31. SICAK

4K 250 19
                                    


HAZAN KARASU

Hayat bazen hepimize eşit şekilde davranmaz. Aynı zaman diliminde farklı duygular yaşıyoruz. Ne zaman üzüleceğimizi, ne zaman kırılacağımızı, ne zaman korkup kaçacağımızı bilemiyoruz. Acılarımızın oluşturduğu o karanlık denizde boğuluyoruz. Bir kaybediş, bir seviş, bir aldatış, bir aşk, bir sevda.. Üstadın dediği gibi koca bir deniz dururken bir kaşık sevdada boğuluyoruz hepimiz.. Geçmişimiz geleceğimizin sis perdesi.. Ne önümüzü görebiliyoruz ne de yanımızdakileri.. Dostla düşmanı karıştırır olmuşuz. Kulaklarımız var ama duymuyor, gözümüz sağlam. Ama bir körden daha kör olmuşuz. Dilimiz var ama kepenk vuruyor, konuşmamız gereken yerde susuyor bağrımıza taş basıyormuşuz. Damarımızdan sızan sıvı sıcak kanın her damlasına muhtaçken onları kendi nefretimiz ve öfkemizle zehirliyoruz... Düşünmek için aklımız, sevmek için kalbimiz, güvenmek için irademiz varken, kendimizi prangalara sarıp kabuğumuza çekiliyoruz... Başta da bahsettiğim o karanlık deniz bir mucize olurda doğarsa güneşe, aya, yıldıza.. Ufuk görünürse ilk bakışta.. İşte o zaman bizde yeniden doğuyoruz...(Akide Baylar)

Yattığım yatakta dört bir yana dönerken gözlerimden ateş gibi düşen yaşları aldırmadım.. Bedenim tir tir titriyordu ve gözyaşlarım bedenimin aksine tenimi yakıyordu.. Kollarımı bedenime sıkıca doladım ve yatakta hilal şeklini aldım. Kollarımın altında sıkıca sardığım yastığı boynumun altına kadar çektim ve dişlerimi yastığın ucuna geçirip daha kötü bir şekilde ağlamaya başladım. Sesimin çıkmasını istemiyordum. Ağladığımı duymalarını istemiyordum.. Sessiz bir şekilde ağlamak ve sessiz bir şekilde kaybolmak istiyordum kendi karanlığımda. O karanlık denizde boğulmak istiyordum hiç kuşkusuz. Geçmiş denen sis perdesini söküp atmanın huzuru yoktu üstümde.. Her şey o kadar netti ki artık gözümde bu benim canımı daha çok yakıyor ve beni olağanüstü derecede korkutuyordu. Nefret ettiğim, hayatımdan soyutladığım, canımı yakan insanı, Poyraz'ı kötü bilirken, yasını tuttuğum, her dakika memnun etmeye çalıştığım, sırf o istedi diye istediğim meslekten vazgeçtiğim babamı, Adnan Karasu'yu iyi bildim. Gerçekler o kadar acı ki.. Gözümün önüne öyle bir senaryo koymuşlarki kendimi kaybetmişim. Poyraz'ın beni iyileştiren, geçmişimi temizlemeye çalışan, beni kötülüklerden koruyan adam olduğunu öğreniyorum.. Babamın ise hayatımı karartan bir adam olduğunu... Sevdiğim adamı tıpkı bir hayvan gibi mezar taşı olmadan gömdüğünü... Para uğruna kızını sattığını.. Ve nicesini.. Hiç kuşkusuz ölmek üzereyken öğrendim.. Canım acıyordu.. Sevdiğim insanların ihaneti, beklemediğim insanların şefkati yakıyordu canımı..

Beni düşüncelerimden alıkoyan şey kapının bitmek bilmeyen sesiydi. Birden fazla ses kapıyı neredeyse kıracak kadar yumrukluyor ve olanca gücüyle bağırıyordu. Sesler beynime bir uğultu gibi dolduğundan ne dediklerini anlamıyordum. Gözüm pencereden süzülen rüzgarın mor beyaz tüllü perdeyi havalandırmasını izliyordu.. Karanlık gökyüzündeki minik minik yıldızlar ve dolunay ilk defa bu kadar yakın ve ulaşılabilir geliyordu. O anda aklıma gelen minik ve güzel bir anı dudaklarımı gülümsetti.

Babamdan hiçbir zaman uzak kalamazdım. Nereye giderse peşinden gider, onu bırakmak istemezdim. Bir gün yurt dışına gitmek zorunda olduğunu söylemişti. Onunla gitmek istediğimi söylüyor ve saatlerce ağlıyordum. Uçağı gece kalkıyordu ve o evden çıkana kadar onun yanından ayrılmadım. Gideceği vakit geldiğinde elimi tuttu ve beni dışarı çıkardı. Elini gökyüzüne kaldırıp '' Seç bakalım birini '' dedi. Ne demek istediğini anlamamıştım. Çünkü gökyüzünde ay ve yıldızlardan başka hiçbir şey yoktu. '' Hala anlamadın mı Hazan ? Gökyüzündeki bütün yıldızlar senin. Birini seç. Sadece biri senin özelin olsun. '' dedi. Başımı gökyüzüne kaldırdım ve yıldızlara baktım. Ve farklı bir şey seçtim. Yıldızları değil ayı.. Dolunayı.. Elimle ayı gösterdiğimde gülümsedi.. ve '' İşte benim kızım. Sen her zaman farklıydın.. O senin. Eğer ben burada yokken onunla konuşursan ben her nerede olursam olayım duyacağım. Ve sana bir şey olduğunda koşa koşa yanına geleceğim. Hiç düşünmeden.. Tamam mı ? '' dedi.. Minik yüzümde minik gözyaşlarımla başımı tamam anlamında salladım ve babamın gitmesini izledim. Bir hafta boyunca ayla konuşuyor ve ne yaşadıysam anlatıyordum..

HAZAN VAKTİ - ZEMHERİ -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin