatamadığı kola yapıştı. Remah çırpınmaya başlamıştı.

"Bıraksana! Öldüreceksin!"

"Rein sen iyi misin?"

"Dhazra yeter artık!"

Herkes aynı anda konuştuğunda adam -sonunda- Remah'ı bırakmıştı. Remah derin bir nefes alırken Rein, Remah ile Dena'nın Dhazra dediği adamın arasına geçti. Yuran ve Raviel hemen iki yanındaydı.

"O seni kaçırdı" dedi Dhazra. "Neden onu savunuyorsun?"

"Ben onu affettim" dedi Rein kızarak. "Hem bu seni neden ilgilendiriyor ki? Seni tanımıyorum ben."

"Rein.." diyerek araya girdi Dena. "Biz seni çok merak etmiştik bu yüzden Dhazra biraz öfkelendi."

"Dhazra mı?" dedi Rein onun ismine dikkat ederek.

"Böyle tanıştığımız için üzgünüm" dedi Dhazra ceketinin kırışan kolunu düzelterek. Sonra Rein'e baktı ve Rein onun sesinin nereden tanıdık geldiğini hatırladı. Bu adam onu üvey amcasından kurtaran yüzünü göremediği gizemli adamdı.

"Adım Dhazra, Dhakear'ın kardeşiyim yani.. senin amcanım."


Continue Reading

You'll Also Like

20.1K 3.3K 34
O Mozo'ydu. Tecrit edilmiş olan! O bir kara elfti: Ölümcüllerin en ölümcülü. Kara elfler kıtanın geneline yayılmıştı. Ölüm ve vahşet denilince akla t...
10.2K 254 15
Erkekler inatçı, kadınlar inatçı Aşk hepsinden inatçı... Benim hayal gücüme göre devam eden İnadına Aşk... 33.bölümden devam TAMAMLANDI
807 332 13
Bu çalışma kaynağını Türk Mitolojisinden alan, Türk Mitolojisinden beslenen tarihi kurgu bir roman. Bu romanı yazarken, Türk Mitolojisi ve onun figür...
252K 22.4K 42
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...