1. KISIM - 5. BÖLÜM

3.1K 241 224
                                    

Hüzün

Böyle sakince ve sükûnetle on gün daha geçti. Öğrencilerim her ne kadar beni dinlemeyi reddedip çıldırma aşamasına getirseler de onları sevmeye başlamıştım. Hatta kıvırcık saçlı çocukla aramız gayet iyiydi ve teneffüslerde yanıma gelip bana nasıl olup olmadığım ile ilgili sorular soruyordu.
~

Şimdi ise kütüphaneye gidip kitap bırakmam gerekiyordu. Elimdeki kitabı daha önce, on beş yaşındayken, okumuştum. Bir tarih kitabıydı ve fazlaca sıkıcıydı. Yine de onu okumak zorundaydık, o zaman çok önemli bir sınavımız vardı. Ayrıca tarih önemliydi. Çünkü geçmiş yaşamdaki hemen hemen her şey bizlere öncülük ederdi.

O siyah gölgemsinin bir kez daha gelip gelmediğini merak ediyordum. Büyük ihtimalle gelmişti. Ama o şey kitabı aramaktan vazgeçmeyecekti. Pekâlâ, Usta'nın bununla ilgili bir planı olmalıydı. Ego yığınının benden bahsedip bahsetmediğini merak ediyordum. Eğer bahsetseydi Usta beni çoktan yanına çağırırdı. O halde hâlâ Usta'ya söylememişti. Belki de hiç söylemeye niyeti yoktu. Onun bana güvenmediğini biliyordum. Bu yüzden de temkinli bir adım atmak isteyecekti. Yani sırrı için beni ihmal etmeyecekti. Her ne yapacağını kestiremesem de şimdilik hiçbir şeye karışmamak en iyisiydi.

Bunun kendime ne kadar çok hatırlatırsam o kadar iyiydi. Çünkü başıma bela almak istemiyordum.
~

Kütüphaneye vardığımda kitabı nöbetçiye verdim. Nöbetçi bugün oldukça asabi gözüküyordu. Elimdeki kitabı hızlıca alıp ayağa kalktı ve kitabı fırlatıp atmak istercesine yerine koydu. Sonra da kayıt defterini açtı ve özensizce ismimi yazmaya başladı.

"Kolay gelsin," dediğimde istemeyerek de olsa cevap verdi.

"Teşekkür ederim."

Cevabından sonra arkamı döndüm ve bir an önce kütüphaneden ayrılmak için adımlarımı hızlandırarak yürümeye başladım.

Merdivenlere doğru yöneldiğimde ayağım maalesef ki kaydı, çünkü zemin daha yeni silinmişti, ve birine çarptım. Eğer çarpmasaydım muhtemelen düşecektim. Beni omzumdan tutan kişiye baktım.

Tabii ki de o kişi yine ego yığınıydı. Başka kim olabilirdi ki zaten? Ruh gibiydi aynı. Bir anda ortaya çıkıp önümde beliriveriyordu. Tam ağzımı açıp bir şey diyecekken "Usta," dedi. "Seni ve beni çağırıyor."

"Sen ve ben mi?" dedim şaşkınlık ile. "Neden ki?"

"Bilmiyorum," diye cevap verip yürümeye başladı. Onu takip ederek merdivenlerden yukarı kata çıktım. Çok hızlı yürüyordu. Hatta koşuyordu bile. Bu kadar neden aceleci olduğuna anlam verememiştim.

Belki de o olayla ilgilidir, dedi iç sesim.

Olaya kafaya taktım, diye cevap verdim.

Usta'nın odasına vardığımda bu kez herhangi bir işle uğraşmıyordu. Dahası bizi beklediğini o kadar belliydi ki kapıyı vurduktan hemen sonra "Gir," demişti. Bugün onu hiç görmemiştim. Ve canının sıkkın olduğunu da görebiliyordum. Beyaz saçları hızlı bir şekilde uzamıştı yine.  Sakalları da hafiften çıkmaya başlamıştı. Bütün gece tozlarla uğraştığı belliydi. Çünkü avuç içleri hep yeşil kalmıştı. Üstüne damlattığı sıvı yeni gömleğini delmişti. Yüzünde bütün gece uyumadığını belli eden bir yorgunluk vardı.

GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now