HAZAN VAKTİ - ZEMHERİ -TAMAML...

By AkideBaylar3

247K 10.4K 426

Adam Mavi-Yeşil gözlerini kadının dudaklarına çevirdi ve derin bir nefes aldı. Ardından elini kadının saçları... More

1. SOĞUK
2. MASKE
3. BEDEL
.
.
4. LUNAPARK
5. KURŞUN-İ
6. SEÇİLMİŞ
7. KORKUSUZ KORKAK
8. KEMAN KUTUSU
9. BOŞ SİLAH
10. OYUN
11. MORAL
12. HAFIZA
13. ÖFKE
**DUYURU**
14. KAN
15. SARHOŞ
16. ARKADAŞ
YENİ KİTAP !!!
17. MEYHANE
18. KAYIP
19. ZAMAN
20. KORKU
KİTAP TAVSİYESİ
21. DEĞİŞİM
22. DUDAK OYUNU
DUYURU
23. SALINCAK
24. KUTU
25. ANI
26. MASAL
27. KABUS
28. ECEVİT
29. İTİRAF
30. GİZLİ PLAN
31. SICAK
32.GÜNLÜK
33. GÜNEŞ
35. ARZULAMAK
36. AV-AVCI
37. VURGUN
38. ZEMHERİ
39. HAZAN VAKTİ
HAZAN VAKTİ-ZEMHERİ YAZARINDAN
İKİNCİ KİTAP-DUYURU
.
DESTEK VEREBİLİR MİSİNİZ?

34.YALNIZ

3.8K 203 18
By AkideBaylar3

- Yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmeyin. Yavaş yavaş son bölümleri yazdığımı bilmenizi istiyorum. İyi okumalar :) - Akide Baylar

HAZAN KARASU

'' Canımın yanmasını umursamıyorum... Canımı yakanı umursuyorum... ''

Bu cümleyi tekrar tekrar kendime söylüyor ve tekrar tekrar canımı yakıyordum. Bana 'git' diyordu. 'Git ve öl.'

'' Her defasında yere düşmekten yoruldum... Sanki içim parçalanıyormuş da git gide eksiliyormuş gibi hissediyorum.. O canımı yakıyor ve ben eksiliyorum her defasında.. Can denen şey kalmadı artık bende.. Kendimi yalnız hissediyorum. Bir zavallı gibi... Niye böyle hissetmeme izin veriyorsun hala ? Lütfen uyan artık.. Ölüyorum.. Beni kollarının arasına alıp saçlarımın kokusunu içine çektiğin zamanlara dönelim istiyorum.. Lütfen uyan.. Lütfen.. ''

Ellerimi onun sıcak ellerine götürdüm ve sıktım... Gözyaşlarım ellerinin üstünden akıp gidiyordu. Kapının açılma sesini duyduğumda başımı çevirdim.

'' Hazan hanım artık sizi dışarı alabilir miyim ? Önemli bir şey olduğunda size bilgi vereceğiz. ''

Başımı aşağı yukarı salladım ve ayağa kalktım. Gözyaşlarımı silip saçlarına eğildim ve usulca öptüm.

'' Yine geleceğim.. '' diye fısıldadım kulağına.. Daha sonra yavaşça kapıya ilerleyip odadan çıktım. Uzun geniş koridordan aşağıya doğru inen merdivenlere yürüdüm ve büyük beyaz köşkten hızlıca ayrıldım. Arabama ilerleyip bindim. Telefonuma neredeyse bir haftadır bakmıyordum. Hiç kimseyle bir haftadır görüşmüyordum ve şirketi de uzaktan takip ediyordum. Telefonu çantadan çıkardım ve cevapsız çağrıları es geçip mesaj bölümüne girdim.

Kimden: Poyraz

Mesaj: En azından bir kere aradığımda ses ver Hazan.. Sesini duysam rahatlayacağım.

Mesajı okudum ve sildim. Telefonu koltuğa fırlattım ve arabayı çalıştırdım. Şirkette anlaşma yaptığım ortağım vardı. Uzun süredir oyalıyordum ve özel mevzular yüzünden erteliyordum. Buna son verdim ve tekliflerini gözden geçirmek adıyla bir yemek düzenledim. Şimdi oraya gidiyorum.Saat sekize geliyordu ve yarım saate restoantta olmalıydım. Arabayı sürerken aklıma hiç kimseyi getirmemeye çalışıyordum.. Hiç kimseyi !!

Sonunda restoranta vardığımda bagajdaki birkaç dosyayı alıp içeri girdim.

'' Hoşgeldiniz Hazan Hanım. Masanız bu tarafta. '' dedi garson üstümdeki ceketi alıp bana oturacağım masayı gösterirken. Manzaraya yakın bir masaydı.

'' Teşekkürler. '' dedim ve masaya doğru ilerlemeye başladım. Şirketin sahibi henüz ortalarda yoktu.. Masaya geçip oturduğumda garsondan bir bardak su istedim ve telefonumu kurcalamaya başladım. Poyraz neredeyse ellinci mesajını atmıştı. Mira ve Özgür'de öyle. 1 haftadır eve gitmemiştim. Telefonları açmıyordum. Holdinge uğramıyordum. Holgingte kimseye bilgi verilmemesi için kesin uyarıda bulunmuştum.. Nerede kaldığım ise pek tahmin etmeyecekleri bir yerdi.Şehrin merkezinde anneme ait bir evde kalıyordum.Günümün çoğunu orada geçiriyordum.

'' Hazan Hanım ? '' dedi güzel bir ses arkamdan. Başımı sesin geldiği tarafa döndürdüğümde ayağa kalktım ve karşımdaki kadına baktım.

'' Evet benim.. '' dedim şaşkın bir halde. Şirketin sahibi bu kadın mıydı ? Sert yüz hatlarının olmasına rağmen fazla güzel bir kadındı. Saçıyla, makyajıyla fazla güzel duruyordu.

'' Ben Alev. Gizli şirketin gizli sahibi. '' dedi gülerek. Elini bana doğru uzattığında elini tuttum ve hafifçe sıktım. Alev'in karşıma oturmasını beklerken onu dikkatle inceledim.Ateş kızılı saçları su dalgasıydı ve omuzlarına dökülüyordu. Gözleri elaydı ve ne gariptir ki benimle aynı gözleri vardı.. Tek farkımız o çok sert bakıyordu. Fazla sert. Buna aksi olarak dolgun kırmızı dudakları gülüyordu. Tedbirli davranıyor gibiydi.

'' Sonunda tanışabildik. '' dedi Alev arkasına yaslanarak. Düz siyah elbisesi vücudunu sarıyordu ve vücut hatlarını gösteriyordu. Güzel bir kadındı.

'' Evet öyle. '' dedim gülümseyerek.

'' Konuya bir yerden girmeliyim. İsmim Alev. Alev Yalın. YALIN şirketin sahibiyim. Bu şirket bana ailemden kaldı. Şirket Yurt dışında olduğundan Türkiye'de pek iş yapmadım. Dolayısıyla burda pek tanınmıyorum. Sizinle ilişkimi gizli tutmak istedim çünkü haberlere konu olmak istemem. Bir ara fazla gündemdeydim çünkü. ''

Konuşması güzeldi.. Dolu dolu konuşuyordu ve sert ifadesine rağmen gülümsüyordu.

'' Tabi.. Bir yerden başlamak gerek. Şirketi sıfırdan kurduğunuzu duydum. '' dedim kaşlarımı kaldırarak. Cevabını merak ediyordum.

'' Evet. Babam kalp krizinden dolayı yatağa düştüğünde bende işleri devr aldım ve her şeye sıfırdan başladım. ''

'' Babanız için üzüldüm. Güçlü bir kadınsınız gördüğüm kadarıyla. '' dedim gülümseyerek.

'' Öyleyim. Sizin hakkınızda da çok şey duydum. Farkımız yok. ''

Gülümsedim. Cevap vermedim. Uzun süre şirketin durumunu ve geleceğinden söz etti. Bizimle neden ortak olmak istediğini ve benzeri birçok şey.Bana olan ayrıca bir ilgisi olduğundan ve beni yakından tanımak istediğini de ekledi.. Başarılarımı duymak istiyormuş. Yemeklerimizi yedikten sonra tatlılarımıza geçmiştik ve iyi anlaşıyorduk. Şahsen onun hal ve hareketleri duruşu konuşması hoşuma gitmişti. Bana beni hatırlatıyordu adeta. Gözüm biranda boynuna kaydı. Boynunu sımsıkı saran bir fular vardı.

'' Boynunu rahatsız etmiyor mu ? Mekan oldukça sıcak.'' dedim gülümseyerek. Elini boynuna getirdi ve öksürdü.

'' Bu aralar rahatsızım. O yüzden takmıştım. '' dedi ve önündeki su bardağını alıp içti.

'' Geçmiş olsun. Artık sonuçlandıralım mı ? '' dedim belgeleri incelerken.

'' Tabi. Kararınız nedir ? ''dedi merakla. Bir süre düşündüm. Onunla iş yapmak iyi olabilirdi. En azından yeni fikirler edinirdim. İşle ilgili çok da tutucu bir insan değildim. İşine ve kendisine saygısı ve sorumluluğu varsa bana yetiyordu.

'' Kararım olumlu. Deneyebiliriz. '' dedim ve uzattığı belgeyi okuyup imzaladım. Alev memnun bir şekilde gülümserken tatlısına geri döndü. Bense artık müsade isteyip kalkmalıydım.

'' Ben artık kalksam iyi olacak. Sık sık buluşucağız.. '' dedim ayağa kalkıp elimi uzatırken.

'' Öyle. İyi geceler Hazan hanım. '' dedi elimi sıkarak.

'' İyi geceler.. ''

.........................................................................................................................

Ellerim kupa bardağını sarmış şekilde sıkı sıkı tutuyor, karşımda yanıp sönen ateşi izliyordum.

'' Kalbindeki cam parçalarını dışarı kusmassan canın daha da yanacak Hazan.. ''

Başımı şömineden kaldırdım ve karşımda oturan genç psikoloğuma baktım.

'' Ya dilimi kesersem ? '' dedim kahvemden bir yudum alarak. Soğumuştu. Bardağı masanın üstüne koydum ve ellerimi karnımın üstünde birleştirdim.

''Kalbindeki hayat damarlarından birini kesmesinden iyidir. Emin ol. '' dedi yavaşça başını aşağı yukarı sallarken.

'' Canım yanıyor ve ben... '' dedim fakat devamını getiremiyordum.

'' Ve sen ? '' dedi piskoloğum kaşlarını kaldırarak.

'' Elimden bir şey gelmiyor Özgür. Yapamıyorum.Şunu denemekten vazgeçmeliyiz. '' dedim ayağa kalkarak.

'' Hazan lütfen. Yapabilirsin. '' dedi yanıma gelerek. Psikolog olduğundan kendi yöntemleriyle bana yardım edebileceğini söylemişti fakat olmuyordu. Yapamıyordum.

'' Olmuyor Özgür. Aklımdaki şeyleri bir bilsen. Sanki beynime benzin döküp yakmışlar gibi. Her şey zifiri karanlık. Siyah. Kül olmuş. Bulmak istediklerimi bulamıyorum. Çünkü hepsi karışık. Ne siyah ne beyaz Özgür. Griyim ben. '' dedim ve derin bir nefes aldım. Özgür güldü ve omuzlarımdan tutup kendisine bakmamı sağladı.

'' İşte böyle güzelim. Aynen böyle atıcaksın içindekileri. Devam et. ''

Yerime geri oturdum ve derin bir nefes aldım. Özgür hemen yanımdaki koltuğa oturdu ve bana baktı.

'' Yaşadıklarım çok ağır. Bir yerden kazandıkça bir yerden kaybettiğimi görüyorum. Poyraz'la olan bir bağım olduğuna eminim fakat bir şeyler eksik. Ne olduğunu çözemiyorum. ''

Özgür elindeki not kağıdına iyice inceledi ve gözüne taktığı siyah gözlüklerinin arasından bana baktı. Oldukça komik duruyordu ama ben kendimi gülecek kadar iyi hissetmiyordum. Tamam. Belki biraz gülüyordum ama bu tamamen Özgür'ün gözlükleri yüzündendi. Fazla komik duruyordu.

'' Poyraz'la aranızdaki bağın ne olduğunu zaten biliyorum. Bana sen söyle. Tane tane. '' dedi tane tane kelimesini vurgularken.

'' Bilsem bu durumda olmazdım. '' dedim sinirle. Özgür başını iki yana salladı.

'' Biliyorsun Hazan. İnkar etme. İkinizde biliyorsunuz. Ama korkuyorsunuz söylemekten. Sana bir şey söyliyim mi ? Mira'ya onu sevdiğimi söylediğimde hiç heyecanlı değildim. Ya da o anda onu hissedeceğimi falan düşünmemiştim. Çünkü daha beteri beni bekliyormuş. O suikast günü Mira ellerini kalbime koyduğunda atmadığını sanıyordum. Ama beni sevdiğini söylediğinde yeniden yaşamaya başlamıştım sanki.O gün korktum Hazan. Onu kaybetmekten, o anda ona bir şey olmasından çok korktum. Çünkü onu seviyordum. Hala olduğu gibi. Bak. Bazı insanlar sevdiklerini anlayamazlar. Yani o kötü an gelene kadar. Ben başından beri farkındaydım belki ama o korkuyu hissedene kadar açılamamıştım. Siz ise hala aynı yerdesiniz. Birbirinizi kaybetmenize ramak kalmışken bile açılamadınız. Kelimeleriniz konuşuyordu. Siz ise susuyordunuz. Biriniz adım atmalı. Böyle olmaz Hazan. Sen söyle şimdi. Poyraz hakkında düşündüklerini söyle bana. '' dedi kararlı bir sesle.

'' Özgür... Ben.. Sanırım ona. '' dedim ve yutkundum.

'' Ona ne ? '' dedi Özgür sabırsız bir şekilde.

'' Ona.. İlk Ona söylemek istiyorum aklımdakileri.. Evet.. Kararlıyım.Belki o zaman düşünceleri değişir. '' dedim ayağa kalkarak.

'' Bence de ona söylemelisin. Ne zaman bu iş yemeğinin daveti ? '' dedi Özgür merakla.

'' 1 hafta sonra. Ona her şeyi anlatıcam. İçimde ne varsa söylemek istiyorum. '' dedim büyük bir kararlılıkla. Özgür gülümsedi ve yanıma gelip sıkıca sarıldı.

'' İşte benim güzelim.. Göster kendini. '' dedi beni geri çekerek. Burnuna hafiften vurdum ve geri çekildim. Şuanda Özgür'ün evindeydik. Mira, Poyraz ve diğerleri benim evimde kalıyordu. Benim bir umut gelmemi bekliyorlardı ama gitmeyi düşünmüyordum. Özgür 'ün nerede kaldığımı öğrenmesini istemediğimden onun evinde buluşmuştum. Çantamı alıp toparlanırken Özgür'ü ceketini giyerken gördüm. Evime gidiyor olmalıydı. Poyraz'ların yanına yani.

'' Nerede kaldığını söylemeyecek misin bana ? '' dedi tam karşıma geçerek.

'' Hayır. '' dedim başımı iki yana sallayarak. Omuzlarını silkti ve önden çıktı. Onunla vedalaştıktan sonra arabama bindim ve şehirdeki eve doğru sürmeye başladım. Eve geldiğimde saat 11'e geliyordu. Uykum gelmişti fakat uyumak istemiyordum. Bayadır uyumuyordum ve gözlerim hafif kızarıktı. Özgür'de bunu farkettiğinden endişelenmişti fakat bir sorun olmadığını söyleyip duruyordum. Anahtarları vestiyere fırlattım ve kendimi koltuklardan birine attım. Yorgundum.. Çok büyük sırlar taşıyordum içimde.. En kötüsü de başkalarının yaptığı hataların bedelini ben çekiyordum.. En acınası da buydu belkide..

Yastığı kollarımın altına aldım ve sıkıca sardım.. Koltukta hilal şeklini alırken aklıma gelen düşünceleri ellerimle savurdum Uyumalıydım.

....

Gözlerimi açtığımda kendimi siyah saten örtülerinin arasında buldum. En garibi burası tanıdıktı ve ben yine burada açmıştım gözlerimi. Yerimden doğruldum ve odadan çıktım. Merdivenlerden yavaş yavaş iniyor ve kulağıma dolmaya başlayan sesi tanımaya çalışıyordum. Burası Poyraz'ın eviydi. Hiç kuşkusuz bunu biliyordum. İyide benim burada ne işim vardı ? Sonunda aşağıya indiğimde sesin mutfaktan geldiğini anladım. Bir kadının sesi geliyordu. İnce ve güzedi bu ses.. Mutfak kapısına doğru yaklaştım ve hafiften baktım. Yüzü tezgaha doğru dönük 18 yaşlarında bir kız duruyordu. Kız kendi kendine şarkılar mırıldanıyor ve gülüyordu. Oldukça neşeliydi ve gördüğüm kadarıyla iki tane kahvaltı tabağı hazırlıyordu. Mutfağa doğru yaklaştım ve içerisini iyice görmeye çalıştım. Mutfakta bahçeye açılan bir kapı daha vardı ve kız oraya dönüp gülümsüyor ve eliyle öpücüklerini gönderiyordu. Kıza doğru yürüdüm ve elimi omuzuna koydum.

'' Bakar mısın ? '' dedim ona bakmaya çalışırken. Fakat o bana hiç bakmıyor aksine hala neşeyle şarkı söyleyip gülüyordu. Yüzü çok tanıdıktı. Gözleri, dudakları, bakışı oldukça tanıdıktı bu kızın. Neden beni görmüyordu ? Kız hemen yanımdan geçti ve elindeki iki tabağı bahçeye götürmeye başladı. Arkasından hızlıca gidiyor konuştuğu kişiyi görmeye çalışıyordum. Bahçeye çıktığımda arkasına dönük oturan ve elindeki gazeteyi kurcalayan gence baktım. O da pek büyük durmuyordu. Elindeki gazeteyi masaya koydu ve genç kıza baktı. İşte o anda gördüğüm yüz dehşet içinde kalmama ve yerimden kımıldayamama neden oldu. Çünkü bu yüz Poyraz'ın yüzüydü. Hem de en genç haliyle.

'' Canım sevgilim bana kahvaltı mı hazırlamış. '' dedi Poyraz genç kızın dudaklarına eğilerek.Küçük bir öpücük kondurduktan sonra geri çekilmişti. İkiside oturmuş kahvaltılarını yapıyordu ve ben onları öylece izliyordum. Bu kız kimdi ?

Poyraz yerinden kalkıp sallanan hamağa bindiğinde genç kızda peşinden gitti ve hemen yanına yattı. Aralarındaki konuşmaları dinliyordum.

'' Poyraz neden beni bırakıp gittin? '' diyordu genç kız ellerini Poyraz'ın yüzünde gezdirirken. Poyraz dudaklarını kızın saçlarına koymuş öpüyordu.

'' Ben seni bırakmadım ki Ahu'm.. Ben seni bırakamam ki.. '' dediği anda ayaklarımın beni taşıyamayacağını düşünüyordum artık.. Çünkü o genç kız Ahu'nun ta kendisiydi.

'' Bana söz vermiştin.. Beni hiç unutmayacaktın.. Unuttun mu beni Poyraz ? '' dedi Ahu gözlerini Poyraz'ın gözlerine dikerek. Poyraz içtenlikle gülümsüyor ve ellerini Ahu'nun saçlarında gezdiriyordu.

'' Ben seni unutabilir miyim kadınım.. Bak.. '' dedi bileğini göstererek. Künyesi hala bileğindeydi. '' Ben seni hala taşıyorum. '' dedi künyeyi öperek. İşte o anda Ahu biranda kayboldu. Poyraz hamaktan kalktığı gibi etrafına bakınıyordu.

'' Ahu !!  Neredesin.. '' diyordu bağırarak. Poyraz o kadar endişeli görünüyordu ki korkmuştum. Yanına gittim ve elini tuttum fakat beni görmüyordu bile.

'' Poyraz burdayım.. Poyraz bana bak lütfen.. Ben burdayım.. '' dedim bağırarak. Fakat beni duymuyor hala Ahu'yu bulmaya çalışıyordu. Sonunda koca bir çığlık duydu.. Çığlık o kadar yakınımdan geliyordu ki şaşırıp kalmıştım. Arkamı döndüğümde Ahu'nun yerde kanlar içinde yattığını gördüm.. Boğazı kesilmiş vaziyetteydi ve zor zar nefes alıyordu. Poyraz çığlığın geldiği yere baktığında renginin attığını gördüm. Koşar adımlarla Ahu'nun yanına gelmiş ve onun zayıf düşmüş bedenini kucağına alıyordu.

Poyraz kızaran gözleriyle etrafına baktı ve ilk defa gözlerimiz buluştu.Kaşları çatık bir halde öfkeyle yüzüme bakıyordu.

'' Sen mi yaptın!! '' diye bağırdı Ahu'nun bedenini yere bırakırken.

'' Hayır... '' dedim geriye bir adım atarak. Poyraz yanıma doğru gelip beni omuzumdan ittiriyordu.

'' Sen yaptın değil mi ? '' dedi bir kez daha.. o anda üstümdeki beyaz elbiseye baktım.. Elbise kan içinde kalmıştı ve elimde koca bir hançer duruyordu... Hançeri elimden atmaya çalışıyordum fakat her ne olduysa hançer elime yapışmış çıkmıyordu. Poyraz bana doğru geldikçe kaçamıyordum.

'' Niye öldürdün onu !! Ne yaptı sana !!! '' diye bağırdı Poyraz alev saçan gözleriyle.

'' Poyraz ben bir şey yapmadım yemin ederim. '' dedim ağlarken.

'' Yalan söyleme !! '' dedi ve elini beline götürdü. Arkasından çıkardığı silahı alnımda hissettiğimde korkuyla Poyraz'a baktım. Beni öldürecek miydi ? Gözlerimi kapattım ve derin derin nefes aldım. Bu bir kabus olmalıydı.

'' Ölüceksin. '' dedi Poyraz dişlerinin arasından. Beni tanımıyor muydu ? Böyle bir şeyi yapmayacağımı bilmesi lazımdı ! Neden böyle davranıyordu. !!

'' Yapma. '' dedim kısık sesle. Yalvarıyordum fakat umurunda değildi.

'' Üçten geriye sayıyoruz Hazan..Üçç '' dedi silahı alnıma daha da bastırarak.

'' Hayır... '' dedim gözyaşlarım yanaklarımı ıslatırken.

'' İki... ''

'' Poyraz lütfen.. ''

'' Bir.. ''

Silah sesinden sonra her şey kararmıştı..

..........

'' Hayır!! '' dedim olduğum yerde doğrularak. Derin derin nefes alıyor ve alnımdaki bonuk boncuk terleri elimle silip atıyorduum.Gördüğüm kabus çok kötüydü ve ben neredeyse ölecektim. Nefesim sonunda düzene girdiğinde yerimden kalktım ve mutfağa ilerledim. Sürahideki suyu bardağa koyarken ellerim titriyordu.Sonunda su dolu bardağı elime aldım ve arkama döndüm. O anda gördüğüm yüz karşısında elimdeki bardak yere düşüp parçalara ayrılmıştı bile.

'' Ölüceksin. '' dedi Poyraz elindeki silahı bu sefer kalbime dayayarak. Bu bir kabus değil miydi ? Ne yaşıyordum böyle. !!

'' Poyraz. '' dedim başımı iki yana sallarken.

O anda gözlerimi açtım ve kendimi kanepede uyur halde buldum. Kabus içinde kabus görmüştüm ve çok kötüydü. Telefonu mu aldım ve saate baktım. Saat gecenin üçüydü. Başımı iyice ovuşturdum ve etrafıma bakındım. Kimse yoktu. Masanın üstündeki su dolu bardağı aldım ve içtim. Ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum ve dayanamıyordum.. Bu nasıl bir kabustu..Birilerini yanımda istiyordum fakat kimse yoktu. Mira'yı ve Özgür'ü çağıramazdım çünkü Poyraz'a nerede olduğumu söylerlerdi. Telefonu elime aldım ve Alev'in numarasını açtım. Bu saatte onu rahatsız etmek istemiyordum ama arayacak başka biri yoktu.

'' Efendim ? '' dedi telefondaki ses telaşla.

'' Alev ben Hazan. '' dedim kendimi sakin tutmaya çalışırken.

'' Tanıdım  Hazan.. Bir şey mi oldu ? Sesin kötü geliyor. '' dedi ciddi bir sesle.

'' Gönderdiğim adrese gelebilir misin ? '' dedim ağlarken.

'' Tabi hemen konum at. ''

Telefonu kapattım ve konumumu Alev'e attım. Çok geçmeden kapı çalmıştı. Kapıya doğru ilerledim ve açtım. Alev üstünde siyah bir tayt ve tişörtle duruyordu. Onu hemen içeri aldım fakat bana beklemediğim bir şekilde sarıldı ve kendine iyice sardı. Kendini geri çektiğinde artık kendimi tutamıyordum. Koltuğa oturduğumuzda ikimizde bir şey demiyorduk.

'' Neyin var diye sormayacağım fakat iyi olman için bir şeyler yapabiliriz. '' dedi gülümseyerek. Elini çantasına attı ve bir CD çıkarttı. Daha sonra koltuğun üstüne koyduğu paketleri aldı ve içinden cips ve çikolata çıkardı. Kaşlarım yukarıda kalmış bir şekilde yaptığına anlam vermeye çalışırken bana baktı ve güldü.

'' Hadi ama yas tutmaya değil eğlenmeye geldim. '' dedi gülerek. Daha sonra paketleri açıp içindekileri masaya koydu. Mutfağa girip çıktığında elindeki iki bardakla geldiğini gördüm. Açtığı kırmızı şarabı bardaklara dolduruyordu. Çikolatadan birer parça kırdı ve bana uzattı.

'' Teşekkür ederim. '' dedim gülümseyerek. Başını aşağı yukarı salladı ve gülümsedi.

'' Ne tuhaf ki daha bugün tanıştık ve ortak olduk. '' dedi gülümseyerek.

'' Evet. Şimdi ise seni beni teselli etmen için evime çağırıyorum. Cidden özür dilerim '' dedim mahçup bir sesle.

'' Ne demek. Lafı bile olmaz. Ben çok mutlu oldum beni çağırdığın için. Benim de yanına gidebileceğim kimse yok ve sen bana iyi bir arkadaş olabilirsin. '' dedi elimi tutarken.Gülümsedim.

'' Olurum tabi. Neden olmasın. Teşekkür ederim. ''

'' Hiç önemli değil. '' dedi ve yerinden kalkıp CD yi taktı. Film almıştı. Hemde komedi. Film başladığında oldukça gülüyor ve beni eğlendirmeye çalışıyordu. O anda telefonuma gelen mesaj sesiyle ikimizde sustuk. Telefonum Alev'in hemen yanındaydı. Telefonu alıp bana uzatırken ekrana bakmıştı.

'' Poyraz da kim ? Özel biri mi ? '' dedi gülümseyerek. Sesi sorgular gibiydi. Telefonu elinden aldım ve Alev'e döndüm.

'' Sayılır. Yani evet özel diyebiliriz. '' dedim ve telefondaki mesajı açtım.

Kimden : Poyraz

Mesaj: Saat gecenin dördü ve ben uyuyamıyorum. Günlerdir uyuyamıyorum Hazan. Aramak istiyorum. Açar mısın ?

Başımı iki yana salladım ve telefonu masanın üstüne koydum. Telefon çaldığında ekrana baktım. Poyraz arıyordu. Fakat açmayacaktım. Alev telefona baktı ve bana döndü.

'' Seni arıyor. Açmayacak mısın ? '' dedi merakla.

'' Hayır. '' dedim kısa keserek.

'' O zaman ben açarım. '' dedi ve telefonu açıp kulağına götürdü.

'' Alev telefonu ver. '' dememe rağmen beni dinlemiyor telefonu benden uzakta tutuyordu. Hapörlörü açtı ve masanın üstüne koydu. Daha sonra susmam için elini dudaklarıma götürdü. Başımı geriye attım ve Poyraz'ın sesine odaklandım.

'' Alo Hazan. İyi misin ? '' dedi Poyraz endişeli bir sesle. Alev'e baktığımda gözlerinin dolduğunu gördüm. Ama bir anlam veremedim. Tam cevap verecekken Alev bana dönüp sus dedi.

'' Hazan burada değil Poyraz. Onu çok üzdün. '' dedi Alev ciddi bir sesle. Ben Alev'e şaşkınlıkla bakarken o bana bakmıyor telefondaki resme, Poyraz'ın resmine bakıyordu.

'' Sen kimsin ? '' dedi Poyraz telefonun diğer yanından.

'' Benim kim olduğum seni ilgilendirmez. Hazan'ı bir süre arama. Seni görmek istemiyor. '' dedi ve telefonu suratına kapattı. Şaşkın gözlerle Alev'e bakıyordum. Bana döndü ve çatık gözlerini üstümde gezdirdi.

'' Seni üzenin Poyraz denen adam olduğu çok açık. Buna izin verme. Yoksa üzülürsün. Ben de zamanında çok üzüldüm. '' dedi telefonu elime vererek.

'' O endişelendi. Yapabileceğim bir şey yok. '' dedim ve önüme döndüm.

'' Ben artık kalksam iyi olacak. Yarın şirkete geliyorsun değil mi ? İşlerimiz var. Haftaya olacak daveti konuşuruz. '' dedi çantasını toplarken.

'' Tabi. Yarın gelicem. Geldiğin için tekrardan sağol. '' dedim ve ayağa kalktım.

Alevi uğurladıktan sonra koltuğa oturdum ve telefonu elime aldım. O anda aklıma Arda geldi. Bundan bir hafta önce onu aramamı istemişti ve ben daha yeni hatırlıyordum. Gelmemi istemişti ve ben unutmuştum. Ardanın numarasını tuşladım ve açtım.

'' Alo Hazan ? '' dedi Arda yorgun bir sesle.

'' Arda. Gerçekten çok özür dilerim. O kadar kötü şeyler yaşıyorum ki sen aklıma bile gelmedin. '' dedim kırık bir sesle. Arda derin bir öksürükten sonra kısık sesle konuştu.

'' Biliyorum. Haberim var. Poyraz bahsetti. Bu arada... '' dedi ve öksürdü. '' Saat sabahın beşi. Bu saatte neden uyanıksın ? ''

Saatin farkında değildim. Niye bu saatte rahatsız etmiştim ki adamı.

'' Özür dilerim. Ben uyuyamadım. Seni aradım. '' dedim telaşla.

'' Sorun değil. Uyuyamıyorum. Hazan seninle acilen konuşmam gerek. '' dedi öksürürken.

'' Ne oldu sana ? Hasta mısın ? '' dedim ciddi bir sesle.

'' Evet. Rahatsızım. Bana uğra hemen.. '' dedi ve sesi gitti.Telefonun diğer ucundan ciddi derecede öksürme sesleri geliyordu.. Ve derin derin nefes alış verişleri.

'' Arda.. '' dedim bağırarak. Fakat ses vermiyordu. Telefonumu ve çantamı aldığım gibi dışarı çıktım ve arabama ilerledim. Telefonumun çalması üzerine durdum ve telefona baktım. Arayan özel numaraydı. Bitmiyordu !! Yine peşimdelerdi işte. Telefonu kapattım ve arabaya bindim. O kadar hızlı sürüyordum ki çabucak Arda'nın evinin önüne gelmiştim. Kapıya ilerledim ve çaldım. Fakat açan kimse yoktu. Telefonumu çıkardım ve Arda'yı aradım.. Daha sonra kulağımı kapıya dayadım. Ses geliyordu fakat Arda açmıyordu telefonu. Bir şey olmuş olmalıydı. Arabaya geri döndüm ve torpitoda sakladığım silahımı ve susturucuyu aldım. Daha sonra kapıya tekrardan döndüm. Silaha susturucuyu taktım ve kilide doğru tuttum. Tetiği çektiğimde az bir sesten sonra kapı aralandı. Silahı belime soktum ve aralık kapıdan içeri girdim. Odasına doğru ilerlediğimde Arda'yı yerde kıvranır vaziyette buldum.

'' Arda !! Neyin var !! '' dedim yanına gidip başını dizlerime koyarak. Öksürüyordu ve ağzından kan gelmişti.

'' Hazan... '' dedi fısıldayarak.

'' Efendim. '' dedim dehşetle.

'' Kanımda zehir var. Neredeyse yarım saatir böyle. Kalbime ulaşırsa ölebilirim. Panzehir evin bahçesinde gizlenmiş vaziyette. Hazan Panzehiri bul ve bana getir. '' dedi kesik kesik. Başımı aşağı yukarı salladım ve yerden kalkıp etrafıma bakındım. Daha sonra bahçeye doğru koşar adımlarla çıktım. Etraf karanlıktı. Güneş yeni yeni doğacaktı ve fazla zamanım yoktu. Telefonun flaşını açıp bakınmaya başladım. Fakat hiçbir şey yoktu. Taa ki adım attığım bir yerin toprakla doldurulmuş olduğunu farkedene kadar. Geri geri yürüdüm ve yere baktım. Toprak yaştı ve büyük ihtimalle yeni doldurulmuştu. Toprağı ellerimle kazarken çok geçmeden sert bir şeye değdiğimi anladım. Cam şişeydi ve dışında bir not bulunuyordu.

'' Canın daha fazla yanacak.''

Notu şaşkınlıkla cebime sıkıştırırken şişeyi kaptığım gibi Arda'nın yanına koşmaya başladım. Arda hala öksürüyordu. Arda'nın yanına oturdum.

'' Ee nasıl olucak bu şey. '' dedim aceleyle. Arda derin bir nefes aldı.

'' Sakin ol ve beni dinle. Şuradaki ecza dolabında açılmamış iğne var. Panzehiri iğneyle çek ve damarıma batır. '' Başımı iki yana salladım.

'' Ben yapamam. Bilen biri yapmalı. '' dedim ecza dolabına ilerlerken. İğneyi aldım ve Arda'nın yanına oturum.

'' Yapabilirsin. Hadi zamanım yok. '' dedi ve öksürmeye başladı.

'' Tamam. Tamam.. '' dedim ve panzehirdeki sıvıyı yavaşça iğneye almaya başladım. Arda'nın koluna götürdüğümde sakin olmaya çalışıyordum.

'' Yapabilirsin güzelim. Hadi. '' dedi kısık sesle. İğneyi Arda'nın damarına batırdığımda her şeyin yolunda gitmesi için dua ediyordum.

'' Yaptınn.. '' dedi gülerek.Derin bir nefes aldım ve yatağa doğru yaslandım. Yapmıştım.

'' Hastaneye gidelim mi ? Bu işe yarayacak mı ? '' dedim telaşla.

'' Evet yarayacak. 10 dk içinde iyi olucam. '' dedi ve derin derin nefes almaya başladı. 10 dk nın sonunda kendini toparlamıştı ve yüzüne renk gelmişti. Artık öksürmüyordu.

'' Nasılsın ? '' dedim onu yerden kaldırıp yatağa yatırırken.

'' Fazlasıyla iyiyim. '' dedi gülerek. Bu aralar şok üstüne şok geçirmemde üstüme yoktu. Artık alışmıştım sanırım. Hayatım aksiyon sahnelerine dönmüştü.

'' Beni korkuttun. '' dedim yanına oturarak.

'' Çok iy bir iş başardın. Hayatımı kurtardın Hazan. '' dedi elini omzuma atıp kendine çekerek. Gülümsedim.

'' Lafı bile olmaz. '' dedim ve derin bir nefes aldım.

'' Eee sormayacak mısın ? '' dedi bana dönerek. Ona baktım ve başımı iki yana salladım.

'' Hayır. ''

'' Neden ? '' dedi şaşkınlıkla.

'' Çünkü biliyorum. Her şeyi biliyorum. Sen de diğerleri gibi yemsin. ''

'' Hazan senin canını yakmaya çalışıyorlar. Hem de en sevdiklerinle. Bunu biliyorsun değil mi ? '' dedi Arda suratını buruşturarak.

'' Biliyorum. İstedikleri şeyleri alacaklar. Ama bundan kimsenin haberi olmayacak.'' dedim ciddi bir sesle. Arda başını aşağı yukarı salladı ve arkasına yaslandı.

'' Uyuyalım mı ? '' dedim gözlerimi kapatarak. Başım onun omzunda duruyordu.

'' Hıhı. '' dedi ve beni kendine doğru çekti. Daha sonra ellerini çekip yatağın diğer ucuna doğru gitti. Biz böyleydik işte. Poyraz gibi değildi. Beni seviyordu evet ama nerede dokunup dokunmaması gerektiğini iyi biliyordu. Yattığım yerde derin bir uyku beni bekliyordu.

............

Uyandığımda saat ona geliyordu. Yanı başımda duran kahvaltı tepsisine ve üstündeki nota baktım.

'' Günlerdir bir şeyler yemediğine bahse girerim. Bunları bitir. Ben işe gidiyorum. Akşam konuşuruz. Bu arada bana bir kapı borçlusun.Sadece şakaydı. Arda. ''

Notu gülerek okuyup kenara koydum ve kahvaltı tepsisine baktım. Çayın sıcak olduğuna bakılırsa yeni çıkmıştı. Yemeğimi bitirip yerimden kalktıktan sonra her şeyimi alıp arabama ilerledim. Önce eve gidip üstümü değiştirmeliydim. Daha sonra şirkete uğrayacaktım. Eve gittiğimde kapının önünde bekleyen birini gördüm. Çok sürmeden o kişinin Alev olduğunu anladım. Neden buraya kadar gelmişti ki ?

'' Alev? '' dedim omzundan sarsarak. Bana doğru döndü. Gözleri kızarmıştı. Ağlamışmıydı yoksaa ?

''Hazan.. '' dedi ağlamaklı sesiyle.

'' İyi misin ? '' dedim kapıyı açarken. İçeri girmesini bekledim. O koltuğa geçip otururken. Bir bardağa su koydum ve ona uzattım. Bir yudum aldı ve masaya koydu.

'' Teşekkürler. Ben pek iyi değilim. Ailemle ilgili problemlerim var. Yurtdışına gtmem gerek. 1 hafta sonra olacak davete anca gelebileceğim.. 1 hafta beni idare edebilir misin ? '' dedi gözyaşını silerek.

'' Tabi idare ederim. Sonuçta bu holdingi tek başıma işlettim kaç sene boyunca. Kötü bir şey mi oldu peki ? '' dedim merakla.

'' Babam rahatsızlanmış. Onun yanına gitmem lazım. ''

'' Geçmiş olsun canım. Yapabileceğim bir şey var mı ? '' Başını iki yana salladı.

'' Hayır. Yinede sağol. Daveti düzenlersen erken gelmeye çalışıcam.'' dedi ve yerinden kalktı.

'' Bugün mü gidiyorsun ? '' dedim merakla.

'' Evet. ''

'' Peki.. '' dedim ve onu kapıya kadar geçirdim.

'' Sağol her şey için. '' dedi ve kapıdan çıktı

'' İyi yolculuklar.. ''

Alev gittikten sonra odaya geçtim ve üstümü değiştirdim. Şirkete gitmeye gerek yoktu. Zaten 1 haftadır gelen işlerin hepsini fazlasıyla halletmiştim. Kapının çalınması üzerine odadan çıktım ve kapıya ilerledim. Açtığımda gördüğüm kişi şaşırmama neden olmuştu.

'' Poyraz ? '' dedim şaşkınlıkla.

'' İçeri girebilir miyim ? '' dedi yorgun düşmüş gözlerini gözlerime dikerek.

'' Hayır. '' dedim kaşlarımı çatarak. Kapının önünü kapatmıştım. Poyraz kaşlarını çattı ve bana baktı. Uzun süre sonra ilk defa bu kadar duygusuz ve sert bakıyordu.

'' Hazan çekil önümden.İçeri giricem. '' dedi kolumu indirmeye çalışarak. İki elimi de göğsüne koydum ve ittirdim.

'' Git buradan. Seni görmek istemiyorum. '' O anda dengesini kaybetti ve kollarını bana doladı. Bu arada Poyraz içmişmiydi. Leş gibi içki kokuyordu.

'' Hazan nolur.. '' dedi elini yüzüme götürerek. Başımı geriye attım ve dengede durmaya çalıştım.

'' İçtin mi sen !! '' dedim kaşlarımı çatarak.

'' Evet. İçtim ben.. Sarhoş oldum.. '' dedi sırıtarak..

Kolunu omzuma attım ve içeri aldım. Koltuğa oturttuğumda gülüyordu. Elini bana doğrulttu ve tek parmağını salladı.

'' Bak sen bana kıyamazsın.. '' dedi sarhoş halde. Bu haline normalde olsa gülerdim.. Onu ilk defa bu kadar sarhoş görüyordum. Özgür Poyraz'ın sarhoş olduğu zamanlarda küçük çocuk gibi olduğunu söylerdi. Doğruydu demek ki..

'' Sana kıyamadığımdan değl insanları başıma toplama diye içeri aldım seni. '' dedim yanına oturarak.

'' Yalan söyleme. Bensiz yapamıyorsun '' dedi sırıtarak. İçkili olduğunu belliydi çünkü kelimeleri biraraya getiremiyordu.

'' Poyraz bunu bana neden yapıyorsun ? Git dedin gittim. Neden sözünün arkasında durup benden uzaklaşmıyorsun ? Poyraz farkında değilsin ama canımı yakıyorsun. '' dedim ağlamaklı sesimle. Poyraz'a döndüğümde başını arkaya doğru attığını gördüm. Derin derin nefes alıyor ve iç çekiyordu.

'' Hazan... '' dedi sayıklar gibi.

'' Efendim ? '' dedim tezgahtaki suyu alıp yüzüne sürerken.

'' Ben dünyadaki en sakar alkoliğim sanırım... Yoksa her defasında sana sarhoş olup kırmazdım kalbimii...'' dedi elini kalbine götürerek.Dediği şeye gülümseyerek karşılık verdim.

'' Niye bu kadar içtin ki sanki ? '' dedim suyu yüzüne sürmeye devam ederken. O anda elimi tuttu ve kalbine götürdü.

'' Çünkü sen gidince kalbimdeki kırıklar battı yüreğime. Kanadım biraz. Eksildim sanki. Kadın ben sensiz daha kötüyüm.. '' dedi gözlerini kapatarak. Sarhoştu ve ne dediğini tam olarak anlamıyordum. Ama güzel konuşuyordu işte aptal adam...

'' Poyraz sarhoşsun. ''

''  Sana sarhoşum kadın... Kana kana hemde.. '' dedi ve ellerimi tuttu. '' Hazann.. '' dedi başını omzuma koyarak.

'' Efendim.. '' dedim bende fısıldar halde.

'' Bir kış ayında yazı yaşıyorduk seninle... Bir anda, ayazda kaldım şimdi...Giderken götürdüğün güneşimi, gelirken baharınla getirir misin ? ''

Söylediği şeyi tekrar tekrar beynimde kurcaladıktan sonra şaşkınlıkla Poyraz'a baktım. Uyuya kalmıştı. Başını tuttum ve yastığa doğru yatırdım. Daha sonra elimi yüzünde dolaştırmaya başladım. Bir yandan şu cümleleri fısıldıyordum kulağına...

'' Ah be adam... Bilmez misin aydınlık yerin ışığa ihtiyacı yoktur. Bir güneşin yeri karanlıkların yanıdır.. Ben sana doğucam adam... Her zaman, her dakika, her saniye sana doğucam ben.. Senin gözlerinde senin maviliğinde kaybolucam... Adam.. Üzgünüm söyleyemedim yüzüne.. Ama tutamıyorum artık kalbimi.. Şimdiden özür dilerim.. Adam.. Ben sana aşık oldum... Senin sesine, gülüşüne, bakışına, sana aşık oldum ben... Bana ' git ' dedin ya öldüm ben adam.. Yazımı kısa ama anlamı uzun iki kelime söylemek istiyorum sana.. '' Seni seviyorum..'' 

Ellerimi Poyraz'ın kusursuz yüzünden çektim ve kaşlarımı çattım. Gözlerimden akan birkaç damla yaşı sildim ve adeta darılan bir kız çocuğu gibi baktım yüzüne. 

'' Ama madem git diyorsun bana... Madem yanında olup birlikte savaşmamızı istemiyorsun senin yanına yaklaşmam... Sana yaklaşmam... Bir daha çekmem o kokunu ciğerlerime kadar. Bir daha bakmam derin derin gözlerine... Kaybolmam içinde.. Madem git diyorsun giderim. Öyle bir giderim ki gözlerinin önünde olsam dahi dokunamassın bana. Giderim Karakurt. Zor ama giderim... ''

-.-

Gözlerimi açtığımda kendimi koltukta uyur halde buldum. Dün Poyraz'ı öylece bırakıp evden çıkmıştım ve şirkete gitmiştim. Döndüğümde evden gitmişti. Dün ile ilgili hiç bir şey hatırlıyor muydu bilmiyorum ama hatırlayamaması ikimiz içinde daha iyi olurdu.. Uyanmamı sağlayan çalan telefonumdu. Ekrana baktığımda beni Mira'nın aradığını gördüm.

'' Efendim ? '' dedim durgun bir sesle.

'' Hazan acilen seni görmem gerek. Lütfen. '' dedi Mira biranda. Hızlı hızlı konuşuyordu ve sesi endişeli geliyordu.

'' Neden ne oldu ? '' dedim merakla.

'' Buluşunca konuşuruz. Dövüş kulübüne gelir misin ? ''

Kaşlarımı çattım ve bu fikrin doğru olmadığına karar verdim. Poyraz'ı görmemek daha iyi olurdu.

'' Hayır. Başka bir yerde buluşalım lütfen. '' dedim sinirle.

'' Hazan çok acil iyi değilim lütfen. '' dedi ve suratıma telefonu kapattı. Bir şey mi olmuştu ? İyi değilim demişti değil mi ? Her şeyi bir kenara koydum ve hızlıca hazırlandım.Daha sonra evden çıkıp kulübe ilerlemeye başladım. Kulüpte beni karşılayan Özgür'dü. Şaşkın gözlerimi Özgür'e döndürdüğümde gülümsedi.

'' Merhaba Hazan. Görüşemiyoruz. '' dedi gülerek.

'' Sen hiç konuşma. Poyraz benim o evde kaldığımı nasıl öğrendi ? Beni takip ettin değil mi ? Daha sonra da nerede kaldığımı öğrendiğinde Poyraz'a yetiştirdin. '' dedim kaşlarımı çatarak.

'' Akıllı kadınsın. Yapabileceğim bir şey yok. Ama bu bile Poyraz'a yetti sanırım. '' dedi kulübün içini göstererek.

'' Mira nerede ? İyi mi ? Hem senin burada ne işin var ? Benim geleceğimden haberdar mıydın ? Ha bu arada Poyraz burada değil dimi ? '' dedim merakla. Özgür kulaklarını kapatıp beni kolumdan çekti ve içeri aldı.

'' Hazan burda çok soru soranı sevmezler güzelim.Burası tehlikeli aslında. Senin burada olmaman lazım ama yapabileceğim bir şey yoktu. Seni bir şekilde buraya çağırmalıydım.Diğer türlü hayatta gelmezdin '' dedi bizi boş bir odaya alırken.

'' Evet gelmezdim.'' dedim sinirle. ''Mira beni kandırdı değil mi ? '' dedim üzgün bir sesle. Mira sağolsun beni kandırmıştı. Bu ortadaydı.

'' Evet. Üzgünüm. '' dedi mahçup sesle.

'' Eee ne olmuş beni neden çağırdın ? '' dedim Özgür'ü incelerken. Üstünde siyah dar bir tişört altında da dizlerine uzanan şort vardı.

'' Konu Poyraz... Dün seninleydi sanırım. Her ne oldu bilmiyorum ama şuan aşağıda kafes dövüşlerinden birinde. '' dedi tedirgin şekilde.

'' Şaka mı yapıyorsun ? '' dedim yüksek sesle. Az daha çığlık atacaktım. Yine mi başlamıştı dövüşmeye. '' Buna nasıl izin verirsin ? !''

'' Hazan ne yapabilirim. Adam inatçı. Onun tek tesellisi dövüş. Böyle alacak hırsını. '' dedi kaşlarını çatarak.

'' Beni çağırdığına göre bir şey oldu. '' dedim tedirginle. Başını aşağı yukarı salladı.

'' Kafese girdiğinden beri canavar kesildi. Dozunu aşıyor Hazan. Birini neredeyse öldürecekti. Zor aldık elinden. Hala da öyle. Koçu her zaman dinlerdi fakat nedense koçta bir şey demiyor artık Poyraz'a. Sadece izliyor onu. ''

Özgür'e donuk gözlerimle bakakalmıştım. Poyraz neden böyle bir şey yapıyordu ki ?

'' Nerede bu kafes dövüşü ? ''dedim sinirle.

'' Hazan bu tehlikeli. Oraya gidemezsin. Ben düşünmüştüm ki - '' Özgür'ün sözünü kestim.

'' Ne düşündüğün umrumda değil.Kafes dövüşü nerede ? '' dedim dişlerimin arasından.

'' Alt katta. '' dedi ve arkasına döndü. Ben merdivenleri hızlıca inerken kulağıma dolan bağırış sesleri geliyordu. Bir sürü insanın sesi yankı yapıyordu kulağımda.

'' Haydi Karakurt !!! Haydi öldür onu !! ''

'' Bu adam da bu yetenek olduça sırtı yere gelmez !! ''

'' Poyraz öldür onu !! Sürünsün !! ''

Duyduğum şeyleri aklımdan attım ve kafese doğru baktım. Poyraz ayağının altına aldığı adamı resmen öldürecekti. Yüzü gözü kan içinde kalmış adam baygın duruyordu. Başımı hızlıca iki yana salladım ve gördüklerimin doğru olup olmadığını anlamaya çalıştım. Bunu engellemeliydim. Kafese doğru hızlıca koşarken bir elin beni kolumdan yakaladığını farkettim. Yüzümü döndürdüğümde bir çift mavi-yeşil gözlerle karşılaştım. Fakat bu sefer bu gözlerin sahibi bir yabancıydı.

'' Bırakın kolumu. '' dedim elimi geri çekerek.

'' Oraya gidemezsin Hazan. O istediği zaman bıracak. '' dedi sert sesiyle.

'' Sen kim oluyorsun ? '' dedim sinirle. Poyraz'a ne kadar çok benziyordu.

'' Ben Koçum. Hatırlarsın. '' dedi ciddi bir sesle. Bir an afallasamda toparlandım. Kendisini tanıyordum fakat yüz yüze görüşememiştik.Hem bana Savaş'ı ayarlayan da kendisiydi.

'' Koç mu ? '' dedim şaşkınlıkla.

'' Öyle. '' dedi başını sallayarak.

'' Neden Poyraz'a engel olmuyorsunuz. Öfkesi o adamı da kendisinide öldürecek. '' dedim sertçe.

'' Onu asıl öldürecek şey içindeki sen. '' dedi elini bana doğru işaret ederek. Kaşlarımı çattım ve geriye doğru bir adım attım.

'' Ben mi ? Neden ben ? '' dedim sinirle.

'' Poyraz'ı anlamaya çalışmıyorsun. Yaşadığı şeyleri- '' O anda sözünü kestim.

'' Yaşadığı şeyler mi ? Haberiniz var demek!! O zaman beni de tanırsınız. Ya benim yaşadığım şeyler ? Benim duyup gördüklerim. Bakın !Siz Poyraz'a nasıl dersler veriyorsunuz bilmiyorum ama şu anda ona yaptığınız kötülükten başka bir şey değil. Onun vurup kırmaya değil konuşmaya ihtiyacı var.'' dedim ve kafese doğru bir iki adım attım. Daha sonra Koça döndüm tekrardan. '' Bu arada. Onu öldüren bensem ilacı da benim. Bunu böyle bilin. ''

Kafese doğru yaklaştım ve demir kapıyı açtım. Beni engelleyen onca kişiye rağmen.

'' Poyraz!! '' diye bağırdım fakat Poyraz beni duymuyordu. Önündeki adama vuruyordu defalarca.

'' Poyraz bana bak !! '' diye bağırdım bir kez daha. Bu sefer ona çok yakındım ve beni duymuştu. Yumruğu havada kaldığında bana bakıyordu.

'' Hazan ? '' dedi kaşlarını kaldırarak bakarken. Burada olduğuma şaşırmış duruyordu. Halbuki daha dün ondan uzak duracağımı fısıldıyordum kulağına.

'' Gidelim. '' dedim elimi uzatarak.

'' Git burdan. '' dedi bağırarak. Çok bağırıyordu. Aşırı..

'' Hayır. Sen gelmeden gitmiyorum !! '' diye karşılık verdim bağırırken.

'' Hazan. Sana. Burdan. Git. Dedim. '' dedi tüm kelimeleri vurgulayarak.

'' Git-mi-yo-rum.'' dedim kelimeyi hecelerine ayırırken. Derin bir iç çekti ve elindeki eldivenleri çıkarıp elimden tuttuğu gibi hızlıca yürümeye başladı. Kafesten çıktığımızda herkes bize bakıyordu ama umrumda değildi. Koçun yüzünü gördüğümde gülümsediğini farkettim ama üstünde durmadım. Poyraz sonunda bizi boş bir odaya soktuğunda elimi bıraktı. Ve kapıyı iyice kilitleyip yanıma geldi. Sinirliydi. Hızlı nefes alış verişinden belliydi. İkimizde hiçbir şey demiyorduk. Öylece bakıyorduk birbirimize. O anda derin bir nefes aldı ve sanki kükrermiş gibi bağırıp duvara yumruk attı. O anın etkisiyle geri sıçradım. Eli kanıyordu. Ona doğru atıldım ve elini tuttum.

'' Napıyorsun sen ! Acıyor mu ? '' dedim eline bakarak. O anda beni ittirdi ve yüzünü duvara döndürdü.

'' Sen de aynısını yaptın !! '' dedi bana dönüp bağırarak. '' Ne yapmışım ben !! '' dedim sinirle. Bana doğru yaklaştı ve fısıldar gibi söyledi cümlesini.

'' Git dediğimde gideceğin yerin başka bir adamın yanı olacağını bilmiyordum'' dedi yumruklarını sıkarak.

'' Bana gitmemi söyleyen sendin. '' dedim gözyaşlarımı serbest bırakırken.

'' Ağlama HAZAN !! '' diye bağırdı kükrer gibi. Kulağımı kapattım.

'' Bilmediğin şeyler var. Arda ölmek üzereydi. Onun yanında olmalıydım!! '' dedim sinirle.

'' Akşam onun yanında uyuyarak mı ? Aynı yatakta ! O adamın seni sevdiğini bile bile hemde!! Hazan defol. '' dedi bana bakmamaya çalışırken. Poyraz'a doğru yaklaştım ve yüzünü sıkıca tutup kendime çektim.

'' Bana bak adam. Sen gel dediğinde gelen git dediğinde giden bir köpeğin yok !! Gitmiyorum. Defolmuyorum. Ne yapacaksan yap!! Umurumda bile değil. Canımı yakman da umurumda değil. Benim tek derdim düşüncem  sensin. Duydun mu ? !! Anladın mı Poyraz !! '' dedim bağırarak. Bir an bende kendime inanamadım fakat cidden artık açılmaya başlamıştım.Poyraz şaşkın gözleriyle beni dinliyordu. 

'' A-anlamadım ? Nasıl ?'' dedi gözlerini kısarak.

'' Ben..Ben sana... '' dedim ve sustum.Bunu yapmamalıydım. Onun daha kesin olarak ne hissettiğini bilmeden bunu yapamazdım. Kendimi aptal gibi hissedebilir pişman olabilirdim. Ayrıca bu çok büyük bir hataydı. O bana git derken ben ne yapıyordum böyle. Aptal Hazan dedim içimden.Aptal!! 

 Poyraz beklentili gözlerini iyice yoğunlaştırdı.

'' Devam et Hazan.. Sen bana ? '' dedi ve bekledi.

'' Ben... Ee Ben '' dedim ve başka yöne baktım. '' Sana bir şey olmasından korkuyorum.Bir daha bunu yapma. '' dedim ve arkamı dönüp kapıya ilerledim. O anda Poyraz arkamdan seslendi.

'' Bu muydu yani ? '' dedi kırılmış bir sesle. Ya da bana öyle geliyordu bilemiyorum. '' Yani sadece bunları söylemek için geldin öyle mi ? '' dedi sorgular halde.Ona doğru döndüm.

'' E-evet. Dün akşam çok sarhoştun. Ben seni merak ettim. Kavga etmen hoşuma gitmiyor. '' dedim kısık sesle. Sesim çıkmıyordu artık. Omuzlarını büyük bir öfkeyle silkti ve arkasına döndü.

'' Çok saçmaladım mı ? '' dedi dolaplardan birini açıp içinden havlu çıkararak. Vücudunu temizliyordu.

'' Ha-Hayır. Uyuyakaldın. '' dedim heyecanla. Neden kekeliyordum ki ben ? Bana doğru döndü ve eline aldığı tişörtü hızlıca giyindi. Daha sonra bana iyice yaklaştı. O bana doğru geldikçe ben geriye doğru adım atıyordum. En sonunda sırtım duvara değmişti ve duvarla onun arasında kalmamak için yana kaymak üzere hamle yaptım. Fakat Poyraz iki yanımıda aniden kapatınca tek çözümün onu dinlemek olduğunu anladım.

'' Hazan.. '' dediği anda sıcak nefesi yüzüme çarpmıştı.. Gözlerimi kısa süreliğine kapattım. Cevap vermiyordum. Derin bir nefes aldığında gözlerimi açtım. Poyraz'ın gözlerine baktığımda kaşlarımı çattım. Gözleri kızarmıştı. Ama kaşları aksine çatıktı.

'' Hazan sana git dediğimde aslında bunu gerçekten isteyerek söylemediğimi bilmeni istiyorum. Öyle gerektiği için istedim bunu senden..Senden uzak duramıyorum. '' Elini saçlarıma getirdi ve okşadı. '' Hazan senin ağlamana dayanamıyorum... Sanki her dakika canın acıyacakmış gibi geliyor.. '' Saçlarımı bıraktı ve gözlerimden akan yaşı sildi. '' Sana biri dokunacak sen başkasının olacaksın diye deliriyorum.. Kendimi engelleyemiyorum. '' dedi dişlerinin arasından.. Gözlerimin içine öyle bir bakıyordu kii... '' Biri sana bir şey yapacak diye ödüm kopuyor kadın nefes alamıyorum... Seni ağlatanın ciğerini ellerimle sökmek istiyorum fakat seni ağlatan Poyraz Karakurt'a hiçbir şey yapamıyorum. '' Çenesinı kasıyordu ve gözleri dolmuştu.Fakat yüzü demir gibi sert duruyordu. İki parmağını dudaklarımın üstüne bastırdı ve kendi dudaklarının üstüne koydu gözlerini kapatarak.. '' Senin tadınla sarhoş olup,senin dudaklarından dökülen kelimelerle ayılıyorum tekrardan. Kadın ben seni... ''

O anda Poyraz'ı ittirdim ve kapıya ilerleyip açtım.Arkama bile bakmadan dışarı çıktım. Koşuyordum. Arkama bile bakmadan, kime çarptığımı önemsemeden öylece koşuyordum.Poyraz'ın söylediği şeyler kalbimin ritmini hiç olmayacak kadar fazla düzensiz bir hale sokmuştu.Daha fazlasını kaldıramazdım. Ona söylemek istediğim şeyi o bana söyleyecekti belkide bilemiyorum. Fakat içimden bir ses onun bunu söylemesine izin vermemem gerektiğini söylüyordu ve belkide haklıydı.Çünkü Poyraz'ın hislerinde kararsız olduğunu düşünüyordum. Bizim zamana ihtiyacımız vardı.

Sonunda bir binanın önünde durdum ve sırtımı yasladım. Derin derin nefes alıyor Poyraz'ın söylediği cümleleri düşünüyordum. Bu düşüncenin heyecanıyla gülümsedim ve tekrardan yürümeye başladım. Arabamı alıp eve gitmeliydim. Adımlarımı daha seri atmaya başladım.. Fakat hemen yanımda varlığını hissettiğim bir şey durmama yol açmıştı. Başımı yana döndürdüğümde siyah bir arabanın benimle birlikte ilerlediğini farkettim. Olduğum yerde durup arabaya döndüğümde siyah cam aşağıya inmiş içeride siyah kalın gözlükleriyle duran adam ortaya çıkmıştı.

'' Merhaba Hanfendi. '' dedi adam etkileyici bir ses tonuyla. Kendisini tanımıyordum. Çok yaşlı durmuyordu. Fakat gençte değildi.

''Neye bakmıştınız ? '' dedim kaşlarımı çatarak.

'' Sizinle sohbet etmek istiyorum Hazan Hanım.Buyurmaz mısınız ? '' dedi arabasını göstererek. Ne olduğunu anlamamıştım.

'' Sizi tanımıyorum. Kabul edemem. '' dedim ve bir şey demesine fırsat vermeden yürümeye başladım. İçimden bir ses hızlıca kaçıp gitmemi söylüyordu.

'' Biz sadece teklifi sunarız Bayan. Siz de gelirsiniz. '' dedi ciddi bir ses tonuyla ve tek hareketiyle arabadan iki adam indirdi. Kollarımdan tuttukları gibi beni arabanın içine almışlardı.

'' Bırakın !! '' dedim kolumu geri çekerek. O adamın tam karşısında oturuyordum. Beni zorla kaçıran bu zorba adam kimdi bilmiyorum ama bana zarar verecekmiş gibi bir tehlikeyi sezmem sorun olmazdı herhalde.

'' Merhaba Hazan Hanım. '' dedi adam elini bana uzatarak.Ona karşılık vermediğimi anladığında elini çekti ve dizlerinin üstüne koydu.Yüzünde garip bir gülüş sergileyip başını cama döndürdü.Daha sonra yüzündeki tüm ifadeyi silip bana hızlıca döndü ve kaşlarını çattı.

'' Öyle olsun bakalım.Elbet tanışırız.''

Sert ve net sözü üzerine tekrardan başını cama döndürdü. Arabanın içinde iki koruma ve bir de bu adam duruyordu.

Neredeyse yarım saat geçmişti ve sesimi çıkarmıyordum. Sonunda araba durmuştu.Adamlar hızlıca arabadan inip beni de arkalarından çekiştirirken patronlarının emri ile beni bırakmışlardı.

Ben kızaran kolumu ovuştururken diğer yandan etrafı inceliyordum. Bir yanı uçurum olan ıssız bir yere gelmiştik. İki adam arabaya geri binerken patronları olan adam arabadan yavaşça indi. O anda elindeki bastonu farkettim. Çok yaşlı olmamasına rağmen baston kullandığına göre bacağında bir sorun olmalıydı. Sonunda yanıma geldiğinde bir iki adım geri attım.. O ise benim aksime uçuruma doğru yürüyordu.

'' Benim burada ne işim var ? Bu yaptığının insan kaçırma olduğunu ve bir suç teşkil ettiğini biliyorsundur umarım.! '' dedim ciddi bir sesle. Bana doğru bakmadan konuştu.

'' Biliyorum. ''

Kestirip atarak konuşmasına sinir olmuştum. Kimdi bu adam !

'' Neden her defasında buna izin veriyorsun? '' dediğinde başımı yumruk yaptığım ellerimden kaldırdım ve adama baktım.

'' Nasıl yani ? '' dedim kaşlarımı çatarak. '' Neye izin veriyorum ? ''

Yüzünü bana döndürdü.

'' İnsanların senin canını yakmasına izin veriyorsun. Halbuki annende babanda öyle insanlar değillerdi. Onlar her zaman senin güçlü olmanı istediler. Kendileri gibi. '' dedi.

Annemle babamı nerden tanıyordu ? Ne oluyordu ?

'' Sen onları-? ''

'' Tanıyorum. '' dedi sözümü keserek. '' Tanıyorum ve emin ol onlar seni böyle bitik görmemek için tüm servetlerini dökerlerdi. '' dedi ciddi bir sesle. Güldüm.

''Bak. Onları nerden tanıyorsun bilmiyorum ama babam denen şahsiyet yüzünden tüm hayatım mahvoldu.''

Başını iki yana salladı. Ve bana doğru ilerlemeye başladı.

'' Baban'ın nasıl biri olduğunu zaten öğrenmişsin Hazan. Emin ol tam da öğrendiğin gibi bir adam. Ama senin için canını bile verirdi.'' dedi başını aşağı yukarı sallayarak. Bunu onaylama mı mı istiyordu ?

'' Hayatımı mahvederek mi? '' dedim gözlerimin dolmasını umursamadan. Elini bana doğru uzattı ve baştan aşağı salladı.

'' Şu haline bak Hazan. Sanki şuan çok mutluymuşsun gibi konuşuyorsun. Ama değilsin. Olmayacaksın da. Böyle devam edersen biteceksin. '' dedi aşağılar gibi. Dişlerimi sıktım ve elimi yumruk yaptım.

'' Babamın bıraktığı enkaza merhaba de o zaman. Çünkü karşında onun eseri var. Toparlanmaya çalışıyorum. ''

Başını iki yana salladı ve elini boşluğa doğru işaret etti.

'' Poyraz denen adamla yan yana olduğun sürece hiçbir şey düzelmeyecek.Toparlanamayacaksın. Ve asla da toparlanamazsın. '' dedi bağırarak.Kaşlarımı çattım ve geriye doğru bir adım attım.

'' Poyraz benim hayatımı kurtarıyor. Onun sayesinde yaşıyorum. '' dedim ondan daha fazla bağırarak. O anda kolumu sıkıca tuttu ve beni uçuruma doğru itikledi.

'' O halde baştan başlayalım Karasu. Soruyorum. Sen ne zamandan beri bu haldesin ? ''

Sorusu beynime iğne gibi batıyordu. Gözlerimi yükseklikten aldım ve sıkıca kapattım.

'' Poyraz'la tanıştıktan beri. '' dedim kolumu bırakması için çekiştirirken. İşte o anda durdum. Başıma ne geldiyse Poyraz'la tanıştıktan sonra başlamıştı gerçekten.

'' Hayatını mahveden adam o. '' dedi bağırarak.

'' Hayır. '' diye sitem ettim. '' Hiçbir şeyi bilmediğiniz o kadar belli ki. Birinin hayatını mahveden biri varsa o da benim. '' dedim gözyaşlarımın arasından. Kolumu bırakmıyordu ama sıkmıyordu da.

'' Nasıl ? '' dedi merak dolu bir sesle.

'' Ne kadar aptalsınız. '' dedim sinirle. ''Babam büyük bir servet uğruna beni uyuşturucu çetesinin avucuna koydu. Onun bütün düşmanları şimdi gelmiş benden intikam alıyor. Neden ben ? Çünkü ben Adnan Karasu'nun kanını taşıyorum. !! Poyraz'la tanıştıktan sonra onunda hayatını mahvettiler. Ona da düşman oldular. '' dedim gözyaşlarımı tek elimle silerek.

'' Onun zaten düşmanları vardı. '' dedi dişlerinin arasından.

'' Evet lanet olasıca evet. Geçmişimizden gelen bir bağ var. Bize bunu yapan her kimse hem Poyraz'dan hem de benden alıyor intikamını. Poyraz'la tanışacağım akıllarının uçlarından bile geçmemişti belkide. Anlasana. Poyraz'la tanışmış olmasaydım şimdiye kadar intikamlarını almış olacaklardı. Poyraz bana yardım etti. Bende Poyraz'a. '' Kolumu daha fazla sıktı.

'' Artık ona ihtiyacın yok. Seni koruyacak insanlar var. Yurtdışına gideceksin. '' dedi beni uçuruma daha da yakınlaştırarak. Beni korkutarak ikna etmeye çalışıyordu aklı sıra.

'' Bana böyle mi yardım edeceksiniz. Bırak beni. ! '' dedim kolumu çekerek.

''Kızımı rahat bırak Hakan.'' dedi tanıdık bir kadının keskin sesi hemen arkamdan. İlk kelimesini net olarak seçememiştim. Sesi boğuk geliyordu. Başımı çeviremiyordum çünkü beni çok sıkı tutuyordu. Adam başını sesin geldiği tarafa döndürdü.

'' Abla ? '' dedi büyük bir şaşkınlıkla.Ve beni hızlıca geriye doğru çekti. Yere düşmüştüm ve saçlarım yüzümü kapatmıştı. Ayağa kalktım ve yüzümdeki saçları çekip karşımda duran kadına baktım. İşte o anda gözlerimi dehşetle açtım ve kanımın donduğunu hissettim. Ayaklarımı hissetmiyordum.

'' Anne ? '' diye bir kelime çıktı dudaklarımın arasından. Ela ve Bal renginin karışımından doğan gözler bana öyle şefkatle bakıyordu ki. Dolu doluydu. Sanki heran ağlayacak gibi..Gözyaşlarım yanaklarıma doğru süzülürken ona doğru bir adım attım. Bir adım daha. Daha sonra koşmaya başladım. Öyle hızlı koşuyordum ki... Sonunda ona doğru atlayıp boynuna sarıldığımda yüreğiminde kopup gittiğini hissettim.

'' Annemm.. ''dedim saçlarının kokusunu ciğerlerime kadar çekerken. Elleri belimi sıkıca sarmış saçlarımı öpüyordu dudakları.. Kokumu içine çektiğini anımsadım. Poyraz'dan sonra bu çok hoşuma gitmişti..Gözyaşlarımı engelleyemiyordum. Annemin yüzünü ellerimin arasına aldım ve gözlerine baktım usul usul. Ağlıyordu. Bana öyle bir bakıyordu ki....

'' Kızım..'' dedi tekrardan sarılarak..'' Hazan... '' Elimi yumruk yaptım ve dişlerimin arasına götürdüm... Annem nefes alıyordu ve karşımdaydı. Uyanmıştı.. Sonunda duymuştu beni.. Annemin şefkatli ve keskin sesi kulaklarıma doldu.

'' Artık yalnız değilsin Hazan'ım.. '' dedi fısıldar sesle. '' Artık yalnız değilsin... '' 

-Bölüm Sonu-  Beğenilerinizi eksik etmeyin.Seviliyorsunuz :)


Continue Reading

You'll Also Like

812K 36.1K 34
Genç kızın laciverte kesen öfkesi Tan'ın bakışlarına takılıydı hala. "Sen bana emir veremezsin! "diye tısladı kısık sesi. "Artık büyüdüm! İstediğin...
10.6K 1.8K 74
"Kötü insanlar vicdanının sesini susturmak için saldırıyı savunma mekanizması olarak kullanır. Bu tıpkı öldürdüm ama kışkırttı, tecavüz ettim ama kuy...
4.7K 313 19
- ARA VERİLDİ- Gülbahar hatun; Osmanlı'nın en görkemli zamanlarını yaşadığı bir dönemde, İstanbul'un sayılı tüccarlarından Ahmet efendinin birici...
1M 47.2K 59
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...