1. KISIM - 4. BÖLÜM

3.7K 253 177
                                    

Yaratık ve Çocuk

Sabahına doğan güneş ışıkları yüzüme vuruyordu. "Hadi." diyordu iç sesim. "Kalk."

Yatağa yapışmış gibi hissediyor, asla ama asla kalkmak istemiyordum. Uykum o kadar ağır basıyordu ki gözlerimi aralamakta zorluk çektim. Ama kulaklarım duyuyordu. Hatta alt kattan gelen tahtanın gıcırdatılma sesini bile duyuyordum. Muhtemelen öğretici olan Flab, odasında yine volta atıyor ve öğrencilerine ne tür cezalar vereceğini düşünüyordu.

"Uyan."

"Kalk." diyordu bana iç sesim. Yine.

En sonunda yavaş yavaş açık kahve gözlerimi araladım. Ne kadar vakit uyuduğumu bilmiyordum. Dünkü olaydan sonra yatağa yattığımda olayları bile düşünemeyecek kadar yorgun olduğum için direkt uyumuştum. Yine bir ton saçma sapan rüyalar da görmüştüm tabii. Ama tam net hatırlamıyordum.

Yataktan kalktıktan sonra perdeyi aralayarak güneşin odama sızmasına; ağzımı kapatıp esneyerek pencereyi açarken de temiz havayı içime çekip sabah rüzgarının yüzüme esmesine izin verdim. Ey Tanrım! Yarattığın bu doğa ne de güzeldi. Işıldayan güneş, çağlayan su, öten kuş... Doğa hepsini bir ana merhameti ile bağrına basıyor ve büyük şefkatle yaşam vermesine olanak sağlıyordu. Oysa insanlar bu güzel merhamet karşısında pek de vicdansızca davranıyor, düzene karşı geliyordu.
~

Pencerenin kenarından ayrıldım. Bir an aklıma dünden beri düşündüğüm mühim şey takıldı. O şeyi düşünürken anında zihnimde şimşekler çaktı. Tabii ya, ben neden burada durmuş güneşi selamlıyordum ki? Önemli bir işim vardı.

Bugün benim ilk günümdü!

Onu hatırlamanın verdiği dehşetle birlikte hızlıca yürümeye başladım. Kuş türü gibi uçabilen, yarasa kanatlı ve mavi kanlı olan Tayrır ile yarışır vaziyetteydim hatta. Saçım başım birbirine girmişti, üstüm başım perişan bir vaziyetteydi. Çünkü dün gece kıyafetlerimi çıkartıp da pijamalarımı giymeye zahmet etmemiş, o şekilde yatağa girmiştim.

Öyle ki saçlarım bir kız kavgasından çıkmış gibiydi. Kahve saçlarımın ne ara böyle, yattığım yerden karman çorman olduğuna hiçbir zaman anlam veremesem de bir an önce onları düzgünce taramam gerekliydi.

Dengemi anlık kaybedip sağa yalpalandım ve ayağım halıya takıldı, düştüm. İnleyerek dizimi ovalarken odada birilerinin olmadığına da sevindim. Hemen ayağa kalkıp elimi yüzümü yıkamak için bir çırpı da banyoya ilerledim. Ardından da üstümü, en sevdiğim renk olan morlu gömleğimi giyerek, değiştirdim. Uzun saçlarımı hemen at kuyruğu yaptıktan sonra ayna karşısına geçtim. Taşımı boynuma taktıktan sonra şiş gözlerime masaj yaparak inmesini bekledim. Hadi ama! Şimdi onun sırası mıydı Luna?

Şaşkın ördekler gibi odada koşturup duruyordum. En sonunda hazır olduğuma kanaat getirdikten sonra odadan ayrıldım ve ilk sınıfların olduğu bölüme gittim. İlk günümü böyle hayal etmemiştim. Bu benim, kendi sorumsuzluğumdu.

Sınıfa girdiğim vakit büyük bir kaos vardı. Bazıları kısa bir an bana baksa da birçoğu kendi alemindeydi. Birisi diğerine kağıt atıyor diğeri ise onun kafasına vuruyor, bir başkası ise büyü yapmaya çalışıyordu. Hatta birisi arkadaşının arkasına fare kuyruğu bile yapmaya çalışıyor, yüksek kahkaha sesleri geliyordu. Hepsi de toydu, deneyimsizdi. Büyülerini bu denli amaçsızca ve savurganca kullanmaları tehlikeliydi.

GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now