39. HAZAN VAKTİ

7K 203 45
                                    

Final bölümüdür. İçim acıyarak yazdım. Umarım beğenirsiniz. İkinci kitabında görüşmek üzere. Sevgiyle kalın okurlarım... Akide Baylar

-Yazarından Final Girişi-

Bir hikayeyi tamamlayan iki unsur vardır. Biri karakter, diğeride duygudur. Karakter kaçarsa duygu tamamlanamaz. Duygu tamamlanamazsa hikaye olmaz. Şimdi... Bizim hikayemizde hangi karakter kaçıyor da eksik kalıyoruz biz ? Hangi karakter yarım bırakıyor hikayemizi ? Biz hangi duygudan yoksun kalıyoruz ? Aşktan mı ? Peki sence aşk ne ? Bitmişlik mi ? Sona geliş mi ? Yaşanamayacak kadar gösterişli olup yaşandıktan sonra sadece enkaza çeviren bir fırtına mıdır aşk ? Yoksa kasırga mı ? Yoksa rüzgar mı, meltem mi ?

Sahi neydi aşk ?

Sevdiğin insanı doya doya seyretmek, onda kendini bulmak ve yine onda tekrar tekrar kaybetmek mi kendini ? Bütün değer yargılarının değiştiği, ölçütü olmayan bir duygu mudur aşk ? Veya ismi kadar kısa bir hikaye midir?. Başlayıp biten ve içinin hiç bir zaman dolmadığı kısa bir hikaye...

Aşk, en çok kime yakışırdı ? Sevene mi ? Sevilene mi ? Kendisini şiir yapabilecek kadar güzel olan kadına mı yoksa kadınını şiir yapacak yüreğe sahip adama mı ?

Başa dönecek olursak... Bu hikayeyi tamamlayan iki unsur vardı... Tıpkı kendi hikayelerini kendilerini yazan bu iki insan gibi...

Aşklarının esirleri mi olmuşlardı ? Yoksa acılarının mı ? Bütün zorluğa göğüs gerebiliyorken aşka neden yeniliyorlardı ? Aşka mı yeniliyorlardı ? Yoksa gururlarına mı ?

Geçmişin kirli izleri hangisinin gözünü daha da kapatmıştı ? Acısını gizleyen mi ? Unutan mı ? Yoksa hiç unutmayan mı ?

Bir hikaye, okunduğu zaman gerçekleşebilir.. Ve aynı şekilde bir hikaye yaşandıkça okunur...Ve o aşk kitabın bir sayfasında sessizce bekler... O sayfa ne zaman ki açılıp okunur, o zaman sihirli bir değnek gibi başlar Aşkın kendisi... Aşkın Efendisi...

-Akide BAYLAR

........

-YAZARINDAN-

Soğuk, bir çığ gibi büyüyüp genç kadının vücuduna sarıldığında, genç kadın kollarını sıkıca buz tutmuş bedenine doladı ve ısınmaya çalıştı.

Daldığı derin düşünceler nefes almasını engelliyor ve alabildiği bir gram nefesin bile soluk borusunda tıkandığını hissediyordu. Ela gözlerini tamamen karanlık bir örtüyü andıran denizden çekti ve kuma batan ayaklarına döndürdü. Bu kadar ağır düşüncelerin altında ezilmediğine hala inanası gelmiyordu bir türlü.

'' Hazan ? ''

Kendisini artık tanıdığını düşünmüyor, aksine isminin bile ona artık yabancı geldiği düşüncesine kapılıyordu. Kendi ismi seslenildiğinde dönüp bakmayacak kadar yabancılaşmıştı kendisine. Bir insan, içinde olduğu bedene bu kadar uzak olabilir miydi ? Olabiliyordu demek ki...

Artık eskisi gibi bir kadın olduğunu düşünmüyordu. Belki şuanda eski benliğinden daha güçlü ve daha cesurdu. Bunu haklı gösteren tarafları vardı fakat bir şeylerin eskisinden daha berbat olduğunu seziyordu. Evet. Artık eskisi gibi saf ve masum değildi. Beyaz bir dünyada başka bir renge bürünmüştü. Siyahtan bile daha korkunç bir renkti bu... Griydi artık.

'' Hazan ? ''

Bir sesleniş daha. Kimdi bu Hazan ? Kulaklarına dolan bu isim nasıl olurda ona hem bu kadar yakın hem de bu kadar yabancı gelebilirdi ?

' Hazan sensin aptal! ' dedi iç sesi bir anda. Kafasını hızlıca iki yana salladı.

' Ben olamam... ' dedi kısık sesle.

HAZAN VAKTİ - ZEMHERİ -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin