Nazende (bxb)

Av queenhurrem

439K 34.8K 10K

Yıllardır beni kardeşi yerine koymuş bir adamda takılı kalacak kadar aşıktım. NOT: Hikaye eşcinsel evlilikler... Mer

bir
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört
otuz beş
otuz altı
otuz yedi
otuz sekiz
otuz dokuz
kırk
kırk bir
kırk iki
kırk üç
kırk dört
kırk beş
kırk altı
kırk yedi

on sekiz

9.8K 774 127
Av queenhurrem

Plaj çantamın içine güneş kremimi atarken gözlüğümü saçlarımdan gözüme indirdim. Dakika başı sürmezsem bembeyaz tenim birazdan kıpkırmızı olacaktı biliyordum. Biraz esmerleşecek olsam tamam müsaade ederdim ama bildiğiniz domatese dönüşüyordum ben.

Uzandığım şezlongumda gayet mutluydum. Songül Ebrar ve Selim birlikte denize girmişlerdi. Abimler hâlâ uyuyordu. Saat öğle olmasına rağmen tatilde biraz uyumak için kalkmamışlardı. Aklım Baran'daydı. Kahvaltı yapmayı akıl ederdi umarım.

Songül denizden gülerek çıkıp yan taraftaki havluya sarındı. Selim'in sövmelerine bakılırsa kesinlikle suya ittirmişti.

"Aşkım güneş kremi sür." dedim kremini işaret ederek.

Songül kremlenirken dizlerimi kendime çekip etrafa bakındım. Sahil beni çok rahatlatıyordu. Arkamı dönüp yüzüstü şezlonguma uzandım. Şemsiyenin altında biraz kestirsem fena olmazdı.

————

"Biraz başını sağa çevir. Hayır o kadar demedim, azıcık geri zekalı."

Selim başını çevirip istediğim şekilde durduğunda kameraya ardarda basıp bir sürü fotoğrafını çektim. Az önce gösterdiğim gibi pozdan poza giriyordu ve hepsini resim karesi olarak kaydediyordum.

"Bekle şimdi videoya alacağım, buradan kırpacak bir şey bulabiliriz belki."

Videoya da poz verdikten sonra telefonumu ona verip havuzun başına ben geçtim. Altımdaki şort ve ıslak vücudumla güneşin altında yanıyor olsam da süper bir ışık yakalamışken değerlendirmek istiyordum. Tam da akşam saatlerinin altın vakitleriydi.

Kameraya poz verip onun da beni çekmesini bekledim. Birkaç uyarısına kulak verip çeşitli hallere büründüm.

"Oha sonuncu süper oldu!"

Koşar adım yanıma gelip gösterdiğinde gerçekten süper bir fotoğraf yakaladığını gördüm. Gülümsedim.
"Direkt bu bence ama diğerlerine de bakalım."

Havuzdan çıkıp kurulanırken fotoğraf seçtik. Genelde bir fotoğrafı atıp atmamak konusunda üzerine çok düşünürsem o fotoğrafı asla atamıyordum. Bu seferki fotoğraf harcanacak gibi değildi, direkt hikayeme attım. Post bile olurdu aslında ama hesabımda hiç post yoktu, genelde post atmazdım ya da atsam bile hemen silerdim.

Fotoğrafımı paylaştıktan yalnızca birkaç saniye sonra bildirim kutuma bir sürü insandan beğeni düşünce gözlerimi kırpıştırdım. Arkadaşlarımın beğenmesi mutlu ediyordu ama isteklerine geri dönmeye bile tenezzül etmediğim erkeklerinkini pek umursamıyordum.

Fotoğrafı attıktan sonra ayağa kalkıp esnedim. Tam geri oturmak için hazırlanıyordum ki birden belimden birinin omzuna çıkıp da sonrasında havuzun suyuna gömüldüğümüzde ani hız yüzünden epey bir su yutmuş ve benimle havuza düşen kişiye sıkı sıkı sarılmıştım.

Bu şakayı abimden beklerdim ama Baran'dan beklemezdim.

Suyun altında çıplak bedenine tamamen kendimi sarmışken ikimizi de yüzeye çıkardı. Fazlasıyla yakın duruyorduk ama boğulurken pek dikkat edebileceğim bir detay değildi maalesef.

Öksürük krizi içine girmişken yüzümü boynuna gömdüğümde gür bir kahkaha attı. Birbirimize tamamen yaslıydık.

"Korktun mu?" dedi alayla.

"Of!" diye bağırdım.

Sımsıkı belimi tutup çenemi yakaladı. Gözlerimin içine bakıyordu.
"Senin yüzünden girdim havuza. Ne güzel denize girecektim."

"Ben ne yaptım be?" dedim ellerimi ensesine sararak. Yakınlığımızın tadını çıkarıyordum.

"Öyle savunmasız durmasaydın girmezdim havuza."

"Deli." deyip kıkırdadım.

Gözleri gülüşüme kaydı. Dudaklarında bir gülümseme oluştu. Gözlerinin içine bakarken tırnaklarımı hafifçe ensesine sürttüm. Göğüslerimiz birbirine değiyordu. Üşüdüğüm için sivrileşmiş göğüs ucumun bile tam anlamıyla temas ettiğini hissedebiliyordum. Ayaklarım bacaklarına sarılı olduğundan aynı boyda gibiydik. Dudaklarına kaydırdım gözlerimi. Dolgun ve kavisli dudakları ıslak duruyordu. Öpsem ne de güzel olurdu...

Sessizce birbirimize bakarken o beyninin içinde neler döndüğünü öğrenmeyi her şeyden çok istedim. Öyle karmaşık bir adamdı ki onu çözebiliyor olmak benim için imkansıza yakın bir fikirdi.

"Sana sormadım Fırat!"

Selim'in bağırışını duyduğumuzda ikimiz de onlara döndük.

"Sormanı beklemedim zaten. Bu ne oğlum?"

Abim elindeki telefonunu ikimize doğru salladığında anlamamış gibi baktım yüzüne.
"Ne, ne?"

"Dalga mı geçiyorsunuz siz? Kaldırın şu fotoğrafları ikiniz de."

Havuz başındakilerden bahsediyordu. Baran beni bırakıp abime doğru yüzdü.
"Ne o?"

Abim telefonu uzatırken sinirliydi. Baran telefona baktığı an kaşlarını çattı. Yüzüme bakışından bu fotoğrafın hiç hoşuna gitmediği belliydi.

Ofladım.
"Niye kızıyorsunuz ya denize geldim tabiki havuz veya deniz başından fotoğraf atacağım."

"Bu şekilde mi?" dedi Baran tek kaşını kaldırarak.

"Evet. Fotoğrafta bir şey yok ki."

"Bir şey yok zaten. Sorun orada." diye mırıldandı.

Dudaklarım o şeklini aldı.
"Abartma."

"Kaldırın lan ikiniz de." dedi abim araya girerek.

"Ya sen gelirken bana ne dedin şimdi ne halt yiyorsun? Bana karışamazsın bunu o beynine sok." dedi Selim.

Abim dişlerini sıktı.
"Selim, kaldır fotoğrafı."

"Niye kaldırıyorum, sana ne?"

"Bana emanetsin, kaldır."

"Namusum da mı sana emanet?!" dedi alayla. "Hadi oradan. Karışamazsın bana."

"Gerekirse evet. Kaldır yoksa ben kaldıracağım."

"Kaldırmıyorum. Gören gördü. Zaten hikayeme atmasam da beni o şekilde ilk defa görmüyorlar." dedi.

Sonra abimin gözlerindeki saf öfkeyi gördüm. Öyle çok sinirlendi ve hayal kırıklığına uğradı ki onu iliklerine kadar tanıyor ve anlıyor olduğumdan ben bile hissettim. Eğer bana bu gözlerle baksaydı yemin ederim ki her ne yaptıysam yolumdan dönerdim. Bazen bazı sınırları vardı. Bazı şeylere her ne kadar kızsa bile yapabiliyordum. Bazen de bazı meselelerde, ki bu çok nadiren olurdu, öyle sert davranırdı ki onun dönüşünün olmadığını bilir ve zıt gitmezdim.

İşte tam da bu yüzden abim ve Selim olamazdı.

"Ağır konuşurdum da... Annemin emanetisin ayıp olur." diye mırıldandı. Sesini ben bile zor işittim.

Sonra arkasını dönüp gitti. Ben de peşinden gitmek için davranıyordum ki Baran beni durdurdu.
"Bekle. Ben bakayım."

Ben havuzda kalırken o abimin arkasından seslenip yanına ilerledi. Ben de havuzdan çıkmıştım şimdi. Yavaşça Selim'in oturduğu yere oturdum.

"Bir şey soracağım."

Yüzüme baktı. O da sinirlenmişti. Bir bakıma haklıydı da. Abim onun hiçbir şeyi değildi, dolayısıyla karışamazdı da.

"Bilerek mi bu kadar zıttına konuştun az önce." dedim gözlerimi kısarak.

Yüzüme bakmaya devam edip alt dudağını büktü.
"Belki. Tepkisini merak ettim."

"Ve?"

"Ve tepkisi hiç şaşırtmadı."

Kaşlarımı çattım.
"Neden abimin olaylara tepkisini ölçmeye çalışıyorsun?"

Gözlerini kaçırdı. Derin bir nefes verip ona döndüm tamamen.
"Soru sordum." diye üsteledim.

"Bu söyleyeceğim şey arkadaşlığımızı etkileyecek mi?"

"Duruma göre."

Dürüst cevabıma karşılık derin bir nefes aldı.
"Abin o kadar benim tipim ki... Karakterinden bahsetmiyorum dış görünüşünden bahsediyorum. O kadar bana göre ki..."

"Ama olmaz. Olursanız olmaz. Tehlikenin farkındasın öyle değil mi? Abim sürekli değiştirdiğin flörtlerin gibi olmayacak hayatında. Çok kıskanç çok kısıtlayıcı çok baskın bir karakter. Sen ilişkide senin sözün geçsin istiyorsun ama bu abimleyken ne kadar mümkün olur bilemiyorum."

Göz devirdi.
"Elbette biliyorum."

"Ona göre davranın ikiniz de. Birbirinizi üzmenizi istemiyorum."

"Sanırım aramızda seni üzebilecek herhangi bir şey olmayacak."

"Üzgünüm ama umarım olmaz da zaten."

Sonra ikimiz de sessizliğe gömüldük. Kendi halimizde otururken yanımdaki okuma kitabına bir bakış attım. Tam elim gidiyordu ki bildirimlerime bir yenisi daha eklenince telefonumu elime aldım.

Çok fazla beğeninin ve hikaye yanıtının arasında benim dikkatimi çeken Yusuf'un hikaye yanıtı olmuştu. Hikayeyi atışımın üstünden 1 saat geçmişti ve o da mesajı yaklaşık 56 dakika önce atmıştı. Kaşlarımı çattım. Gerçekten alakasını anlamamıştım. Merakla sohbete girdim.

yusufkocoglu: Fırat'ı imha falan mı ettin?

Kaşlarımı kaldırdım bu sefer de. Her olay karşısında sürekli mimik yapmaktan yaşlanınca yüzüm kırış kırış olacaktı ama elimde değildi.

siz: Anlayamadım?

Benim 1 saat sonra döndüğüm mesaja anında dönmüştü.
"Daha mesaj gitmedi amına koyayım." diye mırıldandım.

yusufkocoglu: Bu fotoğrafı attıktan sonra bir de mesajlara bakabiliyorsan ya Fırat görmemiştir ya da hayattan silinmiştir, başka bir ihtimal gelmedi aklıma

siz: Abim bir şey demiyor ki

Az önce sinir krizi geçirdi.

yusufkocoglu: Deseydi iyi olurdu

Şaşkınlıkla ekrana baktım. Umarım gerçekten anladığım şekli doğru değildir diye dua etmekten başka çarem yoktu. Alt dudağımı ısırdım.

siz: Ahahahaha, demez.

Genelde bu gülme ifadesini dalga geçerken veya zorakî gülerken yazıyordum.

yusufkocoglu: Muhakkak. Şaka yapıyorum sadece. Tatilin nasıl geçiyor?

siz: Teşekkürler, iyi geçiyor

yusufkocoglu: Sevindim. Okula motivasyon olurdu senin için de.

siz: Evet

yusufkocoglu: Ne zaman dönüyorsunuz? Birkaç imza için Baran'ı bekliyor şirkettekiler. O zamana kadar yapılmayacak anlaşma.

siz: Bunu Baran Abim'e sor istersen Yusuf Abi.

yusufkocoglu: Haklısın, iyi günler

siz: Sana da iyi günler

Görüldü.

Telefonu kapatıp can sıkıntısıyla ofladım. Ne Baran'ı ve de Yusuf'u bir türlü anlayamıyordum.

————

Fortsett å les

You'll Also Like

433K 23.5K 50
Beklemediği bir anda hamile kalan Derin, bebeğinin babasının piskopat bir mafya olduğunu öğrenince ne yapacak? Peki piskopat mafyamız Barlas bebeğini...
5.4K 453 12
TAMAMLANDI ✔ Kütüphane çalışanı olan Park Jimin o gün Min Yoongi'nin kütüphaneden içeriye girdiğine gördü. - Kim Taehyung, o gece sevgilisinin bıçakl...
1M 64.7K 40
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, psikolojik ve fiziksel şiddet gibi r...
4.3K 291 12
Asker kurgusudur. bir kibrit ile yok olmak varken bir ateş ile kül olur insan. "nasıl böyle gülebiliyorsun"diye sorduğunda gülümsedim. "size demişti...