Leyle-i Süveyda

By -nera_rosa-

28.4K 3.6K 1.6K

Gündüzleri Psikolog, geceleri manken; madde bağımlısı, kendine aşık bir kadın ve yıllar önce trafik kazasında... More

🦋İTHAF 🦋@-nera_rosa-
🦋PROLOG
1🦋Lal Gece
2🦋Katarsis
3🦋Mimetik Arzular
4🦋Kelebek Etkisi
5🦋 Kader İzi
6🦋 İstanbul'da Son Gece
7🦋Sıfır Noktası
8🦋 Simurg Misali
9🦋 Kan Rengi Gözler
10🦋Aykırı Hisler
11🦋Kalbimdeki Tabanca
12🦋 Stockholm Sendromu
13🦋 Sevginin Simyası
14🦋Backfire Etkisi
15🦋 Hâlâ Öğreniyorum
16🦋 Psikoloji Der ki
17🦋Yengeç Zihniyeti
18🦋 Jamais Vu
19🦋 Mahşer Midillisi
20 🦋 Sen Orada Yoksun
21🦋Güç Zehirlenmesi
22🦋Comfort Zone
23🦋Kabil Kompleksi
24 🦋 Gecenin Senfonisi
25 🦋 Ateşin Anayurdu
26 🦋 Şehri Yaksam
27 🦋 Efsunkar
28 🦋Vernem Nidahen
30🦋 Yolun Yar(a)sı
31🦋 Persona
32🦋Acı Kahve
33🦋 Nodus Tollens
34🦋Nazende
35 🦋 Galat-ı Meşhur
36 🦋 Ahde Vefa
37🦋Leon Gibi Sevmek
38 🦋Bir Sigara Sönüşü
Final🦋 1. Kısım
Final 🦋 2. Kısım
Son Söz 🕊️

29 🦋 Butimar

288 52 9
By -nera_rosa-

🦋

♪Part Songs List♪

Teoman - Kadının Gidişi

🦋

Butimar Kuşu: iran edebiyatında deniz kıyısına çöken, denizin bir gün kuruyacağını düşünerek bu tasa yüzünden hiç su içemez ve susuzluktan ölür.

DeKasım akşamlarının ayazı hiçbir ayaza benzemez derdi annem, Kasım akşamının en büyük ayazı bana Tokat gibi sözlerle geldi ve ben sevdiğim adamla geçtiğim sokakları bir mont ile dolaştım durdum! Üşümedim, çünkü kalbi buz tutmuş bir adamın içindeki bir tutam sevgi için o buz kütlesi ile uğraşıp durmuştum.

Başaramadım!

Kaldıramadım!

Onunla deliler gibi seviştiğim gecenin sonu, kardeşimi öldürmek için bana yanaştığını öğrenmem ile son buldu!

Sabah ellerimi tutan elleri, bana aşık olmamış olsa kardeşimin kanı ile dolacaktı!

Ondan bir kez yalan istedim, 'söyleyemeyeceğini' açıkladığında kendimi sokaklarda buldum! Dakikalardır nereye gittiğini bilmeden yürüyorum çünkü Asran'dan başka gidecek yerim yok! Bundan dört ay öncesine kadar her kapı bana açılırken şimdi tüm kapılar yüzüme kapanıyor... İçli bir iç çekişin ardından esen rüzgarın şiddeti ile montuma iyice sarılarak bir banka oturdum ve karşımdaki ağaçların rüzgarın şiddetine göre dans edişlerinin gölgesini seyretmeye başladım ama bilinç düzeyim öylesine kapalıydı ki o ağaca bakarken tonlarca düşünce zihnimden akıp gitti ve ben bir çıkar yol bulamadım.

"Kendine geldin mi?" Yanıma oturan bir yabancı, artık öyle, olan kişiye yan gözle baktığımda göz devirerek önüme döndüm.

"Konuşma benimle ama uçağın hazır, seni bırakmama izin ver!"

"Deva, lütfen." Feryat eder gibi çıkan sesi bir anda soldu ve ben ona tepki vermeden yine aynı yeri izlemeye devam ederken bir hışırtı duydum ve yanımdaki silüet giderek uzaklaştı. Yanıma baktığımda ise bir araba anahtarının yanımda durduğunu gördüm. Elime aldığımda ise kafamı kaldırarak gidişini izledim. Elleri cebinde yürüyerek gidiyordu.

O uzaklaşırken gözyaşlarım ona gitme demem için beni zorluyordu ama tırnaklarımı etime geçirdim ve buna izin vermedim. O gece o soğuk bankta yalnızlığımı kabullenmek zorunda kaldım.

Ben hiçbir zaman bir olamamıştım, ben hep tektim, diğer herkes yabancı!

İstanbul'a dönmek için ileriye park edildiğini gördüğüm arabaya doğru yürüyerek bindim ve arabayı Asran'ın kendi için kiraladığını, ya da aldığını, bildiğim piste sürdüm. Sürmeye çalıştım, gözyaşlarım gazı daha çok köklememe neden olurken benimle birlikte ağlayan gök ise silecekleri durmadan çalıştırmama sebep oluyordu.

Sanki bir anın dejavusu!

Aklımın bir köşesinde beliren kaza yapma korkusu ani fren yapmama sebep olurken kafamı direksiyona çarpmama kalmadan hava yastığı açılmaya başladı. Nefesim bana yetmediğini fark ettiğimde arabanın kapısını açtıktan bir dakika sonra kendimi yağan yağmurun altına attım ve hem gözlerim hem vücudum aynı anda ıslanmaya başladı.

Gök ağladı, ben ağladım! Şimşek çaktı, ben boş yola çığlık atarak dizlerimin üzerine çöktüm! Gök gürledi, ben hıçkırıklar içerisinde ağlamaya devam ettim. Bir kelebektim sanki, kozaydım kabuğumda şimdi kelebeğe dönüşürken acılar içerisinde kıvanıyordum!

Hadi ama koza halim 25 yıl sürdü, bir 25 yıl daha acı çekmek koyar bana!

Yaştan sırılsıklam olmuş ama rahatlamış halim ile arabaya yaslanmış öylece dururken yağmur dinmiyor aksine daha çok artıyordu. Karanlık yolda bir kadın ne yapıyor kimse de merak etmiyor, etse biri durur ve sorardı. Onlar sormadı bende ayaklanarak arabanın kapısının kulpundan tutarak gözlerimi etrafta gezdirdim. Sol tarafıma döndüğümde ise elleri cebinde uzun boylu bir silüetin bana doğru baktığını gördüm ya da görmek istedim! Tekrar baktığımda yoktu, artık hayatımda Asran diye bir adam yoktu.

Asran Arslan'dan...

O ağladı, ben yandım! O yağmurun altında çığlıklar attı ben sadece onu uzaktan seyredebildim. Bir kez yanına gidersem hep gitmek isteyeceğimi biliyorum ama bunu yapamam! Onunla birlikte olurken hissettiğim tutkunun hissiyatında yüreğime düşen onu yalanların gölgesinde seviyor oluşumdu. Onun bedeni ile buluştuğumda anladım, o yalan öpüşleri değil, gerçek sevişleri hak ediyor!

Şimdi bu kararın zorunluluğu sadece izlememe izin veriyor. O ne kadar iyileşmeden olmaz dese de bana karşı koyamadığını ezbere biliyorum, şimdi ona verdiğim sözü tutmalıyım! O bu sözü hatırlatmasa da ayrılığımız bizim için en güzeli!

Şimdi bakıyor bana, sanki bir boşluğu izliyor gözleri! Umursamadan arabaya biniyor ve farlar yandığında beklemeden gaza basıyor.

"Hoşça kal varlığım!" Yağmurda gözyaşları belli olmaz, ağlasam kimse anlamaz lakin bu hikayenin kötü adamı da, güçlü kalanı da ben olmalıyım. Bunu bildiğimden ağlamama izin vermeden yüzümdeki suları sıvazlayarak kendime geldikten sonra bende arabaya bindim ve onun tersi yönde yoluma devam ettim. O İstanbul'a döndü, ben ise onun ile ilk güzel anılarımı yaşadığım şehri bırakamadım ve herkesten uzak bu ülkede sessizliğine gömülmek zorunda kaldım.

...

Deva Kılıç'tan

1 ay sonra

Vereceğim röportaja saatler kala makyaj masasının önünde günlerdir kaçtığım bedenimle karşı karşıyayım, telefonumdan açtığım şarkı ise, "şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler..." Diyor. Karşımda her şeye rağmen güçlü duran o kadın unuttuğu gülüş simasını bana sunuyor ve içimdeki özlem derin bir iç çektiriyor. Çünkü bazen bir gece sizi bambaşka bir insan yapar yahut gözünüzdeki perdeler birden iner ve gerçekleri görürsünüz.

Bu sefer sevindiren yalanları seçmiştim lakin bilemedim acıtan bir gerçekten daha derin yaralar açacağını!

Elime aldığım fırçayı önümde açık duran pudraya batırdıktan sonra yüzüme dokundurmaya başladım. Ardından takmam için konulmuş inci küpeleri fırçayı yerine bıraktıktan sonra elime aldım ve kulağıma takmaya başladım. O esnada ise kalbimi ürperten mesaj sesi küpemi elimden kayırarak düşürmeme sebep olmuştu. Ona aldırmadan telefonumu elime aldım ve hızla mesaj paneline tıkladım ama beklediğim mesaj değildi.

Asran yazdı, yahut ondan bir haber var sanmıştım lakin o bir rüyaydı ve ben o rüyadan uyanalı bugün tam bir ay olmuştu.

"Kraliçem medyadan geldiler." Kapıyı tıklatmadan açılması ile arkama dönerek Ozan'ı dinlemeye koyuldum. Beni gördüğünde yüzünü dehşet alarak seri adımlarla yanıma gelmişti.

"İyi misin, yüzün bembeyaz olmuş."

"Yo- yok, iyiyim." Sesimin çatallaşmasına izin vermeden dudaklarımı birbirine bastırarak gülmeye çalıştım.

Ozan bana dalgın dalgın baktığı bir miktar sürenin sonunda o da tebessüm ederek omzumu sıvazlamaya başladı. "Hadi aşağı inelim kraliçem." Ona kafa sallayarak onay verdikten sonra ayağa kalkarak son kez üzerime baktım. Özel dikim bordo omuzları kuş tüylü ceket elbiseyi giymiştim, saçlarım ise kırmızıya yakışan bal köpüğü rengiydi, artık kendi benliğime dönmüştüm. Dümdüz saçlarımı okşayarak sevdikten sonra makyajımın son halini inceleyerek aşağı indim. Her topuk tıkırtım yeniden kameralar karşısına geçecek olmamın soğuk gerginliğini dakikalar saydırsa da hak ettiğim şöhreti geri almamdaki tek bilet olduğunu biliyorum.

Ve merdivenlerin sonundayım!

Ozan belimi tutmuş bana destek vermek isterken derin bir nefes alarak uzaktan kurulan kamera ve hazırlanan ekibe bakmaya başladım. Birkaç ay önce son kez çıkmıştım bu evden ve girmem aylarımı almış, sadece aylarımı değil, ama sonunda ait olduğum yere dönmüştüm. Kendi evime!

Hoşnutsuz bakışlarımı karşımdaki spikere sunarken, "İpek mi spiker?" Diye sordum.

Ozan da benimle birlikte ona bakıyordu, kendinden emin kalın ses tonuyla, "Evet, istemiyorsan değiştireyim." Dediğinde: "Sıkıntı yok." Yüzüme bir gülümseme kondurarak bu şöhret dünyasında büründüğüm dik başlı halime tekrar döndüm.

Hazırlanan ekibe, "Hoş geldiniz." Diyerek onlara hazırlanmış ikramlıkları ikram ettim ve hepsine tek tek gülümsedim.

Spiker camın önündeki beyaz koltuğu gösterdikten sonra, "Zelal Hanım hazırsanız buraya alalım." Demişti.

"Deva, Deva diyelim." Diye düzelttikten sonra koltuğa oturarak ayak ayak üstüne attıktan sonra masanın üzerindeki kurabiyeyi ağzıma atarak yemeye başladım.

"Hazır mıyız?"

"Kaydı başlatalım."

Karşımda siyah kısacık saçlara sahip uzun boylu orta yaşlardaki spiker sorularına hazırlandıktan sonra ses kayıt cihazını açarak kafasını kaldırdı.  'herkes Ünlüler ile biz bize programımıza hoş geldi, bugün ünlü manken Zelal Akyıldız'ın evindeyiz." Kameraya bakarak yaptığı girizgahtan sonra bana dönerek gülüşünü sundu, "Bizleri evinize davet ettiğiniz için öncelikle teşekkür ederiz. "

"Rica ederim, her zaman kapım açık."

"Zor bir süreç geçirdiniz, bazı kararlar da almış gibisiniz. Aklandınız zel-" dişlerimi sıktıktan sonra, "pardon Deva hanım." Dedi.

Beden dilim bana dik durmam gerektiğini fısıldadığında duruşumu daha da dikleşerek yuktunduktan sonra en soft sesim ile konuştum, "Bazı yanlış anlaşılmalar yaşandı, bu süreç içerisinde bende arkadaşlarım da çok yıprandık fakat bazı şeyleri anlamamızı sağladı."

Benim sözlerimi ciddiyetle izliyor lakin kasılmış gibiydi. Duruşunu daha çok dikleştirdikten sonra kağıtlara elini gezdirdi. "Nasıl oldu, uzunca süre sizin madde kullandığınız düşünüldü ama sanıyorum Arslan Avukatlık sizi aklamakta hiç zorlanmadı."

Merak edilen o soruya beklemeden gelmesi germişti. Boğazımı temizledikten sonra çok profosyonel şekilde, "Çünkü para giriş çıkışlarında göze çarpan bir aksilik yoktu. Sizler de benim çoğu defilemde yanımdaydınız, hiç durmadan çalışıyor ve bunu hakkını da alıyordum. O yüzden aklanacağımdan şüphem yoktu."dedim.

"Peki şimdi neler yapacaksınız, gelen birçok teklifler bu süreçte geri çekildi. Tekrar insanların sevgisini nasıl kazanmayı düşünüyorsunuz?"

"Bu dünyaya girdiğimde birçok maske barındırıyordum ve bunları yaşarken en büyük hatalarımın maskelerim olduğunu anladım. Bugün sizleri davet etmemdeki sebep de buydu. Burada hayatımı tüm şeffaflığı ile önünüze sereceğim!"

Kameramanın zoom yapması için işaret yaptıktan sonra yerinde kıpraşarak, "Bizi heyecanlandırdınız, Sizi dinliyorum."dedi. Lakin ben onun kadar mutlu değildim çünkü birazdan yapacağım şey Asran'ı ve Dedemi oldukça sinirlendirecekti.

İşte şimdi planın başladığı yerdeyiz. Bu gerçekleri anlatmaktan deliler gibi korksam da, ellerim buz tuttuğunu hissedebiliyorum, bunu başaracağım. Ellerimi birbirine kenetledikten sonra derin bir nefes alarak masada duran suyu kafama diktim ve, "Ben Zelal Akyıldız, Korkut Ata Akyıldız'ın torunu!" Dedim.

"Mardinli iş adamı Korkut Ata Akyıldız'ın torunu değil mi?"

"Evet, ayrıca evet Asran Arslan ile oldukça kısa bir ilişki yaşadım!"

"Neden ayrıldınız?"

"Çünkü başka bir sevgilisi olduğunu öğrendim. Üzücü." Umursamazca kameralara Asran'ın izlediğini bildiğim için içimdeki nefret ile bakarken yeniden dilimi dudağımda gezdirerek önüme döndüm.

"Aldatıldığınızı söylüyorsunuz yani."

"Evet, öz annem ölmeden önce baba diye bildiğim adamın kızı ile birlikteymiş."

"Annem ölünce teyzem beni nüfusuna aldı fakat dedem beni kabul etmediği için İstanbul'a dönmek zorunda kaldım ve isimimi değiştirerek yeni bir hayata başladım ve şunu belirtmeliyim ki, "Deva Kılıç olarak Psikologluk yapan kadınla sadece yüz olarak benziyoruz onun dışında bir alakam yok, beni taklit ediyor olmalı ya da isim benzerliği."

"Vaow, bize hayatınızı bu kadar şeffat anlatmanız mutlu etti, şaşırttı da."

"Şimdi işte yüzümde maskeler olmadan buradayım, tek hayalim manken olmaktı, bunu devam ettireceğim fakat yeni keşfettiğim başka yeteneğimi de sizlerle paylaşmak için gün saydığımı söyleyebilirim."

"Merakla sizleri takip ediyor olacağız."
...

Bir süre daha tekrarlayan soruların sonunda canlı yayın bitti ve ben istediğime kavuştum. Dedemin de Asran'ın da ne olduğunu tüm Türkiye belki dünya öğrendi. Artık herkes mağdur Zelal Akyıldız'ın yanında.

Acılarından bir kule yap, oradan izle şöhretini!

Ozan herkesi uğurladıktan sonra sevinç çığlığı atarak Cenk'e çak yapmıştım, Cenk içeride beni bekliyordu, Onunla kurduğumuz oyun sorunsuz başlamıştı!

Asran ile ettiğim kavgadan sonra Türkiye'ye dönerek soluğu Cenk'ten hesap sormak için evinde almıştım fakat Cenk Asran'dan ziyade pişmanlığı ile bir affı hak etmiş ve özür mahayetinde bana yardım etmek istemişti, Ben de kardeşim için ona ikinci bir şansı verdim fakat o da bana hakkım olan her şeyi verecek!

Hadi ama tabi ki de tamamen ona güvenmiyorum!

Ama telefonum çalıyor!

Cebimdeki telefonu çıkararak gelen aramaya baktım ve yüzüme kocaman bir gülümseme belirdi. Yıllarca birgün ararım diye ezberlediğim numara bugün beni arıyor!

Babam!

Duygusuz sesim ile ona bir,"Alo." Sözünü bahşettim.

"O manken sen miydin, nasıl sakladım kendini? " Sert sözlerinden sonra telefonun diğer ucunda bir kahkaha sesi geldi, "Demek Karun kadar zengin kızım var benim haberim yok." Birkaç hafta önce bana sen benim kızım değilsin diyen adamın bana değil parlama tapışını görmek ondan tekrar tekrar irite olmama sebep oldu. Ve o nefretle içimdeki öfkeyi dışarı vurdum,"Ben senin kızın değilim!"

"Seni kapıdan kovan dedene güvenme!"

"Ben ikinizden de nefret ediyorum ama senden kardeşimi, dedemden annemin hakkını almadan ölmeyeceğim BABA!" Telefonu yüzüne kapatarak içimdeki öfke daha da çoğalmadan susmayı seçtim fakat bu sefer Cenk'in telefonu durmadan çalmaya başladı, Ozan'ın telefonları ise hiç susmuyordu

Ozan telefon ile konuşurken Cenk telefonu kapatması ile sordum, "Songül ile ilgili bir şeye ulaştın mı?"

"Yurt dışında değil, hesabında hareketlilikler devam ediyor ama abimin hesaplarından para akışı keslmiş, ya abim başka isimle gönderiyor ya da sevgili Songülcüğümüz yolacağı başka tavuk bulmuş."

"Sonunda ben onu tavuk gibi yolacağım." Büke'nin haklı isyanına ikimiz de gülerken Cenk, "senin eline kıyamam." Diyerek onu kollarının arasına almıştı. Büke ise ona sarılmış sanki huzur o adamın iki kolundaymış gibi mayışıp gözlerini kapatmıştı. Onları özenerek izlemekten geri duramadım, o gün tek bir gün de olsa biz de Asran ile onlar gibiydik...

"Oh Allah'ım sonunda kapattım telefonu!"Ozan isyan ederek yanıma oturması ile kahvemi eline alarak birkaç yudum alarak yeniden elime verdi.

"Ayol magazine bomba etkisi yarattık! Artık her yerde sen varsın bebeğim, seninle röportaj yapmak isteyenler, yayına bağlansın diyenler; reklam yüzü olsun diyenler mi ararsın! "

Cenk bundan tatmin olmuş gibiydi, masanın kenarına yaslanmış Büke kollarının arasında kafasında muhasebe yaptıktan sonra, "İşte sizin dünyaya dönmek bu kadar kolay ama abim biraz daha uğraşacak gibi!"

"Abim kendi etti canım, gül gibi kraliçemi bırakıp o kara yelloza gitmeseydi."

"Nerede olduğunu bir bilsek!"

"Aramadı mı?"Solgun gözümle hayır anlamında kafamı sağa sola salladığımda benim aksime ümitle baktı.

"İki güne soluğu burada almazsa bende bir şey bilmiyorum."

"Beni öldürecek aq, sıçtık ya!"

"Korkuyorsan oynama."

"Seni buradan bir korkuturum götünde uçuk çıkar."

"Kavga etmeyin, ben duş alıp biraz yürüyüşe çıkacağım." Onlara yalnız kalmak için bahanemi sunduğumda kabullenmiş gibi kafalarını salladılar. Ben ise yorgun adımlarla yukarı çıkarak İlk olarak üzerimdeki elbiseden kurtulup kendimi duşa attım. Sıcak su bedenimden kayarak sudan yollar oluştururken gözlerimi kapamam ile Asran ile son birlikte aldığımız duştaymışım gibi hissettim. Onunla ilk duşum değildi lakin ilk kez bana aşık olduğundan emindim. Vücudumun her santiminde izi varken onu özlememe mani olamıyorum. Sular akıyor ama sanki onun dokunduğu yerleri es geçiyor yoksa yanan bedenimi söndürürdü.

Kafamı kaldırarak akan suya meydan okurken gözlerimi kapamam ile Asran'ın nefesini kulağımda hissettim. Akan suları emerek boğazımdan kaburgalarıma kaydı. Onu hissettiğim için gözlerimi açamıyor hakeza nefes alamıyordum.

Elleri kasıklarımı okşayarak kalçama giderken bir kadın beynimin içinde bir çığlık attı ve nefes nefese gözlerimi araladım. Akan suyu ani refleksle kapatmam ile nerede olduğumu anlamıştım. Daha fazla duşta kalamayıp bornozumu alarak odaya geçtim. Asran'ın odasının aksine odam beyaz ve soft pembe bir odaydı. Odamın bir kenarında beyaz kuş tüylü koltuğum diğer yanında saksıdaki ağaçların çevrelediği boy aynam vardı.

Yatağımın örtüsü yine beyazken üzerinde dizilmiş yaatıklar bembenin tonlarıydı.

Hayatımın aksine odam bana özel ve renkliydi, bana Özel demişken hiçbir erkek odama girmemişti.

Ozan hariç!

Odanın içinden girilen giyinme odasına girerek bir şort tayt ve sporcu atleti alarak üzerime geçirdikten sonra saçlarımı tarayarak bırakıp ilk olarak aşağı indim ve evin ağaçlarla dolu olan yolundan dışarı çıkarak belgrad ormanlarına giden uzunca ıssız yolda tempolu yürümeye başladım fakat kafamın içindeki sesleri susturmadığını fark ettiğimde daha da hızlanarak koşmaya başladım. Eskisine göre daha hızlı yoruluyor olsam da belgrad ormanının içinde girerek patika yol boyu koşmaya devam etmiştim. İstanbul'un Aralık soğuğu hakim olsa da ben sporcu atletim ile terlemeye başlamıştım bile.

Su!

Nefesimin sonuna kadar koştuğumda yoğun terden su kaybı yaşadığım için oldukça susamıştım lakin ben yanıma su almadım. ellerim dizlerimde bir süre durduktan sonra etrafıma bakınarak boş bank aradım, bulduğumda ise hızla yürüyerek kendimi banka atıvermiştim. Nefesim gittikçe düzene girerken kafamın üstünde bir slüet hissettim. Kafamı kaldırdığımda ise şort atlet ikilisinin içinde kastan patlamaya hazır kıvırcık saçlarının birkaçına ak düşmüş esmer, esmerlerin şahi adamla karşılaştım; boynundan terler yol yapmışken benim gibi nefes nefese idi.

"Selam, oturabilir miyim?" Diye sorduğunda ona bir yabanü gibi bakmış olmalıyım ki bana açıklamak için etrafı göstererek, "Bütün banklar dolu, dinlenmem lazım." Diye sözünü tamamladı.

"Ah, olur tabi." Benden onay aldığında kendini geriye atarak ayaklarını olabildiğince uzatmıştı. Biraz nefes egzersizi ile nefesi yerne geldiğinde, "üşümüyor musun?" Diye sordu.

Ben ise gözlerim dalmış yerdeki birkaç taş parçasını seyrediyordum, "Kolay kolay üşümem." Diye mırıldansam da gözlerim hâlâ oradaydı.

"Emin misin, tırnaklarının ucu soğuktan morarmış görünüyor." Alaycı ses tonuna karşın gözlerim tırnak uçlarıma kaydığını hissettiğimde bende tırnaklarına baktım.

"Duştan da yeni çıkmışsın."

"Bunu nereden anladın?"

"Saçlarından buram buram yasemin kokusu geliyor." Onu yargılamak için bütün vücudumla döndüğümde elindeki metal su matarasının kapağını açtığını gördüğüm ve dudağımın kenarını ısırmama mani olamazdım, oldukça susamıştım.

İçime kaçan sesim ile, "Şey!" Diye mırıldansam da onun keyfi yerine gelmişti. Birkaç yudum suyu içtikten sonra matarasını dudaklarından çekerek bana bakmaya başladı. "Buyur suskun prenses."

"Biraz suyundan içebilir miyim?"

"Bu güzel kadın bana numarasını verirse neden olmasın?"

"Kalsın ya, hepiniz aynısınız ne bekliyorsam." Sinirle kalkmış geldiğim yöne dönmeye niyet ettiğimde ilk önce görüş açıma matara daha sonra o adam girdi. Bana sırıtarak bakıyor, "şaka yaptım ama hiç şakadan anlamıyorsun." Diye hayıflanıyordu.

Ona göz devirerek matarasını elimden çektiğim gibi susuz kalan vücudumu suyla buluşturmanın sevinci ile doyumsuzca boğazımdan lıkır lıkır ederek inişini dinledim.

Suya doyduğumda ona geri uzattım lakin pek kalmışa benzemiyordu. "Teşekkürler." Ben hızla yürüyor o ise arkamdan gelerek bağırıyordu.

"Bari adını söyle!"

"Neden?" Diyerek yarım şekilde arkamı döndüm lakin hâlâ yürüyordum.

"Çünkü muhtemel sevgilinden ayrılmışsın, ağlamak için bir omza ihtiyacın olabilir." Ardısıra dizdiği sözlerden sonra birden fren yaparak durdum ve ona dilimi yanağımın içinde gezdirerek dinlemeye koyuldum.

"Sen sormadan söyleyeyim ağlamaktan gözünün altı morarmaya başlamış, yüzün solgun ve kahvaltı bile yapmamış görünüyorsun." Sabahtan beri hakkımda yaptığı saçma sapan tahminler sünirlerimi bozsa da dediği her şeyin doğru olması da bir gerçekti.

"Başka tahminin yoksa gidebilir miyim?"

"Hadi be o kadar şey yaptım." Aklıma geldiğinde matarasını kaldırıp, "tüm suyumu seninle paylaştım." Dedi.

"Ne istiyorsun?"

"İsmini!"

"Zelal Akyıldız, Belgrad çıkışındaki villada kalıyorum ve senin ismini asla merak etmiyorum." Onu dinlemeden arkamı dönmüş giderken arkamdan gelen ayak sesleri bu sefer önüme düştü ve gideceğim yolu kapatıverdi. Artık ona dil dökmeye bile halim olmadığı için ellerimi karnında birleştirdim.

"Bende Armağan yanındaki villada kalıyorum, desene komşuyuz." Attığı yalanı yüzüne vurmak için dalga geçerek, "Uzun yıllardır boş orası." Dedim.

"Ama artık değil, tanıştığıma memnun oldum ilk ve tek komşum." Yaptığı nükte manidardı çünkü o bölgede iki villanın dışında başka bir konut yoktu.

Onunla komşu olduğuma inanamıyorum!

"Şimdi gidebilir miyim?"

Ukala ukala yanıma geçip, "Tabi gidelim." Diyerek yürümeye sakinleşmek için geldiğim yerde sinir krizi geçirmeme neden olabilirdi. O önde ben arkada yürürken sürekli bir şeyler söylüyor ve benim konuşmamı dinlemiyor gibiydi. Ben suskunluğa alışıktım, onun bu kadar konuşmayı sevmesi garibime gitmişti. Biraz hayranlıkla izlemiş olsam da çoğunlukla alışık olmadığım bir olgu ile baş başaydım. Bünyem onu bir tehdit görse de bir yanım konuşkan insanlardan zarar gelmeyeceğini fısıldıyordu.

Lakin en son güvendiğim adam, kardeşimi öldürmek isteyen bir katildi!

O konuşurken benim içine düştüğüm çelişki bizi eve getirmiş lakin evimin yolunu unutmuş ve hâlâ onunla birlikte yürüyordum.

"Benim eve geliyorsun galiba." Ani fren yaparak durduğumda sola dönerek yarısı taş duvarlarla örülmüş yarısı demiri saran sarmaşıklarla örülü duvara baktım.

"Dalmışım, su için teşekkür-" sözümü tam anlamıyla bitirmeden gelen araba sesi ve ardından koşarak yanımıza gelen sarışın kız çocuğunun içtenlikle gelen, "abi." Sesi gerçek bir gülümsememe sebep oldu.

Armağan o sesi duyması ile kollarını açarak eğildi ve kardeşi olduğunu düşündüğüm kıza sımsıkı sarıldı. Onu döndürürken küçük kız çocuğu oldukça mutlu görünüyordu: o döndürdükçe küçük kız kikirdedi ve birkaç dakikalığına dünya güzel bir yer haline geldi.

Ben yüzümde gülümseme dalgın dalgın onları izlerken arabadan inen diğer kişiye dikkat etmemiştim. Oldukça iyi giyimli ve fit vücutlu orta yaşlarda bir adamdı; saçları kır lakin yüzü yaşını gizliyordu.

Armağan kardeşini tek koluna yerleştirmiş diğeri ile karşısındaki adamı selamladı: "Hoş geldin Tahir abi."

Babası değilse bu adam kimdi ve bana neden böyle acır gibi bakıyordu?

Selamlaşmayı kısa turarak, "Hoş bulduk oğlum." Dedikten sonra hemen bana dönerek elini uzattı, "Tahir Ceyhunoğlu!" Dedi.

"Deva Akyıldız burada oturuyorum."

"Komşu oluyoruz yani, çok güzel. Senin gibi güzel bir kadınla tanışmak ayrıca güzel. "Yüzümün her santimini ince ince izlerken ellerim ise hâlâ ellerinde idi. Ben rahatsız olduğumu belli edene kadar duran elleri gevşediğinde hemen çektim.

"Senin saçların ne güzel!!"

"Biliyorum, " göz kırptım, "büyürsen seninde öyle olur."

Sesimi alçaltarak, "Bu geveze senin abin mi?" Diye sorduğumda minik elleri yüzüne gitmiş ve dakikalarca kikirdemişti. "Babam da hep aynısını diyor." Dedikten sonra daha çok gülmüştü. "Değil mi baba?"

"Öyle küçük aşkım, hadi gel biz eve geçelim." Onu abisinin kucağından alarak kendi kucağına yerleştirdiğinde küçük kız boynuna sımsıkı sarılarak başını omzuna koymuştu. Babası ise bu durumdan oldukça hoşnut olarak taşıyordu.

Babanızı siz seçemezsiniz...!

Küçük kız bana el sallayarak giderken ben onu hayranlıkla izledim. Ona el sallarken sanki küçüklüğüme el sallıyor gibiydim.

"Babama mı aşık oldun, yoksa kardeşimi mi benden kıskandın?" Ne dediğini anlamazken kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Ne saçmalıyorsun be?" Diye çemkirsem de yanağımı göstererek, "ağlıyorsun." Diye beni durdurdu.

İstemsizce ağlamış mıydım yani?

🦋

Ben geldim bebişler ❤️‍🔥

Lütfen bana oy ve yorum yapın diyor ve konuyla ilgili birkaç açıklama yapmak istiyorum.

Bölümler arasında zamanlar olduğu için bazen konuları unutuyorum ve başka bir olay olarak yazabiliyorum. Bunların birkaçını fark ettim ve akışa göre düzenleme kararı aldım. 💗

Bunun dışında vizelerim başlayacağı için bölümün iki hafta sonra geleceğini söyleyebilirim.

Beklemede kalın, öpüldünüz 💋💋💋

Continue Reading

You'll Also Like

2.8M 121K 103
Hazan, iç içe olduğu tüm sorunlarını büyük bir savaşla görmezden gelerek hayatını sıradan bir mahallede devam ettirmeye çalışan genç bir kızdır. Bu d...
10.8K 327 78
SON buldu herşey... Uğrunda yıkılan hayatlar kaldı geriye.Ne bir göz yaşım nede düşüncelerim. Sonlandı gülűşlerim gidişlerinde... Kayboldu sözlerim g...
44.8K 2.3K 15
28 yıl önce karıştırılmış bir binbaşının hikayesi.Ben Asena Doğu namı değer Kızıl Dağların Kızılı ismini duyanların korkudan titrediği kadın Bu ben...
1.2M 111K 45
~Bu kitap tüm zorluklara inat aşkından vazgeçmeyip aşkı için savaşanlara ithaf edilmiştir.~ -------------------------- "Aşk mıdır beni,sana bu kadar...