SENDEN BANA KALAN...

By ayseklncr

10.3K 547 221

KİTAP KAPAĞIMIZI YAPAN "Narniapick" ARKADAŞIMA ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. ELİNE SAĞLIK CANIM ^_^ NOT- 'NE OLUR GİTM... More

TANITIM
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. BÖLÜM
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21.Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26.Bölüm
27. Bölüm
29.Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. BÖLÜM
33. Bölüm
34. Bölüm
FİNAL-1. PART
FİNALDEN KESİT
FİNAL

28. Bölüm

163 11 2
By ayseklncr

mediadaki- Ceren 

mediadaki- Bölüm şarkımız

****

Ölür gibi sevmeyeceksin işte. Bir gün gidişlerini izlersin. Sözler öyle bahanedir ki sanki isteyerek kaçar gibi...

Sözler suçlu olur, sanki ceza gibi. En kötüsü de kalp paramparça. Hiçbir zaman tam olamazsın. Aklında, kalbinde, evinin her köşesinde anıları dolanıp durur. Öyle ki onunla gezdiğin, dolaştığın her mekân sana cehennem olur.

Birini severken öyle büyük planlar yapmaz insan. Sadece hayal kurar. Bir ömür boyu beraber yaşlanmak... Oysa bu hayal bile büyük planlara dâhilmiş. Ve sonu hüsran bitermiş.

Baharın bir anda kış olur. Düşler darmadağın bir halde gerçeklere toslar. Suçludur. Her şey, her yer, her anın ve hatta aynada gördüğün insan bile onu kaybedişinin tek suçlusu olur. Aşk böyledir işte. Bir anda hiç gitmeyecekmiş gibi sevdirir kendini sonra veda bile etmeden kaybolur. Sana sadece gidişini izlemek kalır. Oysaki istersin ki onun kahve gözlerin de bin yıl sürecek olan hatırının kalmasıdır. Ama ne yazıktır ki onun ardında kalan yaşlı bir ben kalır. Yarını hiç göremeyecekmiş gibi yorgun, halsiz, hasta...

Artık çok üşürsün, o hiç bilmese de. Sonbahar vurur bir anda tıpkı onun gidişi gibi...

****

Koray sessiz, karanlık sokağı elleri pantolonunun cebinde adımladı. Gözleri yorgun bakıyordu. Kalbi ise yanmıştı. Hem de Ceren'in aşkına...

Kolay mıydı unutmak? İntikam almak artık kolay mıydı? Hiçte değildi. Koray gazetedeki haberi okuduktan sonra tamamen yıkılmıştı. Aşk acısı içini derin bir şekilde yakarken, intikam onu sadece korkutuyordu. Ne yapacaktı? Bilemedi.

Koray deniz kenarındaki bir banka çöktü. Ardına bitkin bir halde yaslanıp ayaklarını uzattı. Siyah gözlerini denizin akşam ışığındaki parıltısına baktı. Umutsuzca baktı. Her şeyini kaybetmiş olmanın acısını çok fazla çeken bir adamdı artık. En önemlisi de düşmanının eşine deli gibi âşık olan bir adamdı. Asla unutmadığı Ceren'e günden güne bağlanmanın, onun nefesinde hayat bulmanın, gözlerindeki ışıltıda kaybolmanın ne demek olduğunu çok iyi anlamıştı geçen iki ayda. Ceren gidince yalnız kalmıştı bir kez daha ve bu sefer hiç kolay olmuyordu. Biliyordu Ceren ile asla beraber olamayacağını ama kalp denen laf dinlemez organ onu dinlemiyordu. Tutulmuştu bir kere Ceren'e, ölümüne peşinden sürüklüyordu. Koray delirecek gibi hissetti. Sanki nefes alamıyordu.

"Neden be?'' derken başını eğip iki eli arasına aldı. Ve derin nefes almaya çalıştı.

"Ölüyorum ben. Ne olurdu beni sevseydin? Ceren sana zarar veremem. Bunu yapamam.''

Koray bir anlam veremiyordu. Bu nasıl oldu onu da bilmiyordu. Bir anda hissettirmeden onu yakalamıştı aşk. Yıllarca çok aradığı kadını düşmanının karısı olarak görüyordu. Ne yapacaktı? Onu o ağacın altında yeniden gördüğü günden bu yana kafası allak bullaktı. Takip etmiş, Ceren ile ilgili her şeyi öğrenmişti. Sonra intikam istemişti. Onu kaçırmış, istemeden de olsa zarar vermişti. Şimdi de yeniden kaybetmişti. Tüm bu olanlara artık aklı ermiyordu. Ve en kötüsü de yorulmuştu. Hem de çok fazla.

****

Nisan eli mevsimlik kabanının cebinde deniz kenarında çaresizce yürürken derin düşüncelere dalıp gitmişti. Bazenler de kalan aşk artık son bulmuştu. Nisan hatalara yer vermek istemiyordu. Onu çok daha zorlu bir sınavın beklediğinden habersiz yürüdü acı içinde. İki acı çeken kalp, için için kanayıp duruyordu. Hem de sonsuza kadar. Koray gözyaşlarına boğulduğunda sağ elini çoktan göğsüne koymuştu. Ölüyordu sanki canından can gidiyordu.

Nisan nemli gözlerini bankta oturan Koray'a çevirdi. Bu yabancı adamın içten ağlayışına kendi de eşlik etti. Nisan yavaş adımları ile Koray'ın yanına oturup kendi derdine ağlamaya devam etti. Cebinden aldığı bir peçeteyi uzattı Koray'a. Koray yorgun halde baktı uzatılan ele ve peçeteyi alıp gözlerini sildi.

"Teşekkür ederim.''

"Önemli değil.''

Bu sözlerden sonra denizin karanlığına gömüldü nemli gözler. Uzun süre sessizce oturdular daha sonra Koray o cümle ile bir bağ kurdu Nisan'a.

"Siz neden ağlıyorsunuz?''

"Hayatın acımasızlığına yenildim.''

Koray tanıdık gelen gözlere baktı uzun uzun.

"Hayat çok acımasız değil mi?''

"Acımasız. Hayallerimi toz duman edecek kadar çok acımasız.'' Dedi Nisan. Nemli gözlerini ayın aydınlığına kendini bırakan denize çevirerek. Öyle güçsüz ve yorgun bakıyordu ki Koray her anında etkileniyordu bu bakıştan. İmkânsızlıkla gelen geleceklerinden habersizdi. Öyle ki hayatın inanılmaz sürprizlerinden de habersizdi tıpkı Nisan gibi.

Nisan bir daha görmeyeceğini düşündüğü adama hoşça kal deyip ayaklandı. Ama öyle yorgundu ki bir anda gözlerinin önü kararmış, bedeni Koray'ın kollarına doğru düşmüştü. Koray kollarına düşen bedene çaresizce baktı. İçinde kardeşinden sonra şimdiye kadar hiç yaşamadığı o korkuyu hissetti. Hem de inanılmaz derecede kalbini zorluyordu.

**

Hastanenin koridorunda sedyenin yorgun tekerleklerinin sesi işitiliyordu kulaklarda. Koray sımsıkı tutmuştu Nisan'ın elini neden yanındaydı hiç bilmiyordu. Geçmişteki o ince bağlantıyı tahmin bile edemiyordu. Ama bir anda sevmişti bu kadını. Güçsüz bakışlarını, çaresizce ağlayışını gün gibi anımsıyordu. Acil kapısından Nisan götürülürken kapı kapanırken bir anda canlandı o mazi Koray'ın yorgun zihninde.

**

"Kardeşinizi kaybettik Koray Bey.''

"Ne? Hayır olamaz... Olamaz!'' diye haykırdı Koray. Koşarak yoğun bakımın camına yaklaştı. Yüzü örtülü kardeşini gördüğünde ne yapacağını bilemez haldeydi.

"Kayra? Gitme... Ne olur gitme!''

Koray her sözünde cama vuruyordu. Sanıyordu ki kardeşi onu duyarsa gitmez. Sanıyordu ki hayat dolu gözlerini ona yeniden gösterir. Ama gerçek çok başkaydı. Ölmüştü. Koray'ın bu hayatta tutunduğu tek kardeşi kaybolmuştu. Koray yere çöktüğünde başını elleri arasına alıp ağlamasına devam etti. Ta ki o sesi duyana kadar.

"Yalan söylüyorsunuz! Can ölemez! Hayır, imkânı yok! Benim kardeşim iyi. Anne iyi değil mi? Yalan hayır!''

"Kızım! Nisan sakin ol!''

"Sakin olamam baba!'' Nisan babasını kendinden uzaklaştırırken kendini hırpalayıp duruyordu.

"Can ölecek mi? Baba hiç kurtuluş yok mu?'' çaresizce söylenmişti bu sözler. Koray Nisan'ın çaresiz gözlerine baktı. O gözler o an kalbine işlenmişti.

"Kızım kalp bu. Uygun kalp hemen bulunmaz. Doktor kötü sona hazır olun dedi.''

Nisan ne yapacağını bilemez haldeydi. Kardeşini kaybetme düşüncesi onu öldürüyordu. Nisan kızıl saçlarını rüzgâra bırakıp koşar adım koridorda uzaklaşmaya başladı. Adımları öylesine sert ve öfkeliydi ki Koray istemsizce onda takılıp kalmıştı.

Doktor Koray'ın yanına elindeki kâğıtla yaklaştı.

"Koray Bey biliyorum acınız henüz çok taze ama organ bağışı yapılmasını ister misiniz? Kardeşinizin organları birçok insana hayat verecek.''

Koray nemli gözlerini silip ayağa kalktı. Son kez kardeşine çevirdi gözlerini.

"Kalbi eğer uyarsa şu insanların oğluna verin.''

Koray yorgun halde kâğıdı imzalamıştı. Yapayalnızdı artık. Tamamen kaybetmişti hayatını. İçini büyük öfke ve intikam duygusu kaplarken adımları hastanenin çıkışınaydı. Bahçede merdivenlere oturmuş ağlıyordu Nisan. Yüzünü dizlerine gömmüştü. Koray yanından geçerken bir peçeteyi uzattı Nisan'a tıpkı yıllar sonra Nisan'ın da ona uzatacağı gibi...

Nisan koluna dokunan elebaşını kaldırdığında uzatılana peçeteyi gördü. Titreyen eliyle alıp "Teşekkür ederim.'' Diyebildi. Ama gözleri pusuya düşmüş gibi hapsolmuştu siyah gözlere.

"Önemli değil.'' Dedi Koray üzgün halde. Nisan başka bir söz söylemeden yavaşça indi merdivenden, eli cebinde yaralı kalbiyle hiç bitmeyen bir savaşa uzaklaştı öylece. Nisan uzun süre baktı ardından, bir gün yeniden karşılaşacağını hiç bilmeden.

Nisan'ın babası mutlu bir halde koştu yanına. Kızına "Nisan!'' diye haykırdı. Nisan güzel gözlerini babasına çevirdiğinde mutlu sözlerle ayağa fırlaması bir olmuştu.

"Kızım uygun kalp bulundu! Can kurtulacak!''

Nisan neden bilmedi ama ardına dönüp bir daha baktı. Siyah gözlerle bir kez daha karşılaştığında içindeki garip şeye anlam verememişti.

Koray son kez bakmıştı Nisan'ın gözlerine ardından dünyası başına yıkılmış bir halde yürüdü yalnızlığına.

**

"Sen o kızsın! Sen ...''

"Nisan Sezgin'in eşi siz misiniz? 'sorusunu soran doktora döndü Koray.

"Hayır, ben yakınıyım.''

"Öyle mi? Sizinle arkadaşınızın gebelik süreciyle ilgili konuşabilir miyiz?''

Koray şaşkınca bakmıştı doktora. Sen ne zaman evlendin? Kimle? Oysa düşmanıyla evli olduğunu hiç bilmiyordu. Bilseydi ne olurdu sizce?

Koray doktorla konuşması bittiğinde Nisan'ın yanına gitti. Uyuyan yüzüne uzun uzun bakarken ne yapacağını bilemez haldeydi. Ama aklı yine karışmıştı.

"Sen neden yeniden karşıma çıktın? Neden yine acılı bir günümde kalbime dokundu gözlerin?''

Aşk yine aralıyordu kapıları ama bu kez imkânsızlıkla beraber gelmişti. Şimdi ne olacaktı? Nisan canını acıtan Kerem'den kopup Koray'a ait olabilecek miydi? Karanlık dünyalarına güneş doğabilecek miydi?

****

Poyraz kalbinde bir kez daha korkunun ilk tohumlarını hissetti. Ama bu kez daha fazlaydı bu duygu. Sanki bir şey olacaktı. Kaybedecekti göz bebeğini. Poyraz'ın nefesi kesiliyordu bir anda, kalbi. Poyraz telefonunu eline alıp Ceren'in numarasını aradı ama cevap yoktu. Poyraz defalarca tekrarladı aramalarını ama hala cevap yoktu.

"Bir şey oldu. Allah'ım bir şey oldu.'' Diye mırıldanıp telefon ve arabanın anahtarını alıp koşar adım şirketten çıktı.

Ceren marketten dönerken gülümsüyordu. Sanki hayat ona yeniden hayat bahşetmişti. Ve çok mutluydu. Galiba bu kez hayat o mutlu olsun istiyordu. Böyle düşündü Ceren ve buna da çok inandı.

Ama her düşünce bir gün boşa çıkmaz mıydı? İnandığımız, güvendiğimiz her şey bir anda yerle bir olmaz mıydı? Olurdu. Ve oldu da...

Hangi birimizin hayalleri tamamen gerçekleşti ki? Hangimiz hayallerine ulaşana kadar her şeyini feda etmedi ki? Hepimiz kaybetmedik mi? Sonu ne olursa olsun her şeyimizi o hayal uğruna harcamadık mı? Yaptık ve yapacağız da...

Ceren hep Poyraz'ı sevmişti. Ona olan aşkı geçmişindeki birçok yarasını umursamaz hale getirmişti. Ama artık Ceren umursamadan duramayacaktı. Çünkü mutlu olmasına bir engel daha vardı. O da öz ailesi. Ceren elindeki poşetleri sımsıkı tutarken evinin yanındaki evden çıkan kardeşi Mehmet'i gördü. Bir anda donup kaldı. Kalbi özlemle çırpınırken onu gören kardeşinin neşeli yüzünde ki değişimi izledi.

"Ceren?''

"Mehmet...''

Ceren birkaç adım attı tereddütle.

"Kardeşim... Ne zaman döndünüz? Burada mı oturuyorsun? Annem nerede?'' dedi Ceren heyecanla. Ama kardeşi kalbinde birçok nefreti barındırıyordu. Sanki karşısında ki ablası değil de babasının ölümüne neden olan düşmanıydı. Sözler fırtınaya dönüşürken gözler Azrail'e dönmüştü. Ceren nefes alamaz haldeydi. Sanki yıllar tek tek omuzuna yükleniyor hadi kaldır tüm acıların ağırlığını diyordu. Ama ne mümkündü ki. Ceren artık eskisi gibi değildi. O çok yorulmuştu. Bir acıyı daha kaldıracak halde değildi. O ağırlığın altında öyle ezilmişti ki nemli gözlerini ayaklarına çevirdi. Gök gürlerken Ceren'in kardeşi tüm öfkesini kusmaya başladı. Onun sesini duyup dışarı çıkan Ceren'in annesi yıllar sonra kızını görmenin şaşkınlığını yaşıyordu.

"Sen ne yüzle karşıma çıkarsın! Babam senin yüzünden öldü. Hep senin şımarıklığın yüzünden... Lanet olsun lan! Yine hayatımın içine etmeye mi çıktın? Yine mi?''

Ceren yıkılmış gözlerini annesine çevirdi. Onu öyle çok özlemişti ki ona birkaç adım atmadan duramadı. Ama sağ kolunu tutan güçlü el annesine yaklaşmasına asla izin vermemişti. Ceren yalvaran gözlerini bileğini sıkan kardeşine çevirdi.

"Mehmet. Canımı acıtıyorsun. Bırak anneme gideyim.''

"Ben senin annen değilim! Eşimi öldüren bir katile ihtiyacım yok benim. Mehmet hadi oğlum çocukları korkutuyorsun. Eve gel!''

"Bir dakika anne! Neslihan çocukları alıp eve gir!'' diye haykırdı Mehmet eşine. Çünkü onun işi ablasıyla bitmemişti. Ceren'i bileğinden sürükleyerek kalbine acı veren o eve götürdü.

Ceren aylar sonra evlerine gelmenin acısını bir kez daha yaşadı. Ama Ceren'in enkaza dönmesi Mehmet'in umurunda değildi.

"Bak şu eve! Senin yüzünden ne hale geldi! Mahvettin bizi sen! Çocukluğumu mahvettin abla! Babamı çaldın benden. Ne olurdu sen kullanmasaydın o lanet arabayı. Ne olurdu babam ölmeseydi. Ama yaptın abla yaptın! Sen yaptın! Maddi sıkıntılar yaşayıp, öksüz bir çocuk olarak itilip kakılmam, hayatımın çok büyük sınavlarla sınanmasını sağlayan sensin!''

Ceren canını acıtan kardeşinden uzaklaşıp boyası dökülen duvara yaslanıp yere çöktü. Acısından ne yapacağını bilemez haldeydi.

"Ya ben? Ben neler yaşadım sen biliyor musun? Siz beni terk ettikten sonra herkes terk etti! Yapayalnız bir başıma yaşam savaşı verdim ben!''

Mehmet bir an olsun yumuşamamıştı. Devam etmişti Ceren'in kalbini kanatmaya.

"Ne yaşamış olabilirsin ki? Sen annem ve benim çektiğim acıdan daha fazla şeyler yaşayamazsın! Biz her gün çalıştık. Ben senin yüzünden okuyamadım lan! Senin yüzünden anneme bakmak için gecemi gündüzüme katıp çalıştım! Senin yüzünden anneme sarkan adamı öldürdüm! Cezaevinde yıllarımı öldürdüm! Her şey senin yüzünden! O yüzden sakın bir daha karşıma çıkma! Eğer bir kez daha seni görürsem o zaman öldüğünü bil!'' Mehmet bu sözlerinden sonra kırık kapıyı çarpıp çekip gitti. Ceren öylece kaldı boş evde. Kalbi parçalanana kadar ağlayıp, unutamadığı geçmişin acılarında kahroldu.

Continue Reading

You'll Also Like

864K 87.2K 44
[04.04.2017 Gizem/Gerilim #3] Üniversiteyi yurt dışında okumak için Kore'den ayrılıp California'ya gelen Jeon Jungkook, kimsenin dilinden düşmeyen Fr...
325K 32.6K 36
2022 WATTYS KAZANANI Lale lise son sınıfa geçtiğinde düşünmesi gereken tek şey üniversite sınavı değildi. Uğraşması gereken, yeni bir cici annesi ve...
19K 2.5K 23
Minho ve Jisung aynı okula giden 2 yabancıydı. Aynı sınıfta olsalarda aralarında büyük bir statü farkı vardı. Minho zengin, dışa dönük, popüler biris...
2.5M 80.6K 59
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...