Nazende (bxb)

By queenhurrem

445K 35.3K 10.1K

Yıllardır beni kardeşi yerine koymuş bir adamda takılı kalacak kadar aşıktım. NOT: Hikaye eşcinsel evlilikler... More

bir
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört
otuz beş
otuz altı
otuz yedi
otuz sekiz
otuz dokuz
kırk
kırk bir
kırk iki
kırk üç
kırk dört
kırk beş
kırk altı
kırk yedi

yirmi beş

8.6K 748 215
By queenhurrem

Çocukların serdiği halının üstünde oturmuş kırılan oyuncaklarını tamir etmeye çalışırken oflayarak paspasın üstüne bıraktım. Olmuyordu ve olmadıkça sinirleniyordum.

"Nasıl başardınız bunu?" dedim traktörün çıkan tekerleğine bakarak.

"Karaca Abi oynarken oldu işte."

"Yalan söyleme lan Emir, aşağı attın ya!"

"Oğlum sen çok konuşmaya başladın ha bak!"

"Hşşş! Sizin abilerinizi Allah kahretmesin konuşma şeklinize bakın bir. Alt tarafı 6 yaşında bebeklersiniz ne çirkin çirkin kelimeler, üsluplar bunlar?"

Kızgınlıkla konuştuğumda sustular. Allah'tan hepsi sus dediğimde susuyordu da kimseyi öldürmeme gerek kalmıyordu. Arada bir bana sesleriyle, yaramazlıklarıyla cinnet geçirteseler de aynı yaşlarımı çok çok çok daha beter bir şekilde geçirdiğim için bir şey diyemiyordum. Onlar en azından oyuncaklarına zarar veriyorlardı, benim gibi bütün kapı pencerelere değil...

Akşam yemeğinden sonra olduğu için babamlar bahçedeydiler bu yüzden de çok fazla ses yapamıyorlardı çünkü zaten tüm gün işte yorulmuş olan babalarının onların çığlıklarına pek tahammülü yoktu sanırım. Gerçi anneleri tüm gün çığırışlarına katlanıyorlarsa onların da katlanması gerekirdi ya neyse.

Konağın kapısı açıldı ve beklemediğim bir anda halıda çocuk gibi oturmuş barbie bebeklerin saçlarıyla uğraşırken kapıdan giren Yusuf'la gözgöze geldiğimizde neye uğradığımı şaşırdım. Onun burada ne işinin olduğunu mu sorgulasam, beni gördüğü hali mi karar verememişti.

Yusuf'la beraber arkasından birkaç adam girdi. Babam köşede amcamlarla otururken ayağa kalktı ve amcalarımla birlikte onları karşılamak için kapıya gittiler. Bir hoş geldin sefasının ardından abim olduğu yerden kıpırdamadığı gibi gözlerini bana çevirip başıyla yukarıyı gösterdi. Yusuf geldiği için gitmemi istiyordu ancak onun söylediğini yapacak değildim. Yusuf selamlaşırken bile gözlerini üstümden ayırmamıştı. Abimin bunu gördükçe kafayı yediğine emindim. Amcamlar abimi önden evrakları hazırlasın diye (?) çalışma odasına yolladılar. Yusuflar'ı da bahçedeki masaya aldılar. Yusuf henüz oturmamıştı. Onların ceketlerini almaya gelen hizmetliye ceketini uzatıyordu ancak bunu yaparken bile beni izliyordu. Gerginlikle çıplak bacaklarımı kendime çekip ona arkamı döndüm. Öyle baktıkça geriliyordum.

Barbie bebeğin saçlarıyla uğraşırken koşa koşa Rojin geldi yanıma. Birden boynuma atladığı için az kalsın geriye doğru düşecektik. Gülerek sarıldım küçük bedenine.

"Canım benim canım canım! Çok özledim ben seni!" dedi boynuma sıkı sıkı sarılarak. Bir hafta kadar annesiyle birlikte şehir dışına çıktığından görüşememiştik. Geldiğinde de köye gelmek yerine Mardin'in şehir kısmındaki akrabalarında kalmışlardı.

"Yaaa! Ben de seni çok özledim birtanem!"

Yanağından öptüm. Sımsıkı sarıldı o da.

"Baran Abi nerede? Onu aradım aradım bulamadım!"

Duraksadım ancak gülümsemeye zorladım kendimi.
"Yarın geliyor o güzelim, halasına gitti."

"Iyy, Tuğba'nın yanına mı?"

Tuğba dediği kız Baran'ın eniştesinin akrabasıydı ve neredeyse 30 yaşındaydı. Baran'dan bile büyüktü. Sadece bir kez buraya geldiğinde Rojin'in eteğine çirkin demişti ve o günden beri Rojin'in en büyük düşmanıydı.

"Evet." dedim gülerek.

Ofladı. Sonra yanağıma eğilip dudaklarını bastırdı ve hiç ayırmadan birçok kez öpücük sesi çıkardı. Kahkaha attım. Bu kızı gördüğüm an neşem yerine geliyordu ve 1 haftadır toparlamak için bir yerlerimi yırttığım moralim yükseliyordu.

"Karaca Abi." dedi yanaklarımı tutmaya devam ederken.

"Hm?"

"Bu arkandaki abi niye bize dik dik bakıyor. Kavga etsene onunla da."

Refleks olarak arkamı döndüğümde Yusuf'un pür dikkat bizi izlediğini gördüm. Yüzündeki ifade çok ciddiydi.

"O benim arkadaşım."

Rojin burun kıvırdı.
"Keşke sopamı atmasaydık. Vururdum onu. Çok kötü bakıyor."

Aslında normal bakışı oydu ama bunu Rojin'e anlatamazdım. Bunun yerine güldüm hafifçe.

Rojin'le konuşurken bir yandan Hüseyin'in kırık figürünü tamir etmeye çalışıyordum. Aynı zamanda da onun tatil macerasını ilgiyle dinliyordum. İkimiz de iyice önümüzdeki figürlere eğilmiştik.

"...Sonra ben de evden kaçtım. Annem çok sinirlendi. Az kalsın bana vuracaktı. Çok korkutmuşum onu."

"Sana aldıkları dondurma istediğin dondurma değil diye mi kaçtın evden?" dedim alayla.

Kaşlarını çattı.
"Geçen sene yazarken kolun ağrıyor diye okuldan kaçan da sendin Karaca Abi!"

"Aynı şey değil! Okuldan kaçarsın ama evden değil!"

"Yalancı sanki evden de kaçmadın! İstediğin telefon alınana kadar ikinci konakta kalmadın mı?"

Tam itiraz edecektim ki tepemde bir gülüş duyduğumda irkilerek başımı kaldırdım. Rojin de ben de korkmuştuk.

Yusuf bize bakıyordu. Biz de ona baktığımızda hafifçe başını eğdi.

"Selamın aleyküm."

"Aleyküm selam." dedim.

"Merhaba." dedi Rojin de el sallayarak.

Yusuf ellerini cebine koyarken gözlerini benden başka yöne çevirdi.
"Nasılsın?"

"İyiyim sen?"

"Şükür."

"Ben nasılım peki, ben nasılım? Beni neden sormadın?" dedi Rojin kaşlarını çatarak.

Yusuf usulca gülümsedi.
"Sen nasılsın?"

"Ben sordurtmadan sorsaydın söylerdim." dedi ve önüne döndü.

Kahkaha atmamak için kendimi tutarken kaşlarını şaşkınlıkla kaldıran adama karşılık hafifçe omuz silktim.

"Kusuruma bakma prenses bir dahakine sen sordurtmadan soracağım, söz."

Rojin onunla konuşmak istemiyor olacak ki sadece baş parmağını havaya kaldırarak elini gösterdi.

Bunu genelde Baran'a küs olduğumuz zaman yapardık ve Baran her seferinde baş parmağımızı ısırmadan bizi kollarından indirmezdi bu yüzden bu hareketin yeri bende ayrıydı. Başkasına yapmasın diye hafifçe Rojin'in elini indirdim.

"Hoş geldiniz." diye mırıldandım.

"Hoş bulduk."

"İş için mi?"

"Evet."

"Hayırlısı olsun hepimiz için."

"Amin amin." Arkasını döndü. Çalışma odasının aralık kapısına baktı. "Gideyim ben. Allah'a emanet ol."

"Sen de."

Sonra girip çıkışını görmemek için oturduğum yerde kalktım ve odama çıktım.

————

Avlunun içinden aşağıya doğru bakarken stresten balkon taşlarını sıka sıka parmaklarımı kirece boyadığımın ve bembeyaz olduğunun farkında değildim. Abim Baran'ı hava limanından almaya gitmişti ve uzun bir aradan sonra ilk kez yüzyüze geleceğimiz düşüncesi bana çok tuhaf hissettiriyordu. Birazdan buraya gelecekti ve biz kimseye bir şey belli etmemek için normal davranmaya çalışacaktık ancak normal davranmaya yetecek gücüm var mıydı bilmiyordum. Kırgın hissediyordum.

Tam arkamı dönüp bilmem kaçıncı voltamı atmaya hazırlacakken kapı açıldığında Semra Teyze kapıyı açar açmaz bağırdı.

"Baran'ım!"

Normalde hele de babamlar varken hep Ağa, Bey tarzında ithamlarda bulunurlardı ancak Baran konaktaki herkesin gönlünü kazandığından onu ayrı tutuyorlardı.

Avluda kaskatı kesildiğimde onun abime verdiği çantasıyla sarıldığını gördüm kendinden kısa kadına. Annem de onu bekliyordu. Geldiğini görür görmez hızlıca yürüdü üstüne. Sımsıkı sarıldı.

"Ay Allah'ım her gittiğinde yüreğim pır pır ediyor."

"Kurban olurum yüreğine." dedi gülümseyerek. Annemin alnından öptü.

Ben onun geleceği vakit ta sabahtan aşağıya çadır kurar beklerdim, herkes de buna alışmıştı bu yüzden şimdi inmemem garip olacaktı.

Dizlerim titrerken üstümdeki askılı tişörtü düzeltip aşağıya indim. Merdivenlerden inerken o dedemin ve babaannemin elini öpüyordu. Sonra babamla sarıldılar. Herkes aşağıda değildi ancak aşağıda olan herkesle görüştü.

"Karaca da-" Annem beni çağırmak için döndüğünde merdivenlerde gözgöze gelince gülümsedi. "Heh! Geldi!"

Baran'ın gülümseyen yüz ifadesi bozulmadı ancak mimiklerini senelerdir izleye izleye ezberlemiş olduğumdan gerildiğini anlayabiliyordum.

Herkes bizi izlerken aramızda sorun yok gibi davranmak zordu ancak en zorunda gerçekten öyle davranmak zorunda kalmaktı. Kendimi zorlayarak hızlıca yürüdüm. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum ancak o direkt olarak omuzlarıma sarıldı kısaca. Geri çekilirken dikkat çekmemek için de elini omzuma koydu. O kadar hızlı sarılıp ayrılmıştık ki anlayamamıştım.

"Hoş geldin." dedim gülümsemeye çalışarak.

Ancak bir tek o gözlerimdeki buğuyu görebilirdi, tıpkı benim gözlerindeki acıyı gördüğüm gibi.

"Hoş buldum."

"Yolculuğun nasıldı?"

"Güzeldi, selamı var herkesin."

Sonra kolunu omzumdan çekip anneme baktı.

"Teyze sen benimle gelsene bir." dedi gülerek.

Anneme hediye aldığını tahmin etmek zor değildi. Annemle beraber annemlerin odasına girdiklerinde geride kalırken tek düşündüğüm aramızdaki bu şeydi. Herhangi bir şekilde tanımlandıramıyordum çünkü ne olduğunu bilmiyordum. İkimiz de sadece rol yapıyorduk.

Serhat Abi ve Esra yengemin düğünü artık gittikçe yaklaşmıştı bu yüzden Esra yengeyi de sürekli sorularımla rahatsız etmek istemiyordum. Yarın veya ondan sonraki gün onun ailesi de gelecekti. Stresten bayılacak gibiydi ve bir de ben ona yük olmamalıydım.

Avluda biraz durup dedemle uğraştıktan sonra abimin yanına oturdum. Abim telefonundan okey oynuyordu. Omzuna başımı koydum. Çok ihtiyacım vardı ona ancak bana en az derman olacak olan da oydu bu durumda.

Titrek bir nefes aldım.

"Yusuf'la konuştun mu dün?" dedi sessiz bir şekilde.

"Selam verdi."

"Ulan arada anneme verdiğim söz olmasa varya..."

Korkunç olan şey öyle lafta bırakacak birisi olmamasıydı. Yusuf da öyle çok pasif birisine benzemiyordu ancak abimin deli haliyle Baran dışında boy ölçüşebilecek kimseyi tanımıyordum.

Cevap vermedim.

"Üst kata çıkalım. Baran da gelir." dedi abim.

Yutkundum.
"Ya ben uyuyacaktım aslında. Yarın çok erken kalkmam lazım."

"Niye?"

Bir yandan okey oynamaya devam ediyordu.

Niyesini ben de bilmiyordum çünkü o yalan birden çıkmıştı ağzımdan.

"İşim var işte."

"Ne işi?"

"Yarın kuaföre gideceğim. Saçlarımı kestirmem lazım."

"Haa. Berbere gitsene bizim."

"Ya abi bir git işine. Sence bana kazılmış kafa yakışır mı? Ben saçlarımı daha usta ellere emanet edeceğim."

"Mal amına." dedi gülerek.

Ayağa kalkıp yukarıya çıktım. Tam ben çıkarken annem mutlulukla aşağı inmişti. Muhtemelen babama gidiyordu bu yüzden durduramadım. Gülümsedim sadece o mutlu ifadesine. Birkaç adım atmıştım ki Baran'la dip dibe kaldığımızda kalbim boğazıma gelirken elimi göğsüme koydum.

"Konuşalım." dedi başıyla arkayı işaret ederek.

Hiç beklemediğim bir şey olduğundan afallasam da başımı salladım. Söyleyebileceği her şey o birkaç saniyelik yürüyüş içinde beynimde dönüp dolaşırken her ne söyleyecekse söylesin beni üzmemesini istiyordum artık.

Duvarın önünde durduğumuzda o bana bakmazken ben onun yeni kestirdiği sakallarına ve saçlarına baktım. Saç tıraşını öyle çok beğeniyordum ki her baktığımda içim gidiyordu. Üzerinde normalden farklı olarak siyah hafif dar bir tişört ve kot pantolon vardı. Hep yaptığı gömlek-pantolon kombinine benziyordu ama işte benzemiyordu. Çok farklıydı benim gözümde. Herkesten her şeyden başkaydı. Kalın ama dolgun olmayan dudakları, çok hafif kemerli burnu, siyah gözleri, kavruk teni, simsiyah kaşları ve bakımlı saçları öyle hoşuma gidiyordu ki her seferinde iç çekiyordum onun karşısında. Sadece bir seferliğe mahsus da olsa o kalın dudaklarının benim dolgun dudaklarımla buluşmasını, kemikli ve ince parmaklarının belimi sarmalamasını istiyordum.

Gözlerini bana çevirdiğinde gözlerimi kaçırmadım. Onu izlediğimi gizleyecek halim yoktu, zaten her şey ortadayken hele...

"Nasılsın?" diye sordu konuya direkt girmeden önce.

Alt dudağımı dilimle ıslattım. Kollarımı birbirine geçirip başımı duvara yasladım.
"İyi, sen."

"İyi." Burnunu çekti. "Bak Karaca, hiçbir şey olmamış gibi devam edelim. Tamamen eskisi gibi olalım. Ben zaten unuttum bile diyebilirim."

Güldüm aniden. Öylesine içimden gelerek vermiştim ki bu tepkiyi, duraksadı. Gözlerimi avluda dolaştırdıktan sonra tüm ciddiyetimle yüzüne baktım.

"Baran sen beni anlamadın galiba... Ama sorun yok. Ben kendimi yanlış anlaşılmaktansa bir kez daha açıklarım." Yaslandığım yerden doğruldum. "Ben seni seviyorum. En eskiye dönüp senin asla görmeyeceğin küçük kardeşin olarak devam etmek falan da istemiyorum. İnsanların içinde hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsam da bu ikimizi de zor bir duruma sokmamak için."

Derin bir nefes aldı. Kalbimi kırmamak için uzun uzun düşündüğü o kadar belliydi ki... Duvara kolunu yasladı.

"Ne istiyorsun o zaman Karaca? Ne olsun istiyorsun?"

"Ben sevgimin sonuna kadar arkasındayım Baran. Senin göze alamadığın için basite indirgemene fırsat verecek birisi hiç değilim. Senden bir şey beklediğim falan da yok-"

"Bekliyorsun. Zaten beklediğini bildiğim için bu konuşmayı yapıyorum." dedi sözümü keserek.

Haklıydı. Bir şeyler beklemesem en başta adım atmazdım.

"Ne olacak bu saatten sonra? Nereye gidecek bu böyle?" dedi yüzüme bakarak. Gözlerini kısmıştı. Bu duruma geldiğimiz için bana kızgın olduğunu tahmin etmek zor değildi.

Omuz silktim.
"Nereye giderse."

Elini saçlarına daldırdı.
"Gideceği bir yer yok."

Bir şeyleri direkt açıklamayacağımı fark ettiğimde bazı metaforları zihnimde oturtup derin bir nefes aldım konuşmadan önce.
"Bir trenin içindeyim Baran. Kalbine doğru yol alıyorum. Eğer benim geçmem için tekerleklerime koyduğun taşı çekmemekte kararlıysan ne mutlu sana. Ama ben o trenin içinde beklemeye devam edeceğim."

Yıllar önce Baran'ı gördüğünde kalbi durdu sanıp ağlayacak kadar çok heyecanlanan ve utanan Karaca bu konuşmayı gururla dinliyordu. Hissettiğim hiçbir şeyden pişman değildim. Olmayacaktım da.

Bu kadar açık konuşmamı beklemiyordu sanırım, etrafına bakınıp derin bir nefes verdi. Birkaç dakikalık bir sessizliğin ardından tekrar konuştu.

"Neden? Niye bu hale getirdin bizi?" dedi üzüntüyle. Aramız bozuk olduğu için üzgündü biliyordum ancak ona deli gibi aşıkken kaybettiğimiz samimiyete benden çok üzülemezdi.

"Sadece hissettiklerimi yaşamayı seçtim. Bir kez olsun ortalığın ne hale geleceğini değil, kendimi seçtim. Bu zamana kadar yazdığım bir senaryoyu oynuyordum ancak bu vakitten sonra karşında bulacağın kişi gerçek benim. Artık bir başkası değil."

Gözlerimdeki kararlılığı gördüğünde bakışlarıma hüzünle cevap verdi. Üzüldüğünü görebiliyordum ancak ben de üzülüyordum. Hem de çok fazla. Her türlü üzüleceksem üzülme yollarımı değiştirmem kötü bir fikir sayılmazdı.

"Yani sen olduğumuz gibi kalalım diyorsun öyle mi?"

"Ne anladıysan." dedim meydan okur gibi. "Ya birkaç adım ilerisi ya da hiç."

Başını hafifçe eğdi kararlılıkla. Bu, bu durumu kabul ettiği anlamına geliyordu.

Bu saatten sonra ne olacağına ben karar verecektim. Başkalarını düşünmek uğruna kalbimi ittiren mantığım değil.

————

çıkmazdayız

Karaca'nın bundan sonraki tavrı hakkında beklentilerinizi merak ediyorum, benimle paylaşırsanız mutlu olurum

Continue Reading

You'll Also Like

1M 64.9K 121
[TAMAMLANDI] Askeri kurgu. Eşcinsel içerik. #ondeli #gizliaşk #itiraf #komutan&asker #aşiret #operasyon #sırlar #kavga #travmalar #derinizler
801K 54.9K 34
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
897K 58.6K 46
Annemin arkadaşının oğluyla, annemin ve arkadaşının isteğiyle evlendik.
201K 13.5K 21
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...