2. KISIM - 26. BÖLÜM

1.6K 148 17
                                    

Tehdit

Roan önündeki tabağı bitiremediğinde o şeyi nasıl da yiyor olabileceğini düşündüm. Resmen çiğ bir hayvan eti yiyordu. Yine de düşüncelerimi kendime sakladım ve kendi tabağıma odaklandım.

Bu arada tabii ki de boynumdaki yarayı da sormuştu. Ona olanları anlattıktan sonra yemeğine odaklanmak yerine bana odaklandı.

"Ne yani seni lanetli o prens mi kurtardı?" diye sordu inanamamış gibi. Başımı evet anlamında salladım.

"Onun orada ne işi varmış peki?"

İşte bu sorunun cevabını bilmiyordum. Belki de tek başına gezintiye çıkmıştı. Belki de özel bir işi vardı.

"Bilmiyorum," diye cevap verdim. "Onu soramadım."

"Her neyse o nasıl birisi?" diye başka bir soru sordu. Onun dış görünüşünü, kişiliği hakkındaki fikirlerimi söyledim. Roan mendil ile ağzını silip suyundan bir yudum aldı.

"Yine de o bir lanetli. Her an bir şeyler yapabilir, saldırabilir." Roan'ın fikrine katılmıyordum. Evet, onlara karşı ben de soğuktum ama en azından prens öyle değildir diye düşünüyordum. Ama elbette ki dış görünüş aldatıcıydı. Belki de Roan'ın dediği kadar vardı. Lakin şu anlık sorun yoktu ve bir daha ne zaman görürdüm, bilmiyordum.

"Durumunu rapor ettin mi?" diye sordu bu kez. Kime rapor edecektim? Canımı hiçe sayan mükemmel, muhteşem Selent üyelerine mi? Yoksa tek dertleri öğrencilerinin notları olan öğreticilere mi?

"Nereye rapor etmem gerekiyor?" diye sordum. Üyelere nasıl ulaşabileceğim hakkında pek bir fikrim yoktu. Bildiğim şey onların zor görünür olmasıydı.

"Tabii ki de Yüksek Kurula," dedi Roan. "Onlar ilgilenecektir."

Kurul denilen yer öğrencilerin şikayetlerini, Selent üyelerine gelen mektupları ve dilekçeleri kontrol eden, ilgilenen gruptu. Ona tamam anlamında başımı sallayıp onay verdim ve yemekhaneden de ayrıldım. Kısa bir mektup yazıp derdimi anlattıktan sonra kurula teslim ettim. Ardından da derse geçip ata büyülerini ezberledim.
~

Aslında günler, şimdilik, böyle geçiyordu. Sabah erken uyanıyor ardından da derslerime yoğunlaşıyor, akşam da erkenden yatıyordum. Belki de uyum sağlamakta zorluk çekiyordum ki aslında biraz öyleydi. Burası büyük bir yerdi ve ben tek başıma eğitim aldığım için daha henüz farklı kişilerle de tanışma fırsatım olamamıştı.
~

Bir akşam Roan dışarı çıkma teklifinde bulundu. Ben de kabul ettim. En azından saray dışarısına çıkıp şehri görebilirdim. Bana çarşıya gideceğimizi söyledi. Havanın da soğuk olduğunu da ekledi. Bu yüzden de üzerimize daha kalın kıyafetler giyinerek dışarıya çıktık.

Buraya geleli üç haftayı geçmişti. O günden sonra bir daha saldırıya uğramamıştım. Veya herhangi bir ters durum da olmamıştı. Her şey gayet normal ilerliyordu. O günden sonra bir daha Prens Ares'i de görememiştim. Mektupla yaşadığım olayı bildirsem de şimdilik beni çağıran birileri de olmamıştı.
~

Çarşıya geldiğimizde akşam olmasına rağmen burasının hâlâ insanlarla dolu olduğunu gördüm. Etraf sarı ışıklar ile donatılmışken az ileride bir grup şarkı çalıyor ve içlerinden iki kişi ise oynuyordu. Gruptakiler alkışlar ile eşlik ediyor, şarkıyı hep bir ağızdan söylüyordu. Şekerlemeler satan, tiyatro izleyen, kayıkta gezinen, meyve yiyen, bir şeyler içen insanlar vardı. Çarşı canlı ve cıvıl cıvıldı.

GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now