Two hearts in one home | Larry

By dimplestylles

5.8K 707 1.5K

Bir benzeri olmadığını bildiği mavi gözlerin damarlarına karışarak kalbini her an biraz daha hızlandıracağını... More

It's none of your business
Whatever happens
First time
Eternal trust
I can't let you go
Please don't go away from me
Far away.
Goodnight darling
Bitter silence
I don't hate you
Let's just hug
LA
I don't wanna be alone.
Bring me back
Home
Just take the pain away
Night changes
Do not be sad
A morning sun
If i could fly
Love you goodbye
Midnight memories
You're still the one I kiss goodnight.
I'll be your goodnight.
Love of my life
Let me be your goodnight.
And I miss you now
I always need ya
Day by Day
It's worth the pain
And time can always heal you
Do you know who you are?
Lou
We're together
Baby
Always Lou
In love Tommo
Fear in the dark
unfeeled feelings
Finifugal
Little spoon
Daylight
I will be your memories
Do not leave me
Fine line
And I'd marry you, Harry
Tomlinson
Ring
This wasn't a breakup
Larrie
"Love"
Do we have to get married?
Princess
My Sir
Ziam
And I'm in love with Lou..
Joshie Josh
Hug

The taste of lies

104 9 35
By dimplestylles

Hastane odasında sıkıntıyla günlerdir olduğu gibi karanlık camdan dışarı bakarken Zayn'in sonunda uyuyor oluşu tek tesellim olabilirdi. Louis ise gözlerini bir an benden ayırmadan bana bakıyordu. Camın arkasındaki yıldızlar her zamankinden daha parlakmış gibi gelirken neredeyse dört gün olsa da ilaçlar hala kanımda dolaşıyor olduğundan kafamı sallasam tüm oda benimle sallanıyormuş gibi hissediyordum.

Louis bana bakmaya devam ederken bundan rahatsız değildim. Bunu yanlızlıkla boğulduğum Los Angeles'daki dairemde dört ayın her bir anı o kadar çok hayal etmiştim ki, şimdi böylesine gerçek dışı gelmesi ile her an Louis'nin tüm bunların bana gerçek olduğunu söylemesine ihtiyacım vardı.

Neredeyse zifiri sessizdi aynı o dört aylık karanlık gibi. Benden daha yaralı görünüyor, bu da o kurşunları tekrar tekrar aynı yere saplıyordu bedenimde. Bazen acıyı saklayamadığım zamanlar kendisi daha çok hissetmek ister gibi daha dikkatle bakıyordu bana.

Birkaç saat önce hissettiğim sızılar için sinirle Collin'in yanına gittiğinde Zayn'in arkasından bakışı hiç iyi değildi. Sorduğumda ise tüm bunları için kendisini suçladığını, bana belli etmek istemese bile tam anlamıyla dağıldığını söylemişti. Oysa burada olmamın tek sebebi bendim. Louis başından beri bunu kendi yoluyla halletmek istediğini söylese de tüm yaptığım bu şeylerin, gerçek olmasa bile Zack'in öyle sandığı bu ihanetin bir değeri olduğunu görmek istemiştim.

...Flashback...

Kahvaltıdan saatler sonra Zack ile herşeyin biteceği, en azından öyle umduğum yemek gerçekleşecekti. Louis ile sabahtan beri aramızdaki bu şeyin nedeni buydu, kendini halletmek istiyordu ve ben bunu göze alamazdım. Sadece artık yetinemediğim minik bir öpücük ile geçmişti kahvaltıya kadar. Oysa iyileşmek istiyordum ve bunun tek çaresi onun da bildiği gibi Louis'ydi.
Kendi ıslak imzasını taşıyan yaralarımı yine ancak o iyileştirebilirdi. Bunu her defasında hatırlamak zorunda olmak bazen Louis'nin bunu bilmediğini düşündürtüyor olsa da içimdeki o sessiz, yanlız ve parlak yıldızlar ile süslenen geceyi benden daha iyi tanıyordu.

Gözlerini tabaktan ayrıp bana baktığında ağzımı açtığım anda kalbim bedenimi terk edecekmiş gibi hissediyordum.

"Harry." Nasıl olur da tekrar tekrar söylemesini isteyebileceğim kadar güzel söyleyebilirdi ki adımı?

Bakışlarım onu bulduğunda gözlerine bakarken diğer tüm bedenim etkisiz hale geliyormuş gibi hissediyordum. Sert bakışları altında gittikçe kaybolurken sonunda her tınısında beni yok eden o sesini duymama izin vermişti.

"O adam sana asla dokunmayacak. Hiçbir şeyi umursamam, onu sana dokunan o elinden ayrı olarak o binadan çıkarırım."

Onaylamam için bana baktığında kafamı salladım. Plana göre Steve yemekten sonra yukarı çıkacak, Zack'in adamları da onu almak için peşinden gidecekti. Louis de bunun olmaması için onların peşinden gizlice giderken Zack de sonunda ortada Steve kalmadığı için bana sözleşmeyi verecekti. Zack hiçbir zaman infazını verdiği adamları görmek istemediği için Steve'in ortadan kaldırıldığına dair birşey istemezdi. Bu bazen onun kalbinden sıcak kan geçtiği kanısına varmama neden olsa da bu sadece minik bir andan ibaret oluyordu.

...

Kimse bilemezdi Zack'in sözleşmeyi ikimiz arasında bitirmeden önce son isteyeceği şeyin Steve'in ortadan kaldırılması olduğunu. Biz bilmesek de Zack benim bunu yapmayacağımı çok iyi bildiğinden şimdi buradaydım.

Bir yandan da Niall ve Liam'ı düşünüyordum. Büyük ihtimalle şu an Louis'nin evinde bir türlü onlara anlatamadığım, ve hatta buradan dört ay boyunca gitmeme neden olan o şey ile boğuştuğumu sanıyor ve bana nasıl iyi gelebileceklerini düşünüyorlardı. Tabii bilmedikleri; o şey, Louis'ye hissettiğim tüm o saf aşktan ibaretti.

Gözlerim camın arkasındaki karanlık geceye döndüğünde günlerdir düşündüğüm şeyin birkez daha hücrelerimi ele geçirmesi ile gözlerimi kapattım. Louis ile her ne olursa olsun bana hala beni sevdiğini söylememişti ve sanki her an bir kez daha buradan kalbimdeki binlerce parçanın ağırlığı ile gidebilecekmiş gibi hissediyordum.
Louis'nin söylediği birkaç kelime tarafından birkez daha gitmeye mecbur edilecekmiş gibi.

Gözlerim arkadaki parlak geceden yerleri bulmuştu. Tavandaki minik yuvarlak ışıklar odayı loş bir şekilde doldururken pürüzsüz, mat koyu renk zemine yansıyorlardı.

Louis hava her ne kadar sıcak olsa bile camdan gelen ılık havayla Zayn'e baktı. Tüm bir duvarı kaplayan siyah, blok şeklindeki camlar oturdukları koltuğun arkasında kalıyor ve o ılık hava bana neredeyse gelmiyordu bile. Zayn kollarını önünde bağlamış, kafasını da geriye atmış bir şekilde sonunda uyurken, Louis koltuğun yanındaki kalın olmayan örtüyle kollarına kadar örttü.

"Buradan çıkar çıkmaz odamın camını sonuna kadar açıp uyuyacağım." Kendi kendime ve sessizce söylemiş olsam bile Louis bunu duymuş olacak ki, yukarı kıvrılmış dudaklarıyla bana baktı.
"Gece kaç defa yanına geldiğimi bilmiyorsun."

Onun gülüşüne bakarken benim de farketmeden yukarı kıvrılmış olan dudaklarım olduğu yerde donuk bir ifade aldı. "Ben uyurken- geliyor musun?"

Koltukta öne doğru kayıp bana yaklaştığında kafasını salladı. "Geliyorum ama genellikle zaten benim yatağımda olduğun için gerek kalmıyor."

Gülerek kendimi üstümdeki örtüyle boğma isteğimi saklamaya uğraşırken ayağa kalkmış, yatağın yanına oturarak yüzüme doğru eğilmişti. Kalbim göğsüne çarpacak gibi atarken Louis'nin yoğun kokusu ile gözlerimin ihanetine uğramaktan korktum. Onu görmek, gözlerine bakmak istiyordum ama kokusu beni gittikçe daha da zorluyordu.

"Hatta sen uyurken sana çok şey söylüyorum ama belli ki duymuyorsun bile."

Dudaklarıma sürten dudakları ile damarlarımdaki kanın hızlandığını hissediyordum. Normal hızdaki soluklarım ciğerlerime yetmiyordu.

"Ne söylüyorsun?" Kekelemediğim için kendimi ödüllendirmeyi unutmamayı umarak sorduğumda burnunu yanağıma sürtüyordu. Ne söylediğini duymak için kalbim heyecanla çırpınırken fısıltıyla, "Duymuyormuşsun işte." dediğinde, söylediği şeye memnun olmayarak durup dikkatle ona baktım.

Ve o an kalbimin bu denli hızlı atışının söylediği şeyi duymak için olmadığını farkettim. Kendisi başlı başına kalbime oynuyordu. Damarlarımdaki kan bile benim değil Louis'nin tarafındaydı. Ben ona bakarken umursamadan burnunu yanağımda gezdirmeye devam etti.

"Doğum günü gecende ilk defa birbirimiz hakkında konuşmuştuk. O gece odana çıkarken yaşadığın şeye yakından şahit olmak, anlatabileceğim herhangi bir şeye benzemiyordu. Ama biliyordum nasıl hissettirdiğini, senden çok daha fazlasıyla."

Bahsettiği, yakından şahit olduğu o şey tam olarak aşktı.

"Sen herşeyden habersiz uyurken o gece sana söyledim, Harry. Benden gitme dedim sana. Bir kere de değil, belki binlerce kez. Gözlerine ait gözlerim, senin için çıldıran dudaklarım, ardındaki soluklar ve dökülen kelimeler, hepsi sana söylemişti ama sen farkedemedin."

Beni yokluğu ile boşluğa düşürmeyecek kadar geri çekilip gözlerime baktığında kanımda dolaşan o sıcak his ile sadece konuşmam gerekmesin istedim çünkü şu an mümkünsüz görünüyordu.

"Ve şimdi o gece tanrıdan istediğim şey oldu. O gece göz kapaklarının arkasına saklanan, karanlıkta yolumu bulmamı sağlayan gözlerine bakarak, bildiğini bilerek söylüyorum."

Taklitsiz maviler tam olarak ruhuma dikildiğinde fısıltılı tınısı kulaklarıma doldu.

"Benden gitme."

Gerçekten de kalbinin atışlarını hissedebiliyordum artık. Benimkilerden pek farklı olmayan bir şekilde attığını farkettiğimde yutkunma ihtiyacı hissettim. Fazla hızlı, çok hızlı atıyor.

"Senden hiç gitmedim, Louis. Kalbimdeki varlığın beni bir an bırakmazken nasıl gidebilirim senden?"

Kalbim gittikçe anormal şekilde hızlanırken Louis benim aksime bundan çekinmeden elimi alıp kalbinin üstüne koyduğunda dudaklarıma birkaç saniyelik bir öpücük bırakıp geri çekildi.
Gözlerimde hala beni bırakıp gidecek olmasının korkusunu taşıdığımı biliyordu ve bunu gözlerimde her gördüğünde bana olan bakışları kalbindeki kırıklar ile birleşiyordu. Bu yüzden beni ancak bu kadar öpüyor, birlikte uyumamıza izin vermiyor ya da ben uyuduğumda kendi yatağına gidiyordu. Ona hak vermeden yapamıyordum çünkü aylar önce buradan gittiğim ilk gece Zayn beni aradığında ona söylemek istediğim ama söyleyemediğim şeyleri hala çok iyi hatırlıyordum.

Bununla birlikte gelen rahatsızlıkla Louis'ye bakamazken çalan kapıyla birlikte dışarıda her kim varsa Louis'nin izniyle içeri girdi.

"Gece ilaçlarınız için geldim, Bay Styles."

Collin odaya girdiğinde koltukta uyuyan Zayn'i görünce kapıyı sessizce kapattı.

"Ne zaman gidebilirim, çok sıkıldım!"

Bir yandan ilaçlarla işini yaparken bana baktı. "Beni iyi bakılacağınıza ikna etmeniz gerek."

Louis kaşlarını çatmış Collin'e bakıyordu. "Herhalde bir şüphen var, ha?"

Collin, Louis'nin gözlerine bakmadan kafasını iki yana salladı. Louis'nin biraz daha burada kalmamı istediği ama beni bunaltmak istemediğinden birşey söylemediği belliydi.

"Eğer isterseniz sabah çıkışınızı yapabiliriz ama çok dikkat etmeniz gerek."

O sırada uyanan Zayn üstündeki örtüyü koltuğa koyarak esnedikten sonra odadakilere sırayla baktığında Collin buna gülümsemişti.

"Ne o, uyanınca bebek gibi olamaz mıyım? Müthiş seksi bir bebek."

Louis, Zayn'in bu haline gülerken ben de onun gülüşüne gülüyordum. Dudakları bugün daha fazla güzeldi ve bu beni zorluyordu. Aynı zamanda az önce dudaklarım üstünde olduğunu bilmek fazla tatminkar hissettiriyordu.
Bir o kadar doyumsuz.

Collin işini bitirip çıktığında Zayn tekrar uyumuş, Louis de ben uyuyana kadar gözlerini bir an benden ayırmadan beni beklemişti.

Beraber eve geleli saatler olmuş, hava kararalı pek fazla olmamıştı. Louis ve Zayn bahçede yaktıkları ateşin önünde konuşurlarken ben de salonda, yarı uzanır halde otururken onlara bakıyordum. Büyük cam kapı kapandığından ne konuştuklarını duymuyordum.

Kapı çaldığında gözlerim camın arkasındaki Louis'ye baksa da ikisi de duymamıştı. Kızacaklarını bilerek zorlukla ayağa kalktığımda acıyla bağırmamak için kendimi sıkmak zorunda olarak ilerlediğimde kapıyı açtım. Orada bekleyen takım elbiseli adamlardan birisi beni gördüğüne şaşırarak elindeki büyük, daha önce hiç görmediğim renk renk çiçekleri bana uzattı.

"Bunlar sizin için gelmişler, Bay Styles."

Teşekkür ederek çiçeklerle birlikte içeri girdiğimde arkamı dönüp koltuğa ilerleyecekken çiçeklerden birinin yaprağında yakılarak yapılmış olan Z harfini gördüğümde hızla herhangi birşey olup olmadığını kontrol etmek için çiçeklerin içine baktım. Dikenli dalların içine dikkatle yerleştirilmiş notu gördüğümde elimin dikenler ile yaralanmasını umursamadan notu çekip çıkardım ama Zack'in istediğinin aksine birkaç çizik dışında elime birşey olmamıştı.

"Geçmiş olsun değil. Geçer, Styles. Geçer."

Bunu yavaş yavaş ve sonundaki o üç kelimeyi daha kısık, tehdikkar bir tonda bastırarak söylediğini bildiğimden kaşlarımı çattım. Hızla altımdaki Louis'ye ait belki binlerce Sterlin olan eşofmanın cebine koyduğumda arkamı döndüğüm gibi Louis ile burun buruna gelmiştik. Yakınlık ile her an boşluğa düşecekmiş gibi hissederken Louis'nin gözleri elimdeki çiçekleri bulmuştu.

"Kimden gelmiş?"

Bana değil çiçeklere bakmaya devam ederken bakmasa bile kafamı salladım. "Bilmiyorum."

Onları elimden alıp beni koltuğa oturttuğunda cam sehpanın üzerine koydu. Zayn de koltuğun yanında duruyor, sırıtarak bize bakıyordu.

"Ben gidiyorum. Malum, Liam beni büyük ihtimalle terk etti."

Louis onun peşinden giderek kapıya ilerlediklerinde Zayn bana uzaktan el sallayarak, "Dikkat et." dedikten sonra gitmişti. Louis tekrar yanıma geldiğinde koltuğa yayılmıştım. Zack beni vurmak için oldukça yanlış bir yeri seçtiğinden hala daha uzun süre oturur bir halde duramıyordum.

"Beni yukarı çıkarır mısın?"

Birşey söylemeden oturma kısmı oldukça geniş, koyu renk koltuğun önünde yüzüm hizasına kadar eğildiğinde aniden dudaklarımı kendi dudakları ile ısıtmasını beklemiyor olsam da, beni öpücüğe kaptırmadan kendini geri çekeceğini bilerek anında karşılık verdim.

Sabah uyandığımda Louis ve Zayn'i odada görememiş, kapıdaki sesimi duyan adamlardan biri de onların çok önce çıktığını söylemişti. Oysa Zayn hastaneden çıkacağımız için gerekenleri hallederken Louis de Collin ile belki onuncu kez aynı şeyleri konuşmakla meşguldü sadece.
Louis'nin beni bu halde bırakmayacağına kendimi inandırmak istesem de gözyaşlarım yüzümdeki yerini almıştı. Louis'nin gittiğini düşünürken hızla içeri girmesi ile ne düşündüğümü zaten anladığından birşey söylemeden dikkatle bana sarılmıştı. Ama gözlerinde gördüğüm o şey ile kalbim acımıştı. Onun hala beni bırakıp gidebileceğini düşündüğümü bildiğinden, kalbindeki kırıklar gözlerinde görünür halde bakmıştı gözlerime.
Beni hala bırakmasından korktuğumu bildiğini için beni öperken karşılık vermeme bile izin vermiyordu.

Bu yüzden geri çekileceğini düşünürken beni öpmeye devam etmesi ile bunu beklemiyor olsam da gözlerimi kapatarak soluksuz karşılık veriyordum. Ağzımı aralayıp dudaklarımda izin için bekleyen diline istediğini verdiğimde kalbim öyle atıyordu ki, göğüslerimizin biririne çarpmasından korkuyordum. Ellerinden biri yaramın yanını okşamaya başladığında ellerimi yanaklarına koyarak kendime daha çok çektim.
Beni iyileştiriyordu. Alt bedenimde minik bir sızı hissetmeye başladığımda bunu umursamadan o çok uzun süre uzak kaldığım, tadını aylar boyu unutamadığım dudaklarını öpmeye devam ettim. Dili alt dudağımı yaladıktan sonra dişleri arasında sıkıştırdığında, sert öpücükler arasında ağzıma gelen kan tadı beni neredeyse tamamen sert bir hale getirecekti.

Dudakları durduğunda soluklanmak için olduğunu düşünürken minik burnu yanağımda geziniyor ve güzel kokusu aklımı kaybetmeme neden oluyordu. Kısıkça konuştuğunda bunun beni bu kadar etkilemesi karşımdaki Louis olmasa normal gelmeyebilirdi. Sadece gözlerini üstümde gezdirmesi bile gecenin sonunda kendime dokunmak zorunda bırakabilecekken, o bunu düşünmeden sıcak soluğu ile tenimi ısıtıyor, kulağıma fısıldar tonda konuşuyordu. Ve şimdi, panzehrinin ancak zehirden var olduğunu biliyor olacak ki kulağıma yaklaşarak tenimi ısıttı.

"Yalanın tadını o güzel dudaklarından ikinci kez alıyorum."

Onu ilk öptüğüm geceye yaptığı ima ile gözlerimi açtığımda gördüğüm tek şey çiçeklerin arasından çıkan not olmuştu.

Louis'ye baktığımda yüzlerimiz hala tehlikeli bir yakınlıktaydı. Onu ne zaman cebimden aldığını sorgulamamıştım bile çünkü hala dudakları etkisi altındaydım ve o an bunu farkedemem sadece Louis ve dudaklarının suçuydu.

Elindeki notu avucu içinde kaybedip yüzüme biraz daha yaklaştığında dudaklarım karşımdaki dudaklar için uyuşuyor gibiydi. Verdiği panzehrin damarlarımda dolaştığını bile hissedebiliyordum.

"Zack'in yanına gitmenden korktum." dediğimde, bir süre birşey söylemeden dudaklarıma baktı.

"Zack'te sadece sana ait bir sözleşme yok, Harry. Sana ait, akan çok kan var ve hepsini ondan alacağım. Ama şu an, beni sinirle tahrik etmek için yolladığı bu çiçeklerle ona gitmemi beklerken değil."

Zack'in şu an beklediğinin aksine Louis ona gitmediği için sinirinden deliye döndüğünü tahmin edebiliyordum. Louis'nin, onun adını her duyduğunda gözlerinde beliren ateşi söndürmenin kendisi için ne kadar zor olduğunu sadece ona bakarak bile görebiliyordum. Hastanede uyurken -ya da en azından onlar öyle sanarlarken- Louis çok kez Zack'e gitmek için sinirle odadan çıkmış olsa da Zayn onu odanın dışında yakalamış, "Harry'i bu halde bırakıp gidebileceğini mi sanıyorsun?!" diyerek tüm koridoru titretirken tek korkusunu yüzüne vurmuştu. Ve Louis çok geçmeden odaya girdiğinde gülümsememi zorlukla tutmuştum.

Beni bırakıp gidemezdi.

Louis'nin gözleri dudaklarımı bulduğunda benim de onun dudaklarına baktığımı farketmesiyle yukarıya doğru kıvrılmalarına sebep oldu. Altımdaki sızı gittikçe daha da artarken Louis'nin elini kasıklarımda hissetmemle gözlerim, dudaklarından hızla gözlerine çıkmıştı. "Seni rahatlatmak çok isterdim ama kendini sıkarsan dikişlerin zorlanır."

Neredeyse ağlayan tonda bir ses çıkardığımda elimi kasıklarıma götürerek kendimi rahatlatmak istesem de Louis bileklerimden yakalamıştı.

"Ama gerçekten acıyor, Louis!"

Ayağa kalkarak kendi eşofmanının önündeki şişliği gösterdiğinde kan bedenimi terk ediyor gibi hissediyordum. Yüzüme doğru eğildiğinde o kadar yakındı ki, her kelimesinde dudakları dudaklarıma sürtüyordu.

"Ben senin yüzünden her an yarı erekte gezerken buna biraz dayanabilirsin."

Söylediği şeyin üzerimdeki etkisini bilmediğinden rahatça konuşurken bu sözleri ile bile rahatlayabilirdim. Kafamı salladığımda eşofmanın önünü düzelterek şişkinliği sakladı. Ama kirli zihnim durmuyordu, sadece eşofmanın altından bile böyle dururken kirli hayallerimi durduramıyordum.

Louis'nin elleri belim ve bacaklarımın altından dikkatle geçtiğinde beni yavaşça kucağına çekti. Kollarımı sıkıca boynuna dolamak istesem de bunun yerine kafamı sıcaklığına, göğsüne doğru döndürerek oraya sokuldum.
Tanrım, nasıl böyle güzel kokabilirdi!

Beraber yukarı çıktığımızda beni önce kendi odasındaki tuvalete götürdü. Sırayla gece rutinimizi yaptıktan sonra beni yatağına bırakarak üstüme kalın olmayan açık renkte bir örtü örttü. Eğer kanama olursa önceden farketmek için hastanede de buna dikkat etmişti ve üstüme yine bu yüzden kolsuz beyaz bir tişört giydirmişti.

Yanıma yattığında bunu beklemediğim için gülümsedim. Yüzlerimiz birbirine fazla yakın yatarken ellerinden biriyle beni kendine çektiğinde geceyi daha da gerçek dışı bir kusursuzluk ile bitirmek istemiş olacak ki yüksek olmayan bir sesle konuştu.

"İlk günden beri beni kendine öyle çekiyordun ki, kalbimi hiç düşünmeden kendi oyuncağın haline getirebilirdin. Evde ilk gün, sen uyanana kadar dolaştı parmaklarım tek tutamında boğulmak isteyebileceğim kadar yumuşak ve güzel buklelerin arasında. Kalbini kendime yasaklı kıldım. Sanki bana baktığın her an, dudaklarından dökülen her bir kelime bana yazdığın bu fırtınalı sonu apaçık belli etmezmiş gibi. Kalbinde yer edinen en ufacık korkuda hissettiklerimi anlatmak çok isterdim tarifi olsaydı eğer. Seni kendi yatağımda gördüğüm, kokumu teninden aldığım saniyeler en ufak benzetmeye kıyamayacak kadar eşsizdi benim için."

Alnını benimkine yasladığında gözlerini benden gizlemiş, göz kapaklarıyla örtmüştü. Camdan içeri giren ay ışığı odayı doldurarak Louis'nin tenine yansıyorken söyledikleri direkt olarak kalbime işlemiş, kanımda karışarak Tüm acıyı yok etmişti

"Neden gitmeme izin verdin, Louis? Aylar boyunca beni o karanlıkta niye yanlız bıraktın?"

Louis'nin sıcak soluğu tişörtümden içeri girip bedenimi ısıtırken bana yine bu yatakta söylediği geldi aklıma. Uyu, uyu ki beni tüm bunlara hazır olduğuna inandır.

"Yine sadece sarılarak bitirsek olmaz mı?"

Aylar önce en son, yine sadece sarılalım istediğimizde o gecenin sabahını düşününce bunu kalbimde büyük bir korku ile istemesem de, belki de bu Louis için onu tüm bunlara hazır olduğuma inandırabilmek için bir şanstı. Yine aynı sabaha uyanmaktan korksam da kafamı sallayarak iyi geceler öpücüğüm için dudaklarına uzandım. Yüzlerimiz fazla yakın olduğu için o da dudaklarıma uzandığında tüm oda alevler içinde kalmış gibi tatmin edici, aynı zamanda da zirvedeki ağaç evde gecenin bir yarısı, zifiri sessiz ormanın sırrıymış gibi saklanan gölün kenarında oturup ay ışığının göldeki yansımasını izlereyek onu düşünürken bir anda gelip ceketini omuzlarıma bırakması kadar saf ve temiz bir şekilde birbirimizi öpüyorduk.

Dudaklarımız ıslak bir sesle ayrıldığında bedenlerimizin yakınlığını bozmadan, kalp atışlarım korkulması gereken bir hızda atarken uyuyakaldık.


🌈✨

Normalde bu Zack olayını cok daha karışık bir şekilde vermem gerekiyordu ama yazarken siz bildiğiniz için neyi ne kadar verdiğinizi farkedemiyorsunuz ve böyle oluyor işte.

Sonraki bölümde zaten herşeyi -sonunda- açıkça okuyacaksınız. Artık tatli tatli bol romantik ve -uh- bölümler yazıyorum. -Umuyorum yani-

SORMAK ISTEDIĞINIZ BIRSEY VARSA SORABILIRSINIZ CANLARIM ASKLARIM -UC BES KISI AMA ÖNEMI YOK KALBIMDESINIZ-

AAAAAAAAAL MY LOVE! X. 💙💚

Continue Reading

You'll Also Like

65.3K 3.2K 42
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
890K 71.2K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
22.3K 2.1K 39
Jisung,yanlış zamana denk gelen kızgınlığı yüzünden Lee Minho ile birlikte oldu. Omegaverse & MinSung ✪✪✪
54K 2.6K 15
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...