EYVAH! BENİM SEVGİLİM BİR MAF...

By BetlEldoan

3M 116K 5.1K

Amerikadan Yunanistana uzayan bir aşkın hikayesi. Korkun, tutkunun ve aşkın dansına hazır olun.. Belki de yal... More

EYVAH! BENİM SEVGİLİM BİR MAFYA
1.BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
GELECEK BÖLÜMDEN KESİTLER
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
DUYURU
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
YENİ HİKAYE!
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
FİNAL
GAVUR DAMAT (DUYURU)
İMZA GÜNÜ VE DUYURU!!
YENİ HİKAYE!&DUYURU
O SEN DEĞİLDİN (ATOS SERİSİ :3) DUYURU
HİCRAN
ÜZÜMLÜ KEK (YENİ HİKAYE)
UNUTULMAZ (YENİ HİKAYE)

27. BÖLÜM

64.8K 2.7K 101
By BetlEldoan

Şimdi canlar, bu bölümden itibaren bizim ufacık tefecik bir misafir karakterimiz olacak :) Okuyanlarınız bilir, SEN BENİMSİN, YABAN GÜLÜ ve BALCA da Dicle adında bir karakterimiz var. O bizim birkaç bölümcük misafirimiz, eğer sizler de Dicleyle tanışmak isterseniz Sen benimsin, Yaban Gülü ve Balcayı okuyup oradan geniş çaplı bilgi alabilirsiniz. Şuanda Balcaya Eyvah Benim Sevgilim Bir Mafya karakterleri misafir, Eyvah Benim Sevgilim Bir Mafyaya da Balcamız misafir :) Yorum ve votelerimizi bekliyorummm :)

27. BÖLÜM

Ayağında ki ayakkabılar onu sıkıyor hatta ölüm acısı veriyordu. Yaklaşık 10 saat önce hayatının hatasını yapmıştı. Deli bir adamla yaz gününde bile kar yağan nadir ülkelerden olan bu ülkeye gelmişti. Rusya.. Kadınları, kumarbazları, her türlü maddesiyle ünlenmiş ülke. Ama sanırım listenin en başında kadınlar vardı. Jessica yürürken adamdan az ötede yürüyordu. 37 numara ayakkabıyı giyerken ağlamıştı. 38 numara kocaman ayaklarıma da amma uyar diye feryat ederken kapıyı kırmakla tehdit eden adama kapıyı açmıştı. Sinirden tüm bedeni zangır zangır titriyordu. Can acısı bir yana yalandan bir şeyin ortası bir yana. Ya abimlerle babam delirse.. Ya beni almak için Jhon'un evine baskına giderlerse! Aman tanrım!

"Ah! Jhon, henüz 21 yaşındaydı.." diye iç çekti. Eve döndüğünde, daha bileğinde ki alçısı soğumadan bacak, kol eğer şanslı bir günündeyse küçük birkaç darbeyle atlatabilirdi. Ama pek şanslı olacağını da zannetmiyordu. İnledi ve ön kısmı açık olan ayakkabılara baktı.

"Makyaj yapmama bile izin vermedi!" dedi öfkeyle. Saçlarını açmasına, makyajına özellikle giydiği kıyafetlerine kadar karışmıştı. Abilerine ve babası en iyi rakip galiba bu adamdı.

"Ben konuşmadan kimseyle konuşma, özellikle de benden önce! Gülmeni istemiyorum! Umarım açıklayıcı olmuşumdur.." dedi adam kıza doğru.

"Alex abim en azından nefes almama izin veriyor.." dedi kız alayla. Sesi kısık çıkmıştı. Pedro kızın ne dediğini anlamadı.

"Ne dedin?"

"Diyorum ki Chistian bir seferinde mini etek giymeme izin verdi hatta uslu kız olursam Nikoyla bara gitmeme de. Ayrıca evde yaşam hakkım da veriyorlar çok şükür" dedi tek gözünü kırptı. Adam şaşkınlıkla karışık bir şekilde kıza baktı. Jessica az evvel yaptığı salaklığın yeni farkına varıyordu, az evvel o adama ne demişti!

"Tanrım, ölmek için süper bir an! Şimdi öleceksem öleyim, yoksa işkenceyle ölmek falan istemiyorum!" dedi mırıltıyla. Pedro durdu ve kıza doğru eğildi. Jessica adamın boğazını bile yakan kokusunu hafifçe içine çekti. Sigarayla karışık sabun ve karanfil.. Pekala, sigaradan nefret ederdi, ama karanfil ve sabun için aynı şeyleri söyleyemezdi. Adamın her nasılsa önceleri ağır daha sonra alışılmış bir kokusu vardı. Pedro kızın korkak olduğunu düşünmekle aslında hafiften hata ettiğini anlıyordu, çünkü Jes aniden gelen dolma hissiyle eteğinde ki incileri yere saçmakta asla sakınca görmüyordu. Aslında bu onun dürüstlüğünden de kaynaklıydı. Nerede ne yapacağını bilenleri severdi ama hep yapma bebekler gibi dolanlardan hiç haz etmezdi. Gülümsedi, Jessica şaşkınlıkla adamın bembeyaz dişlerine baktı. Düzgün ve hiç sorun yok gibiydi.

"Vay be, gülebiliyormuşsun.." dedi Jes şaşkınlıkla.

"Ah daha neler yapıyorum bi bilsen.."

Jessica adamın gözlerinden her an alevlerin çıkacağını hissetti. Sanki Pedro uzun zamandır aradığı, özlemini senelerce çektiği bir şeye kavuşmuş gibiydi. Adam kızın şakaklarına masum ve kısacık bir öpücük kondurdu ve geri çekildi. Jes adamın sıcak dudaklarını tüy etkisi gibi hissetmişti. Varla yok arası bir şeydi, öptüğünden tam emin bile değildi.

"Jes, buna sadece bir kez dayanacaksın. Sadece bir kez, o adamların senden uzak durması için yapıyorum bunu, daha sonra serbest olacağız. Tam anlamıyla özgür.. İstersen tekne turu yaparız, seni İtalya'ya götürürüm.. Neresini istersen.."

Jes adamın son lafında takılı kaldı. Ne demişti az evvel! İtalya mı!

"Ah annem bayılır İtalyaya, özellikle kadınlarına" dedi gülümseyerek. Pedro onula dalga geçer gibi konuşan kıza yavaşça eğildi.

"Az evvel çok ciddiydim!"

"Bende.." dedi Jes soluksuz kalmış vaziyette. Adam kızın hafif kalkık dudaklarına sonra da gözlerine baktı.

"Kaç tane adamın canını gözlerinle yaktın?" dedi adam öfkeyle. Kızın gözleri değerli elmaslardan bile daha muhteşemdi, desen desen işlenmiş gibiydi.

"Anlam-dım?" dedi Jessica korkuyla. Adam sol elini kızın yanağına doğru yerleştirdi. Dipleri sarı olan kirpiklerine hayran bir şekilde baktı. Kız hakkında oldukça çaplı bilgiler elde etmişti. Korumacı olan Atos erkekleri Jessicayı herkeslerden sakınmış gibiydi. Öyle olmalı dedi adam içinden. Yoksa bana içimi okur gibi bakmazdı diye geçirdi.

"Öyle bakıyorsun ya bana, gerçekten de içimi okur gibi. Sadece meraktan sarışın, okuyabiliyor musun içimi?"

Sarışın. Ona sarışın diye mi hitap etmişti. Jessica hayatında ki sınırlı sayıda ki adamları düşündü ve iç geçirdi. Hiçbiri bu adam gibi yüreğini hoplatmamıştı. Sadece sarışın lafı bile onu yerinden oynatmıştı.

"B-e-n, ben bilmiyorum.."

"Çok masumsun, bu yüzden sana layık değilim."

"..." Jessica asansör kısmına baktı. Asansör gelmiş hatta gitmişti bile.

"Peki ben bunu bildiğim halde neden senden uzak duramıyorum.."

"B-ilme-m.."

"Keşke bilsen, belki bizim için her şey daha iyi olurdu."

Jessica adamı şaşkınlıkla karışık merakla izledi. Pedro kızdan uzaklaşırken gece aldığı kokusunu derinlemesine çekmeyi ihmal etmedi ve asansörün düğmesini ikinci kez bastı.

Jessica kapı açılır açılmaz adamın elini tutmasıyla afalladı. Adam kızın elini oldukça sert kavradığı için kız huysuzlandı.

"İngilizcen hangi düzeyde?"

"Abimin eşi Amerikalı! Diğer ise de Türk!"

"Güzel."

...

Kate kapıyı onlar için açan Hilal'e en içten şekilde sarıldı. Eskisi gibi huysuz yada sıkıntılı halinden eser yoktu artık. Aksine daha uysal daha renkliydi. Önceden Alex'i deli etmek için saatlerce kafa patlatırdı ama şimdi onu başka türlü deli etmek için çırpınıyordu. Arsız bir şekilde gülümsedi. Sabah yataktan kalkmak istemeyen Alex'i sürükleyerek eve getirimişti.

"Hoşgeldiniz!" dedi Nil ikiliye.

"Ballı kurabiye de buradaymış.." dedi Alex gülerek. Kate Alex'i gülerek izledi. Alex kızı hızlı bir hareketle kucakladı ve onu öptü.

"Amcam biz yarın gidiyoruz"

"Öyle mi? Nereye bakalım?" Nil uzayan saçlarını omuzlarına doğru ittirdi.

"Amerikaya!" dedi iki elini havaya doğru kaldırıp. Kate Alex ve Nil'i uzun uzun seyretti. Alex'i çocuklarla ilgili halde son zamanlarda çok görüyordu.

"Yok atık bu yaşta çocuk falan doğurmam ben!" diye içinden söylendi. Elinde sürekli atıştırmalık yemekler, sık sık ağrılar, kilolar, önünü ve arkasını görmeyecek kadar kilo alması.. Aman tanrım midesi kalkmış vaziyetteydi!

"Neyin var hayatım?" Kate ona seslenen kadınla kendisine geldi. Hera yaşından oldukça genç ve diri görünüyordu. Onu kucaklarken oldukça keyifliydi.

"Bir şeyim yok, sadece dalmışım.." diye geçiştirdi kız. Alex büyük bahçeye doğru yol alırken Kate seslendi.

"Kate!"

"Geliyoruz.." dedi Hilal gülerek.

"Ah şu erkekler, bizler olmasak yollarını kaybedecekler. Sadece birkaç saatliğine evden ayrılsam bile ev savaş alanına dönüyor" dedi Hera yalancı bir isyanla. Hilal kadının bu hallerine alışkın olduğu için güldü ve Kate de ona eşlik etti.

"Çocukken hepsiyle uğraşmak.. Tanrım korkunçtu! Özellikle Niko!" dedi kadın inleyerek.

"Tahmin edebiliyorum.." dedi Kate gülerek.

"Ama en kolayı Jessicaydı, ah onun kadar uysal ve sessiz bir çocuk daha getirmemem sanırım. Oldukça usluydu. Ne Chsitian gibi sürekli kızların peşindeydi ne de Alex gibi babası gibi vurdum duymaz.. Ah o çok güzel ve tatlıydı.." dedi kadın eskileri anımsayarak. Ev o zamanlar oldukça renkli ve görülmeye değer olduğu ortadaydı. Kate yanı başında kasılan Hilal'i fark etti ve kaçamak bir bakış attı kıza doğru.

"Kızların peşinde miydi! Hemde çocukken!"

"Ah sorma tatlım, aynı anda üç kızı idare ettiğini anımsıyorum. Kreşte bile bu öyleydi." Hera oldukça rahat konuşuyordu. Hilal hafiften kalkan kaşını indirmek için gülmeye çalıştı. Pis zampara! İnsan çocukken playboy olabilir miydi! Mevzu kocası ise cevap kocaman evetti!

"Ben ona gösteririm! İki üç kız demek, bir tanesi neyine yetmiyor!"

Kate kızın öfkeysine hayran kalmış vaziyette kahkahasını havaya doğru attı. Hera da Kate eşlik etti.

"Tanrım Hilal, oldukça kıskançsın tatlım.."

"Belki de oldukça kıskanç bir annem olduğu için" dedi Hilal kadını ima ederek. Hera kızın eline hafiften vurdu.

"Ah tatlım, Atos erkekleri biz olmasak bir hiçler.. Onları var eden biziz.."

"Ama gene de bunun hesabını bana verecek!" dedi Hilal kıskanç bir şekilde. Hera eve renk verecek bir kavganın yolda olduğunu olduğunu hissetti ve gülümsedi.

"Hilalcim biliyorsun ki öncelik babanla benim! Önce o adam bana yeni aldığı parfümün hesabını verecek.." dedi kadın huzursuzca. Kate ona soğuk içecek uzatan kadına hafif gülümsedi ve Heraya döndü.

"Ee bunda ne var ki? Hediyenin nesi kötü?"

"Hayatım! Durduk yere adam neden hediye alsın, kırk yılın başında alıyor.. Kesin bir haltlar karıştırdı, pişman oldu, şimdi de pişmanlığı yüzünden bana hediyeler alıyor.. Ama ben zaten geçen sefer aldığı çiçeklerden şüphelendim.."

Kate kadının ince ayrıntılara takılan haline şaşkınlıkla izledi. Hera öylesine farklı biriydi ki, her taşın altında bir şeyler arıyordu. Hilal bu duruma alışkın bir vaziyette kadını izledi.

"Anne bu sefer baba hastanelik ederken bir kez daha düşün, her seferinde gittiğimiz için doktorlarla akraba ilişkileri kurabiliriz, hatta geçen hemşirenin birinin Nikoya göz kırptığını gördüm.."

"Babasına çekmiş.." dedi Hera öfkeyle karışık bir şekilde.

"Bilmiyorum, Alex bana hediye alsa sanrım çok sevinirim.."

"Hayatım sıkıntı hediye de değil, aniden gelen bu sevgi vaziyetleri. Yani nasıl desem, benim hiç hoşlanmayacağım şeyler yapmış gibi.." dedi kadın kararsız bir vaziyette. Kate mavi gözlerini iki kez kırptı ve açtı.

"Tabi senin tuzun kuru, Alex pek kadınlarla mazisi olan biri değil. Ama Chsitian! Ah, Chis! Adamın devlet borcu gibi kadın geçmişi var! Ay hayır ödüyoruz, vadeli hesap gibi katlana katlanana geri dönüyor" dedi Hilal somurtarak. Kate en son ki macerayı anımsadı ve öfkelendi. O sürtüğün kafasını arabaya doğru sürterek en doğrusunu yapmıştı.

"Alex de o kadar masum değil!" dedi Kate itiraz eder gibi tek elini havaya kalkık bir şekilde. Kate gözlerini devirdi ve aniden gözüne tırnakları çarptı.

"Aman tanrım! Tırnaklarıma ne olmuş.." uzun zamandır kuaförüne gitmediği için bakımsız kalmıştı tırnakları. Kate hızlıca tırnaklarını Heraya ve Hilal'e gösterdi.

"Hemen! Hemen Kuaföre gitmemiz lazım!" genç kız aniden ayaklandı ve çantasını yana yakalı aramaya başladı. Hera kızın bakımına ne kadar önem verdiğini bildiği için onu yatıştırma yoluna başvurdu.

"Hayatım, Zoe gideriz yarın. Şimdi doludur, ben birazdan bizim için randevu alırım.."

Kate kadının samimi bir şekilde ona yardım etmesine olumlu cevap verir gibi oturdu.

"Ama iyi bir yer mi? Yani.."

"Merak etme, Zoe en iyisidir, Atina'nın güzel kadınları Zoe'ye çok şey borçlu " dedi kadın kahkahayla. Kate rahatladığını belli eder gibi gerindi ve gülümsedi.

"Ee? Anlat bakalım, şu resim ne? İnstagramda gördüm dün gece, dövmeye benziyor gibiydi.." Hilal'in bu meraklı ve heyecanlı hali Kate keyiflendirdi.

"Ah çok önemli bir şey değil, Alex benim ismimi dövme yaptırmış."

"Aman allahım! Sen ciddi misin!"

Kate zafer kazanmış bir milli takımcı gibi güldü.

"Dedim ya, çok önemli değil."

Hera gözlerini hafif kıstı ve açtı. Kate bu hallerine bayılarak izledi. Özellikle Hilal'in şok geçirir vaziyette ki o haline.

"Biz 35 senedir evliyiz!" diye isyan etti Hera.

"Neden Chis azcık bile olsa Alex'e benzemiyor!" dedi Hilal öfkeyle.

"Kesinlikle babanızı hastanelik ediyorum bu akşam! Adamın çocuğu ondan daha romantik! Bana Hera'nın H harfini bile yazdıracak kadar değer vermedi!"

"Aslında Hilal'in "h"sine bile ben razıyım!" dedi Hilal. Hilal öfkeli bir şekilde kurabiyelere uzandı. Genç kız koca bir parçayı midesini hiç çiğnemeden attı.

"Şimdi gidiyorum! Ve Chisle en yakın dövmeciye gideceğiz!"

Kate kızın aniden kalkışına şaşkınlıkla karışık vaziyette baktı. Hera gelinin öfkeyle topuklarını vura vura gitmesine kahkahayla izledi.

Chistian içkisinden kocaman bir yudum aldı. Ona doğru öfkeyle yaklaşan kadının titreşimlerini sanki hissetmiş gibi kafasını kaldırıp bahçe kapısına baktı. Hilal her an onu parçalayacak gibi yaklaşıyordu.

"Sanırım bilmeden bir şeyler yaptım.." dedi gülümseye çalışacak.

"Abi bence kaç, yengem topuklarını yere vura vura geliyor" dedi Niko ayaklanan adama doğru.

"Hayatım?" dedi Chistian iki kolunu ona doğru açarak. Hilal iki kolunu birbirlerine doladı ve hesap sorar gibi Niko'nun yanına geçti.

"Alex! Azcık abine romantik bir erkek olmasını öğretsene canım! Şayet kendisi, bir odun!"

"Oo Hilal vurdu gol oldu!" dedi Niko gülerek.

"Kapa çeneni! Yoksa konuşacak çenen kalmaz!" Chistian tek parmağını Nikoya doğru salladı. Niko yanı başına oturan kadına sığındığını belli eder gibi ona yanaştı.

"Benim güzeller güzeli yengemi odun abim neden üzmüş bakalım?" Niko'nun alaycı sesi Hector'u kahkahalara boğdu.

"Gene ne yapmışım Hilal!"

"Daha ne olsun! Alex Kate'nin ismini dövme yaptırmış- hemde! Hem de sol yanına!"

Niko kızın sinirden titreyen dudaklarını görünce gülmeye başladı. Chistian tek elini öfkeyle sarı saçlarına daldırdı ve öfkeyle Alex'e döndü.

"Ulan!"

"Bana dokunma! Bu sizin aranızda bir şey" dedi Alex hızlıca.

"Abi bu sefer kesin yengem seni boşar.." dedi Niko alayla.

"Kapa dedim o düşük çeneni! Hilal- Ya bu Alexden bizene! İstediği yapar adam, dövme falan olmaz unut o işi!"

"İyi!" diye haykırdı Hilal ayaklanırken. Chitian dahil herkes kızın bu kalkışını biliyordu. Büyük bir tehlike söz konusuydu.

"O zaman bende AMERİKAYA FALAN GELMİYORUM! Git kimle gideceksen!"

"Kızım saçmalama! Sensiz nereye gideyim ben!"

"Gitmiyorum dedim sana!"

Hilal ona sürekli bağıran, sinirden deli olmuş olan adamı arkasında bırakıp eve doğru yürüdü. Sinirden Chistian'ı boğması an meselesiydi.

"Sanırım çok ciddiydi" dedi Dimitri oğluna doğru.

"Bunların hepsi senin başından çıktı!" Chistian aniden bütün öfkesini kardeşini yöneltti.

"Benden mi? Chis, Hilal'ın kıskaçlık damarlarını sanki bilmiyorsun, git yaptır yoksa seni boşar haberin olsun.." dedi Alex gülerek.

"Lanet kadın! Gene tuttu o damarı! İnat, inatçı!" diye bağırdı adam öfkeyle.

"Sana dövmecimin numarasını attım mesajla, artık gider yaptırırsın. Unutmadan o anı videoya çekip Kate vermeyi planlıyorum. Övünmek gibi olmasın ama karım sosyal medyanın bir numarası, artık dövmeyi yaptırırken o uğraşmanın da öcünü alırım.." dedi Alex ciddi bir şekilde. Chis cep telefonuna uzandı ve sahiden Alex'in ona attığı numarayla karşılaştı. Alex'e doğru döndüğünde ona alayla bakan, tek kaşı hava da vaziyette buldu.

...

Kate yorgun bir şekilde yatağa uzandı. Geceden kalma bir uykusuzluk ve günün yorgunluğu omuzlarına binmiş vaziyetteydi. Ayakkabılarının çıkarma zahmetinde bile bulunmadı. Kapı sesini yarı uyanık vaziyette duydu. Alex iri cüssesiyle karşısındaydı. Adam yavaşça kadının yanına çömeldi önce kızın ayakkabılarını çıkardı ve sonra kızın geçen gün merdivenlerde hafif burkulma yüzünden kızarmış olan bileğine elini koydu.

"Acıyor mu hala?"

"Hay-ır.." dedi Kate gözlerini iki kez kırptı ve açtı. Alex sert ellerini kızın bileğine yavaşça doladı ve usul usul masaj yapmaya başladı. Kate dudağında yarım tebessümle kapattı göz kapaklarını. Ona iyi gelen Alex'di. Onun şefkatli elleri, arsız dokunuşları, ona bakan gri gözleri, yarım ağız gülümsemesini, sürekli tehdit saçan hallerini.. Her şeyini.. Kate gözlerini aniden açtı, aslunda farkında olmadan Alex'le ilgili ne çok şeyi sevdiğini ve bunlardan zevk aldığını fark etmişti. Hafif dirseklerinden destek aldı ve yarım vaziyette doğruldu. İşini itinayla yapan bir adam profilinde olan adamı seyretti. Elindeki damarlar belliyi, nazik davranmak için özel bir çapa harcar gibi bir vaziyetteydi. Kaşları sık sık olduğu gibi hafif çatıktı. Dudakları hafif aralanmış vaziyette bileğini ovuyordu.

"Alex?"

"Hı.."

"Beni seviyorsun değil mi?"

Adam aniden gelen bu soruyla kafasını kaldırdı ve kıza baktı.

"Nerden çıktı şimdi bu?" sesi şüphe doluydu. Kate'nin ne düşündüğünü tahmin etmek isteyen bir hali vardı.

"Ben sade-ce, merak ettim.."

"Sana olan sevgim ne bir gün azalacak ne bir gün bitecek kızıl.."

"Peki.."

Kate başını yastığa doğru attı ve yatar pozisyonda adamı seyretmeye devam etti.

"Yarın abimler Amerikaya geçecek iki gün sonra da biz.."

"Tamam.."

"Canın sıkın falan mı bu gece.."

"Yo.." dedi Kate mırıltıyla. Alex kızın bileğinden ellerini yavaşça çekti ve üzerinde ki bluzu hiç düşünmeden çıkarıp attı. Kate adamın düzgün vücut hatları, karın kaslarına baktı.

"Yana kay.." dedi adam kıza gülümseyerek. Kate adamı ikiletmeden döndü ve yatağın kendisine ait tarafına doğru kaydı. Alex yatağa uzanır uzanmaz kızı yanı başına kadar çekti ve saçlarını öptü.

"Şimdi anlat neyin var?"

"Yok dedim ya.." Kate başını adamın göğsüne doğru yasladı. Kızıl saçları adamın esmer teninde her yana dağıldı. Sağ elini adamın iki gün önce yaptırdığı dövmeye doğru uzattı ve usul usul parmaklarını adamın dövmesinde gezdirdi.

"Sen iyi ol yeter bana, ben senin tüm acıları boğarım içime. Kanasa canım sesim çıkmaz kızıl, sen bende hapsol yeter.."

Kanı çekilir gibi oldu teninden, teninin hafiften kızardığını hissetti. Suskunluk odanın içinde hapsolmuş vaziyetteydi. Kate boğazında düğümlenen bazı şeyleri geri itti.

"Susunca da çok güzelsin Kızıl, ama mavi gözlerini bana dikince daha da güzel oluyorsun.."

"Al-ex?"

"Efendim.."

"Sen benim acılarımı gerçekten, ciddi anlamda yani alır mıydın?"

Adam iki elini kızın yüzüne doğru dayadı.

"Ne zannettin, keşke öyle bir şey mümkün olsa.." dedi adam iç çekerek. Kate hafif bir şekilde doğruldu ve adamın dudaklarına uzandı.

"Severken beni cesursun ya, onu seviyorum. Beni düşünmeni de seviyorum, dudaklarına uzanırken nefessiz kalmamıza bayılıyorum, senin kıskançlıklarına, benim kaprislerimi çekmene.. Hepsine! Ama hepsine hayranım Alex.."

"Yani?" dedi adam gülerek.

"İyi ki seninle o mağaza da karşılaşmışız, iyi ki beni zorla buraya getirmişsin.."

"Kafamı az kırmadın ama.." dedi adam alayla.

"Sende benim az canımı yakmadın!" diye itiraz etti Alex sert bir şekilde. Kate dudaklarını büzdü ve sonra en komik anlarından birini hatırlamış gibi gülümsedi.

"Ama sende beni silahlarınla tehdit ettin.."

"Bilsen sana kıyamam ben.." dedi adam kızın gözlerine derin bir şekilde bakarken.

"Ek kartlarını zorlasam, bankada ki birkaç banknotumuzu harcasam harcasam bile mi?" Alex kızın şaşkınlıktan açılmış gözlerine gülümsedi.

"İstersen birkaç evi, arabayı ve hisseyi harca.."

"Sen ciddi misin!"

"Evet.."

"Ama neden?"

"Sana kızgınlığım sadece seni paylaşmak istememden dolayı Kate. Dahası değil.."

"Paylaşmıyorsun ki beni.."

Alex iki kolu aniden, hızlıca kıza doğru doladı ve kendi bedenine doğru bastırdı.

"Paylaşmam! Asla.."

...

Hilal her zamanki yerinde huzursuzca kıpraştı.

"Bak eğer beni oyalıyorsan! Eğer o dövmeyi yaptırmaz-"

"Yaptıracağım lanet olası! Yeter ki sus!"

"Güzel.." dedi kız keyifli bir şekilde. Niko karşısında duran ikiliye güldü ve Nil'e bakındı.

"Uyudu sanırım.." dedi Hilal'e doğru.

"Dur ben onu yatırayım, sabah ki kavga yüzünden uyandı!"

Chistian iki elini yüzüne geçirdi ve öfkeli bir bakış attı kıza. Hilal huzursuz bir şekilde yerinden kalktı ve Nil'i kucakladı.

"Gülme!" dedi adam uyarıcı bir şekilde.

"Gülmüyorum sadece ne kadar aciz olduğunu seyrediyorum" dedi Niko rahat bir tavırla.

"Sende git bir Türk'e aşık ol! Üstüne bu inatçı, deli, kıskanç çıksın göreyim seni!"

"Hilal gibisi zor bulunur abi, o binde bin ve sen de ki şansa bak.."

"Kapa çeneni! Karımdan memnum ben!"

"Yalakacı!" dedi Hilal yerine geçerken. Chistian dergisini yüzünü geçirmiş vaziyette kahkahalarını kaçıran Nikoya sert bir tekne attı.

"Sana Kate ve Hilal karışımı lazım oğlum! Anca aklanırsın sen!"

"Hiç sanmıyorum, bunu aklayacak biri çıksın bende kurban keseceğim!Adaklar adayacağım.."

...

Niko öfkeli gözükmeyi diler gibi sert bir biçimde güneş gözlüklerini çıkardı ve etrafına bakındı. Amerikayı yalnızca aile baskısından kurtulabilmek için gelmişti. Ona eşlik edenleri beklerken bavul sırasına doğru bakındı.

"Saat kaç?"

"Öğlen 12 efendim.."

Niko önüne hafif düşen saçlarını karıştırdı ve ona eşlik edenleri sabırsız bir şekilde bekledi. Saçları uzamış gibiydi alayla gülümsedi. 12 saatlik yolculuk onu mafetmişti.

"Geldik!" dedi kadın keyifle, elini sımsıkı tutan eşine baktı ve güldü.

"Araç bizi otoparkta bekliyor.." dedi adam yarım ağız bir vaziyette.

"O suratını toparla da ben toparlamak zorunda kalmayayım" dedi kadının yanında ki adam.

Genç adam abisine döndü ve güldü.

...

Hilal Chistian'ı gördüğü ilk mağazaya doğru sürükledi. Adam bu duruma alışkındı, Hilal kimi zaman alışveriş canavarlarını andıran şeyler yapardı. Her ne kadar Kate kadar olmasa da kendi çapından bu konu da iyiydi.

"Ama hayatım, sadece 1 saat oldu.." dedi kız huysuzca.

"Hilal Cindy yoruldu, ve bende! Bu işkenceyi çekemiyorum artık!"

"Bende!" diye haykırdı Niko.

"İyi o halde! Sen!" dedi işaret parmağını Chistian'a doğru tutarak.

"Benimle geliyorsun! Kocalık görevlerinin en önemli maddesi nedir biliyor musun aşkım?"

"Cindy var yanımızda, onun yanında açtırma ağzımı-"

"Off! Chis! Aklın fikrin, neyse.. En önemli maddesi eşi alışveriş yaparken poşetleri tutmaktır! Bu yüzden benimle geliyorsun, Nil'i de birazdan eve bırakırız.."

"Ve sen!" dedi kız hızlıca elini Nikoya doğru.

"Ben?" Niko gözlerini kocaman açmış yengesine odaklı vaziyette ona baktı.

"Sense eve geçiyorsun, ama Nil'le beraber. Öncesinde biz Nil'e bir şeyler alacağız sonra gidersiniz, canın çok sıkıldıysa dolaş biraz. Ben seni ararım.."

"Bu kadın hepimizi birden nasıl idare ediyor!" dedi Niko abisine doğru öfkeyle bir şekilde baktı.

"Biliyorum, o bir tanrıça.." dedi adam hayran bir şekilde.

Niko sık adımlarının arkasında ünlü New müzesinden iki yüz metre ötede geziniyordu. Canı sıkkın vaziyette etrafına bakındı. Aynı tenler, birbirlerine benzer bakışlar, boş düşünceler, yalancı gülümseler. 1 yıl abisiyle Türkiye de kalmıştı, yengesiyle abisinin ilişkisi o zamanlarda başlamıştı. Deli yengesi abisini kafesine öyle bir almıştı ki Chistianı toparlamak neredeyse imkansızdı. Gülümsedi, deli olan bir aile sahip olmak kendi deliliğinin yok sayılması demekti, çünkü zaten evde herkes deliydi..

Kendisine sert bir kahve almak için kahve dükkanına doğru yol aldı. Cindy'i en az 1 saat sonra ona verirlerdi, en azından bir şey içip kafasını toparlayabilirdi. Adam güneşli bir New York öğleninin de saat 12.13 de cadde boyunca yürüyordu. Az ötede garip tipli bir kadın siyahi bir adamla konuşuyordu.

"Afedersiniz!"

Niko duraksadı, kızın Türkçe konuşması ilgisini çekmişti. Kızı inceledi, hiç düşünülmeden kesilmiş, kısacık saçları kulaklarını anca kapatıyordu. Saçları hafiften alnına düşmüş, koşmaktan olacak ki terlemiş vaziyetteydi. Kızın zayıf ve uzun bedenini seyretti. Gözleri kömür karasıydı, tıpkı saçları gibi. Yutkundu, kızın gözleri saçlarından olacak ki daha çok belirgindi, dudakları hafif dolgun ve düzgün bir burun.

"Üzgünüm, ben ne demek istediğinizi anlamıyorum.." dedi adam, ama kadın adama şaşkınlık ve üzüntüyle baktı. Gözyaşları kızın birikmiş gibiydi.

"Dilimi biliyor musunuz!" dedi kız kısık sesiyle.

Siyahi adam kızdan özür diler gibi bir şeyler geveledi ve uzaklaştı. Kız sadece birkaç saniyeliğine orada durdu, üzüntü ve kederden omuzları çökmüştü. Gözleri, ağlamaktan ve uykusuzluktan morarmıştı. Kızın peşine düşme fikri aniden aklına çalındı. Neden bilinmez ama tesadüfen karşılaştığı bu kadında bir şeyler vardı. Ayrım bırakılmış bir şeyler.. Kadın arkasına bakmadan geri geri yürürken telefonla konuşan bir adama rastladı. Niko kızı biraz öteden gülümseyerek izliyordu.

"Ah! Özür dilerim, şey dilimi biliyor musunuz?"

"Lütfen! Türkçe biliyor musunuz!"

Kız aniden başka bir tarafa doğru koştu bu sefer elinde kahvesi olan iki gence yalvarır gibi baktı ve konuştu.

"BANA YARDIM EDİN LÜTFEN!"

"B-akın ben çok zor durumdayım.."

Niko hafiften kaşlarını çattı, kızın sesi içini acıtıyordu. Belli başı bir şeylerden beladaydı ve yardım edeni de yoktu.

"POLİS! BENİM POLİSE GİTMEM LAZIM, LÜTFEN-" dedi kız iri kıyım bir adama. Ona üzülerek bakanlar, acıyan gözler ve dahası Nikonun o anda canını sıktı. Kız saatine baktı ve korkuyla başını kaldırdı. Niko da kızı takip etti, saatine baktı.

"12.20" dedi Niko hafif sesli bir şekilde.

"Hey!" dedi bir Niko kıza doğru. Kız şaşkınlıkla karışık kafasını kaldırdı. Hafif alnına dökülen sarımsı saçlar, deri bir ceket, alaycı bir gülümse ve yemyeşil gözlü adamı gördü. Teni sanki hafif denizde yanmış gibiydi..

"Çok gürültü yapıyorsun.." dedi Niko eğlenir gibi. Dicle şaşkınlıkla adama baktı.

"Efendim?"

"Diyorum ki, çok gürültü yapıyorsun.."

Kız duraksadı adam dilini biliyordu! Allaha binlerce şükürler olsun ki biliyordu!

"S-en beni anlıyor musun! Dilimi bi-liyorsun!" dedi heyecanla. Adam iki kolunu kenetledi ve güldü.

"Evet, biliyorum. Ne olacak, dünya da tek Türkçe bilen sen değilsin ya.." dedi adam gülerek. Dicle adama doğru koştu. Adam kızı inceledi. Yaklaşık 10 dakikadır onu seyrediyordu. Lanet yengesi onu alışveriş diye sürüklemese onu görmezdi!

Continue Reading

You'll Also Like

244K 15.9K 43
Ölen masa lideri ve katilinin peşine düşen veliahtı... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcin...
HUN By Şeyma Özcan

General Fiction

318K 13.8K 29
Kan! kaç bedel ödetir. Babasını öldüren adamın kızı ile evlenmişti Ferzan. Yüreğini yakan sevda sızını baba acısı bastırmıştı. Süveydanın sırtına yük...
3M 160K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
854K 50.9K 68
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...