GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)

De YorgunHayalci

163K 10.5K 4.3K

~Fantastik~ "Öfkenin ve dansın zarafeti, olacak her şeyin sebebi... ~ Yaratıkların kol gezdiği, tehlikenin hü... Mais

TANITIM
GİRİŞ
1. KISIM - 1. BÖLÜM
1. KISIM - 2. BÖLÜM
1. KISIM - 3. BÖLÜM
1. KISIM - 4. BÖLÜM
1. KISIM - 5. BÖLÜM
1. KISIM - 6. BÖLÜM
1. KISIM - 7. BÖLÜM
1. KISIM - 8. BÖLÜM
1. KISIM - 9. BÖLÜM
1. KISIM - 10. BÖLÜM
1. KISIM - 11. BÖLÜM
1. KISIM - 12. BÖLÜM
1. KISIM - 13. BÖLÜM
1. KISIM - 14. BÖLÜM
2. KISIM - 15. BÖLÜM
2. KISIM - 16. BÖLÜM
2. KISIM - 17. BÖLÜM
2. KISIM - 18. BÖLÜM
2. KISIM - 19. BÖLÜM
2. KISIM - 20. BÖLÜM
2. KISIM - 22. BÖLÜM
2. KISIM - 23. BÖLÜM
2. KISIM - 24. BÖLÜM
2. KISIM - 25. BÖLÜM
2. KISIM - 26. BÖLÜM
2. KISIM - 27. BÖLÜM
2. KISIM - 28. BÖLÜM
3. KISIM - 29. BÖLÜM
3. KISIM - 30. BÖLÜM
3. KISIM - 31. BÖLÜM
3. KISIM - 32. BÖLÜM
3. KISIM - 33. BÖLÜM
3. KISIM - 34. BÖLÜM
3. KISIM - 35. BÖLÜM
3. KISIM - 36. BÖLÜM
3. KISIM - 37. BÖLÜM
3. KISIM - 38. BÖLÜM
3. KISIM - 39. BÖLÜM
3. KISIM - 40. BÖLÜM
3. KISIM - 41. BÖLÜM
3. KISIM - 42. BÖLÜM
3. KISIM - 43. BÖLÜM
3. KISIM - 44. BÖLÜM
3. KISIM - 45. BÖLÜM
KRALLIKLARIN VE KÜÇÜK KITANIN GENEL DURUMU
FİNAL - PART 1
FİNAL - PART 2
"BİR GÜN BİR PRENS VARMIŞ..."
İLK KİTABA DAİR SON SÖZLERİM
Biraz Da Ben...

2. KISIM - 21. BÖLÜM

1.7K 176 50
De YorgunHayalci

Prens Ares

Dışarıya çıkma izninin olmadığını, giriş ve çıkışların acil durum harici, davet bitene kadar kapalı olduğunu askerden duyunca koridor boyunca beyaz halıdan tekrar dönmek için yürüdüm.

Daha başlayalı yarım saat olmuştu ve sadece beklemekten başka bir şey yapmıyordum. Kesinlikle çok eğlenceli geçiyordu.

Zaten tuvaletim gelmişti. Sabahtan beri gitmemiştim çünkü. En azından temel ihtiyacımı karşılamak için vakit geçirebilirdim. Askere tuvaletin nerede olduğunu sorduğumda sarayın sadece birinci katına kadar misafirlerin çıkabildiğini ve tuvaletin de koridor sonunda olduğunu söyledi. Teşekkür edip izin aldıktan sonra merdivenlerden alelacele çıkmaya başladım.

Beyaz halı merdiven basamakları boyunca devam ediyor, üst koridorun ucuna kadar da seriliyordu. Merdivenleri çıkıp da üst kata ulaştıktan sonra koridor sonuna kadar yürüdüm. Koridor ninemin ömrümden de uzundu.

Üst katta nereydeyse - hizmetçiler ve birkaç konuk - haricinde hiç kimse yoktu. Bu nedenle de her bir odanın kapısı kilitlenmiş, önlemi de alınmıştı.

Topuklarım beyaz halı üzerinde olabildiğince az ses çıkarırken elbisenin hışırtısı kulağıma daha yüksek geliyordu. Koridorun ucuna geçip de keyfi oyalandıktan sonra geri döndüm ve aynı yolu daha ağır adımlarla ilerlemeye başladım.

Diğerlerinden daha büyük, altın kaplamalı beyaz kapının önünden geçerken içeriye ait bir ses işittim. Bir an kapının önünde duraksayarak bekledim. Kulak kesmeme gerek kalmadan sesler de duyulmaya başladı.

"Seni pis adam," dedi ses itiraz edercesine. "Bana hiç yardım etmiyorsun."

Belki de herhangi iki kişi tartışıyordu. Bu yüzden de aralarına girip karışmamak en iyisiydi.

Tekrar yürüme devam ederken bu kez odanın içinden cam kırılma sesi geldi. Veya başka bir şeyin parçalanma sesiydi bu. Sonra da bir başka ses daha yükseldi ki bu daha çok inlemenin mırıltısıydı.

Her şeye rağmen içeriye girip bakma isteği ağır bastı. Eğer kavga ediyorlarsa, pekâlâ daha medeni olabilirlerdi. Ama öte yandan ters bir şey olursa da başıma bir iş gelebilirdi. Neyi seçersem seçeyim aşağı kata inince aklım kesin burada kalacaktı. Bu nedenle de kapıyı olabildiğince yavaş açarak içeriye girmeye, olan bitene de göz atmaya karar verdim.

Toplantı odası veya herhangi bir oda olduğunu düşünüyordum lakin yanılmıştım.

Burası bir kütüphaneydi.

Belki de yanlış zamanda yanlış yere gelmiştim. Hem artık, yani aslında bir anda, sesler de kesilmişti. Sessizce geldiğim gibi sessizce de gidebilirdim. Ne de olsa ortalık durgundu ve çıt da yoktu.

Arkamı döndüğüm sırada gerisimden kanat çırpma ses yükseldi. Pencerelerden birisi açıktı ve kuş da muhtemelen camı kırmış, kütüphanenin görevlisi de buna sinirlenmişti. Her ne kadar görevli gözükmese de olabilecek en uygun ihtimal buydu.

Tahmin ettiğim gibi cam kırılmıştı ve yerde ufalmış parçaları vardı. Etrafıma bakındığımda yine kimseyi göremedim. Garipseyerek derin bir iç çektim ve arkamı dönüp gitmeye koyuldum.
~

"Galiba seslerimiz dışarıya biraz fazla geldi?" dedi yabancı bir sesin sahibi.

Fazla merak iyi değildir, lafı vardı. Çok da doğruydu. Mecburen o kişiye de bakmak zorundaydım.

Arkama döndüğüm vakit karşımda beni şaşırtan başka bir şey vardı.

Uzun boylu, açık ve parlak mavi gözlü, gri ve uzun saçlı, solgun teninde zerre leke.olmayan bir lanetli bulunuyordu karşımda. Üzerinde boyu kadar uzun mavi bir cübbeyi taşırken kollarını kavuşturarak bana bakıyor, tepki vermemi bekliyordu.

"Ben üzgünüm," dedim mahcup olmuş bir şekilde. "Sesler gelince bir şey oldu sandım."

"Ha, anlıyorum," dedi adam. Daha doğrusu genç. "Arkadaşım kuşa dönüşürken yine sakarlığını konuşturdu da. Ondan gelmiştir sesler."

"Kuşa dönüşürken mi?" diye sordum afallayarak.

"Kendisi bir orbun," dedi. "Yeteneği kuşa dönüşebilmek de."

Şimdi anlamıştım. Her orbunun birkaç şeye dönüşebilme yetenekleri olurdu. Bu da her şeyi açıklıyordu zaten.

"Tekrardan kusura bakmayın," dedim konuyu kapatmaya çalışıp. "Ben en iyisi davete döneyim."

Arkamı sessiz sedasız döndüğümde tekrardan bana seslendi ve ben tekrardan dönmek zorunda kaldım.

"Davet nasıl?" diye sordu meraklı bir tonda. "Salonda kimler var?"

Kendisi bir lanetli olduğu için gelmeye hak vermemişlerdi büyük ihtimalle. Yine de sarayda bir lanetlinin olması da garip bir durumdu.

"Aslında..." dedim lafı uzatarak. Gerçeği söyleyip söylememe arasında gidip geldim. "Biraz bana göre sıkıcı."

"Anlıyorum," dedi hafifçe gülümseyerek. "Genelde öyle oluyorlarmış."

"Siz hiç görmediniz mi? Ya da gitmediniz mi?"

"Sence gidebilecek durumda mıyım?" diye sordu ellerini yana açıp. Hâlbuki onlar da insandı. Sadece özel durumları vardı. Kabul ediyorum, onlar genelde güçlerini zarar vermek için kullanan kimselerdi. Yine de bu şekilde toplumdan soyutlamak ve vahşice öldürmek, katletmek de fazlaydı.

"Peki ya sarayda mı yaşıyorsunuz hep?" Eğer yaşıyorsa bir kez olsun en azından görmüştür diye düşünüyordum.

"Evet," dedi. "Maalesef burada yaşıyorum."

Neden maalesef demişti ki? Burada zorla filan mı tutuluyordu? Ya da istenmiyordu da mecburen mi kalıyordu?

"Ne zamandır?" diye sordum bu kez. Belki de bir yabancıya göre çok soru soruyordum ve artık gitmem gerekiyordu.

"Doğduğumdan beri..."

Demek ki ailesi saray tabakasında yaşayan birisiydi ve her ne kadar istemese de istenmese de burada mecburen de olsa kalıyordu.

"Anladım," dedim mırıldanıp.

O ise bana, "Neyi anladın?" diye sordu birden. Tek eliyle tuttuğu ince kitabı daha yeni fark ediyordum.

"Yani aileniz sarayda yaşıyor ve siz de saray çocuğu, yani üyesi olduğunuz için burada yaşamak zorunda kalıyorsunuz."

Genç adam güldü ve kafasını iki yana salladı. Muhtemelen benden üç dört yaş büyüktü.

"Ne yani benden bahseden insanları hiç mi duymadın sen? O kadar mı unutuldum?"

Neden ondan bahsetsin ki insanlar? Ayrıca nereden bilebilirdim ki? Daha yeni gelmiştim sonuçta buraya.

"Ben buraya eğitim için üç gün önce geldim," dediğimde gri kaşları havaya kalktı.

"Şimdi anladım," dedi başını hafifçe sallayarak. "Zaten tanısaydın konuşmak da istemezdin benimle. Ayrıca balodan da sıkıldın ve bu yüzden de tek çare olarak üst kata çıktın. Sonra da garip sesler duydun, merak ettin ve kütüphaneye girdin."

"Öyle oldu," dedim. "Ama yine de neden konuşmak istemediğimi anlayamadım."

"Lanetliyim," diye cevap verdi hemen.

"Yine de insansınız," dedim. Dışarıdan içeriye rüzgar estiğinde içim titremişti.

"Keşke herkes senin gibi duyarlı olsa. O zaman dünya üzerinde hiçbir sorun da kalmazdı."

"Keşke herkes insan olduğunu hatırlasa," diye mırıldandım. Neredeyse fısıldamıştım..

"Peki ya senin için insan kavramı nedir ki?" diye sordu bu kez. Gayet sakindi, ılımlıydı. Ve elindeki kitabı da masaya bırakmıştı.

"İnsan, kimliğini unutan ve hatırladıkça da değiştirmeye çalışan bir varlık," diye cevap verdim.

Dediğim şeyi beğenmiş olacak ki bir adım yaklaşıp "Güzel," cevabını verdi.

"Teşekkür ederim..." Daha kim olduğunu tamamen öğrenememiştim ve merak etmiştim.

"Peki ya size göre insan kavramı nedir?" diyerek bu kez aynı soruyu ben sordum.

"İhtiras, pişmanlık, sorgulayış," diye cevap verdi. "Yine de bu söylediğim senin kimlik kavramının içine de girer. Ama söylesene insanlar neden böyle sence?"

"Nasıllar?"

"Sence nasıllar?" diye soruma soruyla karşılık verdi.

"Bilmiyorum. Bilseydim eğer bir şeyleri anlayabilirdim."

"Neyi anlayabilirdin?"

"İnsanların davranışlarını ve fikirlerini."

"İnsan neden anlaşılmaz ki sence?" diye başka bir soru sordu bu kez. Anlaşılan kolay kolay bırakmayacaktı. Benim için hoştu zaten, aşağıda sıkıca beklemektense burada felsefe yapmaya çalışırdım daha iyiydi.

"Doğası gereği. Zıtlıklar barındırıyor içinde."

"Öyle olsa bile doğa da karmaşık bir bulmaca değil mi? En büyük zıtlığı kendi içinde barındıran doğanın işleyişini anlayan bizler neden kendi işleyişimizi anlayamıyoruz?"

"Çünkü bizim irademiz ve irademizi yönlendiren aklımız, ahlakımız, duygularımız var. Üçü arasında gidip geliyoruz sürekli."

"İnsan neden aralarında denge kuramaz ki?" diye sordu pencere kenarına geçip. Bir an rüzgarın esintisi saçlarında gezindi ve oradan da cübbesinin uçlarına kadar da dolaştı.

"İrademiz çok zayıf ve hassas bir terazi üzerindeyiz. Bu yüzden de dengeyi kuramıyoruz."

Sustu. Belki de daha başka soru sormayacaktı. Onun yerine bana teşekkür etti.

"Rica ederim," cevabını verdim. Artık gitmem gerekliydi. Her ne olursa olsun bir lanetlinin yanında daha önce hiç bulunmamıştım. Belki de lanetinden dolayı bir şeye aniden sinirlenecekti, bilemiyordum. Yine de bu şekilde düşünmek istemesem de kafamdan ihtimaller geçiyordu.

"Ben artık gideyim," dediğimde güldü.

"Bu kadar çok mu istiyorsun?" diye sordu kollarını birbirine kenetleyip. "Peki madem gidebilirsin. Ama gitmeden önce ilkin kim olduğunu söyle. Kiminle muhatap olduğumu bileyim."

"Luna ismim, Luna Aleda."

"Tanıştığıma memnun oldum Luna."

Sustu ve yine kim olduğunu öğrenemedim. Artık çok merak ediyordum ve dayanamayarak da soruyu sormak istiyordum.

Sordum da.

"Tabii sen daha yeni geldiğin için benim hakkımda bahsedilen şeyleri de duymamışsındır hiç," dedi. Neden böyle konuşuyordu ki? Lanetli olduğu için mi? Galiba evet.

"Ben bu ülkenin yöneticisi, yani Kral'ın en büyük oğluyum. Adım Ares. Prens Ares. Genelde Lanetli Prens de derler."

Ne yani o bir prens miydi? Yani Kral'ın birinci ve en büyük oğlu muydu? Oysa Veliaht Prens Saras'ın en büyük oğul olduğunu sanıyordum. Demek ki sırf lanetli olduğu için doğuştan gelen hakları elinden alınmıştı.

"Şey memnun oldum efendim," dedim saygı ifadesi belirterek.

"Ben de memnun oldum Luna," dedi tekrardan gülümseyerek. "Hadi, artık beni de öğrendiğine göre sıkıcı davetine gidebilirsin."

Ona bakıp gülümsedim. Sonra da iyi geceler dileyip kütüphaneden ayrılmak için arkamı döndüm. Neyse ki bu kez beni durdurup başka bir soru da sormamıştı.

~

Kütüphaneden sonunda çıktım ve aşağıya indim.

Salona geçtiğimde değişen bir şeylerin olmadığını gördüm. İnsanlar birbirleri ile birlikte dans ediyor, kral kahkahalar atıyor, oğlu ise bir kızı dansa kaldırmışken annesi de onu izliyordu. Prenses hâlâ yerinde aynı ifadeyle duruyordu.

Köşeme geçip insanları izlemeye başladım. Dans etmeyi bilmiyordum ve bilsem bile dansa kaldıran kimsenin olmayacağını da biliyordum. Bu yüzden de yiyeceklerin olduğu bölüme doğru ilerlemek benim için daha kârlıydı.

İşte bunu düşünürken yanıma tekrardan gelen Hermes'i gördüm.

Yüzünde o çok iyi bildiğim bir sırıtış vardı.

"Sen de mi geldin buraya?" diye sordu. "Hiç beklemiyordum."

"Sen iyi misin?" diye net bir şekilde sordum. Daha davet başlangıcında da yanıma gelmişti. Sanki hiç gelmemiş gibi konuşması garipti. Belki de bilerek yapıyordu.

"Evet, neden ki?" diye sordu normal bir tonda. Bunu söylerken yüzünden hiçbir şekilde alay ifadesi yoktu ve gayet ciddiydi.

"Zaten yanına akşam geldin ya, neden ikinci kez gelip soruyorsun?"

Hermes yüzüme uzunca bir müddet baktı. Sanki bir şeyleri hatırlamaya çalışıyorum gibiydi. Belki de bir şeyler içmişti ve kafası şimdiden gidip gelmeye başlamıştı. Hermes bir şey demedi ve yanıma geçti. Ellerini arkasında alarak etrafı izlemeye başladı. Garip davranıyordu. Ona dönüp baktım. O an kafasını bana çevirdi ve bana bakmaya başladı.

"Akşam mı geldim yanına?"

"Evet," dedim. "Sen gerçekten de iyi misin?"

"Tabii, iyiyim," cevabını verdi. "Sadece biraz fazla bazı şeyleri karıştırdım."

Kafamı iki yana salladım ve önüme döndüm. Yeni bir şarkı başlarken yine bana dönüp konuşmaya başladı.

"Dans ettin mi hiç davet boyunca?" diye sordu. Neyi vardı bunun?

"Sen dalga filan geçmiyorsun, değil mi?" Ilımlı bir şekilde yaklaştım. Çünkü artık şaka yapmadığını düşünüyordum.

"Şey aslında... Dans etmek istemediğini söylemiştin. Yine de bir sorayım dedim."

"Galiba -" demeye kalmadan yerimde sıçradım.

Anlık sesim soluğum kesildi, kelimeleri yutmak zorunda kaldım. Yüreğim ağzıma geldi. Çünkü salondan yüksek bir müzik sesi geldi ve çalan müzik dışında başka bir müzik çalınmaya başladı. Misafirler anlık şaşkınlığa uğrarken sesin kaynağının dansçılardan olmadığını gördüm. Çünkü onlar da en az bizim gibi büyük bir şaşkınlık ve anlık korku ile etraflarına bakınıyordu.

Derken o an bütün mumlar söndü. Etrafı karanlık sardı ve hepimizi de içine hapsetti. Çığlıklar yükselmeye başlarken birden yüksek seste müzik duyulmaya başlandı.

Durmak bilmedi. İnsanlar mum yakmaya çalıştı, büyücüler gücünü kullanmaya başladı. Lakin karanlığı aydınlatacak hiçbir güç yeterli gelmedi. Bilmiyorum, bu şekilde ne kadar zaman geçti. Kulaklarım hâlâ müziğin sesini duyuyordu. Gözlerim kopkoyu karanlıktan başka hiçbir şeyi görmüyordu. O an Hermes'in elini istemsizce de olsa tuttum. Karanlık... Ondan korkuyordum.

Gözlerimi kapatıp bu durumun geçmesini bekledim. Bir anda ne olduğunun kimse anlamasa da bu işin içinde büyünün olduğu belliydi.

Veya bambaşka bir gücün olduğu belliydi...

Continue lendo

Você também vai gostar

127K 15.4K 33
"Çok yakınımdasın kedicik. Dikkat et, ısırabilirim." "O halde sana yeni bir bilgi daha çıngıraklı." Öfkesi birden çekilmişti. "Bir Aslanın dişleri de...
Malhonnéte #WATTYS2022 De ...

Mistério / Suspense

5.7K 989 30
"Wattys 2022 Gizem/Gerilim Kazananı" "...Arkası dönük olan bedenin piyanoda gezinen parmaklarına baktım tekrar. O ruhu da, kendisi ve davranışları gi...
1M 62.6K 18
"Dahası sen bir rüyasın," dedi çocuk, "neden kendine yardım etmeyi denemiyorsun?" Emily herkes kadar sıradan biri olduğunu düşünüyordu. Herkes kadar...
145K 18K 58
Bütün dengeler değişti, Yeniden Doğuş'un dünyasında hayat sona erdi... Savaştan sağ çıkmayı başaranlar, Eski Dünya'ya yolculuk edip yaşamlarına kaldı...