Nazende (bxb)

By queenhurrem

438K 34.7K 9.9K

Yıllardır beni kardeşi yerine koymuş bir adamda takılı kalacak kadar aşıktım. NOT: Hikaye eşcinsel evlilikler... More

bir
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört
otuz beş
otuz altı
otuz yedi
otuz sekiz
otuz dokuz
kırk
kırk bir
kırk iki
kırk üç
kırk dört
kırk beş
kırk altı

on altı

10.3K 800 145
By queenhurrem

Bavullarımızı arabanın bagajına koyarken annem mutlulukla el sallıyordu. Babaannem bile konağın avlusuna inmiş hepimizin, en çok benim, yanaklarımızdan öpmüştü. Öğlen sıcağını çekmemek için geceye ayarlamıştık araba yolculuğumuzu. Uzun sürecekti ve ben uzun yolculukları severdim. Sevdiğimle yapacağım uzun yolculuğu hepten severdim.

Abimler son kontrolleri yaparken tam arabaya girecektim ki birden kolumdan köşeye çekildim. Esra yenge gülümseyerek yüzüme bakıyordu.

"Zilli!" dedi imalı imalı.

"Efendim abla?"

"Hadi seni göreyim!"

Kaşlarımı kaldırdım.
"Zaten heyecanlıyım bir de sen yapma."

Esra yenge etrafa bakındı. Üstünde beyaz bir gömlekle siyah kumaş pantolon vardı. Serhat Abiyle düğün hazırlıklarını halletmeye çalışıyorlardı bu yüzden çok fazla konuşamıyorduk. Onun bu tatlı telaşları beni evliliğe özendiriyordu. Hafifçe üzerime doğru eğilip ikimizin duyabileceği bir sesle konuştu.

"Biraz başını belaya sok bu tatilde."

"Nasıl yani?" dedim şaşırarak.

"Yani... Biraz zıttına git Baran'ın. Giyim konusunda, insanlar konusunda, hareketlerinde falan... Öyle kendinden soğutup çok kazdıracak kadar değil de küçük minik şeyler. Otel barında bir çocukla konuş mesela ya da ne bileyim bir anda ortadan kaybol. Gözleri hep seni arasın. Yanı başında ol ama seni göremesin."

Güldüm.
"Yanı başındayım yıllardır, yıllardır görmüyor adam. O rolü iyi yapıyoruz merak etme."

Bir dizinin en hüzünlü kısmını izler gibi çenesi titredi.
"Yaaa. Yengesinin birtanesi, kurban olurum sana."

Gülümsedim ve sarılmak için uzattığı kollarının arasına girdim.

"Cilveli ol. Onu yeterince yapıyorsun zaten ama ol işte. Kafasını hep karıştır, sürekli düşünsün."

"Söz olarak mı hareket olarak mı?"

"İki şekilde de. Bak bu tatilde hiç frene basmak yok. Tam gaz yürü."

"Tamamdır!"

"Bir de en önemli görev: Ona Baran diye seslen."

Bunun düşüncesi bile beni strese sokuyordu. Mesajda iki kez söylemiştim ama o kolaydı. Şimdi her şey ters teperse nasıl toplayacaktım?

Bir yandan mantıklı düşününce yapmak zorundaydım. Yapacaktım. Birlikte olmak için bir şeyleri riske atmam şarttı. Artık uzaktan izlemek istemiyordum. Dokunayım, benim olsun, onun olayım istiyordum.

Birkaç şey daha tembihledikten sonra beni bekleyen abimin yanına döndüm. Sarılmadığım, vedalaşmadığım kimse kalmamıştı.

Abim, Ebrar ve Selim bir arabada; ben Songül ve Baran bir arabada olacaktık. Abimleri bilerek ayrı yerlere oturtmuştuk çünkü hiçbirimiz tam olarak yolları bilmiyorduk. Onlar müşterilerden dolayı hakimdi bu tür konulara. Buradan çıkıp Songül'ün evinin önünde buluşacaktık, sonra da yola devam edecektik.

Araba konaktan ayrılıp evlerinin önüne geldiğinde abim arabadan indi. Biz de indik.

"Her şeyi aldınız mı? Geri dönmem bak." dedi abim.

Songül zaten paniklemeye yatkın bir insandı. Hızlıca Ebrar'a döndü. Hepimiz huyunu bildiğimizden Ebrar omuzlarından arabaya ittirdi.
"Aldık aldık. Bin sen."

Selim bavulunu sürüklerken ağır olduğundan dolayı kaldıramamış olacak ki yüzünü buruşturmuştu. Abim Selim'e kısa bir bakış atıp bavulunu elinden aldı ve arabaya koydu.

"Teşekkürler." dedi Selim gülümseyerek.

Abim de eyvallah der gibi başını eğdi.

Baran arabalara bakındı. Üstünde siyah bir eşofman ve beyaz bir tişört vardı. Araba süreceğinden rahat giyinmişti ikisi de. Benim altımda da kareli bir şort ve pembe bir tişört vardı.
"Her şey tamamsa yola çıkalım mı?"

"Çıkalım hadi!" dedim heyecanla.

Arabanın ön koltuğuna oturup kemerimi bağladığımda zaten uyumaya yer arayan Songül çoktan uzanmıştı arka koltuğa. Yorulursam onu arabadan ittirir ben geçerdim. Şimdi onunla oturmak istiyordum. Baran da yanıma geçti.

Abimlerin de Songül'ün arabasına bindiğini gördük. Baran mahalleden ayrılıp yola indi.

Arabayı kullanmaya devam ederken altımdaki şorta bakıp gözlerini klimaya çevirdi.
"Kapatayım mı klimayı? Bacaklarına soğuk vurmasın. Hasta olursun."

"Hayır ya hava zaten çok sıcak."

"Üşürsen söyle ama."

"Tamamdır."

Böyle ince düşündüğü zaman içim gidiyordu. Bir şey hatırlamış gibi başını saniyelik olarak bana çevirdi.
"Torpidoyu açsana."

Göze baktım. İşaret parmağımla gösterdim tasdiklesin diye. Başını salladı.

Torpidoyu açtığımda içinden çok sevdiğim çikolatalardan çıktığını görmek tüm kalbime telaş vermişti. Eğer kalbim bir insan ruhuna bürünse yapabileceği mimikleri biliyordum. Çok hızlı atıyordu. Alt dudağımı ısırdım mutlulukla.

Kendimi tutamayıp yolcu koltuğuna doğru hafifçe yükseldim ve yanağından öptüm. Mis gibi tıraş losyonu kokuyordu. Biraz yüz bulsam koklaya koklaya öperdim yanaklarını. İçim gidiyordu zaten baktıkça...

Gülümseyen ifadesi yüzünde asılı kaldı ama gözlerini kaçırdı. Aklına bir şey gelmiş gibi birden hafifçe kaşlarını çattı. Son zamanlarda mimiklerini çözmekte çok zorlanıyordum. Şimdi bu kadar mutluyken de sanırım düşünmeyecektim.

"Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek.

Başını eğdi.

Çikolatalardan birini Songül'e uzattım.
"Al."

"Ay yok aşkım ben yemeyeceğim."

Diz kapaklarımın üzerinde arkaya döndüm.
"Valla al."

"Kız yok."

"Al dedim mi al işte." deyip yüzüne fırlattım.

Baran bizi hiç umursamadı. Zaten Songül ve Ebrar'la uzun süredir arkadaş olduğumuzdan CV'lerini biliyorlardı. Bizim aramızdaki iletişimi de biliyorlardı. Bu yüzden rahattık.

"Öküz."

Çikolatalarımın birkaç tanesini aldığım yere bıraktım, gerisini kucağıma çektim. Dizlerimin altında o araba sürerken verebileyim diye termosta sıcak su, kahve ve çay vardı. Kahve uykusu gelince içsin diye, çay ise bağımlılığı olduğundandı. Sigara paketi de benim ulaşabileceğim bir yerdeydi. O bizim için araba sürerken hizmetini ben yapacaktım. Yola yeni çıktığından şimdi çay içmeyeceğini biliyordum. Çikolatamı açıp ısırdım, ona doğru uzattım.

"Isır."

O kadar burnunun dibindeydi ki hayır diyebilme şansı yoktu. Sırıtarak ısırdı. Yanağım çikolatanın hacminden şişmişken alık alık yüzünü izliyordum ben de. Güldü.

"Bakma balık gibi."

"Balık mı?"

"Balık tabii. Yanaklara bak."

"Yanağım yok bir kere benim!" deyip ellerimle yanaklarımı kapattım. Gözünü yoldan ayırmadan konuşuyordu.

"Doğrudur."

Sırıttım. Mardin'den çıkana kadar hiç susmadan ona bir şeyler anlattım desem yeriydi. Beni ilgiyle dinliyordu. Songül bile üç kez susmamı söylemişti ama o beni yine de dinliyordu. Bazen gerçekten çenem aşırı düşüyordu. Konuşmayı çok seviyordum. Kendimden bahsetmeyi, yaşadığım şeyleri anlatmayı... Ama konuştuğum kadar dinlerdim de. Mesela abim beni hiç dinlemezdi. En çok kavga ettiğimiz şeylerden birisiydi bu. Ben zamanla beni dinlemeyeceğini kabullenmiş susmuştum. Baran hiç öyle değildi. Yıllardır gözü kulağı hep bendeydi.

En sonunda gerçekten dilim yorulduğunda başımı yola çevirdim. Kucağımdaki telefonun kılıfıyla uğraşırken elime alıp bildirimlerimi kontrol ettim. Bir bildirim fazladan görünce hemen kilidini açtım.

Sosyal medyadandı ve sanırım görmeyi hiç beklemediğim bir bildirimdi.

@yusufkocoglu seni takip etmek istiyor.

"Ne?" dedim şaşkınlıkla.

"Efendim?" dedi Baran.

Yanaklarım kızarırken. refleksle telefonu kucağıma bastırdım.
"Telefona söyledim."

Başını salladı.

Gerçekten Yusuf Abi'nin bana istek atmasını hiç beklemiyordum. Şaşkınlıkla hesabına baktığımda az kişiyi takip ettiğini gördüm. Abimle bile takipleşmiyorlardı. Takipçi sayısıyla takip ettikleri aynıydı. Muhtemelen sadece kendisine istek atanları onaylamış ve geri dönmüştü. Profil fotoğrafında arabasının önünde takım elbiseyle çekildiği siyah beyaz bir fotoğraf vardı. Fotoğrafı bir kadının çektiği o kadar belliydi ki... Açı, poz, ışık... Kesinlikle bir kadın eli vardı fotoğrafta.

Her ne kadar afallasam da isteğini kabul edip geri döndüm. Sonuçta tanıdıktı. Genelde sosyal medyada çok paylaşım yapan biriydim diyebilirdim. Gözüme hoş gelen her şeyi atabilirdim.

Telefonu tekrar kucağıma koymaya fırsat kalmadan isteğimi onayladı. Hesabına girdim. Öne çıkaranı veya postu yoktu. Biyografisinde Mardin yazıyordu. Başka da bir şey yoktu.

Oradan çıkıp arama tuşuna bastığımda her zamanki gibi en önce Baran çıktı. İlk baştaydı her zaman. Hep de orada olacaktı. Baran'ın hesabı gerçekten bomboştu. Profil fotoğrafını bile abim ısrar etti diye koymuştu. Bazı müşterilerle ilgili bir durum olmasa muhtemelen burayı kullanmazdı ama şimdilik burası da duruyordu. Onun da az takipçisi vardı. Sadece beni, abimi ve Said'i takip ediyordu. Eskiden bu listede Serhat Abi de vardı ama o evlenince sosyal medya hesaplarını kapatmıştı. İstek kutusunda bir sürü istek vardı. Kabul etmeyi bilmediği gibi etse bile geri dönmüyordu hiçbir isteğe. Zaten kullanmayı da sevmezdi. İdeal bir hesaptı şahsen, kıskanabileceğim kimse yoktu.

Benim takipçi sayım çoktu. Üniversiteden, liseden, köyden, şehirden ve diğer şehirlerden insanlarla takipleşiyordum. Çok da aktif kullanırdım.

Garipsesedem de bir şey söylemeden telefonu kucağımda çevirdim. Kılıfının kenarıyla oynuyordum. Gözlerim Baran'a kaydı.

"Çay vereyim mi?"

"Olur."

Gülümseyerek karton bardağa çayı doldurdum. Arkama dönüp Songül'e baktım. Dizi izliyordu.
"Songül çay içecek misin?"

"I-ıh."

"Zıkkım iç."

"Sen iç."

Bardağı vitesin önündeki bardak koyma kısmına koydum. Sigarasına baktım.

"Yakayım mı?" dedim yüzüne bakarak.

Kısa bir an baktı yüzüme.
"Yok sen ağzına sürme sigarayı."

Bir kere sigarayı denemiştim ve kesinlikle hoşuma gitmemişti. Tabii bunu o bilmiyordu.

"Tamam dur o zaman."

Sigarayı dudaklarının arasına yerleştirmek için hafifçe eğildiğimizde yakınlığımız dizlerimin kasılmasına sebep olmuştu. Kalın dudakları tam da önümdeydi ve gerçekten nefes alıp verirken bile titriyordum. Çakmağını alıp sigarasına siper ettim ve ucunu tutuşturdum. Sigarasını yakabildiğimde sanki bu anı bekliyormuş gibi derin bir nefes çekip camı biraz araladı ve dışarı üfledi. Eskiden sigara içerken sürekli sıkıştırıp zorla dumanla küçük çaplı şov yaptırtıyordum adama. Şimdi yapsa yine izlerdim gerçi, orası ayrı bir konuydu.

————

"Hayır! En son beraber araba sürdüğümüzde sinir krizi geçiriyordun!"

"Sakinim ben. Gerçekten sakinim. Gel hadi."
Kapımı açmış elini uzatarak beni izleyen Baran'a fazla kayıtsız kalamazdım elbette.

Arabayı biraz da benim sürmemi istiyordu. Sanki kaza yaptığımda kaza yaptım diye değil de Baran ne der diye arabadan inince düşünmemişim gibi... Öyle çok kızıyordu ki yolda dikkatsiz olmama, sırf kızmasın diye bilerek yanında araba sürmüyordum.

Sürücü koltuğuna geçtim. Duran arabayı çalıştırdım. Saat epey ilerlemişti. Yine de çok yolumuz vardı. Songül arkada çoktan uyumuş, abimler de biz yanaştık diye yolun kenarına yanaşmıştı. Baran birkaç dakikalığına yanlarına gidip öne geçmelerini söyledi. Sonra da gelip yanıma oturdu.

Gayet iyi gidiyordum. Yola çıkışımın üzerinden 5 dakika geçmişti ama ne kızmıştı ne de uyarmıştı. Gerçekten iyiydim sanırım.

"Direksiyonu düzgün tut. Tek elinle tutma, acemisin şimdi sen. Öyle alıştırma kendini. İleride zaten tek ele düşüreceksin."

"Ama böyle alıştım."

"İki elinle."

Stresle dudaklarımı ısırıp iki elimle tuttum direksiyonu. Az önceye göre biraz yavaş gidiyorduk.

"Hızlanayım mı biraz?"

"Biraz hızlan."

Hafifçe gaza yüklendim. Stres yüzünden birden yüklendiğimden öne doğru eğilsem de çabuk toparladım. Gayet iyiydim. O bile şaşırmıştı.

"Helal! İşte budur!" dedi Baran alt dudağını beğeniyle büzerek. Sırıttım. Ondan aferin almak çok başka bir histi. Hele araba sürerken almak... Her işi başarabilirmişim gibi hissettiriyordu.

Alt dudağım dişlerimin arasında kaydı. İyice egom artmıştı.
"Çok yorulduysan bırak bana bakayım." dedim çenemi kaldırarak. Şımarık halime güldü.

"Allah Allah."

"Tabii. Biz ehliyeti tekte almışız oğlum."

"Tekte de kaza yaptın ama Dilli?"

"Dilli değil benim adım Karaca!"

Güldü hafifçe.

Arabayı bir süre ben sürdükten sonra bize bir şey olursa diye diken üstünde durmaktan çok da hoşlanmamış olacak ki yine yer değiştirdik. Saat çok geç olunca uyurum diye düşünüyordum ancak ona belki bir yararım dokunur diye tüm gece gözümü bile kırpmadım.

————

Yazardan,

Selim dikiz aynasını kendine göre ayarlayıp katlı kesilmiş uzun saçlarına elleriyle hacim verip cebindeki dudak kremini çıkardı. Aynaya bakarak sürerken Fırat kısa bir anlığına ona baktı. Bu bakışı hemen yakalamış, laf atmaktan da geri durmamıştı.

"İster misin?" dedi alayla. Fırat'ın bu tarz şeylere karşı olduğunu düşünmüştü.

Ama aslında değildi. Kendi kardeşinden alışmıştı Fırat. Ona böyle şeyler tuhaf gelmiyordu, sadece kendisi uygulamıyordu. Zaten baktığınız zaman da 1.90 boyunda 90 kilo adamın etek giymesi belki biraz sırıtabilirdi.

"Yok." dedi ciddiyetle.

Kapağını kapatıp torpidonun üstüne koydu. Canı çok sıkılmıştı. Bacaklarının arasındaki sırt çantasına baktı.

Normalde öyle çok konuşmayı sevmezdi ancak şimdi Ebrar arkada uyurken arabanın içindeki sessizlik canını sıkıyordu. Fırat kol dayamasının arasındaki sigara paketini çıkarıp bir dalı dudaklarına yerleştirdi. Göz ucuyla Selim'e baktı. Paketi ona doğru uzattı.

Selim dudak kremini yedirirken hızlıca başını iki yana salladı.
"Olmaz, dişil enerjimi düşürüyor."

"Ne yarrak kürek fikir lan o." dedi Fırat yüzünü buruşturarak.

Selim güldü.
"Şaka yaptım zaten."

Paketten bir sigara çıkarıp dudaklarının arasına yerleştirdi. Önce Fırat yaktı sigarasını, sonra Selim. İkisi de camlarını çok az aralamışlardı.

"Yakışmıyor eline."

Başını yanındaki adama çevirdi. Bir şey söylemedi. Zaten öyle çok içmezdi ancak şimdi birden vuran anlamsız baş ağrısına belki iyi gelir diye düşünmüştü.

İkisi de sessizdi. Ebrar uyumak için sabahtan beri konuşmadan dizi izleyen Selim'i ön koltuğa kovmasa bu sessizliğine devam ederdi ancak şimdi sıkılıyordu. Tam konuşmak için konu atacaktı ki telefonu çaldı. Flörtlerinden biri arıyordu.

Açtı.

"Efendim?" dedi cilveli bir şekilde. Fırat'ın bakışlarının kendisine döndüğünden bir haberdi.

Bir an afallamıştı. Telefonda her kiminle konuşuyorsa öyle cilveli tavrı vardı ki Fırat bunu yadırgadı.

Bir yandan da telefondaki kişi her kimse denk düşene kadar Mardin'i gezebilirdi. Öyle gergin hissediyordu.

"Evet evet tatile. Aynen ya öyle dinleneyim istedim."

Kıkırdayıp başını geriye attı. Dizlerini birbirine sürtmüştü. Fırat direksiyonu sıktı.

"Telefonu kapat. Tünele gireceğiz." dedi yüksek bir sesle.

"Öyle mi?"

Gerçekten önlerinde tünel vardı. Telefondaki kişiye kibarca durumu izah edip kısa bir görüşmeyle sonlandırdı konuşmasını.

Aralarına bir sessizlik çöktü yine. Selim telefonuyla uğraşıyordu. Fırat burnunu çekti.

"Manitan mı?"

"Hayır arkadaşım."

"Sen arkadaşlarınla böyle mi konuşuyorsun?" dedi gerçekten afallamış bir şekilde.

Kaşlarını çattı.
"Nasıl?"

"Ne bileyim? İş atıyor gibisin ama sen bilirsin."

"O tarz bir arkadaşlık çünkü."

"Haaa. Manita yolunda yani?"

"Hayır ya ne alakası var? Flörtüm sadece."

"Vay amına koyayım. İnsanlar bu seviyeye gelip hâlâ flört diyor, ben olsaydım anamı alır evine giderdim istemeye."

Güldü.
"Sen evlenmeye niye bu kadar meraklısın?"

Omuz silkti.
"Güzel şey evlilik. O benim olsun ben onun olayım. İyi şeyler yani. Sen düşünmüyor musun?"

"Hayır tabiki." deyip yüzünü buruşturdu.

"Neden?"

"Çok ciddi. Aşkı öldürürmüş bir de evlilik."

"Sen şimdi çocuk falan da istemezsin."

"Yuh! Sen istiyor musun bir de?"

Fırat içi gide gide gülümsedi. İlerideki eşi nasıl birisi olurdu bilmiyordu ama bir kız çocuğunun olmasını her şeyden çok istiyordu.
"İstiyorum tabii. Bir kızım olsa mesela..."

Sonra hayallerini sadece kardeşinin arkadaşı olan birine açmak çok anlamsız geldi. Sustu.

"O kadar bambaşka dünyalarız ki..." dedi Selim göz devirerek.

Dudak büktü Fırat da bilmem dercesine.

Bir yandan da aklı bu kadar ayrı dünyalarda olmalarına kaymıştı.

————

Continue Reading

You'll Also Like

789K 54.2K 34
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
1.4M 55.5K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
1.7M 90.8K 48
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
811K 48.1K 51
Ferzan ve Azad Ağanın hikayesi...