Two hearts in one home | Larry

By dimplestylles

5.8K 707 1.5K

Bir benzeri olmadığını bildiği mavi gözlerin damarlarına karışarak kalbini her an biraz daha hızlandıracağını... More

It's none of your business
Whatever happens
First time
Eternal trust
I can't let you go
Please don't go away from me
Far away.
Goodnight darling
Bitter silence
I don't hate you
Let's just hug
LA
I don't wanna be alone.
Bring me back
Home
Just take the pain away
Night changes
Do not be sad
A morning sun
If i could fly
Love you goodbye
You're still the one I kiss goodnight.
I'll be your goodnight.
Love of my life
The taste of lies
Let me be your goodnight.
And I miss you now
I always need ya
Day by Day
It's worth the pain
And time can always heal you
Do you know who you are?
Lou
We're together
Baby
Always Lou
In love Tommo
Fear in the dark
unfeeled feelings
Finifugal
Little spoon
Daylight
I will be your memories
Do not leave me
Fine line
And I'd marry you, Harry
Tomlinson
Ring
This wasn't a breakup
Larrie
"Love"
Do we have to get married?
Princess
My Sir
Ziam
And I'm in love with Lou..
Joshie Josh
Hug

Midnight memories

109 10 10
By dimplestylles

Uyandığımda hala duyduklarımın ve olduğum yerin etkisindeydim. Dört ay boyunca aldığım her soluk boğazıma takılmış, baktığım herşey bir şekilde yine olduğum yeri, olmak istediğim yeri anımsatmıştı bana. Her gece izlediğim manzara aynı sanıyordum, bana hep gece olduğunu fark edene kadar. Gölgesine razı geldiğim Louis'nin, kendini çektiği karanlıktı belki de kaybolduğum. Ben gölgesine razı gelirken beni kendi karanlığında kaybetmiş, karanlıkta kalmayı seçmişti. O ve onunla birlikte gelen tüm o acı hatıralardan kaçmak için gitmiş olsam da orada kaldığım her an, boğazıma takılan her soluk ve gözümden düşen her bir yaşın sonu bir gün yine burada olmak istememle bitiyordu. Herşey rağmen ne kadar mümkünsüz olsa da sesini unutmamak için çaresizce, bana o sabah, aynı evde kalıyoruz olabilir dediği anı döndürüp duruyordum zihnimde. Her seferinde de hiç unutmadığım ve unutamayacağımı birkez daha hatırlıyordum en acı şekilde. Yatağımda kaç kere yattım bilmiyordum, belki hiç. U.S bankın ışıkları her gece biraz daha parlarken, cam duvarın önündeki o koltuğa uzanıp yastığı sıkı sıkı kalbime bastırıyordum acıyı dindirmek ister gibi. O yastığın yeri orasıydı, söyleyemediklerim her defasında gözlerimden tuzlu su olarak dışarı çıkarken, gittiği an yarattığı boşluk o gece ile doluyordu.

Siyah perdeler sıkı sıkıya örtülü olduğundan içerisi sanki hala geceymiş gibi karanlıktı. Arkamı dönüp korkuyla gözlerimi açtığımda Louis dün gece olduğu yerde yoktu. Gözlerimi kapatıp tavana tam bir şekilde döndüm ve kafamı altındaki yastığa bastırabildiğim kadar bastırdım. Kendimi öyle sıkmıştım ki, gözümden akan tuzlu su yastığı ıslatmıştı. Bedenimi kaldırıp ayaklarım yere değene kadar yatakta aşağı doğru kaydım ve ayağa kalkıp kapıyı açtım. Sanki tüm herşey bitmiş gibi yavaşça merdivenlere ilerleyip aşağı baktığımda Louis salonda yoktu. Acıyla tekrar odaya girip yatağa yattığımda açık kapıdan yan odanın, benim odamın sesi gelmişti. Ardından içeriye giren Louis ile kalbim az önce sıkıştığı kafesini parçalayacak gibi atmaya başlamıştı. Kapalı gözlerimden akan tuzlu su burnumun üstünden yol alıp yastığı ıslattığında arkamda olduğunu bildiğim Louis hala hareketsizce duruyordu.

"Ah, hala uyuyor musun?"

Dört ay önceki o sabahı hatırlattığında içinde olduğum şeyden dolayı gülememiştim.

"Hadi ama Harry. Bunu birkez daha denemeyeceksin değil mi?"

"Birkere de inanmış gibi yapsan ne olur?"

O sonsuz gecenin sabahıyla kaşlarım istemeden çatıldı. Louis bir sorun olduğunu anlayıp yatağın üstüne çıktığında yavaşça saçlarımı çekti.

"Harry, sorun ne?"

"Seni göremedim, gittin sandım."

Birkaç saniye öylece bana baktıktan sonra dudakları yukarı kıvrılırken onu öpmek istediysem de yapamadım. Onlarca şey saklıydı o yukarı kıvrılan dudaklarda. Hala gidebileceğini düşündüğümü açıkça söylemiştim.

"Bir daha ne ben gidebilirim, ne de gitmene izin verebilirim, Harry. O gün arabadan indiğin anda içinde sen olan ne varsa benden gidecek sandım."

Burnunu boynuma doğru yaklaştırdığında biraz daha kısık geliyordu sesi.

"Kokunu çaldın benden. Beni benden çaldın sen."

Konuşurken boynumu okşayan sıcak soluğu ile bu olmadan bu kadar süre nasıl yaşadım düşünmeye başlamıştım.

Boynumdan çekildiğinde kafama sert bir darbe almış gibi hissetmiştim.

Dudaklarını boynumdaki yaraya bastırdıktan sonra yataktan kalkıp kapıya ilerlediğinde gözden kaybolana kadar arkasından baktım. Bu içinde olduğum şey öyle inanması zor geliyordu ki hala bir anda sarsılıp yine o dairemde uyanacağım anı bekliyordum. Aynı sessizlik, aynı karanlık, aynı çaresizlik ve aynı kimsesizlik.

Yataktan kalkıp aşağı inmeden önce Louis'nin tuvaletini kullanmıştım. Merdivenlerden indiğimde kapının sesi gelmişti.

Louis ben merdivenlerden inerken karşılıklı koltuklara ilerlemiş, orta sehpanın diğer tarafındaki koltuğa oturmuştu. Yanımızda, normal duvara göre biraz çıkıntısı olan beyaz duvarın içinde en son aylar önce parladığını gördüğüm şömine ve üstündeki küçük çıkıntıda da birkaç biblo vardı. Daha yukarıda da oldukça büyük bir tablo duruyordu.

"Karşıma otur." Sesi sert değildi, aksine sanki karşısında oturmam gerçekten gerekiyormuş gibiydi.

"Sadece," dudaklarını yaladı ve ağzını açtığı her an ellerini bana doğru kendinden ileri iterek söylemek istediği şeyi daha iyi hale getirdi. "bana söylemek istediğin herhangi birşey." Sonunda kaşları hafif yukarı kalkmış, eli ise dur demek ister gibi aniden hareketi kesip havada kalmıştı.

Bir yandan hızla düşünürken sehpa üzerine bir mermi koydu. Merminin arkasında değerini belli eden şekilde işlenmiş bir Z harfi vardı.

...

Louis ile yaptığımız konuşmadan sonra akşam Josh'un doğum günü olduğundan yukarı çıkmış, banyo yaptıktan sonra odanın içine geri döndüğümde de kendimi yatağa fırlatmıştım. Dün gece aniden buraya dönmemiz ile yukarıda kutlama fikri ortadan kalkmıştı ve şimdi bir yerlere gitmek zorundaydık. Burada, geldiğim gün giydiğim şeyler dışında herşey Louis'ye aitti ve şimdi onun takımlarından birini mi giyecektim? Bu fazlasıyla beni yüksekte tutacak bir fikir olsa da bu olmazdı.

Kapı tıkladığında ardından gelen sesle gülmekten yüzümün ağrıması gerekirken kalbimde bir acı hissediyordum hala. Fazla uzak olmayan bir zamanda yokluğu ve olmayacak oluşu ile soluklarım her defasında çıkacak yolunu bulamazken, şimdi bir kapı arkasındaydı.

"Senin için kıyafet getirdim."

Yataktan kalkıp kapıyı açtığımda Louis elindeki kapalı duran askıyı bana uzattı.

Kapıyı kapatmadan askının altındaki fermuarı aşağı indirip gömlek ve pantolonun ortaya çıkmasını sağladım. Askıda normal duran gömleğin üstünde elimi gezdirdiğimde farkettiğim ile bir süre öylece baktıktan sonra etkisinden çıkıp pantolona baktım. Yeni dar bir yırtık kotum daha vardı artık.

"Lanet pantolon ve gömleği üstüne geçirip hızla aşağı gel." Konuştuktan sonra kapıyı kapattığında askıyı siyah kumaşın içinden çıkarıp yatağa koydum. Gömlek tam transparan değildi ve dövmelerim tam görünmüyordu bu sayede. Tabii arkama yaslanıp gecenin tadını çıkarmak istemediğim sürece.

Dizlerinin aynı yerinden, diz kapağından aynı hizada yırtık, bacaklarımı sıkıca saran pantolonu da giydikten sonra saçlarımı birkaç kez topuz yapıp bozmuş, en sonunda açık bırakmaya karar vererek yana doğru geriye atmıştım. Odadan çıkmadan önce son kez aynanın karşısına geçtiğimde gömleğin kollarını dirseklerime kadar katladım ve aşağı indim.

Louis'nin üstünde göğsünü süsleyen dövmesine kadar açık, siyah bir tişört ve altında da kotu vardı. Benim üzerimde bir ilah etkisi yaratması için sadece Louis olması fazlasıyla yeterliyken bunun sonum olmasından korktum.

"Sanırım bir hata yaptım." Merdivenleri tamamen biritip ona ilerlerken konuştu. "Ve bunun cezası hepsinden ağır olacak."

Sıkı ama yumuşak bir şekilde elimden tuttuğunda beni yavaşça kendine çekip uzun bir süre baktı. Bu benim için iyiydi ama hala öyle gerçek dışı geliyordu ki, birşeylerde büyük bir hata olduğunu hissettiriyordu. O artık sadece öyle kalacak bir hayaldi, uzaktaydı. Dört aydır adını çok kez bağırmıştım karanlığa ama gelmemişti çünkü bana ait değildi.

Elinin sadece elimde olmasıyla bile kendimi sakin kalmam için zorluyordum. Sadece gözlerime baksın istediğim gözleri bedenimde gezinirken yutkundum.

Beni kendine çekip dudağımda, benim için onunla kaybolan zaman ile bilmediğim ama fazla olmayan bir süre oyalandıktan sonra geri çekilmişti. Dudaklarının tadı ve baskısını hala hissederken bundan nasıl o kadar uzağa gidebilmiştim?

Kafası birkez daha saçlarım arasından girmiş, sıcak soluğu boynumu okşarken beni sıcaklığı arasına almıştı.
Boynumu, yarayı öptükten sonra beni ilerletip koltuğa oturttu.

Alt kattaki tuvalete girip az sonra elinde tanıdık bir tüp kremle çıktığında gözümden düşen yaşa karşı çıkmamıştım.
Ellerimin bileğime yakın olan iç kısmını gözlerime bastırıp dirseklerimi dizlerim üstünde yerleştirdim. Yanımdaki boş yere oturduğunda ellerimi gözlerimden çekmişti. Arkama yaslandığımda elleri çoktan yolunu bulmuştu.

Hiçbir şey eskisi gibi değildi.

Birkez daha aylar öncesine gittiğimde o çoktan parmaklarına şeffaf kremden almıştı.

"Saçlarını çeker misin?"

Bu defa kendisi çekmiş, yarayı açığa çıkarmıştı.

"Dokunabilir miyim?"

Kapattığım gözümden akan yaş yanağıma doğru yol alırken bu defa izin almadan değmişti parmakları boynuma. Dikkatle hareket ederken soğuk krem bedenimi rahatlatıyordu. Kremin kuruması için beklerken saçlarımı incelikle diğer tarafa koymuş ve yanağımdan aşağı inen yaşın üstüne kapatmıştı bu defa dudaklarını.

"Yapmak isteyip de yapamadığım herşey için affet beni. Tutamadığım elin, öpemediğim dudakların ve söylemek istediği herşeyi ardında saklı tutan dudaklarım için."

Maviler yeşil irislerin kendisiyle kaybolmasına neden olurken kafamı salladım yavaşça. "Peki sen?" Beni affettiğini söylemesinin herşeye değer olduğunu bilmiyordu.

Konuşmadan ayağa kalktığında boynumdaki krem artık bulaşmayacak kadar kurumuş olduğundan saçlarımı düzeltip peşinden ayağa kalktım. Elimi sıkı olmadan tutup kapıya ilerlerken normal bir şekilde etrafa bakıyor olsam da geriye kalan ne varsa birbirine tutunan ellerimizdeydi.

Kapıda bekleyen arabaya binmem için kapıyı açıp beni içeri soktuğunda kapıyı kapatıp kendi tarafına geçmek için ilerlerken aynı zamanda adamlara birşeyler söylemişti.

Yanımdaki yerini aldığında hiç beklemeden arabayı çalıştırıp büyük kapıdan çıkmış, pürüzsüz asfaltta hızla ilerlemeye başlamıştı. Yan tarafta batmakta olan güneş ışığı arabadan içeri giriyor, Louis'nin kirpiklerinin gölgesinin yüzünde belirmesine neden oluyordu. Kısa ve sık olmayan, yeni çıkmaya başlamış sakalları ışıkla birlikte yer yer sarı şekilde parlıyordu saçları gibi. Bana döndüğünde yüzünün bir kısmı ışıktan dolayı daha karanlıktı.

"Her arabaya bindiğinde aynı şeyi yapıyorsun ve ben araba kullanıyorum."

Görüntüsü ve söyledikleri ile bedenim hangi reaksiyonu vereceğini bilemeyerek ona bakarken dudaklarının yukarı kıvrılmasına şahit olmak kendi aklımdan şüphe etmeme neden olmuştu.

Zayn'in evi önünde durduğumuzda ikimizde inmek yerine içeride bekledik.
Gözlerimiz birbirine sarıldığında geriye kalan herşey yok olmuştu.

"Her ne olursa olsun gecenin sonunda yine evde olacağız, Harry. Sadece ikimiz."

Gözlerine dikkatle bakarken kafamı sallayabilmiştim sadece. Dört ayda ne olduğunu ve hatta öncesini ikimizde bilmiyorduk, bunun hakkında konuşmaya hazır olduğuma onu inandırmamı istemişti ama Louis'yi buna inandırabileceğimi bile yoktu inancım.

Boynuma sert bir öpücük bıraktıktan sonra geri çekilip kapısını açtığında onunla aynı anda aşağı inmiş, Zayn'in kapısı önünde durmuştuk. Zayn kapıyı açtığında ikimizi de hızla içeri alıp kapıyı kapattı ve defalarca kalbimde aynı, bedenimde sonu yine kalbimdeki olan her seferinde farklı hislerle oturduğum koltuğa birkez daha oturdum.

Louis karşımdaki koltuğa otururken Liam yanıma gelip bir kolumu alıp kendi omzundan geçirdikten sonra tutmaya devam etti. Islak saçları kolumdan bedenime dışardaki sıcağın aksine iyi hissettiren bir soğukluk verirken onları karıştırdım.

Zayn'e kısa bir bakış attıktan sonra tekrar önüne dönmüştü. Ama bu kesinlikle iyi bir bakış değildi.

"Hadi ama, Li! Sadece kırmızı meyveli sos."

Liam ona bakarken gözlerini büyüttü.

"Hepsini kafamdan aşağı döktün, Zayn!"

Zayn konuşmadan önce istemeden sırıtmıştı.

"Tenin, Liam."

Kafasını geriye atıp iki yana salladığında sesli bir soluk verdi. "Tadını bilmiyorsun." Dudaklarım yukarı kıvrılmış ona bakarken kolumu Liam'a biraz daha sıkı sardım. Liam'ı öyle seviyordu ki, o konuşurken gözlerindeki bakış, cümlesindeki her noktasını, virgülü bile ezbere bildiğini ele veriyordu.

Kapı çaldığında Liam hızla ayağa kalkıp Joshie için hazırladıkları bahçenin görünmemesi için siyah perdeleri cam duvarın önüne çekti.

Zayn kapıyı açtığında Niall ve Joshie kapıdan aynı anda girmeye çalıştıkları için sıkışmışlardı. Niall sırf ondan geride kalmamak için daha da ileri giderken Joshie bundan gayet memnun görünüyordu. Kapıyla arasında bir boşluk yaratıp Niall'ı daha çok sıkıştırdığında sırıtıyordu.

Liam onları çekip ikisini de aynı anda kapıdan içeri soktuğunda Zayn sıradan bir gün gibi rahatlıkla koltuğa geri oturup az önce yanımda oturan Liam'ı yanına çekmişti.

Herkes koltuklara oturduğunda Josh yanımda, Niall aynı koltukta biraz daha uzakta otururken Liam, Zayn ve Louis de karşımızda oturuyordu.

"Yemeği dışarıda yiyelim." Zayn konuştuğunda Louis hariç herkes ona baktı. Arkasındaki kapalı perdenin ardında Josh için hazırlanmış bir gece vardı.

"Olur?" Liam sorarcasına konuştuğunda Niall da aynı cevabı verince Zayn nereye gitmek istediklerini sordu ve beraber evden çıkıp arabalara yerleşmek için arka taraftan Zayn ve Louis tarafından getirilmelerini bekledik.

Geldiklerinde Josh bir kolunu omzuma atmıştı. Liam, Zayn'in yanındaki yerini aldığında Louis, Zayn'e baktıktan sonra önüne geri dönmüştü.

Niall, Louis'nin arabasındaki yerini aldığında Josh peşinden gitmişti.

"Sen bizimle geliyorsun." Zayn'e döndüğümde hızla hareket etmeye başlayan Louis'nin arabasına bakıyordum.

Liam ile arka koltukta otururken sıkıntılı bir soluk bıraktım. "Oraya gitsen de Louis seni almazdı, Harry."

Zayn'e döndüğümde kaşlarımı çattım. Bunu görünce aynadan benimle konuştu. "Hey! Sadece fazla doluydu. Niall ve Josh."

Kafamı salladığımda Liam koluma vurdu. "Fazla iyi görünüyorsun." Ona ve kendime bakıp kafamı salladım. "Buradaki seni kesinlikle daha iyi yapıyor." Pantolonuna sıçramış beyaz leke ile aynadan Zayn'e baktığında o çoktan sırıtmaya başlamıştı.

"En son bottom değilim diye bağırıyordun, Payno?" Zayn kahkaha attı.

"Onun cezası kesildi. Ona yalan söylemenin ne kadar kötü olduğunu gösterdim."

Liam camı açıp hava almaya uğraşırken Zayn hızla kapattı. "Saçlarını kurutmadın!"

Liam geniş omuzlarını düşürdüğünde Zayn kendi camını arkaya fazla gelmeyecek şekilde açtı.

Araba çok fazla olmayan dakikalar sonra geçen gün yemeğe geldiğimiz ağaçlık, sadece yuvarlak bir masa olan büyük yerde durmuştu.

Herkes arabadan indiğinde masanın üstünden geçen yuvarlak onlarca lamba kapalı olduğundan masa görünmüyordu. Josh ve Liam ilerlerken Zayn onun arkasından seslendi. "Josh!"

Joshie arkasını dönüp ona baktığında "Yaşlanıyorsun." dedi ve ardından Josh'un arkasındaki ışıkları yakarak her bir parçasının ne kadar değerli olduğu belli olan masayı ortaya çıkardı.

Joshie gözlerini büyütüp bakarken önce yanındaki Liam'a sarılıp arından üstüme atlamak için koşmaya başladı. Yaklaştığında, aniden diğerlerinin arkasında Louis tarafından çekilmiş ve Josh'un Niall'a doğru düşmesine neden olmuştum.

Josh ona sarıldıktan sonra bu defa normal bir şekilde bana sarılıp ardından Zayn ve Louis'ye dönmüştü.

Sonunda masaya yerleştiğimizde bunu istemiyor olmama rağmen Louis fazlaca büyük, yuvarlak masada karşımda oturuyordu.

Servisler açılıp herkes yemeğini yemeden önce Josh herkese teker teker teşekkür etmiş ve Niall'ı öpmüştü. Louis ile bir anda tekrar eskisi gibi olmak verdiği sözü unutturmuş, ilk dakikalardan benim için berbat bir gece haline gelmişti.

Josh yanıma oturduğunda fısıldadı.

"Sadece bugün, Harry. Geldiğinden beri yapmadığını, belki yapamadığını benim için yap ve gülümse."

Ona döndüğümde bir süre baktıktan sonra zorla da olsa gülümsedim. Birkaç saat önce yaşadığım şeyden sonra güldüğümde nasıl göründüğümü aylar sonra hatırlamıştım.

Benden daha çok gülümseyip beni öptükten sonra önüne dönüp yemeğine devam etti. "Joshie." Seslendiğimde birkez daha bana döndü, ağzı doluydu. "Hı?"

"Hep ol." Ağzının hareketlerini durdurup oturduğu yerden zor bir şekilde sarıldı. Ağzındakini çiğnediğini omzumda hissederken sonunda yuttu. "Hep olacağım, Harry. Sen bir yere kaçmazsan her zaman yanında olacağım."

Zayn dikkatle ikimize bakarken Josh bunu görmese de tekrar önüne dönmüştü. Niall kaşlarını çatıp bana bakarken ne olduğunu sorgulamama izin vermeden konuştu. "Benim doğum günümde yoktun."

Fazlasıyla büyük bir his silsilesinde kaybolmadan önce boğazımdaki o şeyin gitmesi için yutkundum.

"Bir mum bile üfleyemedim senin yüzünden çünkü yoktun."

"Niall, şimdi değil." Liam konuştuğunda bunları beni üzmek için söylemediğini biliyor olsam da sonu yine aynı oluyordu. Tabağıma geri döndüğümde masadaki tüm sessizliğin bana baktığını biliyordum, bu yüzden onlara bakmadım. Sonunda çatal bıçak sesleri tekrar gelmeye başladığında Louis'nin yanındaki Liam benimle göz göze gelmek, iyi olduğumu görmek için bekliyordu. Ona olmayan birşeyi göstermeyeceğim ya da yalan söyleyemeyeceğim için bakmadım.

Louis elindekileri sıkıca tutarken yemeğini yiyor, Zayn ve Liam ile konuşuyordu.

"Louis elini keseceksin." Zayn onu uyardığında sıkıca tuttuğu bıçağı bıraktı.
Kaşlarımı çatmış ona bakarken gelen pasta ile ayağa kalktığında gözlerim boş sandalyeye takılı kalmıştı. "Mutlu yıllar sana" sesleri Niall ve Liam'dan değişik şekillerde yükselirken ayağa kalkıp arkamda kalan pastaya ilerlediğimde Joshie, üzerinde tek bir mum olan bize biraz fazla büyük pastanın arkasına geçmişti. Gözlerini kapatıp pastaya yaklaştı.

"Niall'dan onlarca çocuğum olsun!" Hızla pastayı üflediğinde Niall bile gülmüştü.

Pastalar önümüzdeki yerlerini aldıklarında Zayn, Louis ve Niall konuşurken Josh onlara katılıyordu. Liam çatalındaki pastaları sırayla önce kendisinin, sonra benim ağzıma ilerletirken arkama yaslanmış onları dinliyordum.

"Silahsız mafya mı olur?" Niall yukarıdaki evde o gece gelen yüksek sesle ilgili konuşuyordu.

"Bir dahakine silahla gezeceğim ki namluyu istediğim zaman ağzına sokabileyim, Niall."

Zayn gülerek ona bakarken Louis elini Niall'ın sandalyesinin arkasına koydu. Dudakları kusursuz bir şekilde yukarı kıvrıldığında onların tadını birkez daha almak için beklemek zorunda olmamak istedim.

"Mafya nasıl oluyor gayet iyi biliyoruz, Niall. Onlar mafya değil."

Liam konuştuğunda Niall ağzındakileri yutmadan konuştu. "Doğru, dünya iyilik elçisi kendileri."

Josh gülerken Liam ve Zayn'in arasında geçen bakışma herkesi aynı anda susturmuştu.

"Mafya nasıl oluyormuş, Liam?" Gözlerini ondan bir an ayırmadan sorduğunda Liam'ın yerinde olmadığım için şanslı olabilirdim.

"Artık gitsek mi?" Niall sorduğunda, Zayn kafasını salladı.

"Gidelim." Ardından ayağa kalktı ve Liam'dan sonra herkese kısaca sarıldıktan sonra arabasına doğru ilerledi. Ardından masadaki mumlar söndüğünde biz de Louis'nin arabasına doğru ilerliyorduk.

Louis arabayı açtıktan sonra en azından yanına oturabilmiştim. Niall ve Joshie arkaya geçtiklerinde o da yanımdaki yerini almış, arabayı çalıştırmıştı.

Niall ya da Josh'un evi önünde duracağımızı sanarken Louis anahtarları bana vermiş, evin önünde durmuştu. Arabadan inip kapıyı kapattığımda, zaten evin sınırları içindeydim. Adamlardan birisi yanıma gelip, "iyi geceler Bay Styles." dediğinde, teşekkür edip içeri girmiştim. Sadece salondaki birkaç abajuru ve bahçenin ışıklarını açıp içeriyi yeteri kadar ışıkla doldurmuştum. Yukarı çıkıp kendi odama girdiğimde tuvaleti kullandıktan sonra yatağa yatmıştım. Açık perdelerden bahçenin ışığı içeriye giriyordu. Yatağa yatıp arkamı döndüğümde kalbimdeki bu acının sebebi ona dokunamamaktı. Bana söylediği şeyi gece boyunca kendime hatırlatmıştım. Gecenin sonunda yine evde olacağız.
Ama bana bakmayan gözlerinin değdiği her yeri kıskanmakla geçmişti tüm gece sadece.

Gözlerim aralandığında bunun sebebi, dudaklarım üstünde biraz durup geri çekilen dudaklardı. Gözlerimi tamamen açtığımda gördüğüm, benim için karanlık odada herşeyi görünür hale getiriyordu sanki.

"Bununla ne kadar zamandır uğraşıyorum, Harry bilmek istemezsin. Sen öylece dururken konuşamamak, dokunamamak, söylemek istediğim her bir kelimenin senin için çıldıran dudaklar arkasında yok olmasını beklemek."

Yattığım tarafta yüzüm hizasına gelmiş bana bakarken Louis'den önce hiç böylesine hassas olmayan her bir parçam gibi gözlerim yine karanlıkta, biriken yaşlar ile daha çok parlamıştı. Bu şimdi olan birşey değildi, tüm gecenin devamıydı benim için. Ama yastığı ıslatmak yerine orada durmuşlardı bu defa.

"Gördüğüne dokunamamak ne hissettiriyor?"

Benim hissettiklerime hiçbir şekilde benzemesin istedim. Onun canının böylesine acıyabilmiş olma düşüncesi beni mahvediyordu.

"His diyebileceğin herhangi birşey değil bu, Harry. Hissettirmiyor. Bir süre sonra acıya alışmayı bekliyorsun ama hayır. Her an biraz daha acıtıyor ve sonunda hissetmeyeceğin o acıya giden yolda tükenmekten korkuyorsun. Ancak gözlerine baktığımda anlayabiliyorum tükenemeyeceğimi. Varlığını hissettiğim her an beni hayata döndürüyorsun."

Gözlerimi yeni çıkmaya başlamış kısa sakalları üstünde gezdirdim. Daha çok yanağını arka taraflarında sık olmayan bir şekilde duruyorlardı. Kirpikleri karanlıkta gölgesini düşürürken tüm bu olanların, onların altında sessizce bekleyerek geçmesini beklemek istedim. Ayağa kalktığında kalbimdeki o boşluk kendini birkez daha hissettirmişti. Louis'nin olanlar yüzünden, benim için benimle yatmayacağını bildiğimden o gitmeden onunla kapattım gözlerimi. O sırada beklediğim kapı sesi yerine arkamda hissettiğim Louis'nin varlığı ile hızla açtım gözlerimi. Arkamı dönecekken beni durdurmuştu.

"Her gece bunun nasıl hissettirdiğini unutmaktan korktum."

Kolları biraz daha sarılması gerekirken bunun yerine biraz daha bollaşmıştı. Ne olduğuna bakmak için arkamı dönmek istesem de yine izin vermemişti.

"Kollarımın, sıcaklığını unuttuğu gün o güneşlerin bir hiç için batmasını bile umursamazdım, Harry, sana gelirdim. Ama varlığını hissettirdiğin kalbinin sıcaklığı beni hiç bırakmadı, izin vermedim."



🌈✨

Ara bölümlerin sıkıcı olduğunun farkındayım ama bekleyeceksiniz minnacık.

Veeeee artık önümüz açık gibi görünüyor «ama sadece görünüyor» iyi okumalar!

AAAAAAAAAL MY LOVE! X 💚💙

Continue Reading

You'll Also Like

410K 37.6K 33
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
65.8K 3.2K 42
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
54.2K 2.6K 16
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
23.4K 6.5K 12
panik atak jisung & hallederiz minho