Nazende (bxb)

By queenhurrem

443K 35.2K 10.1K

Yıllardır beni kardeşi yerine koymuş bir adamda takılı kalacak kadar aşıktım. NOT: Hikaye eşcinsel evlilikler... More

bir
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört
otuz beş
otuz altı
otuz yedi
otuz sekiz
otuz dokuz
kırk bir
kırk iki
kırk üç
kırk dört
kırk beş
kırk altı
kırk yedi

kırk

5.7K 680 154
By queenhurrem

Çantamı toplarken attığım imzayı kontrol ettim. Bu kadar güzel geçmesini beklemediğim ilk staj gününde babamların parmağının olduğunu tahmin edebiliyordum. Elimiz kolumuz gerçekten çok uzundu ve adliye stajım gerçekten hafifti. Savcının yanında oturmuş, boş konuşmamak için bana soru sormadığı sürece çenemi kapalı tutmuş ve kahve içmiştim.

Belki ilk gün diye de olabilirdi ama hafif ve eğlenceli gelmişti.

"İyi akşamlar." dedim gülümseyerek savcıya.

Savcı, kırklı yaşlarının muhtemelen üstünde uzun boylu yapılı bir adamdı. Ben şişman ve kısa bir şey beklemiştim sanırım ama adam gerçekten dilf gibiydi. Bana çok sıcak davranmıştı. Normalde adliyede duramıyormuş işlerden ancak bugün durması gerekmiş. Bunu ondan değil, bir başka avukattan öğrenmiştim.

Adliyenin asıl çalışanları iyiydi ancak dışarıdan gelen avukatlar biraz fazla kaba davranıyordu. Bu saçmalıktı, ilk gün diye bir şey yapmamıştım ama ben yine de. Hem stajımı da kötü etkilemek istemiyordum.

Adliyeden çıktığımda abimi, Baran'ı, babamı ve annemi karşımda görünce şaşkınlıkla duraksadım ama hemen ardından kocaman bir gülümseme peyda oldu yüzümde.

"Siz nereden çıktınız?!" dedim heyecanla gülerken.

"Nasıldı nasıldı?! İlk iş gününde seni yalnız bırakmak istemedik." dedi annem bana sarılırken.

"Yaa!" hepsiyle tek tek sarılırken abim ardı ardına sorular soruyordu. Baran'ın yüzüne bakıp kollarımı boynuna doladığımda parmak uçlarıyla belimi okşadı.

"Sertaç burada mı?"

"Sertaç kim abi?"

"Esin?"

"Abi o kim."

"Esin de mi hukuk okumuştu?" dedi Baran kaşlarını kaldırarak.

"Onlar kim be?"

"Bizim liseden."

"Ha görmedim. Yani isimlerini hatırlayamadım daha doğrusu."

"E şimdi babacığım bu staj her gün mü oluyor?"

"Ya biraz karışık. Bazen sadece imza atmaya gelirsin dediler."

O sırada savcı dışarı çıktığında babamı görünce bize yaklaştı. İkisi kısa bir sohbete girdiğinde ben annemin koluna girmiş arabaya doğru yürüyordum.

"İş yerindekiler nasıl?"

"İyiler bence! Bir tane çalışan var çaycı Sultan Abla. Çok tatlı kadın yemin ederim yanaklarımı sıktı durdu. Sen ne yakışıklı çocuksun buradakilerin hepsinin suratı mahkeme gibi dedi."

"Ay diyecek tabii ben doğurdum! Annesinin bir tanesi."

Annem sıkı sıkı beni öperken ben de öptüm ve arabaya bindim. Babam sürücü koltuğunda annem yanındaydı. Baran abimle benim ortama oturmuştu. Elimi kemer kısmından geçirip başımı omzuna yasladım. Gerildi ama kolunu bana sardı. Aile içinde basit temaslarımız bile eskiye göre aynı olsa bile daha riskli hissettiriyordu.

"Nereye gidiyoruz?" dedim yolu izlerken.

"Yemeğe çıkaralım dedik seni. Malum paşamın ilk iş günü, kıyafetten öteden beriden ilk kez başka bir şeye odaklanıyor ya."

"Kes be! Kıskanç!"

Abim Baran'ın arkasından elini uzatıp ensemi tuttu ve sıktı. Canım acıdığı için bağırıp tırnaklarımı yanağına geçirdim. Çok çizmeye kıyamamıştım.

"Lan! Kedi misin sen?!"

"Nereden bildin, sen de itsin!"

Birden kalkıp arabanın içinde üzerime abandığında arada kalan Baran bir yandan onu yerine oturtumaya çalışırken bir yandan gülüyordu.

"Fırat dur! Canınızı acıtacaksınız bak!"

Annem sürekli bizi uyarıyor ama biz dar arabanın içinde debelenip duruyorduk.

Abim huylandığımı bildiği için kulağımı ısırdığında çığlık çığlığa bağırıp kafasını ittirmeye çalıştım.

"Yardım et ya! Lütfen al üstümden!" diye bağırdım Baran'a.

Baran abimin beline sarılıp kendine çektiğinde abim kulağımı bıraktı.

"Iyyy! Pislik! Öf!"

O kahkahalarla gülerken ben kulağımı onun üstüne sildim.

"İğrençsin! Kıskanç! Öldüreceğim seni!"

"Hadi lan oradan!"

Baran'ın boynuna sarıldım sıkı sıkı. Kulağına eğildim ve abim duymasın diye elimi kapattım.

"Eve gidince abimi döv."

"Tamam." dedi gülerek.

"Ne dedi lan o?" Abim ısrarla sorarken ben ters ters yüzüne bakıp önüme döndüm.

Arabanın geri kalanında bana işle ilgili sorular sormuşlardı ve hepsine heyecanla cevap vermiştim. Restorantın önünde indik, Baran ve ben biraz arkalarında kalırken parmaklarımı bileğine sürtüp geri çekildim. Gömleğinin kolları yukarıya kadar katlı olduğundan damarlı kolları görülebiliyordu.

Bizim için ayrılan yere oturduk ve yemekte de fazlasıyla sohbet ettik. Babam ilk iş günümde hediye olsun diye bana sürekli başının etini yediğim ve kombinime uymaz diye muhtemelen hiçbir zaman kullanmayacağım deri avukat çantalarından almıştı. O kadar hoş duruyordu ki gerçekten baya bir mutlu olmuştum. Özel koleksiyondan bir parça olduğundan fazlasıyla sağlam duruyordu.

Yemekte hep benden bahsedilmesinden her ne kadar hoşnut olsam da yine de ailemi de dinlemek istediğim için onları da dinledim.

Babam sanırım bugün sürpriz üstüne sürpriz yapmak istiyordu çünkü yemekte annemi yıldönümleri için geç kalınmış bir yurtdışı tatiline götüreceğini söyledi. Bu haber hepimizi sevindirmişti.

"Ee biz? Biz neyiz?" dedi abim somurtarak.

"Nasıl?" dedi babam gülümserken.

"Buna hala nasıl o kadar para ettiğini anlamadığım çanta, anneme tatil. Baran'la ben tüm yıl it gibi çalıştık. Ben anlamam, biz de bir şey isteriz."

Baran sadece güldü. İstemediği yüzünden belliydi. Her seferinde mahçup oluyordu ama halbuki gerçekten şirkette çalıştığı işlere bakılırsa her şeyi hak ediyordu.

"Ne yapalım size?"

"Bence..." Durup Baran'a baktı. "Arabayı yükseltme veya ikiye katlama zamanı geldi de geçiyor."

"Karaca bir kez daha kaza yapsın diye mi?" dedi Baran.

Hepsi gülerken ters ters baktım.
"Ya olabilir hataydı diyorum hata!"

"Ay sus, aklım çıktı sana bir şey oldu diye."

"Bak o olabilir. O benim de aklımdaydı zaten. Bir piyasayı araştıralım."

"O iş bende."

Babam gülümseyip Baran'a baktı.
"Baran sen ne istiyorsun?"

Baran'ın yüzü kızardı. Elini ensesine götürüp ovuşturdu.
"Canının sağlığı. Başka bir şeye lüzum yok. İhtiyacım da yok zaten, çok sağ ol Ferman Amca."

"Şhh olmaz öyle. Hediyenin ihtiyacı olmaz. Söyle bir şey."

"Yok, gerçekten. Düşünmen yeter ama aklımda hiçbir şey yok."

İstesin istiyordum. Her şeyi sonuna kadar hak ediyordu bu yüzden hakkını almalıydı ama her seferinde kızarıyordu. Yıllardır babamdan abimle araba dışında bir şey istediğini hatırlamıyordum. Aylıkları zaten şirkete göre belirleniyordu. Şirketin İstanbul şubesi vardı ve İstanbul'daki ortaklar gelir dağılımını herkese eşit dağıtıyordu. Bazen bazı işlerden aylık olarak çok fazla aldıklarını, bazen standart kaldığını biliyordum ama ben hala bu para dağılımını çözememiştim.

Babam hoşnut olmadı.
"Olmaz. Sen de bir şey isteyeceksin. Düşün yarın söyle şimdi gelmiyorsa aklına. Şeref sözü ver."

Baran hafifçe güldü. O kadar hoş duruyordu ki şu an. Saygıda kusur etmemek için çabalayıp alçakgönüllü davranırken gerçekten eriyip gidiyordum. Çok çekici geliyordu gözüme resmen kanım kaynıyordu.

"İste oğlum! Tüm yıl ağzınız açıkta kalıyor her iş dönüşü, bir zahmet iste!" dedi annem de sitemle.

"Şeref sözü." dedi en nihayetinde Baran derin bir nefes verirken.

"Halanın eşiyle görüştüm. İşler yolundaymış. İstediğin an oraya geçebilirsin sakın kendini burada sıkışmış gibi hissetme. Her kararında arkandayım. Buradaki hisselerini de zamanla katlarsak çok iyi olur."

Babasından kalan bir şirketleri olduğunu da biliyordum.

"İşler şu an her zamanki gibiymiş. Sen başına geçtiğinde eminim orayı çok ilerletirsin. Ama bir yandan burada zaten bir hayli ilerlemiş bir iş var. Neyse en azından sıkıntın yok o açıdan." dedi abim.

Biraz daha iş konuştular ve masadan kalktık.

————

İşten çıktığımda babamlar oradan oraya gelmem biraz sorun olur diye istemeye istemeye şoför arabasını bana vermişlerdi. Arabayı bir yere vurmamdan çok bana bir şey olmasından korktuklarından başta babam geçerken almak istedi ama gerçekten bu işi biraz abartmışlardı. Ben bile o kadar etkilenmemiştim.

Arabaya binip çalıştırmadan önce saate baktım. Babamlar da çıkmak üzereydiler zaten. Tam telefonu kapatıyordum ki Baran'dan bir bildirim düştü ekranıma.

Baran: Spor salonuna geçtik abinle yavrum, eve biraz geç geliriz.

Karaca: Ne zaman geçtin?

Baran: Yeni geldik. Sen çıktın mı işten?

Karaca: Çıktımmm

Baran: Dikkatli sür gözünü seveyim, canına bir şey olmasın.

Karaca: Tamam ya abartmayın üzülüyorum he

Baran: Olsun sen dikkat et ben sana güveniyorum.

Karaca: Ben de bana güveniyorum canım benim 💅🏻

Kalabalık mı salon?

Baran: Biraz.


Fotoğrafa bakıp derin bir nefes verdim. Bu adam gerçekten benim tansiyon, libido, şeker, neyim varsa hepsiyle oynuyordu.

Karaca: Dizinin dibinde bu sefer ben oturuyor olabilirdim :(

Direkt dizinde de oturuyor olabilirdim

Baran: :)

Karaca: Bunu niye attın wiçsmxüdöxdğcl

Baran: Güldüm çünkü.

Karaca: Ya İEÖXŞRÖXŞEMXŞÖEXŞKE

Baran: Sen niye öyle yazıyorsun?

Karaca: Güldüm çünkü

Baran: Nasıl yani?

Karaca: Aşkım güldüğünde emoji kullananı gördüm, random atanını gördüm, ahahahaha yazanını da gördüm de :) atan bir seni gördüm.

Baran: Emoji sevmiyorum. İkinci yazdığını bilmiyorum. Ahaha çok kasıntı. :) güzel.

Karaca: BARAN SENİ YERİM

İEÖDİEMXŞSKXİEÖXŞWL

Bak mesela sonda karışık harfler varya ben de gülmüş oluyorum

Baran: Haaa öyle mi?

Karaca: Öyle hayatım

Baran: Ben :) kullanacağım.

Karaca: Kullan

Baran: Sen neden emoji kullanmıyorsun?

Karaca: Sevmiyorum o emojiyi ama çok sevdiğim emojiler de vaaarrr

Baran: Anladım birtanem. Evde göster hepsini.

Karaca: Tamamm

Baran: Kapatıyorum şimdi bir şey istiyor musun?

Karaca: Hayır çok geç kalmayın

Baran: Tamam güzelim öptüm.

Karaca: 💗

Görüldü...

Baran yazıyor...

1 dakika sonra,

Baran: ❤️

Kahkaha atarak telefonu bıraktığımda arabayı çalıştırdım. Yemekte beraber olmayacak olmamıza her ne kadar üzülsem de 1 dakika boyunca kalp aramasını hem çok sevimli bulmuştum hem de aramasına sevinmiştim.

Yemek yedikten sonra kendi halimde takılmak istediğim için sessiz sedasız kahvemi de alarak odama çıktım. Yarın işe gitmeyecektim hatta çağırmadıkları sürece sanırım hiç gitmeyecektim çünkü biraz torpilden de kaynaklı olarak sadece staj döneminin sonunda toplu imza atmamı istemişlerdi. Benimde canıma minnetti. Ben istediğim zaman avukatımla mahkemelere girebilirdim zaten, işimi kendi halimde yütürebilirdim.

Bunun rahatlığıyla evde kalmaya karar vermiştim. Bilgisayarımı kendime çekip açtığım diziye devam ettim. Birkaç kez kuzenlerim çaya öteye beriye çağırmışlardı ama pek çıkmamıştım odamdan.

Dizinin yarısındayken odamın kapısı çalınca ofladım ve seslendim.

"Efendim?"

Baran başını uzatıp gülümseyince hızlıca doğruldum.

"Başkası sandım! Hoş geldin!"

"Hoş buldum."

İçeriye girdiğinde ıslak saçlarına bakınca duş aldığını anlayıp gülümsedim. Yanıma gelip yatağın köşesine oturdu.

"Abin yorgunluktan bayılıyor. Yarın kalkabilir inşallah. Hamlamışız."

"Kalkamasın salak, öldüreceğim onu."

"Tövbe de." dedi ciddiyetle.

"Tövbe ya tövbe!"

Yanağımdan öptü.
"Sen ne yaptın güzelim?"

"Ben hiçbir şey yapmadım. Stajın böyle bir şey olduğunu bilsem ohooo! Benim gözümü hep boşuna korkutmuşlar. Babamlar galiba adliyeyle konuşmuş baya boşum. İmza bile en son atacakmışım gelme artık dediler."

"Nasıl, gitmeyecek misin?"

"I-ıh. Ama yine de ben devam etmek istediğim için avukatımızla çalışacağım."

"Aferin yavrum, boş durmak iyi değil."

"Valla biraz götüm yese spora da başlardım ama... Sen ikimizin yerine de git aşkım." dedim omzunu sıkarken. Kol kasları çok hoşuma gidiyordu.

"Öyle diyorsan..." deyip güldü.

Tişörtünü kol kısmından sıyırıp dişlerimi geçirdiğimde kahkaha attı.
"Manyak!"

"Isırayım! Lütfen!"

"Al ye kurban olurum sana. Yut, kolum senin olsun."

Kolunu uzattığında kıkırdayıp sevgiyle başını kollarım arasında sıkıştırdım. Açıkta duran gerdanımdan öptü.

"Karaca." dedi sonra. İsmimi söylediği için irkildim.

"Hm?" diye mırıldandım.

"Annene söyleyelim mi?" dedi.

Anladım ama inanamadığım için geri çekilip yüzüne baktım.
"Neyi?"

"Bizi. Ben şu an hazır hissediyorum. Eğer sen de hissediyorsan artık ona söyleyelim. Diğerlerine de yavaş yavaş açılırız."

"Baran emin misin?"

"Eminim. Kaçmak istemiyorum. Her şey kötüye gidecekse bile bir an önce kötüye gitsin istiyorum. Kaybetmekten korkuyorum ama yapacak bir şey yok. Bilmiyorum... Sen istemiyor musun?"

"Hayır! İstiyorum. Şaşırdım sadece."

"Sen korkmuyor musun?"

"Korkmuyorum. En fazla ne olacak ki? Küsebilirler evet ama kırgınlıkları geçince her şey eskiye dönecek. Annemin de babamın da belki desteklemese bile ağır bir tepki vermeyeceğini en fazla küseceklerini biliyorum."

"Yanlış anlama ama onlar senin ailen. Seni affetmeleri zaten uzun sürmez."

"Senin de ailen."

Sıkıntıyla bir nefes verdi.
"Aksini söylemiyorum ama aynı şey olmadığını biliyorsun."

"Hayır bilmiyorum. Bir şey bilmek istemiyorum. Sadece senin, benim, bizim... Bu durumun arkasındayım. Tek bildiğim senin elini tutmak istediğim."

Gözlerime uzun uzun baktı. Cevap olarak dudaklarıma sıkı bir öpücük bıraktı.
"Ben nasıl bir sevap işledim de sen çıktın karşıma." deyip alnımdan öptü.

Elini tuttum.
"Geç kaldık, elini erken bırakmaya niyetim yok."

"Geç kalınmış bütün güzellikleri telafi edeceğim, söz."

"Söz mü yani?"

"Söz."

Elimi göğsüne koyup öptüm yanağından.

Hazır hissettiğimizde ayağa kalktık. Annemi aradığımda odada tek olduğunu söylemişti. Bu çok iyiydi.

Odaya girdik. Annem elindeki el işi oyasıyla uğraşıyordu.

"Neden aşağıda değilsin?" dedim.

"Başım ağrıdı." dedi yüzünü buruşturarak. Baran'a baktı. "Fırat nerede kuzum?"

"Uyuyor Filiz Teyze."

Annem bize baktı. Kaşlarını çattı.
"Ne oldu?"

"Ne olmuş?" dedim stresle.

"Bir şey var sizde." Bu kadar zeki olması beni delirtiyordu.

Baran bana baktı.
"Ben konuşmaya başlasam olur mu?" dedi bana.

Başımı salladım.

"Ne oldu? Korkuyorum bak. Zaten sinirlerim tepemde çabuk söyleyin. Hiç gülmüyorsunuz da. Kime bir şey oldu?"

Baran koltuğa oturup annemin elini tuttu. Eli titriyordu.
"Kimseye bir şey olmadı."

Annem korkuyla Baran'a baktı ama ağzını açmadı.

"Filiz Teyze ben teşekkür ederim. Sana teyze demek bile bazen benim için hafif kalıyor eğer söyleyebilseydim sana anne derdim. Benim hayatımdaki en önemli insanlardan birisin."

"Baran gerçekten çok korkuyorum." dedi annem.

"Korkma. Öyle bir şey olmadı."

"Niye gidecek gibi konuşuyorsun?"

Öyle telaşlı bir ifade vardı ki yüzünde dizlerim titremeye başladı. Belli etmiyordum Baran'ın cesareti kırılmasın diye ama gerçekten ailemle aramım bozulmasından fena halde korkuyordum.

"Filiz Teyze bana bir şey oldu, ben kendimi tanıyamaz oldum." dedi Baran. Sesi titrediğinden yutkundu.

Annemin kalbi durdu duracaktı. Elini göğsüne götürdü.
"Ne, ne oldu?"

"Benim tek varlığım sizsiniz. Fırat, sen, Ferman Amca." Bana döndü. "Karaca." Sonra ben yüzüne gülümsediğimde cesaret almış gibi anneme baktı. "Bu söyleyeceğim şeyden sonra istediğini yapabilirsin bana. Ölen anne babamın üstüne yemin ederim hiçbir şeye tepki vermem."

"Baran ne olur söyle." dedi annemin gözleri dolarken.

"Filiz Teyze, ben Karaca'ya aşığım." dedi.

Kalbim durdu sandım. Elim ayağım boşalmıştı resmen. Annemin bunu beklemediği o kadar açıktı ki donakaldı.

Parmaklarımı sıkarken konuştum.
"Biz Baran'la birlikteyiz."

Araya uzun bir sessizlik çöktüğünde Baran ayağa kalkıp annemin yanaklarını tuttu.
"Filiz Teyze, kendinde misin?"

Annem ses vermediğinde korkuyla elini tuttum.
"Anne."

Gözleri bana kaydı. Elini usul usul alnına götürdü.
"Ben... Birini öldürdünüz sandım." dedi annem derin bir nefes vererek. Öyle rahatlamış bir nefes vermişti ki...

Sonra buruk bir tebessümle Baran'ın elini tuttu.
"Biliyordum." dedi.

"Nasıl?" diye mırıldandı Baran.

"Nereden?"

"Anneler hisseder."

Baran oturduğu yerde dikleşti. Kendimi görmüyordum ama stresten ağlayasım geldiğinden burnumun kıpkırmızı olduğuna emindim.

"Senden emindim de Karaca'dan değildim. Sen o gece benim dizimde ağladığında ben emin oldum. Karaca'nın gönlü var gibiydi ama senden olduğum kadar emin değildim. Sadece hissediyordum."

"Hangi gece?" dedim Baran'a bakarak.

Gözlerini kaçırdı. Baran'ın ağladığı bir durumu düşünemiyordum ve onu ağlatacak bir şey yapmadığıma emindim.

İkisi de soruma cevap vermeyince bunu sonra konuşmak üzere kapattım.

Annem birden dolu gözlerini bizden başka bir yere çevirdi.
"Annenle hep bu anın hayalini kurardık." dedi. Bize döndü. Baran'ın saçlarını elleriyle geriye doğru taradı. "Bir gün çocuklarımız birbirine aşık olacak ve biz artık akraba olacağız derdik. Bu günleri görseydi nasıl mutlu olurdu."

"Kızmadın mı bize hiç?" dedim şaşkınlıkla.

Güldü.
"Kızmadım. İnsan insanı sevdi diye kızılmayı hak eder mi?"

"Ben düşündüm ki siz beni hep oğlunuz gibi gördüğünüz için-"

"Anlayabiliyorum. Üstünde ister istemez bir baskı oluşmuştur elbette ama dediğim gibi biz hep bunu istedik." diyerek kesti sözünü.

Utandığımız için birbirimize baktık.
"Senden saklamak istemedik, özür dileriz. Doğru zamanı bekliyorduk zaten her şey yeni sayılır. Önce seninle konuşmak gerek diye düşündük. Sonra Ferman Amca ve Fırat'la."

"Ferman sizi kırmaz. Mutlu olmanızı ister. Zaten dedenleri susturamıyorduk. Tutturdular Karaca'yı Baran'dan başkasına emanet edemeyiz diye..."

"Sen de mi biliyordun bu yakıştırma işini?" Şokla sorduğumda başını salladı.

"Baban da bir kez duydu ama hiç tepki vermedi."

"Asıl mesele abim." dedim.

Annem duraksadı. Babamda olduğu kadar olumlu değildi artık bakışları.
"O da anlayacak." İkimizin de elini tuttu. "Ben arkanızdayım. Çocuklarım nasıl mutlu olacaksa her şey öyle olsun. Ağlamama bakmayın, çok duygulandım. Diyorum ya biz hep bunun hayalini kurardık."

Gözlerim dolarken anneme sarıldım sımsıkı. Annem ikimize de sarıldı. Geri çekilmeden konuştu.
"Söz verin bakayım birbirinize gözümün önünde."

Yan yana oturttu bizi. Baran bana kocaman gülümsedi.
"Birbirinize hep sahip çıkacaksınız. Her şey iyi olsun demiyorum, yeri geldi mi birbirinizi üzeceksiniz ama yine birbirinizi siz toparlayacaksınız. Sevginizin arkasında olacaksınız. Söz verin."

"Söz." dedim direkt.

Baran elini diz kapağına koyup serçe parmağını elime sürttü.
"Söz."

Annem eliyle gözlerini sildi. Burnunu çekti.
"Ben babana biraz ulaştırırım. Beraberken söyleriz. Fırat şimdilik kalsın. Onun için çok uygun bir ortam yaratmamız lazım. Herkes ikna olur ama Fırat'ın ne yapacağını kestiremiyorum." dedi.

Biliyorduk zaten bunları. Başımızı salladık.

"Gözüm üstünüzde he. Ayağa kalkın bir."

Anlamayarak ayağa kalkıp birbirimize baktığımızda gözleri dolu doluyken konuştu.
"Ay inanamıyorum. Çok hoşsunuz."

Utançla gülüştüğümüzde annem bize birkaç tavsiye daha verip odadan kibarca kovdu.

Tekrar benim odama girdik.

"Rahatladım. Herkese söyleyince daha çok rahatlayacağım." dedi Baran.

"Ben de." diye mırıldandım.

Elimi tutup avucumdan öptü. Gözlerimin içine baktı.
"Seni her şeyden çok seviyorum, öylesine sözler vermiyorum sana. Her şeyi beraber yoluna koyacağız."

"İnanıyorum sana. Benim de sözüm söz."

"Sevdiğim, canına öleyim." diye mırıldanıp saçlarımdan öptü.

————

geri dönüş sağlayanlara çok teşekkür ederim anladığım kadarıyla yazdım yanlışım varsa da kusura bakmayın

Continue Reading

You'll Also Like

1.7M 91.3K 48
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
434K 23.6K 50
Beklemediği bir anda hamile kalan Derin, bebeğinin babasının piskopat bir mafya olduğunu öğrenince ne yapacak? Peki piskopat mafyamız Barlas bebeğini...
1K 60 13
Evet bu boktan hikayeye hoşgeldiniz evet uzun süredir kitap yazmıyorum ve artık yazmaya karar verdim eğer yazmassam bana söve bilirsiniz -_- nese art...
265K 13.1K 67
🔞 Argo ve cinsellik içerir. Genç barmen Cem ile Narkotikten Komiser Selim, özel bir göreve çıkarsa başlarına en fazla ne gelebilir ki. Aşk, komedi v...