I always need ya

71 8 10
                                    

Karanlık gökyüzünü bu defa yukarılardan izlerken yanımdaki Niall'a baktım. Uyuduğunu gördüğümde ben de sonunda dayanamayarak gözlerimi kapattım.

Uçağa binmeden önce konuşmak için eve gitsem de Louis yoktu. Yine de kıyafet almak için yukarı çıkmış, dayanamayarak kendimi yine Louis'nin yatağı ve kıyafetleri arasında bulmuştum. Sonunda yataktan ayrılarak dolabına ilerlediğimde daha önce hiç açmadığım ama takım elbiselerinin olduğunu düşündüğüm yeri açtığımda kendi kıyafetlerimi görmem ile öylece bakmış, kendimi birkez daha sadece üzgün hissetmek istemiştim. Hissettiklerim öyle ağırdı ki, üzüntü bunun için bir hiçti.

Bunlar, aylar önce o sabah buradan giderken kalbimdeki kırıklar ile Louis'ye, 'atabilirsin' dediğim kiyafetlerimdi. Ama hepsi Louis'nin odasında ve hatta dolabında, bazıları sadece benim kokum, bazıları ise ikimizin kokusu karışmış halde duruyorlardı. Hiçbir şey almadan ve hatta artık ağlayamadan çıkmıştım evden.

Bunları kontrolsüzce düşünerek kendime eziyet ederken üstüme örtülen örtüyle bunu beklemeyerek öylece kaldım. Louis'nin kokusu ve sıcaklığını alabiliyordum. Ama ona sokulamadım, dokunamadım ya da öpemedim. O benden uzaklaşırken sadece gözlerim önündeki karanlıktan gidişini izledim.

Birkaç saat sonra inişe geçen uçak ile gözlerimi açtığımda üstümdeki siyah örtüyü üstümden atmak istemedim. Louis'nin sıcaklığını arayan bedenim bununla biraz olsun ısınabiliyor gibiydi onun örttüğünü bilerek.

Ama hava sıcaktı ve Louis'nin uyumadığımı anlaması zor değildi. Siyah örtüyü koltukta bırakıp, yeni uyanan Niall'ı düşmemesi için tutarak uçaktan indiğimizde söylendi.

"Sizin jetiniz falan yok mu?"

Zayn güldü. "Törene katılacağımızı bilmedikleri için uçakla geldik. Giderken jet ile gideriz, Niall."

Niall kafasıyla memnun bir şekilde onaylarken zaten en kaliteli yerde uçmuştu ve olduğu yerde de Louis ve Zayn ayrıcalığı ile kimse yoktu zaten.

Bizi otele götürmek için gelen arabalar arkamızda durduğunda, Louis'nin bana baktığını sanarak bir an gözlerinin içine baksam da arkamızdaki arabalara yürümeye başladıklarında hayal kırıklığı ile peşlerinden gittim.

Arabalara binmeden önce buradan Los Angeles'a gideceğimizi bildiğimden Zayn'e baktım.

"Burada kaldığım zamanlar oteldeki dairemi almıştım. Orada kalabilir miyim?"

Yine Louis'nin yokluğu ile dolu bir kalp ve acı çeken bir beden olarak oraya gidecek, aynı gözyaşlarını yine durmadan para yığdığım o odaya dökecektim.

"Biz de orada kalalım o zaman. Yanlız olmaz." dediğinde, beraber arabalara bindik.

Arabaya herkesten önce bindiğimden yanıma kimin geleceğini bilmiyordum. Niall ya da Liam olmasını beklerken Josh benimle binmek istediğini söylediğinde Zayn onu zorla Niall ile öndeki arabaya bindirdi. Liam da Zayn'i bırakmadığından ikisi de arkadaki arabaya bindiğinde Louis'nin orada kaldığını görerek bakışlarımı başka bir yerde tuttum.

Zayn'in amacı yerini bularak Louis yanıma bindiğinde açık olan camları kapatmak istedim. Louis'nin kokusu tüm arabayı doldursun ve normalde neredeyse dört saat olan yol boyunca Louis'nin kokusu ile bu defa gerçekten uyumak istedim.

Birkaç defa arabayı kullanan adam ile birşeyler konuşmuş olsa da bana bir kere bile bakmamış ya da konuşmamıştı. Pekala, konuşmasını da beklemiyordum ama zaten beklediğin başına gelince bu kesinlikle fazla acı verici oluyordu.

Arabalar otelin önünde durduğunda Louis'den önce inerek hızla binanın en tepesindeki benim daireme baktım. Louis'den daha çok şey biliyordu o duvarlar. Tüm acının en savunmasız şahitleriydi.

Two hearts in one home | LarryWhere stories live. Discover now