Nazende (bxb)

By queenhurrem

445K 35.3K 10.1K

Yıllardır beni kardeşi yerine koymuş bir adamda takılı kalacak kadar aşıktım. NOT: Hikaye eşcinsel evlilikler... More

bir
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört
otuz beş
otuz altı
otuz yedi
otuz sekiz
otuz dokuz
kırk
kırk bir
kırk iki
kırk üç
kırk beş
kırk altı
kırk yedi

kırk dört

5.2K 609 86
By queenhurrem

Gece Baran'ın ağrısı çok olduğu için uyuyamamıştı. Sabaha kadar sohbet etmiş, ilerisi ve gerisi hakkında uzun uzun konuşmuştuk. Yemeğe inemeyeceğimiz için ikimize de yollamışlardı. Onun o halini gördükten sonra o kadar fazla tereddüt yaşıyordum ki ellerinde sorun olmadığını defalarca söylemesine rağmen yemeğini ben yedirdim. Yüzü hareket edince acıyordu bu yüzden yavaş yavaş yemişti.

Sabah olduğunda da biraz olsun uyuyabilmesi beni bu hayattaki en mutlu insan yapmıştı. Yanından ayrılmaya her ne kadar korksam da ona bakarken su içmeye bile gitmediğimden mutfağa girdim bir bardak su almak için.

Yanlış bir zamandı, bilseydim bu kadar kalabalık ve en dedikoducuların olduğu zamanda ölsem girmezdim.

"Günaydın." dedi yengem.

"Günaydın." dedim ağzımın kenarıyla. Günaydın deyişi bile rahatsız ediciydi.

"Ne yaptı seninki?" diye sordu aynı değişik ifadesiyle.

Suyumu doldururken sık sık kendime sakin olmam gerektiğini telkinliyordum. Derin bir nefes aldım ve itici bir şekilde gülümsedim.

"Uyuyor yenge."

"Ha seninki olduğunu kabul ediyorsun yani?" dediğinde yanındaki kuzenim ve diğer yengem güldü.

Sakin birisi maalesef ki değildim. Rahatsız olduğum zaman susmak gibi huyum da yoktu.
"Neye gülüyorsunuz?" dedim sert bir sesle.

"Hiç canım. Öyle garip geldi sadece. Madem kavuşacaktınız ne diye abi kardeş rolüne yattınız?"

Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissettim. Dişlerimi sımsıkı birbirine kenetledim ana yine de belli etmemeye çalıştım sinirden kudurduğumu.

"Yenge senin kocan aynı zamanda kuzenin sen ne anlatıyorsun Allah aşkına ya? Ben en azından Baran'a ilk gelişinde etrafın teşviğiyle ileriyi düşünmeden abi dedim. Sen abi demek zorunda olduğun bir adamla evlisin sence bana laf söyleyebilir misin?" dedim sırıtarak.

Yüzü kıpkırmızı kesildi.

Kuzenime döndüm.
"Senin ne haltlar yediğini bir ben bir sen bir de Allah biliyor sen zaten o çeneni kapat. Benim canımı sıkma. Senin gülmen bile beni delirtiyor. Yatma şimdi masum ayaklarına."

"Sen? Sen kimdin ya? Bilmem kaçıncı kuzenimin kuma getirmeyi düşündüğü eşi falan mı? İsmini bile zor hatırlıyorum ben senin, sen beni eleştirecek konumda mısın?" dedim yengeme bakarak. Yenge diyordum ama gerçekten çok nadir yüzünü gördüğüm birisiydi kendisi.

"Terbiyesiz. Sen ne çirkef bir şeysin ya utanmıyor musun iftira atmaya? Geri zekalı mısın be sen?" diye bağırdı kuzenim ayağa fırlarken. Diğer ikisi de ayıplayacak şekilde bir şeyler söylüyordu ama kuzenim bağırdığı için sesi diğerlerinden önce ulaştı bana.

Elimdeki yarısını içtiğim suyu hiç çekinmeden yüzüne fırlattığımda etraftakiler şaşkınlıkla tepkiler verirken kendisi şok olmuştu.
"Değil yarım bardak su, seni günah çıkarma ayinine soksak sen yine temizlenmezsin. Benim yaptığımda seni uzaktan yakından ilgilendiren bir şey yok, ben sevdim benim sevgilim de beni sevdi. Sizin bizi ne olarak gördüğünüz de şeyimin kenarında bile değil."

Sözlerimden sonra mutfaktaki Semra Teyze elimi tuttu.
"Hşş annem tamam."

"Seni-" üzerime yürüyeceği esnada içeriye en büyük halam girdi.

En büyük diye özellikle söylüyordum çünkü kardeşlerinin arasında da en büyük oydu ve Allah en gecinden versin babaanneme bir şey olursa yerini o alacaktı. Beni çok severdi. Pek sıcak bir insan değildi ama beni sevdiğini gözlerinden anlıyordum.

"Ne oluyor?" dedi yüksek bir sesle.

"Hala torunun her zamanki gibi terbiyesizlik yapmakla meşgul. Buradaki herkes şahit!" dedi

Her zamankinden kastı benim gerçekten insanlarla sık sık tartışan birisi olmamdan kaynaklıydı. Elimde değildi, birinin bana biraz dili uzandığında gerçekten çıktığı yere geri sokmak geliyordu içimden. Bana bulaşılmadığı sürece dünyanın en iyi insanıydım ama diğer türlüsünde pek iyi birisi olduğum söylenemezdi.

Etrafıma bakındığımda mutfaktakilerin ve bana biraz daha uzak kalan akrabalarımızın karşımdakine boş boş baktığını gördüm.

"Hala sen demedin mi bu evde kimse üzerine vazife olmayacak işlere karışmayacak diye? Kendisi yaptı, beni zorla üzerine çekiyor. Yengelerim de sağ olsun devam ettiriyor."

Halam delici bakışlarıyla sadece hepimize baktığında bile durmuştu aslında tartışma.

"Dedikodu istemiyorum." Sert bir sesle uyardı. Bana baktı. "Sen benimle gel."

Peşinden yürüdüm. Odalardan birisine girdik. Beni Baran'dan dolayı çağırdığını az çok tahmin edebiliyordum.

"Uzatmayın aranızdakini fazla. Güzel bir düğün yapalım evlenin." demesini beklemiyordum. Çok ani olmuştu. "Zaten bunu bekliyorduk, anam babam sizi birbirinizden başkasına emanet etmek istemezdi. Çok sevinecekler duyunca. Yanlarına gidin ellerinden öpün."

Genelde söyleyeceğini söyler sonra giderdi. Lafı eveleyip gevelemezdi. Zaten kimse onun sözünün üstüne söz söyleyemezdi.

"Tamam hala."

"Baran'a da söyle iyi olunca yanıma gelsin. Konuşacaklarım var."

"Tamam."

"Milletle uğraşma. Her dengesize laf yetiştirecek olsan ohooo. Onlar neyi ne bilecek? Duydun beni?"

"Duydum ama onlar da konuşmasın o zaman. Konuşurlarsa konuşurum."

"Boş ver sen onları. Sen sana bak. Konuşan konuşsun, sen bir ayıp yapsan önce anan baban müdahale ederdi zaten."

Başımı salladım uzatmamak için. Birkaç bir şey daha söyleyip beni gönderdi. Yukarı çıkan merdivenlere yöneldiğimde birden Dilek üstüme koştu.

"Karaca!" diye bağırdı.

"Efendim?"

"Gel! Lütfen gel!"

Dilekler'i normalde seviyordum ama madem insanlarla yüzleşmemiz gerekiyordu, saçma sapan konuşacaklarsa da şu an olsun ve bitsin istiyordum. Hayatımdan çıkacak olan herkes şu an çıkmalıydı.

Oflayarak beni çekiştirmesiyle oturma odası gibi kullanılan ikinci odaya girdik. Hepsi yere oturmuş çay içiyordu.

"Aha geldi!"

Dedikodu için çağırdıklarını biliyordum. Göz devirip yanlarına oturdum.

"Çay içersin?"

"Yok sağ ol."

"Tatlı?"

"Dilşad bence siz bir an önce sorgunuzu yapın ben de gideyim."

"Tövbe ya ne sorgusu? Kuzenimiz değil misin biz sana gelip anlatmıyor muyuz bir şeyler? Sen de anlatsan ne olacak sanki? Merak ediyoruz işte! Senin yanında daha evvel görmedik ya kimseyi şimdi garip geliyor. Baran Abi'yi hiç beklemiyorduk."

"Yanlış anlama ha! Öyle değil. Şaşırdık sadece. Yoksa bana absürt gelmediniz." dedi Dilek hızlıca.

Gözlerindeki samimi gülümsemeyi gördüğümde kendimi biraz daha rahat hissettim. Bağdaş kurarak dirseklerimi bacaklarıma yasladım.

"Ne merak ediyorsunuz ki?"

"Yav işte anlat! Ne zaman başladınız her şey nasıl oldu?"

Onlara her şeyi ayrıntılı anlatmak istemiyordum. Zaten her şeyi anlatmama da gerek yoktu. Çok seviyordum aslında ama bir o kadar da güvenemiyordum.

"Uzun zamandır seviyorduk birbirimizi haberimiz olmadan ama ikimiz de aileden dolayı söyleyemedik. Hislerimizi bastırmaya çalıştık ama işte olmuyor öyle."

"Yaavvv ne güzel!" dedi Dilek neşeyle.

Aslında şaşırdığım bir nokta da Kardelen'den dolayı bu durumdan rahatsız olmalarını beklememdendi. Dilimi tutamadığım için bu konuya da değindim.

"Siz karşı çıkarsınız sanıyordum Kardelen'den sonra."

"Yani sen kuzenimizsin o arkadaşımız. Ne diyebiliriz ki? Hem aramızda kalsın ama Kardelen biriyle konuşuyor. Çok ciddiye gidiyorlar."

"Ya Sevda! Kız iyi ki dillendirmeyin dedi!"

"Ne dedim Dilşad ağzımdan kaçtı valla!"

Bunu duyduğuma gerçekten sevinmiştim. Kardelen'in bana bilerek kötülüğü dokunmamışken ben de onun kötülüğünü istemezdim. Mutlu olmasına mutluydum.

"Baran Abi ne yapacak şimdi? Fırat Abim yüzünüze bakmaz."

"Bakar ya, Karaca onun kardeşi Baran da onun ikizi gibi."

"Ama Dilek..." Sevda bana döndü. "Karaca yanlış anlama ama gerçekten siz abi kardeş gibi büyüdünüz. Abin biraz ihanete uğramış gibi hissetmekte haklı değil? Benim abimin de en yakın arkadaşı var biliyorsun ama senin abinle Baran Abi baya başkaydı. Birbirlerinize abi-kardeş diyerek büyüdünüz. Hayal kırıklığına uğraması normal bence."

Derin bir nefes aldım. Ben zaten abime hiç hak vermiyor değildim. Onu anlıyordum. Sadece tepkisini bu kadar ağır veriyor olması beni üzmüştü.

Dilşad çayını bırakıp konuştu hızla.
"İyi de insan kimi seveceğini seçemiyor ki. Ne olmuş birbirlerine öyle demeye alıştırıldılarsa, sonuçta gerçekten abisi değil ya. Hem baksanıza uzun zamandır birbirlerini sevmişler de unutmak zorunda kalmışlar. Baran da Karaca da başkalarının düşünürken mutsuz olmuş. Keşke Fırat Abi de biraz empati yapsa onlar gibi."

Gerçekten konuşacak olsaydım aynen bunları söylerdim. Gururla Dilşad'a bakıp elimi kaldırdım ve 'çak' yaptık.

"Ya haklısın. Haklısın da... Of bilemedim. Ben inanıyorum ama halledeceksiniz siz."

"İnşallah." dedim derin bir nefes vererek.

"Evlenmeyi düşünüyor musunuz?"

Başımı salladım.
"Okulum bitince."

"Çok heyecanlandım! Galiba en büyük düğün sizinki olacak!"

"Daha var kız ne heyecanı?" dedim gülerek.

"Ama varya Baran Abi sana hep biraz farklı davranıyor, farklı bakıyordu sanki. Yani ben siz gerçekten birbirinizi abi kardeş gibi görüyorsunuz diye çok anlayamamıştım da. Ne bileyim... Öz abinin düşünmediği şeyleri düşünüyor, yapmadığı şeyleri yapıyordu. Sana hiç kızdığını da görmedim."

Utandığım için kucağıma koyduğum ellerime bakarak gülümsedim.

"Bizimkine bak nasıl aşık olmuş!" dedi Dilek bana sımsıkı sarılırken. Ben de ona sarıldım.

"Teşekkür ederim saçma sapan konuşmadığınız için. Zaten içeride delirttiler beni. Hayır millet aralarında akraba bağı varken evleniyor konakta kimsenin çıtı çıkmıyor da bende niye sorun oluyor anlamıyorum?" diye mırıldandım öfkeyle.

"Ya ne konuşacağız ki? Bana o kadar ayıp bir şey gelmedi. Şaşırdım ama ne yapalım sevmişsiniz olmuşsunuz bize ne?" deyip çaydanlıktan bir çay daha aldı Dilşad.

"Kim laf etti ki? Öteki konaktan geldiler onlar mı?"

"Hıı. Adını unuttum."

"Şeyi diyor, Nur'u." diye açıkladı Dilek'e Dilşad.

"Ya o Nur zaten benim elimde kalacak da saygısızlık etmeyeyim diye ilişmiyorum. Sıkma sen canını, salak o."

Başımı salladım anladığımı göstermek için. Oturup sohbetlerine katılmak isterdim ama annemin yanına uğrayıp sonra Baran'ı kontrol etmem lazımdı.

Onlara sarılıp annemin odasına gittiğimde içeride olmadığını görüp Baran'ın yanına girmiştim ki babamla Baran'ın yanında olduklarını görmek gülümsememi sağlamıştı.

Yanlarına oturdum.

"Sen Nur'la mı kavga ettin?" dedi annem ben oturur oturmaz.

"Anne elimin tersinde tersinde konuşuyor bak." dedim öfkeyle.

"Hşş yakışıyor mu sana oğlum?"

Annem hızlıca babama döndü.
"Yakışıyor valla. Bir tane de ben çarpacağım hatta. Ona neymiş?"

"Tabiki öyle ama ben kavga istemiyorum daha fazla, rica ediyorum." dedi babam mahzun bir gülümsemeyle.

Baran sırtını yatak başlığına yaslamış annemin verdiği ağrı kesiciyi içiyordu.

"Abim nereye gitti?"

"Köydeki eve götürdük. Yeni geldim. Gece boyu uyumadı. Döndü dolaştı durdu." deyip eliyle yüzünü sıvazladı babam.

Annem bize baktı.
"Ben onun yanına da gideyim. Yalnız bırakmak olmaz."

"Git tabii teyze." dedi Baran hızlıca. "Oğlun o senin, gerekirse beni bırak onun yanında dur."

Ciddi ve dürüst bir ifadeyle konuştu.

"Siz de benim oğlumsunuz."

"Olsun, onun da sakinleşmeye ihtiyacı var. Benim için yapacak bir şey yok zaten. Onu yalnız bırakmayın."

Annem Baran'ın saçlarından öptü yeniden.

Babam bize baktı. Ben gelmeden önce konuşmuş olmalıydılar. Bir şey söylemedi. Zaten bildiği için şaşırmamıştı.

"Hadi Ferman gidelim. Sen götür beni."

"Gidelim."

Annem ve babam gittikten sonra Baran kolumu tuttu.
"Kiminle tartıştın?"

"Ya önemli bir şey değil. Zaten Hala geldi. Seninle de konuşmak istiyormuş, bekledikleri bir şeymiş gidin Baran iyileşince dedenle babaannenin elini öpün dedi."

"Olur gideriz de ne demek önemli bir şey değil? Düzgün anlat."

Sıkıntıyla bir nefes alıp olan her şeyi anlattığımda kahkaha attı.

"Yemin ederim sen bu dilinle zaten avukat olmasan şaşardım."

"Ne dili be kendimi savundum." dedim gülerek.

"Savunurken içinde kalanları da aradan çıkarmışsın ama."

"Tabiki." Yatağın ucuna oturup elini tuttum. "Kızdın mı bana?"

"Kızmadım gülüm benim. Sadece gerilmeni istemiyorum."

"Diyene bak, daha dün ikimiz de kamyon çarpmışa döndük. Tövbe Allah'ım kamyon çarpmış derken benzetmek gibi de olmasın başımıza falan gelir."

"Bizde bu şans varken gelir amına koyayım." Bana baktı ve dudağını ısırdı. "Yav valla ağzımdan kaçtı."

Dudağına bakıp yüzüne dikkat ederek minik bir öpücük kondurdum. Eli hızlıca belime çıktı.

"Dün ki ağrı kesiciden yok mu?" dedi gülümseyerek.

"Hangisi? Çekmecede olması-"

Tişörtümün yakasından tutup yanağımdan öptü.
"Senden başka ağrı kesicim mi var benim?"

"Heeee öyleli."

Kıkırdayarak yanağından başladım ve yüzünden bol bol öptüm.

Belimi sıkıp doğruldu.

"Oturmaktan yoruldum."

"İlk kez duyuyorum bunu da."

"Hava almaya çıksak?" dedi.

"Çıkalım aşkım. Ben üstümü değiştireyim."

"Ben de değiştirmek istiyorum zahmet olmazsa şu tişörtü yüzüme değdirmeden çıkarır mısın? Ben biraz fevriyim şimdi şey olmasın."

"Zahmet diyor deliye bak. Çıkarırım tabiki o nasıl soru. Fevri hareketlerini yerim senin."

Güldü şaşkınlıkla.
"Allah Allah? Sen iki gündür beni bir başka seviyorsun he."

"Yalancı ben seni hep böyle seviyorum."

Gülüştük.

O yatakta otururken dikkat ederek tişörtünü çıkardım.

"Tişört çıkarayım ben sana."

Dolabına dönüp baktığımda tişörtlerinden birisini çıkardım. Zaten tişört çok sık giymezdi. Giydiğinde de düz giyerdi. Koyu gri tişörtünü ona uzatırken gözüm bir türlü bana göstermediği sandığa kaydı.

"Of Baran şunu bir kere aç ya! Sevgilin oldum artık göreyim!"

Göğsüne kaşırken yüzüme baktı.
"Neyi?"

"Şu sandığı."

"Olmaz."

"Niye olmaz ya?"

"Günü gelince göstereceğim yavrum."

"Ya o güne kadar ölürsek?"

Ciddileşti.
"Karaca saçmalama. Azraile savaş açtıracaksın illa bak."

Komik geldiği için güldüm ama o sinirlenmişti.

"Göreyim ya ne olur?!" dedim ona sırnaşarak. Beni kolunun altına alırken konuştu.

"Yok dedim. Allah Allah ne meraklısın Dilli, bırak zamanı gelince görürsün."

"Bari ne var onu söyle!"

"Söylemem."

Söylemeyeceğini bildiğim için ofladım. Aslında başka zaman olsa bu konudan dolayı trip atardım ama çocukta trip yiyecek hal kalmamıştı. Bir de üstüne benim gitmem saçma olurdu.

Pantolon olarak da yine siyah bir kot aldı.
Tişörtü başından geçirirken ona yardım ettim.

"Ben de gidip giyineyim hemen geliyorum."

"Tamam."

Odama girdim ve bol bir pantolonla öylesine bir tişört aldım. Giyinip tekrar yanına döndüm.

"Geldim!"

"Hoş geldin hayatımın neşesi, gidelim."

"Neyinim neyinim?" dedim hevesle.

Gülerek kapıdan çıkarken konuştu.
"Hayatımın neşesi."

"Senin hayatına kurban olurum adam!"

Üstüne atlamamak için kendimi zor tutuyordum. Birden elini uzattı ve elimi tuttu. Konakta insanlar olmasına rağmen elimi bırakmadı. Hiçbir yere ve kimseye bakmadan merdivenlerden indik. Dışarı çıktığımızda da ellerimiz sımsıkı birbirine kenetliydi.

"Nereye gitmek istersin?" dedi arabaya bindiğimizde.

"Sinemaya gidelim mi?" dedim aklıma gelen ilk fikirle.

Elini ensesine götürdü.
"Aslında açık bir alanda dursak daha iyi olmaz mı?" Gözlerini kaçırıp sıkıntıyla bir nefes verdi. "Hem ben bu halimle biraz şey görünüyorum. Sana yakışmam." dediğinde kalbim kasıldı.

Şaşkınlıkla karışık derin bir üzüntüyle yüzüne baktım. Böyle düşünmesi beni çok üzmüştü. Gerçekten yüzü kötü bir halde değildi bile.

Nazikçe yüzünü tuttum.
"Saçmalama Baran! Ne biçim konuşuyorsun sen? Kaşındaki ufak yara bandının seni kötü göstereceğini mi sanıyorsun?"

"Ondan demedim. Tek başıma çıkacak olsam çıkarım zaten de şimdi dışarıda kalabalıkta senin ilk kez elini tutacağım. Daha iyi göründüğüm bir halimle bu ilki karşılamak isterdim." diye açıkladı kendini çabucak.

Tırnaklarımı ensesine sürterken burnumu çok usulca burnuna değdirdim. Nefeslerimiz birbirine karışırken diğer elimi uyluğuna koydum.
"Her halinle her anlamda dizlerimi titretiyorsun Baran. Böyle bir şeyi bir daha duyarsam yemin ederim vururum seni."

Eğilip dudaklarından öptüğümde elini belime yerleştirip tam kafasını eğiyordu ki kendimi geri çektim. Şaşırmış gibi yüzüme bakarken usulca omzuna vurdum.

"Saçmalamasaydın şu anda kucağındayken öpüşüyor olurduk. Ceza olsun bu da sana." dedim hırsla.

Koltuğunu geriye çektiğinde ne yapacağını bilmeden yüzüne bakarken elini belime atıp arabadaki dar alana rağmen beni yan bir şekilde kucağına aldı.

Elini bacaklarıma koyup uyluklarımı okşarken dudaklarıma gömüldü. Sırtım ve belim direksiyona değerken yoğun öpüşüne elimden geldiğince devam etmeye çalışıyordum. Karnımın altında büyük bir kasılmayla ne yaptığımı bilemeden iki yana ayırdığı bacaklarına kendimi bastırdım. Ellerim boynuna dolaşmış, olabildiğince yakınına sokulmuştum. Altımda sertliğini hissettiğimde nefesim kesildi sandım. Titrek bir nefes almak istiyordum ama bir saniye ayrılmayan dudaklarımız beni zorluyordu.

Dudaklarımın kızardığını hissettiğim kadar uzun bir süre sonra bacak içimi sıktı.
"Ne dedin?" dedi nefes nefese.

Ben de nefes nefese kaldığım için düzgün konuşamıyordum bu yüzden başımı iki yana salladım.

Belimden kendine çekti sertçe.
"Kollarımın arasında nefessizken nasıl da güzelsin."

"Baran." diye çağırdım ismini.

"Söyle yavrum, söyle sevgilim."

Heyecandan boğazım bile yanıyordu. Parmak uçlarıma kadar titrerken nefes almak bile zor geliyordu. Başımı boyun girintisine sokup nefeslerimin düzene girmesini bekledim. Yatıştırıcı bir şekilde sırtımı okşaması bile beni daha çok heyecanlandırıyordu.

Başımı zar zor kaldırıp şakaklarından öptüm. Aldığı kadar kolay bir şekilde beni koltuğa bıraktı.

Sessizce arabayı çalıştırdık ve yola çıktık. Onun rahat edeceği bir yer olsun istediğimiz için pek fazla uğramadığımız, genelde nadiren kurulan rakı masalarımızın geleneksel yeri olan bahçemize geldik. Burada da evimiz vardı. Küçük bir evdi. Bu bahçe sadece babam ve Said'in babasına aitti.

Evden bir şeyler ayarlayıp yol üstünde aldığımız şeylerle ufak çaplı bir çay sofrası kurduk. Stresimizin biraz olsun azaldığını, onun dudaklarındaki yarım gülüşten anlıyordum.

————

Continue Reading

You'll Also Like

73.3K 5.3K 42
Kuzeyin soğuk ayazında bedenini titreten rüzgara direnerek yürüyordu. Soğuk rüzgar her estiğinde derisi titreyerek kürkünü hareket ettiriyor ve azala...
2.6K 178 18
Hermione Granger, Lavender Brown ile çıkan Ron'dan intikam almak için bir plan aklına gelir. Planı bir erkek arkadaş bulup, Ron'u kıskandırmaktır. ••...
1M 64.9K 121
[TAMAMLANDI] Askeri kurgu. Eşcinsel içerik. #ondeli #gizliaşk #itiraf #komutan&asker #aşiret #operasyon #sırlar #kavga #travmalar #derinizler
756K 23.8K 54
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!