2. KISIM - 20. BÖLÜM

1.7K 160 43
                                    

Davet

Rüyamda Tangaç'taydım. (Tanrı'ya ibadet edilen yer)

Ellerim, avuç içlerimden bileklerine kadar koyu kırmızı kandı. Gözyaşlarım cildimi yakıyordu ve içimde büyük bir acının varlığı sirayet ediyordu. Ağlayarak ellerimi beyaz mermere koydum, başımı eğerek ağlamaya devam ettim ve ne yaptığımı bilemez bir hâlde kalakaldım.

Ağzımdan her defasında aynı sözcükler dilime bıçak değmişçesine çıkıyordu:

"Tanrım, lütfen beni bağışla. Lütfen beni bağışla. Lütfen beni bağışla. Lütfen beni bağışla..."

Ellerimi artık kan lekesi olmuş mermerden çektim ve omuzlarıma çapraz bir şekilde koydum. Gözlerimi kapadım. Şiddetli bir rüzgar esiyor, tokat gibi çarpıyor, tenimi ezip saçlarımı geriye savuruyordu. Öfkeli yel esmeye devam ettikçe ağzım yine aynı kelimeleri telaffuz ediyordu:

"Tanrım, lütfen beni bağışla."

O esnada arkamdan çan sesi geldi. Rüzgarın uğultusundan da güçlüydü bu. Ardından da birisinin ayak seslerini işittiğimde üşüdüğümü hissettim. Ses gittikçe daha da netleşiyor ve yakınlaşıyor, çanın varlığı ensemde bitiyordu. En sonunda bütün sesler kesildi. Rüzgar aniden kayboldu. Çan sustu ve gelen kişinin adımları durdu. Gözlerimi açtım ve ellerimi serbest bıraktım. Arkamda birisi vardı.

Ayağa kalkıp arkamı döndüğümde bir Uhara'nın (din adamı) bana baktığını gördüm. Uhara'nın elinde bir çan, diğer elinde ise kırmızı bir boya varken gözlerini benden ayırmadan iki adım yaklaşıp boyayı tutan olan elini alnıma koydu. Sonra da bilmediğim kelimelerden birkaç cümle okudu. Bunları yaparken gözlerini de kapattı ve duasını okumaya devam etti.

Açtığında ise elini geriye çekti ve okumasını bitirdi. Kırmızı boyayı yanaklarıma sürmek için kolunu kaldırdığı vakit çan bir kez daha çaldı. Yanaklarıma boyayı sürmeyi bitirdi ve geriye çekildi.

Etrafıma bakındığımda Tangaç'ın sütunlarında da aynı boyadan olduğunu gördüm.

Kurumuş boğazımla "Bu nedir?" diye sordum. Yutkunmak için fazla zorlansam da en sonunda başardım.

"Bir işaret," dedi Uhara. İşaret.

Saklanan rüzgar tekrardan meydana çıktığında Uhara çanı çalmaya devam etti. Her çalışında rüzgar daha da şiddetlendi ve beni de geriye savurup itmeye yetiverdi.

Ona ne işaretinden bahsettiğini sormam gerekiyordu lakin ağzım kenetlenmiş gibi bir türlü açıp da sormaya güç bulamıyordum. Uhara çanı çalmayı bıraktığında rüzgarın uğultusu da, gücü de azaldı. Sesini duyurdu ve;

"Kaderin artık kabul gördü," deyip bu cümleyi üç kez daha söyledi.

Daha sonra da arkasını dönüp yürümeye başladı. Onun peşinden gidip soru sormak istedim. Kimsin, nesin, necisin diye. Arkasından seslendim. Fakat yapamadım. Bir güç bana engel oldu sanki ve yerimden kıpırdamama izin vermedi.

Uhara giderken bile hâlâ aynı cümleyi söylüyordu.

"Kaderin artık kabul gördü."
"Kaderin artık kabul gördü."
"Kaderin artık kabul gördü."
~

Hayatımda ilk defa böyle garip ve bir o kadar da gerçekçi rüya görmüştüm.

Uyandığımda aniden doğruldum ve etrafıma bakındım. Tangaç'ta olduğumu zannetsem de öyle değildi. Odamdaydım.

Yataktan hemen kalkıp aynanın karşısına geçtim. Şaşkın ifadem haricinde yüzümden herhangi bir şey, yani boya yoktu. Veya ağlamıyordum da. Rüyama neden Uhara'nın girdiğine anlam veremedim. Neyi kastediyordu cümlesinde? Kaderimin kabul görmesi de neydi? Rüyaya Uhara'nın girmesi hayatımızdaki gerçekleşecek değişikliklere işaretti genelde.

GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now