Leyle-i Süveyda

By -nera_rosa-

28.5K 3.6K 1.6K

Gündüzleri Psikolog, geceleri manken; madde bağımlısı, kendine aşık bir kadın ve yıllar önce trafik kazasında... More

🦋İTHAF 🦋@-nera_rosa-
🦋PROLOG
1🦋Lal Gece
2🦋Katarsis
3🦋Mimetik Arzular
5🦋 Kader İzi
6🦋 İstanbul'da Son Gece
7🦋Sıfır Noktası
8🦋 Simurg Misali
9🦋 Kan Rengi Gözler
10🦋Aykırı Hisler
11🦋Kalbimdeki Tabanca
12🦋 Stockholm Sendromu
13🦋 Sevginin Simyası
14🦋Backfire Etkisi
15🦋 Hâlâ Öğreniyorum
16🦋 Psikoloji Der ki
17🦋Yengeç Zihniyeti
18🦋 Jamais Vu
19🦋 Mahşer Midillisi
20 🦋 Sen Orada Yoksun
21🦋Güç Zehirlenmesi
22🦋Comfort Zone
23🦋Kabil Kompleksi
24 🦋 Gecenin Senfonisi
25 🦋 Ateşin Anayurdu
26 🦋 Şehri Yaksam
27 🦋 Efsunkar
28 🦋Vernem Nidahen
29 🦋 Butimar
30🦋 Yolun Yar(a)sı
31🦋 Persona
32🦋Acı Kahve
33🦋 Nodus Tollens
34🦋Nazende
35 🦋 Galat-ı Meşhur
36 🦋 Ahde Vefa
37🦋Leon Gibi Sevmek
38 🦋Bir Sigara Sönüşü
Final🦋 1. Kısım
Final 🦋 2. Kısım
Son Söz 🕊️

4🦋Kelebek Etkisi

1.1K 156 72
By -nera_rosa-

Part Songs List
Roze Sefid- Hammim
Amores Extraños - Lauras
Pesa- Elena Ledda

___________________🦋__________________

Hikayem daha yeni başlıyor demiştim değil mi?

Bu yaşadığım bir hikaye olamayacak kadar korkunç gibi görünse de ben Deva, çoğu kişi Zelal olarak tanısa da bu hayata bir ivme kazandırıp kendi hikayemi en kusursuz şekilde yazacak kadar güçlüyüm; Kimsesiz olsam bile, bazı duyguları tatmasam da: sevgi gibi, biliyorum ki ben bunların da üstesinden gelirim.

"Sana kahve getirdim." Saç havlusu ile saçını kurulayarak yanıma gelen Cenk'e gözlerimi yıldızlı gökyüzünden ayırarak döndüm. "Teşekkürler."

"Asran sabah burada olurmuş." Diye söylenirken havlusunu saçından indirmiş, eli ile saçını karıştırıyordu. Ben ise dediğini duymamış gibi yaparak başka bir soru yönelttim. "Hep böyle mi?" Sehpadaki kahve bardağını dudaklarıma götürürken ona bakmaya devam ettim.

"Nasıl?"

Düşünceliydim, aslında Asran'ı çözmeye çalışıyordum fakat Asran'ın tanımak bana karanlık gökyüzünde gördüğümüz ama dokunamadığımız yıldızlar kadar uzak! Kahve kupasını elimle kavramış, sıcaklığı ile rahatlamaya çalışırken, "Suratsız, hiç gülmüyor sinirliyken gülmesini saymıyorum; Katı kuralları var, sanki çizdiği görünmez bir sınırı var ve biz bunun ötesine geçemiyoruz!"

"Eskiden böyle değildi tabi." Duraksayıp ellerini cebine koydu. "Hatta bir starboy idi:  barlar, partiler hatta yarışlar... O kaza Asran'ı bir anda değiştirdi."

O kazada benim bilmediğim çok şey olmuştu, hiçbir zaman gördüğümün yaşadıklarımızı tamamı olduğunu düşündüğüm için araştırma gereksiniminde bulunmamıştım. Gençliğimizi puslu bir gecenin karanlığına esir ettik. Ne ben o diyeti ödeyip gençliğimi alabilirim ne de Asran!

Kalbimde öylesine büyük bir boşluk olsa da, saatlerce konuşmak istesem de tek bir söze sığdırdım:"O kaza ikimizi de değiştirmiş." Kupayı yeniden sehpaya koymam ile ayaklandım. "Uyusam iyi olur."

...

"Ya hayır Cenk, o buranın yeri."

"Sus kız değil." Sabahtan beri Cenk ile 2000 parça dev bir puzzle yapmaya çalışıyor ama pek beceremiyor gibiydik. "Verir misin ya, şurası işte yeri." Diye hayıflanıp eline vurmamla, "tamam hadi bıraktım yap." Diye hayıflanmıştı.

Ah asi genler, iki kuzeni de işgal etmişler!

Bağdaş kurduğu yerde ellerini karnında birleştirmiş bana bakarken kerelip puzzle'ın ikinci parçasını yerine koydum. "Alkış alayım, alkış." Kahkahalarımız odayı doldururken istediğim alkışın Cenk'ten değil de  arkadan geldiğini duyunca oraya döndüm. "Ben geldim." Kollarını açmış bize doğru yürürken heyecanına yenik düşerek ayaklandım fakat gidip ona sarılmamı engelleyen sınırlarımızı aşamadım." Hoş geldiniz Pilot Bey uçuş nasıldı?"

Şişmiş göz altlarından belli olan yorgunluğu sözcüklerine de yansımış, oldukça tiz ve silik çıkmıştı:"Yorucu!"

Onun aksine günler sonra iyi hissediyordum:"Nereye pır pır?" Ellerimi çapraz birleştirmiş kanat şekli yaparak baktım ona. "Dubai'ye." Dedi, hafifçe gülümsemesi bile hoştu ve dediği şehir, Dubai, hayatımda ilk defa bir ülkede fakirinin bile zengin olduğunu görmüştüm: görgüsüzler fakat bunu sonuna kadar hak ediyorlar, ah Dubai geceleri... Orada yaptığım birkaç Defile aklıma geldiğinde ihtişamını sesli düşünmüştüm:" Ah, orada çıktığım defilelerin yerini hiçbir şey tutamaz!"

"Neden hanımefendi altın kaplama elbiseler mi giyiyordunuz?"

"Ne altın, ne elmas! Ben 40 kilo inci kaplama elbise ile defile bitirdim." Bunu göstermek istediğimde de duruşunu düzeltip," Şöyleyim bak." İşaret parmağımı kaldırıp podyum yürüyüşü yapmaya başladım, incinin ağırlığında neler yaşadığımı göstermek için biraz yalpalamıştım. Asran'ın yanınan geçerken eliyle belimi kavrayıp beni bacak arasına alması öngördüğüm bir gelişme değildi lakin hoştu! "Ay." Deyip kafamı göğsüne yasladığımda çenesini omzuma koymuştu. "Podyum gülü seni."

"Kıskanma." Kafamı kaldırıp ona bakmaya çalıştığımda yeni uzamaya yüz tutmuş sakallarını yanağıma sürtmeye çalışıyordu. Elleri daha çok belimi sardığında:"E ben yokken neler yaptınız?" Diye sorup oku bir anda bana yöneltti:" sen başla yaramaz?"

O yaramaz ben oluyorum, küçük bit çocukmuşum gibi var olan davranışları artık sözlerine de yansımaya başlamıştı. Bu sefer keyfimi bozmasına izin vermeyip anlatmaya başladım. "Havuza fırlatıldım, sen söylemişsin."

"Evet."

"Sonra güreştik Cenk ile ikimiz de suyun dibine girdik." Ben kikirdeyerek Cenk'e bakarken o gülüşünü saklamak için eliyle ağzınınkapamıştı ve Asran oldukça meraklı görünüyordu. "Bak sen e?"

"Sonra puzzle yaptık, baya bi üç saat oldu galiba." Ona elimle yeri işaret ederken kaşlarını kaldırarak bi ortadaki sadece iki tanesi yerleşmiş puzzle bir de bize baktı. "İki tane mi?" Göz sevindiğini görmesem de onun kadar mükemmel olmadığımız için burun kıvırıyordu. "Baya da bitmiş!"

Cenk sessiz kalsa da  ben birden alevlenip,"Hep onun yüzünden, ver diyorum vermiyor!" Dedim. Asran'ın ise "Vermez, ibne!" Diye beni tasdiklemesi hoşuma gitmişti. Ta ki Cenk konuşana dek."Olum bak seninki bi izin verse yapacağım ama o kadar keçi ki!"

"O da haklı şimdi!"

"O zaman kuzeninin yanına alalım sizi!" Bedenimi sonunda bedeninden ayırmak aklıma geldiğinde ona bakışlarım, "neden beni değil onu tasdikliyorsun' der gibi fenaydı fakat o bundan nasibini almamak için konuyu değiştirmeyi seçti!

Akıllı adam!

"Yok ben odaya gidip biraz uyuyacağım. Sende odana!"

"Başladı bizim mesai!" Göz devirirken elimle onu itip önüne geçtiğimde arkadan Cenk'in sesini duymuştum. "Abi bende şirkete uğrayayım. " Ardından kikirdeyip,"Görüşürüz Deva Hanım!" Dedi.

"Görüşürüz Cenk Bey!" Ve arkamdan belime sarılan Asran, ona bakmadan ukala bir tavırla: "aşıksın bana biliyorsun değil mi?" Deyip elini okşamaya başladım.

"Yorgunum kızım."

"İyi o zaman uyu benimle!"

"Cık, odamda uyuyacağım." Esnerken sol eli belimi bırakırken merdivenlerin önünde iki merdiven birden atlayarak önüme geçti, ben ise merdivenleri tek tek çıkarken söyleniyordum: "Bende geleceğim o zaman!"

"Hem beni burada zorla tutan sensin!"

"Ayrıca kriz falan geçiririm mazallah!" Her merdiven atışımda bir cümle daha kurmam onu germiş olacak ki son merdivene geldiğinde arkasını dönüp, "Deva hadi kızım odana." Diye hırladı. Ben ise aynı merdivene geldiğimde işaret parmağımla birlikte baş kaldırıyordum.
"Bak Asran Arslan bana ne yapacağımı söyleyemezsin ve ben senin kızın değilim!"

"Kızımsın, şimdi naş naş!" Merdivenden çıktıktan sonra hemen karşıda olan odasına ondan öne gitmiş, dudak büzerken,"Cık cık." Diyerek kapısının kulpunu tutmaya başladım. Bana ayar çekmek istese de bu sefer de ben ikna olmayacaktım. "Peki gel." Kapıyı açıp geçmemi beklerken saçımı savurarak girdiğimde gördüğüm şey beklediğim gibi siyahtı. İlk tanıştığımızda gelsem şaşırırdım ama Asran Arslan idi bu. Siyahların adamı.

Odada perdelerden komodine kadar süregelen siyahlığı incelerken, "takıl sen, duşa gireceğim." Diye söylenip odasının içindeki kapıdan girdi. Odası benimkinin aksine yola değil Deniz'e bakıyordu, bu ev deniz mi görüyordu?

Neyse ki Deniz seven biri değildim! Kafamı sağa çevirdiğimde boydan duvar karşılıyordu, birçok klasik kitaplar sırayla dizilmişti. Parmak uçlarımı aralarında gezdirirken  elim Aşk ve Gurur kitabının üstünde durdu. Aslında kitaplarla hiç aram yoktu, aşk kitapları ile hiç. Bana duygusuz kelimesini atfetselerde aşk denen şeyin gerçekliğini Yunan filozoflarının madde gerçeğinin doğruluğunu reddettiği gibi reddediyorum, aşkın var olup olmadığını asla bilemeyeceğiz. Lakin onca kitap arasında o kitaba elimin gitmesi aşk denen şeyi aramamdan kaynaklı idi. Raftan alıp tozlu sayfalarını açarken hapşurup sayfaları karıştırmaya devam ettim. O esnada gelen tıkırtı ile arkamı döndüm, üzerinde belinin altından örttüğü havlusu varken saç havlusu ile saçlarını kuruluyordu; damlaların yer edindiği vücudu baklavalar ile dolu idi belki de ilk defa adonis'i bu kadar belli bir adam görmüştüm. Bana doğru gelip aramızda mesafeleri hiç ederken elimdeki kitabı aldığında saçının ucunda asılı bir damla yüzüme düşmüştü. "İnsanların eşyalarına izinsiz bakılmaz."

"Hı." Diye mırıldanıp içindeki haylazlığa engel olamayıp parmak ucumla Adonis çizgisinde gezdirmeye başladım. O kadar sertti ki. Ürkek ellerimin vücudunda gezinmesi libidosunu arşa çıkardığı dudağını ısırmasından belli idi. "Hoşuna mı gitti?" Gözleri ellerimi takip ederken nefesi daha sık aldığını hissediyordum. "Sert!"

"Oradan daha sert yerler var ve sen ateşle oynuyorsun." Yaptığı ima ile gözlerini kısarak bana bakıp kitabı rafa koyduktan sonra arkasını dönüp uzaklaşmaya başlamıştı.

Onu biraz daha kızdırmak için: "Ateş sen su ben, ben sana değersem sönersin!" Dediğimde sesimin tınısı onu tahrik edecek kadar şehvetli idi.

"Sende h2O yok sende sadece O var ve bana değersen alevlerim ikimizi de kül eder."Hırlayarak konuşmasına sessiz kalırken ellerimde aynı şekil kalmıştı. Yutkunup kafamı sallayarak ondan önce yatağa zıpladım. "Bana huzur yok değil mi?"

"Beni bu eve tıkan sensin, sıkılıyorum."

"Git kitap oku bak bi ton kitap var!" Ondan uzak durması istiyor ama bunu ona vermeyeceğim. Elime aldığım yastığa iyice sarılırken omuz silkerek:"Kitap okumayı sevmem, müzik de dinlemem yani sanattan tek anladığım defileler!"

"Kültürsüz müsün kızım sen?"

"Kafamı aşk denen tonlarca saçmalıkla dolduramam, müzik ise ruhu olan insanlar için, bende o da yok! Genelde bilimsel makaleler okurum, yetmez mi?" Unuttuğum en önemli şey aklıma geldiğinde heyecanla:" "A, bir de arabalardan çok iyi anlarım. Kokusundan markasını tahmin edebilirim!" Dedim. Tek mükemmel özelliğim olabilirdi.

"Şimdi sen hiç Romeo ve jiluet okumadın mı?" Altına bir şort çekip gelmişti yanıma, yatağa yatmaya hazırlanırken sorduğu soruya cevap bekler gibi baktı.

Omuz silkerek cevap verdim."Okumadım. " diye. Belli ki beni bir prenses olarak almıştı fakat onu hergün biraz daha hayal kırıklığına uğratıyorum. Kafasını yastığa koymuş, arkasını dönerken, "bir saat sonra doktorun gelecek, beni uyandır." Diye emir verip kapadı gözlerini. İnat edip yanına gelsem de aslında hiç uykum yoktu. O yanımda uyurken ben yatak başlığına yaslanıp bir süre öyleyece durdum, yapacak çok bir şeyin yoktu gerçekten: birkaç hafta öncesine kadar bir saniye bile boş vaktim yoktu ve boşken neler yapılır unutmuştum. Can sıkıntısı ile oflayarak dikkatimi yanımda uyuyan Yunan heykeline çevirdim. Üzerindeki örtü sırtını açıkta bırakırken omuzunda önceden hiç fark etmediğim dövmesini gördüm. Elim istemsizce üzerine giderken bir bebeğe ait olduğu belli olan ayak izi vardı, muhtemelen ölen bebeği, bebeğini bu kadar çok seven bir baba neden onun ölümüne sebep olmuş bir kadına yardım eder ki?

İşte bu soruya hiçbir zaman cevap bulamayacağım. Bana yardım ettikten sonra, neler olacak mesela?

Birbirimize bir söz vermedik hatta ben iyileştikten sonra iki yabancı mı olacağız, iki arkadaş mı bunu da bilmiyorum ama Asran Arslan'ı biraz tanıdıysam içten pazarlıklı bu adam benden, sosyetedeki statümden, yararlanmadan beni bırakmaz!

Ya sadece bu yüzden yardım ediyorsa ve işte ben birgün ona karşı bir şeyler hissedersem?

İç sesimin, belki de Zelal'in hadi ama Deva sen sevemezsin dediğini duyar gibiyim. Sevmek ne demek ben bunu bile bilmezken birine duygusal olarak bir şey hissedebilir miyim?

Ellerim hâlâ omzunda iken oğluna bir özür olarak o dövmeyi koklayarak öpüp tereddütle geri çekildim. Kafasını bana doğru çevirip uykulu gözleri biraz aralandığında bana saati sormuştu. "4.23" diyip ona biraz daha uyumasını önerdim fakat telefonunun zil sesi bütün odayı ele geçirdiğinde söylenerek komodinden telefonunu aldı.

"Ne var?"

...

"Ne, nasıl olmuş?"

...

"Tamam ben geliyorum."

Sesi bir anda endişeye bürünürken içime birden kor düşmüştü. Telefonu kapaması ile sordum. "Ne olmuş, kötü bir şey galiba?" Hâlâ nemli saçlarını karıştırıp bana döndü. Söyleyeceği sözlere hazırlanmak adına boğazını temizleyip, "Büke, trafik kazası geçirmiş, hastanedeymiş ama durumu iyiymiş!" Dedi. Ben Büke sözünde kalmıştım. Dakikalar geçip gitti fakat ben o saniye içinde öylece kaldım. En son Asran'ın beni sarması ile bir damla yaş gerdanıma akarken ,"Ne, nasıl hayır iyi değil. Asran o... O öldü mü?" Diye sordum, telaşla kafasını saklamıştı."Hayır sana asla yalan söylemem gidip geleceğim beni bekle olur mu?"

"Sen otur beni bekle." İçimde kaynayan ateş çıkmak için kalbimi lavları ile delmeye çalıştı. Ondan izin almayı hiç düşünmedim. Ondan önce odadan çıkıp ardından dış kapıyı açtım. Korumalar önüme birden barıkat yaptığında küfür edip arkama baktım. Asran anahtarı elinde sallayarak, "bende dağılın." Deyip arabayı açtı. Yan koltuğa geçtiğimde arabayı çalıştırıp açılan kapıdan çıkmıştık. Ben korkuyla ayağımı sallarken, dizimi tutup,"o iyi " dedi fakat ne onu ne başkasını dinleyecek durumda değildim, onu gözlerim ile görmediğim sürece bunu yapmayacaktım. Geldiğimiz hastanenin acil girişinden girip danışmaya Büke'yi sorduğumda bir erkekle getirildiğini ikisinin de sarı bölgede muayene edildiğini söylemişti.

Erkek!

Benim kardeşim bir erkek yüzünden kaza mı yapmıştı yani?

Dedikleri yere geldiğimde korkuyla perdeyi açtığımda film senaryosu gibi bir manzara hakimdi: İki sedye birinde kardeşim diğerinde Asran'ın kuzeni ve onları muayene eden eski sevgilim!

Onların aksine benim kalbimin teklemesi ile siz kalkın ben yatacağım izlenimi versem de Emir'in cam mavileri solgun elalarımı bulduğunda beni tanıdığını birden gözlerini akan korkudan anlamıştım. Lakin kendime gelmeye çalışıp ilk olarak kardeşim Büke'nin ellerini tutup öpmeye başladım. "İyi misin bir tanem, çok korktum!"

"Abla, geldin sonunda!" Ferah sesi bir anda ürkekliğe bürünürken yan tarafına bakıp, "açıklayabilirim." Dedi.

"Şimdi düşünme bunları, ben buradayım. "

"Doktor durumları?" Asran arkamda soru sorarken bende dinlemek adına döndüm ona. Bana acılı bir bakış atıp kafasını toplamaya çalışarak cevap verdi. "Cenk Bey'in kolu incinmiş tomografi çekildi, bir sıkıntı yok. Büke Hanım kafasından travma almış şuanlık onda da bir sıkıntı yok ama siz yine de 12 saat uyumalarına izin vermeyin. İlk kan sonuçları bir saat içinde çıkar serumları da bitince bir kan tahlili daha alıp duruma bakarız."

"Teşekkürler." Asran'ın aksine teşekkür etmeyip kardeşime döndüm, onu o kadar özlemiştim ki ne kadar çok öpsem de ne kadar koklasam da geçmeyecek gibiydi lakin birinden soracağım hesap vardı. Büke'yi bırakıp yanda selvi gibi serilmiş Cenk'in yanına gittim. Koluna baskı uygularken, "geçmiş olsun Cenk Bey! Demek mükemmel sevgilin kardeşim!" Dişlerimi o kadar sıkmıştı ki gıcırdamıştı.

"Siz tanışıyor musunuz abla?" Büke'nin halsiz sesine dönerek Asran'ı gösterdim. "Sizi tanıştırmadım, Asran arkadaşım ve bu şerefsiz de kuzeni."

Bu sefer soran oydu."Siz sevgili misiniz?"

"Saçmalama istersen Büke! Ya sen kaç yaşındasın kızım kazık kadar adamımı buldun bula bula?"

"24 yaşında abla çok büyük sayılmaz."

"Ben kendimi hep 18 hissediyorum!" Arkadan gelen ukalaca sese ben değil Asran cevap vermişti.  "Lan it oğlu it neyse ben seninle evde görüşeceğim?"

Asran'ı unutmuştum ve eğer bu olayı biliyorsa onu mahvedecektim. "Sen biliyor muydun?" Bu sefer hedefimde o varken gözlerimi kısıp elimi saklayarak ona yürüdüm." sen bi gelsene benimle!" Kolumdan tuttuğu gibi çıkarıp perdeyi çekti. Koridora doğru çekiştirirken arada durdurdu. "Bu iti öldürsem Büke üzülür mü?"

"Bende Büke'yi arkasından yollayacağım için çok sıkıntı olmaz bence!" Onu tasdikleyen cümlelerim daha da harlamıştı."Ona dedim ki kıza göz kulak ol, amınakoyayım kızla sevgili olmuş!"

"Ve kaza yapmışlar, buna ehliyeti sünnetçi mi verdi?"

"Sen onu bırak şimdi, o doktora bakış neydi?" Doktor dediğinde gözlerimi kaçırıp yıllar sonra doktor olarak karşıma çıkan eski sevgilim geldi aklıma. Kafamı sallarken beni seyrederken gördüm onu. Arıyordu, yıllar önce terk ettiği kızı mumla arıyordu. Onun benim canımı yaktığı gibi bende onun canını yakmak istedim. Ayak ucuma çıkıp Asran'ın dudaklarına yapıştım. Ellerimi boynuna dolarken o girdiği ilk şoku atlatıp belimden kavradığı gibi kendine çekmişti. Dolgun dudakları öylesine sert kavrıyordu ki hiçbir erkekle öpüşürken böylesine şehvet hissetmemiştim. Aslında hem hoyrat hem korkakça bir öpüştü ve bu öpüş gözlerimizi aralamamızla son bulurken Onun gözleri dönmüşcesine bizi izlediğini gördüm, ellerindeki kalemi öylesine sıkı tutuyordu ki ellerinin kıpkırmızı olduğunu buradan öngörebilmiştim.

Ondan ayrılırken boynuna küçük bir buse kondurup yeniden ayaklarımın üzerinde durdum. Neydi bu der gibi baksa da ona sakince: "Hadi sen yanlarına git, ben doktora kan tahlilini sorayım!"

"Sakın benimle oynama bal köpüğü ve o doktoru öldürmemi istemiyorsan uzak dur!"

"Doktor benim eski sevgilim, şimdi müsaade et ona seninle nasıl mutlu olduğumuzu anlatayım!"

İşte şimdi ikimizin de zevk duyacağı o kaosu ona sunmuştum, dudakları yana kıvrılırken,"Zevkle izlerim!" Dedi. Giden özgüvenim onun sözleri ile yeniden gün yüzüne çıkarken giderken söylendim. "O zaman seyirci koltuğuna!" Ellerini göğsünde birleştirip bana bakarken öpücük yollayıp Salih'in yanına yürüdüm. "Merhaba Doktor!"

Sözcüklerin üzerine basarken,"Merhaba Deva Hanım!" Diye homurdandı.

Onu böyle görmek damarlarımda gezen intikam kanlarını daha da hırçınlaştırıyordu."İsmimi biliyorsunuz!"

Fakat o oyun istemiyor:"Ne istiyorsun?"

"Hastalarınıza hep böyle mi davranırsınız?"

"Gördüğüme göre turp gibisin? Sevgili de yaptığına göre normale dönmüşsün!"

"Beni bu halimle kabul eden birini bulduğumda normale döndüm. " sahte gülüşüm yerini sertliğe bırakırken onu burada öldürme isteğime karşı koyamadığım için nefretle bitti sözlerim lakin onu silahla değil psikolojikmen öldürmek istiyorum ve erkekler bir kadının kendine yeni bir hayat kurmasını kaldıramaz. Bu yüzden intikam gülümsememi sunup, "Hatta bebek bekliyoruz!" Dedim. Bunu bilinçsiz değil gayet aklı başında söyledim ve o iğneleyici sözcükleri ile: "Bebek?" Dedi. Kalkan tek kaşı geri indiğinde yüzü iyice düşmüştü.

"İki aylık fakat sürekli bulantım oluyor normal mi doktor bey?"

Benim sorum ve onun her soruda dahaok mora çalan yüzü Asran'ı yanıma getirmişti. Belimi hafifçe satarken, "Canım ne konuşuyorsun doktorla?" Diye sordu. Hiç bozuntuya vermeden, "Şey hayatım hamileyim ya sürekli bulantı olması normal mi, gelmişken sorayım dedim?"

"Hamile misin?" Dirseğimi ona geçirmem ile inleyip, "hamile en hamile o." Diye söylendiğinde onun yaşadığı şok ayrıca hoşuma gitmişti. Ona belli etmeden saçlarımı seviyor gibi yapıp öpücük kondurmak adına eğildiğinde kulağımda üflediği sözler kulağımı gıdıklamıştı.

"Sen bittin, Deva Kılıç!"

"Bende seni seviyorum bebeğim!"

____________________🦋_____________________

Herkese selam umarım bölümler akıp gidiyordur. Gitmiyorsa, sizi sıkan yerleri söylemeniz yeterli🥹

Ben zevk alarak yazdığımı söylemeden edemeyeceğim ve bir vote ve birçok yorumlarınız beni yazma konusunda daha çok cesaretlendirebilir🫶🏻

Ve bölümler hazır fakat tatilde olduğum için aksaklık yaşıyoruz ama elimden geldiğince hergün atmaya çalışacağım

İyi ki varsınız küçük aşklar💕

Continue Reading

You'll Also Like

308K 16.5K 42
KUMRAN YAYINLARI FARKIYLA KİTAP OLUYOR! KAPAKTA Kİ HASAN DENİZ YARAN! ~ VARLIĞI BENİ GÜNAHA SOKUYOR! ~ Hakan'ın babası Recep Bey, Nazlı'nın...
2.2K 209 35
Mayıstan önce ; "Canımı telef etme, gül Acem kızı'm." dedi,elleri ve göğsü bana ait olan adam. "Bir başkasının karısı olacağım. Yazık olur sana." de...
934K 98.5K 55
Bu bir Düğüm hikayesi... Güneşin, denizin, kuşların aşka düğümlenişinin hikayesi... Kaç gün, kaç ay, kaç yıl geçti. Beni bir çift yeşil göze tutsak e...
MİRAS By Seda Noyan

Mystery / Thriller

8.1K 715 24
Yer altı dünyasının kralı sayılan Tuğrul Soysal vefat ettiğinde, arkasında çocuklarını büyük bir mirasa götürecek karanlık ve tehlikeli bir oyun bıra...