Two hearts in one home | Larry

dimplestylles

5.8K 707 1.5K

Bir benzeri olmadığını bildiği mavi gözlerin damarlarına karışarak kalbini her an biraz daha hızlandıracağını... Еще

It's none of your business
Whatever happens
First time
Eternal trust
I can't let you go
Please don't go away from me
Far away.
Goodnight darling
Bitter silence
I don't hate you
Let's just hug
LA
I don't wanna be alone.
Bring me back
Home
Just take the pain away
Night changes
Do not be sad
A morning sun
If i could fly
Love you goodbye
Midnight memories
You're still the one I kiss goodnight.
I'll be your goodnight.
Love of my life
The taste of lies
Let me be your goodnight.
And I miss you now
I always need ya
Day by Day
It's worth the pain
And time can always heal you
Do you know who you are?
Lou
We're together
Baby
Always Lou
In love Tommo
Fear in the dark
unfeeled feelings
Finifugal
Little spoon
Daylight
I will be your memories
Do not leave me
Fine line
And I'd marry you, Harry
Tomlinson
Ring
This wasn't a breakup
Larrie
"Love"
Do we have to get married?
Princess
My Sir
Ziam
Joshie Josh
Hug

And I'm in love with Lou..

68 10 76
dimplestylles

"Bana eskisi gibi bakmıyorsun." dedi, Liam. gözünden süzülen yaş ile ve Zayn kendini daha da sıktı. Nefret ediyordu onu böyle görmekten. Kalbi olduğu yerde sıkışıp kalıyordu sanki. Liam gözlerini onun gözlerine dikmişti inatla. Baktıkça öyle acıyla kasılıyordu ki bedeni.

Ona doğru bir adım attı. Gözleri ıslaktı.

"Artık senin değil miyim?" Kırpıştırdığı gözleri yeri buldu ve burnunu çekti. Artık sesi daha da kısık geliyordu.

"Sevmiyor musun artık beni?"

Zayn'in bunun ne kadar imkansız olduğunu Liam'a bağırmak istediğini biliyordum ama Zayn sanki gerçekten bu onun umrunda değilmiş gibiydi.

"Bana bir başkasıyla birlikte olduğumu söylediğin zaman aynısını düşünerek her gece kendime eziyet ettim, Liam."

Zayn ona kin beslemese, istese de besleyemeyecek olsa bile bilmesini istiyordu onun neyi böylesine yaraladığını.

"Bana söylediğin şey öyleydi ki beni artık sevmediğin için bunu bahane ettiğini düşündüm."

Liam gözlerini eliyle sertçe sildiğinde Zayn karşısındaki kızarmış gözlere bakarak yutkundu.

"Ama sadece bir an sürdü. Sadece bir an düşündüm bunu ve kendime lanet ettim, Liam. Beni sevdiğini görebiliyorum çünkü. Ama ben sana gösteremiyorum ki bunu düşündün."

Liam kafasını iki yana salladı.

"Sinirliydim. Beni istemediğini düşünüyordum, Zayn. Yemin ederim ki buna ihtimal bile vermedim."

Zayn karşısındaki ağlayan, bir yandan da kendini anlatmak için uğraşan sevgilisine baktı ve dayanamayıp onu kendisine çekti sonunda. Boynuna sokuldu ve uzunca çekti kokusunu içine.

"Seni hayatımda değil, seninleyken hayatı istemiyorum, Liam."

Zayn Liam'ın kendisinin onu hayatında istemediğini düşündüğünü ve hatta böyle olduğunu söylediği geceye ithafen konuştuğunda Liam bedenini saran sıcacık kollar arasında daha çok ağlarken arkamı dönüp gururlu bir ifade ile Louis'ye bakacağım sırada tam arkamda olmasıyla korkuyla geriye kaçtım ama Louis beni belimden yakaladı koluyla.

Bu ani hareketiyle sıkıca ona tutunurken bedenime birleşik bedeninden kokusu öyle güzel geliyordu ki düşersem beni tutacak kolların etrafımdaki varlığıyla uzunca soluklar alıyordum.

Uzanıp öptüm dudaklarını. Kırmızı dudaklar şimdi benim dudaklarım arasındaydı ki geri çekildim hafifçe. Dudaklarımız ben geri çekilmeme rağmen birbirinden tamamen biraz daha sonra koltuklarında bir kez daha öptüm.

Bu defa üst dudağını dudaklarım arasına aldığımda yavaşça geri çekildim ve dudaklarım arasından dilimi uzatarak dudaklarını yaladım.

Benim aksime beni öpmüyordu. Bunun yerine sadece benim onu öpüşümü hissetmekle meşguldü. Sonunda tam dudaklarımızı bir kez daha ayıracakken ensemdeki sıkı tutuş ile beni kendisine bastırdı ve yatağa kadar neredeyse çekiştirdi. O sırada buna sebep olan ben ise masumca sanki birşey yapmamış gibi kendimi aşık olduğum, beni her daim tutacak o kollara bıraktım ve kendimi yatakta buldum.

"Tenin." dedi, Louis. O sırada üstünden çıkardığı tişörtten açığa çıkan bedenimi gözleriyle sanki bedenime acıkmış gibi izlerken yaklaştı ve göğüs ucumu beni delirtecek şekilde yaladı. "Tüm bağımlılıklardan daha tehlikeli."

Dişlerini hissettiğimde kısıkça inledim.
"Ve bunu asla bırakmayacağım."

Ardından bu defa ısırdığında ellerim saçlarına gitti ve kafasını tuttum ama geri çekmek yerine daha da bastırdım. Aynı zamanda ellerim altındaki yumuşak tutamları çekiştirerek okşuyordum. Belim kıvrılarak üst bedenim havaya kalkıyordu o tenimde gezindikçe. Altımdaki sertliğin gittikçe büyüdüğünü her an hissederken bacaklarımı birbirine bastırdım herhangi bir sürtünme için ama olmayınca kalçamı kaldırıp kendimi Louis'ye sürttüm.

Onun geri çekilmesini beklerken o ise ikimiz arasından birbirine sürtünen sertliklerimize bakıyordu. Birşey yapmıyor, sadece öylece izliyordu ona ihtiyaçla sürtünmemi.

Dudakları tekrar tenimde gezinmeye başladığında çeneme ıslak öpücükler bırakıyordu. Gözlerimi kapatmış kendimi ona sürterken kafamı geriye doğru attım ona daha çok yer açmak için. Dudaklarım birbirine değmiyordu, kısıkça inliyordum.

"Eğer uslu bir bebek olup, altını bana sürtünerek kirletmezsen sana istediğini veririm."

Böyle giderse geleceğimi bilerek yavaslayacağım sırada babacığım kulağıma yaklaştı ve sıcacık soluğunu bıraktı kulağıma. Karnım kasılmıştı.

"Ne kadar muhtaçsın bana, Harry. Baksana. O güzel aletinin şimdi kıpkırmızı, ıslak olduğuna eminim."

Louis'nin kulağıma söylediği şeyler ile gözlerimi başta sonuna kadar açmış ve sonra sıkmıştım. Tekrar sürtünmeye başladım sertçe.

"Güzel deliğin içine girip sabaha kadar orada kalmak, öyle uyumak isterdim, bebeğim. Bunu çok uzun zamandır hayal ediyorum."

Kulağımın altına diliyle bir çizgi çekti ve ıslakça öptü onları. Tekrar kulağıma yaklaştı.

"Ve bunun olup olmaması tamamen senin elinde bebeğim."

Ona sürtünerek geldiğim anda bu ancak bir hayal olarak kalacağından durmak istesem de alt tarafım bunu dinlemiyor gibi ona sertçe sürtünmeye devam ediyordu.

"Babacığım- mmmhhh."

Yaklaştığımı hissederken bedenim kasıldı aniden ve tuttum kendimi. Ama hala sürtünmeye devam ettiğim için bu katlanılamaz birşeydi. Elimi hızla önüme götürüp sanki durdurabilecekmiş gibi altımdaki eşofmanın üstünden kendimi kavradım ve sıktım.

Louis herşeyi boş vermiş yüzümü izliyordu dikkatle. O anda kendini bana bastırmasıyla dayanamayıp kendimi bırakırken de izlemeye devam etmişti.

Buklelerim yatağa dağılmış, ağzımdan hızla soluklanırken sıktığım gözlerimi rahatlamanın verdiği o his ile sıkmayı bırakarak gözlerim kapalı beklemiştim bir süre. Açmaya zaten cesaretim var mıydı bilmiyordum. Louis için kötü bir bebek olmaktan korkuyordum. Ve şimdi biliyordum ki kurallara uymayıp geldiğim için bana dokunmayacak, beni kendisine aç bırakacaktı.

Soluk soluğa gözlerimi araladığımda saçlarımı geriye doğru ittirdi ve boynuma sokularak oraya koklayarak uzunca bir öpücük bıraktı.

"Her zerren öyle güzel ki gerçekliği beni her defasında bir hiçliğin ortasında bırakıyor sanki."

Gözlerim yüzünde gezinirken dudaklarına uzanacakken dudaklarını dokundurup geri çekti.

"Yine de kurallar geçerli."

...

Kahvaltıda dün gecenin siniri hala üstümde otururken Liam ve Zayn de zor zamanlarının acısını çıkarırcasına mutlulardı. Ve hatta Niall onlara birkaç kez kötü kötü bakmıştı.

"Biz yanlış yaptık." dedi, Niall Bayan Tomlinson'a bakarken ve o da güldü.

"Ne yaptınız ki?"

Her ikisi birbirine bakarken birden birbirlerine yumruk vurmaları ile şaşkınca herkes ikisini izledi.

"Zayn'e bayan Tomlinson, Liam'a da ben gelmeleri için minik bir entrika döndürdük sadece."

Mark ve Vincent'in arasında çocuklarının barışmış olduğu haberiyle bir bakışma geçtiğinde buna anlam veremeyerek bakmayı kestim.

"Zayn Niall ile iyi anlaşacağımı söylediğinde bu kadar beklemiyordum."

Bayan Tomlinson'a karşı içimde bir kıskançlık parlarken Niall ile ikisine baktım ve gülüşleriyle sinirlendim. Louis'nin annesinin beni sevmesi gerekiyordu. Bu yaptığım Niall'a ya da bayan Tomlinson'a karşı birşey değildi, tamamen karşımdaki manzarayaydı ve bundan hoşlanmamıştım.

Louis bana bakarken olayı anlayarak altındaki şaşkınlığı gizleme ihtiyacı duymadan sırıttı ama birşey söylemedi.

"Louis'yi bırakıp beni alırsınız belki?" dedi, Niall ve masadaki herkes güldü.

"O artık zaten bizi tanımıyor, baksana." dedi, Mark bize bakarken. O an gözlerin odağı olmak rahatsız etmişti ki Louis alayla konuşarak bu ortamı dağıttı.

"Niall, kızlar eminim saçlarına bayılacaklar."

Masadaki iki minik kız hemen kafalarını kaldırarak Niall'a baktıklarında ardından birbirlerine baktılar. Masadan kalkar kalkmaz üstüne atlayacaklarına emindim.

"Biz çok beğendik ki." dedi, Phee.

Niall ikisine baktıktan sonra tekrar bayan Tomlinson'a döndü. "Sizi seviyorum ama saçlarım..."

Tekrar gülüştükten sonra Mark ve Vincent iş hakkında konuşurken ben de etraftaki fotoğraflara bakıyordum ve sonunda gördüğüm sarı saçlı o minik çocuk ile olduğum yerde bir bir anda hareketsiz kaldım.

Yüzündeki gülümsemesiyle gözleri kısılmış olan minik çocuğa bakarken kalbim gidiyordu. O kadar güzeldi ki, yıllar sonra bu çocuğun kalbine sahip olduğum gerçeğiyle ağlayacaktım.

"Harry." dedi, Jay ve elini sırtıma yerleştirdi. Yanımda durduğunda baktığım yere baktığında gülümsedi ve çerçevedeki fotoğrafı eline aldı.

"Gülüşü öyle güzel ki."

"Şimdi de güldürebilene aşk olsun."

Bu söylediği bana garip gelirken Louis'yi ilk tanıdığım zamanı hatırlamam ile kendime ezici bir kahkaha attım içimden. Gülmüyor, konuşmuyordu neredeyse. Ve şimdi bana davranışları öyleydi ki onun başkaları içinde siyah takımı, daha önce gülümsemediğine seni ikna eden yüz ifadesi ve sert duruşu ile Bay Tomlinson olduğunu unutuyordum.

Tabii Bayan Tomlinson'a oğlunuzu ben güldürebiliyorum diyemeyeceğim için sustum.

"Bu fotoğraftan bir tane daha var, eğer istersen bunu alabilirsin."

Minnet dolu bakışlarım ile kafamı salladım. "Teşekkür ederim."

Jay fotoğrafı bana verdiğinde yüzünü okşadım parmağımla minik çocuğun ve dişlerimi sıktım. Jay beni izlerken sırıttı.

"Louis de bana senin bir fotoğrafını göstermişti. Hiç değişmemişsin sanki, Harry. Hala aynı güzellikte, masumluktasın."

"Ne fotoğrafı?" dedim, bundan haberim olmayarak. Tek istediğim Niall'ın bu boku yememiş olmasıydı.

"Bahçede altında şortun, elinde eldivenlerin var, muz yiyorsun."

Niall'ın yıllardır alay ettiği o fotoğraf olduğunu anlarken aklım orada olduğu için Bayan Tomlinson'u dinlemeyi unutmuştum ve zaten sonunda kendime geldiğimde kızlara bakacağını söyleyerek gitmişti.

Ben de hızla Niall'ın yanına ilerlerken fotoğrafı cebime koydum ve bahçede otururlarken yanına ilerleyerek kolundan çekiştirdim onu.

"Ne oluyor?" dedi, Liam ve Niall'ın gözü cebimdeki fotoğrafa kayarken bir an durdu ve sesli bir kahkaha attı. O sırada artık onu çekiştirmeyi bıraktım ve mızmızlanarak Louis'nin yanına oturdum.

"Sarı bok Louis'ye o fotoğrafı vermiş."

"Hangisi?" dedi, Liam da sırıtırken ve, "O işte." dedim, aslında fotoğrafta o kadar kötü birşey yoktu ama Niall söyledikten sonra gerçekten eski masumlukta bakamıyordum o fotoğrafa.

"Elbise giydiğin mi?" dedi, Liam ve masadaki bakışlar bana döndüğünde ağlamak istedim. Elbise giydiğimi yadırgamazlardı belki ama ben ne yaşadığımı iyi biliyordum ve bunu kimsenin bilmesini istemiyordum. Şimdi herkes fotoğrafı unutmuş elbise giymeme odaklanmışken, "Hayır." dedim, kısık sesimle. Kaldıkça üstümdeki bakışlar altında ezilirken gözlerimi hiç birine değdirmeden kalktım masadan.

Akşam yemeğine kadar Louis'nin vereceği tepkiyi düşünmüştüm. Fotoğraf bir çocukluk fotoğrafı olsaydı böyle bir tepki vermezdim ama onu giyerken oldukça kendimdeydim. Hem öyle dekolteli ya da süslü bir kadın elbisesi gibi birşey değildi. Elbisenin kabarıklığı, onu kaldırıp yürümek zorunda kalmak... bunları yaparken hala nasıl mutlu olduğumu çok iyi hatırlıyordum. Hoşuma gitmişti sadece.

Odadaki büyükçe camlardan bahçeye hazırlanmış akşam yemeğine baktığımda inmem gerektiğini biliyordum ama yatağın Louis'nin yattığı kısımda oturmuş, onları izlemeye devam ediyordum.

"Güzelim."

Arkamda duyduğum Louis'nin sesiyle irkilmem gerekiyorsa da bunun için bile fazla dalgındım. Yanıma oturduğunda yüzüne çıkardım gözlerimi korkarak. Louis ne olursa olsun yanımda olurdu, biliyordum ama elimde değildi.

"Bir kereydi sadece." dedim. "Merak ediyordum, giydim ama zaten iğrenç durduğunu söylediklerinde çıkardım."

O gün nasıl ağladığımı çok iyi hatırlıyordum. Babama bile söyleyememiştim onun da aynı şeyi düşünmesinden korkarak.

"Harry, bebeğim. Bunu hangi sikik piç söyledi?"

Gözlerim dolduğu sırada Louis bunu hemen farkederek beni kendine çekti ve göğsüne sokuldum.

"O zamanlar evdeki bir çalışan."

Louis'nin eli bedenimde gezinerek beni rahatlatırken bir yaş süzüldü tişörtüne ve hemen sildim kızarmış gözlerimi. Kafamı kaldırdığımda düşen yaşın arkasında bıraktığı ıslaklığın üzerinden öptü çenemi.

"Seni daha önce hiç bir elbiseyle görmedim."

Ona baktığımda hala daha çekingendim ister istemez.

"Ama iğrenç dedi."

Louis'nin çenesini sıktığını görürken buna zıt olarak dokunuşları nazikti bana karşı. Tabii gözlerinin o an okyanusun gece manzarasına döndüğünü görmek korkutmuştu da.

"Geliyor musunuz!?" Alt kattan bize seslenirlerken gözlerimi ovdum ve Louis bir şey söylemeden onu da kaldırıp odadan çıktım. Sıkı sıkı tutmuştu elimi. Masaya oturduğumuzda Niall, Liam ve Zayn'in gözleri üstümdeydi.

"Ağladın mı?" dedi, Lottie bunu söylemekten diğerlerinin aksine korkmazken ve herkes bana baktı.

"Ağladı." dedi, Louis. Elimi tutmaya devam ediyordu sıkıca.

"Yarın gidip düğünümüz için hazırlıklara başlayacağız çünkü. Heyecanlı."

Bakışlarımdaki şaşkınlık ile ona döndüğümde herkesin yüzünde memnun bir ifade ve masada mırıltılar vardı mutluluklarını dile getiren. Louis de ben hala ona bakarken bana baktığında tuttuğu elimi dudaklarına götürdükten sonra yaklaşıp yanağıma da sıkı bir öpücük bıraktı.

"Hani çok vardı!?" Minik kızın ağlamasıyla herkes bir anda sustu.

"Yalancısınız!"

"Hey, Daisy!" dedi, Mark kızını yüksek olmayan bir tonda uyarırken. Jay de bakışlarıyla aynı şeyi söylüyordu. Henüz daha ne giyeceğine karar veremediği için yapıyordu.

Daisy'nin bu tepkilerle ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya başlamasıyla telaşlandım.

"Yarın sana elbise almaya gitmeye ne dersin, Daisy?" diye bir teklifte bulundum.

Yavaş yavaş susarken gözleri Louis'ye kaydı ve gözlerini minik elleriyle sildikten sonra gülümseyerek kafasını salladı. "Senden güzel olacağım."

Kendi düğünümde bana rakip çıkan minik kıza sinirlenmem normal miydi bilmiyordum ama kaşlarımı çattım.

"O biraz zor." dedi, Louis ve kız tekrar ağlamaya başladı.

...

Yemekten kalktıktan sonra hızla odaya çıkmıştım. Gece yarısını bekliyordum, bunu ilk yapan ben olmalıydım. Niall, Liam ve Zayn aşağıda Louis'yi oyalıyorlardı.

Altımdaki kısa penye şortu kapatacak kadar uzun olan Louis'nin gömleklerinden birini üstüme geçirdim ve alttan birkaç düğmesini kapattım sadece. Göğsüm açıktaydı.

Kapı tıklatıldığında Lottie'nin geldiğini bilerek bir aynadan kendime bir de kapıya baktım ve utanarak açtım kapıyı. Elindekini aldığımda bana göz kırpmasıyla utansam da ben de ona göz kırptım ve odaya geri döndüm. O olsa belki bir yatta ya da aklımın almayacağı bir şey yapardı benim için ama karşınızda Louis Tomlinson olunca bu pek bir sürpriz olmuyordu onun için. Bu yüzden ona öyle bir sürpriz yapacaktım ki bu gece ne kimseden böylesine bir şey almış olacak ne de istese bunu kendisi elde edebilecekti. Yani belki istese edebilirdi tamam, üstümdeki etkisi çok barizdi ama yine de unutulmaz olacaktı.

Aynadan saçlarımı düzeltip ojelerime baktım. Louis onun yanındayken beni her şeyden korurdu ve korkmama gerek yoktu. Bu yüzden onun için oje sürmüştüm.

Kapının ardından sesler geldiği sırada hızla önüne doğru ilerledim ve heyecanla bekledim. Karnım kasılıyordu heyecandan. Lottie'nin getirdiğini elime alarak önümde tuttum ve beklemeye başladım. Adımları kapının önünde durduğunda uzunca bir soluk aldım. Saate baktığımda şimdi tam da denk getirdiğimiz gibi gece yarısıydı.

Kapı açıldığında karşısında beni görmesiyle büyükçe gülümsedim. Heyecandan aptal gibi görünüyor bile olabilirdim ama çok aşıktım.

Karşımdaki her bir parçasına ayrı ayrı aşık olduğum adama bakarken bir adım yaklaştım elimdeki onun için kendi uğraştığım pastayla.

"İyi ki doğdun, aşkım."

Gözleri elimdeki pastaya kaydıktan sonra tekrar beni bulduğunda aramızdaki mesafeyi tamamen kapattı. Gözlerimiz birbirlerinde kendilerini arıyorlardı.

"Seni seviyorum. Seni çok seviyorum. Sana ve sana ait herşeye aşığım. Bunu nasıl anlatırım bilmiyorum ama çok seviyorum seni, Lou. Sana aşık olmaya bile aşığım. Kalp atışlarının nasıl hissettirdiğini bilmiyordum bile senden önce. Sen benim hayatıma girmedin, bana bir hayat verdin. Bana herşey için bir sebep verdin. Kalbimdeki bu şey için çok sıradan belki seni seviyorum demek ama çok seviyorum, Louis. Seni çok seviyorum."

🌈✨

HERŞEYIM YAŞAMA SEBEBIM KALP ATIŞLARIMIN SEBEBI NEFES ALMA SEBEBIM DOĞDU ÇOK SEVIYORUM ÇOK AŞIĞIM HERŞEYIM BENIM SENI HER ZAMAN SEVECEĞIM LOULOU 💌

Продолжить чтение

Вам также понравится

23.7K 2.2K 39
Jisung,yanlış zamana denk gelen kızgınlığı yüzünden Lee Minho ile birlikte oldu. Omegaverse & MinSung ✪✪✪
133K 22.7K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
32.5K 1.3K 46
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...
anti-hero ivy

Фанфик

82.5K 11.2K 15
taehyung'un en yakın arkadaşına karşı duyguları vardı.