Nazende (bxb)

By queenhurrem

442K 35.1K 10.1K

Yıllardır beni kardeşi yerine koymuş bir adamda takılı kalacak kadar aşıktım. NOT: Hikaye eşcinsel evlilikler... More

bir
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört
otuz beş
otuz yedi
otuz sekiz
otuz dokuz
kırk
kırk bir
kırk iki
kırk üç
kırk dört
kırk beş
kırk altı
kırk yedi

otuz altı

8.1K 720 118
By queenhurrem

"Karaca bu kredi kartı ekstresi ne Allah aşkına ev mi aldın?" dedi babam gelen kağıdı okurken.

Ofisindeki koltuğa rahatça kurulmuşken omuz silktim.
"Okul açılacak birkaç parça bir şey aldım."

"Birkaç parça derken araba parçasından mı bahsediyorsun? Başka türlü bu kadar fazla olması imkansız."

Kısık sesle güldüm.
"Ya baba sana koyar mı o para? Ferman Ağa'sın sen kendine gel. O para senin kasandaki bozukluk."

Sinir bozukluğuyla güldü.
"Hayırlı olsun o zaman ne diyeyim..."

"Sağ ol en sevdiğim insan! Canım babam." Oturduğum koltukta geriye yaslandım iyice. "Faruk Abi ne zaman gelecek?"

"Öğle arasından sonra gelir. Öğleden sonra geçersiniz çalışmaya."

"Tamam." dedim sıkıntıyla. Sabahtan beri adam gibi iş yapmamıştık.

Ayağa kalkıp odadan çıktım ve kapıyı tıklatmadan Baran'ın odasına girdim. Pür dikkat bir şeyler yazıyordu. Kafasını usulca kaldırıp da beni görünce yüzüne bir gülümseme hakim oldu.

Yanına yaklaşıp masaya, kağıtların hemen yanına oturup eğilerek dudağına bir öpücük bıraktım ve hızlıca geri çekildim.

Etrafa bakınıp güldü.
"Yapma."

Olduğum yerde kıpırdandım. Dizimi koltuğuna koyup kendime yaklaştırmaya çalıştım ama koca bedenini sadece dizimle oynatmam pek mümkün değildi. Bana kolaylık olsun diye kalemi bırakıp bacaklarımın arasına girdi elini üst bacağıma koyup hemen kaldırdı. Temas etmeden önce ve ettikten sonra hep yüzüme bakıp ifademden bir şeyler çıkarmaya çalışıyordu.

Eğilip tekrar öptüm dudağından.

"Kamera var, yapma." dedi kısık ama etkileyici bir sesle.

"Gerçekten mi?!" dedim hızlıca kafamı kaldırarak. Direkt olarak bana bakan kamerayı görünce yüzüm kızardı. "Baran biz bittik!"

"Bitmedik, gerçek değil o."

"Nasıl yani?"

"Sahte kamera, gerçeği şu köşede ama şu an aktif değil."

"Niye aktif değil?"

"Birisinde sıkıntı vardı, güvenlik sistemini kilitliyordu biz de yenisi gelene kadar kapattık."

"Of! Niye korkuttun o zaman beni? Öpmüyorum." deyip başımı çevirdim.

Güldü.
"Yesinler nazını. Gel öpeyim."

Başımı daha çok çevirdim. Öpemeyeceğini düşündüm ama birden ayağa kalkıp elini iki yanıma sabitledi ve eğilip yanağımdan öptü. Kıravatını sıkıca kavrayıp üstüme çektiğimde ellerinden birisi belime yerleşirken dudakları dudaklarımla buluştu. Gizliydi, topluluk içindeydi diye mi bilmiyorum ama bu öpücük gerçekten çok farklı hisler uyandırmıştı bende. Alt dudağım dudağıyla buluştuğunda elim kıravatından göğsüne kaydı. Hafifçe ittirip başımı çevirdim.

"Öpme!" dedim şikayetlenir gibi yaparak. Aslında bunu şu anda ofiste olduğumuzu ikimize de hatırlatmak istediğim için yapmıştım.

Altımdaki bol pantolonun kemer kısmına elini kanca gibi geçirip yerine otururken beni de masadan indirdi.
"Kurban olayım sana." diye mırıldandı.

Tam ayakta dizlerinin dibindeyken birden kapı açıldığında yerimden sıçrarken abimin hızlıca içeriye girdiğini gördüm. Baran olduğumuz konumu hiç bozmamıştı. Zaten benim gibi davransa çok aptalca olurdu, biz hep temas ederdik ancak birini gördüğümüzde birbirimizi ittirmezdik.

"Kardeşim şuna baksana bir, ne diyor bu?"

Sanırım alıcıyla ilgili olan bir konuşmaydı. Baran mesajları okurken abim benim kafama vurdu hafifçe.

"Senden n'aber lan itilmiş?"

"Sensin itilmiş, çek elini!"

"Bağırma sıkarım gırtlağını."

Eliyle çenemden tutup yanaklarımı sıktı.

"Karaca öğle yemeği yemedin." dedi Baran mesajlara bakarken. Yemek vakitlerimi benden iyi takip ediyordu. "Beraber gidelim. Sen yedin mi?"

Abim başını salladı.

"Sen aç durmazsın zaten o saate kadar." dedi.

"Durulur mu amına koyayım?" Eliyle göbeğini sıkıştırdı. Çok hafif göbeği vardı ama kötü değil hatta tatlı duruyordu. "Baksana öküz gibi oldum zaten."

Baran, abimle aynı kiloda olsa bile abim gibi durmuyordu. Abime göre omuzları biraz daha genişti. Abimin daha dikdörtgensel vücudu varken Baran'ın sırtı daha genişti beline göre.

Göbeğini sıktım.
"Oyy göbeğine kurban olayım senin." diye sevdim.

Abim çenemden tutup alnımdan öptü.
"Abisinin bir tanesi."

Baran usulca başını kaldırıp bize baktığında bakmasının sebebinin abimle aramızdaki ilişkinin devamlılığına olan korkusundandı. İlk kez ben de vicdan azabı çekmiştim. Abimden ister istemez büyük ya da küçük bir şeyler saklardım ancak bu çok farklıydı. Bir anda burnumun ucu yandı. Ona yalan söylemek zorunda olduğumuz için kendimi çok kötü hissettim. Bu benim için garipti çünkü hiçbir zaman bu konudan dolayı kötü hissedeceğimi düşünmezdim.

Bir yandan da Baran'a çok üzülmüştüm. Ben bile ilk kez kendimi kötü hissetmişken o bu hislerle nasıl yaşamıştı kestiremiyordum. İnsan bir yerden sonra gerçekten bu vicdan azabından intihar edebilirdi.

Baran'la birlikte ofisten çıkıp bir restoranta oturduk. Yemeğimizi söyledikten sonra dirseklerimi masaya yaslayarak çenemi kaldırdım.

"Okul açılıyor."

"Son 1 yıl. O da zaten stajda geçecek. Gerçi bu sene de senin staj senendi değil mi?"

"Evet ama bu sene daha farklı olacak. Yani daha ağırlıklı staj. Ay cümle kuramadım." Durdum. "Daha çok stajda olacağım demek istedim."

Güldü.
"Nerede yapacaksın stajını?"

"Faruk Abi'nin yanında yapacağım. Görürsünüz ona rakibim ben."

"Senin rakibin yok, senin kulvarında kimse yok. En iyisi sensin." dedi Baran gülümseyerek. Abartması hafif dalga geçmesindendi ama aslında beni yüreklendirmek için söylemişti bu yüzden küçük bir kahkaha atıp masanın üstünde duran parmaklarına parmaklarımı sürttüm. Etrafta çok fazla tanıdık vardı bu yüzden şimdilik ellerini istediğim gibi tutamıyordum.

"Bu daha çok birbirimizi göreceğiz demek oluyor." Öyle keyifli söylemişti ki...

"Evet! Okulu zaten seviyorum ama ilk kez bu kadar hevesle istiyorum açılmasını. Ama... Faruk Abi her zaman sizinle çalışmıyor ki."

"Olsun. Benim seni gördüğüm her dakika önemli."

Yanaklarım ısınırken gözlerimi kaçırmamak için kendimi zorladım. Baran'ın zaten güzel sözleri hep vardı ama bunları bu kadar sık işitmek kalp ritmime pek iyi gelmiyordu. Her seferinde heyecandan bayılacak gibi oluyordum. Bu kadar güzel şeyler söyleyebiliyor olması ve bunların hepsini içinden gelerek, istediğimiz duygularla anlatıyor olmamız çok farklıydı.

Dizimi kaldırıp dizine sürttüm. Başımı yana yatırıp gülümsedim. Sanki içi gidermiş gibi derin bir nefes alıp baktı gözlerime.

"İyi öğlenler Baran Bey. İyi öğlenler Karaca."

Yanımızdan geçen bir grup iş arkadaşımız gülümseyerek el salladığında hızlıca elimi kaldırıp geri salladım.

"Size de!"

"Size de." dedi Baran benim aksime ufak bir baş selamı vererek.

"Of ya! Bana Bey demediler."

"Fırsat vermiyorsun ki. Herkesi her an arkadaşınmış gibi sahiplenebilme potansiyeline sahipsin. Kaç yıldır bu şirketteyim senin birkaç haftada konuştuğun kadar normal hayatlarından konuşmadım ben."

"O senin öküzlüğün, insan oturup bir hal hatır sorar. Ben yüzlerini asık görsem böyle üzülürüm siz nasıl hiç konuşmuyorsunuz?"

Öküz dememe güldü.

"Tabiki izin alacakları zaman bir sıkıntı olup olmadığını soruyoruz ama onun dışında ofis içinde pek denk gelmiyoruz. Gelsek bile kötü olduklarını bize göstereceklerini sanmıyorum."

"Ya da siz görmüyorsunuz."

"Bilmem o da olabilir. Sen çok farklısın ama. İnsanın sığınacağı güvenli limanı gibisin. Sanki ne olursa olsun anlarmışsın gibi hissettiriyorsun." dedi gözlerime bakarak. "Seni tanıyanın canı acıyınca sana koşmayı istememesi imkansız. Herkesin hayatına büyük küçük dokunuşun var sanki."

Bakışlarımı kaçırdım.
"İnsan anlaşılmayınca anlamak istiyor." dedim.

"Ya da anlaşılmayınca başkalarına karşı da üç maymunu oynamak istiyor." dedi.

Ellerimle saçlarımı geriye ittirdim.
"Benden farklı olduğunu düşünmüyorum. Asıl senin hemen herkeste hatrın var, arkandan dua eden ne çok ağız ne çok el gördüm. Sen de öyle hissettiriyorsun. Sanki her şeyi başarabilirsin gibi... Sanki senin için imkansız yokmuş gibi..."

Bir öğle yemeği için fazla derin ve anlamlı bir konuşmaydı ancak böyle şeylerin zamanı olamıyordu bazen. İnsan içinden geldiğini içinden geldiği an söylemeliydi. Yılların acısını çıkarıyor gibi hissediyordum.

"Eyvallah." diye mırıldandı hafifçe başını eğerken.

Elimi çeneme koydum.
"Biliyor musun dün Ebrarlar'la biraz tartıştık." Arkadaşlarımla yaşadığım en ufak gerilme beni hemen etkiliyordu.

"Neden?" deyip kaşlarını çattı. Ciddileşmişti.

"Onlara bir şey anlatmıyormuşum. Ne zamandır sadece onlardan konuşuyormuşuz bana dair bir şey bilmiyorlarmış."

"Ne bilmek istiyorlarmış?"

"Anlayamadım ki. Çok uzun konuşamadık. Üzüldüm ama. Aslında her şeyi anlatıyorum ama..."

"Selim ve Songül de mi onu destekledi?"

"Hayır pek değil ama öyle düşündüklerini biliyorum. Selim'in çok hareketli bir aşk hayatı var sürekli anlatacak bir şeyleri oluyor, Songül'le Erhan'ı zaten biliyorsun... Ben onlara bu tarz ve diğer şekillerde de çok bir şey anlatmıyormuşum." dedim yüzümü asarak.

Sigarasını çıkardı. Yeni paketin jelatinini sökerken bitirdiğim tabağıma baktı ve sonra tekrar yüzüme bakıp gözlerini kıstı.

"Yani senin ilişki hayatın hakkında hiçbir şey bilmemek onların canını mı sıkıyormuş?"

"Sanırım. Diyorum ya çok konuşmadık. Ama çok üzüldüm. Sevdiğim herkesle olan ilişkimi fanusta saklamak istiyorum."

"Sıkma canını güzelim, bahsetmek istersen bizden bahsedebilirsin. Farklı insanlarsınız sonuçta, farklı hayatları yaşıyorsunuz."

İltifatı karşısında dizim bile kasılmıştı. Bunu özgüvenime dayanarak söylemiyordum ama benim yakışıklılığım güzelliğime göre daha geri plandaydı. Babaannem hep çok güzel bir oğlan çocuğu olduğumu söylerdi. Baran çok yakışıklıydı mesela. Yüz hatları benimkine göre çok farklı duruyordu ve benim tarzıma bağlı olmayan dış görünüşüm onun kadar erkeksi durmuyordu. Bundan rahatsızlık duymuyordum.

"Söylemek istiyorum aslında..." diye mırıldandım.

"Arkadaşlığınız güzel. Böyle meselelerin bitireceğini sanmıyorum. Sorun varsa bile çözebilirsiniz." dedi.

O kadar sakin ve güzel bir dille anlatıyordu ki tansiyonum, sevgim, libidom her şeyim tavandı şu anda. Bazen gerçekten kendimi dizginlemekte zorlanıyordum.

"Teşekkür ederim sevgilim." deyip gözlerimi kaçırdım. Sigarası dudaklarının üzerinde asılı kalırken sırıttı.

"Ne demek sevgilim." dedi beni taklit ederken.

Kıkırdadım. Elini elime uzatıp okşadı elimin üstünü. Gözlerimin içine bakıyordu.

Anı her ne kadar bozmak istemesem de saate ilişti gözüm.
"Gidelim mi?"

"Gidelim. Geliyorum ben."

Hesabı ödemeye gittiğinde masada kalıp onu bekledim. Hesap konusu beni hep geriyordu, kimin ödemesi gerektiğini anlayamıyordum.

Yanıma geldi ve beraber iş yerine döndük.

————

Konaktaki herkes çay için aşağıdayken biz Baran'la benim odamda oturuyorduk. Gülmekten boynum bile kızarmıştı. İçmeden sarhoş olmuş gibi hissediyordum. Benim hatırlayamadığım eskilere dair şeyler anlatarak, beni taklit ederek, anlattığım şeyleri iyice komikleştirerek beni delirtmişti.

Başımı omzuna koyup hızlıca kaldırdım.
"Of! Sus! Karnım!"

Sırtım yatağıma yaslıyken elini arkamdan geçirip belime koydu. Gülerek saçlarımdan öptü. Şortun açıkta bıraktığı bacaklarımı bacaklarının üstüne atmıştım. Eli diz kapağımdaydı. Birisi kapıyı açıp bizi yerde böyle görse nasıl açıklama yapardık kestiremiyordum bile ama ikimiz de bunu düşünmeyecek kadar mutluyduk.

"Konuşma artık adam! Konuşma! Ne olmuş çok bilmiş bir çocuksam ne olmuş? Sen çok mu farklıydın sanki?"

"Ben çok bilmiş değildim ben sadece biliyordum." dedi gülerek.

Kahkaha attım. Başımı boynuna gömüp derin bir nefes aldım.
"Oooofff of!" diye mırıldandım.

Elimi kaldırıp boynuna sardım ve başını bana yaklaştırıp dudağına eğildim. Dudağından öpecek gibi yapıp onu şaşırtarak geri çekildiğimde yüzüme ters ters bakıp dudağıma eğildi ama hemen başımı arkaya attım.

"İyi." deyip birden boynumu öptü. Karnımın içi ayaklanmıştı resmen. Sanki birden boğazımda atmaya başlamıştı kalbim.

Dudağımı öpmek için başını kaldırdığında hızlıca başımı sağa çevirdim. Sağa dönünce sola çevirdim...

"Yav dur." dedi sitemle.

"Öpemezsin öpemezsin!"

Öpmesin diye başımı oradan oraya çevirirken birden elini diğer yanıma atıp beni kollarının arasında sıkıştırdı. Bacağının üstünde duran bacağımı bacaklarının arasına aldığında hareket edecek yerim kalmamıştı. Çenemden tutup başımı da sabitledi ve ard arda dudağıma üç öpücük bıraktı. Geri çekileceği sırada birden kapı çalındı ve biz kendimizi toplayamadan açıldı.

"Karaca Abi koş çabuk-"

Rojin içeriye girdiği anda ben ve Baran'ı birbirimizi öperken gördüğünde birden çığlık attı.

Şok içinde yerimde kalakalırken Baran üstümden sıyrılıp Rojin'i kendisine çekti ve ağzını kapadı. Zaten o da birilerine haber vermek için değil şaşkınlıktan yapmıştı.

Belki baş zaman gelseydi güreşiyorduk veya kavga ediyorduk diyebilirdik ancak gerçekten çok çok yakınken yakalamışken onu kandırmak imkansızdı. Zaten konaktaki herkesten daha zeki olan bir çocuktu o.

Gözleri kocaman olmuş, Baran'ın kucağında ağzında da onun eli varken bir bana bir ona bakıyordu.

"Bağırma şapşal!" dedim ellerini tutarak.

Baran sakinleştiğine emin olmuş olacak ki ellerini çekti.

"Siz ne yapıyordunuz?!" dedi kekeleyerek.

"Hiçbir şey." deyip gözlerimi kaçırdım. Baran gülüyordu.

"Gördüm! Annemle babam televizyonda çıkınca gözlerimi kapatıyordu siz de ondan yapıyordunuz!"

Baran Rojin'i dizlerine oturturken eski pozisyonumuza geçmiştik. Elleriyle saçlarını sevdi.
"Şhh, bu bizim aramızda tamam mı Rojin'im?"

Rojin birden kıkırdayarak ellerini ağzına kapattı. O kadar tatlı ve utanarak gülmüştü ki utancım artmıştı.

"Yaaa! Şimdi siz sevgili misiniz?" dedi.

"Sen nereden biliyorsun böyle şeyleri?" Baran onu oyalamak için şakacıktan sormuştu ama Rojin göz devirdi.

"Canım benim ben mağarada yaşamadım sadece küçüğüm biraz. O da Said'den büyük olduğuma eminim. Hem, bilinmeyecek nesi var bunun?"

Bana döndü Baran.
"Bak mesela bu da çok bilmiş. Sen de böylesin."

"Hiç de bile!" dedim kaşlarımı çatarak.

"Yaaa kafamı karıştırmayın!" Elleriyle yanaklarımı tuttu. "Şimdi siz sevgilisiniz değil mi?"

Başımı salladım.
"Ama kimseye söylemek yok tamam mı bebeğim?"

Küçük bir kahkaha attı.
"Aaayyy ben biliyordum ki zaten!"

"Nereden biliyordun?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Babaannem söyledi. Bir şey söyleyeceğim ama bana kızmak yok söz verin." dedi dudaklarını büzmeden önce.

Baran ciddileşirken başını salladı.
"Söyle bakalım."

"Babaannem dedi ki Baran'la Karaca Abin birbirlerine nasıl davranıyorlar öğren bana söyle. Ben o zaman anlamamıştım ama sonra o söyleyince baktım siz çok yakışıyorsunuz. Ama size söyleyemedim bana kızarsınız diye. Hani sen Baran Abi'ye abi diyordun ya ben de birbirinizle aranız bozulur diye söyleyemedim."

"Ne?!" dedim şok içinde.

Kaşlarını çatıp olduğu yerde dikleşti Baran. Rojin'in küçük ellerini tuttu.
"Tekrar söyle bakayım gülüm, babaanne sana ne dedi?"

"Dedi ki Karaca ve Baran birbirine nasıl davranıyor söyle. Sizin yakın davranmanızı istiyordu galiba. Şimdi gidip öpüştüğünüzü söyleyeyim de sevinsin-"

"Kız sakın! Öldürürüm seni!" dedim hiddetle.

"Karaca, babaanneye ikimizin de bir şey söylemediğine eminiz değil mi?"

"Eminim valla söylemedim. Babaannem bile bizim olmamızı istiyormuş. O da ne yere bakan yürek yakan he! İşi gücü çöpçatanlık."

Baran elini belime koyup kendine yaklaştırdı beni.
"Yavrum takılman gereken kısım bizim olmamızı isteyen birilerinin olması. Yani babaanne bize karşı değil hatta olmamızı istiyormuş." dedi.

Yavaş yavaş her şey otururken gözlerim büyüdü.
"Evet! Ama... Babaannem ve dedem zaten bizi kırmamak için her şeye evet derdi ki, önemli olan annem, babam ve abim."

"Orası öyle ama en azından birisi arkamızdaymış. Bunu bilmek güzel."

"Evet!" Eğilip Baran'ın yanağından öptüm. "Yanımızda kimse olmasa da ben razıyım ki."

Baran gülümsedi ve çenemden öptü.
"Allah'ına kurban olayım senin gülüm benim."

"Ben buradayım he!" dedi Rojin tavana bakarken.

Kahkaha attım. Baran da güldü. Rojin bize dönerken başını yana yatırdı.

"Ya çok güzel! Ben hep böyle olmanızı istemiştim."

"Sen de çocuk değil şeytansın yemin ederim. Ben olsam birbirine abi kardeş diyen adamlardan aşk çıkacağına ihtimal vermem kız en başından bunu istiyorum diyor."

"Sen mi ihtimal vermezsin? Senin o güzel beyninin arkasında neler dönüyor bir Allah biliyor." dedi Baran alayla.

"Sus karıştırma orayı."

"Ben söz veriyorum kimseye söylemeyeceğim. Yemin ederim. Annem babam ölsün ki. İki gözüm önüme aksın. Kör olayım ki. Allah çarpsın ki. Dilim-"

"Tamam ben inandım!" dedim.

Rojin durup ikimize baktı. Sırıtıp Baran'ın da benim de başımdan tuttu ve birbirine yasladı.
"Sizi gidiler sizi!"

Baran Rojin'in elini tutup öptükten sonra bana dönüp saçlarımdan öptü.

"Karaca Abi biliyor musun aşağıda kavga oldu. Halalar birbirine giriyordu."

"Yemin et!" Birden ayağa kalktım.

Baran şaşkınlıkla arkamdan baktı.
"Ulan bir dedikodu uğruna insan sevdiğini satar mı?"

————

Continue Reading

You'll Also Like

893K 51.4K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
812K 48.1K 51
Ferzan ve Azad Ağanın hikayesi...
978K 68.5K 37
[TAMAMLANDI] Canavarlara inanır mısınız? Yaser...İnanmazdı.Çocukları korkutmak veya gençelere eğlence olsun diye uydurulmuş şeyler olduğunu düşünürd...
433K 23.6K 50
Beklemediği bir anda hamile kalan Derin, bebeğinin babasının piskopat bir mafya olduğunu öğrenince ne yapacak? Peki piskopat mafyamız Barlas bebeğini...