Nazende (bxb)

By queenhurrem

451K 35.5K 10.9K

Yıllardır beni kardeşi yerine koymuş bir adamda takılı kalacak kadar aşıktım. NOT: Hikaye eşcinsel evlilikler... More

bir
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
yirmi dokuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört
otuz beş
otuz altı
otuz yedi
otuz sekiz
otuz dokuz
kırk
kırk bir
kırk iki
kırk üç
kırk dört
kırk beş
kırk altı
kırk yedi

otuz

9.2K 742 228
By queenhurrem

"Ağlama lütfen! Lütfen ağlama!" dedim ne yapacağımı bilemeyerek.

Kucağıma tutuşturdukları bebek sanki onu yerden yere vurmuşum gibi çığlık çığlığa ağlamaya başladığında ne yapacağımı bilemeyerek en yakınımdaki yengeme bakmıştım. Benim kucağıma ne ara geldiğini bile bilmiyordum.

"Al şunu yenge ya!" deyip bebeği kucağına bıraktım.

Koşar adım odadan çıkarken etraftaki insan kalabalığı yüzünden ruhum daralmıştı.

Bu gece kına gecesiydi. Esra yenge hiç istememişti ancak her ne kadar birçok konuda söz geçirse de kimse bu konuda söz geçiremezdi bizim aileye. Çok önemli bir kutlamaydı bizimkiler için. Genelde kadınlar ayrı erkekler ayrı olur, damat isterse kendisi de bekarlığa veda tadında bir kutlama yapabilirdi. Eşcinsel evliliklerde bu genelde olmuyordu. Nedenini bilmiyordum ama hiç yapan görmemiştim. Zaten bazı şeyleri bile yeni yeni kabullenen bir kesim varken çok da şaşırtıcı değildi açıkçası. Benim de işime geliyordu, çok hoşlanmazdım nişandan kınadan.

Serhat Abi de bekarlığa veda yapacaktı ama bunu Esra yenge organize etmişti yani her ne kadar kınada olsa bile kontrol yine onda olacaktı. Zaten Serhat Abi yengeme yanlış yapmazdı ama bazen bazı bekarlığa vedalarda damadın arkadaşları zorla dansöz getirebiliyorlardı bu yüzden yengem ona bile el atmıştı.

Abim ve Baran bir haftadır bu kutlamayı planladığından şimdi her şey hazırdı. Kadınlar gibi hazırlanma derdi de olmadığından, birçoğunun, tek yapmaları gereken söylenen saatte orada olmalarıydı. Çok fazla erkek olacağı için çok kısa bir şeyler giymek istememiştim. Normalde rahatsız olmazdım ancak bu tarz etkinlikleri tahmin edebildiğimden kendi iyiliğim için bunun doğru olduğunu biliyordum.

Bej keten bir pantolon, içine beyaz bir atlet giymiş üstüne de çıkaracağımı bilsem de mavi bir gömlek giymiştim. Güzel duruyordu kombinim, makyajla taçlandırmak da yakışırdı.

Çok az bir makyaj yapıp aynaya gülümsedim. Sonra yine telefonum çaldığında arayanı bildiğimden bakmadan açtım.

"Efendim?" dedim enerjik bir sesle.

"Ne yapıyorsun?"

"Hazırlanıyorum, sen?"

"Ben de şimdi eve geçeceğim."

"Ne giyeceksin?"

"Gömlek pantolon giyerim."

"Ay ben de gömlek pantolon giydim!" Durdum. "Ama şimdi bizim gömlek pantolon kombinlerimiz farklıdır kesin."

"Bakayım mı sana?"

"Hayır! Akşamı bekle!"

Güldü.
"Tamam canım. Ben seni almaya geleyim mi?"

Abimler kalabalık olacağından her ne kadar her türlü bir arabayla öyle ya da böyle gidecek olsam bile son tekliflerinin hepsini reddettiğim için artık kabalık ettiğimi düşünüyordum. Titrek bir nefesi ciğerlerime doldurdum.

"Tamam olur."

"Sevindim. Ne zaman alayım?"

"Ne zaman gitmek istersen."

"Tamam o zaman."

"Karaca!" Abim odamın camına doğru bağırdığında hızlıca ayağa kalktım.

"Abim çağırıyor! Görüşürüz!"

"Görüşürüz." dedi yine gülerek.

Telefonu kapatıp dışarıya koştum. Abim arkasını dönüp beni gördüğünde gülümsedi.
"Hele benim kardeşimin güzelliğine bak."

"Abi... Yordun he!" dedim göz devirerek. Yine uzun giydim diye böyle yapıyordu.

"Abin kurban olsun." Sırıttı. "O Yusuf iti de gelmeyecek olsa süper olacak da işte..."

"Bak abi rica ediyorum sorun yaratma tamam mı? Lütfen bak."

"Tamam lan anladık. Ben misafirlerle ilgilenirken göz kulak olur sana işte."

"Göz kulak olmanıza ihtiyacım yok."

Söylediğimi dinlemeden kaşlarını çattı.
"Karaca eğer karşımda götü başı ayrı oynarsa arada sen varsın falan dinlemem sikerim belasını. Söyle ona yılışık yılışık davranmasın."

"Sen Yusuf'u ne zaman yılışık gördün Allah aşkına?"

"Bilmem ben. Ciddi söylüyorum bak."

"Tamam abi."

"Baran nerede?" dedi gözlerime bakarak.

Baran, abimin anlayıp ona hesap sorduğunu söylediğinden beri hareketlerime dikkat etmeye çalışıyordum. Normal davranmaya çalışarak omuz silktim.
"Bilmem. Belki Said'i alıp çıkmıştır."

Yüzüme bakarak hafifçe başını eğdi.
"İyi. Eyvallah."

Tam gitmek üzereyken koluna dokundum.
"Abi bir şey söylemem lazım."

"Efendim?"

"Beni Yusuf götürecek."

"Ney?!" diye yükseldi birden.

İrkildim.
"Yusuf götürecek işte."

"Öyle bir şey yok."

"Ya abi! Hepiniz arkadaşlarınızla oturacaksınız öyle ya da böyle ben bir başkasının arabasına binmeyecek miyim zaten?"

"Hayır Karaca, ikiniz tek olamazsınız. Ben daha ikinizi yan yanayken görnedim. Nasıl olduğunuza bakmam lazım. Baran gelsin sizinle. Tek ikiniz olmayın."

"Abi cidden yeter ama he abarttın şu an." dedim öfkeyle.

"Lan manyak sadece kıskançlıktan demiyorum. Milletin en kalabalık olduğu gün gündeme oturup ortada daha bir şey yokken insanların ağzına malzeme olma diye diyorum. Hem ben Yusuf'un notunu vermedim daha."

Biraz haklılık payı vardı. Herkes kalabalıkken Yusuf'un arabasına tek binmem kesinlikle dikkat çekerdi. Hele de zaten bizim olmamız bekleyen halam ve etkilediği insanlar varken...

Ama Baran'ın bizimle gelmesine de hiç gerek yoktu.
"Tamam da abi Baran Abi neden?"

Dünyanın en saçma şeyini söylemişim gibi yüzünü buruşturdu.
"Ne demek neden? Ben seni kendimden sonra başka kime emanet edeceğim?"

Karşı çıkacaktım ama gözlerinin iyice üstümüzde olduğunu ve aslında içten içe her kelimesinde bizi ölçtüğünü bildiğimde bir şey diyemedim. Derin bir nefes verip başımı salladım. Normalde sormayacağımız soruları soruyor, takınmayacağımız tavırları takınıyorduk bu yüzden bir şeyler anlaması çok normaldi.

"Tamam o zaman." diye mırıldandım.

Abim de bir şey demeden gitti. Yerimde tepinmemek için zor duruyordum! Çok saçmaydı her şey!

Her ne kadar kına için salon tutanlar olsa da bizim gibi büyük aşiretler genelde kınasını avlusunda ve sokağında yapardı. Ondan dolayı da etrafta bir sürü kadın vardı. Akşam için herkes heyecanlıydı ve konu komşu yardım edebilmek için oradan oraya koşuşturuyorlardı. Bizim her türlü eğlencemiz yemekli olurdu, misafirlerin yanında aşçılar da işlerinin başındaydılar. Bir yarım saate kalmadan konak iyice kalabalıklaşır, konaktaki erkekler dışarı atılırdı. Bunun ihtimaliyle çantamı alıp ben daha erken çıktım dışarıya. Kuzenlerimin dizdiği sandalyelerden birisine oturdum. Biraz Said'le, biraz Mirza'yla uğraştım.

Hava hafiften kararıp da artık misafirler artmaya başladığında erkeklerin bazıları çoktan bekarlığa veda için tutulan salona geçmişlerdi. Biraz fazla garip adetlerimiz vardı ama ben yine de böyle günler de eğleniyordum.

Yusuf aradı. Açtım.
"Alo?"

"Alo, geliyorum ben."

"Tamam."

Telefonu kapattığımda Serhat Abi'nin arkadaşları ve kuzenlerim araba kavgası yapmaya başlamıştı bile. Herkes nereye bineceğine önceden karar verse hiçbirisi yaşanmayacaktı halbuki. Araba çoktu ama insan daha çoktu. Biz bile kendi başımıza yeterince kalabalıkken bu kadar insana araba yetmemesi normaldi.

En sonunda ayarlama yapabilen bazıları arabalarına geçerken Baran'ın kalabalığın içinden telefonla konuşarak yanıma yürüdüğünü gördüm. Tam oturduğum sandalyenin başında dikildi.

"Tamam amca sıkıntı yok. Hallederiz biz."

Telefonu kapattı. Oturmadan konuştu. Pek göz teması kurmuyordu.

"Yusuf gelip alacakmış."

"Evet." diye mırıldandım.

Hafifçe tebessüm edip başka bir yere baktı. Tebessümleri neden bu kadar yarımdı anlamıyordum.

"Aşağıya doğru yürüyelim o zaman. Buraya girmesi çok zor."

Başımı salladım. Beraber mahallenin aşağısına yürümeye başladık. Eskiden yürürken hep başımı omzuna sürterdim ancak şimdi birbirimizden uzak yürüyorduk.

Üzerinde siyah gömlek ve siyah kumaş pantolon vardı her zamanki gibi.

"Babamlar nerede?" diye sordum.

"Onlar dağ evinde. İstemediler gelmeyi. Gençler eğlensin demişler."

Başımı salladım anladığımı belirtircesine. Yusuf'un arabasını gördüğümde parmak uçlarımda yükselip onu görmeye çalıştım ama camlar filmliydi bu yüzden görememiştim.

Önümüzde durup arabadan indi. Ben stresle alt dudağımı ısırırken Baran gözlerini Yusuf'a dikmiş bakıyordu. Yusuf yanımıza yürüyüp elini uzattı Baran'a. Baran Yusuf'un eline baktı. Birkaç saniye duraksadı. Diğer elini arkasına götürüp yumruğunu sıkarken diğer eliyle de uzatılan eli sıktı. Yusuf arkasındaki elini görmüyordu elbette.

Yusuf bana baktı. Bana da elini uzattı. Baran'dan bana geçerken gözlerindeki ifade yumuşamıştı. Uzattığı elini sıkıp geri çekecektim ancak o normalden birkaç saniye daha uzun süre ellerimizi birleşik tuttu.

"Fırat nerede?" dedi elini benden çekerken. Baran ellerimize kilitlenen bakışlarını çevirmedi yüzüne doğru.

"Başka arabada."

"Siz nasıl ayrı kaldınız?"

"Öyle gerekti."

Sonra bir şey demeden arabaya doğru döndü. Arka koltuğa ilerleyip oturmam için kapımı açtı. Baran da o sırada ön koltuğa oturmuştu. Ben teşekkür ederek yanından geçecekken oldukça kısık bir sesle konuştu.

"Çok güzelsin."

Afallasam da gülümsedim.
"Teşekkür ederim."

Gülümseyerek kapattı kapımı. Sonra kendisi oturdu. O da siyah gömlek siyah pantolon giymişti. Yakışıklı da olmuştu. Zaten Yusuf yakışıklı bir adamdı.

Araba yolculuğu ölüm gibi geçmişti. Kimse konuşmuyordu ve çok konuşkan birisi olarak buna dayanmak benim için çok zordu. Ayağa kalkıp arabadan kendimi atmak geliyordu içimden. Yusuf konuşkan birisi değildi bu yüzden ona şaşırmıyordum, Baran da Yusuf'la ilgili hiçbir şey yapmıyordu. Yapmak zorunda olduğundan demiyordum ama abim muhtemelen buraya gönderirken Yusuf hakkında bazı bilgi ve çıkarımlar alması için göndermişti. O bizimle ilgilenmiyordu.

Mekanın önüne geldiğimizde arabadan indik. Ben bu sefer de Yusuf'un gelip açmasını beklemek istememiştim. Üçümüz yürüyerek içeriye girdiğimizde Serhat Abi'yi ortaya almış hepsinin onunla dalga geçtiğini görmüş olmak kahkaha atmama sebep olmuştu. Evlenmeye ne kadar düşman arkadaşı varsa hepsi onu zorluyordu.

Baran'ın yüzü ilk defa güldü. Kalabalığa girip Serhat Abi'nin boynuna sarıldı.

"Tek mi buldunuz lan adamı?" dedi sırıtarak.

"Baran! Aslanım benim!"

Yusuf bir anlığına yanımdan kayboldu ancak kaybolacağının haberini vermek istermiş gibi elini elime sürtüp öyle gitti. İnsanlarla konuşuyordu. Normal olarak çok fazla erkek vardı ancak gece sonuna kadar hiçbirinin ayık kalmayacağını biliyordum. Ya rakı sofrasında ya da pistte sarhoş olacaklardı.

Ben bu gece sarhoş olmak istemiyordum. İçince biraz sapıtabiliyordum.

Serhat Abi kapının yakınlarında durup herkesi selamlamak için beklerken Baran da onun yanında durdu. Yusuf'la çok bir arada durursak çıkacak lafları az çok tahmin edebiliyordum. Normalde yan yana gelen her erkeğe bu yakıştırayı yapmazlardı ancak hepsinin benim bir erkekle evleneceğime ve benim sülalem dışında abimlerin yanımda barındıracağı kişinin de muhtemelen sadece evleneceğim adam olacağını tahmin ettiklerinden öyle anlayabilirlerdi. Erkekler bu konuda daha sıkıntılı oluyordu bence. İçlerinden bazılarının bana yürüdüğü mesajlar mesaj kutumda hâlâ dururken hele, sırf onlara cevap vermedim diye hakkımda ufak bir söz çıkarmak için beklediklerini ama bir yandan da abimlerden korktuklarını biliyordum.

Ortada kaldığım için Yusuf'un yanına gitmeye, yan yana çok duramayacaksak da en azından herhangi bir bahaneyle onunla konuşmaya karar vermiştim ki  birden Baran kolumu tutup kapının yanına çekti.

"Ben, Yusuf-" dedim Yusuf'a bakarak. Sözümü kesti.

"Misafirleri düğün sahibi olarak biz karşılayacağız." dedi yüzüme bakmadan.

"Ya ben nereden bileyim kim ne misafiri? Bernas'ı falan çağırın ben tanımıyorum kimseyi."

"Sana gelenin boynuna atla demiyorum Karaca, Serhat Abi senin durmandan daha mutlu olur."

Oflayarak ayakta dikildim onlar gibi. Yusuf köşede birileriyle sohbet ederken ara ara bana bakıp duruyordu.

"Abim nerede?" dedim gelenlere başımla selam verirken.

"Gelecek şimdi." dedi Baran yüzüme bakarak.

Tam o sırada abim geldiğinde birden atladım boynuna.
"Heh! İyi insan lafının üstüne!"

Baran sırıttı.
"Ya da iti an çomağı hazırla." dedi. Kendimi tutamadan hafifçe güldüm.

"Fırat nerede kaldın lan?" dedi Serhat Abi.

"Abi valla gelemedim. Şoförler yetmiyor bir de beni mesaiye soktular amına." deyip benim yanıma geçti.

"Baran sen bir dur."

Serhat Abi kolunu uzatıp beni yanına çekti. Abimle Baran kendi aralarında konuşurken Serhat Abi eğildi kulağıma.

"Hayırdır abim?"

"Nasıl yani abi?" dedim gözlerine bakarak.

"Ne oldu sizin iş?" dedi Baran'ı çenesinin ucuyla göstererek.

Sıkıntıyla derin bir nefes verdim.
"Hiç."

Tek kaşını kaldırdı.
"Hiç? Koca bir hiç yani?"

"Ne olacaktı ki sanki?"

"Yani... Bilmem... Bu ne iş?" dedi Yusuf'u göstererek. Yusuf zaten o sırada bana bakıyor olduğu için bunu muhtemelen görmüştü.

"Abi... Biraz uzun. Sonra konuşalım mı?"

"Neyin peki söyle de ona göre davranalım adama."

"Arkadaşım."

"Normal arkadaşın değil?"

"Değil."

"Tamam."

Onu da şöyle bir süzdüm.
"Damat da çok yakışıklı olmuş he." dedim gülerek.

Ensemden tutup saçlarımdan öptü.

"Eyvallah kardeşim benim."

İçeriye giren birileriyle sarılmak için beni bıraktı. Ben de zaten yeterince kişinin durduğunu düşündüğüm için onların yanından ayrılıp kuzenlerimin yanına oturdum. Said'le her ne kadar baş başa kaldığımızda birbirimize it gibi davransak da başkasının yanında asla birbirimizi itmezdik. Ben gelir gelmez kolunu omzuma atıp beni de sohbete dahil etmeye çalıştı. Birisi bir kavgayı anlatıyordu ve herkes ilgiyle dinliyordu.

Gözlerim onları dinlerken etrafta dolaştığında Yusuf'un bize kilitlendiğini gördüm. Hayır bu bakmak değildi, etrafımdaki herkesi sanki hafızasına kazır gibi inceliyordu. Gözgöze geldiğimizde ufak bir tebessüm sunup başımı yana yatırdım. Bakışları anında gevşedi ve tebessüm etti.

Sonra başımı ondan çevirdiğimde Baran'ın ilerideki bir masada duran adamlarla konuşurken ara ara bana baktığını fark ettim. Beni kontrol etmek için yaptığı belliydi.

Mekan dolmaya başladığında birisi bağırdı.

"Lan Serhat Allah bilir şurada kaç adamız hepimiz birbirimize mi geçirelim?! Halısaha da yapmıyoruz ki amına koyayım, hani nerede kızlar?" dedi. Şakayla söylediği belliydi. Güldük hepimiz.

"Ben karıma bağlı bir insanım, muhattaba geçeceğim ve isteklerine kulak asacağım tek insan karımdır."

"Hanımcı değil sen direkt hanım olmuşsun abi." dedi bir başkası da.

Kahkaha attık tüm salon. Serhat Abi gülümserken konuştu.

"Neyse hepinize çok teşekkür ederim geldiğiniz için. Bu zahmetinizi de unutmayacağım, eyvallah." dedi başını eğerek.

Sonra sohbetler devam ederken şarkı çalmaya başladı. İçip çoktan sarhoş olanlardan bazılarının ettiği danslara gülmekten yorulmuştum artık. Her köşede ayrı bir komedi dönüyordu. Erkek ortamlarını hep değil ama bazen seviyordum. Çok gülüyordum hele de abimlerin arkadaşlarıylaysam.

Dans etmek istememiştim çünkü benim için çok rahat bir ortam değildi. Düğünde olsak yine olurdu ama şimdi eğlenemezdim rahatça.

Susadığımı hissettiğimde alkolsüz bir kokteyl almak için bar kısmına geçtim. Bir bardak karışık meyve suyu tarzında bir içecek alıp eski yerime döndüm ama çoktan başkaları oturmuştu. E biraz başım da ağrımıştı zaten içerideki sigara dumanından. En iyisi biraz nefes almaktı.

Dışarıya çıkıp girişteki kaldırıma oturdum. Dışarıda da birkaç erkek vardı. Umursamadan ayaklarımı uzatıp başımı duvara yasladım. Mutluydum. Eğlenmiştim bu gece. Yanımda birini hissettiğimde Yusuf olduğunu sanıp başımı hızlıca kaldırdım ancak Baran olduğunu görünce gerçekten şaşırmıştım. Şaşırdığım bir konu ise neredeyse sarhoş olmasıydı.

"İçeriye, gel." dedi düzgün bir şekilde. Alkole direnci vardı ancak çok içtiği zaman hareketlerinin aksadığını biliyordum. Kurduğu cümlelerin uzunluğu da azalıyordu.

"Abim mi çağırıyor?"

Başını iki yana salladı. Kendi kendine gülümsedi. Başını benim gibi duvara yaslayıp gözlerime baktı.

"Sevgilin seni arıyor." deyip güldü. Gülerken gözlerini havaya dikip derin bir nefes aldı sonrasında.

"Yusuf benim sevgilim değil."

"Sevdiğin." dedi gülümseyerek. Göz teması kurmuyordu.

Allah'tan yanımızdakiler kendi aralarında çok hararetli bir tartışmaya girmişlerdi de bizi duymuyorlardı.

Ona aksini söylemedim. Söylediğini de doğrulamadım. Bildiği gibi kalsın istedim. Bir şeyleri düzeltecek gücüm kalmamıştı.

Ayağa kalkmak için ellerimi iki yanıma koyduğumda uzanıp parmaklarıma dokundu. Garipti ancak elime de değil, sadece parmaklarımın her birine dokundu. Bardağım yan tarafta dururken onu almak ister gibi yapıp elimi çektim. Her temasında aklıma farklı bir ihtimal geliyordu ve ben buna inanıp bir kez daha kendimi heba etmek istemiyordum.

"Çok mu rahatsız ediyorum seni Karaca?" dedi gözlerime bakarak. Yüzündeki çocuksu üzüntü nedense yüreğimi burkmuştu.

"Hayır, neden sordun?"

"Bilmem. Olmuyorsun değil mi?"

"Olmuyorum." dedim diz kapaklarıma bakarken. Yüzündeki ifade çok çok iç ısıtıcıydı bu yüzden ona bakmak o an doğru hissettirmemişti.

"Karaca ben senin için hâlâ değerli miyim?" diye sordu yine çocuksu bir sesle. Koskocaman bedeni ve normalde gerçekten ağır bir karakteri varken böyle konuşması komik gelmişti. Gülmemek için bardağı sıktım.

"Değerlisin." deyip gözlerimi karşıya diktim.

Güldü.
"Biliyordum. Sen de benim için çok değerlisin."

"Ama benim değer verdiğim her insanı hayatımda tutmadığımı da biliyorsun değil mi? Değer verdiğim herkese tolerans tanımadığımı?" dedim. Yüzüme baktı ben de ona baktım.

"Beni hayatından silmek istiyor musun?"

Cevap veremedim. Cevap vermeme fırsat kalmadan Yusuf'u görünce ona döndüm. Gözgöze geldiğimiz an yanıma yürüyüp önümde dizlerini kırarak eğildi.

"Sarhoş musun?" dedi.

"Hayır hayır, içmedim hiç."

"Haa. Ben de görünce belki içtiğin için kaybolmuşsundur sandım."

Beni gördüğü için rahatlamış gibiydi. Baran gözlerini Yusuf'a çevirdiğinde ifadesindeki o masumiyet birden kaybolmuştu.

"Rakı içilecek." dedi Yusuf kalkmam için elini uzatırken.

Uzattığı elinden tutup ayağa kalktım. Beni kaldırınca Baran'a döndü. Baran az önceki savsak adımlarının aksine ayağa rahat bir şekilde kalktı ve Yusuf'a hafifçe başını eğdi 'eyvallah' der gibi. Üçümüz tekrar mekana girdiğimizde köşedeki uzun masanın garsonlar tarafından donatıldığını gördüm. Mekanın üst katı mutfaktı, genelde böyle meyhane tarzında da iş görürdü. Bir sürü balık pişmişti. Bu kadar balığı nasıl bir mutfakta ve nasıl kokmadan pişirmişlerdi hiçbir fikrim yoktu ama mekan bu kadar genişse onun da bir yolunu bulmuş olmalılardı. Belki de biz gelmeden önce pişirmişlerdi veya burayı sadece meze mutfağı olarak kullanıyorlardı, böyle işleri pek anlamazdım.

Masanın başına Serhat Abi geçti. Biz abimle karşı karşıya oturduk ve Baran da benim yanıma oturdu. Herkes kendine diğer masalarda da olsa yer bulabilmişti.

Garson koşarak yanımıza geldi.

"Serhat Abi eminsin değil mi mekanda kalmak istediğinizden? İsterseniz bahçeyi ayarlayalım."

"Yok aslanım sığmayız oraya."

"Siz bilirsiniz abi, tekrar hayırlı olsun."

"Eyvallah." dedi gülümseyerek.

Rakılar doldurulmaya başlandığında dolu bardağıma baktım. Bu gece ilk kez alkol alacaktım ve rakıyı pek sevmiyorken onunla başlamak istemezdim ancak içmek eğlenceliydi böyle ortamlarda.

Arkadan Müslüm Gürses açıldı. İşte erkeklerin bekarlığa vedası bu yüzden çok garipti. Daha az önce eğlenceden çıkan adamlar şimdi efkarlanıyordu. Kadınlara derlerdi bir de duyguları dengesiz diye, erkeklerden haberi yoktu herhalde bu genellemeyi yapanın.

Biz bardaklarımızı tokuşturduğumuzda Yusuf'la gözgöze geldik. Bizden biraz uzaktaydı. Bardağını bana doğru hafifçe kaldırınca gülümseyip ben de ona doğru kaldırdım. Abim çatalını ağzına götürürke dik dik baktı.

"Hele hele." diye dalga geçti.

Onu umursamadım. Saçlarımı elimle geriye ittirip önümdeki balığa baktım. Bakışlarım masada dolaşırken Baran'a takıldı. Yanındaki kişiye tamamen sırtını dönmüş, elindeki bardağıyla bana bakıyordu.

Baran rakı bardağını masaya iki kere vurup gözlerimin içine bakarak tek dikişte bardağın hepsini bitirdi.

Her yerde öyle olmasa bile bizim adabımızda masaya iki kez vurmak o rakıyı bu masadaki bir kişi için içtiği anlamına gelirdi.

————

Continue Reading

You'll Also Like

25.4M 904K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
816K 48.3K 51
Ferzan ve Azad Ağanın hikayesi...
1.5M 56.9K 55
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
898K 58.7K 46
Annemin arkadaşının oğluyla, annemin ve arkadaşının isteğiyle evlendik.