GÖKKUŞAĞI

By Fesatrice

634K 42.1K 14.4K

Alkım, kardeşini şüpheli bir araba kazasında kaybetmiştir ve bunun bir kaza olmadığına, cinayet olduğuna emin... More

Gökkuşağı -1-
Gökkuşağı -2-
Gökkuşağı -3-
Gökkuşağı -4-
Gökkuşağı -5-
Gökkuşağı -6-
Gökkuşağı -7-
Gökkuşağı -8-
Gökkuşağı -9-
Gökkuşağı -10-
Gökkuşağı -11-
Gökkuşağı -12-
Gökkuşağı -13-
Gökkuşağı -14-
Gökkuşağı -15-
Gökkuşağı -16-
Gökkuşağı -17-
Gökkuşağı -18-
Gökkuşağı -19-
Gökkuşağı -20-
Gökkuşağı -21-
Gökkuşağı -22-
Gökkuşağı -23-
Gökkuşağı -25-
Gökkuşağı -26-
Gökkuşağı -27-
Gökkuşağı -28-
Gökkuşağı -29-
Gökkuşağı -30-
Gökkuşağı -31-
Gökkuşağı -32-
Gökkuşağı -33-
Gökkuşağı -34-
FİNAL

Gökkuşağı -24-

15.6K 1K 186
By Fesatrice


Bora

"Nasıl dikkat etmezsin nereye gittiğini? Neredeydin Melek?" Melek Teyze, öne arkaya doğru sallanmaya devam ederken dışarıya karşı oldukça tepkisiz görünüyordu. Ünal Amca ise oldukça sinirliydi. Melek Teyze'nin dikkatsizliğine, ilgisizliğine... Ancak Melek Teyze çoktan kendini kaybetmişe benziyordu.

"Koruyamadım kızımı. O zaman da koruyamamıştım. Şimdi de koruyamadım." Ünal Amca, başını sıvazlayarak odadan çıktığında Gökçe'yle birbirimize bakmıştık. Hira'dan saatlerdir haber alamıyorduk. Bunun bize çok kızgın olduğu için olduğunu düşünmekten başka çarem yoktu. Ona bir şey olursa buna dayanamazdım. Buna da dayanacak gücüm yoktu.

"Eminim iyi durumdadır. Hira'nın ne kadar güçlü olduğunu biliyorsun, Melek Teyze." Gökçe, Melek Teyzenin ellerine uzanıp desteklercesine sıktığında Melek Teyze, ileri geri sallanmayı bırakmıştı. Bakışlarını Gökçe'ye çevirdiğinde gözleri dolu doluydu. Bir anneyi bu halde görmeye dayanamayıp yerimden kalktım ve dışarıya doğru ilerledim.

Beceremiyordum işte. Acı içindeki bir insana teselli vermeyi beceremiyordum. Hira'nın 3 yıl önce ortadan kaybolduğu gün dün gibi aklımdaydı. Saatlerce ondan haber alamamıştık. Kayıp ihbarını da 24 saat geçmeden evvel yapamamıştık. Ancak Ünal Amcanın tanıdıklarıyla birlikte, her yerde aramıştık Hira'yı.

Herkesin aksine ben Altan'la kaçtığından şüphelenmiştim. Altan'la Hira'yı tanıştıran bendim çünkü. Onun hakkındaki birkaç şeyi bilirdim. Abisinin dışarıda okuduğunu, tam olarak nerede okuduğunu, abisinin yanına gitmeyi çok istediğini ancak kavgalı olduklarını... Bu yüzden Hira'yı nerede arayacağımı biliyordum.

Onu bulduğum an yeniden aklıma gelirken yutkundum. Bir derenin kenarında, bilincini kaybetmiş, kanlar içerisinde yatıyordu. Bileklerinin mosmor olduğunu ambulansa alınana kadar görememiştim. Aklıma gelen ilk şey birinin ona bu pisliği yaptığıydı. Ancak Hira'nın canı için öyle endişeliydim ki etrafa göz atmayı unutmuştum.

Evin kapısından çıkıp dışarıya geldiğimde adımlarımı durdurmuş, derin bir nefes almıştım. Olmuyordu. Yüreğim ferahlamıyordu. Zamanında yapamadığım abiliğimi Hira'ya yapmaya çalışmıştım ancak beceremiyordum bu işi. Ne kız kardeşimi ne de Hira'yı koruyabilmiştim. İkisi de gözümü kaçırdığım an kaybolmuşlardı.

Sokağın sonunda duran arabayla bakışlarımı oraya çevirirken Gökçe de benim ardımdan çıkmıştı. "Bora, bir kez daha arasak mı? Belki ulaşırız."

"Bir saniye." diyerek elimi kaldırdığımda arabanın kapıları açılmış, Hira inmişti. Hira'nın ardından Yasin ve tanımadığım bir kız daha inerken Gökçe de nereye baktığımı merak etmiş olacaktı bakışlarını o yöne çevirmişti. Gördüğü manzarayla en az benim kadar şaşkın olduğunu tahmin edebiliyordum.

Gökçe, benden önce şaşkınlığından sıyrılmış ve sokağın sonuna doğru yürümeye başlamıştı. Ondan ancak birkaç saniye sonra hareket etmek aklıma gelmişti. Gökçe'nin ardından, sakin adımlarla ilerlerken gözlerimi Hira'nın suratından ayırmıyordum. Hira ise yalnızca yere bakıyordu. Ona doğru geldiğimizin farkında bile değildi.

"Hira?" Gökçe, Hira'ya seslendikten sonra daha hızlı adımlarla ona doğru ilerlerken Yasin'in bakışları da ona dönmüştü. Hira'nın adımları duraksarken başını kaldırıp Gökçe'ye öylece baktı. Bakışları bomboştu. Henüz göz göze gelmeden o boşlukta kaybolmuş sayılırdım. Bundan yalnızca birkaç saniye sonra Hira'nın bakışları bana döndüğünde benim de adımlarım durmuştu.

Dudaklarında buruk bir tebessüm oluşurken gözlerinin nasıl sulandığı gözümden kaçmamıştı. Gözlerini usulca kapatıp oradan bir yaş akmasına izin verirken suratının beyazlığını yeni fark ediyordu. Silkelenip kendime geldim ve endişeli bir ifadeyle Hira'yla aramdaki birkaç adımı hızlıca kapatmaya çalıştım. Onun kendini bıraktığını gördüğüm anda hızlı adımlarım bir koşmaya dönüşmüş, Hira yere düşmeden evvel onu yakalamıştım.

Hira'yı kollarımın arasına alıp Gökçe'ye döndüm ve çıkarabildiğim kadar yüksek sesle konuştum. "Çabuk Ünal Amcaya haber ver, çabuk!"

Gökçe, başını sallayıp içeriye koşarak girdiğinde Hira'nın birlikte geldiği Yasin ve tanımadığımız kız da başımızda bitmişti. Gökçe'nin koşarak içeriye girmesi sayesinde Ünal Amca, saniyeler sonrasında buradaydı. Benim gibi yere eğilip Hira'yı kollarımın arasından aldı ve kızını içeriye götürürken buradakilere bir saniye bile bakmadı.

Bu iş bana kalmıştı.

"Sen kimsin?" diye sordum tanımadığım kıza yönelik. Kaşlarını kaldırdığında sorduğum soruda bir abestlik olup olmadığını düşündüm. Gayet normal bir soruydu.

"Benim kim olduğumun ne önemi var?"

"Ve sen..." diyerek Yasin'e döndüğümde bakışlarının çok başka bir yerde olduğunu görmüştüm. Evin kapısında dikilen ve buraya gelip her şeyi sorgulamak konusunda tereddüt eden Gökçe'ye bakıyordu.

"Senin amacın neydi?" Yasin'in bakışları nihayet bana dönerken başını yere doğru eğdi. "Özür dilerim."

"Özrü benden dilemeyeceksin. Kalbini kırdığın o kızdan dileyeceksin."

Gökçe bir şeylerin farkına er geç varmıştı. İlk kez aşık olduğunu söylediği, aylardır hülyalı hülyalı anlattığı sevgilisinin ona bilgi almak için yaklaştığını anlamıştı ancak kalp kırıklığını yaşayacak bir zaman dilimi yoktu. En yakın arkadaşımız kayıpken ikimiz de kendi dertlerimize odaklanacak kadar bile bencil olamıyorduk.

Yasin, istemeye istemeye Gökçe'nin yanına ilerlerken omzumun üzerinden Gökçe'nin durumuna baktım. Anladığı an sorgulaması, konuşması gerekiyordu ancak buna vaktimiz yoktu. Ve geç kalınmış bir konuşma için çok daha fazla kırılmış bir ifadeyle, öylece bekliyordu. Yasin'in kendini açıklayacak bir şey söyleyemeyeceğinin farkındaydım. Bir açıklaması yoktu. Gökçe'yi kandırmasının, ona bilgi için yaklaşmasının bir açıklaması yoktu ancak artık dürüst olmasının zamanı gelmişti.

Nihayet dikkatimi yeniden tanımadığım o kıza çevirirken onun da benim gibi Yasin'in hareketlerini izlediğini görmüştüm. Ona baktığımı hissetmiş olacaktı ki bakışları bana dönmüştü. Bir şeyler söyleyecekmiş gibi dudaklarını araladıktan sonra susup yalnızca sessizce suratıma baktı. Ardından geriye doğru bir adım atmış, arabanın kapısını açmıştı.

Elimi kapıya koyarak açtığı anda kapatırken yüzüme 'ne cüretle' der gibi bakıyordu. Bakışları sertti, kendisi de sert ve soğuk görünüyordu ancak onu konuşturmak zorundaydım. "Hira neden sizinleydi?"

"Şu an onu buraya getirdiğim için bana teşekkür etmen gerekmiyor mu?"

"Belki sorumu güzelce cevaplarsan minnetimi gösterebilirim."

Elimi arabanın kapısından çekip ceketimin cebine sokarken dinlemeye oldukça hazırdım. Kız, kollarını göğsünde birleştirip hafifçe gülümsedi. "Anlatmaya en baştan mı başlayayım yoksa hikayeye hakim misin? Alkım, Altan, Melih... Bunlar kim biliyor musun?"

Başımı onaylarcasına salladığımda rahatlarcasına nefes vermişti. "Çok şükür. En azından detayları atlayabileceğim. Sevgili arkadaşın Hira, dün benim çalıştığım yere getirildi. Ardından onu Alkım'la buluşturdum ve ikisi oturdu konuştu. Şimdi de evine bıraktım ve sana raporumu verdikten sonra gideceğim."

"Çalıştığın yer derken Melih'ten mi bahsediyorsun? Hira'nın orada ne işi vardı?"

"Onu ben bilemem. Arkadaşın ayılınca ona sorarsın."

Bana doğru bir adım atıp arabanın kapısına uzandığında hâlâ kapının önünde durduğum için açmaya girişmemişti. Başını kaldırıp gözlerini gözlerime dikti ve 'çekil' demese bile bunu emredermiş gibi baktı. Ama onun gitmesine izin vermeye niyetim yoktu. En azından şimdilik.

"Neden Melih için çalışıyorsun?"

"Sen neden Hira'nın babasının yalakasısın?"

"Öyle olduğumu-..."

"İzledim." Lafları ağzıma tıkamasıyla sessizleşirken başını hafifçe sağa eğip keyifle konuşmaya devam etti. "Çok uzun bir zaman için izledim hem de. Dışarıya yansıttığın yüzünün farkındayım. Sempatik, sık sık gülen, ortamın gerginliğini espriyle dağıtan, arkadaşlarına oldukça bağlı olan birinden ibaret değilsin sadece. Değil mi, Bora?"

İsmime yaptığı vurguyla ben de onun gibi başımı sağa eğmiştim. "Bir insanın göründüğü gibi olduğunu düşünecek kadar aptal değilsindir diye düşünüyorum."

"Değilim tabii ki. Ama ne yalan söyleyeyim, masken çok inandırıcı. Beni bile kandırıyordun neredeyse."

"Peki sen kimsin tam olarak?"

"Alara ben. Tanıştığımıza pek memnun olduğunu düşünmüyorum ama olsun, daha sık karşılaşacağız gibi duruyor." Alara, nihayet arabanın kapısını açabildiğinde binmek için ayağını uzatmıştı. Duraksayıp bakışlarını bana çevirdi.

"Biliyor musun, Bora? Hani Hira'yı tehdit eden her şeyden korumak, onun incinmesine engel olmak istiyorsun ya. Eğer bunu gerçekten isteyen biriysen ya kızın hayatından siktir olup gidersin ya da hayatında kalmayı tercih ettiğin insandan bir şeyler saklamayı kesersin. Hepiniz mahvettiniz kızı zaten."

Alara, son sözü söylemiş olmanın getirdiği keyifle arabasına binerken Yasin ve Gökçe de konuşmayı bitirmiş olacaktı ki Yasin, yorgun bir surat ifadesiyle Alara'nın ardından arabaya binmişti. Orada daha fazla dikilmeden içeriye girdim. Ortalık daha karışık olur diye düşünmüştüm ancak tam aksine oldukça sessizdi. Hira'nın babası onu odasına götürmüş olmalıydı. Melek Teyze de oradaydı muhtemelen.

Gökçe'nin yanına ilerleyip ağlamamak için sıktığı çenesine bakarken 'iyi misin' diye sormaya korkuyordum. Çünkü sorduğum anda kendini tutamazdı. Ve bu durumda ağlamak da istemiyordu. O yüzden üstelemeyip "Hira ayıldı mı?" diye sormuştum. Gökçe, başını iki yana salladı. "Odada kalabalık yapmak istemedim. Annesiyle babası orada zaten."

Başımı onaylarcasına salladığımda Gökçe, korkarak sordu. "Ne olmuş? Öğrenebildin mi?"

"Melih denen o adamın evine gitmiş sanırım. Detayları ben de çok bilmiyorum, kafam oldukça karışık." Hira'nın bayılmadan önceki surat ifadesi aklıma gelirken yüzümü ekşittim. "Galiba her şeyi hatırladı."

"Ne? Nasıl bu kadar eminsin?"

"Çok boş bakıyordu, Gökçe. Normalde hatırlayınca insanın aklındaki boşluk dolar, kendini daha tamamlanmış hisseder ancak Hira'nın hatırlayacaklarının hiç de güzel şeyler olmadığını hepimiz tahmin ediyorduk. Hatırladı. Hatırladı ve o boşlukta kayboldu."

Bakışlarım Hira'nın odasının kapısına dikilirken sadece kendimin duyabileceği bir sesle fısıldadım.

"Hatırladı."

***

"Biraz daha iyi misin?" Gökçe, getirdiği suyu Hira'ya doğru uzatırken Hira hiçbir şekilde ikimize dahi bakmıyordu. Bayılmadan önce göz göze gelmiştik. Sonra hiç konuşmamış, hiç bize bakmamıştı.

Alara'nın söyledikleri zihnimde çalkalanırken yutkunup başımı mahcup bir şekilde eğdim. Öyleydim ya, mahcuptum. En başında arkadaşımı koruyamadığım için mahcuptum. Onu korumak için yaptıklarımın ona daha çok zarar vermesinden dolayı mahcuptum.

"Tamam, ben suyu buraya bırakıyorum. Sonra içersin." dedikten sonra Gökçe, bana ufak bir bakış attığında ağlama hissini daha fazla tutamayacağını fark etmiştim. Muhtemelen ağlamak için tuvalete gidecekti.

Gökçe'nin komodine bıraktığı suya bakarken ben elime almış ve Hira'ya doğru uzatmıştım. Yüzü bembeyazdı ve bir şeyler yiyip içmeyi reddediyordu.

"Lütfen, sadece bir yudum. Bizim-..."

"Sizin için?" dedi alayla. Konuştuğuna sevinemeden ardı sıra saydığı laflarla karşılaşmıştım. "Ben bunca sene her şeye sizin için katlandım zaten. Komik, değil mi? Benden her şeyi saklayan arkadaşlarım için hayallerimin öylece elimden alınmasına katlanıyorum."

"Kızgın olmakta haklısın, Hira. İnan bana çok üzgünüm ve hatamın farkındayım. Ben sandım ki..." Boğazıma bir şey takılmış gibi susup kalmıştım. Yutkundum. "Sandım ki her şeyden habersiz olursan mutlu olursun. Tecavüze uğradığını düşünüyorduk, Hira. Bunu hatırlamana izin veremezdim. Çünkü bir kere hatırlarsan ömrün boyunca unutmazdın bunu. En sonunda da tükenirdin."

Gözlerim yavaşça kapandı. Gözlerim kapılırken kalbimde gittikçe açılan yaram yine kanamaya başlamıştı. Nasıl kapanacaktı ki o yara? Mümkün değildi.

"Ben Buse'yi koruyamamıştım." dedim kuru bir sesle. "O daha 14 yaşındaydı. Dünyanın pisliğiyle o yaşta tanıştı ve ben abisi olarak koruyamadım onu. Her gün yanında olmaya çalıştım. Atlatacağına inandım, yeniden güleceğine inandım ama yaşadıklarını bir an olsun unutmadı. O pislik herifin ona dokunduğunu bir gün olsun unutamadı. Kendinden iğrendi, en sonunda da dayanamadı. Canına kıydı."

"Ben tecavüze uğramadım." Soğuk çıkan sesiyle kafamı kaldırdığımda sesinin aksine yumuşamış yüzü karşılamıştı beni. Kardeşimi böylesine talihsiz ve acı bir olayda kaybettiğimi biliyordu. Hira'nın tecavüze uğramış olabileceğini öğrendiğimde kaçıp gitmek istemiştim. Benim çevremdeki tüm genç kızların bu acıyı yaşamasından kendimi bile sorumlu tutmuştum ama hayat bana ikinci bir şans vermişti. Buse'yi koruyamamıştım, Hira'yı koruma şansım vardı. Hatırlamaması için her şeyi yapmıştım bu yüzden.

"Sevinmedin mi? Kardeşinle aynı şeyleri yaşamadığımı söylüyorum."

"Yine de o gece bundan korktun, değil mi?"

Hira sustuğunda yutkunkuştum. Kendimi ağlamamak için öyle zor sıkıyordum ki Gökçe şu an tuvaleti işgal ediyor olmasa ben girip orada ağlayacak ve rahatlayacaktım. Ancak çoktan dökülmeye başlayan yaşlarıma bakılırsa bu mümkün değildi.

"Özür dilerim, Hira. Çok özür dilerim."

İlk gözyaşından sonra gerisi çok hızlı gelmişti. Eğilip başımı Hira'nın dizlerine yaslarken hem iç çeke çeke ağlıyor, hem de af dileniyordum. "Senin için en iyisini yaptığımı düşünmüştüm. Ben sandım ki sen de-..." Sesimi kesen hıçkırıklarımdı, utancımdı, birçok şeydi. Doyamadığım kardeşim Buse'nin acısı da oturmuştu boğazına.

"Sen iyi bir abiydin, Bora. Onun başına gelenler için suçlanması gereken son insan bile değilsin."

"Ama sana olanlardan sorumluyum. En başında sana karşı dürüst olmamız gerekirdi. Çok özür dilerim." Başımı Hira'nın dizlerinden kaldırıp pişmanlıkla baktım yüzüne.

"Affet beni, affet ki yanında durabileyim. Bundan sonra söz, senden hiçbir şey saklamayacağım. Buse'ye yapamadığım abiliği sana yapmaya çalıştım ama beceremedim. Çok özür dilerim, Hira. Beni affedebilecek misin?"

"Bora..." diye fısıldadığında sesi titriyordu. Öne uzanıp ona sarıldığımda kendisini bırakmış, ağlamaya başlamıştı. Hıçkırıklarının arasından ne söylediği pek belli olmuyordu ancak anlam verebildiğimde duyduklarımdan emindim.

"Ben çok kötü bir şey yaptım, Bora."

Continue Reading

You'll Also Like

174K 10.7K 25
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
823K 37.1K 20
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
9.5K 1.4K 25
"Tüm gece hüzünlü bir melek gibi burada takılmana izin verecek değilim." Hiç tökezlemeden ayağa kalktı, sol elini koluma yerleştirip beni çekti ve y...
15.4K 912 10
Manolya - Bizden Olmaz'dan tanıdığınız Kerim'in hikayesi... Peki sonra ne mi oldu?