ZİNCİR | TEXTİNG

By azraaxsea

680K 25.4K 3K

0544 *** ****: Ne demişler? 0544 *** ****: Bende ki kalp sende olsa taşıyamazsın. 0544 *** ****: Nerdesin be... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.9
4.0 !FİNAL!
ÖZEL BÖLÜM

3.8

6.7K 287 11
By azraaxsea

Selamlaarrrr!!

Bölüme geçmeden önce oy verirseniz sevinirim.

Satır aralarına da yorumlarınızı yapabilirsinizz.

Keyifli okumalar<3

Yatakta rahat pozisyon bulabilmek için hareket edip duruyordum. Kollarımın üzerinden tır geçmiş gibi ağrıyordu ve başım da öyle, hasta olduğuma emindim. En son Mirza'nın kollarında uyumuştum ama sabah kalktığımda yanımda değildi, yastığın altına koyduğum telefonu bulup saatin kaç olduğuna baktığımda çoktan öğlen olduğunu fark etmiştim. Evet, gerçekten de hasta olmuştum. Kafamı yastığa tekrar gömerken tek isteğim baş ağrımın geçmesiydi.

"Günaydın güzelim." Mirza'nın sesini duyduğumda kafamı yastıktan kaldırdım ve sırtımı yatak başlığına dayadım.

"Günaydın yakışıklı." Sesim zorla konuşuyormuş gibi çıkıyordu, bu Mirza'nın da gözünden kaçmamıştı, kapının önünden çekilip yanıma doğru adımladığında elini alnıma koydu ve tekrar ateşime bakmaya çalıştı.

"Senin hala ateşin dinmedi mi?"

"Sen yanımdayken ateşimin dinmesi mümkün olabilir mi?"

"Hasta ama ettiği laflara bak sarı tavşanın."

"Sana hasta olduğumu gerçekten bu kadar geç mi fark ettin?"

"Hadi hadi kalk o yataktan. Kahvaltını yap, bana iltifat etmeye sonra devam edersin."

"Bu ilişki de en çok romantik olan benim biliyorsun değil mi?"

"Evet güzelim, sen ne diyorsan o."

Yataktan kalkıp banyoya doğru ilerledim ve yüzüme su çarparak kendime gelmeye çalıştım, banyodan çıkıp tekrar odama geçtim ve ateşimin dinmesi için üzerimdekileri çıkarıp ince bir tişört giydim. Mutfağa doğru ilerlerken çayın kokusunu koridordan bile alabiliyordum, hayır abartmıyorum.

"Sen sabahları böyle kahvaltı hazırlayacaksan, ben seni kaçırmadan nikahı basayım?"

"Öyleyse bana hemen nikahı basman gereken önemli konular var."

Masaya oturduğumuza çaylarımızı döktü ve hazırladığı şeylerden biraz biraz atıştırmayı denedim.

"Bugün hastaneye gidiyoruz."

"Neden?"

"Hastasın, bir doktora görün neyin varmış onu öğrenelim."

"Geçmeyen bir Mirza hastalığım var benim, doktor bunu göremez."

"Hımm, peki nasıl geçer bu Mirza hastalığın."

"Biraz sarılsam geçer gibi duruyor ama bilemeyeceğim."

Oturduğu yerden kollarını bana açtığında yerimden hızlıca kalkıp yanındaki sandalyeyi ona doğru yaklaştırdım ve benim için açtığı kollarına girip başımı göğsüne yasladım. Bu yakınlık ona yetmiyormuş gibi beni sandalyeden kaldırıp kucağına oturttuğunda kafamı tekrar göğsüne yasladı ve saçıma bir öpücük kondurdu. Ben onun kokusuyla huzur bulurken o masadaki hazırladığı şeylerden ağzıma tıkmaya çalışıyordu. 

"Mirza yemek istesem kendim yerim."

"Benim elimden niye yemiyorsun?"

"Canım istemiyor. Hem senin elin ne alaka?"

"Sevmiyorsun sen o zaman ellerimi."

"Mirza saçmalama istersen, tabii ki seviyorum ellerini."

"Aç o zaman ağzını." Vazgeçmeyeceğini anladığımda mecbur ağzımı açtım, elini geri çekecekken hırsla parmağını ıstırdığım da bana garip garip baktı. Ne vardı canım? Bu devirde parmak ısırmakta suç olmuş.

"Sen parmağımı niye ıstırdın az önce?"

"Sinirlendim."

"Her sinirlendiğinde böyle bir yerleri ıstırıyorsun işimiz var bizim seninle."

"Vaz mı geçiyorsun yoksa?"

"Asla. Bir vatan iki sen."

Kafamı kaldırıp hayran hayran ona bakarken dayanamadım ve dudaklarına hızlıca bir öpücük kondurup geri çekildim. İşte şimdi afallamıştı, bu hareketimi hiç beklemiyordu.

"Beni öptün." Tekrar saniyelik hızda öpüp geri çekildiğimde girdiği şoktan hala çıkamamıştı.

"Tekrar öptün beni."

"Öptüm seni." 

"Ben bu kadar azla yetinmem ama haberin olsun." Kafasını indirip üzerime doğru eğildiğinde beni öpeceğini anlamıştım, ilk önce alnımı öptükten sonra dudaklarımın üzerine, dudaklarını yasladığında hareket etmiyordu. Dudaklarımın üzerinde öylece beklerken dudaklarını hareket ettirmiyordu, elimi ensesine çıkarıp saçını çektiğimde sonunda dudaklarını hareket ettirmeyi başarabilmişti. Öpüşü beklediğimin aksine nazikti, ilk önce üst dudağımı kendine doğru çekiştirdi, çekilip tekrar dudağımı öptüğünde, alt dudağıma da aynılarını yaptı ve üzerimden çekildi.

"İlacını getirme mi ister misin? Biraz heyecanlanmış gibi gözüküyorsun." Gibi değildi, heyecanlanmıştım zaten.

"Dalga geçme."

"Dalga geçmiyorum güzelim, benim astımım olsaydı sana yaklaşırken bile nefesimin kesildiğini o zaman daha iyi anlardın." Utandığımda cevap vermeyip yüzümü göğsüne sakladığımda güldüğünü işitebiliyordum, bir şey demeden bir süre saçlarımı sevdiğinde "Gerçekten ilacına ihtiyacın var mı?" dedi.

"Hayır sevgilim." Söylediğim hitap şeklini ilk defa kullanıyordum ve yüzüm hala göğsüne yaslı olduğu için sesim boğuk çıkıyordu.

"Ne dedin sen az önce? Kaldır bakayım kafanı." Yüzüme muzip bir ifade yerleştirip kafamı kaldırdığımda sırıtarak ona bakıyordum.

"Ne demişim?"

"Tam duyamadım tekrarla bakayım."

"Hayır sevgilim, dedim."

Sertçe tekrar dudaklarıma yapıştığında birden ne olduğunu anlamadığım için tepki verememiştim. Sertçe dudaklarımı, dudaklarıyla ezerken, ensesindeki saçları çekiştiriyordum. Ağzını açıp dudaklarımı ıstırdığında inledim, evet gerçekten bir şey yiyormuş gibi dudaklarımı ıstırmıştı.

"Yavaş olsana Mirza. Niye dudağımı öyle ıstırıyorsun birden?"

"Canım çok çekti sevgilim."

"Arsız. İlacımı getir çabuk." Beni kucağından indirip sandalyeye tekrar koyduğunda salona doğru gidip ilacımı almış ve getirmişti.

"İlk önce hastaneye gidiyoruz."

"Gitmek istemiyorum."

"Ama gitmemiz gerekiyor, komutanımın döndüğünde beni dövmemesi için gidelim en azından."

"Hastaneye gidecek  kadar kötü bir durum da değilim."

"Bu konu tartışmaya kapalı, gidiyoruz. Sonra da bir kafeye falan gideriz."

"Alışveriş merkezine gidip kıyafetlere de bakabilir miyiz?"

"Sen istersen yaparız güzelim benim."

"O zaman zaten sen hazır gibisin ya," ortalığı toplaması için ona şirinlik yapacakken sözümün devamını getirmeme izin vermedi. "Ben toplarım sen git hazırlan." dediğinde mutfaktan çıkıp odama girip üzerimdeki tişörtü ve eşofmanı çıkarıp düzgün bir şeyler giydim, sonra da birlikte arabaya binip hastanenin yolunu tuttuk.

Hastaneye geldiğimizde arabadan inip benim kapıma geldi ve kapıyı açıp elini bana uzattığında garip karşıladım ama herhalde bu hareketlerine alışmam gerekti. Elimden tutmuş beraber hastaneye girerken içimden, işimizin hemen bitmesini diliyordum. Mirza belimden tutup kendisine doğru yaklaştırdı ve kulağıma eğilip, "İnsanlara bu kadar kötü bakmanı gerektirecek bir durum yok ortada güzelim." dediğinde kaşlarımı çattığımı bile bilmiyordum, istemeden oluyordu.

"Senin belin hep bu kadar ince miydi?"

"Her gördüğünde belimi mi inceliyordun ki?"

"Hayır da geçen sarıldığımızda bu kadar ince değildi herhalde."

"Olabilir, kilo vermişimdir."

"Olamaz, kilo almalısın o zaman."

Homurdanıp belimin üzerinde olan elini sıktığımda herkesin içinde olmamızı umursamadan yanağıma sert bir öpücük kondurdu. 

"Toplum içindeyiz."

"Evet burası bir hastane, bende farkındayım."

"Herkesin içinde şap diye öpülür mü?"

"Öyle bir öperim ki, hatta az önce öptüm. Tekrar yapmamı ister misin?"

"Hemen işimizi bitirelim sonra istediğin kadar öp."

***

Hastanede işimizi bitirdiğimizde  eczaneye gidip doktorun yazdığı ilaçları almıştık ve şimdi de yemek için Mirza beni bir yere getirmişti. Abimin ve Mirza'nın abarttığı kadar bir şeyim yoktu, herkesin olabileceği gibi bir salgına yakalanmıştım. Ben canım çektiği için kendime pizza siparişi verirken Mirza kendisine lahmacun yaptırıyordu. Pizza söylemiş olmama rağmen lahmacundan da yiyeceğimi bildiğim için Mirza'ya fazladan yapmalarını söylemiştim.

"Sence Komutanım ve Gece hanım ne olacak?" Birden bu soruyu sorması beni şaşırtmıştı, ikisinin arasında olan yeni bir gelişme mi duymuştu yoksa?

"Ne olacak ki? Bir şey mi duydun?"

"Bir anda aklıma geldi, bir şey bildiğim yok."

"Gece seviyor ve bunu dile getirmekten çekinmiyor evet ama ben abimin onu sevdiğine dair bir hareketini göremedim. Abim, Selin'den sonra bence kendini kapattı. Son zamanlarda hiç bu konular hakkında konuşmadık ama bence öyle."

"Selin'in yaptığı akıl alır iş değildi. Sevgilinin silah arkadaşıyla flörtleşmek ne demek?"

"Başından beri sevmezdim ben onu zaten." 

Siparişlerimiz önümüze geldiğinde yaptığımız dedikoduya fazla daldığımızı anlamıştım, Mirza'yla da güzel dedikodu yapılıyordu. Böyle adam kaçırılır mıydı?

"Az önce benimle komutanının aşk hayatı hakkında dedikodu yaptın."

"Hayır yapmadık."

"Yaptık yaptık."

"Pis pis gülme, vermem sana lahmacundan."

"Pisliklik yapan sensin şu an. Ne yani evlenirsek bana bir yemek vermeyecek misin?"

"Güzelim konuyu nerelere çekiyorsun? Sürekli evlilik hakkında yorum yapıyorsun, bu gözümden kaçmadı."

"Aman hiçbir şey gözünden kaçmasın zaten."

Yemeğimizin geri kalanında ara ara sohbet ederek ikimizde karnımızı doyurmuştuk ve sırada benim elbise dolabımı kıyafetlerle doldurmak vardı. Hesabı ödeyip mekandan ayrıldık ve Mirza arabayı alışveriş merkezine doğru sürdü.

Bölümü beğendiniz mi? Beğenmediğiniz ve değişse iyi olur dediğiniz bir konu var mı? Alışveriş bölümünü bir sonraki bölüme saklamak istedim, aklımda birkaç sahne var onları yazmak istiyorum ve tek bir bölüme sığdırmak istemedim. 

Instagram: azraaxsea

Bölüm geleceği zaman Instagram'dan duyuru yapıyorum.

Bir sonra ki bölümde görüşürüzz🦊

Continue Reading

You'll Also Like

149K 1.3K 10
Aile baskısı olan bir genç ne kadar cesaretli olabilir? Hayallerini yaşamak sadece rüya mı? Belki de elinden tutacak bir ele ihtiyacı vardır. O el s...
18.9K 2K 28
05**: Minel'im ben 05**: Ya da inci tanesi 05**: Hangisi olmamı istersen oyum ben 05**: Ya bir yabancıyım ya da çocukluğundaki her anını seninle payl...
2.5M 76.1K 62
-SİZ: Aşko yarın geliyor musun? -0542****: Anlamadım ne diyorsun? -Siz: Ya bugün numaranı verdin ya kursta ben o kız işte. -0542****:Oğlum bak sen...
1.5M 35.2K 44
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...