KIZIL EJDERİN UYANIŞI

By BlackkRain

1M 96.9K 17.2K

KIZIL EJDERİN KANI hikayesinin 2. kitabıdır. "Baba?" "Ben babamız değilim" diyerek Rein'e doğru bir adım attı... More

TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
SON
TEŞEKKÜRLER!
ÇOK ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM
~~DİANA~~

16. BÖLÜM

14.7K 1.1K 307
By BlackkRain



"Gel Theo, gel."

Theo aralık kapıda durduğunda Kral Leonard ona seslenmişti. Kralın dinlenme odasındaki iç odadaydılar.

"Beni çağırmışsınız kralım?" dedi Theo soran bakışlarla. Leonard'ın tek olacağını düşünmüştü ama Melioth da onunla birlikteydi. İkisi de Leonard'ın masasının üzerine eğilmiş bir şeye bakıyorlardı. Theo yaklaşınca onun bir harita olduğunu gördü.

Üç ülkenin detaylı bir haritasıydı.

"Yardımına ihtiyacımız var Theo" dedi Leonard. "Melioth ve ben Phandor kralına bir mektup göndermeyi düşünüyoruz. Onunla görüşmek için bir davet mektubu."

Theo duyduklarına şaşırsa da yüz ifadesini bozmadı.

"Emin misiniz?" diye sordu Theo. "Phandor kralı görüşmeyi kabul etmeyebilir. Gönderdiğimiz mektupları bile geçiştirmişti."

"Evet, eminiz" dedi Melioth. "Leonard bana anlattı her şeyi. Phandor kralı birazcık onura sahipse görüşmeyi kabul edecektir."

"Peki, siz nasıl isterseniz" dedi Theo. "Ben ne yapmalıyım?"

Leonard masanın köşesine konmuş kağıdı Theo'ya uzattı ve okumasını işaret etti. Theo mektuba göz gezdirdi. Mektup daha çok Melioth'un ağzından yazılmış gibiydi.

Görüşme yeri olarak da Saleran seçilmişti.

Theo mektubun altındaki iki kralın mührüne baktı. Bu apaçık bir ittifak göstergesiydi.

"Bence uygun" dedi Theo mektubu onaylayarak. Mektuptaki sert üslup hoşuna gitmişti.

"Güzel" dedi Leonard. "Bunu en kısa zamanda Phandor'a ulaştırmanı istiyorum. Melioth buradan gitmeden bize bir cevap gelse iyi olur."

Theo başını salladı. Görüşmenin Saleran'da olması pek hoşuna gitmemişti ama yapabileceği bir şey yoktu. Saleran krallığı en güçlü krallıktı ve böyle bir görüşme için en uygun yerdi. Theo sorunları çözmeyi sonraya bırakacaktı.

Aklında yeterince cevapsız soru vardı zaten. Önce onların cevaplarını bulmalıydı.

Leonard'ın yönetimle ilgili birkaç meseleyi sorgulamasından sonra Theo odadan çıkmış ve kendi çalışma odasına yönelmişti.

Kapısının önünde uzun boylu birinin beklediğini gördüğünde adımlarını hızlandırdı Theo. Bekleyen kişi arkası dönük olduğundan Theo onun kim olduğunu göremiyordu.

"Ah sen miydin Remah!?" dedi Theo şaşkınlıkla, bekleyen kişi adım seslerini duyup döndüğünde. "Ben de kim olduğunu anlamaya çalışıyordum. Ne zaman geldin?"

"Az önce, efendim" dedi Remah saygıyla. "Eşyalarımı bırakıp sizin yanınıza geldim."

Theo odasının kapısını açtı ve geçmesi için ona yol verdi. Remah yanından geçerken sırtına hafifçe vurdu.

"Hoş geldin o halde. Anlat bakalım" dedi Theo masasının başına geçerken. "Nasıl geçti zaman? Bir şeyler öğrenebildin mi?"

"Oldukça verimliydi" dedi Remah. "Bir büyücü ustasının yanında aylarca kalıp da bir şey öğrenememek elde değil ki."

Theo onun ifade şekline güldü. Odasının kapısı çalınana kadar Theo, Remah'ın anlattıklarını dinlemiş, öğrendiği şeyleri sorgulamıştı.

Remah'ın usta büyücülüğe geçişini denetlemek için yaptığı şeyleri bilmesi gerekiyordu.

"Theo amca?" diyerek içeri girdi Rein. İçeride başka birinin olduğunu görünce kapının önünde durdu. "Böldüğüm için üzgünüm, ben sonra gelirim."

"Gel Rein, Remah ile konuşmamız bitmişti" diyerek içeri girmesini işaret etti Theo. Rein kapıyı kapattı ve Remah'ın karşısındaki sandalyeye yürüdü.

"Remah? Remah?"

Remah kendisine dönene kadar Theo ona birkaç kez seslenmek zorunda kalmıştı. Remah'ın dikkatli bir şekilde Rein'i incelemesine şaşırmıştı çünkü Remah genelde tepkisizdi, her şeye karşı.

"Efendim?"

"Daldın gittin?" dedi Theo. "Sizi tanıştırayım, bu Rein. Benim korumam altında, ikinci oğlum sayılır. Rein bu da Remah, uzun zamandır benim yanımda büyü eğitimi alıyor. Saraya yeni döndü."

"Tanıştığıma memnun oldum" dedi Rein gülümseyerek. Remah denilen kişi donuk kahverengi gözlerini onun üzerine diktiğinde Rein bir an ürpermişti. Remah uzun boylu, kıvırcık kısa saçlı esmer birisiydi. Oldukça güçlü görünen kaslı bir bedeni vardı. Ama biraz farklı görünüyordu.

Sanki çok.. donuktu. Rein'in düşündüğü tek kelime buydu.

"Ben de.. memnun oldum" dedi Remah. Bakışlarını Rein'in üstünden çekip Theo'ya döndü. "Ben artık kalkayım. Sonra tekrar gelirim."

"Acele etme" dedi Theo. "İyice dinlen."

Remah başıyla Rein'e de selam verip odadan çıktığında Rein onun arkasından bakmıştı.

"Benden hoşlanmadı galiba" diyerek Theo'ya döndü Rein. Theo güldü.

"Remah her zaman böyledir" dedi ellerini masasının üstünde birleştirerek. "Bunca yıldır yanımda, yüz ifadesinin değiştiğini hiç görmedim. Kapalı kutu gibidir, her şeyi kendi içinde yaşar ama iyi birisidir. Ona güvenirim."

Rein başını salladı.

"Theo amca ben buraya Dha'yı sormak için gelmiştim" dedi Rein. Theo onun beklentiyle dolu gözlerine baktı.

"Rein, aklımda Dha ile ilgili bir şeyler oluşmaya başlıyor. Birkaç şeye daha bakayım, akşam bu konuyu görüşeceğiz tamam mı? Zaten Cynan'ın da burada olmasını istiyorum."

"Yani onunla ilgili bir şey öğrendin? İyi bir şey mi Theo amca?"

"Rein, akşam. Acele etme."

Rein onun ağzından laf alamayacağını anladığında ayağa kalktı.

"O zaman ben ikizlerin yanına gidiyorum Theo amca."

Rein Theo ile vedalaştıktan sonra odadan ayrıldı. İkizlerin yanında zamanın çabucak geçeceğini ve hemen akşam olacağını düşünüyordu.

Koridoru dönerken arkasından gelen gürültüyle dikkati dağılmıştı. Bu yüzden sert bir şeye çarpıp geri adım attığında eli düşmemek için sağ tarafındaki duvara yapıştı.

"İyi misin?"

Rein çarptığı kişiye bakarken onun yanında duran kadın konuşmuştu.

"İyiyim" dedi Rein. 

Başını çevirip arkaya baktığında muhafızın birinin yerden kılıcını aldığını gördü. Duyduğu gürültülü ses kılıcın yere düşmesinden kaynaklanmış olmalıydı. "Özür dilerim, önüme bakmıyordum."

"Önemli değil, sen iyiysen sorun yok" dedi kadın gülümseyerek. Rein kadının samimi gülüşüne karşılık verirken kadını inceledi. Turuncuya kaçmaya başlamış bakır rengi saçları açıktı ve dümdüzdü. Omuzlarına kadar iniyordu. Kısaydı ama kadının oval yüzünde çok dikkat çekici durmuştu. Kadının boyu Rein'in boynuna kadar geliyordu. Parlak mavi gözleri korkusuzca bakıyordu.

Rein'in ona içi ısınmıştı.

Kadının hemen yanında duran adama gözleri kaydığında adamın da ona baktığını gördü. Adam uzun boylu ve iriydi. Rein onun babasının boylarında olduğunu anlamıştı. Adam sadece uzun boyuyla değil görünüşüyle de dikkat çekiyordu. Sapsarı saçları altın gibi parlıyordu ve arkadan sımsıkı toplanmıştı. Rein ne kadar uzun olduğunu göremiyordu bu yüzden. Rein onun yüzünde hiçbir kusur görememişti sadece yüzünün kemikli yapısı onu biraz sert gösteriyordu. 

Rein cesaret edip adamın gözlerine baktığında irkilmişti. Adamın gözleri o kadar canlı bir yeşildi ki Rein sanki orada ormanları görebilecek gibiydi.

Adam tek kelimeyle kusursuzdu.

"Dikkatli olmalısın.."

Adam konuştuğunda hala adama bakakaldığını fark ederek utandı ve bakışlarını yere çevirdi.

"Özür dilerim, daha dikkatli olacağım."

"Bunu duyduğuma sevindim güzel çocuk" dedi kadın gülerek. "Bizim şimdi gitmemiz gerek, belki sonra tekrar karşılaşırız."

Kadın ona göz kırparak yanından geçtiğinde adam da onu takip etmişti. Rein adamın elinde küçük bir çanta taşıdığını gördü. Onların saraya dışarıdan gelmiş olduğunu düşünüyordu.

Onları daha önce hiç görmemişti çünkü.

Rein merdivenlerden inerken aklına gelen şeyle aniden durdu. Adamın derin, güçlü ses tonu ona çok tanıdık gelmişti. Onun sesini daha önce duyduğundan emindi. Ama onu hiç görmemişti. Bundan da emindi çünkü görseydi onu unutmazdı.

O zaman Rein onun sesini nerede duymuştu?


****


"Rein ne yapıyorsun?"

Alin odaya girip bağırdığında Rein irkilmişti. Pencerenin önüne koyduğu saksıdan elini çekti ve arkasına dönerek içeri giren ikizlere baktı.

"Odaya sakin sakin girsenize" dedi Rein yüzünü buruşturarak. Dalgınlığına geldiğinden irkilmişti.

"Tamam bir dahaki sefere öyle yaparız" dedi Alin ona doğru yürürken. "Sen yine mi o çiçeğe bakıyorsun?"

"O çiçek değil" dedi Rein.

"Oha Rein! Kocaman saksıya koymuşsun!"

Alon da Alin gibi Rein'in yanına gelip önünde durduğu saksıya bakmıştı.

"Kocaman değil Alon, abartma" dedi Rein. "Ne kadar büyüyeceğini bilmediğimizden Yuran ona böyle bir saksı yaptı."

"Rein ondan canlıymış gibi bahsediyorsun" dedi Alin.

"Canlı zaten, Alin" dedi Rein. "Ona laf atmayı kesin tamam mı?"

Alin gülerken Alon gözlerini devirmişti. Rein bitkiyi, piknikteyken ormanda bulduğunu söylemişti. İkizler onun bitkiye olan ilgisiyle dalga geçip duruyorlardı.

"Bitti mi işiniz?" diye sordu Rein. O sırada odada hissettiği şeyle Yuran'ın geldiğini anlamıştı. Sürekli gelip gelip gidiyordu ve Rein de artık bu duruma alışmıştı.

"Rein bu soruyu duymamış olayım" dedi Alon pencereden dışarı bakarken. Güneş batmaya başlamıştı. "Sarayda iş biter mi?"

Rein onun söylediğine gülümsedi. Bugün onların yanına gitmiş ve Cynan onları çağırana kadar onlarla vakit geçirmişti. İkizler Cynan'ın yanına gittiğinde Rein de Mel amcasının yanına uğramış sonra da odasına gelmişti.

"Elim koptu yazı yazmaktan Rein" diye sızlandı Alin. "Cynan pis işlerini hep bize yaptırıyor ona bir şey söylesene!"

"Ya tabi.." dedi Rein alayla. Cynan'ın neler yaptığını bilmese ikizlere inanabilirdi. "Yapmak istemiyorsanız Cynan'a kendiniz söyleyin."

"Ha! Demek öyle Rein!" dedi Alin.

"Demek Cynan'ı bize tercih ediyorsun!" dedi Alon da. "Seni ayrı odaya göndermememiz gerektiğini biliyordum!"

Rein onların arkasından sessizce odaya giren Cynan'a baktı ve Cynan'ın ona çaktırmaması için elini kaldırdığını gördü. Gülmemek için kendini tutarak konuştu.

"Cynan'ın nesi varmış ki? Bence onun hakkında kötü konuşmayın. Cynan sizi duyabilir.."

"Aman o burada yok ki" dedi Alin rahatlıkla. Hala kapıya arkası dönüktü bu yüzden arkasında duran Cynan'ın farkında değildi. "Cynan aslında çok tembel birisidir, her işi bizim üstümüze yıkmaya çalışır. Bir görsen bize verdiği işleri-"

"Alin!"

Alon hafifçe arkasına döndüğünde kaşlarını çatmış Cynan'ı görmüş ve bir çırpıda bağırmıştı.

"Ne var Alon? Dertlerimizi anlatıyorum duymuyor musun?"

"Alin bir sus" dedi Alon, gözü Cynan'a kayarak. O sırada Alin ensesinde hissettiği nefesle irkilerek arkasına baktı ve kendisini bekleyen Cynan'ı gördü.

"Aa Cynan!" diye bağırdı Alin, bir adım geri atıp Rein'e yaklaşarak. Rein artık gülüyordu.

"Ben de tam seni anlatıyordum" dedi Alin. "Cynan çok çalışkandır, başını işten kaldıramıyor diyordum. Bu arada sen ne zamandır buradaydın?"

"Başından beri" dedi Cynan Alin'e yaklaşarak.

"Hadi ya.." dedi Alin. Rein'in yanından kayıp kapıya doğru kaçmaya yeltendiğinde Cynan Alin'i omzundan yakalamıştı.

"Bir yere mi gidiyordun Alon?"

Cynan Alin'i tutarken kapıya doğru sıvışan Alon'u da gözünden kaçırmamıştı.

"Ah hayır ben kapıyı kapatacaktım, açık kalmış da.."

"Güzel.. çünkü benim hakkımdaki düşüncelerinizi ben de duymak isterim."

Onların tartışmaları yemeğe gidene kadar sürmüştü. Rein oturup onları izlemiş ve sürekli gülmüştü. Yemeğe gitmeden önce ikizler odalarına uğrayıp giysilerini değiştireceklerini söylemişlerdi.

"Cynan?" dedi Rein. Cynan da gömleğini değiştirmeye çalışıyordu. Üstündeki siyah gömleği çıkarıp temiz bir siyah gömlek giymişti.

"Efendim Rein?"

"Bugün sarayda birini gördüm de kim olduğunu merak ettim" diyerek gördüğü kadın ve erkeği tarif etti Rein.

"Tarif ettiğin kişileri tanımıyorum Rein" dedi Cynan. "Hatta hiç görmedim."

"Adamın sesi bana çok tanıdık geldi ama ben de onları hiç görmedim."

"Bilemiyorum" dedi Cynan. "Belki de birine benzetmişsindir."

"Galiba.." dedi Rein. Aslında Rein onu gerçekten birine benzetmişti.

O adam Rein'in babasına benziyordu.

"Yemekten sonra babamın odasında buluşacağız Rein" dedi Cynan, Rein'i dalgınlıktan çıkararak. "Diğerleriyle fazla oyalanma sonra ayrılmana izin vermiyorlar."

Rein başını salladı. Sonunda Theo amcası ona Dha ile ilgili bir şeyler söyleyecekti.


****


"Evet Theo amca?" dedi Rein heyecanla.

Tatlıdan sonra üçü masadan kalkmış ve Theo'nun odasına gelmişlerdi. Theo Rein'e neyi nasıl anlatacağını düşünürken Rein heyecanlı gözlerle ona bakıyordu. Cynan da masaya dayanmış babasının Rein ile ilgili çıkardığı notlara göz gezdiriyordu.

"Rein.." dedi Theo, hafifçe öksürüp boğazını temizleyerek. "Sana söyleyeceğim şeylere üzülmemeni istiyorum."

"Böyle davrandığına göre bu biraz zor, Theo amca" dedi Rein.

"Üzgünüm Rein, Dhakear gelmeden sana net bir şey söylemem imkansız ya da Dha ile görüşmeden."

"Ve şu anda ikisini de yapamıyoruz" diyerek araya girdi ve elindeki kağıtları masaya bıraktı Cynan.

"Yani?" diye sordu Rein.

"Dha'yı senden ayırmamız mümkün değil" dedi Theo. "Senin istediğin şeyi yapamayız Rein."

"Ama neden? Dha ne olacak?"

"Yapamayız çünkü.." dedi Theo. Bunu nasıl söyleyeceğini bilemiyordu. "Çünkü.. onu senden ayırırsak ikiniz de ölürsünüz. Siz ikiniz birlikte var oldunuz, biriniz olmazsa diğeriniz de olmaz."

Rein bir an kalakaldığında Cynan kaşlarını çatmıştı. Rein'in yüz ifadeleri hızlıca değişiyordu. Korkmuş, düşünceli, üzgün..

"Ne?" diye sordu Rein fısıltıyla. "Bu nasıl olur, anlamıyorum!"

"Rein inan, ben de sana nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Beni iyi dinle. Dha'nın sana dediklerinden yola çıkarak birçok şeyi inceledim. Bildiğimiz bilmediğimiz başka melezleri, efsaneleri.." diyerek duraksadı Theo. "Senin annen insandı, baban ise ejderha. Sen büyü sonucu meydana geldin. Ejderhaların bedeni, doğması ve büyümesi bizimkilerden çok farklı. Dha sana söylemiş ya ben doğduğumuzda daha çok şey biliyordum diye. Ejderhalar doğduklarında bazı şeyleri biliyorlar. İnsanlar ise bilmiyorlar."

Theo susup Rein'in çatık kaşlarla kendisine bakan gözlerine baktı. Onun ilgiyle dinlediğini görünce anlatmaya devam etti.

"Muhtemelen bu yüzden yani tamamen farklı ırklardan olduğunuz için tek bedende iki farklı varlık oluştu. Böyle bir şeyi gerçekten ben de ilk defa duyuyorum Rein. Sen doğmadan önce bazı.. kötü şeylerin olabileceğini düşünmüştük ama bunların hepsi bedeninle ilgiliydi. Uyumsuzluğun iki kişilik oluşturacağını hiç düşünmemiştik. Ve sen de o zamanlar böyle bir şeyden bahsetmemiştin, her şey normal görünüyordu."

"O zaman neden Dha'yı anlatmadığımı bilmiyorum" dedi Rein. "Ama Theo amca bu anlattıkların çok.."

"Karmaşık" diyerek onun aradığı kelimeyi bulmasına yardım etti Cynan. "Rein bak şimdi, ağaç ruhlarını ve melezlerini biliyorsun ya? Aynı mantık. Ağaç ruhları yapı olarak insanlara en çok benzeyenler olduğu için onlarda birleşme kusursuz oluyor. Çocuklar ya tam insan özelliği gösteriyor ya da kısmi ağaç ruhu yetenekleriyle doğuyor. Yani ne bedenlerinde ne de zihinlerinde farklı hiçbir şey olmuyor. Ama sizde öyle değil. Ejderha ve insan kişiliği ayrı var olup tek bedende yaşıyor. Ve anlattığına göre bedenin bütün kontrolü de senin elinde."

Rein öne doğru eğildi ve başını ellerinin arasına aldı. Parmaklarının arasına giren kızıl tutamları çekiştirdi ve sinirle ofladı.

"Peki ben Dha ile konuşamaz mıyım? Geçen seferki gibi?"

Rein bir süre susup duyduklarını iyice anladığında aklına takılan şeyi sormuştu.

"Bilmiyorum" dedi Theo. "Küçükken uyuduğunda onunla konuştuğunu söylemiştin. Belki zamanla yine böyle olur. Keşke Dhakear burada olsaydı. O benden daha çok şey biliyor ve bu durumu çözebilecek güce de sahip."

"Yani babam gelince her şey düzelecek?" diye sordu Rein umutla.

"Öyle olacağına inanıyorum" dedi Theo.

"Babamın yanına biz gidemez miyiz?"

"Rein bu konuyu daha önce konuşmuştuk" dedi Theo. "Baban bizlerin gidebileceği bir yerde değil ve muhtemelen şu anda derin bir uykuda. Uyanmış olsaydı zaten hemen buraya gelirdi."

"Hiçbir şey istediğim gibi olmuyor" diyerek somurttu Rein. "İçimde başka biri var ve ben onunla konuşamıyorum bile. Var ama yok. Bu çok üzücü değil mi?"

"Üzgünüm Rein" dedi Theo. Gerçekten üzgündü. "Ama sana önerebileceğim bir şey aklıma geldi. Hala kararsızım ama bunun senin açından da faydalı olacağını düşündüğümden denemekte sakınca görmüyorum."

"Nedir baba?" diye sordu Cynan meraklanarak.

"Dha, Rein'in bedeninin kendisi için çok zayıf olduğunu söylemiş ya.. belki Rein'in bayılmalarının sebebi de bu zayıflıktır diye düşündüm. Rein'in bedenini biraz daha güçlendirmek için hamileyken Diana'ya hazırladığımız iksirlerden hazırlayacağım."

"Doğru söylüyor olabilirsin baba" dedi Cynan. "Denemekten zarar gelmez. Aslında ikizlerin sabah eğitimine de katılabilir. Eğitmen Bast'ın da Rein'e faydası olacaktır."

"Hımm.. olabilir. Ben Bast ile bir görüşeyim-"

"Ah!" diye bağırarak onların konuşmasını bölen Rein ayağa fırlamıştı. "Yapalım yapalım! Dha bedenin onu kaldıramadığını söylemişti. Bedenim güçlenirse belki Dha ile yer değiştirebiliriz!"

Theo Rein'in bu konuyu yakalamasına şaşırmıştı. Açıkçası bu korktuğu bir şeydi. Bedeni güçlendiğinde Dha'nın üstünlüğü alıp Rein'in yerine geçmesinden korkuyordu.

"Bunun için acele etme Rein" dedi Theo. "Bedeninin güçlenmesi öyle hemen olacak bir şey değil. Biraz beklememiz gerekiyor."

"Çok mu?" diye sordu Rein.

"Kişiden kişiye değişir" dedi Cynan. "Net bir zamanı yok yani."

"Anladım" dedi Rein. "Her türlü beklemek zorundayız. Başka yapabileceğimiz bir şey yok mu?"

"Şimdilik yok" dedi Theo eliyle çenesini ovuşturarak. Aklı Dha'nın, bedenin üstünlüğünü alıp alamayacağında takılı kalmıştı. "Ben fırsat buldukça araştırmaya çalışacağım. Şu sıralar üstüme çok fazla iş geliyor, ciddi durumlar söz konusu."

"Phandor'a gönderdin mi baba mektubu?"

"Evet. Gönderdiğim kişi Phandor kralının cevabıyla birlikte gelecek. Umarım kabul eder de şu karmaşıklıklara bir son veririz."

"Kabul etmemesi çok ciddi bir durum olurdu."

"Evet, aslında Phandor'un.."

Onlar kendilerini konuşmaya kaptırırken Rein arkasına yaslandı ve gözlerini kapattı.

Dha ve Rein.. Dharein, aslında bir bütün olmaları gerekiyordu. Ama görünen oydu ki onlar asla bir bütün olamayacaklardı.


Continue Reading

You'll Also Like

258K 22.8K 43
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
336 86 15
Aykuşağının buzuna sahip olan ve bundan bir haber bir genç ve hayatının en önemli anının bir sırda gizlenmiş olduğunu öğrenen kız. Hilal, Ben Hilal...
79.3K 3.6K 30
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
24.7K 3.3K 36
*Hikayenin adı da dahil olmak üzere tüm hakları bana aittir. Direkt çalmak veya herhangi bir kısmını kopya etmek durumunda uyarı olmaksızın yasal işl...