GÖKKUŞAĞI

By Fesatrice

639K 42.5K 14.6K

Alkım, kardeşini şüpheli bir araba kazasında kaybetmiştir ve bunun bir kaza olmadığına, cinayet olduğuna emin... More

Gökkuşağı -1-
Gökkuşağı -2-
Gökkuşağı -3-
Gökkuşağı -4-
Gökkuşağı -5-
Gökkuşağı -6-
Gökkuşağı -7-
Gökkuşağı -8-
Gökkuşağı -9-
Gökkuşağı -10-
Gökkuşağı -11-
Gökkuşağı -12-
Gökkuşağı -13-
Gökkuşağı -14-
Gökkuşağı -15-
Gökkuşağı -16-
Gökkuşağı -17-
Gökkuşağı -18-
Gökkuşağı -19-
Gökkuşağı -20-
Gökkuşağı -21-
Gökkuşağı -22-
Gökkuşağı -23-
Gökkuşağı -24-
Gökkuşağı -25-
Gökkuşağı -26-
Gökkuşağı -27-
Gökkuşağı -28-
Gökkuşağı -29-
Gökkuşağı -30-
Gökkuşağı -31-
Gökkuşağı -32-
Gökkuşağı -33-
Gökkuşağı -34-

FİNAL

18.1K 1.3K 796
By Fesatrice

4 Eylül 2021, finali okuduğunuz tarihi buraya bırakabilirsiniz.

İyi okumalar...

Alkım

5 yıl sonra

"Bebeğim?" diyerek yatağa doğru eğildim ve güzeller güzeli kızımın yanağına ufak bir öpücük bıraktım. Harika kokusu burnumdan içeriye dolduğunda Mavi, ellerini gözlerine götürüp ovuşturmuş ve gözlerini aralamaya başlamıştı.

"Baba?"

"Günaydın, kızım." dedikten sonra yatağının ucuna oturmuş ve Mavi'nin birbirine karışmış saçlarını gülümseyerek ayırma çabasına girmiştim. "Güzel uyudun mu?"

Kafasını onaylarcasına salladı ve yatağında doğrulup bana kedi gibi sırnaştı. Kızımı kollarımın arasına alıp ayaklandığımda yanağını omzuma yaslamıştı. "Annem nerede?"

"Dün ne konuştuğumuzu unuttun mu?" Mavi, yeni yeni ayılıyor olmanın getirdiği uyuşuklukla düşünürken ben sabırla kızımı bekliyordum. Mavi'yle birlikte banyoya geldiğimizde onu lavabonun önünde bıraktım ve yüzünü yıkamasını izledim. Her zamanki gibi bileklerinden aşağıya akan su kollarını sırılsıklam yapmıştı. Ama şu an bunu umursamıyordu çünkü önünde çok daha önemli bir olay vardı.

"Yoksa o gün geldi mi?"

"Geldi." 

"Annem uyandı mı?" Kafamı iki yana salladığımda Mavi, gülümsemişti. Ben de gülümseyip eğildim ve konuştum. "Sürprizimiz için seni erkenden uyandırdım." 

Mavi, heyecanla el çırptığında az öncekine oranla çok daha fazla ayılmış görünüyordu. Kızımın saçlarını banyoda bulduğum lastik bir tokayla gevşek bir şekilde topladım. Fazla sıkı toplayamıyordum hiçbir zaman, canını yakmaktan korkuyordum. 

Mavi'yle beraber mutfağa geçtiğimizde kızımı mutfak sandalyelerinden birine oturtmuş ve Hira'ya özenle kahvaltı hazırlamaya başlamıştım. Sabah uyandığında çok fazla yiyebilen biri değildi, iştahı uyandığı o ilk dakikalarda hiç açık olmazdı. Ama son zamanlarda bu biraz değişmeye başlamıştı. Ona kahvaltı hazırlamayı ne kadar sevdiğimi biliyordu, bu yüzden yaptığım her şeyi iştahla yiyordu. Ne de olsa evlenen insanlar zaman içerisinde birbirine benzemeye başlardı.

"Baba?"

"Efendim kızım?" Bıçağı tezgaha bırakıp ortadan ikiye kestiğim çeri domatesleri ufak bir kaseye koydum. Hira'nın patatesli yumurtayı ne kadar sevdiğini bildiğim için bir sonraki işim patateslerin kabuklarını soymak olmuştu. O sırada Mavi, sorusunu sormuştu.

"Annemle nasıl tanıştınız?"

"Çok uzun ve karmaşık bir hikaye. Bunu anlayabilecek yaşta mısın bilmiyorum." dedikten sonra dönüp Mavi'nin fındık burnuna hafif bir fiske atmıştım. Mavi, huysuz bir surat ifadesi takınıp kollarını göğsünde birleştirdiğinde küp küp doğradığım patatesleri tavaya atıp yeniden kızıma döndüm ve onu koltuk altlarından kavrayıp havaya kaldırdım.

"Babaya küsenlerin sonu ne oluyor, biliyor musun?" dedikten sonra Mavi'nin boynuna gömülmüş, hiç hoşlanmadığını söyleyip durduğu ama bayıldığını adım gibi iyi bildiğim o gıdıklama işini yapmıştım. Mavi'nin kahkahaları mutfakta yankılanırken kızımı sandalyeye geri bırakmıştım. 

Gülmekten yeni yeni kendine gelen Mavi, uzun kirpiklerini kırpıştırıp masmavi gözlerini gözlerime dikti. "Duymak istiyorum, bana hiç anlatmadınız."

"Sıradan bir tanışma olmadığını söylemeliyim. Duymayı beklediklerini duyamayabilirsin." 

Mavi, yine de dinlemek istediğini belirtircesine baktığında gülümseyerek yanağını sıktım ve ayaklanarak kahvaltıyı hazırlamaya devam ettim. Bir yandan da kızımın öğrenmek için can attığı tanışma hikayemizi anlatmaya başlamıştım.

"Benim ismim ne anlama geliyor, hatırlıyor musun Mavi? Bunu sana daha önceden söylemiştim."

"Gökkuşağı." dedi hemen. Ona gülümseyerek baktıktan sonra mutfak tezgahına yaslandım. "Annenle tanışmadan önce renkleri olmayan biriydim. Ve annenin hayatına da tüm bu renksizliğime girdim."

"Renksizlik ne demek?"

"Etrafına bak, Mavi. Her şeyin bir rengi var." O zamanları hatırlarken yüzümde buruk bir tebessüm yer etmişti. "Ama benim yoktu işte." 

"Neden yoktu?"

"Seninki kadar harika bir babam yoktu diyelim." dedikten sonra göz kırpmıştım. Mavi'nin kıkırtısı kulaklarıma dolduğunda ben de gülümsemiştim.

Onu ilk gördüğüm anda onun için her şeyi yapabileceğimi biliyordum. Baba olmak daha önce tattığım hiçbir güce benzemiyordu. Çok ayrı bir şeydi. Mavi'nin birazcık canı yansa içim gidiyordu, çok hareketli bir çocuktu ve peşinden çok koşuyordum. Ama hiç şikayetçi değildim. Onun babası olmayı seviyordum. Bu, beni hayata bağlayan en önemli sebepti.

"Peki sonra?"

Sorusuyla dış dünyaya dönerken patatesleri kontrol ettim, yeterince pişmişlerdi. Üzerine iyice çırptığım yumurtayı ve baharatları ekledikten sonra düşündüm.

Mavi, Altan'ı öğrenmek için çok küçüktü. Altan'ın başına gelenleri öğrenmek için... Elbette bir amcası olduğunu ve amcasının aramızda olmadığını biliyordu. Henüz ölümü anlayabilecek yaşta değildi. Zamanla anlayacaktı.

"Sonra annenle tanıştım. İlk anda ikimiz de birbirimize güvenmiyorduk tabii. Kötü bir adam beni annenin peşine yollamıştı. Görevim anneni o adama götürmekti. Sonra hesaba katmadığım bir şey oldu."

"Nedir o?"

"Annene âşık oldum." Omzumun üzerinden merakla beni dinleyen Mavi'ye baktım ve gülümsedim. Henüz bu kadar detay verebiliyordum.

"Peki annem?"

"Annen hislerime karşılık vermemiş olsaydı şu an mutfağın ortasında dikilen bir cadaloz olmazdı."

"Baba ya!"

"Üzgünüm, bebeğim. Şu anlık anlatabileceklerim bu kadar." Mavi'yi tekrardan kucağıma alıp saçını koklayarak öptüm. "Şimdi anneni uyandırmaya gidelim mi?"

Mavi, kafasını onaylarcasına salladığında kucağımda kızımla birlikte yatak odasına yönelmiştim. Kapı kolunu yavaşça indirip içeriye girdiğimizde bizi yatağında oturmuş bir şekilde bekleyen Hira karşılamıştı. Omuzlarım düşerken sitemle konuştum. "Bunca zamandır ayakta mıydın?"

"Evet. Baba kız gülüşmelerinize uyanmayacağımı mı sandınız?"

Kapı önünde dikilmeyi bırakıp iyice içeriye girdiğimde Hira'yı onaylarcasına kafamı sallıyordum. Yaşanan tüm şeylerin üzerinden 5 sene geçmişti. Bu 5 sene içerisinde Hira, yeniden psikolojik tedavi almaya başlamıştı, artık çok daha iyi bir durumdaydı. Melek Hanım ise Melih'i öldürme suçundan çok fazla hapis yatmamıştı. Yaptığının savunma olduğu kamera kayıtlarından belli oluyordu. Melih, Hira'ya silah çekmişti. O da bir anne olarak kızını öldürecek olan adamı öldürmüştü. Bu savunma elbette ki görmezden gelinmemişti.

Yıllardır her şey yolundaydı. Buna rağmen Hira'da hem kötü günlerden kalan bir alışkanlık hem de anne olmanın getirdiği bir refleks olarak sese karşı aşırı bir duyarlılığı vardı. En ufak bir gürültüde hemen gözlerini açıyordu. 

Mavi'yi kucağımdan indirdiğimde anında annesinin kollarına koşmuştu. Hira, sevgiyle kızımızı kucaklarken beynime onların bilmem kaçıncı tatlı görüntüsünü hapsetmiştim. Hira o kadar güzel bir anne olmuştu ki ikisini izlemekten bazen o özel anlara dahil olmayı unutuyordum. Tıpkı şu an olduğu gibi...

Silkelenip yatağın ucuna oturduğumda Hira'nın yanağına bir öpücük de ben kondurmuştum. Mavi, kafasını aramıza sokarak bizi ayırdığında ikimiz de gülmüştük. Nasıl oluştuğunu bilse böyle aramıza girebilecek miydi acaba? Devamlı kardeş isteyip duruyordu.

"Anne, heyecanlı mısın?"

Hira, onaylarcasına kafasını salladıktan sonra Mavi'yle yataktan kalkıp Hira'nın ayaklanmasına izin vermiştik. Hira, banyoya doğru ilerlerken biz Mavi ile mutfak masasını hazırlamak üzere odadan çıkmıştık. Çıkmadan önce komodinin üzerindeki düğün fotoğrafımız gözüme çarptığında gülümsedim.

Düğün hazırlıkları öncesi Melih, Hira'yı kaçırdığı için düğünümüz iptal olmuştu. Zaten nikahımız vardı, düğünü yalnızca eğlenmek amacıyla yapacaktık. Hira'ya kavuştuğum anda da güzel kızımız geldiği için Hira, doğum kilolarını verdikten sonra düğün yapmamız konusunda tutturmuştu. Düğünde minik kızımız da bizimleydi. Fazla gürültülü bir düğün olmaması için özen göstermiştik. Ve her şeyiyle harika bir gün olmuştu. 

Mavi'yle mutfağa vardığımızda her şeyi hazırlamıştık. Mavi, çatalları teker teker dizerken kendi çatalını bağrına bastırdığında bilmem kaçıncı kez gülümsedim. Elimde değildi, Mavi'ye bakarken çok mutlu oluyordum. Bu küçük şey resmen benim çocuğumdu. Benden bir parçaydı ve bu bana çok inanılmaz geliyordu. Resmen bir mucizeydi. 

Hira, banyodan geri döndüğünde sandalyesini Mavi çekmişti. Hira, gülümseyerek kızının saçını okşadığında Mavi, gelip kucağıma oturmuştu. Mavi'nin ensesini öpüp yemeye başladım. Kahvaltıdan önce Mavi tatlısından yemek bir alışkanlık haline gelmişti.

Kafamı tabağımdan kaldırıp patatesli yumurtaya iştahla bakan karımı, çatalına zeytin almaya çalışan kızımı incelerken yine ve yine gülümsemiştim. Yıllardır her kahvaltımızda bu manzarayla karşılaşıyordum ve bir gün olsun farklı bir tepki vermemiştim. Sahip olduğum şeyler için öyle mutluydum ki bazen yaşadığım hayatın bu hale gelmesine inanamıyordum. 

Renksiz bir hayattan renklerle dolu bir hayata...

Yolculuğumun en basit tanımı kesinlikle buydu.

***

Arabayı durdurduğumda başımı Hira'ya çevirmiştim. Hira da bana ve dikiz aynasından kızımıza baktığında heyecanlı gülümsemesi yüzündeydi. Yerinde duramıyordu, istediği oyuncağı almaya giden bir çocuk gibi davranıyordu ve kesinlikle çok tatlıydı. Eğer kızımız tam arkamızda oturmasa yapacaklarım belliydi ama kendimi mecbur tutuyordum.

"Çok heyecanlıyım." dediğinde sesi de hafiften titremişti. Bugün, Hira'nın mezuniyet töreni vardı. Mavi doğduktan sonra üniversiteye hazırlanması konusunda onu cesaretlenmiştim. Çocuğumuz olduğu için nasıl okuyacağını düşünüp duruyordu ancak ben işimi evden yönettiğim için ısrar etmeye devam etmiştim. Ne kadar istediğini biliyordum çünkü. İçinde kalmasını istememiştim ve uzun çabalarım sonucu onu ikna etmiştim. Nihayet bugün mezun olmuştu.

"Seninle çok gurur duyuyorum. Sonunda başardın."

"Yalan yok, ben de kendimle gurur duyuyorum. Başarabileceğimi düşünmemiştim, hepsi senin sayende oldu. Eve gidince mezuniyetim için sana güzel bir hediyem var." dedikten sonra göz kırptığında yüz ifadem anında değişmişti. Emniyet kemerimi çıkarıp sırıttım. "Nasıl bir sürpriz olduğunu hayal bile edemiyorum."

Arabadan indiğimizde Mavi'yi kucağıma almıştım. Hira, mezuniyet kepini ve cüppesini giymek için okulun içine doğru ilerlerken öğrencilerin ailesi olarak beklenilen ortama kızımla beraber gitmiştik. Etrafa bakındığımda Hira'nın annesini ve babasını görmüştüm. Onların yanına ilerlediğimde bakışlarını bana çevirmişlerdi.

"Anne, baba." dedikten sonra başımla selamladığımda Melek Hanım kalkıp ikimize de sarılmıştı. Ünal Beyle tokalaşırken birkaç saniye sonra hepimiz yan yana oturmaya başlamıştık. Melek Hanım, bana doğru eğilip konuştu. "Kızım senin sayende hayallerini gerçekleştirdi. Sen tüm bu çabaları içinde Mavi'yle ilgilenmeseydin işi çok daha zor olacaktı. Helal olsun sana."

"Kızıma babalık yaptığım için övgüyü hak ettiğimi düşünmüyorum, anne. Çocukla ilgilenmek, çocuğu büyütmek Hira'nın görevi olduğu kadar benim de görevim."

"İkinci çocuğu düşünüyor musunuz?" Ünal Beyin sorusuyla kafamı onaylarcasına salladım. "Mavi'nin bir kardeşi olmasını istiyoruz ama doğru zamanı bekliyoruz."

"Bu sefer ismi ne olacak peki? Yeşil mi?"

"Ben Kırmızı olur diye düşünmüştüm ama..." Alaylı sesimle ikisi de gülmüştü. Ben de gülüp önüme döndüm, mezuniyet töreni neredeyse başlayacaktı. 

Aslında ikinci çocuğu cidden düşünüyorduk. Mavi daha fazla büyümeden bir kardeşi olmasını istiyorduk çünkü yaş farkı büyüdükçe paylaşacakları şeyler azalır gibi geliyordu. Yaşları yakın olursa yaşantıları da birbirine benzerdi ve aralarında harika bir bağ kurulabilirdi. Yine de bir an önce ikinci çocuğu yapmak için Hira'yı sıkıştırmayacaktım. Doğumu yapacak olan oydu ve ilk hamileliğini çok kötü geçirmişti. Kendisini ne zaman hazır hissederse o zaman ikinci çocuk için uğraşacaktık.

Mezuniyet töreni başladığında Mavi, heyecanla kucağımda kıpırdanmıştı. Büyük bir alkış koptuğumda gururla eşime baktım. O mezuniyet elbisesinin içinde harika görünüyordu. Yüzünde başarmış olmanın getirdiği bir gülümseme vardı. Gülümsemek zaten Hira'ya en çok yakışan şeydi. Evlendiğimiz günden bu yana her geçen gün sinsi sinsi daha da güzelleşmişti. Ona bakarken etrafa karşı kör oluyordum. Mavi dışındaki etrafa...

Öğrenciler teker teker çağırılırken silindir şeklinde katlanmış ve ortasında kırmızı bir kurdele bulunan kağıtları ellerine alıyor ve gülümseyerek öğretmenlerine sarılıyorlardı. Sıra benim eşime geldiğinde onun ismini ve benim soyadımı bir arada duyacağım için yeniden heyecanlanmıştım. 

"Hira Saraç!"

Hira, gülümseyerek ona uzatılan kağıdı almış ve üniversite hayatı boyunca devamlı en sevdiği hocası olduğunu söylediği adama sarılmıştı. Büyük bir gururla karımı alkışladığımda neredeyse ağlayacaktım. Bu an için ne kadar çok uğraşmıştı biliyordum, pes edecek gibi olduğu anlar olmuştu. Onu yeniden cesaretlendirmek için elimden geleni yapmıştım. Ve bugün Hira, uzun zamandır beklediği anı yaşamıştı. Hayallerine kavuşmuştu. Onun için ne kadar mutlu olduğumu, onunla ne kadar gurur duyduğumu kelimelere hiçbir zaman dökemezdim. 

Benim karım başarmıştı. Yaşadığı tüm zorluklara rağmen dimdik ayakta durmuş, yıkılacak gibi olduğu zaman benden ve kızımızdan güç alarak tekrar tekrar ayağa kalkmıştı. Kolay bir yoldan gelmemişti. Çok zor şeyler yaşamıştı, yaşamıştık. Hatırlamadığı anıları onda korkunç etkiler bırakmıştı ve Melih... Melih, Hira'nın bizden ayrı geçirdiği 8 ayda ona korkunç şeyler yaşatmıştı. 

Hira, kendini öldürmeyi düşündüğünü bana utanç içerisinde söylemişti. Karnında çocuğumuzu taşırken ölmek istediği için kendini kötü hissetmişti ancak çocuk doğduğu anda korkunç bir adamın eline geçecekti. Canımızdan çok seveceğimiz bebeğimizin böyle bir hayata doğmasındansa en başında ölmesi daha iyi bir seçenekti. Ancak Hira, hiçbir zaman bizden umudunu kesmemişti. Onu aramaktan vazgeçmeyeceğimi biliyordu. Eğer onu Melek Hanım bulmasa ben kesinlikle bulacaktım. 

"Baba, ben ne zaman böyle olacağım?"

Mavi'nin sorusuyla başımı eğip ona baktım. Zaten kreşe gidiyordu ancak annesinin mezuniyetine çok özenmiş olmalıydı. Yanağımı başının üzerine yaslayıp "Önünde uzun bir yol var bebeğim." diye mırıldandım. "Ama merak etme, sen de bu anı yaşayacaksın."

"Ben beklemek istemiyorum, baba. Üniversiteye gitmek istiyorum."

Mavi'nin söylediklerine güldüğümde Hira'nın bize doğru yaklaştığını gördüm. Kucağımda Mavi'yle ayaklanıp karımı bu şekilde karşıladığımda kollarımın arasına girmişti. Bir onun bir de Mavi'nin saçından öptüğümde Hira, çenesini göğsüme yaslamıştı.

"İyi ki hayatımdasın. Sen olmasan bugünlere gelemezdim."

"Harika bir koca olduğumun farkındayım."

"Aynı zamanda harika bir hocasın." Hira, kollarımın arasından çıkıp annesiyle babasının yanına gittiğinde arkasından gülümseyerek baktım. Kendisinin de harika bir eş olduğunu söyleyemeden kollarımın arasından çıkmıştı ama bunu ona söylemek için çok fırsatım vardı. Beni yeniden resim yapmam için cesaretlendiren, renkleri en baştan öğreten kadın kendisiydi. Yüzümdeki gülümsemeyle kızıma döndüm.

Bana öyle bir renk getirmişti ki tüm dünya karşıma geçse bırakmayacaktım. Renklere çoktan bulanmıştım, kalbimdeki o soğuk hava benden gideli çok olmuştu. Nefes aldığım her saniye hayatımdaki kadına ve onunla benim bir parçam olan kızımıza minnettardım. Mavi, beni kurtardığını fark edemeyecek kadar küçüktü. Ancak büyüyecekti ve o zaman ona teşekkür edecektim. 

Beni kalıcı olarak değiştirdiği için, babası olarak beni seçtiği ve hayatıma girdiği için kızıma minnettardım. 

***

Yorucu bir günün ardından eve geldiğimizde Hira da ben de tükenmiştik. Hira, Mavi'yi yatıracağını söylediğinde ben de mutfağa girmiş, bize güzel bir kahve hazırlamıştım. Kupaları kavrayarak balkonun kapısını ayağımla ittirdim ve bardakları masanın üzerine bıraktım. Kendi yerime geçip Hira'yı beklerken çok geçmeden gelmişti. Karşıma geçip kahvesine uzandı ve ufak bir yudum aldı.

"Bu sefer çok çabuk uyudu."

"Tüm gün Can ve Nil'le oynadığı için yorulması gayet normal." dedim gülümseyerek. Bu 5 sene içerisinde hayatımıza Nil de girmişti. Yasin, bizim düğünümüzün olduğu günün akşamı Gökçe'ye evlenme teklifi etmişti ve ikisi çok geçmeden evlenmişler, bize Nil'i kazandırmışlardı. Bora ve Alara da evlenmişti. Hatta yakında hayatımızda ufak bir bebek daha girecekti. Alara, 7 aylık hamileydi.

"Ee, mezun olmak nasıl bir his?" dediğimde gülümsemişti. "Çok güzel bir his, hayallerim gerçek oldu."

"Bunu yüzüncü kez söylüyor olabilirim ama seninle gurur duyuyorum."

"Onu ben kepimi fırlattıktan sonra ağlamandan anladım zaten."

"Duygusal bir insan olmak benim suçum değil." dedim huysuzca. Hira, öne doğru uzanıp çenemi sıktığında ikimiz de kıkırdamıştık. Ardından Hira, arkasına yaslanıp derin bir iç geçirdi ve sokaktan geçen insanlara dalgın bir şekilde baktı.

"Biliyor musun, bugün bir hayalimi gerçekleştirmiş olsam da içimde kalan çok büyük bir şey var." Sulanmış gözleriyle bana döndüğünde ne olduğunu bilmenin yükünü taşıyordum. Boğazıma oturan yumruyu yutkunarak itekledim.

Mavi'ye olan hamileliğinden bahsediyordu. Hamile olduğunu bana söyleyememişti, ben onu kollarımın arasına alamamıştım ve Mavi'nin geleceği günleri birlikte, heyecanla bekleyememiştik. Ben eşim ve doğmamış çocuğumun canının derdindeyken Hira, Mavi'nin doğacağı günü büyük bir korkuyla bekliyordu. Neyse ki o günler çoktan geride kalmıştı ve şu an Mavi de Hira da oldukça sağlıklı bir şekilde, karşımda dikiliyorlardı.

"Sana hamile olduğumu söyleyememek ve bunun mutluluğunu gözlerinde görememek hep içimde kaldı."

"Olsun, şu an buradasınız ya. Önemli olan o."

"Orası öyle." Hira, elindeki bardağı masanın üzerine bırakıp gözlerini sildi ve uzanıp elimi tuttu. "Sana bir sürprizim var demiştim."

"Evet." dedikten sonra heyecanla Hira'nın yüzüne baktım. "Nedir bu sürprizin?"

"İşte." Bana ufak bir kutu uzattı. Hediye mi almıştı? Buna gerek yoktu, eşi olarak ona elbette ki destek olacaktım. Biz bunun için birbirimize söz vermiştik. "Açsana." 

Sabırsızlandığı yüz ifadesinden belli oluyordu. Onu daha fazla bekletmemek adına bana uzattığı kutunun kapağını açtım ve içinden çıkan şeyi elime alıp kaşlarımı çattım. Bir künye çıkmıştı. İsim yazıyor mu diye üzerinde göz gezdirdiğim anda aklıma gelmişti. 

Nefesim kesilirken şok içerisinde Hira'nın yüzüne baktım. Az önce gözlerini silmesine rağmen yeni yaşlarla dolmuştu. Burnunu çekip konuştu. "İsmini sonradan yazdırırız." dedikten sonra elimi tuttu.

"Hamileyim, Alkım."

Ellerimi yüzüme kapatıp yaşadığım şaşkınlığı, heyecanı ve mutluluğu anlamaya çalışırken sonraki saniyede sandalyemden kalkmış ve Hira'yı da kaldırarak kollarımın arasına almıştım. Gözlerim bulanık görmeye başladığında titreyen sesimle sordum. "Sen ciddi misin?"

"Ciddiyim, bir süredir şüpheleniyordum ama emin olana kadar sana söylemek istemedim."

"Bir bebeğimiz daha olacak, öyle mi?"

Hira, başını kaldırıp elleriyle yüzümü avuçladı ve yanaklarımdaki ıslaklığı nazikçe sildi. "Evet, bir bebeğimiz daha olacak. Ve bu sefer ilk hamileliğimin acısını çıkartacağım. Gecenin bir yarısı sokakta aşerdiğim şeyleri aramaya hazır ol o yüzden."

"Aşerdiğin şeyler sana kurban olsun be!" Hira, elini dudaklarımın üzerine örtüp "Mavi uyanacak." diye uyardığında Mavi'nin odasına doğru baktım. 

"Uyandıralım, söyleyelim bir kardeşi olacağını. O da çok istiyor zaten."

"Şimdi olmaz, Mavi zaten çok sabırsız. 9 ay nasıl beklesin? Karnım şişmeye başladığında söyleriz."

"Senin bir de karnın şişecek, değil mi? Karnına da kurban olurum." Elimi Hira'nın karnının üzerine koydum, bir şey hissedecek halim yoktu çünkü her şey çok yeniydi ama orada bir canlının olduğunu bilmek bambaşka bir histi. 

"Karnım şişecek, gereksiz yere duygulanacağım, hormonlarım tavan yapacak, uykusuz kalacağım ve çok huysuzlanacağım. Yani bir eş olarak önünde çok zor günler var."

Omuzlarımı silkip ağzım kulaklarımda bir ifadeyle Hira'nın yüzüne baktım. "Olsun, ben her şeye razıyım. Sen beni dünyanın en mutlu adamı yaptın."

"Sen de beni dünyanın en mutlu kadını yaptın." 

Hira'nın dudaklarına, yanağına, alnına ufak bir buse kondurduktan sonra alnımı alnına yasladım. "Seni çok seviyorum."

Hira, kollarını boynuma doladıktan sonra cevabını yeniden dudaklarımızı birleştirerek vermişti. Kollarımı ona sarıp karımı büyük bir sevgiyle öperken içimdeki mutluluk gittikçe büyüyordu. Bu kadından bir parçamın daha olacağını öğrenmek çok ayrı bir histi. Ve bu sefer her şeyin yolunda gitmesi için elimden geleni yapacaktım.

Onu güvende hissettirecek, her anında yanında olacaktım. Mide bulantılarında ona iyi gelecek ne varsa yapacaktım. Aşerdiği şeyleri büyük bir şevkle arayacaktım. Hormonları tavan yaptığında ve en olmayacak şeylere ağladığında onu kollarımın arasına alacak, teselli edecektim. 

Önümüzde uzun olmasını umut ettiğim bir hayat vardı ve ben bu hayatın kalanını Hira'yla geçirmek için yıllar önce söz vermiştim. 5 yıl boyunca onunla yaşadığım her anda mutluluğum katlanarak artmıştı. Onu, Mavi'yi ve ailemizi çok seviyordum. 

Ve şimdi küçük ailemize bir üye daha katılacaktı. Yeniden baba olacaktım. İlk seferde düştüğümüz zor durumdan dolayı yaşayamadığımız ne kadar heyecan varsa bu sefer hepsini yaşayacaktık. Bebeğimizin eşyalarını büyük bir mutlulukla seçecektik. Aldığımız kıyafetleri sevgiyle okşayıp ne kadar küçük olduklarına gülüp duracaktık. 

Geri çekilip Hira'nın saçlarını öptüm ve içime derin bir nefes çekerek onu yeniden kollarımın arasına aldım.

Güzel günler bizi bekliyordu.

Ve bir kitabın daha sonuna geldik :")

Bu kitabı yıllardır çürüdüğü taslaklardan ani bir kararla çıkarıp finale getirdiğim için ne kadar mutlu olduğumu söylesem de az gelir. Kurgusunu çok sevdiğim bir kitabımdı ancak yazdığım dönem yaşım küçük olduğu için o kurguyu biraz harcamış ve fazlasıyla mantık hatası yapmıştım. Taslakta tüm bölümlerini hazır edip yayımlamayı düşünüyordum ama öyle olunca da asla yazamıyordum. Bu yüzden taslaktan çıkarıp yazdım ve nihayet sonuna kadar geldim.

O zaman gelelim klasik sorularımıza...

Kitabı genel olarak nasıl buldunuz?

En sevdiğiniz sahne?

En sevdiğiniz karakter? 

Okuyan herkese teşekkür ederim. İyi günler! ♥

Continue Reading

You'll Also Like

177K 28.4K 56
Yakamoz nasıl oluşur bilir misiniz? Denizde yolunu kaybetmiş, yalnız kalmış ve ışık saçan canlıların bir araya gelmesiyle, onların birbirlerine dokun...
181K 8K 58
Köyde geçen bir aşk hikayesi... O bir inci tanesiydi; Dışı dillere destan bir güzel... Naîf kırılgan ve nârin... Köy kurgusu ve abimin arkadasşı konu...
5.8M 308K 31
!Acemi bir dille yazılmıştır! Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar t...
7.8K 2.6K 15
Suç psikiyatristi olan Güneş Günebakan, psişik yeteneklerini kullanarak polise destek vermektedir. Amacı şehri altüst eden yasadışı uyuşturucu dağıt...