Baby

98 10 19
                                    

Hava kararalı biraz olmuşken birkaç saat sonra Niall'ın buraya gelirken istediği gibi Zayn ya da Louis'nin kendi uçağıyla geri dönecektik. Buradan gitmek istemiyordum. Her istediğim an Niall'ı birkaç adım ötesinde görebiliyor, Liam ve Zayn'in yanına gidebiliyordum. Beraber burada daha çok şey paylaşabiliyorduk, eğleniyorduk. Ve en önemlisi ise Louis ile birbirimiz için daha çok zamanımız vardı. Herkesten uzaktaydık.

Eşyalarımızı toplarken Louis arkamdan geldi. O da anlamıştı buradan gitmek istemediğimi ve zaten yüz ifademden anlamak da zor değildi.

"Harry." dediğinde, tişört topunu kendi valizime fırlattım. Onu havada yakalayarak bir süre baktı.

"Burayı bu kadar sevdiğini bilmiyordum."

Bana doğru geldiğinde elindeki tişörtleri yatağın üstüne fırlattı. Saçlarımı tek elimle geriye atarak dudaklarımı yaladım.

"Orada sen yine bütün gün olmayacaksın. Niall olmayacak Liam olmayacak, Zayn olmayacak."

"Yalnız kalmak mı istemiyorsun?"

"Kendi evime gitmek istiyorum. En azından benim evim."

Kaşları çatıldığında, "Gideceğimiz yer senin ya da benim evim değil, Harry. Orası bizim evimiz ve orayı ev gibi hissettiren sensin. Gidersen ben ne yapacağım?" dedi.

"Lütfen, Louis. Seninle daha fazla ne kadar yaşayabilirim ki?"

"Her sabah seninle uyanmaktan bıkana kadar ve üzgünüm, bu asla olmayacak."

Ben de sadece aynı şeyi düşünüyordum. Louis'nin kollarında uyuyup yine onunla uyanmak, yüzünün her bir yanını öpmek, o uyanmadan onu izleyebildiğim kadar izlemek ve sonra uyumadığını farkederek utanmak.

"Bunu ben de istemiyorum ama—"

"Ama yok, Harry. Sen istemiyorsun, ben istemiyorum ve daha önemli birşey yok. Bununla ikimiz de mutsuz olacağız, biliyoruz."

Kafamı salladığımda sonunda ikna olmam ile rahatlayarak yatağın üstündeki tişörtleri tekrar bana verdi.

"Ben de pantolonları firlatacağım." dediğinde, güldüm ve az önce sinirle fırlattığım tişörtleri katlayacakken vazgeçerek gerçekten de fırlattım. Arkasından da pantolonlar geldi ve Louis beni yatağa devirerek üstüme çıktı. Yüzüme bırakılan öpücükler arasında güldüğüm için neredeyse boğulacakken onu tutarak kendime çektim. Yüzü boynumda dururken soluklanmak için gözlerimi kapattım. O sırada boynumdaki ısırık ile acıyla inledim.

"Louis!"

"Eğer evinde kalmak istiyorsan sadece birkaç günün var ve ben de seninle olacağım." dediğinde, hızla kafamı salladım.

"Farklı yerlerde yapmak güzel olabilir." Kalp atışlarımın hızlanması ile bunu farkettiğinde boynuma doğru güldü ve dudağının denk geldiği o hassas yeri öptü. Bunu istemediği belli olarak mecburen üstümden kalktığında ben hala yatarak onu izliyordum.

"Bizim son birkaç işimiz kalmış, alana bizsiz gideceksiniz. Biz ayrı ayrı geleceğiz." dediğinde, yüzündeki kararsızlık ve isteksizlik belliydi.

Kafamı salladığımda yine üstüme eğilerek yanağımı orada bir süre bekleyerek öptü. Ve aşağı inerek daireden çıktı. Az önce onun olduğu yeri koklayarak bıraktığı sıcaklığı hissederken sonunda ayağa kalktım ve Niall'ın yanına gittim.

Kendimi koltuğa attığımda saçlarımı çekti ve boynumu açığa çıkardı. Neredeyse hayal kırıklığı ile üzgünce gözlerime bakarak, "Yine mi kaçırdım?" dedi.

Two hearts in one home | LarryМесто, где живут истории. Откройте их для себя