EN FAZLA NE OLABİLİR Kİ?!

By BeyazGezegen

161K 7.8K 2.3K

İki gözü de farklı renk olan bir kız düşünün. 12 yıl boyunca yetimhanede kalmış ve çocukluğunu doğru düzgün y... More

『KARAKTERLER』
✨BİR✨
✨İKİ✨
✨ÜÇ✨
✨DÖRT✨
✨BEŞ✨
✨ALTI✨
✨YEDİ✨
✨SEKİZ✨
✨DOKUZ✨
✨ON✨
✨ON BİR✨
✨ON İKİ✨
✨ON ÜÇ✨
✨ON DÖRT✨
✨ON BEŞ✨
✨ON ALTI✨
✨ON YEDİ✨
✨ON SEKİZ✨
✨ON DOKUZ✨
✨YİRMİ✨

✨YİRMİ BİR✨

4.4K 275 143
By BeyazGezegen

Satır aralarına emoji bırakır mısınızz? Her biriniz 1 tane

Bölüm Şarkısı:
~Hayır Olamaz

°•3 Hafta Sonra•°

"Bak hâlâ kendi gitmiş diyor! Kör müsünüz onun bunun çocukları!"

Doğu şaşkınlıkla karşısındaki polislere bakarken Umut, Gediz'i tutmaya çalışıyordu.

Kaç hafta sonra ablasıyla ilgili bir ipucu bulmuşlardı ve polisler bu konuda hiçbir şey yapmıyorlardı.

Gediz, Umut'un kollarından kurtulup 2 polisin önünde durdu. "Madem bundan sonrasına karışmıyorsunuz, o zaman kendimiz hallederiz."

Doğu yutkundu. "Ablam, bilerek falan kaçmaz. Üstelik reşit değil. Onu bulmalısınız."

2 polisten biri ona döndü. "Sizi anlıyorum. Onu aramayacağımızı söylemiyoruz. Sadece bu olay, adam kaçırmaya girmiyor. Mevsim Çeçen, kendi isteğiyle o arabaya biniyor. Herhangi bir zorlama veya tehtid görünmüyor. Tabiki reşit olmadığı için onu alma şansınız va-"

"Hâlâ kendi isteğiyle diyor ya!"

Doğu, abisine kısa bir bakış atıp tekrar polise döndü. "Ne yapmamız gerekiyor? Urfa'ya gitmiş belli ki. Onu nasıl bulabiliriz?"

"Onun bulunduğunu düşündüğünüz eve arama izni çıkarttırabilirsiniz." dedi kısaca. Buradan hemen gitmek istiyordu. Amirleri bu olayı kapatmaları gerektiğini söylemişti.

Yanındaki diğer polise baktı. Tekrar Çeçenlere döndü. "İyi günler."

Polisler hızlıca oradan uzaklaşırken Gediz arkalarından küfürler savurdu. "Gerçek polis bile değil bunlar!"

Doğu, abisinin yanına gidip kolunu tuttu. "Urfa'ya gidelim abi. Ablam daha reşit değil. Onu bulursak zorlanmadan polisler yardımıyla alabiliriz."

Umut hızlıca kafasını salladı. "Mevsim'i bulduk sayılır zaten. Hangi şehirde olduğunu öğrendiğimize göre hazırlanabiliriz."

Gediz, uzamaya başlamış dağınık sakallarını kaşıdı. "Polislerin içine kadar adam sokmuşlar." dedi küfür eder gibi. "Mevsim'in adına kayıtlı bir uçak rezervasyonu varken bundan şimdi haberimiz oluyor."

Umut yorgun gözlerle abisine baktı. "Farkındayız abi. Baksana, Mevsim kendi isteğiyle gitmiş gibi göstermişler."

Polislerin gösterdiği kısa video aklına gelince gözleri seyirir gibi oldu. Haftalardır kardeşlerini arıyorlardı ve kaçırıldığı günün akşamına doğru olan videoyu daha yeni görmüşlerdi. Abisi haklıydı. Polislerin arasında bile onların adamı vardı.

"Bir şeyler mi bulmuşlar? Ne oldu?"

Üçü de hastane koridorundan gelen Mete'ye baktılar. Mavi-yeşil gözleri, kardeşlerinin üzerinde dolaştı. O da 2 hafta önce gelmişti. Ne olduğunu bile tam bilmeden abilerine yardım etmeye çalışmıştı.

Daha tanışmadığı kız kardeşinin 1. haftadan kaçırıldığını bilmek onu rahatsız ediyordu. Oysa biraz daha sabretselerdi Mete, ara tatilin 2. günü aldığı hediyelerle gelecekti. Kardeşiyle tanışmayı çok istiyordu. Annesi ona söylediğinde bile neredeyse sınavlarını bırakıp gelecekti.

Ki şuan bunun için pişmandı. Öğrendiği ilk gün gelmeliydi. En azından kardeşiyle tanışmalıydı!

"Bir şey olduğu yok." dedi sinirle Gediz. "Polisler aramayı durdurdu."

Mete şaşkınlıkla abisine baktı. "Neden?"

Uykusuzluktan şişmiş gözlerini kaşıdı Gediz. "Kendi isteğiyle gitmişmiş. Urfa'ya götürmüşler onu."

Bir şey demesine fırsat vermeden koşar adım merdivenlere yöneldi. Mete birkaç saniye arkasından baktıktan sonra Umut ve Doğu'ya döndü.

Umut sıkıntılı bir nefes verdi. "Bizimle alay ediyorlar." dedi. "Mevsim'i ilk gün Urfa'ya götürmüşler."

"İlk gün?" dedi inanmazca Mete. 3. haftaya girmişlerdi!

Kafasını salladı Umut. "Polisler ne yapıyormuş bunca zaman?"

"Polislerin içlerinde de Kıraçların adamları olmalı." dedi Umut. Yüzünü sıvazladı.

Sonra tekrar kardeşine baktı. "Sen niye geldin? Bulut?"

Aklına gelmiş gibi "Ha." dedi Mete. "Bulut abi sizi sorunca geleyim dedim. Annem yanında." Umut kafasını sallayıp Mete'nin yanından geçerek kardeşinin olduğu odaya yürüdü.

Bulut, ameliyatından 5 gün sonra uyanmıştı. Hâlâ tam olarak iyileşmiş değildi. Birkaç gün sonra taburcu olacaktı.

Mete, Doğu'ya döndü. Gülümseyip kardeşinin yanına yürüdü. Kimsenin onu düşünecek zamanı olmadığı için normalden çok daha gergin olduğunun farkındaydı. Mevsim'in kaçırılması bile başlı başına büyük bir stres kaynağıyken birde abilerinin normalden farklı olan davranışları onun yabancı hissetmesine sebep oluyordu.

En azından Mete bunu düşünmüştü. "Beraber Bulut abimin yanına gidelim." dedi kolunu onun omzuna atarken.

Doğu abisine bakıp hafifçe gülümsedi. Beraber hastane koridorunda yürümeye başladılar. "Yamaç nereye kayboldu?" dedi Mete. Sabahtan beri onu görmemişti. Buraya ilk geldiğinde de kardeşinin o uykusuz halini görünce tuhaf oluyordu.

Abileri de uykusuz gözüküyordu ama Yamaç'ın gözlerinin altı da morarmıştı. Hâlâ da öyleydi. Gittikçe kötüleşiyordu.

"Bilmiyorum. Sanırım eve gitti."

Kafasıyla onayladı Mete. Bulut'un kapısının önüne geldiklerinde içeri girmişlerdi. Bulut, Umut ve anneleri buradaydı. Mete kolunu kardeşinin omzundan çeker çekmez Doğu annesinin yanına gitmişti. Onu bu şekilde üzgün ve bitkin görmeye alışık değildi ve ister istemez kendini suçlu hissediyordu. Neden suçladığını kendisi bile bilmiyordu oysa.

Mete iç çekip abisinin yatağının ayak kısmına oturdu. Umut "Ben eve geçeceğim." dedi annesine ve kardeşlerine bakarak.

Sonra Bulut'a döndü. "Yoğun olacağım. Birkaç gün gelmeyebilirim. Telefonla ara ama zırt pırt değil. Yemin ederim gelip seni döverim çok ararsan."

Doğu ilk saniyesinde ne yapacağını anlamıştı. Yutkunup yerinde kıpırdandı. Urfa'ya gidecekti değil mi?

Bulut göz devirdi. "İki güne çıkacağım zaten buradan. Ben seni aramam ama Mevsim'i ararım." dedi imayla. Onu hâlâ nasıl bulamamışlardı, aklı almıyordu.

Umut gerildiğini belli etmemeye çalıştı. "Merak etme. En kısa zaman-"

"Bla bla bla. Çok konuşuyorsun Umut. Defol git kardeşimi bul. Onu almadan da gelme. Tamam?"

Umut göz devirdi ama kardeşi şaka yapmıyordu. Farkındaydı. Annesine döndü. Kaşlarını çattı. "Artık kafanı koyup uyuyacak mısın anne yoksa serum mu yedirteyim sana?"

Bahar hanım oğlunu umursamadı. Kızı yoktu. Onu kaçırmışlardı. Kızı yoktu.

Umut endişesini saklayıp onaylamazca annesine baktı. Sonra Doğu ve Mete'ye döndü. "Buralara iyi bakın ha. Ben yokken kimse bayılmayacak."

Doğu endişeyle abisine bakıyordu. Ablasını bulsunlar istiyordu ama eğer abileri Urfa'dayken bir şey olursa ne yapacaktı? Son kez onlara baktıktan sonra odadan çıktı Umut. İç çekerek hızlı adımlarla hastane çıkışına yöneldi.

Telefonuyla Demir abisini arayıp kısaca durumu izah etti. Demir sinirle homurdanmıştı. Bulut uyandıktan hemen sonra Mevsim'i aramada yardım etmişti. Neredeyse tüm hastane kayıtlarını arayıp soruşturmuştu. Sadece bu şehirde de değil. Olası tüm şehirlere bakmıştı. Çünkü çarpışmada zarar görmüş olabileceğini düşünmüştü.

Eğer saklandıkları yere doktor getiriyorlarsa çabaları boşunaydı. Ama denemekten zarar gelmezdi. Daha sonra, Bulut'un anlattıklarıyla beraber, Urfa'ya gitmek istemişti ve gitmişti de. Ama yeterince araştırma olanağı yoktu. Eğer kardeşleri de Urfa'ya gelirse işi kolaylaşırdı. Polislerin içinde adamları olacağını neden düşünememişti ki?

Umut arabasına binip eve sürmeye başladığında babası aradı. Kulaklığını takarak aramasını cevaplamıştı Umut. "Efendim baba?"

"Polislerle ilgili bir şey duydum, doğru mu bu?"

Umut sıkıntılı bir nefes verdi. "Malesef."

Toprak bey sinirle söylendi. "Umut." dedi. "Urfa'ya gidiyorum. Dedenle."

Umut duyduğu şeyle durakdadı. "Dede?" dedi doğrulamak ister gibi.

Babasının sıkıntılı nefesini duydu. "Kızımı kaçırdılar. Artık şu kan davasının sonunu getirme vakti geldi."

Umut arabayı bir anda durdurdu. "Baba, sen dede diyorsun!"

"Başlatan kişi bitirmeli Umut. Kızımı kurtarmam gerek."

Umut sertçe saçlarını karıştırdı. "Baba senin o kadar oğlun var. Buna rağmen babandan mı yardım alacaksın? Her şeyi başımıza getiren o karaktersizden?"

Babası cevap vermedi. Kızı için gururunu feda edebilirdi ve etmişti de. Yüzüne tükürdüğü babasının şimdi yardımını istiyordu.

Umut sinirle ofladı. "Sakın bizi bu işe karıştırma baba. Ben abilerimle kendi bildiğimiz yoldan gideceğim."

Telefonu kapatıp ellerini yüzüne bastırdı. "Piç!"

Sinirle direksiyona vurdu. Her şey o dede demeye dili varmadığı adam yüzünden başına gelmişti. O kadar karaktersiz, utanmazdı ki Umut onu gördüğü ilk saniye boğabilirdi.

Mevsim'in karışması da onun suçuydu. Düşmanlarının olması da, şuan kaçırılması da... Her şey o küçük masum kızı öldürdüğü için başlarına geliyordu.

Yıllar önce anne babasının kavgaları, neredeyse boşanacak olmaları... Akrabalarıyla görüşmemeleri...

Bağırdı Umut. Ondan nefret ediyordu. "Keşke siktiğimin Kıraç'ları seni öldürselerdi de kurtulsaydık!"

Soluklandı. Sakin olmalıydı. Kardeşini hâlâ bulabilmiş değildi. Gözlerini kapatıp sinirlerini yatıştırmaya çalıştı. Arabayı tekrar hareket ettirip hızlıca eve sürdü Umut. Acele edip Urfa'ya gitmeliydi.

Eve geldiği gibi odasına çıkmış gereken ne varsa yanına almıştı. Telefonla yardımcılarından birini arayıp Urfa'ya en erken uçak biletlerini aldırdı.

İç çekip sırt çantasıyla beraber aşağı indi. Telefonla Gediz abisini arayıp uçak ayarladığını söyledi. Boş evin salonuna kısa bir bakış atıp evden çıktı. Hizmetlileri birkaç hafta önce izne ayırmışlardı. Genel olarak evde olmuyorlardı.

Derin bir nefes alarak dış kapıya yürüdü. Yanına gelen adama "Havalimanına gideceğiz." dedi. Adam koşar adım ileride bulunan arabalara gitmiş ve evin önüne çekmişti. Umut arabaya bindikten sonra kemerini taktı.

Kararlı bakışlarla dışarıyı izlemeye başladığında sadece Mevsim'i geri alacağını düşünüyordu.

°•3 Gün Sonra•°

"Hayır abi. Burada da kimse yok! Yine boş!"

Umut anlındaki teri, silah tutan eliyle sildikten sonra telefondan gelen Demir'in sesine odaklandı. "Sadece 3 ev kalıyor geriye." dedi düşünceyle. "Neyse Umut. Çabuk ol ve geri gel."

Umut onu onaylayıp telefonu kapattı ve yanındaki birkaç adamla beraber arabalara yürüdü. Bahçede dizilmiş adamlara kısa bir bakış attı. Onun gözünde hepsi Mevsim'i kaçıran birer pislikti.

Yüzünü buruşturmadan edemedi. "Onları eve kapatıp gelin." dedi adamaların başındaki kendi adamına. Urfa'da yüzlerce evleri vardı adamların. Mevsim'in hangisinde olduğunu bulmak epey zor gibi gözükse de geçen birkaç günde çoğu villa tarzı müstakil evleri elemişlerdi.

Her bir evde de onlarca adamın olması sinir bozucuydu. Resmen alay ediyorlardı!

Umut arabaya binip kapısını sertçe kapattı. Herhangi birini boğazlayıp öldürmemek için kendini zorluyordu. Geçen yarım saatin ardından abileriyle tuttuğu eve varmıştı. Sert adımlarla eve ilerlerken kapının önünde gördüğü abileriyle duraksamıştı.

Kalbi belli belirsiz heyecanla atarken adımlarını hızlandırıp onların yanına vardı. "Bir şey mı buldunuz?" dedi abilerinin yüzlerini incelerken.

Demir belli belirsiz gülümsedi. "Sanırım Mevsim'i bulmuşlar."

Umut duyduğuyla kocaman gülümserken "Ne bekliyoruz o zaman!" dedi. Sonunda bulmuşlardı. Kız kardeşini bulmuşlardı! Geri almaları gerekiyordu onu.

Abilerinin kendileri gibi heyecanlı olmadığını görmüş ve gülüşü yavaş yavaş solmuştu. "Ne oldu?" dedi ciddi bir ifadeyle. Haftalardır aradıkları kardeşlerini bulduklarını söylerken nasıl heyecanlanmazlardı? Umut aklına gelen kötü senaryoları hızlıca def etti.

"Babamlar bulmuş." dedi Gediz. Yüz ifadesi gittikçe ciddileşiyorlardı.

Umut'un yüz kasları gevşedi. "Babamlar mı?"

"Bir evde olduklarını tespit etmişler ve şuan da oraya gidiyorlar."

Umut kaşlarını çattı. "Daha gitmedilerse neden biz gitmiyoruz hemen! O adamın bulmasına mı izin vereceğiz?" sinirlenmişti.

Demir telefonunu kaldırdı. "Varmadan 5-10 dakika önce konum atacaklarını söyledi."

"Bizimle alay mı ediyorlar?!"

"Sakin ol." dedi Demir.

Umut kafasımı iki yana salladı. "Onun Mevsim'i bulması umrumda değil. Gördüğüm ilk saniye kafasına sıkacağım."

Demir de Gediz de bir şey söylemedi. İkisi de en az Umut kadar dedelerinden nefret ediyorlardı.

Titreşim sesiyle üçünün de bakışları Demir'in elindeki telefonu buldu. Heyecanını dizginleyemeyerek telefonu açmış ve gelen konuma bakmıştı. Üçünün de kafası telefona gömülürken birkaç saniye kimse konuşmadı. "Burası... Çok yakın?"

Kafalarını kaldırıp birbirlerine baktılar. Umut abilerinden hızlı davranıp arabalara koştu. "Çabuk olalım!"

Abileri de arabalarına binerken adamları da arkalarından binmişti arabalara. Umut yerinde duramayıp kıpırdandı ve önündeki Demir abisinin arabasının kıpırdamasını bekledi. Önce varabilirlerdi! Mevsim'e daha önce ulaşabilirlerdi.

Demir konumu açıp hızlıca arabasını çalıştırmış ve arkasından gelen uzun konvoyla beraber son sürat sürmeye başlamıştı.

Sadece birkaç dakika süren yolculuk onlara fazla uzun gelmişti. Konumun gösterdiği yalının önünde durduklarında hepsinin aklında aynı soru vardı. "Yanlış mı geldik yoksa yanlış bilgi mi?"

Yalının etrafında tek bir adam yoktu. Gediz arabasındayken kaşlarını çatmış ve etrafını incelemişti. Kulağında hazır bekleyen kulaklıkla arkasındaki korumalara "Tuzak olabilir." dedi. "Etrafı sarıp bekleyin."

Konuştuktan sonra arabadan inmişti. Demir ve Umut da arabalarından indiklerinde birbirlerine baktılar. "Burası mı?" diye sordu Umut. Mevsim'i burada, korumasız bir şekilde tutmaları gerçekçi gelmiyordu.

Demir kafasını salladı. "Konumdan eminim ama..." tedirgin bir ifadeyle yalıya baktı.

Arkalarından gelen korumaların arabaları geri çekilip etrafı sararken üç kardeş de yalının önünde duruyordu. "Deneyelim." diyerek kapıya yaklaştı Demir. Küçük kulübenin içinden bir adam kafasını uzatıp onlara bakınca duraksamıştı.

Orta yaşlı adam "Buyrun?" dedi gelenlere bakarak.

Gediz derin bir nefes aldı. "Burası Kıraçlara mı ait?"

Adam tekrar onları süzdükten sonra kafasını salladı. "Evet."

Umut rahat bir nefes verirken oradaki adamı umursamadan yalının içine koştu. "Hey! İçeri öyle giremezsi-"

Gediz belinden çıkardığı silahı adama doğrultunca adam yerine sinmişti. "Sakin ol. Bir şey olduğu yok. Kardeşimizi alıp gideceğiz."

Adam yutkundu. Demir, abisine kısa bir bakış atıp Umut'un arkasından gitti. Bahçenin ortasında duran kardeşinin yanına gitti. "Normal görünüyor." dedi Umut. "Etrafta adam yok gibi."

Demir gözlerini kısarak ev kapısına baktı. "Ama içeriden emin olamayız."

Umut kafasını salladı. Ama abisini dinlememiş gibi kapıya adımlamıştı. O sırada arkalarından araba sesleri geldi. İkisi de kafasını çevirmişti.

Bir araba, yalının bahçesine girip dururken araba sesleri yalımın dışından gelmeye devam etti. "Tuzağa düştük." diye mırıldandı Gediz. Silahını indirip adama bakmadan kardeşlerinin yanına adımladı.

Ama düşündüğünün aksine dışarıda gelen adamlar babasına ve dedesine aitti. Yalının önünde duran arabanın içinden çıkan babalarını gördüklerinde şaşırmışlardı. "Noluyor lan?" dedi Umut.

Babaları da oğullarını kendilerinden önce geldikleri için şaşırmıştı. Demir kafasını iki yana sallayıp yalının içinde duran araca baktı. O aracın sahibi hâlâ arabadaydı.

Çok geçmeden babaları da yalının içine girerek o araca bakmıştı. Gediz tetikte olarak elini belindeki silahının üzerine koydu. Babalarının arkasından gelen ihtiyarı görmezden gelmeye çalışılar.

Birkaç sessiz saniyenin ardından kapı açılmıştı. Çeçenler arabadan inen adama bakakaldı.

Çağatay Kıraç, elindeki market poşetleriyle arabasından inmiş ve rahat bir tavırla kapısını kapatarak arkasına dönmüştü. Kendisine bakan adamları görünce dudağı kıvrılmıştı. Ta ki gözleri ihtiyara kayana kadar. Yüz kasları sinirle gerilirken ifadesini korumaya çalıştı.

"Vay vay vay." dedi onlara adım adım yaklaşırken. "Bu gördüklerim Çeçenler mi yoksa?"

Sesi alaylıydı ama yüz kaslarını kontrol edemediği için sinirli duruyordu. O adam ablasını öldürmüştü. Cebindeki silahı çıkarıp buruşuk yüzlü ihtiyarın anlının ortasından vurmamak için büyük bir çaba sarf etti. Ama o ölemezdi. Daha yeterince şey yaşamamıştı.

Gediz karşısındaki adamı süzdü. Muhtemelen onu en son küçük bir çocukken görmüştü. Bakışlarını karşısındaki genç adamın mavi gözlerine çıkardı. "Mevsim nerede Çağatay?"

Sesi soğuktu. Çağatay kendisiyle konuşan adama baktı. Gülümsedi. Eliyle evi gösterdi. "Evde."

Umut hızlıca kafasını eve çevirip atılacakken Demir onu durdurdu. "Çok ayıp." dedi Çağatay. Gözleri Umut'un üzerindeydi. "Evime girmeden önce davet edilmen gerektiğini kimse sana öğretmedi mi?"

Umut dişlerini sıkarak o adama döndü. "Kardeşimi alıkoymaya nasıl cesaret edersin?" dedi dişlerinin arasından.

Çağatay keyifli bir tavırla "Kimsenin kimseyi alıkoyduğu falan yok." dedi. "Mevsim 'kendi isteğiyle' geldi."

Gediz ellerini sıkıp gevşeterek sakinleşmeye çalıştı. Demir derin bir nefes aldı. "Neden kardeşinin intikamını masum bir kızdan çıkarıyorsun? O sana hiçbir şey yapmadı. Biz de sana bir şey yapmadık."

Çok düşünmeden eliyle dedesini gösterdi. "Senin husumetin onunla. Kardeşimi rahat bırak."

Çağatay birkaç saniye Demir'e bakıp onu umursamayarak konuşmaya devam etti. "Kaç haftadır bizde kalıyordu ve hiç şikayet etmedi. Anlaşılan geldiği ilk haftadan kızı sıkmışsınız."

Gülümsedi. "O kadar masum bir kız ki arada bir çıktığı çarşıya bile yalnız başına gitmesine izin vermiyorum." sesi imalıydı.

Sinirlenmeye başalmış kardeşlerin yüzüne bakarken gülümsemesi genişledi. Ona göre o adamın kanını taşımak bile başlı başına bir suçtu. Ama onlar Mevsim'in masumluğunu aksine şuan katil olduğunu bildikleri halde o adamın yanında duruyorlardı.

Kendi elleriyle öldürmelilerdi onu. Ablamın intikamını biz değil onlar almalıydı. Böylece kirlenmiş kanları temizlenirdi.

Elindeki poşetleri kaldırdı. "O kadar tatlı ki beceremese bile tekrar tekrar pasta yapıyor. Bu sefer de meyveli yapmaya karar verdi." kıkırdadı. "Beceremeyince yüzündeki ifade aşırı tatlı oluyor."

"Onun bunun çocuğu piç." dedi Umut. Elleri karşısındaki adamı yumruklamak istercesine kaşınıyordu. Demir ona baktı. Silahını unuttuğuna sevinmişti. En son isteyeceği şey, kardeşinin, tıpkı dedesi gibi o ailenin bir ferdini öldürmesiydi.

Korktuğu şey kardeşinin katil olmasıydı fakat bu adam fazla kaşınıyordu. Kafasını tekrar konuşan adama çevirdi. Belki de ailem için katil olsam sorun olmaz.

"Saate bak." dedi kolundaki olmayan saate bakarken. "Mevsim 1 saat içinde geri gelmemi istemişti ve geç kalıyorum! Amaan, önemli değil. Sinirlenince çok tatlı olduğunu söylemiş miydim?"

"Evet." dedi dişlerinin arasından Umut. "Evet, söyledin piç kurusu!" dişlerini sıkmaktan çenesi gerilmişti.

Çağatay gülümsedi. "Neyse. Bir dahakine haber verip de gelin. Şuan da misafir kabul etmiyoruz."

Rahat bir tavırla ellerindeki poşetleri sallayarak yalının kapısına ulaşmıştı. Poşetleri bir eline toplayıp kapıyı tıklattı. Çağatay'ı hayret dolu bakışlarla izliyorlardı.

Çağatay bu bakışlarını farkındalığıyla kocaman gülümsedi ve kapının açılmasını bekledi. Çok geçmeden kapı açılmıştı. Çağatay'ın gülümsemesi genişledi. "Geç kaldım, özür dilerim."

Kapıyı açan kişi Mevsim'den başkası değildi. Abileri onu görünce şaşkınlıktan ne yapacağını şaşırmışlardı. "Nerede kaldın Şafak ya! Kaç saat oldu seni bekliyorum."

Çağatay boşta ki elini ensesine götürdü. "Özür dilerim." dedi tekrar. "Birileri beni oyaladı işte."

Mevsim kafasını iki yana sallamış ve Çağatay'ın elindeki poşetleri almıştı. Nihayet kafasını kaldırıp dışarıya baktığında kendine bakan abileriyle karşılaşmıştı. Gözü biyoloji babasına ve yanındaki ihtiyara kayınca belli belirsiz yüzünü buruşturdu.

Tekrar abilerine döndü. "Misafir?" diyerek Çağatay'a bakmıştı. Çağatay kendini tutmadan sırıtmıştı.

Kafasını iki yana sallayıp kardeşlere baktı. "Belki başka sefer."

Üçü de gözlerini Mevsim'den ayırmadı. "Mevsim?" dedi Umut. Olanlara inanamıyordu.

Mevsim ona döndü. "Efendim Umut?"

Mevsim'in cevabıyla daha fazla şaşırmıştı ve kaşları havalanmıştı. "Sen... Sen..." söyleyecek söz bulamayarak aralık dudaklarını kapattı.

Demir ise etrafına bakıp herhangi bir tehdit malzemesi arıyordu. Mevsim onca zaman sonra abilerini gördükten sonra böyle davranmazdı. Davranamazdı. O... Kaçırılmıştı.

Gediz, Umut'un aksine çok daha güçlü bir sesle "Mevsim." dedi. "Buraya gel."

Elini ona doğru hafifçe kaldırmıştı. Gözlerini Mevsim'den ayırmadı. En ufak duyguyu gözlerinde görmek istiyordu. Görmek zorundaydı. Eğer o duyguyu göremezse ona nasıl anlayacaktı?

Abisine baktı Mevsim. Sonra uzattığı eline. "İyi de ben..."

Gözlerine çevirdi bakışlarını tekrar. "Gelmek istemiyorum."

°•°•°•

Noluyo lan? Hfjöfhödhk

Bölüm nasıldı?

Diğer bölüm birazcık gecikebilir... Özür dilerim!
Okula gitmem gerekiyor ve 2 aylık boşluğum var.. Bugün yurt belli olmuş. Yazacak zamanım olursa sizi bölümsüz bırakmam.

Zaten her hafta sonu eve geleceğim 💙💙 en kötü ihtimal hafta sonları bölüm atarım. Yani umarım..

Görüşürüz civcivlerim!

🐣🐤🐥

Continue Reading

You'll Also Like

578K 30.9K 57
Alışılmışın biraz dışında olan bir gerçek aile kurgusudur. Yani,nasıl anlatılır bilmiyorum.Ama galiba "Gül" ailesinden değilim. Biliyordum. Benim gib...
4.4M 331K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...
597K 37.1K 44
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
513K 26K 26
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. Kına yakmak kendini adamaktır ; Bir gelinlerle damatlara yakarlar ; kendilerini birbirlerine adasınlar diye. B...