3. KISIM - 37. BÖLÜM

1.3K 128 51
                                    

Runolf

(Festivalden bir gün önce)

Runolf pek çok kez ölümden dönmüştü.

Ama genelde dönmek istediğini için dönmüştü. Tabii ki de istisnaları yok değildi. Misal Karakanlılar'dan kurtulması hiç de kolay olmamıştı. Yine de bir şekilde hepsinin üstesinden gelmeyi başarmış, bu sayede şehre nam salmıştı.

Her şeye rağmen azat edilmeyi yıllarca beklemişti. Birisinin yemini bozup af dilemeyi, daha sonra da özgürce istediğini yapabilmeyi çok istemişti. Evet, azat edilmişti. Fakat özgür değildi. Bir müddet daha bu şekilde ilerleyecekti.

Runolf'un hayatı genel olarak zorlu geçmişti. Genç oğlan olduğu vakitler yaşıtları dünyaya merak salarken kendisi yeraltına dahil olmuştu. Pis bir bataklığa düşmüş, istese de kurtulamayacağı şeye mahkum edilmişti. Bu hayatı ister miydi baştan, bilmiyordu. İstemezdi galiba...

Çünkü kendisini bu hâle dönüştüren de yine kendisinden bir başkası değildi. Ona başka hayat sunulmamıştı. Mecburen sunulan hayata göre seçimini yapmış, hareket etmişti.

Anne ve babasını çok küçük yaşındayken kaybetmişti. Bu nedenle de öksüz bir çocuk olduğu için kendisinden faydalanmasını bilen adamlara denk gelmişti. Runolf'u ilkin bir aileye para karşılığında verdiler. Aile parayı kabul edip Runolf'a on yaşına kadar baktılar. Runolf o zamanların çaresizliğini hatırlıyordu. Ve bu hatırlayış pek de iyi değildi. Çocukluğu ile ilgili olan düşünceleri berbattı. İğreniyordu. O aileden iğreniyordu.

Sonra Runolf'u aldılar ve bataklığa hapsettiler. Runolf daha neler olduğunu anlayamadan çoktan yeminini etmiş ve köle niyetine satılmıştı. Kendisine sevgi ve şefkat öğretilmek yerine nasıl hırsız olunacağı, nasıl kılıç tutulacağı öğretilmişti. Runolf kendisine verilen hayatı isteksizce kabul ederken bir yandan da kurtulmak için Tanrı'ya dualar etmeye başlamıştı.

Lakin Tanrı'nın kendisini duyduğu filan yoktu galiba. Yıllardır bir fırsat bulup kaçamamıştı çünkü.

Küçükken çaldığı ilk şey birisinin ekmeği oldu ki bu da karın doyurmak içindi. Açlık ve susuzluktan artık adım atacak, nefes alacak hâli kalmamıştı. Bunu kendisine zorlamışlardı. Hem de defalarca kez. İlk adam öldürdüğü vakit on dört yaşındaydı.

O günden sonra da çocukluğun masumiyeti tamamen kendisine terk etti. O artık suçluydu, katildi ve günahkârdı.

Sonra karşısına, yirmi üç yaşında, Selent üyeleri çıktığı vakit sonunda duasının kabul olduğunu düşündü. Fakat bu kez de bir başka kişilere yemin etmek zorunda kaldı.

Hayat zordu. Runolf da zordu. Bu nedenle de ikisi oldukça zor ilerliyordu.
~

Runolf'un hayatı bu kadardı işte. Bir ton günahı var olan, pislik, duygusuz birisiydi. Alçakça işlere bulaşmış, Tanrı'nın verdiği canı katletmiş caniydi o.

Yine de her şeyin bambaşka olmasını dilerdi.
~

Veliaht Prens Saras belki de bulunabileceği en son yerdeydi şu an. Runolf buna anlam verememişti. Sarayın kütüphanesindeydiler çünkü. Saras ne yapacaktı ki burada? Ne okuyacaktı ki? Çocuk kitabı mı?

"Prens'im," dedi saygıyla. Resmen bu aralar ağzından bal damlıyordu.

"Yardım edeyim size. Ne arıyorsunuz?"

GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now