It's worth the pain

110 10 13
                                    

Louis'nin getirdiği suyu içtiğimde yorgunlukla büyük camlardan diğer yüksek binalara baktım.

"Uyumak ister misin?" dediğinde, kafamı iki yana salladım. Joshie aklımı terk etmiyordu. Benim için değerliydi.

Joshie değerdi.

Ama Josh. Artık hiçbir şeye değer değildi. Kalbim acıyordu, ama bu ihanetine rağmen şimdi onun kanlar içindeki yüzünü temizleyip yaralarını sarmak istiyordum. Kollarımı ona dolayarak herşeyin iyi olacağını söylemek istiyordum.

"Benim vurulmam ile ne alakası olabilir ki? Josh yapmaz, istese de yapamaz."

Louis bir kolunu bana sardı. Arkasına yaslandı ve beni göğsüne çekti.

"Sen eğer o gece Zack'in istediği gibi Steve'i vursaydın da Zack sana yine zarar verecekti ve Steve'in infazı da senin üstüne kalacaktı. Zack, Josh sayesinde senin gerçekten muhbirlik yapmadığını biliyordu. Seni cezalandırmak istedi."

Yüzüne baktığımda günler sonra gözlerinin bana yine sinir ya da kırgınlık olmadan baktığını, hatta sadece baktığını görmek bile herşeye değerdi şimdi. Ama bu bile kalbimde bir yumru olarak kalıyordu Josh yüzünden. O bana zarar veremezdi. Kendi ağzından duysam bile inanmazdım buna.

"O gün eve geldiğinde bana anlatacaktı. Birden fazla kez geldi yanıma konuşmak için ama anlatamadı."

Kendimi rahatlatmaya uğraşırken Louis saçlarım arasına öpücük bıraktı. Hem Josh'un bu ihaneti hem de Louis'nin bana hala uzak davranması çok ağır olurdu. En azından yine Louis'nin kollarındaydım.

"Teşekkür ederim, Louis."

Sorarcasına baktığında uzanıp yanağını öptüm ve tekrar göğsündeki yerimi aldım.

"Hiçbir şey olmasa bile en azından yine yanımdasın."

"Bilmiyorum, Harry. Seni sevmemek... Düşüncesi bile çok zor. Kalbimde hala bunun sızısı olsa da sen iyileştir istiyorum."

Birbirimiz ile açılan o yaralar, yine ancak birbirimiz ile kapanabilirdi.

"O gece söylemek istediğim o değildi. Eğer öyle olsa kalbindekini hissetmediğim kollarda olmazdım, Louis."

Burnunu burnuma sürttü ve gülümsedi.

"Nasıl kollarda olurdun, seni sevdiğini söyleyen mi?"

Ben kızgın bir şekilde ona bakarken o ise gülmeye başladı. O gülünce istemeden ben de güldüm.

"Bu gece artık senden daha fazla birşey saklamak istemiyorum. Herşey bitsin ve sadece biz kalalım."

Kafamı sallayarak onayladım.
Biz kalalım. Herşeyi anlat ve biz olalım.

Saçlarım arasını öperek bir süre oradan ayrılmadı ve sonunda sesini duymama izin verdi. Sanki konuşurken acı çekiyor gibiydi.

"Seni ilk gördüğüm anda kalbimin zehirli oklarının hedefiydin ama sen onun ne kadar tehlikeli olduğunun farkına varamayacak kadar temizdin."

Sonunda gitmeme neden izin verdiğini anlatırken, benim gördüğüm ucu alev almış oklar, gerçekte Louis'nin kalbinin zehirli oklarıydı.

"Başlarda her gece acı içinde kıvranmama sebep olsa da kendimi senden uzak tutabiliyordum ama bu gün geçtikçe daha zor bir hale geldi, bazen imkansızlaştı. Sen o yanlız olduğunu sandığın karanlıkta beni göremedin. Senin o karanlığa acı dolu tüm bağırışlarını duydum, akıttığın tüm gözyaşlarını gördüm ve kendimden nefret ettim. Beni iki seçenek arasında bıraktın, ya seni tamamen kaybedecek, ya da varlığında yokluğunu çekecektim ve ben bunlara katlanamayacağımı bilerek kendime üçüncü bir seçenek sundum. Gidecektim, en uzağa gidecektim. O gece sen yatağımızda yatarken sana senden habersiz veda ettim ben, Harry.
Ama yapamadım, sen gözlerimin içine tüm kalbinle bakarken ben gidemedim. Sana arabada o sözleri söylerken kalbimdeki tüm kırıklar dağılmış, hepsi toz olmuş olsa da benim yapamadığımı yapıp gideceğini düşünmedim. Belki de kalbindekinin böylesine büyük olduğunu bilmediğim içindi ama sen gittin. Arkanda bıraktığın kalbin ne olduğundan, gittikçe nasıl yok olduğundan habersiz gittin. Soluklarım kesildi, kalbim bir daha atmaz oldu sen gittiğinde. Arkandan acı çekerek öylece bakmaya mecburdum çünkü o geceden sonra senden uzak duramazdım asla. Zack'e sığınacağını biliyor olsaydım gitmene asla izin vermezdim ama sen benden kaçarak tehlikenin kanatları altına girdin. Sen eğer gitmeseydin kendimi daha fazla tutamazdım, aramızda birşeyler olması kaçınılmaz olurdu. Aiden gittikten sonra benim yanımda kalman Zack'in dikkatini çekti. Eğer biz birlikte olsaydık sen muhbirlik yapamazdın. Zack buna inanmazdı. Sen gitmeseydin Zack muhbirlik teklifinin reddi ile sana zarar verecekti. Hatta muhbir olduğun için fazla şey bildiğinden... Belki daha fazlasını yapacaktı."

Two hearts in one home | LarryWhere stories live. Discover now