Tutuklu (Tamamlandı) ✔

By eymauA

8.2M 232K 38.2K

''Barlas Poyrazoğlu '' Siyahın nasıl daha siyah ve nasıl daha çekici olabileceğini varlığıyla kanıtlayan, güç... More

1. Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11. Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
Yeni Kapak
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
DUYURU!
24. Bölüm
26. Bölüm
DUYURU!
27.Bölüm
28. Bölüm
29.Bölüm
-ALINTI-
30.Bölüm
31. Bölüm
32.Bölüm
*Sürprizzz...*
33.Bölüm
34.Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
Final

25. Bölüm

159K 4.2K 1.1K
By eymauA


Multimedia: Cansu ve Yavuz ^^


''Beyza uyan artık işe geç kalacağız.''

''Hmm... Tamam birazdan kalkarım.''

''Ne zamana kalkmayı düşünüyorsun saat 7.40 olmuş.''

Saati duymamla yataktan fırlamam bir oldu.

''Ne demek saat 7.40? Ben alarm kurmuştum ama.''

''Demek ki kapatıp geri uyudun.''

''Galiba.''

''Neyse ben kahvaltıya geçiyorum sende hemen hazırlanıp gel.''

''Tamam. Hemen geliyorum.''

Derin odadan çıktıktan sonra hemen kalkıp banyoya koştum. Elimi yüzümü yıkayıp kendime geldikten sonra odama dönüp üzerimi giydim.

Bu gün geç kaldığım için üstüme fazla özenemeyip beyaz bir pantolon, gri salaş bir bluz ve üstüne de mavi ceket giydim. Ayağıma her ne kadar spor ayakkabı giymek istesem de Duru'nun beni o ayakkabılarla evden çıkarmayacağını bildiğimden topuklu ayakkabı giydim.

Saçım hafif dalgalı olduğundan sadece taradım ve yüzüme de hafif bir makyaj yapıp odadan çıktım.

Mutfağa geçtiğimde kızlar çoktan kahvaltı yapmaya başlamışlardı. Bende hemen sandalyemi çekip oturdum ve bir şeyler atıştırmaya başladım.

'' Derin Hanım, Cüneyt Bey ile karşılaşacağınız için heyecanlı mısınız?''

''Duru kes dalga geçmeyi. ''

''Dalga geçtiğimi de nerden çıkardın? Gayet ciddiyim.''

''Evet heyecanlıyım. Mutlu oldun mu?''

''Evet.'' diyerek kıkırdamaya başladı Duru.

''Duru kız zaten heyecanlı, sende üstüne gitme.''

''Tamam ya sizinle de uğraşmaya gelmiyor.''

''Neyse hadi Beyza çabuk ol. Geç kalıyoruz.''

''Ben doydum. Gidebiliriz.''

''Çantamı alıp geliyorum o zaman.''

''Tamam kapıda bekliyorum.''

''Hadi bakalım hayırlı işler bayanlar.''

''Teşekkür ederiz Duru Hanım. Ev sana emanet. Akşama kadar boş durma da sende yemek falan yap.''

''Emredersin kocacığım.''

''Aferin hatun. Böyle söz dinle.''

Bu diyaloğumuza ikimizde gülmeden edemedik. Duru beni de iyice kendine benzetmişti.

''Ben hazırım. Hadi çıkalım Beyza.''

''Tamam çıkalım. Akşama görüşürüz Duru.''

''Görüşürüz bebeklerim.''

Derin ile birlikte evden çıkıp taksiye bindik. Derin'in de benimle birlikte şirkette çalışması çok iyi olmuştu. Hem bana Yavuz konusunda yardım ederdi hem de şirkette yalnız kalmamış olurdum.

Bu arada Yavuz demişken onu hala affetmemiştim.

Bildiğiniz beni hayal kırıklığına uğratmıştı.

Aramızda hiçbir şey olmamasına rağmen onu affedemiyorum. Biliyorum o sadece benim için yapmam gerek bir iş fakat yine de bu durumu kendime yediremiyorum.

Artık ne olacağını zaman gösterecekti.

Düşüncelerimden arınıp Derin'e döndüğüm de o da uzaklara dalmış dışarıyı seyrediyordu.

''Ne düşünüyorsun?''

''Efendim?''

''Uzaklara dalmışsın da.''

''Hiçbir şey. Öylesine dalmışım.''

''Bir şeyin varsa bana anlatabilirsin.''

''Bir şey yok. Sadece Cüneyt'i düşünüyordum.''

''Neden suratın asık o zaman?''

''Bunca zamandır beni hiç fark etmedi. Karşılaştığımız zaman bile yüzüme zor bakıyor. Önceden böyle değildi ama birden değişti. Acaba şirkette çalışmaya başlayınca beni fark eder mi?''

''Eskiden böyle değildi diyorsun. Peki değişmesine sebep olan bir şey oldu mu?''

''Bilmiyorum. Barlas ve nazlı olayından sonra böyle oldu.''

''O zaman mutlaka bir sebebi vardır. Anlıyorum senin durumunda zor ama zamana bırak her şeyi. Olacağı varsa illaki olur.''

''Zaten zamana bırakmaktan başka çarem yok.''

''Haklısın.''

Derinle dertleşirken taksi çoktan şirketin önüne gelmişti.

Ücreti ödeyip taksiden indik ve şirkete doğru ilerlemeye başladık.

''Beyza çabuk karşıya bak!''

''Ne oldu?''

''Barlas ve Cüneyt geliyor.''

Karşıya baktığımda gerçekten de onlardı. Erkenden işe gelmelerine şaşırmıştım.

''Tamam sakin ol. Normal davran bir şey yapma.''

''Ama çok heyecanlıyım.''

''Seni anlıyorum ama belli etmemeye çalış. ''

''Başarabileceğimi hiç sanmıyorum.''

Derin'i sakinleştirmek için koluna girdim ve şirketin girişine doğru yürümeye başladım.

Barlas'a dönüp baktığımda onlarda bizden tarafa doğru geliyorlardı.

''Günaydın.''

Günaydın mı? Barlas bize bildiğin günaydın mı demişti?

''Size de günaydın.''

''Duydum ki işe alınmışsın Derin.''

''Evet doğru.''

''Güzel.''

Barlas benim yanıma gelip yavaşça kulağıma doğru eğildi.

''Dün Soydan seninle barışmak için eve kadar gelmiş.''

''Evet, geldi.''

''Affettin mi?''

''Hayır affetmedim.''

''Şaşırdım.''

''Neden şaşırdınız?''

''Bilmene gerek yok.''

Lafı ortaya atılıp çekiliyor. En sinir olduğum insan tipi.

''Neyse benim Derin'e şirketi göstermem gerek. Geç kalıyoruz. Size iyi çalışmalar.''

Derin'i kolundan tutup çekiştirmeye başladım. Ama Cüneyt'e dalıp gittiği için hareket ettirmem pek kolay olmadı.

''Derin hadi geç kalacağız.''

''Tamam geliyorum.''

Sonunda Barlas ve Cüneyt' den uzaklaşıp asansöre binebilmiştik. Tam onlarda bizimle birlikte asansöre bineceklerdi ki asansörün düğmesine basarak kapıyı yüzlerine kapattım.

İçimden tam kapı kapanırken dil çıkarmakta geçmişti ama o kadarına cesaret edemedim.

Derin'in çalışacağı kata geldiğimizde asansörden indik. Jale'nin eski masasına geldiğimizde etrafta kimse yoktu.

''Burası senin masan. Büyük ihtimal burada çalışacaksın ama birazdan Yavuz Bey gelir onunla konuşursun.''

Tam Yavuz demiştim ki iti an çomağı hazırla hesabı duymuş gibi yanımızda bitmişti.

''Günaydın.''

Yüzüne bakmadan cevap verdim.

''Günaydın.''

''Hala bana sinirli misin?''

''Estağfurullah. Neden sinirli olayım?''

''Cansu lütfen böyle yapma. Dün sana açıkladım.''

''Yavuz Bey, buraya bunları konuşmaya gelmedim. Derin şirketi bilmediği için onu getirdim. Eğer ona ne iş yapacağı ve nasıl çalışacağı hakkında bilgi verirseniz sevinirim.''

''Peki, ama bu konuyu sonra tekrardan konuşacağız.''

Masada ki telefonu alıp bir numara tuşladı.

''Sanem benim odama gelebilir misin?''

Sanem mi? O da nerden çıktı şimdi?

Hemen Derin'in kulağına eğilip, Yavuz'un duyamayacağı şekilde fısıldadım.

''Sanem dediği geçen gün benim dövdüğüm kız işte.''

''Hadi canım. Bir o eksikti şimdi.''

''Aynen öyle.''

Konuşmamızı bölen şey Sanem'in gelmesi oldu.

''Buyurun Yavuz Bey.''

''Sanem bu benim yeni sekreterim Derin. Ona bilmesi gerekenleri anlatırsan sevinirim.''

''Peki efendim.''

''O zaman bir sorun olursa ben odamdayım. Kolay gelsin.''

Yavuz gittikten sonra Sanem ile baş başa kalmıştık.

''Senin ne işin var burada? Dur tahmin edeyim. Yoksa dün Barlas'ı ayarttın bu günde biraz Yavuz'u mu ayartayım dedin.''

''Bak kızım ağzını topla yoksa dünkünden beter ederim seni. Bu sefer kimse elimden alamaz.''

''Dün boşluğuma geldi. Yoksa kesinlikle seni çok kötü yapmıştım.''

''İstersen bir gün tekrar deneriz. Bakalım kim kimi benzetiyor.''

''Tamam tartışmayın. Sende Sanem misin nesin fazla kaşınma. ''

''Ooo... Bakıyorum da tek başıma bir şey yapamam diye yanında yandaş da getirmişsin.''

''Merak etme canım senden iki kişi daha gelse de tek başıma yeterim.''

''Çok komiksin.''

Tam Sanemin üstüne atlıyordum ki Derin araya girdi.

''Cansu tamam sakin ol. Hadi sen işine git. Öğlen görüşürüz.''

''Bırak şuna haddini bildireyim de öyle giderim.''

''Olmaz. Uğraşma boş ver. Ben bakarım başımın çaresine. Hadi sen işinin başına dön.''

''Tamam. Eğer bir şey olursa ara beni. Yanıma gelmek istersen revir on birinci katta. Öğlen yemeğe gideceğimizde ben seni alırım.''

''Tamam anladım. Hadi sen git.''

''Tamam, sonra görüşürüz.''

''Aa... gidiyor musun? Tüh uğraşacak kimse kalmadı.''

''Sanem kaşınma istersen.''

''Cansu boş ver hadi sen git.''

''Tamam gittim.''

Derin ve Sanem'i orada bırakıp revire gittim. Sabah sabah yine sinirlenmiştim.

Revire gittiğimde kapıyı açtım ve karşımda Can'ı gördüm.

''Cansu hoş geldin.''

''Hoş buldum canım. Bu ne güzel sürpriz.''

''Can seni çok sevdi. O yüzden sürekli buraya gelmek istiyor.''

''İstediği zaman gelebilir. Can gelince bende mutlu oluyorum.''

''Cansu, sana demiştim ya Arya'yı getireceğim diye, okula gitmeden yanına geldik.''

''Ne iyi yapmışsınız.''

Koltuğa dönüp baktığımda Can'ın yaşlarında, esmer, mavi gözlü, uzun saçlı bir kız oturuyordu.

Can'a doğru eğilip sordum.

''Arya ile beni tanıştırmayacak mısın?''

Can kolumdan tutup Arya'ya doğru yaklaştırdı.

''Arya bu Cansu.''

''Merhaba Arya. Can senden çok bahsetti. Tanıştığıma memnun oldum.''

''Bende memnun oldum Cansu.''

Bu yeni nesil de hiç abla, abi demek yok. Gelen geçen askerlik arkadaşı gibi Cansu diyor.

''İsmin ne kadar da güzel.''

''Teşekkür ederim. ''

''Rica ederim.''

Bu da bir diğer büyümüşte küçülmüş.

''Can, söylediğin kadar da güzel değilmiş Cansu.''

Bacaksıza bak sen bana resmen çirkin demişti.

''Evet senin kadar güzel değilim maalesef.''

''Haklısın. O yüzden endişelenmeme gerek kalmadı.''

Aman yarabbi. Yeni nesil gerçekten çok fena.

Yine de çocuktur diyerek gülümsedim.

''Artık kıskanmayacaksın değil mi?''

''Kıskanmayacağım.''

''O zaman aranızda bir sorun kalmadığına göre okula gidebiliriz. Cansu ben ikisini okula bırakıp hemen gelirim.''

''Tamam, ben buraya göz kulak olurum. Tekrardan seninle tanıştığıma sevindim Aryacım.''

''Teşekkürler.''

''Cancım sonra görüşürüz. İkinize de iyi dersler.''

''Görüşürüz Cansu.''

Kaan çocukları da alıp gittiğinde revirde tek kaldım.

Bende eksik malzemeleri tamamlayıp ortalığı toparladım.

Kaan da yarım saat sonra geri gelmişti.

Öğlene kadar aklım hep Derin'deydi. Acaba Sanem ile ne yapmıştı? İşe alışabilmiş miydi?

Neyse ki yemek vakti gelmişti de bu sorularıma cevap bulabilecektim.

Kaan'a Derin'den bahsettiğim için onunla birlikte yemeğe çıkacağımı söyleyip revirden ayrıldım.

Derin'in yanına gittiğimde o da işlerini bitirmiş oturuyordu.

''Hoş geldin.''

''Hoş buldum canım. İşe alışabildin mi?''

''Evet, alıştım sayılır.''

''Sanem ile nasıl gitti?''

''Onu yemekte anlatırım. Çok acıktım.''

''Tamam, hadi gidelim o zaman.''

Birlikte yemekhaneye gittik ve yemeklerimizi alıp cam kenarında boş bir masaya oturduk.

''Anlat hadi dinliyorum.''

''Sen gittikten sonra Sanem biraz gıcıklık yaptı ama yine de ne yapmam gerektiğini, dosyaların yerini falan gösterdi. Sonra ona gerisini ben hallederim deyip gönderdim.''

''İyi bari seninle benim kadar uğraşmamış.''

''Henüz bunu söylemek için erken bence.''

''Neyse onu boş ver biz yemeğimizi yiyelim.''

Yemeğimi yerken Derin kolumu çekiştirmeye başladı.

''Beyza şuraya bak.''

''Beyza deme birisi duyabilir.''

''Merak etme duyabilecek kimse yok. Onu boş ver de kapıya bak.''

Kapıya doğru dönüp baktığımda Cüneyt ve Barlas'ı burada gördüğüme şaşırmıştım.

''Onlarda mı burada yemek yiyor.''

Kafamı Derin'e çevirip şaşırmış bir şekilde yüzüne baktım.

''Aslında burada çalışmaya başladığımdan beri ilk defa onları yemekhanede görüyorum.''

''Anlaşılan ilk defa gören sadece sen değilsin.''

''Nasıl yani?''

''Etrafına baksana.''

Derin'in dediği gibi etrafa göz gezdirdiğimde herkes Barlas ve Cüneyt'e bakıyordu.

Bazı kızlar ise kendine çeki düzen vermeye çalışıyordu.

Bir dakika. Yoksa şu kız ruj ve pudra mı sürüyor?

Pes doğrusu! Yemekhaneye gelirken bile makyaj malzemesi mi getiriyorsunuz arkadaşım.

Etrafa bakınırken Barlas ile göz göze geldik. Her zaman ki gibi ciddiyetinden ödün vermeden yüzüme bakıyordu. Daha fazla onunla göz göze gelmek istemediğim için önüme döndüm.

''Derin sende şu kızlar gibi Cüneyt'e yiyecekmiş gibi bakmayı kes.''

''Nasıl yani? Gerçekten öyle mi bakıyorum.''

''Aynen öyle bakıyorsun. ''

''Hiç farkında bile değilim. Uyardığın için sağ ol.''

Yemekten kafamı kaldırdığımda Barlas ve Cüneyt'in bizim üç masa önümüze oturduklarını gördüm.

Durduk yere burada yemekte nerden çıkmıştı?

Acaba yine ne olaylar dönüyordu?

Onlar sanki orda yokmuş gibi yemeğimi yemeye devam ettim.

Yemeğimi yerken birden görüş alanıma bir buket kırmızı gül girdi.

Şaşırmış bir vaziyette güllere bakıyordum.

Uzatanın kim olduğunu görmek için arkamı döndüğümde Yavuz tam arkamda duruyordu.

''Yavuz Bey ne yapıyorsunuz?''

''Gayet açık değil mi? Sana kendimi affettirmeye çalışıyorum.''

''Bunu burada bu şekilde mi yapıyorsunuz?''

''Hoşuna gitmedi mi?''

''Allah aşkına herkes bize bakıyor. Sonra aramızda bir şey olduğunu düşünecekler.''

''Zaten yok mu?''

''Yok.''

''Sen kabul etmesen bile aramızda olanları herkes görüyor. Üstelik sende bana karşı bir şeyler hissetmesen o olaya bu kadar sinirlenmezdin.''

Yavuz'un söylediği şeyle afallamıştım. Gerçekten ona karşı bir şeyler hissediyor muydum?

Bu kadar sert davranmamın sebebi bu muydu yoksa?

Düşüncelere dalmışken gözlerim bir çift kahverengi göz ile buluştu.

Barlas dikkatlice bana bakıyordu. Bakışlarından ne düşündüğünü anlayamıyordum.

Birden bana bakmayı kesip ayağa kalktı ve yemekhaneden çıktı.

Bu hareketiyle bende kendime gelip Yavuz'a bir şeyler söyleme gerektiğini hatırladım.

''Bunlar burada konuşulacak konular değil.''

''Haklısın. O yüzden bir yerlere gidip konuşalım.''

''Kusura bakmayın ama konuşmak istemiyorum. Hadi Derin gidelim. İzninizle.''diyerek Derin ile birlikte yemekhaneden çıktık.

Herkes biz çıkana kadar pür dikkat bizi izliyordu. Tam çıkarken bir kızın söylediği lafı duydum.

''Şuna bak hem adamı ilk önce ayart sonra da istemiyorum de. Elinde tutabilmek için taktik bu galiba.''

Söylediği şeyi duymamazlıktan gelip yoluma devam ettim. Yoksa burada olay çıkardı.

Yemekhaneden çıkıp asansöre bindiğimde Derin'de arkamdan geliyordu.

''Cansu sakin ol. O kızın söylediğini de kafana takma. Sen gittikten sonra ben gereken cevabı verdim.''

''Takmamaya çalışıyorum ama Derin görüyorsun işte. Zaten şirketteki çoğu kişi beni sevmiyor şimdi hakkımda neler söyleyecekler kim bilir.''

''Milletin ne dediğine kulak asma. Seni bilen biliyor boş ver.''

''O kadar kolay değil maalesef.''

Asansör Derin'in olduğu kata geldiğinde Derin asansörden inmedi.

''Neden inmiyorsun?''

''Seninle geliyorum.''

''Revire gidiyorum başka bir yere değil.''

''Olsun bende seninle geleyim.''

''Gerek yok. Sen işinin başına dön.''

''Benim işim zaten sana göz kulak olmak.''

''Ama şu an şirketteyiz ve burada da yapman gereken işler var. Bana göz kulak olmana gerek yok. Ben iyiyim.''

''Peki, o zaman daha fazla ısrar etmeyeceğim.''

''Bence de. Hadi akşam görüşürüz.''

''Görüşürüz.''

Derin asansörden indikten sonra bende biraz dışarıya çıktım. Temiz hava almak iyi gelecekti.

Biraz kendi başıma dolaşmak iyi gelmişti. Olan biteni sakince düşünmeye ihtiyacım vardı.

Yavuz'un yaptıklarına gerçekten anlam veremiyordum. Benden hoşlandığını söylüyordu ama o kızla birlikte oluyordu. Acaba gerçektende bana anlattığı gibi bir olay mı olmuştu?

Ama öyle bile olsa bu bana yalan söylediği gerçeğini değiştirmiyor.

Acaba gerçekten de kızların anlattığı gibi birisi miydi?

Kime inanacağımı şaşırmıştım.

Saate baktığımda revire dönmem gerektiğinin farkına vardım.

Revire döndüğümde birkaç hasta vardı ve Kaan onlarla ilgileniyordu. Bende Kaan'a yardım ettim.

Kafamı dağıtmak için akşama kadar sürekli bir şeylerle uğraştım. İşe de yaramıştı. Bu sayede akşam olmuştu.

Kaan'a iyi akşamlar diyerek revirden çıktım ve Derin'in yanına gittim.

Derin hala çalışıyordu.

''Kolay gelsin.''

''Sağ ol canım. Eve mi gidiyorsun.''

''Evet canım. Seni almaya geldim.''

''İyi düşünmüşsün ama benim işim bitmedi.''

''Tamam ben beklerim.''

''Yok sen bekleme. Daha işim çok.''

''Olsun beklerim ben. Bitince beraber gideriz.''

''Sen beni merak etme. Ben bitirince kendim gelirim. Hem Duru da evde yalnız. Sen eve git.''

''Emin misin?''

''Eminim. Siz yemeğinizi falan yiyin.''

''Peki. Sende fazla geç kalma. Yarın yaparsın. Kendini ilk günden bu kadar yorma.''

''Haklısın ama diğer sekreter hiçbir işi yapmadan bırakıp gitmiş. O yüzden toparlamam lazım.''

''Sana kolay gelsin o zaman. Evde görüşürüz.''

''Görüşürüz canım.''

Her ne kadar Derin'i şirkette bırakıp gitmeyi istemesem de ısrarı üzerine eve gitmek için asansöre bindim.

Asansör kalabalıktı ve bu günkü olay yüzünden herkes bana bakıp fısıldaşıyordu.

Onları kafaya takmamaya çalıştım.

Asansör giriş kata geldiğinde kapılar yavaşça açıldı.

Kafamı kaldırır kaldırmaz Yavuz'u gördüm.

Asansöre en son ben bindiğimden kapı açılır açılmaz yüz yüze gelmiştik.

Gözlerimi ondan kaçırıp asansörden indim. Yanından geçip gidecekken kolumu tuttu.

''Cansu biraz konuşalım mı?''

Zaten asansörde millet bana sürekli bakıp duruyordu, Yavuz da beni iyice zor duruma sokmuştu.

Daha fazla milletin ağzına sakız olmamak için mecbur kabul ettim.

''Konuşalım.''

''O zaman sakin bir yere gidip konuşalım.''

''Fazla vaktim yok ama.''

''Tamam kısa sürecek.''

Yavuz ile şirketten çıkıp arabasına bindik.

Bir süre sonra sahil kenarında bir yere gelince arabayı durdurdu.

Arabadan inip banklardan birine oturduk.

''Sizi dinliyorum.''

''Lütfen artık bu kadar katı olma. Bana resmi hitap etmeni sevmiyorum.''

''Bunu konuşmak için mi beni buraya kadar getirdiniz?''

''Hayır sadece bunun için değil.''

Birden elimi tutup oturduğumuz yerde bana doğru yaklaştı.

''Cansu senden gerçekten çok hoşlanıyorum. Özellikle bu olaydan sonra buna iyice emin oldum. Lütfen beni affet. Eğer affedersen bundan sonra seni üzecek hiçbir şey yapmayacağım.''

Elimi tutmasıyla ne yapacağımı şaşırdım. Üstelik çok yakınımda duruyordu.

Daha önce kimse benden hoşlandığını söylememişti.

Acaba gerçekten doğru mu söylüyor?

Ama neden yalan söylesin ki?

Sonuçta yalan söylemesi için bir sebep yok.

Kafam iyice karışmıştı.

''Cevap vermeyecek misin?''

Elimi elinden çekip Yavuz'dan biraz uzaklaştım.

''Eğer benden bu kadar hoşlanıyorsanız neden başka bir kadınla birlikte oldunuz?''

''Sana daha öncede söyledim. İsteyerek olmadı. O gece ile ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum. Çok sarhoştum. O da bundan faydalandı.''

''Haklı olsanız bile sizi affetmem bu kadar kolay değil.''

''Ben, affetmen için ne yapabilirim? Söyle ne istiyorsan yaparım.''

''Ne yapsanız faydasız. Boşuna uğraşmayın.''

''Sen böyle söylesen bile kendimi sana affettireceğim.''

''Neyse artık benim gitmem gerekiyor.''

''Hadi seni eve bırakayım.''

''Gerek yok ben taksiyle dönerim.''

''Olmaz ben bırakırım.''

''Peki, o zaman.''

Yavuz'un ısrarı üzerine kabul etmek zorunda kaldım. Ama onu hala affetmemiştim.

Yolculuğumuz sessiz geçiyordu.

Sessizliği bozan şey Yavuz'un telefonunun çalması oldu.

Telefonda kiminle konuştuğunu anlayamamıştım. Zaten kısa kesmeye çalışıyordu.

Konuşmayı fazla uzatmadan telefonu kapattı.

O sırada evin olduğu sokağa girmiştik.

''Cansu seni burada bıraksam olur mu?''

''Olur tabi. Bir sorun yok değil mi?''

''Hayır yok. Sadece bir işim çıktı da gitmem gerekiyor.''

''Anladım. Ben burada ineyim o zaman.''

Arabayı sağa çekip durdurdu.

''İyi akşamlar. Bıraktığınız için teşekkür ederim.''

''Sana da iyi akşamlar. Kendine dikkat et.''

Arabadan inip eve doğru yürümeye başladım. Saat geç olmuştu ve etrafta fazla kimse yoktu.

Bende hızlı hızlı eve doğru yürüdüm.

Arkamdan birisi geliyordu ama Barlas'ın beni takip etmesi için tuttuğu adamdır diye kendimi telkin etmeye çalışıyordum.

''Güzellik. Baksana buraya.''

İşte şimdi korkum tavan yapmıştı. Arkamı döndüğümde tanımadığım bir adam duruyordu.

Önüme dönerek hızlı hızlı yürümeye başladım.

''Nereye gidiyorsan beraber gidelim güzelim.''

''Rahat bırakın beni. Yoksa polisi ararım.''

''Polise ne gerek var canım aramızda anlaşırız. İstediğimi verirsen seni rahat bırakırım.''

''Defol git yoksa bağırırım.''

''Dene istiyorsan.''

Ağzımı açıp bağırdığım anda üstüme atlayıp ağzımı kapattı.

''İşte bunu yapmaya hiç kalkışmayacaktın.''

O kadar korkuyordum ki elim ayağım titriyordu.

Elinden kurtulmak için çırpınmaya başladım.

Ama o kadar sıkı tutuyordu ki başaramamıştım.

Gözyaşlarım çoktan akmaya başlamıştı.

O kadar korkuyordum ki ne yapacağımı bilemiyordum.

''Hiç boşuna ağlama güzelim. Kaçışın yok.''

Artık ağlamam o kadar şiddetlenmişti ki hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.

Aniden Yavuz'un sesini duymamla adamın üstümden çekilmesi bir oldu.

''Sen ne yaptığını sanıyorsun şerefsiz!''

Yavuz adamın yüzüne sert bir yumruk geçirdi. Adam biraz dengesini kaybetti ve kendine gelince o da Yavuz'a vurmaya başladı.

''Şerefsiz diye sana derler. Yürü git yoluna yoksa senin için hiç iyi olmaz!''

''Hadi göster o zaman ne kadar kötü oluyormuş.''diyerek adama bir yumruk daha geçirdi.

Ben ise hala ağlamaya devam ediyordum.

Ağlamalarımın arasında gözlerimi silip Yavuz'a baktığımda adamı iyice benzetmişti.

Adamın ağzından kan geliyordu.

Yettiğini düşünmüş olacak ki adamı bıraktı.

''Bir daha seni buralarda görürsem yapacaklarım bununla sınırlı kalmaz. Şimdi bas git!''

Adam yerden kalkıp arkasına bakmadan kaçmaya başladı.

Yavuz'da hemen yanıma geldi.

''Cansu iyi misin?''

Ağlamaktan helak olmuş halde zor da olsa cevap verebilmiştim.

''İyiyim.''

Ne kadar iyiyim desem de sesim zayıf ve güçsüz çıkmıştı.

Yavuz aniden bana sarılıp kolları arasına aldı.

''Geçti korkma.''

Bu laftan sonra nedense tekrar ağlamaya başlamıştım.

Yavuz gelip kurtarmasaydı ne olurdu hiç düşünmek bile istemiyorum.

Bir süre o halde kaldıktan sonra Yavuz kendinden uzaklaştırıp yüzüme baktı.

Gözyaşlarımı eliyle silip fısıldadı.

''Korkma ben yanındayım.''

''Teşekkür ederim.''

''Hadi yeter ağladın. Eve gidelim.''

Yavuz koluma girip eve doğru götürmeye başladı.

Eve geldiğimizde kapıyı Duru açtı.

''Cansu bu halin ne? Ne oldu sana?''

''Bir şey olmadı. Eve girelim öyle konuşuruz.''

Duru'nun sesini duyan Derin'de hemen yanımıza gelmişti.

''Canım ne oldu sana? İyi misin?''

''İyiyim merak etmeyin.''

''Kızlar Cansu biraz yorgun. İçeri geçelim öyle konuşuruz.''

''Ah tabi. Geçin içeri.''

İçeri girip salona geçtik. Oturur oturmaz kızlar soru yağmuruna tutmaya başladı.

''Anlatın ne oldu? Telefonunda kapalıydı ulaşamadık. Meraktan öldük.''

''Şarjım bitmiştir. Farkında değilim.''

''Onu boş ver de anlat artık ne oldu?''

''Eve gelirken bir adamın tacizine uğradım. Eğer Yavuz Bey gelip kurtarmasaydı ne olurdu bilmiyorum.''

''Ah canım benim ya. Keşke eve birlikte dönseydik. Bir şey yaptı mı o adam sana?''

''Hayır yapamadı.''

''Bundan sonra Derin ile sana yapışık geziyoruz. Bizden habersiz bir yere gitmek yok.''

''Zaten bende uzun bir süre tek başıma dışarı çıkabileceğimi sanmıyorum. Bu arada gerçekten çok teşekkür ederim beni kurtardığınız için. Siz olmasaydınız ne yapardım bilemiyorum.''

''Teşekkür etme. Aksine her şey benim hatam. Eğer seni eve kadar bıraksaydım bunların hiç biri başına gelmeyecekti.''

''Öyle düşünmeyin. Nerden bilecektiniz ki? Ayrıca sizin işiniz çıkmıştı. Neden geri döndünüz?''

''Evet, işim çıkmıştı fakat seni tek başına bıraktığım için pişman oldum. O yüzden geri döndüm. İyi ki de geri dönmüşüm.''

''Sizi de işinizden ettim. Ben iyiyim zaten kızlarda burada siz isterseniz gidebilirsiniz.''

''Şu an hiçbir iş senden daha önemli değil.''

''Çok naziksiniz ama gerçekten gerek yok.''

''Sen boş ver beni. Gidip elini yüzünü yıka. Ben buradayım tabi sizin için bir sakıncası yoksa.''

''Ah! Tabi ne demek! Cansu'yu kurtardığınız için teşekkürler. Ben birer kahve yapayım.''

''Bende üzerimi değiştirip geliyorum. Müsaadenizle.''

''Tabii sen rahatına bak.''

Odama gidip üzerimi değiştirdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra birazda olsa kendime gelebilmiştim.

Tekrardan salona döndüğümde Yavuz ve kızlar kahve içip sohbet ediyordu.

Bende yanlarına gidip Yavuz 'un yanına oturdum.

''Daha iyi misin canım?''

''Evet iyiyim.''

''Sana da kahve getireyim mi?''

''Olur.''

Duru içeri gidip bana da kahve getirmişti. Kahveyi alıp içtikten sonra ısınmıştım.

Yavuz kulağıma eğilip sordu.

''İyisin değil mi?''

''Evet iyiyim. Teşekkürler.''

''İyi olmana sevindim.''

Yavuz'a dönüp gülümsedim.

Sabahki olayların hepsini unutmuştum. Hatta Yavuz'u çoktan affetmiştim.

''Kızlar siz de buradayken Cansu'ya bir soru sormak istiyorum.''

Ne soracaktı ki? Çok merak etmiştim.

''Tabi buyurun.''

Yavuz bana doğru yaklaşıp elimi tuttu ve gözlerimin içine bakmaya başladı.

''Cansu biliyorum bana hala kızgınsın. Biliyorum belki bu soruma olumsuz yanıt vereceksin ama yine de soracağım. O güzel gözlerin sadece bana bakmasını istiyorum. Sevgini tatmak istiyorum. Sadece benim ol istiyorum. Sevgilim olmayı kabul eder misin?''

İşte bunu gerçekten hiç ama hiç beklemiyordum.

Hayatımda ilk defa birisi bana böyle güzel sözler söylüyordu.

Ne cevap vereceğimi bilemiyordum.

Kızlara döndüğümde onlarında gözünün içi gülüyordu.

Kafalarıyla kabul etmemi söylediler.

Onlar söylemese bile bende kabul etmeyi düşünüyordum.

Gülümseyerek cevap verdim.

''Kabul ediyorum.''

''Nasıl yani? Affettin mi beni?''

''Affettim.''

Yavuz birden bana sarıldı. Sarılırken o kadar sıkıyordu ki bir an nefes alamamıştım.

''Çok sıkıyorsun.''

Aniden geri çekildi.

''Ah özür dilerim. Heyecandan ne yapacağımı bilemedim.''

Bu hali beni güldürmüştü. Koskoca adam gerçektende çocuk gibi davranıyordu.

''Bana mı gülüyorsun sen?''

''Çok komik görünüyorsun.''

''Senin yüzünden bu haldeyim.''

Yavuz'a ters ters baktım. Ne demek benim yüzümden?

Ona ters ters bakınca o da gülmeye başladı.

''Sende şu an çok komik görünüyorsun.''

''Senin yüzünden.''

Gülme sesleri duyunca kafamı çevirdim. Kızlar bize gülüyordu.

''Derin şunlara bak şimdiden çifte kumrular gibi oldular.''

''Haklısın hatta ilk günden atışmaya bile başladılar.''

Kızların bu lafıyla utanmıştım. Hatta yüzümün kızardığını hissedebiliyordum.

''Sevgilimi utandırmayın kızlar.''

Sevgilim mi demişti o?

Kızlar bu lafı duyunca daha fazla gülmeye başladılar.

''Tamam, yeter güldünüz. İşiniz yok mu sizin?''

''Cansu hanıma bak sen. Sevgilisiyle yalnız kalmak için bizi kovuyor. Gel biz taze aşıkları yalnız bırakalım Derin.''

Yanımdaki yastığı alıp Duru'nun kafasına fırlattım.

''Duru kes sesini.''

''Neyse kızlar geç oldu ben kalkayım artık.''

''Biraz daha kalsaydınız biz zaten odaya geçiyorduk.''

''Duruu!''

''Tamam şaka şaka.''

Yavuz ayaklanıp kapıya doğru gitti. Bende yolcu etmek için peşinden gittim.

''Sabah şirkete giderken seni alırım birlikte gideriz.''

''Gerek yok ben Derinle gelirim.''

''Olmaz ben alırım.''

''Peki.''

Yavuz eğilip yanağımdan öptü. Bunu beklemediğim için kızarmıştım.

''İyi geceler kızlar.''

''İyi geceler.''

Yavuz gittikten sonra arkamı döndüğümde kızların ikisi de sırıtıyordu.

''Niye sırıtıyorsunuz?''

''Acaba neden?''

''Derin bari sen yapmasaydın.''

''Hiç kusura bakma gerçekten çok komiktiniz.''

''Tamam ya kapatın konuyu.''

''O değil de sen bu Yavuz'dan gerçekten hoşlanıyor musun?''

''İnan bunun cevabını bende bilmiyorum Duru.''

''Eğer gerçekten öyle bir şey varsa ilerde sen üzülürsün. Unutma bu bir iş.''

''Haklısın bende farkındayım. Bir şeyler hissedip hissetmediğimi bilmiyorum. Sadece ilk defa birisi bana bu kadar ilgi gösterdiğinden hoşuma gitti.''

''Yinede arkadaşın olarak biz seni baştan uyaralım da.''

''Sağ olun. Bende kendimi fazla kaptırmamaya çalışıyorum.''

''Senin için en doğrusu da bu.''

''Neyse ben odama geçiyorum.''

''Tamam canım. Bu gün zor bir gün atlattın. Biraz dinlen.''

''Haklısın. İyi geceler.''

''İyi geceler.''

Odama geçip yatağa oturdum.

Bu gün o kadar çok şey yaşamıştım ki ne hissedeceğimi bilmiyordum.

Sonunda Yavuz ile sevgili olmuştum.

Acaba beni gerçekten seviyor muydu?

Hiçbir fikrim yok.

Bunun cevabını zamanla öğrenecektim.

Asıl her şey bundan sonra başlıyordu...



Merhaba arkadaşlar (: Biliyorum yeni bölüm biraz geç geldi ama yazmaya vaktim olmadı. O yüzden anca yazabildim.

İnanın bölümü yazdıktan sonra hatalarımı kontrol etmeye vaktim olmadı. Ufak tefek hatalarım varsa maruz görün (:

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Eğer beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. ^^


Continue Reading

You'll Also Like

3.9M 241K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
112K 33.5K 200
Sarraf biliyor altının kıymetini görünce aşk biliyor şiirin kıymetini şairin yureginden dökülünce. . Gel seninle keşfedelim. . AŞKIN ŞİİR HALİNİDE...
72.6K 3.2K 24
Mezopotamya... Uçsuz bucaksız toprak parçası... Sadece toprak parçası değil miydi ? Mezopotamya dedikleri kara parçası? DEĞİLDİ!! Sevdalı insanların...
8M 373K 65
"İkimizde biliyoruz ki, er ya da geç benimle evleneceksin. Ve bu zorunluluktan olmayacak!" "Başlangıç: 12 HAZİRAN 2016 Bitiş: 18 EKİM 2019" ...