YOSMA

By siyahbirkiz

249K 9.4K 1K

Her şey beyazın masumluğuna aldanmakla başladı. Uyuşturucu kliniğinde uyuşturucu kullanmayan bir adamın ne i... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15 - 1. KISIM
Bölüm 15 - 2. KISIM
DUYURU
Bölüm 16
Uyarı!
Bölüm 17
Ahsen'in günlüğünden.
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27 - 1. KISIM
Bölüm 27 - 2. Kısım
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Konumuz: karakterler
Yazar'dan
Bölüm 40
Bölüm 41
Yosma'nın birinci yılı!
Bölüm 42 - Final
Tam yıllar olmuşken
8. YIL

Bölüm 20

3.3K 177 17
By siyahbirkiz

Deri kokusunun verdiği mide bulantısı mıydı beni yoran, yoksa başımdaki bu ağırlık mı?

Gözlerimi açmadan önce dün geceyi anımsamaya çalıştım.

Boşluk.

Kafamın içinde bilinmez kıvılcımlar fink atarken üzerimdeki ağırlığı fark ettim ve korkak sayılacak kadar geçen bir süre içinde gözlerimi açtım.

Yüzüme değen sıcak nefes, uzun denemeyecek kadar kısa süre önce kalbime sahip olan adama aitti.

Buğra Erez.

Benim karanlığım, benim korktuğum bilinmezliğin sahibi, benim çift karakterli adamım.

Ona benim diyemeyeceğimi, benim sıfatına ait olmadığını biliyordum ama benimdi işte. O bilmese de benimdi.

Ürkeklikle kafamı göğsünden kaldırarak yüzüne baktım. Dudakları aralanmıştı, uzun kirpikli gözleri kapalıydı.

Kafam neden çıplak göğsünde yatıyordu?

Ve neden beni ahtapot gibi sarmıştı?

Çevreme bakındığımda bir arabanın arka koltuğunda yattığımızı fark ettim. Bulunduğumuz açıyı anlatmam gerekirse, küçücük koltukta iki kişi yatıyorduk; sağ bacağı benim bacağımın üstündeydi, benim sağ kolum onun belinin altındaydı ve kafam pürüzsüz kaslı göğsündeydi. Bunları hiçbirine mantıklı bir açıklama bulamazken, elimi kaldırdığım sırada parmaklarıma değen tüy birikintisi karşısında irkilerek elimi çektim.

Tanrım, boxerlaydı.

Yoksa biz!

Elimi vücuduma değdirdiğimde üzerimde dün gece evden çıkmadan önce giydiğim giysiler olduğunu fark ettim. Ben giyiniksem böyle bir şey olamazdı ama o neden böyle çıplaktı ki?

Kafamı göğsünden kaldırırken kuruyan dudaklarımı yaladım. Çok susamıştım.

Üzerimden tır geçmiş olabilir miydi? Başımın sağ tarafının içinde filler halay çekiyormuş gibiyken, sol yanına iğneler batırılıyormuş gibi hissediyordum.

Uyuyan Buğra'yı uyandırmamaya çalışarak üzerimdeki bacağını usulca kaldırdım. Altından çıktığımda, arabanın ön koltuğuna doğru eğilerek içecek bir damla olsun su aramaya başladım. Torpido kısmını ses çıkarmamaya özen göstererek yavaşça aşağı çektim. İçinde dosyalar, sigara, küçük şişede alkol ve bir miktar paradan başka bir şey yoktu.

Homurdanarak torpidoyu kapattım ve biraz daha eğilerek sürücü koltuğun kenarına göz attım. Açılmış bir şişe su vardı. Zafer kazanmış edasıyla gülümseyerek suyu elime aldım.

Sudan mutlu mutlu bir yudum almak için kafama diktiğimde kalçama inen sert el darbesiyle beraber suyun plastik şişesi elimden kaydı ve ön cama gelişigüzel saçıldı.

Elimi karıncalanan kalçama koyarak, ''sana da günaydın!'' diye homurdandım.

Hala yatar pozisyonda yatan Buğra'nın suratında çarpık bir gülümseme vardı. ''Ben günaydınımı az önce aldım.''

''Çok komiksin,'' dedim sertçe. ''Burada ne işim var?''

''Kendin kalmak istedin,'' dedi esneyerek. Yüzünü koltuğa doğru döndü. ''Uykum var, biraz daha uyuyacağım.''

''Uyumayacaksın,'' dedim kolunu dürterek. ''Anlat bana dün gece neler oldu, en son arkadaşlarlaydım.''

''Arkadaşlarmış,'' diye homurdandı. Kafasını koltuğa gömmüştü ve sesi uzaktan geliyor gibiydi. ''Boktan arkadaşlar.''

Arkadaşlarıma yaptığı göndermeyi yok sayarak, ''sen niye boxerlasın?'' dedim suçlayıcı bir ses tonuyla. ''Bana bir şey mi yapacaktın?''

Yüksek sesli bir kahkaha attı. ''Ben mi sana, sen mi bana?''

''Ne!'' dedim. ''Yalancı.''

Yüzünü bana doğru döndü. ''Yalan söylemiyorum.'' Yüzünde gerçekten ciddi bir ifade vardı. Biraz da afacan mıydı?

Sırtımı sürücü koltuğuna yasladım ve kollarımı birbirine bağladım. ''Evet, yalan.'' Dedim yüzümü buruşturarak.

Yattığı koltuktan doğruldu ve sürücü koltuğundaki pantolonunun ceplerini karıştırdı. Telefonunu eline aldığında koltuğa geri oturarak bir bacağını dizinin üstüne attı.

Eliyle yanındaki boş tarafa vurdu. ''Otur izleteyim istersen.''

Eliyle gösterdiği yöne oturdum. ''Göster.''

Telefona dokunarak bir video açtı.

Tam yirmi beş dakika!

Yirmi beş dakika boyunca bu aptalı öpmeye çalışmışım!

Üstüne üstlük bunu kahkahalarla izleyerek videoya çekmiş pislik!

''Sil o videoyu!'' diye emir verdim.

Sırıttı. ''Daha iki tane daha var,'' kaşlarını kaldırdı. ''Benim için uzun bir gece oldu. Kustuğun kısmı saymazsak da eğlenceliydi.''

''Sen git sevgilinle eğlen,'' dedim dişlerimi birbirine bastırarak.

Kaşları çatıldı. ''Sevgilim derken?'' önce anlamamış gibi yüzüme bakarken sessizliğimi korudum. Daha sonra kaşları düzeldi ve yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı. ''Melisa'dan mı bahsediyorsun?''

''Bingo!'' dedim dişlerimin arasından.

Başparmağını çeneme değdirirken yüzümü sertçe çektim. Umursamamış gibi elini indirdi. ''Aslında söylemezdim ama söyleyeyim, Melisa sadece arkadaşım.''

Gözlerimi kıstım. ''Arkadaştır tabi.''

Gerçekten çocuk gibi davranıyordum ama kendime engel olamıyordum. Onu o kızla görmek beni o kadar çıldırtmıştı ki!

Sana ne, dese diyecek cümlem olmayan adama hesap soruyordum.

''Evet,'' dedi onaylayarak. ''Sadece arkadaş.''

Güldüm. ''Hiç, arkadaşım olan biriyle yatmadım.''

Kaşlarını çattı. ''Sen kızsın.''

Ağzımı tam açacağım sırada kaşlarını iyice çattı ve işaret parmağını üzerime doğru salladı. ''Sakın bana feministlik taslama.''

Suratımı asarak üzerini gösterdim. ''Niye bu haldesin?''

Güldü. ''Seninle uyumamı istedin ve ben böyle uyurum,' gülümsemesi genişledi. ''Aslında daha farklı uyurum.''

Yüzümü buruşturdum. ''İğrençsin.''

''Şunu unutmamalısın ki,'' dedi ciddiyetle. ''Her insan iğrençtir.''

''Nasıl yani?'' diye sordum. O iğrençti ama ben kendimi iğrenç bulmuyordum.

''Bazı şeyler yaşayarak öğrenilir.''

Benim yaşadıklarım zaten yeterince çoktu. Eğer böyle acılarla sınanacaksam bu bilgi kâfiydi. ''Ben yeterince çok şey yaşadım.''

Bana yine o yorgun ve yaşlı bakışlarıyla baktı. ''Ölümün olduğu bir dünyada yeterince diye bir şey yoktur. Ölene kadar yaşayacaksın,'' bakışlarını dışarı çevirdi. ''Öteki taraf diye bir şey varsa eğer güzel olmasını dileyelim.''

''Çoğu zaman ne söylediğini anlamıyorum,'' diye itiraf ettim.

Bana cevap vermeden pantolonuna uzandı ve sigarasını çıkardı. Sigarasını yaktıktan sonra bir nefes çekip bakışlarını bana döndürdü. ''Ben senin bilmediğin milyonlarca şey yaşadım ve yaşayama devam ediyorum,'' sigarasını tuttuğu elini havada yavaşça salladı. ''Her şeye sahibim. Para, herkes onu kazanmak için elinden geleni yapar ama ben sadece elimi cebime atarım; fakat mutluluk veriyor mu diye sorarsan, mutluluk diye bir şey yok. Sadece dertler azaldıkça çoğalıyor.''

Kaşlarımı çattım. ''Yine anlamadım.''

Kusursuz yüzüne çarpık bir gülümseme yayıldı. ''Anlamanı beklemiyordum zaten.''

Birkaç dakika ikimizde öylece sessiz kaldık. O sigarasını içti, ben dumanını seyrettim.

''Bana neden cevap vermedin?'' diye sordum sessizliği bozarak.

''Mesajına mı?'' diye soruma soruyla karşılık verdi. Yüzüme bakmadan konuşuyordu. ''Sana dürüst davranmak istedim.''

''Cevap vermeyerek mi?''

''Ben sadece eğlenmek için konuşurken sen farklı anlamlar yüklüyorsun Ahsen. Hayal kırıklığım olma diyorsun, ama biz zaten hiçbir şey olmadık ki. Sen gerçekten safsın. Karşında binlerce parçadan bir adam duruyor,'' suratını gösterdi. ''Bu sadece şans eseri sahip olduğum bir surat Ahsen, içimde çirkin ve yaşlı bir adam var. Hayal kırıklığım olma dedin, ben senin hayal kırıklığından başka bir şey olamam ki.''

Söylediği her cümlenin içimde bıçak darbesi yarattığını bilse, böyle acımadan konuşur muydu?

Zorla tamir ettiğim kalbimi böyle parçalaması, ne zaman bu kadar kolay olmuştu bu adamın?

Gözlerimin yandığını hissediyordum. ''Aptalım,'' dedim çatallaşan sesimle. ''Sana asla hak etmediğin bir yeri verdim,'' yutkundum. ''Aptalım, çünkü aşağılık ve acımasız bir adamı yücelttim,'' sesimi yükselttim. ''Aptalım, çünkü sana ilk aşkım unvanını layık gördüm,'' yanaklarımdan akan yaşları yok sayarak yutkundum. ''Hala aptalım; çünkü kendime bile itiraf etmeye korktuğum şeyi senin karşında söyledim.''

Continue Reading

You'll Also Like

4.8M 9.2K 2
Gerçeklere kör, sağır ve dilsizsen! İncitmeden seven, nahif adama tahammülün yoksa! Empati kurma yeteneğin sıfırsa! Rica ediyorum kurguya hiç başlam...
3.1K 2.7K 32
Aldığınız bir kararın yüzünüze söylenmesi mi daha zordur aslında yoksa bir başkasının da aynı kararı alması mı? Belki biri, belki de ikisi. Benim içi...
1.1M 39.5K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
387K 12.1K 14
Şimdi bir çığlık olsanda sussam seni .Bir ağaçtan yabani içime saldığın kökleri, ellerimle kestiğimi görsende utansan. İlerde birgün , çok acımasız b...