SENDEN BANA KALAN...

By ayseklncr

10.3K 547 221

KİTAP KAPAĞIMIZI YAPAN "Narniapick" ARKADAŞIMA ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. ELİNE SAĞLIK CANIM ^_^ NOT- 'NE OLUR GİTM... More

TANITIM
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. BÖLÜM
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21.Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26.Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29.Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. BÖLÜM
33. Bölüm
34. Bölüm
FİNAL-1. PART
FİNALDEN KESİT
FİNAL

9. Bölüm

251 14 3
By ayseklncr

BÖÜM ŞARKIMIZ HALİL SEZAİ- GİT 

MEDİADAKİ- POYRAZ 

***

Bazen ayrılık görülmezdi. Birbirine kenetlenen eller hiç ayrılmayacağını sanırdı. Ama gerçek çok başkaydı. Gün gelmişti Poyraz çok sevdiği kadından ölüm nedeniyle ayrılmıştı. Poyraz için artık sadece oğlu vardı. Ama ne yazıktır ki acısından oğluna hak ettiği ilgiyi verememişti. Poyraz çok denemişti yeniden hayata başlamaya ama her seferinde sevdiği kadının mezarına dönüşü çok ağır oluyordu.

Poyraz elinde defter uzun süre oturdu mezarın başında. Sanki Poyraz tüm benliğini unutmuştu burada. Ama tek bir şey vardı öğrenmesi gereken. Çok okudu Poyraz. Defterin her sayfasını acısıyla karıştırarak okudu ta ki o sayfaya gelene kadar.

20.05. 2014

Ölümü hissediyorum. Poyraz'ın gözlerine her baktığımda öleceğim diyorum. Bu nasıl bir şeydir böyle? Bir insan nasıl hisseder geleceğini? Ben en başından biliyordum ondan ayrılacağımı. Onsuz kalacağımı ta en başından biliyordum. Ve korkarım ki Ceren ben olmadığımda sözünü tutamayacaktı. Bazen kendimi onun yerine koyuyorum. Sevdiğim adamı en yakın arkadaşıma bırakıp çok uzaklara gitmek çok zor olurdu. Onsuz yaşamak acıdan başka bir şey getirmezdi bana. Sonra bir söz versem can kardeşime nasıl tutardım ki?

Ona nasıl derdim?'' Sen ölürsen senden bana kalanlar emanet. Sevdiğin adamı yeniden ayağa kaldırırım.''

Ben bunu nasıl derdim? O kadar bencildim ki kardeşime bu zor görevi vermiştim. Çünkü biliyordum onun aşkının büyüklüğünü. Poyraz'ı başkasıyla düşünürken deli gibi kıskanan ben, ölünce can kardeşimle evlensin istiyordum. Çünkü benden kalan her şeye gözü gibi bakacak olan tek kişi Ceren'di.

***

Poyraz ''Sevemezler aşkım. Kimse beni senin gibi sevemez. Gözlerini bağışladığın insan bile bana senin gibi bakamaz.'' Dedi.

Poyraz nemli gözlerini de kendiyle beraber alıp kalktı ayağa. Elindeki defteri kapatıp sımsıkı tutarken yavaş adımlarıyla toprak yolu sevdiğini arkasında bırakarak yürümeye başladı.

Poyraz güçsüzdü... Her daim aşk ve acı sarhoşu bir adamdı. Öyle boştu ki tutunacak bir dalı yoktu bu dünyada. Çünkü o güneşi battıktan sonra ne nefes aldı ne de ümit eder oldu. Ayşe'yi gören gözleri o yokken başkasını hiç görmedi bile. Poyraz çoktan kaybolmuştu. Onu bir görselerdi nasıl mahvolduğunu görürlerdi. Aşk acısından gecesi gündüzüne karışmıştı.

Ceren gözlerini aynı yerde araladı. O çoktan unutulmuştu. Yavaşça doğrulduğunda çamura bulanan kıyafetleri ve üzerine bakındı. Düştüğü içler acısı hal karşısında gözyaşlarına hâkim olamadı. Yalnızlık bir derin kuyu gibiydi. İçine taş atsan kolaydı da geri bu taşı kim çıkaracaktı? İşte Ceren'de aynı böyleydi kuyuya düşen taş ve maalesef onu kör karanlıktan çıkaracak kimse yoktu.

Ceren sırtını yıkık evinin duvarına yasladı. Uzun uzun düşündü. Öyle bir hale gelmişti ki her şey onun için anlamını yitirmişti. Ceren umutsuzca oturuyordu onu izleyen gözlerden habersiz.

Poyraz uzun süre yürümüştü. Kendini Ceren'in evinin önünde bulduğunda çınar ağacının ardına gizlenip uzun süre izledi umutsuz vakayı.

''Sende benim gibisin. Ama imkânsız Ceren... Ayşe böyle bir şey istese bile ben seninle olamam. Seni üzerim.'' Diye mırıldandı. Ceren ayağa kalkmaya çalıştığında başının dönmesi ile duvardan destek alarak dizleri üzerine çöküverdi. Damarlarında hissettiği yanma onu güçsüzleştirirken burnunda kırmızı sıvı süzüldü.

Poyraz yıkılan bedeni gördüğünde koşarak yıkık bahçeye girdi. Ceren'in burnundaki kanı gördüğünde o an aklı başından gitti. Poyraz'ın kalbine salınan kaybetme korkusu onun afallamasına neden oldu. Titreyen elleriyle yıkılan bedeni kucağına aldı.

''Ceren! Ceren! Aç gözlerini! Hadi aç gözlerini... Sakın gitme!''

Çaresizlikle söylenmiş sözler toz oluverdi gökyüzünde. Poyraz kucağında ki baygın bedenle koştu koca caddeyi. Etrafına aceleyle bakınırken taksi arıyordu. Arabayı mezarlık yolunda bırakmıştı. Kendine de kızmadan duramadı Poyraz. Bir araba Poyraz'ın perişan halini görünce durdu. Aceleyle arabadan çıkıp ''Ne oldu kardeşim?'' dedi adam.

Poyraz gözlerinden süzülen nemi unutup ''Yardım edin. Ne olur yardım edin!'' diyebildi. Adamın yardımıyla arabanın arkasına bindi Poyraz. Kucağında ki bitkin kadına bakıp pişmanlığı duydu. Aynı anlarda da ruhu çoktan geçmişine adımlıyordu.

****

Poyraz villanın bahçesinde basketbol oynuyordu. 15 yaşlarında genç delikanlıydı artık. Kulağında kulaklık müzik dinlerken tek potaya attığı her top tam atış oluyordu. Ceren pota sesini duyduğunda elindeki resim fırçasını öfkeyle bıraktı. Arka bahçeye adımlarken öfkeyle ''Kim bu öküz! Ah! Resmimin içine etti. Elime bir geçirirsem seni...'' söylenirken yeşilleri Poyraz'da takılı kaldı. Kalbinin atışı hızlanırken donup kalmıştı. Şaşkınlığını unutmak bir kenara Ceren kendini bile o an unuttu. İlk defa içine işleyen aşkın tüm ömrünü çalacağını hiç bilmiyordu. Ceren bir adım atıp onun yanına varmak istedi. Ama aşktan mıydı yoksa ilk etkileşimden miydi sağ ayağını önünde ki taşın üzerine koymasıyla bedenini yüz üstü yerde buldu.

''Ah anne!'' diye cırladı. Yeşil gözleri yeniden Poyraz'ı bulduğunda onun umursamaz tavrı iyice onu deli etmişti. Yavaşaca iki eliyle yerden destek alıp ayaklandı. Dizinin kanamasını umursamadan sert adımlarla Poyraz'ın tam ardında bitti. Ama ne çare bir darbede o an almıştı. Onun varlığını hissetmeyen Poyraz sert topu arkasına doğru esnetirken Ceren'in kafasına vurmuştu. Ceren başını tutup yere poposu üzerine düştüğünde onu anca fark etti Poyraz.

Poyraz ''Hayırdır bahçemde ne işin var?'' derken kulaklığını çıkardı. ceren hala şişen başını tutarken ''Manyak mısın sen? Hem kafamı kırdın hem de bahçemde ne yapıyorsun diyorsun? Ama yok öküzsün ya nerden bileceksin. Ama ben babama demiştim. Buraya taşınmayalım, İzmir'in suyu mu çıktı demiştim. Ama yok babam inat ben ondan inat. Geldik buraya. Yine buldum bir manyak. Sabahtan bu yana resim yapmaya çalışıyorum ama senin yüzüne tek bir çizik atamadım ben. ''

''Bir susacak mısın? Beynimin içini yaktın!''

''Ne susacakmışım ben?''

''Allah aşkına bir sus kızım! Sus!''

Poyraz başını tutarken hayatında ilk defa böyle çok konuşan bir kız gördüğünü fark etti. Ceren Poyraz'ın ani çıkışıyla masum gözlerini ona dikti. Poyraz yaraladığı kızı görünce gülümseyip yanına çöktü. Dizini gösterip ''Bunu ben mi yaptım?'' deyiverdi. Ceren çocuk gibi başını aşağı yukarı sallayıp ''Hı hı... Canım acıyor...'' dedi. Poyraz aldığı bu tatlı tavır karşısında daha da gülümsedi. Bu yeni kızla belli ki çok eğlenecekti. Ayağa kalkıp elini Ceren'e uzattı.

''Hadi pansuman yapalım.''

Ceren şaşkınca ''Özür dilemeyecek misin?'' deyiverdi. Poyraz sert ifadesini takınırken içten içe sırıtıyordu.

''Ben asla özür dilemem...''

***

Poyraz Ayşe'den başka kimseden özür dilememişti. Ama şimdi ilk defa o duymasa da diliyordu. Hem de hıçkırarak ağlayarak.

''Ceren özür dilerim. Affet beni. Affet...''

Bazen çok geç oluyordu. Poyraz Ceren'e hep geç kalacaktı. Hastanenin yoğun havasını tattıktan sonraki adres Poyraz'ın hüzün dolu eviydi. Ceren'i koltuğa yatırdığında onun masum gözlerinde kaldı Poyraz. Bir an Ayşe'sini görür gibi oldu. Ne yapacağını bilemez bir halde Ceren'den uzaklaşıp odasına koştu.

''Geçmiyor ki... Sensiz bir zamana tıkılıp kaldım boncuk göz...'' diye mırıldandı çaresizce. Zeytin gözleri unutamadığı güzel yüzde kaldı. Öyle çok özlemişti bu gülüşünü kimse tahmin bile edemezdi. Ama çok geçti. Bir daha göremezdi sevdiğini. Poyraz yatağına çöktüğünde uzun süre baktı Ayşe'nin resmine. İçinde kaldığı durumu düşündükçe delirdi.

''Şimdi ben onunla mı evlenmeliyim? Sen o zaman rahat mı edeceksin?'' diye fısıldadı. Titreyen elleri sevdiğinin hüzün dolu günlüğüne gitti. Açtı yeni bir sayfayı.

26.09.2015

Kaybetmek; bakışlarının hep ardında kalması demekti. Onun boşluğunu tüm benliğinde hissetmekti. Onunlayken yıldızlarda yaşarken bir anda yerin dibini boylamak, en derine çakılmak demekti. Poyraz'ın olmadığı her anım kısacası sonsuz bir boşluktu.

Başkasıyla evlenmek çok zordu. Ama bazen durup düşünüyorum. Poyraz çok önceden öleceğini bilseydi benim mutlu olmamı isterdi. Belki de kendi Kerem'i benimle evlenmeye zorlardı. Tıpkı benim Ceren'e yaptığım gibi. En acısı da ne biliyor musunuz? Yanında başka bir adam varken karnında sevdiğin adamın çocuğunu taşımak. Titreyen ellerim her defasında karnımda yer buluyordu. Ve ben her defasında deli gibi ağlıyorum. Kerem benim için bir şey yapamıyor. Ama o da derin bir acıya mağlup. Ne onun sesi çıkıyordu ne de benim. Sanki sudan çıkmış balıklar gibiydik. Aynı evde iki yabancı ve ikisinin de kalbi yaralı kişilerdik. Giden gitmişti çoktan. Ama hala aramızda sonsuz varlığı vardı. Bugün okulun dolu koridorunda yürüdüm. Öyle çaresizdim ki. Herkesin gözü bendeyken benim elim büyümüş karnımda, öyle anlamsızca bakıyordum tam önüme. Sonra bir şey oldu. İçimi ince ince sızlatıp yakan bir şey...

Bir kız önünde giden çocuğa ölesiye bağırdı.

''Ne olur gitme! Jac! Gitme!''

Öyle çaresizdi ki bu sözleri söylerken ben ölüyordum o an. Unuttuğumu sandığım her anı tekrar yaşadım. Zamansız giden sevgilime gitme dediğim anlardı bunlar.

Ve en önemlisi ben bugün bir şey öğrendim sevgilim. Ağlamak hep bize düşüyordu. Biz hep birbirimizin ardından ağlayıp durduk. Çocukluğumuz birbirimizde kalmıştı. Tıpkı kırık oyuncaklar gibi. Yolun sonundaydık haberimiz yok. Ve birbirimize hiçbir zaman dur diyemez olduk. Ama yine de hala sana dur diyorum ben. Son anında diyemesem de şimdi söylüyorum aşkım.

''Dur ne olur gitme! Paramparça bırakma beni...''

***

Poyraz hıçkırıklara boğuldu. Gözyaşları defteri ıslatırken nemli bakışlarını sevdiğine çevirdi yine.

''Bende sana söyleyemedim. Sen öldün ben ancak o zaman seslendim sana boncuk göz. '' ne olur gitme!'' dedim. Ama sen ses vermedin bana. Vermedin... Âşık olduğum gözlerini kapadın. Benim bakmaya kıyamadığım boncuk gözlerini çok uzaklara başka bir insana verdin. Şimdi ne yapayım ben? Söyle ne olur ''

Zamansız gidişlere yenilmişti aşk. Hep gözyaşlarının olduğu bir geçmiş asla silinmezdi kalpten. Ne giden unuturdu ardındakini ne de kalan. Tıpkı kırık oyuncak gibi asla birleşmezdi kırılan kalp. En acısı da hep aynı yerde kalmaktı. Sevmeye kıyamadığın insanın uçurumdan düşmesini tekrar tekrar yaşamaktı. Poyraz ile Ayşe ölümsüz aşk olmaya hep devam edecekti. Hayatlarına başka insanlar girse bile. Çünkü en çok onlardı birbirini seven. Ne biri eksik ne de fazlaydı. İkisi de çok sevdi. Ölesiye sevdiler. Ama kaderdi. Ayrılık hiç acımadan geliverdi. Ayırdı sonsuz birbirini seven kalpleri.

Ceren umutsuz gözlerini gezdirdi boş eve. Yalnızlık buraya çökmüş diye geçiriverdi kalbinden. Bahçedeki sesi duyduğunda yavaşça doğruldu kahve tonlara döşenmiş koltuktan. Bahçeye çıktığında koca bir kahvaltı masası kurulmuştu. Sinan Bey ve Melek Hanım torunlarıyla masaya kurulmuştu. Ceren geçmişini hatırladı o an. Öyle canını yaktı ki bu an ölümden beterdi.

***

''Ayşe annenleri rahatsız etmeyeyim.''

''Ne rahatsızlığı Ceren? Saçmalama...''

İki arkadaş Ayşe'nin evinin önündeydi. Ceren bayramını yalnız geçirecekken Ayşe buna izin vermedi. İstedi ki can bildiği ailesiyle beraber olsun. Onun yalnızlığıyla canının acımasına gönlü razı olmadı. Ceren ile eve girdiler. Melek hanım bahçeye güzel bir masa kurmuştu. Ceren buğulu gözleriyle bakındı sıcacık eve. Ayşe koşup anne ve babasına sarılırken Ceren aile özlemini çekti. Gözlerinden damlalar süzülürken Melek Hanım öksüz Ceren'e kollarını açtı.

''Gel kızım. Bende senin annenim.''

Ceren koşarak girdiği anne şefkatinin olduğu kollara... O an hissetti anne kokusunu. Ne çok özlemişti Ceren. Annesini, babasını ne çok özlemişti yeşilleri. Sinan Bey kıskanç tavırla ''Bırak hatun kızımı. Ceren gel bakim kızım babanın da elini öp.'' Dedi. Ceren Melek'ten ayrılıp Sinan'a adımladı. Her adımında ölen babasını hatırladı. Her hatırladığında öldü Ceren. Yıllardır baba diyemediği için titredi bedeni. İçinden haykırdı bir kez daha.

''Ben öldürdüm. Babamı ben öldürdüm.''

Ne kadar zor bir imtihandı bu. Babanın ölmesine sebep olmak ne kadar zor bir sınavdı. Ama dayanıyordu Ceren. Tüm terkedilişlere rağmen. Sinan'ın elini öptü Ceren. Baba sıcaklığına sarmalandığında daha da aktı incileri.

Zaman geçtikçe kendini bu aileden hissetti. Onların sıcaklığıyla mutluydu çünkü. Koca ev kahkahalara boğulurken Ayşe'nin tatlı tavırlarına dalıp gitti sevecen ruhlar.

***

Ne anılardı onlar. Ceren kayboldukça kayboldu anılarda. Gözyaşlarını tutamadı yine. Onu fark ettiklerinden habersizdi. Melek hanım gözleri dolu dolu baktı kızına benzeyen Ceren'ine.

''Kızım?'' diye mırıldandığında Sinan elindeki çatalı hızla bırakıp karısının baktığı yere baktı. O an gördü Ceren'i.

''Kızım? Ceren?'' diye haykırdığında Ceren anılarından çıkıp onu fark eden yaşlı gözlere baktı. Ardından koşar adımlarla sığındı ailesi bildiklerine.

Geçmiş geride kalsa da duygular hala şimdideydi.

Ne acısı geçiyordu yaralı kalplerin ne de sevdası. Hep aynıydı. İlk o gün ki gibi...

***

Poyraz yavaşça çıktı hüsran dolan odasından. Merdivenin korkuluklarından tutunarak güçsüzce indi aşağı. Salona baktığında kimse yoktu. Bu kez adımlarını bahçeye çevirdi. Koca bahçede Sinan ile oğlunun neşeli şakalaşmalarına şahit oldu nemli zeytin gözler. Merakla etrafına bakındı. Ceren ile Melek hanımın nerede olduklarını merak ediyordu. Zeytin gözler soldaki havuzun başındaki koltuklara kilitlendiğinde donup kaldı. Ceren Melek hanıma sımsıkı sarılmış ağlıyordu. Belki de hayatında ilk defa içine çöken tüm acıları böylesine yüksek sesle haykırıyordu. Poyraz yine güçsüz adımlarını o tarafa çevirdi. Mazıların arasından geçip sağına döndü. Tam önündeydi birbirine sarılan iki acılı kadın. İkisinin de tek ortak konusu vardı. Yıllar önce göçüp giden Ayşe.

''Melek anne onu çok özlüyorum. Ben hala inanamıyorum bu olanlara. ''

''İnan güzel kızım neler yaşadık. Hiç geçmiyor acımız. Tam kalbimde kocaman bir yara açıldı. Canım çok yanıyor kızım. Ayşe'm gidince her şey anlamını kaybetti. Öylesine boş geliyor ki nasıl anlatsam bilmiyorum. Sanki dünya tepe taklak oldu ve ben en dibine hapsoldum. ''

''Ya ben? Ölüm haberini aldığım an krize girdim. Bu hayatta benim bağlandığım tek insandı Ayşe. Onu terk ettim diye hep bana öfke duydu ama içten içe çok severdi biliyorum. O benim kelebeğimdi Melek anne. Tıpkı ona taktığım isim gibi bir günlük yaşadı üç günlük dünyayı.''

''Sen gittikten sonra ardından çok geçmeden Poyraz'da terk etti kızımı. Kızım kendini kaybetti. Günlerce ne yemek yiyordu ne de konuşuyordu. Kızım neden yaptın böyle demeyeceğim sana. Çünkü her şeyi biliyorum. ''

Ceren şoka girmişti. Utançla kızaran yanaklarını saklayamazken Melek hanımın yüzüne baktı. Melek kızının aynısını karşısında görüyordu sanki. Tıpkı kızına benzeyen gözlerde şaşırıp kaldı bir an.

''Ceren senin gözlerin daha önce başka bir renk değil miydi?''

Ceren gözlerini başka bir noktaya çevirdi. İstedi ki saklasam kimse fark etmese. Ama fark etmişti Melek. Fark etmişti kızının yorgun gözlerini.

''Ceren kızım senin gözlerin yeşil renkti. Ama şimdi siyah... Sen?''

''Ameliyat oldum. Ben...''

Poyraz merakla dinliyordu. Ama nedense kalbine bir anda ağrı girdi. Gözlerini her kapadığında Ayşe'sini anımsadı. Boncuk gözlerini başkasına bağışladığını, organlarını başka insanlara verdiklerini anımsadı. Bu nasıl olur diye düşünürken gözlerini hızla açtı.

''Ben Ayşe'nin düğünü olacağı zaman kaza geçirdim. Başıma aldığım ağır darbe sonucu gözlerimi kaybettim. Dört yıl boyunca koca bir karanlığa mahkûm oldum Melek anne. On iki yıl önce yıllardır aradığım uygun gözler bulundu. Türkiye'den Amerika'daki hastaneye haber geldi ve ben nakil oldum. Sonra araştırdım gözlerimin sahibini ama bulamadım. Ne oldu ki? Neden böyle bakıyorsunuz bana?''

Melek artık gözyaşlarını tutamıyordu. Titreyen ellerini Ceren'in gözlerine götürdü. Yavaşça dokundu göz kenarlarına.

''Ayşe'm... güzel kızım benim. Kızım gibi bakıyorsun sen. Kızımın gözleri olabilir mi?''

Herkes şok olmuştu. Poyraz, Ceren, Melek ve onları uzaktan dinleyen Sinan ve Bulut...

Hayatın inanılmaz kaderinde yine birleşmişti kayıp ruhlar. Giden hep ardında birini bırakırdı. Ama Ayşe giderken ardında çok şey bıraktı. Poyraz'a ve annesine acı ve keder. Babasına sonsuz pişmanlık... Oğluna sonsuz yalnızlık ama Ceren'e bilmeden gözlerini ve bilerek aşkını bırakmıştı.

Ceren şaşkınlıkla ''Ne olamaz!'' diyebildi. Gözlerine acı otururken merakla bakıyordu ona bakan gözlere.

''Olamaz ben gazete haberini ameliyatım bitince okudum. İmkânsız değil mi?''

''Kızım sen o haberi hangi vakit okudun? ''

''Ben, ben bilmiyorum. Kerem'i aradığımda ağlıyordu. Ben yeni oldu sandım. Ne zamandı?''

Bulut geçmişten sakladığı gazeteyi alıp getirdi. Poyraz öfke ile oğlunun elinden aldı gazeteyi.

''Sen ne zaman ameliyat oldun?''

''27 Şubat 2018''

Poyraz gazetedeki tarihi okurken işkence çekiyordu. Gözlerini çevirdi boncuk gözlere.

''30. Nisan 2018... Ayşe'nin öldüğü aylar sonra öğrenilmişti. Sen? Sen şimdi Ayşe'nin gözlerini mi aldın? ''

Ceren ayağa kalkıp Poyraz'ın tam önünde durdu. Poyraz bir kez daha boğuldu boncuk gözlerde. Dokunmak istese de dokunamadı. Cesareti yoktu.

''Ben? Ben çok üzgünüm Poyraz. İnan bilmiyordum. Bilmiyordum...''

''Bilsen ne fark edecek Ceren? Sen benden hayatımı çaldın! Sen benden ömrümü çaldın! Sen karşıma çıkıp sana aşığım dedin! Sen bana boncuk gözlümün gözleriyle aşkla baktın! Daha sen benden ne istiyorsun?''

''Poyraz yanlış yapıyorsun oğlum.'' Dedi Sinan. Ama Poyraz umursamadı. Acısını kimsen çıkaracağını çok iyi biliyordu. İstedi ki Ayşe'yi onlar koparanlar, ona ait olan her şeye sahip olan insanlar kahrolsun.

''Beni sevme sen! Sevme beni Ceren! Ben seni görmek bile istemiyorum. Senden nefret ediyorum!''

Öfkesine mani olamayan Poyraz işaret parmağını çıkış kapısına uzattı. Hiç acımayan gözlerini acıdan ölen Ceren'e öfkeyle dikti.

''Defol git evimden! GİT''

Ceren tutamıyordu kendini. Göğsüne oturan ağrıyı silemezken bir de üstüne hakaretlere maruz kalıyordu. Hem de delice âşık olduğu adam tarafından. Ceren ona üzüntüyle bakan gözlere baktı. Ardından yeniden öfke dolu zeytin gözlere kenetlendi.

''Ben... Ben senden bir şey istemedim. Nasıl isterim ki? Bunu nasıl yaparım? Ayşe istese bunu yapmamı ben isteyemem. Özür dilerim. Rahatsızlık verdim. Poyraz merak etme. Bir daha beni görmeyeceksin.''

Koşar adımlarla çıkışa yöneldi Ceren. Gözyaşlarını her sildiğinde kendine isyan etti.

''Keşke ölseydim. Senin bana böyle bakmandansa ölseydim Poyraz. Ölseydim...''

Poyraz ona şaşkınlıkla bakan gözlere inat kapıyı hızla çarparak odasına ilerledi. Yine kendini dev resmin karşısında bulduğunda iki elini sevdiği boncuk gözlere dokundurdu. Gözyaşları yanağını yaktıkça yere çöktü Poyraz. Gülmeyen yüzünü sevdiğinden bir an olsun ayırmadı.

''Ben ne yapacağım Ayşe? Ne olur yardım et. Yardım et...'' diye yalvardı. Melek öfke ile odaya girdiğinde yıkılan Poyraz'ın tam önünde durdu.

''Kızım zaten sana yapman gerekeni söylemiş. Ceren ile evleneceksin. ''

Poyraz öfke ile gözlerini Melek hanıma çevirdi.

''Siz ne söy...''

''Ne dediğim gayet açık. Sen Ceren ile evleneceksin! Yeter artık ikinizin çektikleri. Kızımın günlüğünün son sayfasını okumadın mı?''

Poyraz bu sözler üzerine hızla yerden kalkıp günlüğü eline aldı. Son sayfayı hızla açtıktan sonra son kez Melek'e bakıp okudu.

***

24. Şubat 2018

Hayatıma yeniden girdi güneşim. Ne karanlığım kaldı ne de mutsuzluğum. Ama içimde bir his var. Biz ne zaman Poyraz ile kavuşsak ardından çok büyük ayrılık rüzgârı geliyordu. Ve ben bu rüzgârı fırtına şeklinde hissediyorum. Öleceğim belki ya da tamamen ayrılacağız. Ama bir şey söylemem gerek. Ceren'den haber aldım ben. Ceren gözlerini kaybetmiş aşkım. Ne olacağını hiç bilmeme rağmen bunu yapmak zorundayım aşkım. Tüm organlarımı bağışladım. Bugün özenle doldurdum formları. Bana bir şey olursa benim bir parçam yeryüzünde olacak. Özellikle gözlerim eğer uyarsa Ceren'e verilecek. Ceren asla bilmeyecek bunu. Kim bilir belki görünce hissedersin ben olduğumu.

Poyraz benim gözlerim hiç gülmedi. Hep ağladı boncuk gözlerim. Penceresiz kaldım hep. Karanlıkta bir başıma, sensiz... Şimdi bir şey istiyorum senden.

''Zeytin gözlerine acıyı oturtma. Bırak gitsin tüm acılar. Sen gül hep. Ve senin gözlerini güldürecek benim gibi bakacak bir kadına âşık ol sevgilim. Seni her zaman sevecek, şefkatli bir kalbe teslim et tüm benliğini. Evlen onunla.''

NOT: Seni her zaman sevecek olan o kişi ''CEREN'' aşkım...

Şimdi bana kızıyorsun. Sen tüm bunları nasıl ayarladın? Nasıl biliyordun diyorsun? Ama biliyordum aşkım. Öleceğimi, seni bırakacağımı biliyordum. Cevabımı çok yakınca öğreneceksin. Ama bir şartım var. Eğer cevabı öğrenmek istiyorsan Ceren ile evlen...

***

''Bu ne demek anne? Her şeyi önceden ayarlama sebebi neydi? Anne bir şey söyle! Benim bilmediğim ne var?''

Melek gözlerini kızının duvardaki resmine çevirdi. Gözleri acıyla karışan pınarlarını akıtırken ''Bilmek istiyorsan Ceren ile evlen oğlum. O kızı artık üzme. Kendini de üzme.'' Dedi. Poyraz defteri yatağına bırakırken sevdiği kadına dönüp bir daha baktı.

''Sen ne gizliyorsun Ayşe? Benim bilmediğim neyi gizliyorsun?'' diye mırıldandı. Ama yine cevap yoktu. Poyraz koşarak attı kendini caddeye. Tek derdi birini bulmaktı. Ceren gözleri yaşlı adımladı boş betonu. Sanki adım attıkça bedeni geriye çekiliyordu. İçten içe kendine ''Sakın geriye bakma. Sakın!'' diyordu. Ama çok geçmeden arkasından haykırdı Poyraz.

''Ceren! Dur! Ceren gitme!''

Ceren yere çakıldı o an. Şaşkınlıkla nemli gözlerini arkasına çevirdiğinde Poyraz'ı buldu hüzünleri.

''Poyraz?''

Poyraz birkaç adımda kapadı mesafeyi. Ceren'in iki kolunu sımsıkı tutup yüzlerini yaklaştırdı.

''Evlen benimle. Lütfen...''

''Ne?''

Poyraz ''Evlen benimle Ceren!'' diye haykırdıktan sonra, aşkım için diye geçirdi kalbinden.

Poyraz yıkıp geçtiği kadının kalbini bilmiyordu. Bilseydi bu kadar kırılgan bir kalp olduğunu Poyraz hiç kırar mıydı? Ceren siyahlarını kenetledi sevdiği gözlere. Ölmek istedi tam o anda. Tüm geçmişini unutmak, silmek istedi. Ama Ceren bilmiyordu zamanla daha da parçalanacağını. Ceren hiç bilmiyordu sevilmemenin kalbine açacağı derin kuyuyu. Ceren yine bilmiyordu o kuyunun  karanlığında kaybolup boğulacağını.

Continue Reading

You'll Also Like

19.1K 2.5K 23
Minho ve Jisung aynı okula giden 2 yabancıydı. Aynı sınıfta olsalarda aralarında büyük bir statü farkı vardı. Minho zengin, dışa dönük, popüler biris...
13.1K 811 26
Yeniden başlamaya hazır mısınız? Onlar çoktan hazırlardı. Hadi bakalım hikayemizin başlangıç kelimesi; Hüzün'mü? ...
1K 51 6
Siyah incilerle kaplı, bir bataklık. AsDor ama suç ortağı...
25.5M 906K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...