Tutuklu (Tamamlandı) ✔

By eymauA

8.3M 234K 38.3K

''Barlas Poyrazoğlu '' Siyahın nasıl daha siyah ve nasıl daha çekici olabileceğini varlığıyla kanıtlayan, güç... More

1. Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11. Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
Yeni Kapak
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
DUYURU!
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
DUYURU!
27.Bölüm
28. Bölüm
29.Bölüm
-ALINTI-
30.Bölüm
31. Bölüm
32.Bölüm
*Sürprizzz...*
33.Bölüm
34.Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
Final

18. Bölüm

170K 4.5K 872
By eymauA


Multimedia: Kaan'ın Kardeşi Can.



''Kızlar ben çıkıyorum yoksa yine geç kalacağım.''

''Tamam Beyzacığım akşama görüşürüz dikkat et kendine ve dediklerimizi unutma.''

''Unutmam. Görüşürüz.''

Evden çıktım ve geç kalmamak için hemen bir taksiye bindim. Dün çok yorulduğum için bu sabah Derin son anda uyandırmasaydı yine geç kalıyordum. Hızlıca üstümü giyip, bir iki bir şeyler atıştırıp evden çıktım. Ben hazırlanırken kızlar da bana ne yapmam gerektiği hakkında nasihat veriyorlardı. Neymiş işte Yavuz'a çok soğuk davranıyormuşum, eğer böyle devam edersem elde edemeden kaybedecekmişim. Evet belki haklı olabilirler ama yapamıyordum işte. Artık gerçektende atağa geçme vakti gelmişti. O sırada aklıma bir fikir geldi.

Taksiden indim ve şirkete gitmek yerine karşıda ki kahve dükkanına girdim. Yavuz beye teşekkür amaçlı kahve alacaktım. Geçen gün Jale buranın kahvelerini sevdiğini söylemişti. Tam olarak hangi kahveyi sevdiğini bilmesem de americanoyu seviyordur herhalde diye americano almıştım. Saate baktığımda biraz geç kalmıştım ama Kaan'ın bunu dert etmeyeceğini bildiğimden kahveyi hemen Yavuz beye verip öyle revire gitmeye karar verdim.

Şirkete geldiğimde daha fazla vakit kaybetmemek için asansöre binip 14. Katın düğmesine bastım.

Yavuz'un odasının önüne geldiğimde Jale'yi yerinde göremedim. Acaba henüz gelmemiş miydi? Belki de lavaboya falan gitmişti.

İlk önce odaya girip girmemekte kararsız kalsam da daha sonra kapıya vurup içerden cevap gelmesini bekledim.

''Girin.''

''Günaydın Yavuz bey.''

''Günaydın Cansu. Ne işin var sabah sabah benim odamda?''

''Ben dünkü yardımlarınız için size teşekkür amaçlı kahve almıştım. Buyurun bunu kabul edin.''

''Dün yeterince teşekkür ettin zaten buna gerek yoktu.''

''İçim rahat etmezdi.''

''Americano öyle mi? Bunu sevdiğimi nerden biliyorsun yoksa ajan mısın?''

Bir an söylediğine anlam veremeyip boş boş suratına baktım.

''Surat ifadeni değiştir lütfen çok komik oluyorsun. Sadece şaka yapmıştım.''

''Kusura bakmayın sadece espri anlayışınız benimkiyle pek uyuşmuyor da.''

''Öyle olsun bakalım. Bu arada madem bu kadar çok teşekkür etmeyi istiyorsun bu kahvenin yeterli olacağını sanmıyorum.''

''Ama biraz önce teşekküre gerek olmadığını söylemiştiniz.''

''Şimdi de fikrimi değiştirdim.''

''Peki ne yapmam gerekiyor?''

''Bana yemek ısmarlayabilirsin mesela.''

Aslında bu benim için iyi bir fırsattı. Bu sayede onunla biraz daha yakınlaşabilirdim.

''Peki kabul.''

''O zaman yarın akşama ne dersin?''

''Sizin için uygunsa bana fark etmez.''

''O zaman sen saati ve yeri kararlaştırıp bana söylersin.''

''Tamam o zaman. Başka söyleyeceğiniz bir şey yoksa ben işime döneyim.''

''Kolay gelsin. Sonra görüşürüz.''

''Teşekkürler. Size de iyi çalışmalar.''

Kapıyı kapatıp odadan çıktım. Jale yerinde oturup dosyalarla uğraşıyordu. Ben içerdeyken gelmiş olmalıydı.

''Cansu bir sorun mu var?''

''Hayır hiçbir sorun yok.''

''O zaman neden Yavuz beyin odasından çıkıyorsun?''

''Bir konu hakkında konuştum da önemli bir şey değil.''

''Sorun olmadığına sevindim. Bu arada sen önlüğünü niye giymedin?''

'' Revire gitmeden buraya uğramıştım. Ah doğru ya geç kaldım. Neyse sana kolay gelsin sonra görüşürüz.''

Hemen hızlıca oradan uzaklaşıp revire gittim. Baya oyalanmıştım.

İçeri girdiğimde kimse yoktu. Demek ki Kaan da geç kalmıştı.

Eşyalarımı dolaba koyup önlüğümü giydim. O sıra da Kaan da geldi.

''Kusura bakma bu gün biraz geç kaldım.''

''Önemli değil. Bende bu gün geç kaldım ve biraz önce geldim.''

''Biz yokken gelen giden olmamıştır umarım.''

''Gelen olduysa da birazdan tekrar gelirler.''

''Haklısın.''

Kaan da eşyalarını dolaba koydu ve önlüğünü giydi. O sırada hasta geldi. Yanına gidip neyi olduğunu sordum. Ateşi olduğunu ve halsiz hissettiğini söyledi. İlk önce tansiyonunu ve ateşini ölçtüm. Tansiyonu iyiydi fakat ateşi 37.9'du.

''Cansu ben serumu hazırlarım sende soğuk uygulama yap.''

''Tamamdır.''

Dolaptan böbrek küveti alıp içine birkaç tane spanç koydum. Daha sonra suyla ıslattım. Hastanın yanına gidip eklem yerlerine spançlardan koydum. O sırada Kaan da serumu hazırlamıştı.

''Getir ben takarım.''

''Bir şey olmaz ben hallederim.''

''Benimde işim bu. Hallederim ben sen geç otur.''

''İyi al bakalım.''

Kaan'ın elinden serumu alıp hastaya damar yolu açtım ve serumu taktım. İşim bittikten sonra ortalığı toplayıp atıkları da ayrıştırarak atık kutusuna attım.

Spançları değiştirmek için hastanın yanına gittim. Spançları yenisiyle değiştirip diğerlerini attım. Hastanın serumu bitene kadar bu işlemi birkaç kez yaptım. Serum bittikten sonra ateşini ölçtüm. Ateşi 36.8 olmuştu. Normale dönmüştü. Kendisi de iyi hissettiğini söylediği için damar yolunu çıkardım. Bize teşekkür edip revirden çıktı.

Bir süre sonra bir hasta daha geldi. Başının döndüğünü ve kendini iyi hissetmediğini söyledi. Tansiyonunu ölçtüm ve 80/50 mmHg idi. Baş dönmesinin sebebi büyük ihtimal bu yüzdendi.

''Bir şeyler yediniz mi?''

''Fazla bir şey yemedim sabahtan beri.''

''Büyük ihtimal bu yüzden tansiyonunuz düştü. Siz şöyle uzanıp biraz dinlenin ben serum hazırlayayım.''

Hasta yatağa uzandığında başındaki yastığı kaldırıp ayaklarını yükselttim. Böylece tansiyonu daha çabuk düzelirdi.

O sırada Kaan'ın telefonu çaldı.

''Sen halledebilir misin ben telefona cevap vereyim önemli olabilir.''

''Tabi. Zaten pek bir şey yok.''

''Sağ ol.''

Kaan telefona cevap vermek için biraz uzaklaşıp köşeye geçti.

Kaan telefonla konuşurken bende dolaptan %0,9 İzotonik Sodyum Klorür çıkarıp setledim. Daha sonra hastaya damar yolu açıp serumu taktım. Serumun akış hızını da ayarladıktan sonra işim bitmişti.

Bu sırada Kaan da telefon görüşmesini bitirip yanıma geldi.

''Hallettin mi?''

''Evet dediğim gibi bir şey yoktu zaten.''

''Eline sağlık. Bu arada sana küçük bir kardeşim olduğunu söylemiştim ya arayan bakıcısıydı. Önemli bir işi çıktığını ve bu günlük erken çıkması gerektiğini söyledi. Bende kardeşimi bırakabilecek başka kimse olmadığından onu buraya getirmesini istedim. Senin için sorun olmaz değil mi?''

''Tabi ki olmaz. Hem bende çocukları severim. İyi anlaşacağımıza eminim.''

''Teşekkürler. Yarım saate kadar gelirler.''

''Tamam o zaman ben hastayla ilgileneyim.'' Diyerek hastanın yanına gittim.

''Nasıl hissediyorsunuz?''

''Biraz daha iyiyim.''

''Serumunuz bitsin tansiyonunuza tekrardan bakarız. Siz biraz daha uzanın.''

''Peki.''

Aradan yarım saat geçmişti. Hastanın serumu bitmişti. Tansiyonunu ölçtüğümde 120/70 mmHg çıkmıştı.

''Tansiyonunuz 12-7 yani normal. Kendinizi iyi hissediyor musunuz? Hala başınız dönüyor mu?''

''Hayır daha iyiyim.''

''Kendinizi iyi hissediyorsanız gidebilirsiniz ama bir şeyler yemeyi unutmayın.''

''Tamam teşekkürler.''

Serumunu ve damar yolunu çıkarıp hastayı göndermiştim.

Kaan ile yalnız kalmıştık. Kardeşi de henüz gelmemişti. Kardeşim olmadığı için çocukları gerçekten çok sever ve iyi anlaşırdım. Kaan'ın kardeşini de seveceğime emindim.

Yaklaşık 10-15 dk sonra bakıcı kadın Kaan'ın kardeşini getirmiş ve bırakıp gitmişti.

''Merhaba yakışıklı. Tanışabilir miyiz?''

''Yakışıklı olduğumu biliyorum ama öyle hitap etmezsen sevinirim. Kız arkadaşım duyarsa kıskanabilir.''

Söylediği şeyle şok olmuştum. Büyümüşte küçülmüş gibiydi. Ne yani benim bile bu yaşa kadar sevgilim olmamışken bu küçüğün kız arkadaşı mı vardı? Ağlasam mı gülsem mi bilemedim.

''Peki bundan sonra dikkat ederim. Benim adım Cansu memnun oldum.''

''Benim adımda Can. Bende memnun oldum Cansu.''

Çok bilmiş olmasına rağmen çok tatlı ve sevimli bir çocuktu.

''Can, Cansu ya abla dersen sevinirim. O senden kaç yaş büyük.''

''Abi burada ikimiz konuşuyoruz. Araya girmezsen sevinirim.''

''Önemli değil Kaan. İstediği gibi seslenebilir sıkıntı yok.''

''Gördün mü Cansu izin veriyor sen karışma.''

''Tamam bir şey söylemedim farz edin.''

''Gel Cancım şöyle oturup sohbet edelim seninle.''

Birlikte koltuğa geçtik ve oturduk.

''Anlat bakalım kaç yaşındasın?''

''9 yaşındayım ama yakında 10 yaşıma gireceğim. Yani kocaman adam oldum.''

''Haklısın gerçektende kocaman olmuşsun. Okula gidiyor musun koca adam?''

''Evet üçüncü sınıfa geçtim.''

''Karnen nasıldı peki?''

''Tabi ki hepsi beşti.''

''Aferin demek ki sende abin gibi akıllısın.''

''Hayır. Ben ondan daha akıllıyım.''

''Sana bir sır vereyim mi? Abin duymasın ama haklısın sen ondan daha zekisin.''

'' Merak etme o da farkında zaten alınmaz.''

Ah bu çocuk gerçekten büyümüşte küçülmüştü.

''Ee Cansucum erkek arkadaşın var mı?''

''Hayır yok ama görünüşe göre senin kız arkadaşın var.''

''Evet var. Adı da Arya.''

''Güzel ismi varmış.''

''Sadece ismi değil kendisi de çok güzel.''

''Öyle mi? Kıskandım bak şimdi.''

''Kıskanma sende çok güzelsin. Ama bu söylediğimi Arya duymasın anlaştık mı?''

''Anlaştık. O zaman bu bizim sırrımız olsun.''

''Abi ben Cansu'yu çok sevdim.''

''Teşekkür ederim canım bende seni çok sevdim.''

''Biliyor musun Cansu abiminde sevgilisi yok.''

''Can abicim konumuzla ne alakası var şimdi?''

''Cansu'nun da sevgilisi yokmuş bence ikiniz sevgili olun.''

Bu laftan sonra suratım ister istemez değişmişti.

''Şu an Cansu ablanın da benimde böyle bir düşüncemiz yok. Ayrıca bir daha böyle bir şey söylemezsen sevinirim. Cansu ablan rahatsız olabilir.''

''Cancım abin haklı biz sadece iş arkadaşıyız.''

''Siz bilirsiniz ama bence çok yakışırsınız. Neyse Cansu kardeşin var mı?''

''Hayır yok maalesef.''

''Neden yok peki?''

''Bilmem olmamış ama olmasını isterdim.''

''Üzülme eğer istersen ben seninde kardeşin olabilirim.''

''Gerçekten mi? Buna çok sevinirim.''

''Benimde ablam yok. Sende benim ablam olursun.''

''Tabi olurum.''

Biz sohbet ederken Kaan da bizi dinliyordu. Can ile sohbet ederken baya zaman geçmişti ve yemek vakti gelmişti.

''Acıktınız mı?''

''Ben çok acıktım Cansu.''

''O zaman yemeğe gidelim.''

''Olur gidelim.''

''Cansu senden bir şey rica edebilir miyim?''

''Tabi.''

''Benim ufak bir işim varda rica etsem sen Canı yemeğe götürebilir misin?''

''Sormana gerek bile yok. Bundan sonra o da benim kardeşim tabi götürürüm.''

''Teşekkür ederim ben işimi halledip hemen geleceğim.''

'' Acele etmene gerek yok ben hallederim burayı.''

''Tamam o zaman tekrardan çok sağ ol.''

''Lafı bile olmaz.''

''Can abicim Cansu ablanı üzme tamam mı?''

''Abi ben çocuk değilim uyarmana gerek yok. Ayrıca Cansucuğumu üzecek bir şey yapmam.''

''Peki size afiyet olsun o zaman.''

''Teşekkür ederiz.''

Kaan revirden çıktıktan sonra Can ile baş başa kaldık.

Hep bir kardeşim olsun ve onu gezdirip istediği yere götüreyim istemiştim. O yüzden yemekhanede değil başka bir yerde yemek yemeye karar verdim.

''Söyle bakalım Can ne yiyelim?''

''Pizza.''diye neşeyle bağırdı.

''Tamam hadi o zaman pizza yemeye gidiyoruz.''

''Yaşasın uzun zamandır yememiştim. Abim böyle şeyler yememe kızıyor.''

'' Bu seferlik ben konuşurum onunla.''

''Hadi gidelim o zaman.''

Üstümde ki önlüğü çıkardım ve çantamı dolaptan aldım. Can ile asansöre binip aşağıya indik.

Tam şirketten çıkacakken Yavuz'u gördüm. O da beni gördü. Daha sonra Canı fark etti. Yavaşça yürüyerek yanımıza doğru yaklaştı.

''Merhaba. Bu yakışıklı kim Cansu?''

''Merhaba ben Can.''

''Memnun oldum Can. Bende Yavuz. Cansu'nun kardeşi misin?''

''Evet kardeşiyim.''

''Aslında Kaan'ın kardeşi ama benimde kardeşim sayılır.''

''Anladım. Bir yere mi gidiyordunuz?''

''Evet yemek yemeye gidiyoruz.''

'' Bende gelebilir miyim?''

''Hayır biz Cansu'yla baş başa yiyeceğiz.''

''Kusura bakmayın Yavuz bey.''

''Tamam sorun değil size afiyet olsun o zaman. Görüşürüz küçük adam.''

Can cevap vermeyerek elimden tuttu ve beni çekiştirmeye başladı.

''Hadi gidelim Cansu acıktım.''

'' Tamam gidelim hadi. Görüşürüz Yavuz Bey.''dedim ve Can ile birlikte şirketten çıktık.

Jale ile geçen gün gittiğimiz kafede pizza da yapılıyordu. O yüzden Canı oraya götürmeye karar verdim.

Birlikte kafeye girip bir masaya oturduk. Siparişlerimizi verdikten sonra beklemeye başladık.

''Cansu o adam kimdi?''

''Şirketin sahibiydi.''

''Fazla sevmedim. Ayrıca başka erkekle konuşma sadece abim ve benimle konuş.''

''Kıskandın mı yoksa beni.''

''Evet.''

''Peki o zaman bu söylediğini dikkate alacağım.''

''Teşekkür ederim.''

Biz sohbet ederken garson da yemeklerimizi getirmişti. Yemeğimizi yedikten sonra yanına da tatlı söyleyip yemiştik.

''Beğendin mi burayı?''

''Evet çok beğendim. Pizzası da çok güzeldi.''

''Beğendiysen bir daha geliriz.''

''Bir dahakine abimide getiririz olur mu?''

''Olur bir dahakine onu da çağırırız. Doyduysan kalkalım mı?''

''Doydum gidebiliriz.''

Hesabı ödeyip kafeden çıktık. Şirkete geri döndüğümüzde öğlen arasının bitmesine az kalmıştı. Revire girdiğimizde Kaan çoktan gelmişti.

''Yemekhaneye çıktığımda sizi göremedim. Nerdeydiniz?''

''Canı başka bir yere götürmek istemiştim. Sorun olmaz umarım.''

''Sorun yok sadece merak ettim.''

''Şirketin yakınındaki kafeye gitmiştik.''

''Yemek nasıldı Can? Cansu ablanla eğlendin mi?''

''Çok güzeldi. Abi Cansu'ya kızma ama pizza yedik.''

''Can isteyince onu kıramadım.''

'' Bir kereden bir şey olmaz. Sadece sürekli o tür şeyler yemek yok. Tamam mı Can?''

''Peki.''

Öğleden sonra sakin geçmişti. Hasta gelmemişti. Bizde bol bol sohbet etmiştik. Hatta Can'ın isteği üzerine isim-şehir oyunu oynamıştık. Akşama kadar baya eğlenmiştik.

Mesai saati bittiğinde eve gitmek için hazırlandık.

''Cancım tanıştığımıza çok memnun oldum. Bundan sonra ne zaman istersen görüşebiliriz.''

''Olur. Ben yine buraya gelirim birlikte yemek yeriz. Hatta birlikte sinemaya da gideriz olur mu?''

''Tabi gideriz.''

Can ve Kaan ile vedalaşıp şirketten çıktım. Bir taksiye binip eve geldim.

Eve geldiğimde kızlar çoktan yemeği hazırlamışlardı. Üstümü değiştirdim ve birlikte yemek yedik.

''Kızlar bu gün Yavuz'a teşekkür amaçlı kahve aldım ve ona götürdüm. İlk başta gerek olmadığını falan söyledi sonrada yarın yemeğe çıkarırsan teşekkürünü kabul ederim dedi. Ne yapacağım şimdi?''

''Beyza bu çok iyi bir fırsat. Onu yarın lüks bir yere yemeğe götür. Mekânı Derin ile bulup ayarlarız.''

''Ama henüz sevgili falan değiliz o yüzden abartı olmaz mı?''

''Beyza haklı Duru. Bence sade ve şık bir yer daha iyi olur.''

''Bildiğiniz öyle bir yer var mı?''

''Duru hatırlıyor musun geçenlerde seninle deniz kenarında bir balık restoranına gitmiştik. Orası bence çok güzel bir yerdi. Hem de gayet şık bir restorandı.''

''Haklısın bende çok beğenmiştim. Ayrıca dediğin gibi çok abartı bir yerde değil.''

''Evet bence harika bir yer. Oraya götürebilirsin.''

''İyi fikir ama ya balık sevmiyorsa?''

''O da bir ihtimal ama sormadan öğrenemezsin.''

'' Koskoca adamın yemek seçeceğini sanmıyorum. Bu arada ben arar yarına rezervasyon yaptırırım.''

''Sağ ol Duru. O zaman sen rezervasyon yaptırdıktan sonra saati bana söylersin bende ona göre Yavuz'a haber veririm.''

''Tamamdır canım. Bu arada ne giyeceksin yarına?''

''Dolapta bir sürü elbise var onlardan seçerim.''

''Sen o işi bana bırak. Ben yarın senin için bir şeyler ayarlarım.''

''Peki o zaman. Ama çok abartma.''

''O iş bende.''

''Bu arada yarın işten erken çıkmaya çalış kuaföre gidip orada saçını yaptıracağız.''

''Ne gerek var kuaföre siz evde bir şeyler yaparsınız Derinle.''

''Ne demek ne gerek var. Bu sizin ilk buluşmanız. Çok güzel olmalısın ki senden etkilensin. Değil mi Derin?''

''Duru haklı canım. Sonuçta amacımız o değil mi?''

''Tamam haklısınız. O zaman yarın erken çıkmaya çalışırım.''

Yemeği bitirip ortalığı toparladıktan sonra kızlara odamda biraz dinleneceğimi söyledim. Odama gideceğim sırada Duru'nun odasından telefon sesi geliyordu.

''Duru telefonun çalıyor.''

''Şu an biraz meşgulümde sen bakabilir misin?''

''Tamam canım.''

Odaya girip masanın üzerinde ki telefonu elime aldım. Ekrana baktığımda arayan kişiyi görmemle suratım değişti.

''Alo.''

''Oo ufaklık. Demek sensin.''

''Evet Duru müsait değildi o yüzden ben açtım. Telefonu ona götüreyim mi?''

''Aslında senin açman iyi oldu. Bende seninle konuşacaktım.''

''Benimle ne konuşacaktın?''

''Karakolu sevip sevmediğini soracaktım.''

''Nasıl yani?''

''Diyorum ki eğer karakolu çok sevdiysen tekrardan senin için bir kıyak yapabilirim.''

''Bir dakika bir dakika. Ne demek kıyak yapabilirim? Yoksa hafta sonu başıma gelen şeyi sen mi planlamıştın?''

''Biraz geç anlıyorsun ama olsun buna da şükür.''

Bu adam kendisini ne sanıyordu? Beni kaçırdığı yetmemiş gibi bir de üstüme hırsız damgası yapıştırıyordu. Gerçekten bu yaptığı çok fazlaydı.

''Gerçekten inanamıyorum size. Anlaşmaya mı uymadım? Ne yaptım da beni insanların önünde hırsız durumuna düşürdünüz? Ayrıca ya karakoldayken kaçırıldığımı söyleseydim?''

''O kadar akılsız olduğunu sanmıyorum küçük. Baktım sen tek başına Yavuz'un dikkatini çekmeyi beceremiyorsun, biraz yardım edeyim dedim. Ayrıca işe de yaradı. Hem fena mı sana yardım edip işini kolaylaştırıyorum. Bence teşekkür etmelisin.''

''Evet doğru çok teşekkür ederim Barlas Bey beni hırsız durumuna düşürdüğünüz için. Ayrıca yardımınızı istemiyorum. Ben kendi başıma halletmeye çalışıyorum.''

''Laf var icraat yok küçük. Lafla peynir gemisi yürümez.''

'' Hayır sadece boş laf değil. Kızların görüşüne göre benden etkilenmiş. Bu da bir gelişme sayılır öyle değil mi?''

''Bana olasılıklardan bahsetme. Net şeylerle gel. Belirsizliği sevmem.''

''Elimden geleni yapıyorum.''

''Daha fazlasını yap küçük. Yoksa yine müdahale etmek zorunda kalırım.''

'' Merak etmeyin daha iyisini yapmaya çalışacağım. Sizin yardımınıza gerek yok.''

'' Bakıyorum görmeyeli dilin boyunu geçmiş. Bu arada umarım bu seferki son uyarım olur.''

Tam cevap vereceğim sırada telefonu suratıma kapatmıştı.

Ne kadar da sinir bozucu birisiydi. Nazlı'nın neden onu sevmediğini bu sayede anlamıştım. Çok sinirli, aceleci ve dediğim dedik bir tipti.

Hangi kız ona katlanabilir ki?

''Beyza kimdi arayan?''

''Barlas Beyimiz aradı ve ne öğrendim biliyor musunuz?''

''Ne öğrendin?

'' Geçen gün başıma gelen olayı o planlamış.''

'' Hadi canım ciddi misin?''

''Şaka yapar gibi bir halim var mı Duru?''

''Barlas' dan gerçekten korkulur.''

''Yoksa sizin haberiniz var mıydı?''

O sıra da Derin' de konuşmalarımızı duyup yanımıza geldi.

''Barlas gerçekten iyice abartmış. Duru'yla benim haberim yoktu. Olsa zaten karşı çıkmaya çalışırdık.''

''Gerçekten çok sinirlendim. Bir de diyor ki yardım ettim teşekkür et. Ne kadar da ukala.''

''Seni anlıyorum canım ama sakin olmaya çalış. Zaten suçsuz olduğun ortaya çıktı.''

''Ortaya çıksa bile orada bana yapılan muameleyi gördünüz Duru.''

'' Beyzacığım sıkma canını. Barlas biraz sabırsızdır. O yüzden böyle davranıyor. Bir de malum olanları sana da anlattık. Onun için bir an önce intikamını almak istiyor.''

''Madem çok istiyor işini bilen birisini tutsaydı. Ben anca bu kadar becerebiliyorum.''

''Neyse takma kafana. Hadi gel Duru ile birlikte film izleyecektik. Sende bizimle izle kafan dağılır.''

''Yok kızlar siz izleyin. Ben biraz uzanacağım.''

''Peki tatlım sen bilirsin. Hadi Derin biz içeri gidelim.''

Birlikte salona geçtiler. Bende banyoya gidip biraz rahatlamak için elimi yüzümü yıkadım ve sonra odama geçtim.

Fazla kafama takmamaya çalışıyordum ama maalesef huyum gereği en ufak şeyleri bile kafama takan birisi olarak bunu başaramıyordum.

Kafam dağılsın diye telefonu çantamdan çıkarıp elime aldım. En iyisi birkaç oyun indirip oynamaktı.

Önceden okey oynamayı çok severdim ama sonradan 101 oynamayı öğrendiğimde okeyin çok sıkıcı olduğuna kanaat getirip 101'e sarmıştım. Uzun zamandır oynamıyordum. Bende telefona uygulamasını indirip oynamaya başladım.

Bir süre sonra fazla oynamaktan başım ağrıdığı için telefonu bırakmıştım. En azından oynarken kafam dağılmıştı. Yoksa hatırladıkça daha da sinirleniyordum.

Saate baktığımda 00.00 yazıyordu.

Vay canına gerçektende oynarken kendimi kaptırmıştım. Eğer biraz daha uyumayıp oturursam yarın yine işe geç kalacaktım. Yatağın içine girip olanları düşünmemeye çalışarak uyudum.

Continue Reading

You'll Also Like

9.9M 526K 42
Burası bir kar küresiydi, biz de içindeki figürler. Bizi tutup salladılar, ne olduğunu anlamadık, alt üst olduk...
6.2M 331K 57
Ben Zümra Akça... Bu dünyadaki bütün acıları tadan, ufacık kalbinde sarılacak bir yara bırakmayan kadınım. Bu dünyadaki en hissiz olduğum kadar en h...
8.3M 234K 48
''Barlas Poyrazoğlu '' Siyahın nasıl daha siyah ve nasıl daha çekici olabileceğini varlığıyla kanıtlayan, güçlü, asi ve sert bir adam. ''Beyza Güçlü'...
25.8M 916K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...